بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
2. Mecburiyet Halinde Hayvan Boğazlama Şekilleri
1408. Ata b. Yesa’dan: Harisoğullarından, ensardan bir adam Uhut'da sağmal devesini otlatıyordu. Hayvan aniden düştü, ölmek üzereydi. Sahibi hemen kenarı keskin bir ağaçla bu hayvanı kesti. Daha sonra durum Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a bildirildi. O da:
« Bir mahzur yok, etini yiyiniz.» buyurdu. Ömer der ki:"Bütün ravilere göre mürseldir." Hadis için bkz. Şeybanî, 640.
1409. Muaz b. Sa'd (veya Sa'd b. Muaz)'dan: Ka’b b. Malik'in cariyesi Sel' dağında koyunlarım otlatıyordu. Koyunlardan bir tanesi rahatsızlandı, cariye hemen yetişerek bir taşla kesti. Bilahare durumu Hazret-i Peygamber'den sordular:
« Bir mahzur yok, etini yiyiniz.» buyurdu. Buharî, ez-Zebâih ve's-Sayd, 72/19. Ayrıca bkz. Şeybanî, 641.
1410. Sevr b. Zeyd ed-Dili'den: Abdullah b. Abbas'a hıristiyan Arapların kestiklerinin yenip yenmiyeceği soruldu. «Bunda bir sakınca yoktur!» diyerek «Sizden her kim onlara dost olursa o onlardandır.» el-Maide: 51. âyetini okudu.
1411. Abdullah b. Abbas'tan: Boyun damarları kesilen hayvanın etini yiyebilirsiniz.
1412. Said b. Müseyyeb'den: Mecbur kalarak kullandığın âletle hayvan boğazlama işini başarmışsan, hiçbir mahzur kalmamış demektir. Şeybanî, 642.
٢ - باب مَا يَجُوزُ مِنَ الذَّكَاةِ فِي حَالِ الضَّرُورَةِ
١٤٠٨ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ, عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَم َ, عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ: أَنَّ رَجُلاً مِنَ الأَنْصَارِ مِنْ بَنِي حَارِثَةَ كَانَ يَرْعَى لِقْحَةً لَهُ بِأُحُدٍ، فَأَصَابَهَا الْمَوْتُ، فَذَكَّاهَا بِشِظَاظٍ، فَسُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم عَنْ ذَلِكَ فَقَالَ : ( لَيْسَ بِهَا بَأْسٌ، فَكُلُوهَا)(٨٣١).
١٤٠٩ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ رَجُلٍ مِنَ الأَنْصَارِ، عَنْ مُعَاذِ بْنِ سَعْدٍ، أَوْ سَعْدِ بْنِ مُعَاذٍ : أَنَّ جَارِيَةً لِكَعْبِ بْنِ مَالِكٍ كَانَتْ تَرْعَى غَنَماً لَهَا بِسَلْعٍ، فَأُصِيبَتْ شَاةٌ مِنْهَا، فَأَدْرَكَتْهَا فَذَكَّتْهَا بِحَجَرٍ، فَسُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم عَنْ ذَلِكَ فَقَالَ : ( لاَ بَأْسَ بِهَا فَكُلُوهَا )(٨٣٢).
١٤١٠ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ ثَوْرِ بْنِ زَيْدٍ الدِّيلِيِّ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ : أَنَّهُ سُئِلَ عَنْ ذَبَائِحِ نَصَارَى الْعَرَبِ ؟ فَقَالَ : لاَ بَأْسَ بِهَا، وَتَلاَ هَذِهِ الآيَةَ : ( وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ ) (المائدة : ٥١).
١٤١١ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَبَّاسٍ كَانَ يَقُولُ : مَا فَرَى الأَوْدَاجَ فَكُلُوهُ(٨٣٣).
١٤١٢ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، أَنَّهُ كَانَ يَقُولُ : مَا ذُبِحَ بِهِ إِذَا بَضَعَ، فَلاَ بَأْسَ بِهِ إِذَا اضْطُرِرْتَ إِلَيْهِ(٨٣٤).