Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

12/19/22

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 83. Bâb—Şuf'a Hakkında

2683. Bize Ya'lâ haber verip (dedi ki), bize Abdulmelik, Atâ'dan, (O) Cabir'den, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti ki; O (şufa muamelesi yapılacak şeylerin) yolunun bir olması durumunda, şufa hakkında şöyle buyurdu: "(Şufa) sahibi hazır bulunmuyor olsa da, ondan dolayı o beklenir!"

2684. Bize Muhammed ibnu’l-Alâ' haber verip (dedi ki), bize Abdullah b. İdris, İbn Cureyc'den, (O) Ebu'z-Zübeyr'den, (O da) Cabir'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), mesken veya bahçe olsun, taksim edilmemiş olan her ortaklıkta şuf’a (hakkı olacağı) hükmünü verdi: "(Bir kimseye), ortağına bildirmedikçe (payını) satması helâl olmaz. Eğer (ortağı) isterse (payını satın) alır, isterse bırakır. Şayet (payını) satar da ortağına bildirmezse, (ortağı onu almaya) daha çok hak sahibidir!" Ebu muhammed (ed-Dârimî'ye); "bu (hadisin zahirinin delâlet ettiği) görüşü benimsiyor musun?" denildi, O da; "evet" karşılığını verdi.

٨٣- باب فِى الشُّفْعَةِ

٢٦٨٣ - أَخْبَرَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ جَابِرٍ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فِى الشُّفْعَةِ إِذَا كَانَ طَرِيقُهُمَا وَاحِداً قَالَ :( يُنْتَظَرُ بِهَا وَإِنْ كَانَ صَاحِبُهَا غَائِباً ).

٢٦٨٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ إِدْرِيسَ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرٍ قَالَ : قَضَى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- بِالشُّفْعَةِ فِى كُلِّ شِرْكٍ لَمْ يُقْسَمْ رَبْعَةٍ أَوْ حَائِطٍ ، لاَ يَحِلُّ لَهُ أَنْ يَبِيعَ حَتَّى يُؤْذِنَ شَرِيكَهُ ، فَإِنْ شَاءَ أَخَذَهُ وَإِنْ شَاءَ تَرَكَ ، فَإِنْ بَاعَ فَلَمْ يُؤْذِنْهُ فَهُوَ أَحَقُّ بِهِ. قِيلَ لأَبِى مُحَمَّدٍ : تَقُولُ بِهَذَا الْحَدِيثِ ؟ قَالَ : نَعَمْ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 82. Bâb—Kuyunun Harîmi Hakkında

2682. Bize İshak b. İbrahim haber verip (dedi ki), bize Ar'ara ibnu'l-Birind eş-Şamî haber verip (dedi ki), bize İsmai b. Müslim, el-Hasan'dan, (O) Abdullah b. Muğaffel'den, (O da! Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti ki O şöyle buyurdu: "Kim bir kuyu kazarsa, hayvanlarının yatacak yeri olması için onun kırk arşın etrafında hiç kimsenin kuyu kazma hakkı yoktur!"

٨٢- باب فِى حَرِيمِ الْبِئْرِ

٢٦٨٢ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ أَخْبَرَنَا عَرْعَرَةُ بْنُ الْبِرِنْدِ السَّامِىُّ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مُسْلِمٍ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُغَفَّلٍ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( مَنِ احْتَفَرَ بِئْراً فَلَيْسَ لأَحَدٍ أَنْ يَحْفِرَ حَوْلَهُ أَرْبَعِينَ ذِرَاعاً عَطَناً لِمَاشِيَتِهِ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 81. Bab—Bir Ev Satıp Da Bedelini Benzeri Bir Şeye Yatırmayan Kimse Hakkında

2681. Bize Nuaym haber verip (dedi ki), bize İsmail -ki O, İbrahim b. Muhacir'dir-, rivâyet edip dedi ki, ben Abdulmelik b. Umeyr'i şöyle derken işittim: Ben Amr b. Hureys'i, kardeşi Saîd b. Hureys'ten -ki O'nun Sahabiliği vardır-, (naklen rivâyet ederken) işittim ki, O şöyle demiş: Ben Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işittim: "Sizden kim bir ev veya tarla, bağ, bahçe gibi taşınmaz bir mal ("akar") satarsa, (bedelini) benzeri bir şeye yatırması hariç, (bu satışın) ona mübarek kılınmaması lâyıktır!"

٨١- باب فِيمَنْ بَاعَ دَاراً فَلَمْ يَجْعَلْ ثَمَنَهَا فِى مِثْلِهَا

٢٦٨١ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ - هُوَ ابْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ مُهَاجِرٍ - قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ الْمَلِكِ بْنَ عُمَيْرٍ قَالَ سَمِعْتُ عَمْرَو بْنَ حُرَيْثٍ عَنْ أَخِيهِ سَعِيدِ بْنِ حُرَيْثٍ - وَكَانَتْ لَهُ صُحْبَةٌ - قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَقُولُ :( مَنْ بَاعَ مِنْكُمْ دَاراً أَوْ عَقَاراً قَمِنٌ أَنْ لاَ يُبَارَكَ لَهُ إِلاَّ أَنْ يَجْعَلَهُ فِى مِثْلِهِ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 80. Bâb—Döl Hayvanının Dişiyi Aşmasından (Ücret Alma) Yasağı Hakkında

2679. Bize Muhammed b. İsa haber verip (dedi ki), bize İbn Fudayl, el-A'meş'ten, (O) Ebu Hazim'den, (O da) Ebu Hüreyre'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), döl hayvanının dişiyi aşmasından bedel (almayı) yasakladı.

2680. Bize Müslim b. İbrahim haber verip (dedi ki), bize el-Kasım ibnu’l-Fadl rivâyet edip (dedi ki), bize babam, el-Mehri'den, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Ebu Hüreyre dedi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), döl hayvanının dişiyi aşmasının (veya menisinin) bedeli ile zinakâr kadının (zina) ücretini yasakladı.

٨٠- باب فِى النَّهْىِ عَنْ عَسْبِ الْفَحْلِ

٢٦٧٩ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا ابْنُ فُضَيْلٍ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى حَازِمٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ : نَهَى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَنْ ثَمَنِ عَسْبِ الْفَحْلِ.

٢٦٨٠ - أَخْبَرَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا الْقَاسِمُ بْنُ الْفَضْلِ حَدَّثَنَا أَبِى عَنِ الْمُهْرِىِّ قَالَ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ : نَهَى النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَنْ عَسْبِ الْفَحْلِ وَأَجْرِ الْمُومِسَةِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 79. Bâb—Kan Alıcının Kazancına İzin Verilmesi Hakkında

2678. Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Humeyd et-Tavil, Enes b. Malik'ten (naklen) haber verdi ki, Ebu Taybe Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) kan almış, O da ona iki sa’ yiyecek (hurma verilmesini) emretmişti.

٧٩- باب فِى الرُّخْصَةِ فِى كَسْبِ الْحَجَّامِ

٢٦٧٨ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا حُمَيْدٌ الطَّوِيلُ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- حَجَمَهُ أَبُو طَيْبَةَ ، وَأَمَرَ لَهُ بِصَاعَيْنِ مِنْ طَعَامٍ .


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 78. Bâb—Kan Alıcının Kazancının Yasaklanması Hakkında

2677. Bize Vehb b. Cerir haber verip (dedi ki), bize Hişam, Yahya'dan, (O da) İbrahim b. Abdillah b. Karız'dan (naklen) rivâyet etti ki, es-Saib b. Yezid kendisine rivâyet etmiş ki, Rafı' b. Hadic O'na rivâyet etmiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuş: "Kan alıcının ("hacamatçı"nın) kazancı pistir, zinakârın (zina) kazancı pistir, köpeğin (satılmasından alınan) bedel pistir!"

٧٨- باب فِى النَّهْىِ عَنْ كَسْبِ الْحَجَّامِ

٢٦٧٧ - أَخْبَرَنَا وَهْبُ بْنُ جَرِيرٍ حَدَّثَنَا هِشَامٌ عَنْ يَحْيَى عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ قَارِظٍ أَنَّ السَّائِبَ بْنَ يَزِيدَ حَدَّثَهُ أَنَّ رَافِعَ بْنَ خَدِيجٍ حَدَّثَهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( كَسْبُ الْحَجَّامِ خَبِيثٌ ، وَمَهْرُ الْبَغِىِّ خَبِيثٌ ، وَثَمَنُ الْكَلْبِ خَبِيثٌ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 77. Bâb—Cariyenin Kazancının Yasaklanması Hakkında

2676. Bize Sehl b. Hammâd rivâyet edip (dedi ki), bize Şu'be rivâyet edip (dedi ki), bize Muhammad b. Cuhâde, Ebu Hazim'den, (O da) Ebu Hüreyre'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), cariyelerin (zina gibi haram yollardan) kazanç elde etmelerini yasakladı."

٧٧- باب فِى النَّهْىِ عَنْ كَسْبِ الأَمَةِ

٢٦٧٦ - أَخْبَرَنَا سَهْلُ بْنُ حَمَّادٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جُحَادَةَ عَنْ أَبِى حَازِمٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ : نَهَى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَنْ كَسْبِ الإِمَاءِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 76. Bâb—(Ürünün) Miktarını Tahminle Belirlemek Hakkında

2675. Bize Haşim ibnu'l-Kasım rivâyet edip (dedi ki), bize Şube, Hubeyb b. Abdirrahman'dan, (O da) Ab dur rahman b. Mes'ud b. Niyar el-Ensari'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Sehl b. Ebi Hasme toplantı yerimize gelip rivâyet etti ki, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "(Ürün) miktarını tahminle belirlediğinizde (bir kısmını) alın, (bir kısmını) bırakın, yani üçte birini bırakın. Şayet üçte birini bırakmazsanız, dörtte birini bırakın!"

٧٦- باب فِى الْخَرْصِ

٢٦٧٥ - أَخْبَرَنَا هَاشِمُ بْنُ الْقَاسِمِ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ خُبَيْبِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ مَسْعُودِ بْنِ نِيَارٍ الأَنْصَارِىِّ قَالَ : جَاءَ سَهْلُ بْنُ أَبِى حَثْمَةَ إِلَى مَجْلِسِنَا فَحَدَّثَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( إِذَا خَرَصْتُمْ فَخُذُوا وَدَعُوا دَعُوا الثُّلُثَ ، فَإِنْ لَمْ تَدَعُوا الثُّلُثَ فَدَعُوا الرُّبُعَ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 75. Bâb—Arazinin Altın Ve Gümüş Karşılığında Kiraya Verilmesine İzin Hakkında

2674. Bize İshak b. İbrahim haber verip (dedi ki), bize Yezid b. Harun rivâyet edip (dedi ki), bize İbrahim b. Sa'd, Muhammed b. İkrime b. Abdirrahman ibni'l-Haris b. Hişam'dan, (O) Muhammed b. Abdirrahman b. Ebi Lebibe'den, (O) Saîd ibnu'l-Museyyeb'den, (O da) Sa'd b. Ebi Vakkas'tan (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında arazileri su kanallarının etrafındaki ekinlere, bunlardan su sebebiyle (kendiliğinden) bitenlere karşılık kiraya verirdik. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize bunu yasaklamış ve onları altın ve gümüş karşılığında kiraya vermemize izin vermişti -veya (Sa'd); "...bize ... ruhsat vermişti" demiştir-.

٧٥- باب فِى الرُّخْصَةِ فِى كِرَاءِ الأَرْضِ بِالذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ

٢٦٧٤ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عِكْرِمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ هِشَامٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى لَبِيبَةَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ سَعْدِ بْنِ أَبِى وَقَّاصٍ قَالَ : كُنَّا نُكْرِى الأَرْضَ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- بِمَا عَلَى السَّوَاقِى مِنَ الزَّرْعِ وَبِمَا سَعِدَ مِنَ الْمَاءِ مِنْهَا ، فَنَهَانَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَنْ ذَلِكَ وَأَذِنَ لَنَا أَوْ قَالَ رَخَّصَ لَنَا فِى أَنْ نُكْرِيَهَا بِالذَّهَبِ وَالْوَرِقِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 74. Bâb—Araziyi İki Seneliğine Satmanın Yasaklanması Hakkında

2673. Bize Ebu Nuaym haber verip (dedi ki), bize Züheyr, Ebu'z-Zübeyr'den, (O da) Câbir'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), boş arazinin iki veya üç seneliğine satılmasını yasakladı.

٧٤- باب فِى النَّهْىِ عَنْ بَيْعِ الأَرْضِ سِنِينَ

٢٦٧٣ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرٍ قَالَ : نَهَى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَنْ بَيْعِ الأَرْضِ الْبَيْضَاءِ سَنَتَيْنِ أَوْ ثَلاَثاً.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 73. Bâb—(Çıkacak Ürünün) Üçte Biri, Dörtte Biri Karşılığında Muzâraa Sözleşmesi Yapmanın Yasaklanması Hakkında

2672. Bize Muhammed b. Uyeyne, Ali b. Mushir'den, (O) Ebu İshak eş-Şeybani'den, (O da) Abdullah ibnu's-Saib'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Abdullah b. Muğaffel'e, muzâraanın (hükmünü) sordum da, O şöyle cevap verdi: Bana Sabit ibnu'd-Dahhak el-Ensari haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) muzâraayı yasakladı. (Bu "Sünen" kitabını Dârimî’den rivâyet eden İsa b. Ömer), Abdullah (ed-Dârimî'ye); "sen bu (hadisin zahirinin delâlet ettiği) görüşü benimsiyor musun?" demiş, O da; "hayır, ben önceki (yani 2664. hadisin zahirinin delâlet ettiği) görüşü benimsiyorum" karşılığını vermiş.

٧٣- باب فِى النَّهْىِ عَنِ الْمُزَارَعَةِ بِالثُّلُثِ وَالرُّبُعِ

٢٦٧٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ عَلِىِّ بْنِ مُسْهِرٍ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ الشَّيْبَانِىِّ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ السَّائِبِ قَالَ : سَأَلْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مَعْقِلٍ عَنِ الْمُزَارَعَةِ ، فَقَالَ : أَخْبَرَنِى ثَابِتُ بْنُ الضَّحَّاكِ الأَنْصَارِىُّ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- نَهَى عَنِ الْمُزَارَعَةِ. قَالَ لِعَبْدِ اللَّهِ : تَقُولُ بِهِ؟ قَالَ : لاَ ، أَقُولُ بِالأَوَّلِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 72. Bâb—"Muhabere"nin Yasaklanması Hakkında

2671. Bize Ebu'l-Hasan, Zekeriyya b. İshak'tan haber verdi (ki, O şöyle demiş): Bize Ebu'z-Zübeyr rivâyet etti ki, O, Cabir'i şöyle derken işitmiş: Biz, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi "muhabere"den menetmesinden önce iki veya üç seneliğine, (çıkacak ürünün) üçte birine, yarısına ve bir miktar samana karşılık "muhabere" yapardık. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize şöyle buyurmuştu: "Kimin bir arazisi varsa onu sürüp eksin. Şayet sürüp ekmesinden hoşlanmazsa, onu (din) kardeşine iğreti versin. (Din) kardeşine iğreti vermesinden de hoşlanmazsa, onu (Öylece) bıraksın!"

٧٢- باب فِى النَّهْىِ عَنِ الْمُخَابَرَةِ

٢٦٧١ - أَخْبَرَنَا أَبُو الْحَسَنِ عَنْ زَكَرِيَّا بْنِ إِسْحَاقَ حَدَّثَنَا أَبُو الزُّبَيْرِ أَنَّهُ سَمِعَ جَابِراً يَقُولُ : كُنَّا نُخَابِرُ قَبْلَ أَنْ يَنْهَانَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَنِ الْخَبْرِ بِسَنَتَيْنِ أَوْ ثَلاَثٍ عَلَى الثُّلُثِ وَالشَّطْرِ وَشَىْءٍ مِنَ التِّبْنِ ، فَقَالَ لَنَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( مَنْ كَانَتْ لَهُ أَرْضٌ فَلْيَحْرُثْهَا ، فَإِنْ كَرِهَ أَنْ يَحْرُثَهَا فَلْيَمْنَحْهَا أَخَاهُ ، فَإِنْ كَرِهَ أَنْ يَمْنَحَهَا أَخَاهُ فَلْيَدَعْهَا ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 71. Bâb—"Muhakkak Ki, Hazret-i Peygamber Hayber (Ahalisi) İle İş Sözleşmesi Yapmıştı"

2670. Bize Mu şedded rivâyet edip (dedi ki), bana Yahya, Ubeydullah'tan rivâyet etti (ki, O şöyle demiş): Bana Nafî', Abdullah'tan (naklen) rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber (ahalisi) ile, oradan çıkacak hurma veya ekinin yarısı karşılığında iş sözleşmesi yapmıştı.

٧١- باب إِنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَامَلَ خَيْبَرَ

٢٦٧٠ - أَخْبَرَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ قَالَ حَدَّثَنِى نَافِعٌ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- : عَامَلَ خَيْبَرَ بِشَطْرِ مَا يَخْرُجُ مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ أَوْ زَرْعٍ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 70. Bâb—Verilmemesi Helal Olmayan Şey Hakkında

2669. Bize Osman b. Ömer rivâyet edip (dedi ki), bize Kehmes, Fezare kabilesinden bir adam olan Seyyar'dan, (O) babasından, (O) Buheyse'den, (O) babasından, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti ki, O, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelmiş ve izin isteyip O'nun (mübarek vücuduyla) iç gömleğinin arasına girmiş. -Osman demiştir ki, "ve O'na sarılmış"-. Sonra; "(başkasına) vermemezlik edilmesi helâl olmayan şey nedir?" demiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de; "Tuz ve su!" buyurmuş. O tekrar; "(bunlardan başka) vermemezlik edilmesi helâl olmayan şey nedir?" demiş, bu defa (Hazret-i Peygamber); "(Hangisi olursa olsun), hayır yapman senin için iyidir!" buyurmuş. O yine; "(başka) vermemezlik edilmesi helâl olmayan şey nedir?" demiş, (Hazret-i Peygamber de); "(Hangisi olursa olsun), hayır yapman senin için iyidir!" buyurmuş ve sonunda (tekrar) tuz ve suyu (vermemezlik etmenin helâl olmayacağını) bildirmiş. Abdullah (ed-Dârimî'ye); "bu (hadisin zahirinin delâlet ettiği) görüşü benimsiyor musun?" denilmiş, O da başıyla ("evet" diye) işaret etmişti.

٧٠- باب فِى الَّذِى لاَ يَحِلُّ مَنْعُهُ

٢٦٦٩ - أَخْبَرَنَا عُثْمَانُ بْنُ عُمَرَ حَدَّثَنَا كَهْمَسٌ عَنْ سَيَّارٍ - رَجُلٌ مِنْ فَزَارَةَ - عَنْ أَبِيهِ عَنْ بُهَيْسَةَ عَنْ أَبِيهَا عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- : أَنَّهُ أَتَى النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَاسْتَأْذَنَهُ فَدَخَلَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ قَمِيصِهِ - وَقَدْ قَالَ عُثْمَانُ فَالْتَزَمَهُ - فَقَالَ : مَا الشَّىْءُ الَّذِى لاَ يَحِلُّ مَنْعُهُ؟ فَقَالَ :( الْمِلْحُ وَالْمَاءُ ). فَقَالَ : مَا الشَّىْءُ الَّذِى لاَ يَحِلُّ مَنْعُهُ؟ قَالَ :( أَنْ تَفْعَلَ الْخَيْرَ خَيْرٌ لَكَ ). قَالَ : مَا الشَّىْءُ الَّذِى لاَ يَحِلُّ مَنْعُهُ؟ قَالَ :( أَنْ تَفْعَلَ الْخَيْرَ خَيْرٌ لَكَ ). وَانْتَهَى إِلَى الْمِلْحِ وَالْمَاءِ. قِيلَ لِعَبْدِ اللَّهِ تَقُولُ بِهِ؟ فَأَوْمَأَ بِرَأْسِهِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 69. Bâb—Suyun Satılması Yasağı Hakkında

2668. Bize Muhammed b. Yusuf rivâyet edip (dedi ki), bize İbn Uyeyne, Amr b. Dinar'dan, (O da) Ebu'l-Minhal'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Ben İyas b. Abd el-Muzeni'yi –ki O, Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) Ashabındandı-, işittim, şöyle dedi: "Suyu satmayın. Çünkü ben Hazret-i Peygamber'i (sallallahü aleyhi ve sellem), suyu satmaktan menederken işitmiştim!" Amr b. Dinar; "hangi suyun (satışının yasaklandığını) bilmiyorum" demiştir. (Süfyan ise) şöyle demiştir: "(Amr, bu sözüyle) "akar suyun (satışının) mı, yoksa bir yerden çekilen suyun (satışının mı yasaklandığını) bilmiyorum" demek istiyor."

٦٩- باب فِى النَّهْىِ عَنْ بَيْعِ الْمَاءِ

٢٦٦٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا ابْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ عَنْ أَبِى الْمِنْهَالِ قَالَ سَمِعْتُ إِيَاسَ بْنَ عَبْدٍ الْمُزَنِىَّ وَكَانَ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ : لاَ تَبِيعُوا الْمَاءَ فَإِنِّى سَمِعْتُ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَنْهَى عَنْ بَيْعِ الْمَاءِ. وَقَالَ عَمْرُو بْنُ دِينَارٍ : لاَ نَدْرِى أَىَّ مَاءٍ؟ قَالَ : يَقُولُ لاَ أَدْرِى مَاءً جَارِياً أَوِ الْمَاءَ الْمُسْتَقَى.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 68. Bâb—Koruluk Hakkında

2667. Bize Abdullah ibnu'z-Zübeyr haber verip (dedi ki), bize el-Ferec b. Saîd rivâyet edip dedi ki, bana amcam Sabit b. Saîd, babası Saîd'den, (O da) dedesi Ebyaz b. Hammal'dan (naklen) haber verdi ki; O, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) misvak ağaçlanın (şahsi) koruluk (yapmanın hükmünü) sormuş da, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)"Misvak ağaçlarında (şahsi) koruluk (caiz değildir!)" buyurmuş. Bu sefer (Ebyaz); "(ya, ölü bir arazi iken imar ettiğim) çevrintimdeki misvak ağaçlarını?" demiş, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (yine); "Misvak ağaçlarında (şahsi) koruluk (caiz değildir!)" buyurmuş. Ferec demiş ki: (İbn) Ebyaz, "çevrintim" sözüyle, içinde ekin bulunan, etrafi çevrilmiş araziyi kastediyor.

٦٨- باب فِى الْحِمَى

٢٦٦٧ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الزُّبَيْرِ حَدَّثَنَا الْفَرَجُ بْنُ سَعِيدٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عَمِّى ثَابِتُ بْنُ سَعِيدٍ عَنْ أَبِيهِ سَعِيدٍ عَنْ جَدِّهِ أَبْيَضَ بْنِ حَمَّالٍ : أَنَّهُ سَأَلَ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَنْ حِمَى الأَرَاكِ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( لاَ حِمَى فِى الأَرَاكِ ). فَقَالَ : أَرَاكَةٌ فِى حِظَارِى. فَقَالَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( لاَ حِمَى فِى الأَرَاكِ ). قَالَ فَرَجٌ : يَعْنِى أَبْيَضُ بِحِظَارِى الأَرْضَ الَّتِى فِيهَا الزَّرْعُ الْمُحَاطُ عَلَيْهَا.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 67. Bâb—Ağaç Dikmenin Fazileti Hakkında

2666. Bize el-Muallâ b. Esed haber verip (dedi ki), bize Abdulvahid b. Ziyad rivâyet edip (dedi ki), bize Süleyman el-A'meş rivâyet edip (dedi ki), bize Ebu Süfyan rivâyet edip dedi ki; ben Cabir b. Abdillah'ı şöyle derken işittim: Bana Zeyd b. Harise'nin hanımı Ümmü Mübeşşir rivâyet edip şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana ait bir bostanda yanıma girmişti. Derken O şöyle buyurmuştu: "Ya Ümmü Mübeşşir, bu (bostandaki ağaçları) bir müslüman mı, yoksa bir kâfir mi dikti?" Ben; "bir müslüman..." demiştim. O zaman O şöyle buyurmuştu: "Hiçbir müslüman yoktur ki, bir ağaç diksin ve onun meyvesinden bir insan veya bir hayvan, yahut bir kuş yesin de, ona (bundan dolayı) sadaka (sevabı verilmiş) olmasın!"

٦٧- باب فِى فَضْلِ الْغَرْسِ

٢٦٦٦ - أَخْبَرَنَا الْمُعَلَّى بْنُ أَسَدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ بْنُ زِيَادٍ حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ الأَعْمَشُ حَدَّثَنَا أَبُو سُفْيَانَ قَالَ سَمِعْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ يَقُولُ حَدَّثَتْنِى أُمُّ مُبَشِّرٍ امْرَأَةُ زَيْدِ بْنِ حَارِثَةَ قَالَتْ : دَخَلَ عَلَىَّ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فِى حَائِطٍ لِى فَقَالَ :( يَا أُمَّ مُبَشِّرٍ أَمُسْلِمٌ غَرَسَ هَذَا أَمْ كَافِرٌ؟ ). قُلْتُ : مُسْلِمٌ. فَقَالَ :( مَا مِنْ مُسْلِمٍ يَغْرِسُ غَرْساً فَيَأْكُلُ مِنْهُ إِنْسَانٌ أَوْ دَابَّةٌ أَوْ طَيْرٌ إِلاَّ كَانَتْ لَهُ صَدَقَةٌ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 66. Bâb—Devlet Başkanının (Özel Kullanımlara) Ayırdığı (Arazi, Maden Ve Benzeri) Şeyler Hakkında

2663. Bize Abdullah ibnu'z-Zübeyr el-Humeydi haber verip (dedi ki), bize el-Ferec b. Saîd b. Alkâme b. Saîd b. Ebyaz b. Hammal es-Sebai el-Me'ribi rivâyet edip (dedi ki), bana büyük amcam Sabit b. Saîd b. Ebyaz rivâyet etti ki, babası Saîd b. Ebyaz kendisine rivâyet etmişti ki, Ebyaz b. Hammal O'na rivâyet etmiş ki; O, Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) Me'rib'deki, "Seza tuzlası" isimli tuzlayı kendisine tahsis etmesini istemiş, O da (bunu) O'na tahsis etmiş. Sonra el-Akra' b. Habi et-Temimi şöyle demiş: "Ya Nebiyyallah! Ben gerçekten cahiliye döneminde bu tuzlaya gitmiştim. O, suyu olmayan bir yerdir. Kim giderse ondan alır. O, hiç kesilmeyen pınar suyu gibidir!" Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) el-Ebyaz'dan, kendisine tuzla tahsisi hakkındaki sözleşmeyi bozmasını istemiş. (Ebyaz sözüne şöyle devam etmiş): O zaman ben; "onu benden sadaka kabul buyurman şartıyla bu sözleşmeyi bozdum" dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de; "O, senden bir sadakadır ve hiç kesilmeyen pınar suyu gibidir. Kim giderse ondan alır!" buyurdu. (Ebyaz, sözünün devamında) şöyle demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de bu (tuzla) sözleşmesini bozduğunda onun yerine ona bir arazi ile el-Curf daki, yani Curfu Murad'daki hurma ağaçlarını tahsis etmiş. El-Ferec dedi ki: "Bu (tuzla hâlâ) böyledir. Kim giderse ondan alır!"

2664. Bize Muhammed b. Beşşar haber verip (dedi ki), bize Gunder rivâyet edip (dedi ki), bize Simâk b. Harb, Alkâme b. Vail'den, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) O'na bir yer tahsis etmişti. (Alkâme'nin babası Vail, sözünün devamında) şöyle dedi: O zaman Muaviye'yi benimle göndermiş ve "O (yeri) buna ver!" buyurmuştu.

2665. Yahya ise şöyle dedi: Bize Muhammed b. Beşşar rivâyet edip (dedi ki), bize Ğunder bu hadisi rivâyet etti.

٦٦- باب فِى الْقَطَائِعِ

٢٦٦٣ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الزُّبَيْرِ الْحُمَيْدِىُّ حَدَّثَنَا الْفَرَجُ بْنُ سَعِيدِ بْنِ عَلْقَمَةَ بْنِ سَعِيدِ بْنِ أَبْيَضَ بْنِ حَمَّالٍ السَّبَائِىُّ الْمَأْرِبِىُّ قَالَ حَدَّثَنِى عَمِّى ثَابِتُ بْنُ سَعِيدِ بْنِ أَبْيَضَ أَنَّ أَبَاهُ سَعِيدَ بْنَ أَبْيَضَ حَدَّثَهُ عَنْ أَبْيَضَ بْنِ حَمَّالٍ : أَنَّهُ اسْتَقْطَعَ الْمِلْحَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- الَّذِى يُقَالُ لَهُ مِلْحُ شَذَّا بِمَأْرِبَ فَأَقْطَعَهُ ، ثُمَّ إِنَّ الأَقْرَعَ بْنَ حَابِسٍ التَّمِيمِىَّ قَالَ : يَا نَبِىَّ اللَّهِ إِنِّى قَدْ وَرَدْتُ الْمِلْحَ فِى الْجَاهِلِيَّةِ وَهُوَ بِأَرْضٍ لَيْسَ بِهَا مَاءٌ ، وَمَنْ وَرَدَهُ أَخَذَهُ وَهُوَ مِثْلُ مَاءِ الْعِدِّ. فَاسْتَقَالَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- الأَبْيَضَ فِى قَطِيعَتِهِ فِى الْمِلْحِ فَقُلْتُ : قَدْ أَقَلْتُهُ عَلَى أَنْ تَجْعَلَهُ مِنِّى صَدَقَةً. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( هُوَ مِنْكَ صَدَقَةٌ وَهُوَ مِثْلُ مَاءِ الْعِدِّ مَنَ وَرَدَهُ أَخَذَهُ ). قَالَ : وَقَطَعَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَرْضاً وَكَذَا بِالْجَوْفِ جَوْفِ مُرَادٍ مَكَانَهُ حِينَ أَقَالَهُ مِنْهُ. قَالَ الْفَرَجُ : فَهُوَ عَلَى ذَلِكَ مَنْ وَرَدَهُ أَخَذَهُ.

٢٦٦٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ سِمَاكِ بْنِ حَرْبٍ عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ وَائِلٍ عَنْ أَبِيهِ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَقْطَعَهُ أَرْضاً - قَالَ - فَأَرْسَلَ مَعِى مُعَاوِيَةَ قَالَ :( أَعْطِهَا إِيَّاهُ ).

٢٦٦٥ - قَالَ عِيسَى حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ بِهَذَا الْحَدِيثِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 65. Bâb—Kim Ölü Bir Yeri (Bayındır Hale Getirerek) Canlandırırsa, Bu (Yer) Onundur!

2662. Bize Abdullah b. Saîd haber verip (dedi ki), bize Ebu Usâme, Hişam b. Urve'den, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Bana Ubeydullah b. Abdirrahman b. Rafı' haber verdi ki, Cabir b. Abdillah kendisine haber vermiş ki; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuş: "Kim ölü bir yeri (bayındır hale getirerek) canlandırırsa, bu (yerde) ona sevap vardır. Rızık peşinde olan canlılar ("afiyet") ondan ne yerlerse, ona bundan da sadaka (sevabı) vardır!" Ebu Muhammed (ed-Dârimî); "rızık peşinde olan canlılar = afiyet; kuşlar ve diğerleridir" demiştir.

٦٥- باب مَنْ أَحْيَا أَرْضاً مَيْتَةً فَهِىَ لَهُ

٢٦٦٢ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ قَالَ أَخْبَرَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ رَافِعٍ أَنَّ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ أَخْبَرَهُ عَنْ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( مَنْ أَحْيَا أَرْضاً مَيْتَةً فَلَهُ فِيهَا أَجْرٌ ، وَمَا أَكَلَتِ الْعَافِيَةُ مِنْهَا فَلَهُ فِيهَا صَدَقَةٌ ). قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ :( الْعَافِيَةُ ). الطَّيْرُ وَغَيْرُ ذَلِكَ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 64. Bab—Kim (Haksız Olarak Başkasının) Bir Karış Yerini Alırsa?

2661. Bize el-Hakem b. Nafi’, Şuayb'dan, (O da) ez-Zühri'den (naklen) haber verdi (ki, O şöyle demiş): Bize Talha b. Abdillah b. Avf rivâyet etti ki, Abdurrahman b. Sehl kendisine haber vermiş ki, Saîd b. Zeyd şöyle demiş: Ben Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işittim: "Kim (başkasının) yerinden haksız olarak bir karış yer alırsa, bu yer yedi katıyla tasma gibi onun boynuna geçirilir!"

٦٤- باب مَنْ أَخَذَ شِبْراً مِنَ الأَرْضِ

٢٦٦١ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ نَافِعٍ عَنْ شُعَيْبٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ حَدَّثَنِى طَلْحَةُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَوْفٍ أَنَّ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ سَهْلٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ سَعِيدَ بْنَ زَيْدٍ قَالَ سَمِعْتُ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَقُولُ :( مَنْ ظَلَمَ مِنَ الأَرْضِ شِبْراً فَإِنَّهُ يُطَوَّقُهُ مِنْ سَبْعِ أَرَضِينَ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 63. Bâb—Yalan Yemin Hakkında

2660. Bize Ebu'l-Velid ile Haccac haber verip dediler ki, bize Şu'be rivâyet edip dedi ki, bana Ali b. Müdrik rivâyet edip dedi ki; ben Ebu Zur'a'yı, Hareşe ibnu'l-Hürr'den, (O'nun da) Ebu Zerr'den (nakliyle) rivâyet ederken işittim ki, O (yani Ebu Zerr) şöyle demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Üç kimse vardır ki, Allah Kıyamet günü onlara ne hitabedecek, ne bakacak, ne de onları temize çıkaracaktır! Onlara acı verici bir azab da vardır!" Ben hemen dedim ki: "Bunlar kimdir? Bunlar zarara uğramışlardır, bunlar perişan olmuşlardır!" O, bu (sözünü) tekrar etti. Ben (yine); "bunlar kimdir, ya Resûlüllah?" dedim. Şöyle buyurdu: "(Elbisesini kibirle topuklarından) aşağı sarkıtan kimse, yaptığı iyiliği başa kakan kimse ve yalan yeminle ticaret malına talebi artıran kimse!"

٦٣- باب فِى الْيَمِينِ الْكَاذِبَةِ

٢٦٦٠ - أَخْبَرَنَا أَبُو الْوَلِيدِ وَحَجَّاجٌ قَالاَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ قَالَ حَدَّثَنِى عَلِىُّ بْنُ مُدْرِكٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا زُرْعَةَ يُحَدِّثُ عَنْ خَرَشَةَ بْنِ الْحُرِّ عَنْ أَبِى ذَرٍّ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( ثَلاَثَةٌ لاَ يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ وَلاَ يَنْظُرُ إِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلاَ يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ). فَقُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ مَنْ هُمْ خَابُوا وَخَسِرُوا؟ فَأَعَادَهَا فَقُلْتُ : مَنْ هُمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ فَقَالَ :( الْمُسْبِلُ وَالْمَنَّانُ وَالْمُنَفِّقُ سِلْعَتَهُ بِالْحَلِفِ كَاذِباً ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 62. Bâb—Müslüman Bir Kişinin Malını (Yalan) Yeminîyle Kendine Alan Kimse Hakkında

2658. Bize Ahmed b. Ya'kub el-Kûfî, İsmail b. Ca'fer'den, (O) el-Alâ'dan, O Ma'bed b. Ka'b es-Selemi'den, (O) kardeşi Abdullah b. Ka'b'dan, (O da) Ebu Umâme'den (naklen) haber verdi ki; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kim müslüman bir kişinin hakkını (yalan) yeminiyle kendine alırsa, Allah ona (Cehennem) ateşini vacib kılar, Cennet'i haram eder!" Bunun üzerine bir adam O'na; "az birşey de mi olsa, ya Resûlüllah?" diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)"Bir misvak ağacı dalı da olsa!" buyurdu.

2659. Bize Abdullah b. Saîd haber verip (dedi ki), bize Ebu Usâme, el-Velid b. Kesir'den, (O da) Muhammed b. Ka'b b. Malik'ten (naklen) rivâyet etti ki; O, Abdullah b. Ka'b'ı rivâyet ederken işitmiş ki, Ebu Umâme el-Harisi kendisine rivâyet etmiş ki; O, Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle buyururken) işitmiş... (Ebu Usâme) sonra onun, (yani bir önceki hadisin) benzerini zikretti.

٦٢- باب فِى مَنِ اقْتَطَعَ مَالَ امْرِئٍ مُسْلِمٍ بِيَمِينِهِ

٢٦٥٨ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ يَعْقُوبَ الْكُوفِىُّ عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ جَعْفَرٍ عَنِ الْعَلاَءِ عَنْ مَعْبَدِ بْنِ كَعْبٍ السَّلَمِىِّ عَنْ أَخِيهِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ كَعْبٍ عَنْ أَبِى أُمَامَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( مَنِ اقْتَطَعَ حَقَّ امْرِئٍ مُسْلِمٍ بِيَمِينِهِ فَقَدْ أَوْجَبَ اللَّهُ لَهُ النَّارَ ، وَحَرَّمَ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ ). فَقَالَ لَهُ رَجُلٌ : وَإِنْ كَانَ شَيْئاً يَسِيراً يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ :( وَإِنْ قَضِيباً مِنْ أَرَاكٍ ).

٢٦٥٩ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنِ الْوَلِيدِ بْنِ كَثِيرٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّهُ سَمِعَ أَخَاهُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ يُحَدِّثُ أَنَّ أَبَا أُمَامَةَ الْحَارِثِىَّ حَدَّثَهُ أَنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَذَكَرَ نَحْوَهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 61. Bâb—Yitik Hakkında

2656. Bize Saîd b. Amir, Şu'be'den, (O) Halid el-Hazzadan, (O) Yezid b. Abdillah ibni'ş-Şihhir'den, (O) Ebu Müslim'den, (O da) el-Carud'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "-Müslümanın yitiği, ateş alevidir!"

2657. Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize el-Cüreyri, Ebu'l-Alâ'dan, (O) Ebu Müslim el-Cermi'den, (O da) el-Carud'dan (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Müslümanın yitiği, ateş alevidir! Müslümanın yitiği, ateş alevidir! Müslümanın yitiği ateş alevidir, ona yaklaşmayın!" (El-Carud, devamında) dedi ki, o zaman bir adam; "ya Resûlüllah, biz buluntu buluyoruz, (onu ne yapalım?)" diye sordu, O da şöyle buyurdu: "Onu ilân et, gizleme, saklama! Sahibi gelirse ona geri ver! Eğer gelmezse, o Allah'ın malıdır, onu dilediğine verir!"

٦١- باب فِى الضَّالَّةِ

٢٦٥٦ - حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ خَالِدٍ الْحَذَّاءِ عَنْ يَزِيدَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الشِّخِّيرِ عَنْ أَبِى مُسْلِمٍ عَنِ الْجَارُودِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( ضَالُّةُ الْمُسْلِمِ حَرَقُ النَّارِ ).

٢٦٥٧ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا الْجُرَيْرِىُّ عَنْ أَبِى الْعَلاَءِ عَنْ أَبِى مُسْلِمٍ الْجَذْمِىِّ عَنِ الْجَارُودِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( ضَالَّةُ الْمُسْلِمِ حَرَقُ النَّارِ ، ضَالَّةُ الْمُسْلِمِ حَرَقُ النَّارِ ، ضَالَّةُ الْمُسْلِمِ حَرَقُ النَّارِ لاَ تَقْرَبَنَّهَا ). قَالَ فَقَالَ رَجُلٌ : يَا رَسُولَ اللَّهِ اللُّقَطَةُ نَجِدُهَا؟ قَالَ :( أَنْشِدْهَا وَلاَ تَكْتُمْ وَلاَ تُغَيِّبْ ، فَإِنْ جَاءَ رَبُّهَا فَادْفَعْهَا إِلَيْهِ ، وَإِلاَّ فَمَالُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 60. Bâb—Hacının Buluntu Eşyasını (Alma) Yasağı Hakkında

2655. Bize Basra ahalisinden olan Muaz b. Hani' haber verip (dedi ki), bize Harb b. Şeddat rivâyet edip (dedi ki), bana Yahya b. Ebi Kesir rivâyet edip (dedi ki), bize Ebu Seleme rivâyet edip (dedi ki), bize Ebu Hüreyre rivâyet etti ki; Mekke'nin fethedildiği yıl Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ayağa kalkıp şöyle buyurmuştu: "Şüphesiz Allah fil (sahiplerinin) Mekke'ye girmesine engel olmuştu. Ama O, onların üzerine Allah'ın elçisi (sallallahü aleyhi ve sellem) ile mü'minleri sataştırmıştır. Şunu iyi bilin ki, bu (Mekke'ye sataşma), benden önce hiç kimseye helâl olmamıştı. Benden sonra da hiç kimseye helâl olmayacaktır. Şunu da iyi bilin ki; bu (Mekke'ye sataşma) şu ânımda (artık bana da) haramdır. Onun ne dikeni kopardır, ne ağacı kesilir, ne de düşmüş eşyası alınır. (Mekke'de düşmüş bir eşyayı almak) sadece (onun sahibini) arayacak olan kimse için (caiz olur)!"

٦٠- باب فِى النَّهْىِ عَنْ لُقَطَةِ الْحَاجِّ

٢٦٥٥ - أَخْبَرَنَا مُعَاذُ بْنُ هَانِئٍ مِنْ أَهْلِ الْبَصْرَةِ حَدَّثَنَا حَرْبُ بْنُ شَدَّادٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ أَبِى كَثِيرٍ حَدَّثَنَا أَبُو سَلَمَةَ حَدَّثَنَا أَبُو هُرَيْرَةَ : أَنَّهُ عَامَ فُتِحَتْ مَكَّةُ قَامَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ :( إِنَّ اللَّهَ حَبَسَ عَنْ مَكَّةَ الْفِيلَ وَسَلَّطَ عَلَيْهِمْ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَالْمُؤْمِنِينَ ، أَلاَ وَإِنَّهَا لَمْ تَحِلَّ لأَحَدٍ قَبْلِى وَلاَ تَحِلُّ لأَحَدٍ بَعْدِى ، أَلاَ وَإِنَّهَا سَاعَتِى هَذِهِ حَرَامٌ لاَ يُخْتَلَى خَلاَهَا ، وَلاَ يُعْضَدُ شَجَرُهَا ، وَلاَ تُلْتَقَطُ سَاقِطَتُهَا إِلاَّ لِمُنْشِدٍ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 59. Bâb—Buluntu ("Lukata") Hakkında

2654. Bize Muhammed ibnu’l-Alâ' haber verip (dedi ki), bize Ebu Usâme, el-Velid b. Kesir’den, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Bana Amr b. Şuayb, Süfyan b. Abdillah b. Rebia es-Sakafi'nin oğulları Amr ile Asım'dan (naklen) rivâyet etti ki, Süfyan b. Abdillah, bir heybe bulmuş ve Ömer ibnu'l-Hattab'a getirmiş. O da; "bunu bir yıl duyur. Eğer (sahibini) bulursan ne âlâ, (onu sahibine verirsin). Aksi halde bu senin olur!" demiş. (Bunun üzerine Süfyan heybeyi bir yıl duyurmuş) ama (sahibini) bulamamış. Sonra ertesi yıl hac mevsiminde bu (heybeyle) birlikte tekrar ona rastlamış ve (heybeden) söz etmiş. O zaman Ömer, "O artık senindir. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize bunu emretmişti!" demiş. (Süfyan); "benim buna ihtiyacım yok!" karşılığını vermiş. O zaman Ömer onu alıp devlet hazinesine ("Beytu'l-Mal"e) koymuş!

٥٩- باب فِى اللُّقَطَةِ

٢٦٥٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنِ الْوَلِيدِ بْنِ كَثِيرٍ قَالَ حَدَّثَنِى عَمْرُو بْنُ شُعَيْبٍ عَنْ عَمْرٍو وَعَاصِمٍ ابْنَىْ سُفْيَانَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ رَبِيعَةَ الثَّقَفِىِّ : أَنَّ سُفْيَانَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ وَجَدَ عَيْبَةً فَأَتَى بِهَا عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ فَقَالَ : عَرِّفْهَا سَنَةً ، فَإِنْ عُرِفَتْ فَذَاكَ ، وَإِلاَّ فَهِىَ لَكَ. فَلَمْ تُعْرَفْ فَلَقِيَهُ بِهَا فِى الْعَامِ الْمُقْبِلِ فِى الْمَوْسِمِ فَذَكَرَهَا لَهُ فَقَالَ عُمَرُ : هِىَ لَكَ ، فَإِنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَمَرَنَا بِذَلِكَ. قَالَ : لاَ حَاجَةَ لِى بِهَا. فَقَبَضَهَا عُمَرُ فَجَعَلَهَا فِى بَيْتِ الْمَالِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 58. Bâb—Kim Bir Şey Kırarsa, Bu (Şeyin) Benzerini (Ödemesi) Gerekir

2653. Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Humeyd, Enes'ten rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarından biri (Hazret-i Peygamber'e), O, hanımlarından (diğer) birinin evindeyken, bir çanak içinde tirit hediye etmişti de (bu diğer hanımı) çanağa vurmuş ve (çanak) kırılmıştı. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), "Haydi yiyin! Anneniz kıskandı!" buyurarak tiriti alıp küçük bir çanağa aktarmaya başlamıştı. Ardından (çanağı kıran hanımı) sağlam bir çanak getirinceye kadar beklemiş ve (çanak gelince) onu alıp kınlan çanağın sahibi hanıma vermişti. Abdullah (ed-Dârimî); "biz bu (hadisin zahirinin delâlet ettiği) görüşü benimsiyoruz!" demiştir.

٥٨- باب مَنْ كَسَرَ شَيْئاً فَعَلَيْهِ مِثْلُهُ

٢٦٥٣ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ حَدَّثَنَا حُمَيْدٌ عَنْ أَنَسٍ قَالَ : أَهْدَى بَعْضُ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- إِلَيْهِ قَصْعَةً فِيهَا ثَرِيدٌ وَهُوَ فِى بَيْتِ بَعْضِ أَزْوَاجِهِ ، فَضَرَبَتِ الْقَصْعَةَ فَانْكَسَرَتْ ، فَجَعَلَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَأْخُذُ الثَّرِيدَ فَيَرُدُّهُ فِى الصَّحْفَةِ وَهُوَ يَقُولُ :( كُلُوا ، غَارَتْ أُمُّكُمْ ). ثُمَّ انْتَظَرَ حَتَّى جَاءَتْ بِقَصْعَةٍ صَحِيحَةٍ فَأَخَذَهَا ، فَأَعْطَاهَا صَاحِبَةَ الْقَصْعَةِ الْمَكْسُورَةِ. قَالَ عَبْدُ اللَّهِ : نَقُولُ بِهَذَا.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 57. Bâb—Emanetin Yerine Ulaştırılması Ve Hainlik Yapmaktan Sakınılması Hakkında

2652. Bize Muhammed İbnu’l-Alâ' haber verip (dedi ki), bize Talk b. Ğannam, Serik'ten, Kays ise Ebu Hasin'den, (onlar) Ebu Salih'ten, (O) Ebu Hüreyre'den, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle buyurdu: "Emaneti, (onu) sana güvenip (bırakan) kimseye ulaştır ve sana hainlik yapana sen hainlik yapma!"

٥٧- باب فِى أَدَاءِ الأَمَانَةِ وَاجْتِنَابِ الْخِيَانَةِ

٢٦٥٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ حَدَّثَنَا طَلْقُ بْنُ غَنَّامٍ عَنْ شَرِيكٍ وَقَيْسٍ عَنْ أَبِى حَصِينٍ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( أَدِّ إِلَى مَنِ ائْتَمَنَكَ ، وَلاَ تَخُنْ مَنْ خَانَكَ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 56. Bâb—"İğreti Alınan Şey ("Ariyet" Sahibine) Ulaştırılır!" Hadisi Hakkında

2651. Bize Muhammed ibnu'l-Minhâl haber verip (dedi ki), bize Yezid b. Zurey' rivâyet edip (dedi ki), bize Saîd b. Ebi Arûbe, Katâde'den, (O) el-Hasan'dan, (O da) Semûre b. Cundeb'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Elin aldığı şeyin (sorumluluğu), onu sahibine ulaştırıncaya kadar el (sahibinin) üzerindedir."

٥٦- باب فِى : الْعَارِيَّةُ مُؤَدَّاةٌ

٢٦٥١ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمِنْهَالِ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِى عَرُوبَةَ عَنْ قَتَادَةَ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ سَمُرَةَ بْنِ جُنْدُبٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( عَلَى الْيَدِ مَا أَخَذَتْ حَتَّى تُؤَدِّيَهُ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 55. Bab—"Borçluya Yardım Edilir!" Hadisi Hakkında

2650. Bize İbrahim ibnu'l-Münzir el-Hızami haber verip (dedi ki), bize Muhammed b. İsmail b. Ebi Fudeyk rivâyet edip (dedi ki), bize Eslemlilerin mevlasi Saîd b. Süfyan, Ca'fer b. Muhammed'den, (O) babasından, (O da) Abdullah b. Ca'fer'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Şüphe yok ki, Allah, borcu Allah'ın kerih gördüğü şeylerde olmadığı sürece, borcunu ödeyinceye kadar borçluyla beraberdir." Abdullah b. Ca'fer hazinedarına dermiş ki: "Git de bana borçla (birşeyler) al! Çünkü ben, Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) duyduğum bu şeyden sonra, Allah benimle olmaksızın bir gece geçirmeyi kerih görürüm!"

٥٥- باب فِى : الدَّائِنُ مُعَانٌ

٢٦٥٠ - أَخْبَرَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ الْمُنْذِرِ الْحِزَامِىُّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ بْنِ أَبِى فُدَيْكٍ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ سُفْيَانَ مَوْلَى الأَسْلَمِيِّينَ عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جَعْفَرٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( إِنَّ اللَّهَ مَعَ الدَّائِنِ حَتَّى يُقْضَى دَيْنُهُ مَا لَمْ يَكُنْ فِيمَا يَكْرَهُ اللَّهُ ). قَالَ : وَكَانَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جَعْفَرٍ يَقُولُ لِخَازِنِهِ : اذْهَبْ فَخُذْ لِى بِدَيْنٍ ، فَإِنِّى أَكْرَهُ أَنْ أَبِيتَ لَيْلَةً إِلاَّ وَاللَّهُ مَعِى بَعْدَ مَا سَمِعْتُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 54. Bâb—(Borçlu Olarak Ölenin) Cenaze Namazını Kılmaya Müsaade Hakkında

2649. Bize Ubeydullah b. Mûsa, Süfyan'dan, (O) Ebu'z-Zinâd'dan, (O) el-A'rec'den, (O da) Ebu Hüreyre'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Canım elinde olan (Allah'a) yemin olsun ki, yeryüzünde hiçbir mümin yoktur ki, ben ona insanların en yakını olmayayım! Binaenaleyh, kim (ölür de geriye) bir borç veya bakıma muhtaç kimseler bırakırsa, ben bu (adam) için çağırılayım. Çünkü ben onun velisiyim. Kim de geriye bir mal bırakırsa, bu (mal), kim olursa olsun, akrabasınındır. " Abdullah (ed-Dârimî); "daya" kelimesinin "bakıma muhtaç kimseler", "ıyal" kelimesinin de "bir adamın bakmakla yükümlü olduğu kimseler" manasına olduğunu söyler. O; "...ben bu (adam) için çağrılayım" sözünün, "...beni onun için çağırın da onun yerine (borcunu) ödeyeyim, işlerini göreyim" manasına olduğunu da söylemiştir.

٥٤- باب فِى الرُّخْصَةِ فِى الصَّلاَةِ عَلَيْهِ

٢٦٤٩ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ سُفْيَانَ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ مَا عَلَى الأَرْضِ مُؤْمِنٌ إِلاَّ وَأَنَا أَوْلَى النَّاسِ بِهِ ، فَمَنْ تَرَكَ دَيْناً أَوْ ضَيَاعاً فَلأُدْعَ لَهُ فَأَنَا مَوْلاَهُ ، وَمَنْ تَرَكَ مَالاً فَلِعَصَبَتِهِ مَنْ كَانَ ). قَالَ عَبْدُ اللَّهِ :( ضَيَاعاً ). يَعْنِى عِيَالاً. وَقَالَ :( فَلأُدْعَ لَهُ ). يَعْنِى ادْعُونِى لَهُ أَقْضِى عَنْهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 53. Bâb—Borcu Olduğu Halde Ölen Kimseye (Cenaze) Namazı Kılmak Hakkında

2648. Bize Saîd b. Âmir ile Ebu'l-Velid, Şu'be'den, (O) Osman b. Abdillah b. Mevheb'den, (O) Abdullah b. Ebi Katâde'den, (O da) babasından (naklen) haber verdi ki; Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), (cenaze) namazını kılması için bir erkek (cenazesi) getirilmişti de O; "Arkadaşınızın (cenaze) namazını siz kılın. Çünkü onun borcu var!" buyurmuştu. Ebu Katade; "bu (borç) benim üzerime olsun, ya Resûlüllah!" demiş, (Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de); "Sözünü yerine getireceksin!" buyurmuş, O da; "sözümü yerine getireceğim!" demiş; o zaman (Hazret-i Peygamber) onun cenaze namazını kılmıştı.

٥٣- باب فِى الصَّلاَةِ عَلَى مَنْ مَاتَ وَعَلَيْهِ دَيْنٌ

٢٦٤٨ - أَخْبَرَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ وَأَبُو الْوَلِيدِ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَوْهَبٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى قَتَادَةَ عَنْ أَبِيهِ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أُتِىَ بِرَجُلٍ لِيُصَلِّىَ عَلَيْهِ فَقَالَ :( صَلُّوا عَلَى صَاحِبِكُمْ فَإِنَّ عَلَيْهِ دَيْناً ). قَالَ أَبُو قَتَادَةَ : هُوَ عَلَىَّ يَا رَسُولَ اللَّهِ. قَالَ :( بِالْوَفَاءِ؟ ). قَالَ : بِالْوَفَاءِ. قَالَ : فَصَلَّى عَلَيْهِ.


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget