Akikada Yapılan İşler
2. Akikada Yapılan İşler
1448. Nafî'den: Abdullah b. Ömer, aile fertlerinden her isteyene akika etinden verirdi. O kız ve erkek hepsi için ayrı ayrı birer koyun keserdi. Şeybanî, 662.
1449. Muhammed b. İbrahim b. Haris et-Teymi'den: Babamdan bir serçe bile olsa akika kesilmesinin müstehap olduğunu duymuştum.
1450. İmâm-ı Mâlik'ten: Duyduğuma göre Ali b. Ebî Talib'in oğulları Hasan ile Hüseyin'e akika kurbanı kesilmişti.
1451. Hişam b. Urve'de: Babam Urve b. Zübeyr, akîka olarak kız ve erkek çocuklar için ayrı ayrı birer koyun keserdi. Şeybanî, 660.
1452. İmâm-ı Mâlik'ten: Akika konusunda biz Medineliler arasındaki ittifak şöyledir:
Çocuğuna akika kurbanı kesecek kimse kız ve erkek için ayrı ayrı birer koyun keser. Akika vacip değil, müstehaptır. İnsanlar öteden beri yapagelmiştir. Akika yapılan hayvan da hedy ve kurban gibi olduğundan bu hayvanın da zayıf, kör, sakat ve hasta olmaması gerekir. Etinden satılmaz, derisi de satılmaz, kemikleri kırılır. Cahiliye devrinde akika kurbanlarının kemikleri etlerinden tamamen ayrılır, bu kemikler asla kırılmazdı, islâm bunun yersiz olduğunu belirtmek için bu kemiklerin de kırılabileceğini bildirmiştir.
Etinden sahibi yiyebilir, ondan tasadduk da edebilir. Ancak hayvanın kanından çocuğa bir şey sürülmez.
(6) Ebu Davud, Edâhî, 16/21; Nesaî, Akika, 40/4.
٢ - باب الْعَمَلِ فِي الْعَقِيقَةِ
١٤٤٨ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ : أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ لَمْ يَكُنْ يَسْأَلُهُ أَحَدٌ مِنْ أَهْلِهِ عَقِيقَةً إِلاَّ أَعْطَاهُ إِيَّاهَا، وَكَانَ يَعُقُّ عَنْ وَلَدِهِ بِشَاةٍ شَاةٍ، عَنِ الذُّكُورِ وَالإِنَاثِ.
١٤٤٩ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ رَبِيعَةَ بْنِ أبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ بْنِ الْحَارِثِ التَّيْمِيِّ، أَنَّهُ قَالَ : سَمِعْتُ أبِي يَقُولُ : تُسْتَحَبُّ الْعَقِيقَةَ وَلَوْ بِعُصْفُورٍ.
١٤٥٠ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ : أَنَّهُ عُقَّ عَنْ حَسَنٍ وَحُسَيْنٍ ابْنَيْ عَلِيِّ بْنِ أبِي طَالِبٍ(٨٥٧).
١٤٥١ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ : أَنَّ أَبَاهُ عُرْوَةَ بْنَ الزُّبَيْرِ كَانَ يَعُقُّ عَنْ بَنِيهِ، الذُّكُورِ وَالإِنَاثِ بِشَاةٍ شَاةٍ.
١٤٥٢ - قَالَ مَالِكٌ : الأَمْرُ عِنْدَنَا فِي الْعَقِيقَةِ : أَنَّ مَنْ عَقَّ، فَإِنَّمَا يَعُقُّ عَنْ وَلَدِهِ بِشَاةٍ شَاةٍ، الذُّكُورِ وَالإِنَاثِ، وَلَيْسَتِ الْعَقِيقَةُ بِوَاجِبَةٍ، وَلَكِنَّهَا يُسْتَحَبُّ الْعَمَلُ بِهَا, وَهِيَ مِنَ الأَمْرِ الَّذِي لَمْ يَزَلْ عَلَيْهِ النَّاسُ عِنْدَنَا، فَمَنْ عَقَّ عَنْ وَلَدِهِ، فَإِنَّمَا هِيَ بِمَنْزِلَةِ النُّسُكِ وَالضَّحَايَا، لاَ يَجُوزُ فِيهَا عَوْرَاءُ، وَلاَ عَجْفَاءُ، وَلاَ مَكْسُورَةٌ، وَلاَ مَرِيضَةٌ، وَلاَ يُبَاعُ مِنْ لَحْمِهَا شَيْءٌ وَلاَ جِلْدُهَا، وَيُكْسَرُ عِظَامُهَا، وَيَأْكُلُ أَهْلُهَا مِنْ لَحْمِهَا، وَيَتَصَدَّقُونَ مِنْهَا، وَلاَ يُمَسُّ الصَّبِيُّ بِشَيْءٍ مِنْ دَمِهَا(٨٥٨).