Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

12/23/22

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 45. Bâb—Bir Kimse Allah Yolunda Bir Şey Vasiyet Ettiğinde?

3367. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübarek rivâyet edip (dedi ki), bize Abdulaziz -ki O, İbn Muhammed'dir-, Mûsa'dan -ki O, İbn Ukbe'dir-, (O da) Nafi'den (naklen) haber verdi ki, bir adam İbn Ömer'e gelip şöyle dedi: Bir adam beni vâsi tayin etti ve Allah yolunda (kullanılması için) bir deve vasiyet etti. Bu (günler) ise savaşa çıkılan zaman değildir. Şimdi ben onu hac için binek vereyim mi?" İbn Ömer de şu cevabı verdi: "Hac ve umre, Allah yolunda demektir!"

3368. Bize Ubeydullah b. Mûsa, Mûsa b. Ubeyde'den, (O da) Vâkıd b. Muhammed b. Zeyd b. Abdillah b. Ömer'den (naklen) haber verdi ki, bir adam malını Allah yoluna vasiyet etmiş de, (adamın) vâsisi bunun durumunu Hazret-i Ömer'e sormuş. O da; "onu Allah'ın işçilerine ver" cevabını vermiş. (Vâsi); "peki Allah'ın işçileri kimlerdir?" demiş. O da; "Allah'ın Evi (Kabe'yi) hacceden kimse" karşılığını vermiş.

٤٥- باب إِذَا أَوْصَى بِشَىْءٍ فِى سَبِيلِ اللَّهِ

٣٣٦٧ - حَدَّثَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ عَنْ نَافِعٍ : أَنَّ رَجُلاً جَاءَ إِلَى ابْنِ عُمَرَ فَقَالَ : إِنَّ رَجُلاً أَوْصَى إِلَىَّ وَجَعَلَ نَاقَةً فِى سَبِيلِ اللَّهِ وَلَيْسَ هَذَا زَمَاناً يُخْرَجُ إِلَى الْغَزْوِ ، فَأَحْمِلُ عَلَيْهَا فِى الْحَجِّ؟ فَقَالَ ابْنُ عُمَرَ : الْحَجُّ وَالْعُمْرَةُ مِنْ سَبِيلِ اللَّهِ.

٣٣٦٨ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ مُوسَى بْنِ عُبَيْدَةَ عَنْ وَاقِدِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ زَيْدٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ : أَنَّ رَجُلاً أَوْصَى بِمَالِهِ فِى سَبِيلِ اللَّهِ ، فَسَأَلَ الْوَصِىُّ عَنْ ذَلِكَ عُمَرَ فَقَالَ : أَعْطِهِ عُمَّالَ اللَّهِ. قَالَ : وَمَنْ عُمَّالُ اللَّهِ؟ قَالَ : حَاجُّ بَيْتِ اللَّهِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 44. Bâb—Kendisine Vasiyet Edilen, Vasiyet Edenden Önce Öldüğünde Ne Yapılır?

3364. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübarek rivâyet edip (dedi ki), bize el-Velid, Hafs'dan, (O da) Mekhûl'den (naklen) haber verdi ki; O, bir adamın, birine Allah uğrunda birkaç dinar vasiyet etmesi, sonra kendisine vasiyet edilen kimsenin ("mûsa leh'in), vasiyet edenden ("musî"den) önce ölmesi meselesi hakkında şöyle dedi: "Bu (vasiyet), mûsa leh'in (cenazesinin) ailesinin yanından çıkarılmasından önce onun mirasçıları için geçerli olur!" O, sözüne şöyle devam etti: (Bu vasiyet, cenazenin ailesinin yanından çıkarılmasından sonra yapılmışsa) o, onu Allah yolunda yerine getirmek üzere, ölen mûsinin velilerine kalır!

3365. Bize Muhammed b. Uyeyne, Ali b. Mushir'den, (O) Eş'as'tan, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki; O, bir adamın, birine vasiyette bulunması, sonra mûsa leh'in, musî'den önce ölmesi meselesi hakkında şöyle dedi: "Bu (vasiyet), mûsa leh'in mirasçıları için geçerlidir!"

3366. Bize Muhammed b. Uyeyne, Ali b. Mushir'den, (O) Eş'as'tan, (O da) Ebû İshak es-Sebiî'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Bana rivâyet edildi ki, Hazret-i Ali bunu (yani bir önceki haberde geçen şekildeki vasiyeti), el-Hasan’ın görüşü gibi geçerli kılardı.

٤٤- باب إِذَا مَاتَ الْمُوصَى قَبْلَ الْمُوصِى

٣٣٦٤ - حَدَّثَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا الْوَلِيدُ عَنْ حَفْصٍ عَنْ مَكْحُولٍ فِى الرَّجُلِ يُوصِى لِلرَّجُلِ بِدَنَانِيرَ فِى سَبِيلِ اللَّهِ فَيَمُوتُ الْمُوصَى لَهُ قَبْلَ أَنْ يَخْرُجَ بِهَا مِنْ أَهْلِهِ ، قَالَ : هِىَ إِلَى أَوْلِيَاءِ الْمُتَوَفَّى الْمُوصَى يُنْفِذُونَهَا فِى سَبِيلِ اللَّهِ.

٣٣٦٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ عَلِىِّ بْنِ مُسْهِرٍ عَنْ أَشْعَثَ عَنِ الْحَسَنِ فِى الرَّجُلِ يُوصِى لِلرَّجُلِ بِالْوَصِيَّةِ فَيَمُوتُ الْمُوصَى لَهُ قَبْلَ الْمُوصِى قَالَ : هِىَ جَائِزَةٌ لِوَرَثَةِ الْمُوصَى لَهُ.

٣٣٦٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ عَلِىِّ بْنِ مُسْهِرٍ عَنْ أَشْعَثَ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ السَّبِيعِىِّ قَالَ : حُدِّثْتُ أَنَّ عَلِيًّا كَانَ يُجِيزُهَا مِثْلَ قَوْلِ الْحَسَنِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 43. Bâb—Vakıf Hakkında

3363. Bize Abdullah b. Saîd haber verip (dedi ki), bize Ebû Usâme, Hişam'dan, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki; ez-Zübeyr, satılmamak ve miras kılınmamak üzere evlerini oğullarına sadaka (vakıf) kılmış. (O vasiyet de etmiş) ki, kızlarından boşanılanın (bu evlerde), zarar vermeksizin, zarara da uğratılmaksızın oturma hakkı vardır. Şayet bu (kızı, yeniden evlenip) koca sebebiyle ihtiyaçsız hale gelirse, artık onun (oturma) hakkı olmaz!

٤٣- باب فِى الْوَقْفِ

٣٣٦٣ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ هِشَامٍ عَنْ أَبِيهِ : أَنَّ الزُّبَيْرَ جَعَلَ دُورَهُ صَدَقَةً عَلَى بَنِيهِ لاَ تُبَاعُ وَلاَ تُوَرَّثُ ، وَأَنَّ لِلْمَرْدُودَةِ مِنْ بَنَاتِهِ أَنْ تَسْكُنَ غَيْرَ مُضِرَّةٍ وَلاَ مُضَارٍّ بِهَا ، فَإِنْ هِىَ اسْتَغْنَتْ بِزَوْجٍ فَلاَ حَقَّ لَهَا.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 42. Bâb—Zimmilere Vasiyet

3361. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Süfyân, Leys'ten, (O) Nâfi'den, (O da) İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki; Hazret-i Hafsa yahûdi bir akrabasına vasiyet etmişti.

3362. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Züheyr, Ebû İshak'tan rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Şu oymaktan kendisine Abbas b. Mersed denilen yedi yaşındaki bir çocuk, Hire ahalisinden olan yahûdi bir süt annesine kırk bin dirhem vasiyet etmişti de, Şureyh şöyle demişti: "Çocuk vasiyetinde isabet ederse, (yani yerinde bir vasiyet yaparsa), o geçerli olur. Bu da ancak bir hak sahibine vasiyet etmiştir!"

Ebû Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki, ben bu görüşü benimsiyorum.

٤٢- باب الْوَصِيَّةِ لأَهْلِ الذِّمَّةِ

٣٣٦١ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ لَيْثٍ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ : أَنَّ صَفِيَّةَ أَوْصَتْ لِنَسِيبٍ لَهَا يَهُودِىٍّ.

٣٣٦٢ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ قَالَ : أَوْصَى غُلاَمٌ مِنَ الْحَىِّ يُقَالُ لَهُ عَبَّاسُ بْنُ مَرْثَدٍ ابْنُ سَبْعِ سِنِينَ لِظِئْرٍ لَهُ يَهُودِيَّةٍ مِنْ أَهْلِ الْحِيرَةِ بِأَرْبَعِينَ دِرْهَماً ، فَقَالَ شُرَيْحٌ : إِذَا أَصَابَ الْغُلاَمُ فِى وَصِيَّتِهِ جَازَتْ ، وَإِنَّمَا أَوْصَى لِذِى حَقٍّ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : أَنَا أَقُولُ بِهِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 41. Bâb—Kadınlara Vasiyet

3360. Bize Abdullah b. Seleme rivâyet edip (dedi ki), bize Ubeydullah el-Omeri, Nâfiden, (O da) İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki; Hazret-i Ömer, mü'minlerin annesi Hazret-i Hafsa'ya vasiyet etmişti.

٤١- باب الْوَصِيَّةِ إِلَى النِّسَاءِ

٣٣٦٠ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ الْعُمَرِىُّ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ : أَنَّ عُمَرَ أَوْصَى إِلَى حَفْصَةَ أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 40. Bâb—Bir Kimse, Kaçak Bir Kölesinin Âzâd Olmasını Vasiyet Ettiği Zaman (Ne Olur?)

3359. Bize Anar b. Avn, Halid b. Abdillah'tan, (O da) Yahya b. Ebi İshak'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Ben el-Kasım b. Abdirrahman ile Muaviye b. Kurre'ye; vasiyetinde, "bana ait olan her köle hürdür" demiş olan ve kaçak bir kölesi bulunan adamın durumunu sordum da, onlar; "o (kaçak köle de) hür olur" cevabını verdiler. El-Hasan, İyâs ve Bekr b. Abdillah ise; "o, hiç de hür olmaz" dediler.

٤٠- باب إِذَا أَوْصَى بِعَتْقِ عَبْدٍ لَهُ آبِقٍ

٣٣٥٩ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ عَنْ خَالِدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِى إِسْحَاقَ قَالَ : سَأَلْتُ الْقَاسِمَ بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ وَمُعَاوِيَةَ بْنَ قُرَّةَ عَنْ رَجُلٍ قَالَ فِى وَصِيَّتِهِ كُلُّ مَمْلُوكٍ لِى حُرٌّ وَلَهُ مَمْلُوكٌ آبِقٌ فَقَالاَ : هُوَ حُرٌّ. وَقَالَ الْحَسَنُ وَإِيَاسٌ وَبَكْرُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ : لَيْسَ بِحُرٍّ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 39. Bab—"(Çocuğun Vasiyeti) Caiz Olmaz!" Diyenler

3355. Bize Nasr b. Ali rivâyet edip (dedi ki), bize Abdula'lâ, Ma'mer'den, (O da) ez-Zühri'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dermiş: "Onun -yani rüyalanmasından önceki çocuğun- vasiyeti, önemsiz olanı hariç, hiç caiz değildir!"

3356. Bize Amr b. Avn rivâyet edip (dedi ki), bize Hüseyni, Yusuf’tan, (O da) el-Hasan'dan (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: "Çocuğun, rüyalanıncaya kadar, ne talâkı, ne vasiyeti, ne bağışı, ne sadakası, ne de köle âzâdı caiz olur!"

3357. Bize Saîd İbnu'l-Muğîre, Hafs b. Ğıyâs'tan, (O) Haccac'dan, (O) Atâ'dan, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Çocuğun ne talâkı, ne köle âzâdı, ne vasiyeti, ne satın alışı, ne satışı, ne de hiçbir şeyi caiz olmaz!"

3358. Bize Ebu'l-Velid rivâyet edip (dedi ki), bize Hemmâm, Katâde'den, (O da) Humeyd b. Abdirranman el-Hımyeri'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Talâk da, vasiyet de ancak aklını kullanabilende caiz olur, neşveli (yani sarhoş) hariç. Çünkü onun talâkı geçerli olur, sırtına da (içki içme cezası) vurulur!"

٣٩- باب مَنْ قَالَ لاَ يَجُوزُ

٣٣٥٥ - حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الأَعْلَى عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ أَنَّهُ كَانَ يَقُولُ : وَصِيَّتُهُ لَيْسَتْ بِجَائِزَةٍ إِلاَّ مَا لَيْسَ بِذِى بَالٍ ، يَعْنِى الْغُلاَمَ قَبْلَ أَنْ يَحْتَلِمَ.

٣٣٥٦ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ أَخْبَرَنَا هِشَامٌ عَنْ يُونُسَ عَنِ الْحَسَنِ قَالَ : لاَ يَجُوزُ طَلاَقُ الْغُلاَمِ وَلاَ وَصِيَّتُهُ وَلاَ هِبَتُهُ وَلاَ صَدَقَتُهُ وَلاَ عَتَاقَتُهُ حَتَّى يَحْتَلِمَ.

٣٣٥٧ - حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ الْمُغِيرَةِ عَنْ حَفْصِ بْنِ غِيَاثٍ عَنْ حَجَّاجٍ عَنْ عَطَاءٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : لاَ يَجُوزُ طَلاَقُ الصَّبِىِّ وَلاَ عِتْقُهُ وَلاَ وَصِيَّتُهُ وَلاَ شِرَاؤُهُ وَلاَ بَيْعُهُ وَلاَ شَىْءٌ.

٣٣٥٨ - حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْحِمْيَرِىِّ قَالَ : لاَ يَجُوزُ طَلاَقٌ وَلاَ وَصِيَّةٌ إِلاَّ فِى عَقْلٍ إِلاَّ النَّشْوَانَ - يَعْنِى السَّكْرَانَ - فَإِنَّهُ يَجُوزُ طَلاَقُهُ وَيُضْرَبُ ظَهْرُهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 38. Bab—Çocuğun Vasiyeti

3345. Bize Yahya b. Hassan rivâyet edip (dedi ki), bize İbn Ebi'z Zinâd, babasından, (O da) Ömer b. Abdilaziz'den (naklen) haber verdi ki; O, onüç yaşındakinin vasiyetini geçerli kıldı.

3346. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Züheyr, Ebû İshak'tan rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Şu oymaktan yedi yaşındaki bir çocuk vasiyet etmişti de, Şureyh şöyle demişti: "Çocuk, vasiyetinde isabet ettiğinde, o geçerli olur!" Ebû Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: "(Bu görüş) hoşuma gidiyor. Ama kadılar (onu) geçerli kılmazlar!"

3347. Bize Ca'fer b. Avn rivâyet edip (dedi ki), bize Yunus haber verip (dedi ki), bize Ebû İshak b. İsmail rivâyet etti ki; O, Abbas b. İsmail b. Mersed'in, Hire ahalisinden olan süt annesine yaptığı vasiyeti, Abbas çocuk (sahibi) olduğu halde, Şureyh'in geçerli kıldığına şahid olmuş.

3348. Bize Ca'fer b. Avn rivâyet edip (dedi ki), bize Yunus haber verip (dedi ki), bize Ebû İshak rivâyet edip şöyle dedi: Şureyh; "çocuk kuyuya (düşmekten) sakındığı vakit onun vasiyeti caiz olur" dedi.

3349. Bize Kabîsa rivâyet edip (dedi ki), bize Süfyân, Ebû ishak'tan (naklen) rivâyet etti ki, onların kabilesinden Mersed isimli bir çocuğun damarı yarıldığında, (ölmeden önce) Hire ahalisinden olan bir süt annesine kırk dirhem vasiyet etmişti de, Şureyh bunu geçerli kılmış ve şöyle demişti: "Kim hakka isabet ederse, biz onun (vasiyetini) geçerli kılarız!"

3350. Bize Yezid b. Hârûn rivâyet edip (dedi ki), bize Yahya haber verdi ki, Ebû Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm kendisine haber vermiş ki, Medine'de bir çocuğa, mirasçıları Şam'da iken ölüm belirtileri gelmiş, onlar da Hazret-i Ömer'e onun ölmekte olduğunu söylemişler ve ondan, (çocuğa) vasiyet etmesini (emretmesini) istemişler. Hazret-i Ömer de ona vasiyet etmesini emretmiş de o Cuşem Kuyusu denilen bir kuyuyu vasiyet etmiş. Sahipleri de bu (Kuyuyu) otuz bin (dirheme) satmışlar. Ebû Bekir söylemiş ki, bu çocuk on veya on iki yaşındaymış.

3351. Bize Yezid, Hişam ed-Destuvâf’den, (O) Hammâd'dan, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Çocuğun kendi malında üçte bir ve daha aşağı (miktardaki) vasiyeti caiz olur. Velisi onu bundan ancak, yoksulluğa düşer korkusuyla sağlık halinde menedebılir. Ölüm esnasındakine gelince, velinin onu bundan menetme hakkı yoktur.

3352. Bize Kabîsa rivâyet edip (dedi ki), bize Süfyân, Halid el-Hazza ile Eyyûb'dan, (onlar) İbn Sîrîn'den, (O da) Abdullah b. Utbe'den (naklen) rivâyet etti ki, O'na, vasiyette bulunup da halkın küçük olduğunu söyledikleri biri hakkında gelinmiş, O da şöyle demiş: "Kim hakka isabet ederse, (yani yerinde bir vasiyet yaparsa), biz onun (vasiyetini) geçerli kılarız!"

3353. Bize Kabîsa rivâyet edip (dedi ki), bize Süfyân, Yahya b. Saîd'den, (O da) Ebû Bekir'den (naklen) haber verdi ki; Süleym el-Gassani on veya on iki yaşındayken ölmüş ve (ölmeden önce) değeri otuz bin (dirhem) olan bir kuyusunu vasiyet etmiş. Hazret-i Ömer İbnu'l-Hattab da bu (vasiyeti) geçerli kılmış. Ebû Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: Bazı âlimler (ölen çocuğun ismi olarak Süleym yerine) Amr b. Süleym, derler.

3354. Bize Kabîsa rivâyet edip (dedi ki), bize Süfyân, O'nun iki oğlundan, yani Ebû Bekir'in iki oğlu Abdullah ile Muhammed'den, (onlar da) babalarından, bunun, (yani bir önceki haberin) aynısını rivâyet ettiler. Şu kadar var ki, onlardan biri "(Süleym) onüç yaşındayken (öldü...)" demiş, diğeri; "rüyalanmadan önce (öldü...)" demiştir. Ebu Muhammed ed-Dârimî dedi ki: "...O'nun iki oğlundan..." sözüyle, Ebû Bekir'in iki oğlunu kastediyor.

٣٨- باب وَصِيَّةِ الْغُلاَمِ

٣٣٤٥ - حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ حَسَّانَ أَخْبَرَنَا ابْنُ أَبِى الزِّنَادِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ : أَنَّهُ أَجَازَ وَصِيَّةَ ابْنِ ثَلاَثَ عَشْرَةَ سَنَةً.

٣٣٤٦ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ قَالَ : أَوْصَى غُلاَمٌ مِنَ الْحَىِّ ابْنُ سَبْعِ سِنِينَ ، فَقَالَ شُرَيْحٌ : إِذَا أَصَابَ الْغُلاَمُ فِى وَصِيَّتِهِ جَازَتْ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : يُعْجِبُنِى ، وَالْقُضَاةُ لاَ يُجِيزُونَ.

٣٣٤٧ - حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ أَخْبَرَنَا يُونُسُ حَدَّثَنَا أَبُو إِسْحَاقَ : أَنَّهُ شَهِدَ شُرَيْحاً أَجَازَ وَصِيَّةَ عَبَّاسِ بْنِ إِسْمَاعِيلَ بْنِ مَرْثَدٍ لِظِئْرِهِ مِنْ أَهْلِ الْحِيرَةِ وَعَبَّاسٌ صَبِىٌّ.

٣٣٤٨ - حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ أَخْبَرَنَا يُونُسُ حَدَّثَنَا أَبُو إِسْحَاقَ قَالَ قَالَ شُرَيْحٌ : إِذَا اتَّقَى الصَّبِىُّ الرَّكِيَّةَ جَازَتْ وَصِيَّتُهُ.

٣٣٤٩ - حَدَّثَنَا قَبِيصَةُ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ : أَنَّ غُلاَماً مِنْهُمْ حِينَ ثُغِرَ يُقَالُ لَهُ مَرْثَدٌ أَوْصَى لِظِئْرٍ لَهُ مِنْ أَهْلِ الْحِيرَةِ بِأَرْبَعِينَ دِرْهَماً ، فَأَجَازَهُ شُرَيْحٌ وَقَالَ : مَنْ أَصَابَ الْحَقَّ أَجَزْنَاهُ.

٣٣٥٠ - حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا يَحْيَى أَنَّ أَبَا بَكْرِ بْنَ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ حَزْمٍ أَخْبَرَهُ : أَنَّ غُلاَماً بِالْمَدِينَةِ حَضَرَهُ الْمَوْتُ وَوَرَثَتُهُ بِالشَّامِ وَأَنَّهُمْ ذَكَرُوا لِعُمَرَ أَنَّهُ يَمُوتُ ، فَسَأَلُوهُ أَنْ يُوصِىَ فَأَمَرَهُ عُمَرُ أَنْ يُوصِىَ فَأَوْصَى بِبِئْرٍ يُقَالُ لَهَا بِئْرُ جُشَمَ ، وَإِنَّ أَهْلَهَا بَاعُوهَا بِثَلاَثِينَ أَلْفاً ، ذَكَرَ أَبُو بَكْرٍ أَنَّ الْغُلاَمَ كَانَ ابْنَ عَشْرِ سِنِينَ أَوْ ثِنْتَىْ عَشْرَةَ .

٣٣٥١ - حَدَّثَنَا يَزِيدُ عَنْ هِشَامٍ الدَّسْتَوَائِىِّ عَنْ حَمَّادٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : يَجُوزُ وَصِيَّةُ الصَّبِىِّ فِى مَالِهِ فِى الثُّلُثِ فَمَا دُونَهُ ، وَإِنَّمَا يَمْنَعُهُ وَلِيُّهُ ذَلِكَ فِى الصِّحَّةِ رَهْبَةَ الْفَاقَةِ عَلَيْهِ ، فَأَمَّا عِنْدَ الْمَوْتِ فَلَيْسَ لَهُ أَنْ يَمْنَعَهُ.

٣٣٥٢ - حَدَّثَنَا قَبِيصَةُ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ خَالِدٍ الْحَذَّاءِ وَأَيُّوبَ عَنِ ابْنِ سِيرِينَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ : أَنَّهُ أُتِىَ فِى جَارِيَةٍ أَوْصَتْ ، فَجَعَلُوا يُصَغِّرُونَهَا فَقَالَ : مَنْ أَصَابَ الْحَقَّ أَجَزْنَاهُ.

٣٣٥٣ - حَدَّثَنَا قَبِيصَةُ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ أَبِى بَكْرٍ : أَنَّ سُلَيْماً الْغَسَّانِىَّ مَاتَ وَهُوَ ابْنُ عَشْرٍ أَوْ ثِنْتَىْ عَشْرَةَ سَنَةً ، فَأَوْصَى بِبِئْرٍ لَهُ قِيمَتُهَا ثَلاَثُونَ أَلْفاً ، فَأَجَازَهَا عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : النَّاسُ يَقُولُونَ عَمْرُو بْنُ سُلَيْمٍ.

٣٣٥٤ - حَدَّثَنَا قَبِيصَةُ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنِ ابْنَيْهِ عَبْدِ اللَّهِ وَمُحَمَّدٍ ابْنَىْ أَبِى بَكْرٍ عَنْ أَبِيهِمَا مِثْلَ ذَلِكَ غَيْرَ أَنَّ أَحَدَهُمَا قَالَ : ابْنُ ثَلاَثَ عَشْرَةَ. وَقَالَ الآخَرُ قَبْلَ أَنْ يَحْتَلِمَ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : عَنِ ابْنَيْهِ يَعْنِى ابْنَىْ أَبِى بَكْرٍ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 37. Bâb—Ümmü'l-Veledlerine Vasiyet Eden Kimse

3344. Bize Süleyman b. Harb haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Humeyd'den, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki; Hazret-i Ömer İbnu'l-Hattab, ümmu’l-veledlerinden (yani kendisinden çocuk doğuran cariyelerinden) her bir kadına dört bin (dirhem) vasiyet etmiş.

٣٧- باب مَنْ أَوْصَى لأُمَّهَاتِ أَوْلاَدِهِ

٣٣٤٤ - أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ حُمَيْدٍ عَنِ الْحَسَنِ : أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ أَوْصَى لأُمَّهَاتِ أَوْلاَدِهِ بِأَرْبَعَةِ آلاَفٍ أَرْبَعَةِ آلاَفٍ لِكُلِّ امْرَأَةٍ مِنْهُنَّ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 36. Bab—"Sana Okunmadıkça Hiçbir Vasiyete Şahidlik Etme!" Diyen Kimse

3343. Bize Saîd İbnu’l-Muğîre haber verip (dedi ki), bize Mahled, Hişam'dan, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Ne sana okunmadıkça hiçbir vasiyete şahidlik et, ne tanımadığın kimseye şahidlik et!"

٣٦- باب مَنْ قَالَ لاَ تَشْهَدْ عَلَى وَصِيَّةٍ حَتَّى تُقْرَأَ عَلَيْكَ

٣٣٤٣ - أَخْبَرَنَا سَعِيدُ بْنُ الْمُغِيرَةِ حَدَّثَنَا مَخْلَدٌ عَنْ هِشَامٍ عَنِ الْحَسَنِ قَالَ : لاَ تَشْهَدْ عَلَى وَصِيَّةٍ حَتَّى تُقْرَأَ عَلَيْكَ ، وَلاَ تَشْهَدْ عَلَى مَنْ لاَ تَعْرِفُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 35. Bâb—Müdebber, (Mirasın) Üçte Bîrinden (Âzâd Olur)

3336. Bize Mansûr b. Seleme, Serik'ten, (O) el-Eş'as'tan, (O) Nafi’den, (O da) İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki; O, "müdebber, (mirasın) üçte birinden (âzâd olur)" dedi.

3337. Bize Mansûr b. Seleme, Serik'ten, (O) Mansûr'dan, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Müdebber, (mirasın) üçte birinden (âzâd olur).

3338. Bize Süleyman b. Harb rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd, Kesir'den, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "(Sahibi tarafından ölümünden) sonraya bağlı olarak âzâd edilen köle, (mirasın) üçte birinden (âzâd olur!)"

3339. Bize Süleyman b. Harb rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Humeyd'den, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "(Sahibi tarafından ölümünden) sonraya bağlı olarak âzâd edilen kadın köle ile çocuğu, (mirasın) üçte birinden (âzâd olur)."

3340. Bize Ebu'l-Velid rivâyet edip (dedi ki), bize Şu'be rivâyet edip dedi ki, bana Mansûr, İbrahim'den haber verdi ki, O şöyle demiş: "(Sahibi tarafından ölümünden) sonraya bağlı olarak âzâd edilen köle, (mirasın) üçte birinden (âzâd olur!)"

3341. Bize Ebu'n-Nu'man rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd, Ebû Abdillah et-Tüsteri ile Ebû Haşim'den, (onlar da) İbrahim'den (naklen) rivâyet ettiler ki, O şöyle dedi: "Müdebber, malın bütününden (âzâd olur)!"

3342. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübarek haber verip (dedi ki), bize Ebû Avâne, Ebû Bişr'den, (O da) Saîd b. Cübeyr'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: "(Sahibi tarafından ölümünden) sonraya bağlı olarak âzâd edilen köle, malın bütününden (âzâd olur!)"

(Dârimî'nin bu kitabını O'ndan rivâyet eden İsa b. Ömer) dedi ki: Ebû Muhammed'e; "bu iki görüşten (yani müdebberin üçte birinden veya malın tamamından âzâd olması görüşlerinden) hangisini benimsiyorsun?" diye soruldu, O da; "üçte birden (âzâd olması görüşünü)" dedi.

٣٥- باب مَنْ قَالَ الْمُدَبَّرُ مِنَ الثُّلُثِ

٣٣٣٦ - حَدَّثَنَا مَنْصُورُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ شَرِيكٍ عَنْ أَشْعَثَ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ : الْمُدَبَّرُ مِنَ الثُّلُثِ.

٣٣٣٧ - حَدَّثَنَا مَنْصُورُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ شَرِيكٍ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : الْمُدَبَّرُ مِنَ الثُّلُثِ.

٣٣٣٨ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ كَثِيرٍ عَنِ الْحَسَنِ قَالَ : الْمُعْتَقُ عَنْ دُبُرٍ مِنَ الثُّلُثِ.

٣٣٣٩ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ حُمَيْدٍ عَنِ الْحَسَنِ قَالَ : الْمُعْتَقَةُ عَنْ دُبُرٍ وَوَلَدُهَا مِنَ الثُّلُثِ.

٣٣٤٠ - حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ قَالَ مَنْصُورٌ أَخْبَرَنِى عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : الْمُعْتَقُ عَنْ دُبُرٍ مِنَ الثُّلُثِ.

٣٣٤١ - حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ أَبِى عَبْدِ اللَّهِ الشَّقَرِىِّ وَأَبِى هَاشِمٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : الْمُدَبَّرُ مِنْ جَمِيعِ الْمَالِ.

٣٣٤٢ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ أَبِى بِشْرٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ قَالَ : الْمُعْتَقُ عَنْ دُبُرٍ مِنْ جَمِيعِ الْمَالِ. سُئِلَ أَبُو مُحَمَّدٍ بَأَيِّهِمَا تُقُولُ؟ قَالَ : مِنَ الثُّلُثِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 34. Bâb—Bir Kimse, Ölümü Esnasında Başka Hiçbir Malı Olmadığı Halde Kölesini Âzâd Ettiğinde?

3334. Bize Ahmed b. Abdillah rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Bekir, Mutarrif’ten, (O da) eş-Şa'bi'den (naklen) rivâyet etti ki; O, ölümü esnasında başka hiçbir malı olmadığı halde ve borcu da var iken kölesini âzâd eden adam hakkında şöyle dedi: "(Köle), alacaklılar için kendi bedelini (kazanıp ödemek) hususunda çalışır."

3335. Bize Ebu’l-Velid rivâyet edip (dedi ki), bize Hemmam rivâyet edip (dedi ki), bize Katade, el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki,

Bir adam yedi yüz dirheme bir köle satın alınmış. Sonra kölenin bedelini ödemediği, geriye de hiçbir şey bırakmadığı halde onu azad etmiş. O zaman Hazret-i Ali şöyle demiş: "Bu köle bedelini (kazanıp ödemek) için çalışır."

٣٤- باب إِذَا أَعْتَقَ غُلاَمَهُ عِنْدَ الْمَوْتِ وَلَيْسَ لَهُ مَالٌ غَيْرُهُ

٣٣٣٤ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ عَنْ مُطَرِّفٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ فِى رَجُلٍ أَعْتَقَ غُلاَمَهُ عِنْدَ الْمَوْتِ وَلَيْسَ لَهُ غَيْرُهُ وَعَلَيْهِ دَيْنٌ قَالَ : يَسْعَى لِلْغُرَمَاءِ فِى ثَمَنِهِ.

٣٣٣٥ - حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ عَنِ الْحَسَنِ : أَنَّ رَجُلاً اشْتَرَى عَبْداً بِتِسْعِمِائَةِ دِرْهَمٍ فَأَعْتَقَهُ وَلَمْ يَقْضِ ثَمَنَ الْعَبْدِ وَلَمْ يَتْرُكْ شَيْئاً ، فَقَالَ عَلِىٌّ : يَسْعَى الْعَبْدُ فِى ثَمَنِهِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 33. Bâb—Bir Kimse, Hastalığında Âzâd Etmeyi Vasiyet Edip De Sonra İyileştiğinde Ne Olur?

3333. Bize Süleyman b. Harb rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Yunûs'tan, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki, bir adam hastalığında; "eğer bana birşey olursa, (yani ölürsem)..." demeyerek; "şu falanın olsun, şu filanın olsun, falan kölem de hürdür" demiş, sonra iyileşmiş. (El-Hasan) dedi ki: "(Adamın kölesi bu sözle hür olmuş olmaz), o köledir!"

٣٣- باب إِذَا أَوْصَى بِالْعِتْقِ فِى مَرَضِهِ ثُمَّ بَرَأَ

٣٣٣٣ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ يُونُسَ عَنِ الْحَسَنِ : أَنَّ رَجُلاً قَالَ فِى مَرَضِهِ لِفُلاَنٍ كَذَا وَلِفُلاَنٍ كَذَا وَعَبْدِى فُلاَنٌ حُرٌّ وَلَمْ يَقُلْ إِنْ حَدَثَ بِى حَدَثٌ فَبَرَأَ ، قَالَ : هُوَ مَمْلُوكٌ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 32. Bâb—Bir Kimse, "İki Kölenin Biri Hürdür" Deyip De Sonra (Hangisinin Olduğunu) Açıklamadan Öldüğünde (Ne Yapılır?) Ölenin, Hangi Köleyi Âzâd Ettiği Bilinmezse

3332. Bize Ahmed b. Abdillah rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Bekir, Mutarrif’ten, (O da) eş-Şa'bi'den (naklen) rivâyet etti ki; O, "iki kölenin biri hürdür" deyip de sonra (hangisi olduğunu) açıklamadan ölen adam hakkında şöyle dedi: "Mirasçıları onun yerindedir. Onlardan hangisini (âzâd etmek kendileri için) daha iyiyse onu âzâd ederler."

٣٢- باب إِذَا قَالَ أَحَدُ غُلاَمَىَّ حُرٌّ ثُمَّ مَاتَ وَلَمْ يُبَيِّنْ

٣٣٣٢ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ عَنْ مُطَرِّفٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ فِى رَجُلٍ قَالَ : أَحَدُ غُلاَمَىَّ حُرٌّ ثُمَّ مَاتَ وَلَمْ يُبَيِّنْ ، قَالَ : الْوَرَثَةُ بِمَنْزِلَتِهِ يُعْتِقُونَ أَيَّهُمَا أَحَبُّوا.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 31. Bab—Akrabası Dışındakilere Vasiyet Eden Adam Hakkında

3330. Bize Müslim b. İbrahim rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd rivâyet edip (dedi ki), bize Şeybe b. Hişam er-Rasibi ile Kesir b. Ma'dan rivâyet edip şöyle dediler: Biz Salim b. Abdillah'a, akrabasından başkasına vasiyet eden adamın durumunu sorduk da O; "bu (vasiyet), onun vasiyet ettiği yere (ait olur!)" diye cevap verdi. O zaman biz, "doğrusu el-Hasan; "(bu vasiyet adamın) en yakınına iade edilir" diyor" dedik de, O bunu yadırgadı ve ağır bir söz söyledi.

3331. Bize Ahmed b. Abdillah rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Şihâb, Amr'dan, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: İnsan akrabasına vasiyet ettiğinde bu (vasiyet), onların doğum bakımından en yakınma ait olur. Bunda erkek ile dişi birdir.

٣١- باب فِى الرَّجُلِ يُوصِى لِغَيْرِ قَرَابَتِهِ

٣٣٣٠ - حَدَّثَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ حَدَّثَنَا شَيْبَةُ بْنُ هِشَامٍ الرَّاسِبِىُّ وَكَثِيرُ بْنُ مَعْدَانَ قَالاَ : سَأَلْنَا سَالِمَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ عَنِ الرَّجُلِ يُوصِى فِى غَيْرِ قَرَابَتِهِ. فَقَالَ سَالِمٌ : هِىَ حَيْثُ جَعَلَهَا. قَالَ فَقُلْنَا : إِنَّ الْحَسَنَ يَقُولُ يُرَدُّ عَلَى الأَقْرَبِينَ. فَأَنْكَرَ ذَلِكَ وَقَالَ قَوْلاً شَدِيداً.

٣٣٣١ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا أَبُو شِهَابٍ عَنْ عَمْرٍو عَنِ الْحَسَنِ قَالَ : إِذَا أَوْصَى الرَّجُلُ فِى قَرَابَتِهِ فَهُوَ لأَقْرَبِهِمْ بِبَطْنٍ ، الذَّكَرُ وَالأُنْثَى فِيهِ سَوَاءٌ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 30. Bâb—İnsan, "Falana, O Ölmüş Olursa Filana" Şeklînde Vasiyet Ederse?

3328. Bize Affan rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme rivâyet edip (dedi ki), bize Katâde, el-Hasan ile Saîd İbnu'l-Müseyyeb'den rivâyet etti ki, onlar; "kılıcım falanın olsun. Eğer falan ölmüş olursa, filanın olsun. Filan da ölmüş olursa, kılıç bana (yani kendi mirasçılarına) geri dönsün" diyen adam hakkında şöyle dediler: "O, (yani kılıç) ilk adama ait olur!" Humeyd b. Abdirrahman ise şöyle demiş: "(Adamın vasiyeti) dediği gibi yerine getirilir!"

3329. Bize Affan rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme rivâyet edip (dedi ki), bize Hişam b. Urve rivâyet etti ki, Urve; bir kimseye bağışta bulunup da; "o senin olsun, sen öldüğünde falanın olsun, falan öldüğünde filanın olsun, filan öldüğünde ise o bana geri dönsün" diyen adam hakkında şöyle demiş: "(Adamın vasiyeti), kendilerine vasiyet edilenler yüz kişi de olsalar, dediği gibi yerine getirilir."

٣٠- باب الرَّجُلِ يُوصِى لِفُلاَنٍ فَإِذَا مَاتَ فَلِفُلانٍ

٣٣٢٨ - حَدَّثَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ عَنِ الْحَسَنِ. وَسَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ فِي رَجُلٍ قَالَ: سَيْفِي فَلِفُلاَنٍ ، فَإِنْ مَاتَ فُلاَنٌ، فَلِفُلَانٍ، فَإِنْ مَاتَ فُلَانٌ، فَمَرْجِعُهُ إِلَى فُلاَنٍ. قَالاَ : هُوَ لِلأَوَّلِ. قَالَ : وَقَالَ حُمَيْدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ : يُمْضَى كَمَا قَالَ.

٣٣٢٩ - حَدَّثَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ أَنَّ عُرْوَةَ قَالَ فِى الرَّجُلِ يُعْطِى الرَّجُلَ الْعَطَاءَ فَيَقُولُ : هُوَ لَكَ فَإِذَا مُتَّ فَلِفُلاَنٍ ، فَإِذَا مَاتَ فُلاَنٌ فَلِفُلاَنٍ ، فَإِذَا مَاتَ فُلاَنٌ فَمَرْجِعُهُ إِلَىَّ. قَالَ : يُمْضَى كَمَا قَالَ : وَإِنْ كَانُوا مِائَةً.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 29. Bâb—Zengine Vasiyet

3327. Bize Süleyman b. Harb rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Humeyd'den, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki, ona; zengin bir kardeşi var iken vasiyet eden bir adamın bu (zengin kardeşine) vasiyet edip edemeyeceği soruldu da, O şöyle cevap verdi: "Evet, yirmibin (dirhem) sahibi olsa da (ona vasiyet edilebilir)." O, sonra sözüne şöyle devam etti: "Yüzbin (dirhem) sahibi olsa da!... Çünkü zenginliği, onu bir haktan mahrum etmez!"

٢٩- باب الْوَصِيَّةِ لِلْغَنِىِّ

٣٣٢٧ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ حُمَيْدٍ عَنِ الْحَسَنِ : سُئِلَ عَنْ رَجُلٍ أَوْصَى وَلَهُ أَخٌ مُوسِرٌ أَيُوصِى لَهُ؟ قَالَ : نَعَمْ ، وَإِنْ كَانَ رَبَّ عِشْرِينَ أَلْفاً. ثُمَّ قَالَ : وَإِنْ كَانَ رَبَّ مِائَةِ أَلْفٍ ، فَإِنَّ غِنَاهُ لاَ يَمْنَعُهُ الْحَقَّ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 28. Bâb—Mirasçıya Vasiyet

3319. Bize Kabîsa rivâyet edip şöyle dedi: Ben Süfyân'ı bir konuşma yaparken işitmiştim. O, (bir kimse) bir mirasçısına veya mirasçısı olmayan birine yüz dirhem (vereceği) olduğunu ikrar ettiğinde (ne olacağı hakkında) şöyle demişti: "Ben bu iki (ikrarı da) tamamen hükümsüz kılma görüşündeyim!"

3320. Bize Müslim rivâyet edip (dedi ki), bize Katâde, İbn Sîrîn'den, (O da) Şureyh'ten (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Mirasçıya hiçbir ikrar caiz olmaz!" (Katâde) demiş ki: El-Hasan ise şöyle dedi: "İnsan için caiz olan şeylerin en haklısı, ölümü esnasında, yani âhiret günlerinin ilk günü ile dünya günlerinin son gününde (yaptığı şeydir!)"

3321. Bize Amr b. Avn rivâyet edip (dedi ki), bize Halid, Halid'den, (O da) Ebû Kılâbe'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: "Mirasçıya vasiyet caiz olmaz!"

3322. Bize Süleyman b. Harb rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd, Humeyd'den (naklen) rivâyet etti ki; Ebû Sabit diye künyelenen bir adam, karısına ölümü esnasında, mihrinden dolayı kendisine dörtyüz dirhem borcu olduğunu ikrar etmiş, el-Hasan da bu (ikrarı) geçerli saymış.

3323. Bize Müslim b. İbrahim rivâyet edip (dedi ki), bize Hişam ed-Destuvâî rivâyet edip (dedi ki), bize Katâde, Şehr b. Havşeb'den, (O) Abdurrahman b. Ganm'dan, (O da) Amr b. Hârice'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Ben, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (hutbe irad buyururken, O'nun) devesinin altındaydım. Devesi geviş getiriyor, devesinin salyası da omuzlarımın arasında depreniyordu. (Bir ara) O'nu şöyle buyururken işitmiştim: "Şunu iyi bilin ki, şüphesiz Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. Bu sebeple, mirasçıya vasiyet caiz olmaz!"

3324. Bize Yezid b. Hârûn haber verip (dedi ki), bize Hemmâm, Katâde'den haber verdi ki, O şöyle demiş: (Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Birinize ölüm (belirtileri) geldiğinde, eğer bir (mal) bırakıyorsa, ana-babaya ve yakınlarına vasiyet etmesi (farz kılındı)." Bununla (Allah, mal bırakan kimseye) anasına-babasına ve yakınlarına vasiyet etmeyi emretti. Ardından daha sonra Nisa Sûresinde (bu emri) neshetti ve ana-babaya belli bir pay ayırdı, her mirasçıya da mirastan payını ulaştırdı. (Dolayısıyla) onlara vasiyet etmek yoktur. Böylece vasiyet, mirasçı olmayan yakınlarla diğerlerine ait hale dönmüştür.

3325. Bize Muhammed b. Yusuf rivâyet edip (dedi ki), bize Verka, İbn Ebi Necih'ten, (O) Atadan, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: (İlk zamanlar kişi öldüğünde) malı, çocuğunun olurdu. Ana-baba ve yakınlara ise vasiyet yapılırdı. Sonra Allah bundan istediğini neshetti ve erkeğe iki dişinin payı kadarım hükmetti; ana-babaya, onlardan her birine (durumlarına göre) altıda bir ve üçte bir hükmetti; kadına (durumuna göre) sekizde bir ile dörtte bir, kocaya ise (yine durumuna göre) yarıyı ve dörtte bir hükmetti.

3326. Bize Ahmed b. İsmail rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Turneyle, el-Hüseyn b. Vâkıd'den, (O) Yezid'den, (O da) İkrime ile el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki, onlar; "...Eğer bir mal bırakıyorsa, ana babaya ve akrabalara vasiyet etme (farz kilındı.)" ayeti hakkında şöyle dediler: İşte bu şekilde vasiyet etme vardı. Nihayet bunu miras ayeti neshetti.

٢٨- باب الْوَصِيَّةِ لِلْوَارِثِ

٣٣١٩ - حَدَّثَنَا قَبِيصَةُ قَالَ سَمِعْتُ سُفْيَانَ يَقُولُ : إِذَا أَقَرَّ لِوَارِثٍ وَلِغَيْرِ وَارِثٍ بِمِائَةِ دِرْهَمٍ قَالَ : أَرَى أَنْ أُبْطِلَهُمَا جَمِيعاً.

٣٣٢٠ - حَدَّثَنَا مُسْلِمٌ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ عَنِ ابْنِ سِيرِينَ عَنْ شُرَيْحٍ قَالَ : لاَ يَجُوزُ إِقْرَارٌ لِوَارِثٍ. قَالَ وَقَالَ الْحَسَنُ : أَحَقُّ مَا جَازَ عَلَيْهِ عِنْدَ مَوْتِهِ أَوَّلَ يَوْمٍ مِنْ أَيَّامِ الآخِرَةِ وَآخِرَ يَوْمٍ مِنْ أَيَّامِ الدُّنْيَا.

٣٣٢١ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ أَخْبَرَنَا خَالِدٌ عَنْ خَالِدٍ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ قَالَ : لاَ يَجُوزُ لِوَارِثٍ وَصِيَّةٌ.

٣٣٢٢ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ حُمَيْدٍ : أَنَّ رَجُلاً يُكْنَى أَبَا ثَابِتٍ أَقَرَّ لاِمْرَأَتِهِ عِنْدَ مَوْتِهِ أَنَّ لَهَا عَلَيْهِ أَرْبَعَمِائَةِ دِرْهَمٍ مِنْ صَدَاقِهَا ، فَأَجَازَهُ الْحَسَنُ.

٣٣٢٣ - حَدَّثَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا هِشَامٌ الدَّسْتَوَائِىُّ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ غَنْمٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ خَارِجَةَ قَالَ : كُنْتُ تَحْتَ نَاقَةِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَهِىَ تَقْصَعُ بِجِرَّتِهَا وَلُعَابُهَا يَنُوصُ بَيْنَ كَتِفَىَّ سَمِعْتُهُ يَقُولُ :( أَلاَ إِنَّ اللَّهَ قَدْ أَعْطَى كُلَّ ذِى حَقٍّ حَقَّهُ ، فَلاَ يَجُوزُ وَصِيَّةٌ لِوَارِثٍ ).

٣٣٢٤ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ قَالَ { إِذَا حَضَرَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ إِنْ تَرَكَ خَيْراً الْوَصِيَّةُ لِلْوَالِدَيْنِ وَالأَقْرَبِينَ } فَأَمَرَ أَنْ يُوصِىَ لِوَالِدَيْهِ وَأَقَارِبِهِ ، ثُمَّ نُسِخَ بَعْدَ ذَلِكَ فِى سُورَةِ النِّسَاءِ فَجَعَلَ لِلْوَالِدَيْنِ نَصِيباً مَعْلُوماً وَأَلْحَقَ لِكُلِّ ذِى مِيرَاثٍ نَصِيبَهُ مِنْهُ وَلَيْسَتْ لَهُمْ وَصِيَّةٌ ، فَصَارَتِ الْوَصِيَّةُ لِمَنْ لاَ يَرِثُ مِنْ قَرِيبٍ وَغَيْرِهِ.

٣٣٢٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا وَرْقَاءُ عَنِ ابْنِ أَبِى نَجِيحٍ عَنْ عَطَاءٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : كَانَ الْمَالُ لِلْوَلَدِ ، وَكَانَتِ الْوَصِيَّةُ لِلْوَالِدَيْنِ وَالأَقْرَبِينَ ، فَنَسَخَ اللَّهُ مِنْ ذَلِكَ مَا أَحَبَّ ، فَجَعَلَ لِلذَّكَرِ مِثْلَ حَظِّ الأُنْثَيَيْنِ ، وَجَعَلَ لِلأَبَوَيْنِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسَ وَالثُّلُثَ ، وَجَعَلَ لِلْمَرْأَةِ الثُّمُنَ وَالرُّبُعَ ، وَلِلزَّوْجِ الشَّطْرَ وَالرُّبُعَ.

٣٣٢٦ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا أَبُو تُمَيْلَةَ عَنِ الْحُسَيْنِ بْنِ وَاقِدٍ عَنْ يَزِيدَ عَنْ عِكْرِمَةَ وَالْحَسَنِ { إِنْ تَرَكَ خَيْراً الْوَصِيَّةُ لِلْوَالِدَيْنِ وَالأَقْرَبِينَ } وَكَانَتِ الْوَصِيَّةُ كَذَلِكَ حَتَّى نَسَخَتْهَا آيَةُ الْمِيرَاثِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 27. Bâb—Kölesinin Ücretini Vasiyet Eden Adam Hakkında

3318. Bize Kabîsa rivâyet edip (dedi ki), bize Süfyân, Ebu's-Sefer'den, (O da) eş-Şa'bi'den (naklen) haber verdi ki; O, ücreti altı dirhem olan kölesinin ücretinde bir dirhem vasiyet eden adam hakkında şöyle dedi: "(Kölenin) altıda biri (kölenin) kendisinindir!"

٢٧- باب فِى الرَّجُلِ يُوصِى بِغَلَّةِ عَبْدِهِ

٣٣١٨ - حَدَّثَنَا قَبِيصَةُ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنِ ابْنِ أَبِى السَّفَرِ عَنِ الشَّعْبِىِّ فِى رَجُلٍ أَوْصَى فِى غَلَّةِ عَبْدِهِ بِدِرْهَمٍ وَغَلَّتُهُ سِتَّةٌ ، قَالَ : لَهُ سُدُسُهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 26. Bab—Adam, Mirasçılarından Bazısının Payının Benzerini Vasiyet Ederse?

3314. Bize Ubeydullah, İsrail'den, (O) Mansûr'dan, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Adam başkasına oğlunun payının benzerini vasiyet ettiğinde, ona, (payı oğulunkinden) az olsun diye (oğulun) payının benzeri tam olarak verilmez!"

3315. Bize Süleyman b. Harb rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Davud b. EM Hind'den, (O da) eş-Şabi'den (naklen) rivâyet etti ki; üç oğlu olan ve şayet dört tane olurlarsa onların birinin payının benzerini bir adama vasiyet eden kimse hakkında eş-Şa'bi şöyle dedi: "Ona (yani vasiyet edilen adama) beşte bir pay verilir."

3316. Bize Muhammed b. İsa rivâyet edip (dedi ki), bize Yezid b. Zurey’ rivâyet edip (dedi ki), bize Davud b. Ebi Hind rivâyet edip şöyle dedi: Biz Âmir'e, geriye iki oğul bırakan ve şayet üç tane olurlarsa, onların birinin payının benzerini vasiyet eden adamın durumunu sorduk da, O şöyle cevap verdi: "O, dörtte biri vasiyet etmiş!"

3317. Bize Ebu'n-Nu'man rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Avâne, Muğîre'den, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; O, mirasçılarından bazısının payının benzerini vasiyet eden adam hakkında şöyle dedi: "Bu (vasiyet), üçte birden az da olsa caiz olmaz!" Ebû Muhammed (ed-Dârimî); "bu (görüş) güzeldir" dedi.

٢٦- باب الرَّجُلِ يُوصِى بِمِثْلِ نَصِيبِ بَعْضِ الْوَرَثَةِ

٣٣١٤ - حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : إِذَا أَوْصَى الرَّجُلُ لآخَرَ بِمِثْلِ نَصِيبِ ابْنِهِ فَلاَ يَتِمُّ لَهُ مِثْلُ نَصِيبِهِ حَتَّى يَنْقُصَ مِنْهُ.

٣٣١٥ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ دَاوُدَ بْنِ أَبِى هِنْدٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ فِى رَجُلٍ كَانَ لَهُ ثَلاَثَةُ بَنِينَ فَأَوْصَى لِرَجُلٍ مِثْلِ نَصِيبِ أَحَدِهِمْ لَوْ كَانُوا أَرْبَعَةً ، قَالَ الشَّعْبِىُّ : يُعْطِى الْخُمُسَ.

٣٣١٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ حَدَّثَنَا دَاوُدُ بْنُ أَبِى هِنْدٍ قَالَ : سَأَلْنَا عَامِراً عَنْ رَجُلٍ تَرَكَ ابْنَيْنِ وَأَوْصَى بِمِثْلِ نَصِيبِ أَحَدِهِمْ لَوْ كَانُوا ثَلاَثَةً قَالَ : أَوْصَى بِالرُّبُعِ.

٣٣١٧ - حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ فِى رَجُلٍ أَوْصَى بِمِثْلِ نَصِيبِ بَعْضِ الْوَرَثَةِ قَالَ : لاَ يَجُوزُ وَإِنْ كَانَ أَقَلَّ مِنَ الثُّلُثِ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : هُوَ حَسَنٌ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 25. Bâb—Ölümü Esnasında Malını Dağıtmaktan Hoşlanmayan Kimse

3312. Bize Ya'lâ, İsmail'den, (O da) Kays'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Önceleri şöyle denirdi: Hakikaten bazı insanlar hayatlarında mallarının bereketinden mahrum edilirler. Onlar ölüm esnasında olduklarında da bu (mahrumiyetin) benzeriyle azıklanırlar!

3313. Bize Ahmed b. Abdillah rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Zübeyd rivâyet edip (dedi ki), bize Husayn, İbrahim et-Teymi'den, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Abdullah şöyle demişti: "İki acı şey: Hayatta sıkılık yapmak, ölüm esnasında saçıp savurmak!" Ebû Muhammed (ed-Dârimî de) dedi ki: Şöyle denir: "Bir acı hayatta, bir acı ölüm esnasında!"

٢٥- باب مَنْ كَرِهَ أَنْ يُفَرِّقَ مَالَهُ عِنْدَ الْمَوْتِ

٣٣١٢ - حَدَّثَنَا يَعْلَى عَنْ إِسْمَاعِيلَ عَنْ قَيْسٍ قَالَ : كَانَ يُقَالُ إِنَّ الرَّجُلَ لَيُحْرَمُ بَرَكَةَ مَالِهِ فِى حَيَاتِهِ ، فَإِذَا كَانَ عِنْدَ الْمَوْتِ تَزَوَّدَ بِفَجْرَةٍ.

٣٣١٣ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا أَبُو زُبَيْدٍ حَدَّثَنَا حُصَيْنٌ عَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِىِّ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ : الْمُرَّانِ : الإِمْسَاكُ فِى الْحَيَاةِ ، وَالتَّبْذِيرُ عِنْدَ الْمَوْتِ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : مُرٌّ فِى الْحَيَاةِ ، وَمُرٌّ عِنْدَ الْمَوْتِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 24. Bâb—Köleye Vasiyet

3311. Bize Muhammed b. İsa rivâyet edip (dedi ki), bize Yezid b. Zurey' rivâyet edip (dedi ki), bize Yunus, el-Hasan'dan rivâyet etti ki, O şöyle demiş: "Kişi kölesine malının üçte birini, malının dörtte birini, malının beşte birini vasiyet ettiğinde, o da (yani kölesi de) malından (sayılır). Bu sebeple bu (vasiyete) âzâd olmak da girer!"

٢٤- باب الْوَصِيَّةِ لِلْعَبْدِ

٣٣١١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ حَدَّثَنَا يُونُسُ عَنِ الْحَسَنِ قَالَ : إِذَا أَوْصَى لِعَبْدِهِ ثُلُثَ مَالِهِ رُبُعَ مَالِهِ خُمُسَ مَالِهِ فَهُوَ مِنْ مَالِهِ دَخَلَتْهُ عَتَاقَةٌ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 23. Bâb—Ölüye Vasiyet

3310. Bize Ca'fer b. Avn, Saîd'den, (O) Ebû Ma'şer'den, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Bir adam bir insana gıyabında, (ölü olduğunu) bilmeyerek vasiyet eder de sonra onun ölü olduğu ortaya çıkarsa, bu (vasiyet) geri döner!"

٢٣- باب الْوَصِيَّةِ لِلْمَيِّتِ

٣٣١٠ - حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ عَنْ سَعِيدٍ عَنْ أَبِى مَعْشَرٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : إِذَا أَوْصَى الرَّجُلُ لإِنْسَانٍ وَهُوَ غَائِبٌ فَكَانَ مَيِّتاً وَهُوَ لاَ يَدْرِى فَهِىَ رَاجِعَةٌ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 22. Bâb—Bir Kimse Bir Kimseyi Gıyabında Vâsi Tayin Ettiğinde(?)

3306. Bize Ebu'n-Nu'man rivâyet edip (dedi ki), bize Huşeym rivâyet edip (dedi ki), bize Mansur, el-Hasan'dan rivâyet etti ki, O şöyle dermiş: "Bir kimse bir kimseyi gıyabında vâsi tayin ettiğinde, (vâsi tayin edilen kimse vâsi tayin edenin) vasiyetini kabul etsin. Eğer (vâsi tayin edilen kimse vasiyet sırasında) hazır olursa, o (vasiyeti kabul edip etmemede) muhayyerdir. Dilerse kabul eder, dilerse (kabul etmez), bırakır!"

3307. Bize Salih b. Abdillah rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd, Eyyûb'dan rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Ben el-Hasan ile Muhammed'e, birisini vâsi tayin eden adamın durumunu sordum da, onlar şöyle cevap verdiler: "(Vâsi tayin edilen kimse vasiliği) kabul etmekte muhayyer olur!"

3308. Bize Muhammed b. Saîd rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Bekir, Hişam'dan, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Bir kimse bir kimseyi gıyabında vâsi tayin ettiğinde, o kimse bunu kabul edince artık onun için (bunu) geri çevirme hakkı olmaz!"

3309. Bize el-Vazzah b. Yahya rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Bekir, Hişam'dan, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle demiş: "Bir kimse bir kimseyi vâsi tayin eder de bu kimseye, gıyabda iken, (vâsi tayin edenin vasiyetlerinden) bir vasiyetin (yerine getirilmesi) teklif edilir, o da kabul ederse, artık onun vazgeçme hakkı olmaz." Vasilik, vâsi tayin edenin (mûsinin) îcâbı, yani gerekli sözü söylemesi, vâsi tayin edilenin ("mûsa ileyh"in) de kabul etmesi ile meydana gelen bir sözleşmedir. Vasilik, bir tasarruf izni olduğu için, mûsi hayattayken onu kabul veya reddetmek mümkündür. O, bir çeşit vasiyet olduğu için de onun kabulü, mûsinin ölümünden sonraya da bırakılabilir. Vâsi tayin edilen kimse bunu kabul edince "vâsi" olmuş olur. İmam Şafii (rahmetullahi aleyh) ile İmam Ahmed'e (rahmetullahi aleyh) göre o, bu kabulden sonra mûsinin huzurunda da, gıyabında da, mûsi hayattayken de, öldükten sonra da vasilikten vazgeçebilir. İmam Ebû Hanife (rahmetullahi aleyh) ise, vasiliği kabul eden kimsenin, bunu, mûsi öldükten sonra veya haber vermeksizin mûsinin gıyabında reddetmesinin caiz olmayacağı içtihadında bulunmuştur. Çünkü bu durumda mûsi aldatılmış ve icabında başka birini vâsi tayin etme imkânından mahrum bırakılmış olur.

٢٢- باب إِذَا أَوْصَى الرَّجُلُ إِلَى الرَّجُلِ وَهُوَ غَائِبٌ

٣٣٠٦ - حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ أَخْبَرَنَا مَنْصُورٌ عَنِ الْحَسَنِ أَنَّهُ كَانَ يَقُولُ : إِذَا أَوْصَى الرَّجُلُ إِلَى الرَّجُلِ وَهُوَ غَائِبٌ فَلْيَقْبَلْ وَصِيَّتَهُ ، وَإِنْ كَانَ حَاضِراً فَهُوَ بِالْخِيَارِ إِنْ شَاءَ قَبِلَ ، وَإِنْ شَاءَ تَرَكَ.

٣٣٠٧ - حَدَّثَنَا صَالِحُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ أَيُّوبَ قَالَ : سَأَلْتُ الْحَسَنَ وَمُحَمَّداً عَنِ الرَّجُلِ يُوصِى إِلَى الرَّجُلِ قَالاَ : نَخْتَارُ أَنْ يَقْبَلَ.

٣٣٠٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَسْعَدَ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ عَنْ هِشَامٍ عَنِ الْحَسَنِ قَالَ : إِذَا أَوْصَى الرَّجُلُ إِلَى الرَّجُلِ وَهُوَ غَائِبٌ فَإِذَا قَدِمَ فَإِنْ شَاءَ قَبِلَ ، فَإِذَا قَبِلَ لَمْ يَكُنْ لَهُ أَنْ يَرُدَّ.

٣٣٠٩ - حَدَّثَنَا الْوَضَّاحُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ عَنْ هِشَامٍ عَنِ الْحَسَنِ قَالَ : إِذَا أَوْصَى الرَّجُلُ إِلَى الرَّجُلِ فَعُرِضَتْ عَلَيْهِ الْوَصِيَّةُ وَكَانَ غَائِباً فَقَبِلَ لَمْ يَكُنْ لَهُ أَنْ يَرْجِعَ.


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget