Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

10/31/22

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 10- BİR ERKEĞİ VE KARISINI ÂZADLAMAK İSTEYEN KİŞİ ÖNCE ERKEĞİ ÂZADLASIN, BÂBI

2629 - “... Âişe (radıyallahü anhâ)'dan rivâyet edildiğine göre:

Karı - koca durumunda olan bir kölesi ve bir cariyesi vardı. Kendisi:

Yâ Resûlallah ben bunları âzadlamak istiyorum, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Eğer ikisini âzadlayacak isen kadından önce erkeği âzadla) buyurdu. "

١٠ - باب مَنْ أَرَادَ عِتْقَ رَجُلٍ وَامْرَأَتِهِ فَلْيَبْدَأْ بِالرَّجُلِ

٢٦٢٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ مَسْعَدَةَ ح وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ خَلَفٍ الْعَسْقَلَانِيُّ وَإِسْحَقُ بْنُ مَنْصُورٍ قَالَا حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الْمَجِيدِ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ مَوْهَبٍ عَنْ الْقَاسِمِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّهَا كَانَ لَهَا غُلَامٌ وَجَارِيَةٌ زَوْجٌ فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي أُرِيدُ أَنْ أُعْتِقَهُمَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنْ أَعْتَقْتِهِمَا فَابْدَئِي بِالرَّجُلِ قَبْلَ الْمَرْأَةِ 


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 9- ZİNA ÇOCUĞU (KÖLE-CÂRİYE) ÂZADLAMA BÂBI

2628) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in âzadli cariyesi Meymûne bint-i Sa'd (radıyallahü anhâ)’dan rivâyet edildiğine göre:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e zina çocuğu (köleyi âzadlama)nın (sevab) durumu soruldu. Bunun üzerine O, buyurdular ki:

(Savaşta giydiğim bir çift ayakkabı, zina çocuğunu âzadlamadan hayırlıdır. )

٩ - باب عِتْقِ وَلَدِ الزِّنَا

٢٦٢٨ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ حَدَّثَنَا الْفَضْلُ بْنُ دُكَيْنٍ حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ عَنْ زَيْدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنْ أَبِي يَزِيدَ الضَّبِّيِّ عَنْ مَيْمُونَةَ بِنْتِ سَعْدٍ مَوْلَاةِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سُئِلَ عَنْ وَلَدِ الزِّنَا فَقَالَ نَعْلَانِ أُجَاهِدُ فِيهِمَا خَيْرٌ مِنْ أَنْ أُعْتِقَ وَلَدَ الزِّنَا 


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 8- KÖLENİN MALI VARKEN ONU ÂZADLAYANIN BÂBI

2625 - “... (Abdullab) bin Ömer (radıyallahü anhüma)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Kim kölenin malı varken onu âzadlarsa kölenin malı o kimseyedir. Meğer ki efendi (kölesine) malını vere de böylece mal onun ola. )

Meğer ki efendi kölenin malını istisna ede (Yani kölenin malım köleye bağışlaya) ifâdesini rivâyet etmiştir.

2626) ". . (Abdullah) İbn-i Mes'ûd'un âzadlısı Umeyr (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre Abdullah (İbn-i Mes'ûd) kendisine:

Yâ Umeyr! Şüphesiz beni seni kolay bir âzadlama ile âzadladin. (Çünkü) ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i:

(Herhangi bir adam bir köleyi âzadlar da o (köle)nin (elinde bulunan) malına değinmezse o mal o (köle) nindir) buyururken işittim. Artık bana söyle, senin (elinde bulunan) malın ne (kadar)dır. "

2627) ... Müellif bu hadîsin kısmen değişik ikinci bir senedle de kendisine intikal ettiğini belirtir. "

٨ - باب مَنْ أَعْتَقَ عَبْدًا وَلَهُ مَالٌ

٢٦٢٥ - حَدَّثَنَا حَرْمَلَةُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِي ابْنُ لَهِيعَةَ ح وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِي مَرْيَمَ أَنْبَأَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ جَمِيعًا عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي جَعْفَرٍ عَنْ بُكَيْرِ بْنِ الْأَشَجِّ عَنْ نَافِعٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ أَعْتَقَ عَبْدًا وَلَهُ مَالٌ فَمَالُ الْعَبْدِ لَهُ إِلَّا أَنْ يَشْتَرِطَ السَّيِّدُ مَالَهُ فَيَكُونَ لَهُ وَقَالَ ابْنُ لَهِيعَةَ إِلَّا أَنْ يَسْتَثْنِيَهُ السَّيِّدُ 

٢٦٢٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْجَرْمِيُّ حَدَّثَنَا الْمُطَّلِبُ بْنُ زِيَادٍ عَنْ إِسْحَقَ بْنِ إِبْرَاهِيمَ عَنْ جَدِّهِ عُمَيْرٍ وَهُوَ مَوْلَى ابْنِ مَسْعُودٍ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ قَالَ لَهُ يَا عُمَيْرُ إِنِّي أَعْتَقْتُكَ عِتْقًا هَنِيئًا إِنِّي سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ أَيُّمَا رَجُلٍ أَعْتَقَ غُلَامًا وَلَمْ يُسَمِّ مَالَهُ فَالْمَالُ لَهُ فَأَخْبِرْنِي مَا مَالُكَ

٢٦٢٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا الْمُطَّلِبُ بْنُ زِيَادٍ عَنْ إِسْحَقَ بْنِ إِبْرَاهِيمَ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْعُودٍ لِجَدِّي فَذَكَرَ نَحْوَهُ 


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 7- BİR KÖLEDE BULUNAN HİSSESİNİ ÂZADLAYAN KİMSE (YE ÂİT GELEN HADÎSLER)

2623 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Kim bir memlûk (yani köle) deki hissesini âzadlarsa, (memlûkün kalan hissesine yetecek kadar) o kimsenin malı olduğu takdir de kendi malından onu (kölelikten) kurtarması vâcibtir. Şayet malı yoksa köleye (kalan hissesinin) değerini kazanması için gücü dahilindeki işlerde çalışma teklifi yapılır.) "

2624 - “... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhüma)’dan rivâyet edildiğine gorc; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir;

(Kim bir köledeki hissesini âzadlar ve kölenin (kalan) hissesine yetecek kadar malı var ise onun adına, kölenin kalan sehmi için adaletli bir kıymet takdir edilir ve o kimse, ortaklarının hisseleri (nin kıymet)ini verir. Köle de onun adına âzadlanır. Şayet o kimsenin, ortaklarının hisselerini karşılıyacak kadar malı yok ise köleden azadladığı hisseyi âzadlamış olur. )

٧ - باب مَنْ أَعْتَقَ شِرْكًا لَهُ فِي عَبْدٍ

٢٦٢٣ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُسْهِرٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي عَرُوبَةَ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ النَّضْرِ بْنِ أَنَسٍ عَنْ بَشِيرِ بْنِ نَهِيكٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ أَعْتَقَ نَصِيبًا لَهُ فِي مَمْلُوكٍ أَوْ شِقْصًا فَعَلَيْهِ خَلَاصُهُ مِنْ مَالِهِ إِنْ كَانَ لَهُ مَالٌ فَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ مَالٌ اسْتُسْعِيَ الْعَبْدُ فِي قِيمَتِهِ غَيْرَ مَشْقُوقٍ عَلَيْهِ

٢٦٢٤ - حَدَّثَنَا حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ حَكِيمٍ حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ عُمَرَ حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ عَنْ نَافِعٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ أَعْتَقَ شِرْكًا لَهُ فِي عَبْدٍ أُقِيمَ عَلَيْهِ بِقِيمَةِ عَدْلٍ - ص - فَأَعْطَى شُرَكَاءَهُ حِصَصَهُمْ إِنْ كَانَ لَهُ مِنْ الْمَالِ مَا يَبْلُغُ ثَمَنَهُ وَعَتَقَ عَلَيْهِ الْعَبْدُ وَإِلَّا فَقَدْ عَتَقَ مِنْهُ مَا عَتَقَ 


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 6- BİR KÖLEYİ ÂZADLAYIP BİR HİZMETTE BULUNMASINI ŞART KOŞANIN BÂBI

2622 - “... Sefine Ebû Abdirrahmân (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir :

(Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcelerinden) Ümmü Seleme (radıyallahü anhâ) beni âzadladı ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e yaşadığı sürece hizmet etmemi şart koştu. "

٦ - باب مَنْ أَعْتَقَ عَبْدًا وَاشْتَرَطَ خِدْمَتَهُ

٢٦٢٢ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُعَاوِيَةَ الْجُمَحِيُّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُمْهَانَ عَنْ سَفِينَةَ أَبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ قَالَ أَعْتَقَتْنِي أُمُّ سَلَمَةَ وَاشْتَرَطَتْ عَلَيَّ أَنْ أَخْدُمَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَا عَاشَ


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 5- KİM MAHREMİ OLAN BİR YAKININA MÂLİK OLURSA O YAKIN (KÖLE - CARİYE) HÜRDÜR, BÂBI

2620 - “... Semûre bin Cündüb (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Kim mahremi olan bir yakınına mâlik olursa o yakın (köle - câriye) hürdür. )

2621 - “... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Kim mahremi olan bir yakınına mâlik olursa o yakın (köle - câriye) hürdür. )

٥ - باب مَنْ مَلَكَ ذَا رَحِمٍ مَحْرَمٍ فَهُوَ حُرٌّ

٢٦٢٠ - حَدَّثَنَا عُقْبَةُ بْنُ مُكْرَمٍ وَإِسْحَقُ بْنُ مَنْصُورٍ قَالَا حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَكْرٍ الْبُرْسَانِيُّ عَنْ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ عَنْ قَتَادَةَ وَعَاصِمٍ عَنْ الْحَسَنِ عَنْ سَمُرَةَ بْنِ جُنْدَبٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ مَنْ مَلَكَ ذَا رَحِمٍ مَحْرَمٍ فَهُوَ حُرٌّ

٢٦٢١  - حَدَّثَنَا رَاشِدُ بْنُ سَعِيدٍ الرَّمْلِيُّ وَعُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ الْجَهْمِ الْأَنْمَاطِيُّ قَالَا حَدَّثَنَا ضَمْرَةُ بْنُ رَبِيعَةَ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ مَلَكَ ذَا رَحِمٍ مَحْرَمٍ فَهُوَ حُرٌّ


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 4- KÖLE VE CÂRİYE ÂZADLAMA (FAZİLETİNİN BEYÂNI)

2618 - “... Ka’b bin Mürre (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir :

Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim buyurdu ki :

((Müslümanlardan) kim, müslüman bir köleyi âzadlarsa o köle o kimsenin (cehennem) ateş(in)den kurtuluşu (na vesile) olur. Âzadlayanın her kemiği âzadlananın her kemiği yerine geçer. Ve (müslümanlardan) kim, müslüman iki cariyeyi âzadlarsa o iki câriye o kimsenin (cehennem) ateş(in) den kurtuluşu (na vesile) olur. Âzadlayanın her kemiği âzadlanan iki kadının iki kemiği yerine geçer. )

2619). . Ebû Zat (radıyallahü anh)’den. Şöyle demiştir :

Ben (bir kere Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ; Yâ Resûlallah kölelerin ve cariyelerin hangisini âzadlamak) daha faziletli (hayırlı)dır? diye sordum. Buyurdular ki:

(Sahibi yanında en nefis (rağbetli) ve pahası en yüksek olan) dır.

٤ - باب الْعِتْقِ

٢٦١٨ - حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، عَنْ سَالِمِ بْنِ أَبِي الْجَعْدِ، عَنْ شُرَحْبِيلَ بْنِ السِّمْطِ، قَالَ قُلْتُ لِكَعْبٍ يَا كَعْبَ بْنَ مُرَّةَ حَدِّثْنَا عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَاحْذَرْ ‏.‏ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏( مَنْ أَعْتَقَ امْرَأً مُسْلِمًا كَانَ فِكَاكَهُ مِنَ النَّارِ يُجْزِئُ بِكُلِّ عَظْمٍ مِنْهُ عَظْمٌ مِنْهُ وَمَنْ أَعْتَقَ امْرَأَتَيْنِ مُسْلِمَتَيْنِ كَانَتَا فِكَاكَهُ مِنَ النَّارِ يُجْزِئُ بِكُلِّ عَظْمَيْنِ مِنْهُمَا عَظْمٌ مِنْهُ ‏)‏.‏

٢٦١٩ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ سِنَانٍ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي مُرَاوِحٍ، عَنْ أَبِي ذَرٍّ، قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَىُّ الرِّقَابِ أَفْضَلُ قَالَ ‏( أَنْفَسُهَا عِنْدَ أَهْلِهَا وَأَغْلاَهَا ثَمَنًا ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 3- MÜKÂTEB KÖLE BÂBI

2614) ". . . Ebü Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir;

(Üç kişi vardır ki Allahü teâlâ’nın bunların hepsine yardım va'di vardır) Allah yolunda savaşan gazi, (âzadlanması için vermesi gereken parayı malı) ödemek isteyen mükâteb köle ve nefsini harama girmekten menetmek isteğiyle evlenen adam. )

2615 - “... Amr bin Şuayb'ın dedesi (Abdullah bin Amr bin el-Âs) (radıyallahü anhüma)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Her hangi bir köle ile yüz okka üzerine kitabet akdi yapılır ve İle bunun hepsini ödeyip de yalnız on okka ödememiş ise köleliği devam eder. )

2616 - “... (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcelerinden) Ümmü Seleme (radıyallahü anhâ)'dan rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (kendisine hitaben) şöyle buyurmuştur :

(Siz (kadınlar) dan birisinin mükâteb bir kölesi olup kölenin ödeyeceği meblâğı (para - malı) olduğu zaman artık kölenin sahibesi (kadın) ondan saklansın (Yani köle onun odasına girmesin. )

2617 - “... Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe (radıyallahü anhâ)’dan rivâyet edildiğine göre :

Berire (radıyallahü anhâ), dokuz okka (yani 360 dirhem) ödemek üzere âzadlanması için efendileriyle kitabet akdini yapan mükâtebe bir câriye iken O'na (yani Âişe'ye) geldi (Bu meblâğın ödenmesi hususunda ondan yardım diledi. ) Âişe, Berîre'ye: Eğer efendilerin arzu ederlerse, velâ hakkı (yani sen öldüğün zaman veraset hakkı) bana ait olmak üzere defaten onlara öderim (Yani bu meblâğla seni onlardan satınalırım ve sonra seni âzadlarım), dedi. Râvî demiştir ki : Berire efendilerinin yanına giderek durumu onlara anlattı. Fakat onlar (bu teklifi) kabul etmediler, meğer ki Âişe, Berire'nin velâ hakkını kendilerine şart koşa. Sonra Âişe, bu durumu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e arz etti. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)(Âişe'ye) :

(Yap (yani Berireyi onlardan satın al ve sonra âzadla. Çünkü velâ hakkı âzadlayanadır. Onların koştukları şart geçersizdir. ) buyurdu. Râvî demiştir ki: Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kalktı ve (Mescide gidip) halka karşı bir hutbe irâd buyurdu. Allah'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu :

(Bir takım adamlara ne oluyor ki, onlar Allah'ın kitabında (Yani hükmünde) olmayan bir takım şartları şart koşuyorlar. Allah'ın kitabında olmayan (ve ona aykırı olan) her şart, yüz adet şart olsa bile o bâtıldır (geçersizdir). Hak olan, Allah'ın kitabıdır ve kuvvetli olan Allah'ın şartıdır. Velâ hakkı da (köleyi - cariyeyi) âzadlayana aittir. )

٣ - باب الْمُكَاتَبِ

٢٦١٤ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو خَالِدٍ الأَحْمَرُ، عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي سَعِيدٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( ثَلاَثَةٌ كُلُّهُمْ حَقٌّ عَلَى اللَّهِ عَوْنُهُ الْغَازِي فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمُكَاتَبُ الَّذِي يُرِيدُ الأَدَاءَ وَالنَّاكِحُ الَّذِي يُرِيدُ التَّعَفُّفَ ‏)‏.‏

٢٦١٥ - حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُمَيْرٍ، وَمُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ، عَنْ حَجَّاجٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( أَيُّمَا عَبْدٍ كُوتِبَ عَلَى مِائَةِ أُوقِيَّةٍ فَأَدَّاهَا إِلاَّ عَشْرَ أُوقِيَّاتٍ فَهُوَ رَقِيقٌ ‏)‏.‏

٢٦١٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ نَبْهَانَ، - مَوْلَى أُمِّ سَلَمَةَ - عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ، أَنَّهَا أَخْبَرَتْ عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنَّهُ قَالَ ‏( إِذَا كَانَ لإِحْدَاكُنَّ مُكَاتَبٌ وَكَانَ عِنْدَهُ مَا يُؤَدِّي فَلْتَحْتَجِبْ مِنْهُ ‏)‏.‏

٢٦١٧ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، زَوْجِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنَّ بَرِيرَةَ أَتَتْهَا وَهِيَ مُكَاتَبَةٌ قَدْ كَاتَبَهَا أَهْلُهَا عَلَى تِسْعِ أَوَاقٍ فَقَالَتْ لَهَا إِنْ شَاءَ أَهْلُكِ عَدَدْتُ لَهُمْ عَدَّةً وَاحِدَةً وَكَانَ الْوَلاَءُ لِي قَالَ فَأَتَتْ أَهْلَهَا فَذَكَرَتْ ذَلِكَ لَهُمْ فَأَبَوْا إِلاَّ أَنْ تَشْتَرِطَ الْوَلاَءَ لَهُمْ فَذَكَرَتْ عَائِشَةُ ذَلِكَ لِلنَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ‏( افْعَلِي ‏)‏.‏ قَالَتْ فَقَامَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَخَطَبَ النَّاسَ فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ ثُمَّ قَالَ ‏( مَا بَالُ رِجَالٍ يَشْتَرِطُونَ شُرُوطًا لَيْسَتْ فِي كِتَابِ اللَّهِ كُلُّ شَرْطٍ لَيْسَ فِي كِتَابِ اللَّهِ فَهُوَ بَاطِلٌ وَإِنْ كَانَ مِائَةَ شَرْطٍ كِتَابُ اللَّهِ أَحَقُّ وَشَرْطُ اللَّهِ أَوْثَقُ وَالْوَلاَءُ لِمَنْ أَعْتَقَ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2- ÜMMEHÂTÜ'L-EVLÂD (YÂNİ SAHİBİNDEN ÇOCUĞU OLAN) CARİYELER BÂBI

2611 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Herhangi bir adamın cariyesi kendisinden olma çocuk doğurursa o câriye o adamın ölümünden sonra âzadlanmış olur. )

2612) "(Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhüma)’dan: Şöyle demiştir ;

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzurunda (oğlu) İbrahim'in anası (ve Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'in cariyesi olan Mâriye) (radıyallahü anhâ)'dan söz edildi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

(Onu, oğlu (İbrahim) âzadladı) buyurdu. "

2613 - “... Câbir bin Abdillah (radıyallahü anhüma)'dan; Şöyle demiştir :

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda, hayatta iken biz, çocuklarımızın anaları olan cariyelerimizi satardık. Bunda bir sakınca görmezdik. "

٢ - باب أُمَّهَاتِ الأَوْلاَدِ

٢٦١١ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، وَمُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا شَرِيكٌ، عَنْ حُسَيْنِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( أَيُّمَا رَجُلٍ وَلَدَتْ أَمَتُهُ مِنْهُ فَهِيَ مُعْتَقَةٌ عَنْ دُبُرٍ مِنْهُ ‏)‏.‏

٢٦١٢ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُوسُفَ، حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ، حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ يَعْنِي النَّهْشَلِيَّ، عَنِ الْحُسَيْنِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ ذُكِرَتْ أُمُّ إِبْرَاهِيمَ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏.‏ فَقَالَ ‏( أَعْتَقَهَا وَلَدُهَا ‏)‏.‏

٢٦١٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، وَإِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، أَخْبَرَنِي أَبُو الزُّبَيْرِ، أَنَّهُ سَمِعَ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ، يَقُولُ كُنَّا نَبِيعُ سَرَارِينَا وَأُمَّهَاتِ أَوْلاَدِنَا وَالنَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فِينَا حَىٌّ لاَ نَرَى بِذَلِكَ بَأْسًا ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1- MÜDEBBER (ÂZADLANMASI SÂHİBİNİN ÖLÜMÜNE BAĞLANAN KÖLE) BÂBI

2608 - “... Câbir (bin Abdillah) (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) müdebber (Yani âzadlanması sahibinin ölümüne talik edilen) köleyi sattı. "

2609 - “... Câbir bin Abdîllah (radıyallahü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir:

Bizden (Ebû Mezkûr isimli) bir adam (Ben öldükden sonra sen âzadlısın diye) tedbîr akdi suretiyle (Yâkub isminde) bir köleyi âzadladı. Adamın bu köleden başka malı da yoktu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (âzadlanması sahibinin ölümüne talik edilen) bu köleyi (sahibi hayatta iken) sattı. Benî Adî kabilesinden İbnü'n-Nehhâm (Nuaym) isminde bir adam bu köleyi satın aldı. (Resûl-i Ekrem kölenin bedelini sahibine verdi. )

2610 - “... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhüma)’dan rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Müdebber (yani âzadlanması sahibinin ölümüne bağlanan) köle sülüs (yani sahibinin terekesinin üçte birin) den (olmak üzere geçerli) dir.) "

١ - باب الْمُدَبَّرِ

٢٦٠٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِي خَالِدٍ، عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ، عَنْ عَطَاءٍ، عَنْ جَابِرٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ذصلّى اللّه عليه وسلّم بَاعَ الْمُدَبَّرَ ‏.‏

٢٦٠٩ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ دَبَّرَ رَجُلٌ مِنَّا غُلاَمًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ مَالٌ غَيْرُهُ فَبَاعَهُ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَاشْتَرَاهُ ابْنُ النَّحَّامِ رَجُلٌ مِنْ بَنِي عَدِيٍّ ‏.‏

٢٦١٠ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ ظَبْيَانَ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏( الْمُدَبَّرُ مِنَ الثُّلُثِ ‏)‏.‏ قَالَ ابْنُ مَاجَهْ سَمِعْتُ عُثْمَانَ - يَعْنِي ابْنَ أَبِي شَيْبَةَ - يَقُولُ هَذَا خَطَأٌ يَعْنِي حَدِيثَ ‏( الْمُدَبَّرُ مِنَ الثُّلُثِ ‏)‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ لَيْسَ لَهُ أَصْلٌ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 4- BİR RİKÂZ'A (DEFİNEYE) RASTLAYAN KİMSEYE ÂİT

2605 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu demiştir:

(Rikâz'da (yani definede) humus vardır. ) "

2606 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Rikâz'da (yani defîne'de) humus vardır. )

2607 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur :

(Sizden önceki (ümmet) lerde bir akar (ev) alan bir adam vardı. (Satın aldığı) akarda içi altın dolu bir cürre (küp veya testi) buldu. Bunun üzerine (satıcıya) :

— Ben senden toprak aldım, senden altın almadım, dedi. (Satıcı) adam da (alıcıya) :

— Şüphesiz ben sana bu toprağı, içindeki ile beraber sattım, dedi. Sonra satıcı ile alıcı (üçüncü) bir adama baş vurup muhakeme oldular. Kendisine baş vurulan adam, (bunlara) :

— Sizin oğlunuz ve kızınız var mı? diye sordu. Bunlardan birisi (alıcı) :

— Benim bir oğlum var, dedi. Diğeri (satici) dâ:

— Benim bir kızım var, dedi. Kendisine müracaat edilen adam:

— Şu halde oğlana kızı nikâh ediniz. Oğlan ile kız bu altından kendilerine harcasınlar ve sadaka versinler, diye hükmetti. ) "

٤ - باب مَنْ أَصَابَ رِكَازًا

٢٦٠٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مَيْمُونٍ الْمَكِّيُّ، وَهِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ سَعِيدٍ، وَأَبِي، سَلَمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏( فِي الرِّكَازِ الْخُمُسُ ‏)‏.‏

٢٦٠٦ - حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيىٍّ الْجَهْضَمِيُّ، حَدَّثَنَا أَبُو أَحْمَدَ، عَنْ إِسْرَائِيلَ، عَنْ سِمَاكٍ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( فِي الرِّكَازِ الْخُمُسُ ‏)‏.‏

٢٦٠٧ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ ثَابِتٍ الْجَحْدَرِيُّ، حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِسْحَاقَ الْحَضْرَمِيُّ، حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَيَّانَ، سَمِعْتُ أَبِي يُحَدِّثُ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏( كَانَ فِيمَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ رَجُلٌ اشْتَرَى عَقَارًا فَوَجَدَ فِيهَا جَرَّةً مِنْ ذَهَبٍ فَقَالَ اشْتَرَيْتُ مِنْكَ الأَرْضَ وَلَمْ أَشْتَرِ مِنْكَ الذَّهَبَ ‏.‏ فَقَالَ الرَّجُلُ إِنَّمَا بِعْتُكَ الأَرْضَ بِمَا فِيهَا ‏.‏ فَتَحَاكَمَا إِلَى رَجُلٍ فَقَالَ أَلَكُمَا وَلَدٌ فَقَالَ أَحَدُهُمَا لِي غُلاَمٌ ‏.‏ وَقَالَ الآخَرُ لِي جَارِيَةٌ ‏.‏ قَالَ فَأَنْكِحَا الْغُلاَمَ الْجَارِيَةَ وَلْيُنْفِقَا عَلَى أَنْفُسِهِمَا مِنْهُ وَلْيَتَصَدَّقَا ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 3- FARENİN (DELİKLERDEN) ÇIKARDIĞI MALI ALIP GÖTÜRMENİN HÜKMÜNE ÂİT BÂB

2604 - “... El-Mıkdâd bin Amr (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre :

Kendisi bir gün büyük abdestini bozmak için el-Bakî mezarlığı dolaylarına gitti. Halk (o dönemde az ve kuru yemek yedikleri için) iki üç günde ancak bir defa büyük abdest bozmaya gider ve deve kığısı gibi büyük abdest yapardı. Sonra kendisi bir harabeye girdi ve büyük abdestini yapmak için oturmuş iken baktı ki erkek büyük bir fare yerdeki bir delikten bir dinar çıkardı. Fare o deliğe girip bir dinar daha çıkardı. Sonra böylece on yedi adet dinar çıkardı. Daha sonra kırmızı bir bez parçasının kenarını delikten çıkardı.

Mikdâd dedi ki: Sonra ben o bez parçasını çektim. Onun (yani bezin) içinde de bir dinar buldum. On sekiz adet dinar tamamlandı. Ben bunlarla (harabeden) çıktım ve bunları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzuruna getirip durumu O'na arz ettim. Sonra: Bunların sadakasını (yani humus—beşte bir— hakkını) al. Yâ Resûlallah, dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (bana):

— (Bunları götür. Bunda sadaka (humus) yoktur. Allah bunu sana mübarek eylesin) buyurdu. Sonra :

— (Bunları elinle delikten çıkarmış olabilir (mi)sin?) buyurdu. Ben:

— Sana hak (din) ile ikramda bulunan (Allah)'a yemin ederim ki hayır (Elimi deliğe sokmadım), dedim.

Râvî demiştir ki: Mikdâd ölünceye kadar bu dinarların sonu gelmedi. (Yani bitmedi. )

٣ - باب الْتِقَاطِ مَا أَخْرَجَ الْجُرَذُ

٢٦٠٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ خَالِدِ بْنِ عَثْمَةَ، حَدَّثَنِي مُوسَى بْنُ يَعْقُوبَ الزَّمْعِيُّ، حَدَّثَتْنِي عَمَّتِي، قُرَيْبَةُ بِنْتُ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ أُمَّهَا، كَرِيمَةَ بِنْتَ الْمِقْدَادِ بْنِ عَمْرٍو أَخْبَرَتْهَا عَنْ ضُبَاعَةَ بِنْتِ الزُّبَيْرِ، عَنِ الْمِقْدَادِ بْنِ عَمْرٍو، أَنَّهُ خَرَجَ ذَاتَ يَوْمٍ إِلَى الْبَقِيعِ وَهُوَ الْمَقْبُرَةُ لِحَاجَتِهِ وَكَانَ النَّاسُ لاَ يَذْهَبُ أَحَدُهُمْ فِي حَاجَتِهِ إِلاَّ فِي الْيَوْمَيْنِ وَالثَّلاَثَةِ فَإِنَّمَا يَبْعَرُ كَمَا تَبْعَرُ الإِبِلُ ثُمَّ دَخَلَ خَرِبَةً فَبَيْنَمَا هُوَ جَالِسٌ لِحَاجَتِهِ إِذْ رَأَى جُرَذًا أَخْرَجَ مِنْ جُحْرٍ دِينَارًا ثُمَّ دَخَلَ فَأَخْرَجَ آخَرَ حَتَّى أَخْرَجَ سَبْعَةَ عَشَرَ دِينَارًا ثُمَّ أَخْرَجَ طَرَفَ خِرْقَةٍ حَمْرَاءَ ‏.‏ قَالَ الْمِقْدَادُ فَسَلَلْتُ الْخِرْقَةَ فَوَجَدْتُ فِيهَا دِينَارًا فَتَمَّتْ ثَمَانِيَةَ عَشَرَ دِينَارًا فَخَرَجْتُ بِهَا حَتَّى أَتَيْتُ بِهَا رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَخْبَرْتُهُ خَبَرَهَا فَقُلْتُ خُذْ صَدَقَتَهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ ‏.‏ قَالَ ‏( ارْجِعْ بِهَا لاَ صَدَقَةَ فِيهَا بَارَكَ اللَّهُ لَكَ فِيهَا ‏)‏.‏ ثُمَّ قَالَ ‏( لَعَلَّكَ أَتْبَعْتَ يَدَكَ فِي الْجُحْرِ ‏)‏.‏ قُلْتُ لاَ وَالَّذِي أَكْرَمَكَ بِالْحَقِّ ‏.‏ قَالَ فَلَمْ يَفْنَ آخِرُهَا حَتَّى مَاتَ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2- LUKATA BÂBI

2601 - “... Iyâz bin Himâr (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre- Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir:

(Kim bir lukata (yitik mal) bulursa âdil bir veya iki şâhid tutsun. Sonra bulduğu malı değiştirmesin ve (yitik mal bulduğunu) gizlemesin. Eğer lukata'nın sahibi gelirse öncelikle buna âid sahibidir, sahibi gelmezse (yani çıkmazsa) . . . . . . . .

2602) ". . , Süveyd bin Gafele (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir:

Bir kere ben Zeyd bin Sûhân ve Selmân bin Rebîa (radıyallahü anhümâ) ile beraber (savaşa) çıktım. Nihayet hm el-Uzeyb’de olduğumuz zaman ben yitik bir kamçıya yerde bulup aldım. Zeyd ve Selmân bana: Onu at, dediler, Ben (atmaktan) îmtinâ ettim. Sonra Medîne-i Münevvere'ye vardığımız zaman ben Übey bin. Kâ'b (radıyallahü anh)'ın yanına varıp durumu ona anlattım. Übey şöyle dedi :

Sen isabet ettin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken ben yerde yüz dinar bulup aldım ve tmrmn Mi^Tnü*?** Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'e satfdM**^ O:

(Bir yıl (halkın. toplandığı yerlerde) ilan et) buyurdu. Ben de onu bir yıl ilân ettim. Fakat onu bilen hiç kimseye rastlamadım. Sonra Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sordum. O:

((Bir yıl daha) ilân et) buyurdu. Ben de bir yıl daha ilan ettim. Fakat onu bilen kimseyi bulamadım (Durumu tekrar arz edince) Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu :

(Bu (para)nın kesesini, ağız bağını ve sayısını hıfset (belle). Sonra bir yıl (daha) ilân et. Eğer bunu bilen bir kimse gelir (de sayısını, kesesini ve ağız bağını doğru tarif eder) se keseyi ona ver. Bunu bilen kimse gelmezse bu senin malının (bir kazanç) yolu gibidir, (Yani sana âiddir. )) "

2603) ', , . Zeyd bin Hâlid el-Cühenî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: lukata (yitik mal) hükmü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e soruldu. Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu; ( bir yıl ilân et Eğer (sahibi olduğu bildirilecek bir şekilde) evsâfı anlatılırsa bunu ver. Şayet (anılan şekilde) evsâfı anlatılmazsa bunun ifâsını (kapağını, ağız bağını) ve vıâsını (kah, torba, dağarcık, kese ve hurç gibi içinde bulunduğu zarfını) hıfzet (belle). Sonra bunu ye. Daha sonra sahibi (kanıtlayıcı bilgi ile) gelirse bunu ona öde. ) "

٢ - باب اللُّقَطَةِ

٢٦٠١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ الثَّقَفِيُّ، عَنْ خَالِدٍ الْحَذَّاءِ، عَنْ أَبِي الْعَلاَءِ، عَنْ مُطَرِّفٍ، عَنْ عِيَاضِ بْنِ حِمَارٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( مَنْ وَجَدَ لُقَطَةً فَلْيُشْهِدْ ذَا عَدْلٍ أَوْ ذَوَىْ عَدْلٍ ثُمَّ لاَ يُغَيِّرْهُ وَلاَ يَكْتُمْ فَإِنْ جَاءَ رَبُّهَا فَهُوَ أَحَقُّ بِهَا وَإِلاَّ فَهُوَ مَالُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ ‏)‏.‏

٢٦٠٢ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ، عَنْ سُوَيْدِ بْنِ غَفَلَةَ، قَالَ خَرَجْتُ مَعَ زَيْدِ بْنِ صُوحَانَ وَسَلْمَانَ بْنِ رَبِيعَةَ حَتَّى إِذَا كُنَّا بِالْعُذَيْبِ الْتَقَطْتُ سَوْطًا فَقَالاَ لِي أَلْقِهِ ‏.‏ فَأَبَيْتُ فَلَمَّا قَدِمْنَا الْمَدِينَةَ أَتَيْتُ أُبَىَّ بْنَ كَعْبٍ فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لَهُ فَقَالَ أَصَبْتَ الْتَقَطْتُ مِائَةَ دِينَارٍ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ ‏( عَرِّفْهَا سَنَةً ‏)‏.‏ فَعَرَّفْتُهَا فَلَمْ أَجِدْ أَحَدًا يَعْرِفُهَا فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ ‏( عَرِّفْهَا ‏)‏.‏ فَعَرَّفْتُهَا فَلَمْ أَجِدْ أَحَدًا يَعْرِفُهَا ‏.‏ فَقَالَ ‏( اعْرِفْ وِعَاءَهَا وَوِكَاءَهَا وَعَدَدَهَا ثُمَّ عَرِّفْهَا سَنَةً فَإِنْ جَاءَ مَنْ يَعْرِفُهَا وَإِلاَّ فَهِيَ كَسَبِيلِ مَالِكَ ‏)‏.‏

٢٦٠٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ الْحَنَفِيُّ، ح وَحَدَّثَنَا حَرْمَلَةُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا الضَّحَّاكُ بْنُ عُثْمَانَ الْقُرَشِيُّ، حَدَّثَنِي سَالِمٌ أَبُو النَّضْرِ، عَنْ بُسْرِ بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ زَيْدِ بْنِ خَالِدٍ الْجُهَنِيِّ، ‏.‏ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم سُئِلَ عَنِ اللُّقَطَةِ فَقَالَ ‏( عَرِّفْهَا سَنَةً فَإِنِ اعْتُرِفَتْ فَأَدِّهَا فَإِنْ لَمْ تُعْرَفْ فَاعْرِفْ عِفَاصَهَا وَوِعَاءَهَا ثُمَّ كُلْهَا فَإِنْ جَاءَ صَاحِبُهَا فَأَدِّهَا إِلَيْهِ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1- DEVELER, SIĞIRLAR VE KOYUNLAR İLE KEÇİLER DÂLLESİ (YİTİĞİ)

2598 - “... Abdullah bin eş-Şıhhîr (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir;

(Müslümanın dâllesi (yitik hayvanı veya yitik her nevi malı) ateş alevidir. )

2599 - “... El-Münzir bin Cerîr (bin Abdullah el-Becelî) (radıyallahü anhüma)’dan; Şöyle demiştir:

Ben el-Bevâzîc'te babam (Cerir bin Abdullah) ile beraberdim. (Babamın) sığır sürüsü akşama doğru (meradan) geldi. Babam, (sürü içinde) yabancı bir sığır gördü ve : Bu nedir? diye sordu. Ordakiler: Sığır sürüsüne iltihak eden bir sığırdır, diye cevab verdiler. El-Münzir demiştir ki; Bunun üzerine babam emretti. O sığır sürüden çıkarılıp gözlerden kayboluncaya kadar kovalandı. Sonra babam şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim:

(Dâlle'yi (yani yitik hayvanı) ancak sapık bir kimse kendi malına karıştırır. )

2600 - “... Zeyd bin Hâlid el-Cühenî (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre :

Bir kere Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e yitik deve hükmü soruldu. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) hiddetlendi, yanakları kırmızılaştı ve cevaben ;

(Ondan 3&ti& ne? Onun beraberinde (uzak yolculuğa dayanan) ayaklar ve (karnında) su tulumu vardır. Sahibi ona rastlayıncaya kadar o (hayvan kendi kendine) suya varır ve safî uzun ot yer) buyurdu. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'e koyun - keçi yitiğinin hükmü de soruldu. Buna cevaben:

(Onu al. Çünkü o (hayvancağız) şüphesiz ya sanadır ya senin kardeşinedir ya da kurtundur) buyurdu. Resül-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’e lukata'nın hükmü de soruldu. Bunun üzerine Resûlüllah şöyle buyurdu :

(Lukata'nın dağarcığını ve ağız bağını iyice tanı ve lukatayı bir yıl ilân et. Eğer (bir kimse tarafından) kanıtlayıcı bir şekilde vasıfları anlatılırsa (ona ver). Böylece vasıfları anlatılmazsa (yani sahibi çıkmazsa) onu kendi malına kat.) "

١ - باب ضَالَّةِ الإِبِلِ وَالْبَقَرِ وَالْغَنَمِ

٢٥٩٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ حُمَيْدٍ الطَّوِيلِ، عَنِ الْحَسَنِ، عَنْ مُطَرِّفِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الشِّخِّيرِ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( ضَالَّةُ الْمُسْلِمِ حَرَقُ النَّارِ ‏)‏.‏

٢٥٩٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا أَبُو حَيَّانَ التَّيْمِيُّ، حَدَّثَنَا الضَّحَّاكُ، خَالُ الْمُنْذِرِ بْنِ جَرِيرٍ عَنِ الْمُنْذِرِ بْنِ جَرِيرٍ، قَالَ كُنْتُ مَعَ أَبِي بِالْبَوَازِيجِ فَرَاحَتِ الْبَقَرُ فَرَأَى بَقَرَةً أَنْكَرَهَا فَقَالَ مَا هَذِهِ قَالُوا بَقَرَةٌ لَحِقَتْ بِالْبَقَرِ ‏.‏ قَالَ فَأَمَرَ بِهَا فَطُرِدَتْ حَتَّى تَوَارَتْ ثُمَّ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏( لاَ يُئْوِي الضَّالَّةَ إِلاَّ ضَالٌّ ‏)‏.‏

٢٦٠٠ - حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ بْنِ الْعَلاَءِ الأَيْلِيُّ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ رَبِيعَةَ بْنِ أَبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ يَزِيدَ، مَوْلَى الْمُنْبَعِثِ عَنْ زَيْدِ بْنِ خَالِدٍ الْجُهَنِيِّ، فَلَقِيتُ رَبِيعَةَ فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ حَدَّثَنِي يَزِيدُ، عَنْ زَيْدِ بْنِ خَالِدٍ الْجُهَنِيِّ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ سُئِلَ عَنْ ضَالَّةِ الإِبِلِ فَغَضِبَ وَاحْمَرَّتْ وَجْنَتَاهُ وَقَالَ ‏( مَالَكَ وَلَهَا مَعَهَا الْحِذَاءُ وَالسِّقَاءُ تَرِدُ الْمَاءَ وَتَأْكُلُ الشَّجَرَ حَتَّى يَلْقَاهَا رَبُّهَا ‏)‏.‏ وَسُئِلَ عَنْ ضَالَّةِ الْغَنَمِ فَقَالَ ‏( خُذْهَا فَإِنَّمَا هِيَ لَكَ أَوْ لأَخِيكَ أَوْ لِلذِّئْبِ ‏)‏.‏ وَسُئِلَ عَنِ اللُّقَطَةِ فَقَالَ ‏( اعْرِفْ عِفَاصَهَا وَوِكَاءَهَا وَعَرِّفْهَا سَنَةً فَإِنِ اعْتُرِفَتْ وَإِلاَّ فَاخْلِطْهَا بِمَالِكَ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 4- ŞUFA HAKKINI TALEP ETME

2596 - “... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Şuf'a (hakkı) devenin bağlı bulunduğu ipi çözmek gibidir. )

2597 - “... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Bir ortak diğer bir ortaktan önce (üçüncü bir ortağın hissesini şufa yoluyla) satın aldığı zaman, diğer ortağın hisseyi satın alan ortak aleyhinde bir şufa hakkı yoktur. Erginlik çağına varmamış ortak ve gâib yani hazır bulunmayan ortak için de şufa hakkı yoktur.) "

٤ - باب طَلَبِ الشُّفْعَةِ

٢٥٩٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْحَارِثِ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْبَيْلَمَانِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( الشُّفْعَةُ كَحَلِّ الْعِقَالِ ‏)‏.‏

٢٥٩٧ - حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْحَارِثِ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْبَيْلَمَانِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( لاَ شُفْعَةَ لِشَرِيكٍ عَلَى شَرِيكٍ إِذَا سَبَقَهُ بِالشِّرَاءِ وَلاَ لِصَغِيرٍ وَلاَ لِغَائِبٍ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 3- ORTAK AKAR TAKSİM EDÎLÎP SINIRLAR TÂYİN EDİLİNCE ARTIK ŞUF'A (HAKKI) OLMAZ

2592 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (ortaklar arasında) taksim edilmemiş (taşınmaz) mal hakkında şuf'a ile hükmetti. (Taşınmaz mal taksim edilip her hisseye âid) sınırlar belli olunca artık şuf'a (hakkı) olmaz.

2593) ... (Râvî) Ebû Âsim demiştir ki: Saîd bin el-Müseyyeb(in Ebû Hüreyre'den rivâyeti) mürseldir. Ebû Seleme'nin Ebû Hüreyre'den rivâyeti de muttasıldır. "

2594 - “... Ebû Râfi' (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Komşu, (şuf'a açısından) sekabine (yani bitişiğindeki taşınmaz mala) ne ise (yani o mal az olsun çok olsun) öncelikle hak sahibidir. )

2595 - “... Câbir bin Abdillah (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şuf'a hakkını yalnız taksim edilmemiş (taşınmaz) bütün mallara koydu. (Taksim edilerek her hisseye âid) sınırlar konulup yollar tâyin ve ayırt edilince artık şuf'a (hakkı) yoktur. "

٣ - باب إِذَا وَقَعَتِ الْحُدُودُ فَلاَ شُفْعَةَ

٢٥٩٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، وَعَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عُمَرَ، قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ، حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، وَأَبِي، سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ـ رضي اللّه عنه ـ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَضَى بِالشُّفْعَةِ فِيمَا لَمْ يُقْسَمْ فَإِذَا وَقَعَتِ الْحُدُودُ فَلاَ شُفْعَةَ ‏.‏

٢٥٩٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَمَّادٍ الطِّهْرَانِيُّ، حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ، عَنْ مَالِكٍ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، وَأَبِي، سَلَمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم نَحْوَهُ ‏.‏ قَالَ أَبُو عَاصِمٍ سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ مُرْسَلٌ وَأَبُو سَلَمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ مُتَّصِلٌ ‏.‏

٢٥٩٤ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْجَرَّاحِ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ مَيْسَرَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ الشَّرِيدِ، عَنْ أَبِي رَافِعٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( الشَّرِيكُ أَحَقُّ بِسَقَبِهِ مَا كَانَ ‏)‏.‏

٢٥٩٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، عَنْ مَعْمَرٍ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ إِنَّمَا جَعَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم الشُّفْعَةَ فِي كُلِّ مَا لَمْ يُقْسَمْ فَإِذَا وَقَعَتِ الْحُدُودُ وَصُرِّفَتِ الطُّرُقُ فَلاَ شُفْعَةَ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2- KOMŞULUK SEBEBİYLE OLAN ŞUF'A

2589 - “... Câbir (bin Abdîllah) (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(İki akarın yolu bir olduğu zaman (birisinin sahibi olan) komşu hazır olmasa bile komşusunun (akarının) şuf'a'sına en fazla hak sahibidir. Komşunun şuf'a hakkı (nı kullanması müşteri tarafından) beklenir. )

2590 - “... Ebû Râfi’ (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur :

(Komşu (şuf'a açısından), sekabine (yani bitişiğindeki akara) öncelikle hak sahibidir, )

2591 - “... Şerîd bin Süveyd (radıyallahü anh)’den:

Ben; Yâ Resûlallah! Bir arazi (var) dır. Onda hiç kimsenin hissesi yoktur. Ancak komşuluk (hakkı) vardır (yani bunda şuf'a hakkı var mı?) dedim. O:

(Komşu, sekabine (yani bitişiğindeki akara) öncelikle hak sahibidir, ) buyurdu. "

٢ - باب الشُّفْعَةِ بِالْجِوَارِ

٢٥٨٩ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ، أَنْبَأَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ، عَنْ عَطَاءٍ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( الْجَارُ أَحَقُّ بِشُفْعَةِ جَارِهِ يَنْتَظِرُ بِهَا إِنْ كَانَ غَائِبًا إِذَا كَانَ طَرِيقُهُمَا وَاحِدًا ‏)‏.‏

٢٥٩٠ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ مَيْسَرَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ الشَّرِيدِ، عَنْ أَبِي رَافِعٍ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏( الْجَارُ أَحَقُّ بِسَقَبِهِ ‏)‏.‏

٢٥٩١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ، عَنْ حُسَيْنٍ الْمُعَلِّمِ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ الشَّرِيدِ بْنِ سُوَيْدٍ، عَنْ أَبِيهِ الشَّرِيدِ بْنِ سُوَيْدٍ، قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَرْضٌ لَيْسَ فِيهَا لأَحَدٍ قِسْمٌ وَلاَ شِرْكٌ إِلاَّ الْجِوَارُ ‏.‏ قَالَ ‏( الْجَارُ أَحَقُّ بِسَقَبِهِ ‏)‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget