Küsûf Namazının Secdesinde Ne Söylenir?
20- Küsûf Namazının Secdesinde Ne Söylenir?
1507- Abdullah b. Amr (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında güneş tutulmuştu. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), namaz kıldırdı, bu namazında kıyamı ve rükû’u uzun tuttu, başını rükû’dan kaldırıp kıyama geçince yine kıyamını uzattı. Şu’be diyor ki: Zannediyorum secdelerini de aynı şekilde uzun yapmıştı. Secdesinde ağlıyordu, derinden nefes alarak şöyle diyordu:
(Ben onların arasında iken bunu bana vaad etmemiştin. Ben onların arasında senden bağışlanma dilerken bunu bana vaad etmemiştin.) Namazını bitirince şöyle buyurdu:
(Cennet bana gösterildi; O kadar yaklaştırıldı ki, elimi uzatsaydım meyvelerinden koparabilirdim. Cehennem de Bana yaklaştırıldı da ateşinin sizi kaplamasından korkarak üflemeye başladım. Orada benim iki devemi çalan kimseyi; ayrıca eğri sopasıyla hacılardan hırsızlık yapan ve sonra da:
(Bastonumun ucu takılmıştır) diyeni. Ayrıca Du’du oğullarının hırsızını da gördüm. Ayrıca kedi yüzünden azâb gören uzun boylu siyah kadını da gördüm ki; o kadın kediyi hapsetmiş, ona hiçbir şey yedirip içirmemiş ve kendisini de serbest bırakıp yeme ve içmesine fırsat tanımamıştı, bu yüzden de kedi ölmüştü…
Güneş ve ay hiçbir kimsenin doğumu ve ölmesiyle tutulmazlar. Fakat onlar Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren delillerden birer delildirler. Onlardan biri tutulunca -veya onlardan birinde bir şey olursa- Aziz ve Celil olan Allah’ı zikre (namaza) koşun.) (Müslim, Küsûf: 3; İbn Mâce, İkametü’s Salat: 152)
٢٠ - باب الْقَوْلِ فِي السُّجُودِ فِي صَلاَةِ الْكُسُوفِ
١٥٠٧ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْمِسْوَرِ الزُّهْرِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ السَّائِبِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو، قَالَ كَسَفَتِ الشَّمْسُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَطَالَ الْقِيَامَ ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ ثُمَّ رَفَعَ فَأَطَالَ - قَالَ شُعْبَةُ وَأَحْسَبُهُ قَالَ فِي السُّجُودِ نَحْوَ ذَلِكَ - وَجَعَلَ يَبْكِي فِي سُجُودِهِ وَيَنْفُخُ وَيَقُولُ ( رَبِّ لَمْ تَعِدْنِي هَذَا وَأَنَا أَسْتَغْفِرُكَ لَمْ تَعِدْنِي هَذَا وَأَنَا فِيهِمْ ) . فَلَمَّا صَلَّى قَالَ ( عُرِضَتْ عَلَىَّ الْجَنَّةُ حَتَّى لَوْ مَدَدْتُ يَدِي تَنَاوَلْتُ مِنْ قُطُوفِهَا وَعُرِضَتْ عَلَىَّ النَّارُ فَجَعَلْتُ أَنْفُخُ خَشْيَةَ أَنْ يَغْشَاكُمْ حَرُّهَا وَرَأَيْتُ فِيهَا سَارِقَ بَدَنَتَىْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَرَأَيْتُ فِيهَا أَخَا بَنِي دُعْدُعٍ سَارِقَ الْحَجِيجِ فَإِذَا فُطِنَ لَهُ قَالَ هَذَا عَمَلُ الْمِحْجَنِ وَرَأَيْتُ فِيهَا امْرَأَةً طَوِيلَةً سَوْدَاءَ تُعَذَّبُ فِي هِرَّةٍ رَبَطَتْهَا فَلَمْ تُطْعِمْهَا وَلَمْ تَسْقِهَا وَلَمْ تَدَعْهَا تَأْكُلُ مِنْ خَشَاشِ الأَرْضِ حَتَّى مَاتَتْ وَإِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لاَ يَنْكَسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلاَ لِحَيَاتِهِ وَلَكِنَّهُمَا آيَتَانِ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ فَإِذَا انْكَسَفَتْ إِحْدَاهُمَا - أَوْ قَالَ فَعَلَ أَحَدُهُمَا شَيْئًا مِنْ ذَلِكَ - فَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ ) .