Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

03/19/21

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 84- Düğün Yapan Kimseye, Hediye Almalı Mı?

3400- Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) evlenmiş ve gerdeğe girmişti. Annem Ümmü Süleym, hays ismi verilen bir yemek hazırladı ve benimle o yemeği Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gönderdi. O yemeği Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e götürüp: Annemin selâmı var, bu bizden küçük bir hediyedir diyor dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Onu koy) buyurdu ve sonra da (Git falanı falanı ve karşılaştığın kimseleri davet et) dedi ve pek çok kimsenin isimlerini verdi. Ben de isimleri verilen kimseleri ve karşılaştığım kimseleri davet ettim. Ravi Ebu Osman Enes’e:

(Davet edilenler kaç kişiydi) diye sordum. Enes:

(Üç yüz kişi kadardı) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Davetliler onar onar kişi olarak gelsinler ve herkes önünden yesin) buyurdu. İlk gurup yiyip doyarak çıktılar sonra ikinci gurup girdi… herkes yedikten sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:

(Ey Enes sofrayı kaldır) buyurdu. Bende sofrayı kaldırdım. Fakat yemeği ilk koyduğumda mı yoksa kaldırdığımda mı daha ağırdı bilmiyorum. (Tirmizî, Tefsirül Kur’an: 34)

3401- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke’den Medine’ye hicret ettikten sonra Kureyşlilerle Ensarı kardeş yaptı. Sa’d b. Rabi ile Abdurrahman b. Avf’ta kardeş yapılanlardan idi. Sa’d Abdurrahman b. Avf’a:

(Benim malım var ikimiz yarı yarıya bölüşürüz. Benim iki tane hanımım var bak hangisi hoşuna giderse onu boşarım, iddeti bitip sana helâl olunca da sen onunla evlenirsin) dedi. Abdurrahman b. Avf ta:

(Allah aileni de malını da sana bereketli kılsın, sen bana sadece çarşının yolunu göster) dedi ve çarşıya gitti. Sonunda kazandığı yağ ve kuru peynirle geri döndü. Abdurrahman b. Avf diyor ki:

(Bir süre sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ben de evlenenlerin süründüğü kokuyu görünce:

(Nedir bu durum) diye sordu. Ben de:

(Ensardan bir kadınla evlendim) dedim. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Bir koyunla da olsa düğün yemeği ver) buyurdu. (Tirmizî, Tefsirül Kur’an: 34; Müsned: 12891)

٨٤ - باب الْهَدِيَّةِ لِمَنْ عَرَّسَ

٣٤٠٠ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، قَالَ حَدَّثَنَا جَعْفَرٌ، - وَهُوَ ابْنُ سُلَيْمَانَ - عَنِ الْجَعْدِ أَبِي عُثْمَانَ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ تَزَوَّجَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَدَخَلَ بِأَهْلِهِ - قَالَ - وَصَنَعَتْ أُمِّي أُمُّ سُلَيْمٍ حَيْسًا - قَالَ - فَذَهَبْتُ بِهِ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقُلْتُ إِنَّ أُمِّي تُقْرِئُكَ السَّلاَمَ وَتَقُولُ لَكَ إِنَّ هَذَا لَكَ مِنَّا قَلِيلٌ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ ضَعْهُ - ثُمَّ قَالَ - اذْهَبْ فَادْعُ فُلاَنًا وَفُلاَنًا وَمَنْ لَقِيتَ ‏)‏ ‏.‏ وَسَمَّى رِجَالاً فَدَعَوْتُ مَنْ سَمَّى وَمَنْ لَقِيتُهُ قُلْتُ لأَنَسٍ عِدَّةُ كَمْ كَانُوا قَالَ يَعْنِي زُهَاءَ ثَلاَثِمِائَةٍ ‏.‏ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لِيَتَحَلَّقْ عَشَرَةٌ عَشَرَةٌ فَلْيَأْكُلْ كُلُّ إِنْسَانٍ مِمَّا يَلِيهِ ‏)‏ ‏.‏ فَأَكَلُوا حَتَّى شَبِعُوا فَخَرَجَتْ طَائِفَةٌ وَدَخَلَتْ طَائِفَةٌ قَالَ لِي ‏(‏ يَا أَنَسُ ارْفَعْ ‏)‏ ‏.‏ فَرَفَعْتُ فَمَا أَدْرِي حِينَ رَفَعْتُ كَانَ أَكْثَرَ أَمْ حِينَ وَضَعْتُ ‏.‏

٣٤٠١ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ الْوَزِيرِ، قَالَ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ كَثِيرِ بْنِ عُفَيْرٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي سُلَيْمَانُ بْنُ بِلاَلٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ حُمَيْدٍ الطَّوِيلِ، عَنْ أَنَسٍ، أَنَّهُ سَمِعَهُ يَقُولُ آخَى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بَيْنَ قُرَيْشٍ وَالأَنْصَارِ فَآخَى بَيْنَ سَعْدِ بْنِ الرَّبِيعِ وَعَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ فَقَالَ لَهُ سَعْدٌ إِنَّ لِي مَالاً فَهُوَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ شَطْرَانِ وَلِي امْرَأَتَانِ فَانْظُرْ أَيُّهُمَا أَحَبُّ إِلَيْكَ فَأَنَا أُطَلِّقُهَا فَإِذَا حَلَّتْ فَتَزَوَّجْهَا ‏.‏ قَالَ بَارَكَ اللَّهُ لَكَ فِي أَهْلِكَ وَمَالِكَ دُلُّونِي - أَىْ - عَلَى السُّوقِ ‏.‏ فَلَمْ يَرْجِعْ حَتَّى رَجَعَ بِسَمْنٍ وَأَقِطٍ قَدْ أَفْضَلَهُ ‏.‏ قَالَ وَرَأَى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَلَىَّ أَثَرَ صُفْرَةٍ فَقَالَ ‏(‏ مَهْيَمْ ‏)‏ ‏.‏ فَقُلْتُ تَزَوَّجْتُ امْرَأَةً مِنَ الأَنْصَارِ ‏.‏ فَقَالَ ‏(‏ أَوْلِمْ وَلَوْ بِشَاةٍ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 83- Yaygı ve Çarşaf Olmalı Mı?

3399- Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:

(Evlendin mi?) diye sordu. Ben de:

(Evet) dedim. (Yaygı aldınız mı?) diye sordu. Bizim yaygı alabilecek imkanımız mı var dedim. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(İleride olacaktır) buyurdu. (Müslim, Libas ve Ziynet: 7; Müsned: 13618)

٨٣ - باب الأَنْمَاطِ

٣٣٩٩ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنِ ابْنِ الْمُنْكَدِرِ، عَنْ جَابِرٍ، قَالَ قَالَ لِي رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ هَلْ تَزَوَّجْتَ ‏)‏ ‏.‏ قُلْتُ نَعَمْ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ هَلِ اتَّخَذْتُمْ أَنْمَاطًا ‏)‏ ‏.‏ قُلْتُ وَأَنَّى لَنَا أَنْمَاطٌ قَالَ ‏(‏ إِنَّهَا سَتَكُونُ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 82- Bir Evde Kaç Yatak Olmalı?

3398- Câbir b. Abdullah (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Bir evde erkek için bir yatak, ailesi için bir yatak olmalıdır üçüncüsü misafir içindir, dördüncüsü ise şeytanındır.) (Müslim, Libas ve Ziynet: 8; Ebû Dâvûd, Harac: 19)

٨٢ - باب الْفُرُشِ

٣٣٩٨ - أَخْبَرَنَا يُونُسُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى، قَالَ أَنْبَأَنَا ابْنُ وَهْبٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي أَبُو هَانِئٍ الْخَوْلاَنِيُّ، أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْحُبُلِيَّ، يَقُولُ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ فِرَاشٌ لِلرَّجُلِ وَفِرَاشٌ لأَهْلِهِ وَالثَّالِثُ لِلضَّيْفِ وَالرَّابِعُ لِلشَّيْطَانِ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 81- Baba, Kızına Nasıl Çeyiz Hazırlamalı?

3397- Ali (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Fatıma için çeyiz olarak kadife kumaş, su tulumu ve içi izhır otuyla doldurulmuş bir yastık hazırlamıştı. (İbn Mâce, Zühd: 11)

٨١ - باب جَهَازِ الرَّجُلِ ابْنَتَهُ

٣٣٩٧ - أَخْبَرَنَا نُصَيْرُ بْنُ الْفَرَجِ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ، عَنْ زَائِدَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا عَطَاءُ بْنُ السَّائِبِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَلِيٍّ، رضى اللّه عنه قَالَ جَهَّزَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَاطِمَةَ فِي خَمِيلٍ وَقِرْبَةٍ وَوِسَادَةٍ حَشْوُهَا إِذْخِرٌ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 80- Düğünlerde Eğlence ve Şarkı Söyleme

3396- Âmir b. Said (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir düğünde Kurasa b. Ka’b ve Ebu Mes’ud el Ensarî’nin yanına vardım, o esnada küçük kızlar şarkılar söylüyorlardı. Ben de: Siz Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve Bedir savaşına katılanlardansınız, yanınızda şarkılar söyleniyor sizler ise hiçbir şey yapmıyorsunuz dedim. Onlardan biri:

(İstersen sen de otur bizimle birlikte dinle istemezsen git. Düğünde eğlenmeye izin verildi) dedi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

٨٠ - باب اللَّهْوِ وَالْغِنَاءِ عِنْدَ الْعُرْسِ

٣٣٩٦ - أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ حُجْرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدٍ، قَالَ دَخَلْتُ عَلَى قَرَظَةَ بْنِ كَعْبٍ وَأَبِي مَسْعُودٍ الأَنْصَارِيِّ فِي عُرْسٍ وَإِذَا جَوَارٍ يُغَنِّينَ فَقُلْتُ أَنْتُمَا صَاحِبَا رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَمِنْ أَهْلِ بَدْرٍ يُفْعَلُ هَذَا عِنْدَكُمْ ‏.‏ فَقَالاَ اجْلِسْ إِنْ شِئْتَ فَاسْمَعْ مَعَنَا وَإِنْ شِئْتَ اذْهَبْ قَدْ رُخِّصَ لَنَا فِي اللَّهْوِ عِنْدَ الْعُرْسِ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 79- Yolculukta İken De Zifaf Yapılır Mı?

3393- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hayber gazasına çıkmıştı. Hayber’e yakın bir yerde sabah namazını karanlıkta kılmıştı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayvanına bindi. Ebu Talha’da kendi hayvanına bindi. Ben de Ebu Talha’nın binitinin arkasındaydım. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), hayvanını Hayber caddelerine doğru sürdü. Bu arada benim dizim Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in uyluğuna dokunuyordu. Şu anda uyluğunun beyazlığını görür gibiyim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şehre girince:

(Allah en büyüktür. Hayber harab oldu gitti. Biz bir toplumun yurdunu basıp içersine girdik mi uyarılan o kavmin hali yaman olur) buyurdu ve bunu üç defa tekrarladı. Enes diyor ki:

(Hayberliler sabah vakti işlerine gitmek üzere kaleden dışarı çıktılar ve bizi görünce (Abdülaziz’in rivâyetine göre) işte Muhammed diye bağırdılar. (Abdülazizin rivâyetine göre) işte Muhammed’in arkadaşları ve ordusu dediler. Böylece Hayberi ansızın ele geçirdik, esirler toplandı.) Dıhye gelip:

(Ey Allah'ın Peygamberi! Bana alınan esirlerden bir cariye ver) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Git bir cariye al) dedi. Dıhye de Safiyye binti Huyey b. Ahtab’ı aldı. Bir adam Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelip Ey Allah’ın Peygamberi! Dıhye’ye, Kureyza ve Nadir’in hanımefendisi olan Safiyye’yi verdin halbuki o Senden başkasına uygun olmaz. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Her ikisini de çağırınız) buyurdu. Dıhye Safiyye’yi getirdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Safiyye’ye baktı ve Dıhye’ye (Esirler arasından başka bir cariye al) buyurdu. Enes diyor ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Safiyye’yi azâd edip hürriyetine kavuşturdu ve kendisine nikahladı. Ravi Sabit Enes’e dedi ki: Ey Ebu Hazma, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona mehir olarak ne verdi. Enes’te:

(Onu azâd etmeyi mehir saydı ve nikahladı) dedi. Enes diyor ki: Hayber savaşından dönüşte yolculuk devam ederken Ümmü Süleym, Saffiyye’yi Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) için hazırlayıp gece olunca gerdeğe koydu. Böylece düğün yapılmış oldu. Sabah olunca Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Kimin yanında bir şeyi varsa getirsin) buyurdu. Bir sergi yayıldı kimi kurutulmuş peynir, kimi hurma, kimi de yağ getirmişti. Oradaki bu malzemelerle hays yemeği yapıldı ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in düğün yemeği bu olmuş oldu. (Buhârî, Nikah: 61; Müslim, Nikah: 14)

3394- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber dönüşü yolda Safiyye ile gerdeğe girince Hayber yolunda üç gün konakladı ve o da diğer hanımları arasına katıldı. (Buhârî, Nikah: 61; Müslim, Nikah: 14)

3395- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber ile Medine arasındaki yolda Safiyye ile düğün yapıp gerdeğe girince üç gün konakladı. Ben de Müslümanları Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu düğündeki yemeğe davet ettim. Bu düğün ziyafetinde ne et ne de ekmek vardı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir yaygı yayılmasını emretti. Onun üzerine kimi kuru peynir, kimi hurma, kimi de yağ getirip koydu. Bunlardan yapılan yemek te Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in düğün yemeği oldu. Orada hazır bulunanlar Safiyye için, (Ya Mü’minlerin annelerinden biri olur veya Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in cariyesi olarak kalır) dediler. ve yine onlar eğer Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu örtü içine alırsa o mü’minlerin annelerinden olur perde altına almazsa cariye olarak kalır dediler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yola çıkınca Safiyye’yi arkasına oturttu ve kimse görmesin diye perdeledi. (Buhârî, Nikah: 61; Müslim, Nikah: 14)

٧٩ - باب الْبِنَاءِ فِي السَّفَرِ

٣٣٩٣ - أَخْبَرَنَا زِيَادُ بْنُ أَيُّوبَ، قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ابْنُ عُلَيَّةَ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ صُهَيْبٍ، عَنْ أَنَسٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم غَزَا خَيْبَرَ فَصَلَّيْنَا عِنْدَهَا الْغَدَاةَ بِغَلَسٍ فَرَكِبَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم وَرَكِبَ أَبُو طَلْحَةَ وَأَنَا رَدِيفُ أَبِي طَلْحَةَ فَأَخَذَ نَبِيُّ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي زُقَاقِ خَيْبَرَ وَإِنَّ رُكْبَتِي لَتَمَسُّ فَخِذَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَإِنِّي لأَرَى بَيَاضَ فَخِذِ نَبِيِّ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَلَمَّا دَخَلَ الْقَرْيَةَ قَالَ ‏(‏ اللَّهُ أَكْبَرُ خَرِبَتْ خَيْبَرُ إِنَّا إِذَا نَزَلْنَا بِسَاحَةِ قَوْمٍ فَسَاءَ صَبَاحُ الْمُنْذَرِينَ ‏)‏ ‏.‏ قَالَهَا ثَلاَثَ مَرَّاتٍ قَالَ وَخَرَجَ الْقَوْمُ إِلَى أَعْمَالِهِمْ - قَالَ عَبْدُ الْعَزِيزِ - فَقَالُوا مُحَمَّدٌ - قَالَ عَبْدُ الْعَزِيزِ وَقَالَ بَعْضُ أَصْحَابِنَا وَالْخَمِيسُ - وَأَصَبْنَاهَا عَنْوَةً فَجَمَعَ السَّبْىَ فَجَاءَ دِحْيَةُ فَقَالَ يَا نَبِيَّ اللَّهِ أَعْطِنِي جَارِيَةً مِنَ السَّبْىِ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ اذْهَبْ فَخُذْ جَارِيَةً ‏)‏ ‏.‏ فَأَخَذَ صَفِيَّةَ بِنْتَ حُيَىٍّ فَجَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ يَا نَبِيَّ اللَّهِ أَعْطَيْتَ دِحْيَةَ صَفِيَّةَ بِنْتَ حُيَىٍّ سَيِّدَةَ قُرَيْظَةَ وَالنَّضِيرِ مَا تَصْلُحُ إِلاَّ لَكَ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ ادْعُوهُ بِهَا ‏)‏ ‏.‏ فَجَاءَ بِهَا فَلَمَّا نَظَرَ إِلَيْهَا النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ خُذْ جَارِيَةً مِنَ السَّبْىِ غَيْرَهَا ‏)‏ ‏.‏ قَالَ وَإِنَّ نَبِيَّ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَعْتَقَهَا وَتَزَوَّجَهَا ‏.‏ فَقَالَ لَهُ ثَابِتٌ يَا أَبَا حَمْزَةَ مَا أَصْدَقَهَا قَالَ نَفْسَهَا أَعْتَقَهَا وَتَزَوَّجَهَا - قَالَ - حَتَّى إِذَا كَانَ بِالطَّرِيقِ جَهَّزَتْهَا لَهُ أُمُّ سُلَيْمٍ فَأَهْدَتْهَا إِلَيْهِ مِنَ اللَّيْلِ فَأَصْبَحَ عَرُوسًا قَالَ ‏(‏ مَنْ كَانَ عِنْدَهُ شَىْءٌ فَلْيَجِئْ بِهِ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ وَبَسَطَ نِطَعًا فَجَعَلَ الرَّجُلُ يَجِيءُ بِالأَقِطِ وَجَعَلَ الرَّجُلُ يَجِيءُ بِالتَّمْرِ وَجَعَلَ الرَّجُلُ يَجِيءُ بِالسَّمْنِ فَحَاسُوا حَيْسَةً فَكَانَتْ وَلِيمَةَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏.‏

٣٣٩٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ نَصْرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ بْنُ سُلَيْمَانَ، قَالَ حَدَّثَنِي أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي أُوَيْسٍ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ بِلاَلٍ، عَنْ يَحْيَى، عَنْ حُمَيْدٍ، أَنَّهُ سَمِعَ أَنَسًا، يَقُولُ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَقَامَ عَلَى صَفِيَّةَ بِنْتِ حُيَىِّ بْنِ أَخْطَبَ بِطَرِيقِ خَيْبَرَ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ حِينَ عَرَّسَ بِهَا ثُمَّ كَانَتْ فِيمَنْ ضُرِبَ عَلَيْهَا الْحِجَابُ ‏.‏

٣٣٩٥ - أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ حُجْرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ، قَالَ حَدَّثَنَا حُمَيْدٌ، عَنْ أَنَسٍ، قَالَ أَقَامَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم بَيْنَ خَيْبَرَ وَالْمَدِينَةِ ثَلاَثًا يَبْنِي بِصَفِيَّةَ بِنْتِ حُيَىٍّ فَدَعَوْتُ الْمُسْلِمِينَ إِلَى وَلِيمَتِهِ فَمَا كَانَ فِيهَا مِنْ خُبْزٍ وَلاَ لَحْمٍ أَمَرَ بِالأَنْطَاعِ وَأَلْقَى عَلَيْهَا مِنَ التَّمْرِ وَالأَقِطِ وَالسَّمْنِ فَكَانَتْ وَلِيِمَتَهُ فَقَالَ الْمُسْلِمُونَ إِحْدَى أُمَّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ أَوْ مِمَّا مَلَكَتْ يَمِينُهُ فَقَالُوا إِنْ حَجَبَهَا فَهِيَ مِنْ أُمَّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ وَإِنْ لَمْ يَحْجُبْهَا فَهِيَ مِمَّا مَلَكَتْ يَمِينُهُ فَلَمَّا ارْتَحَلَ وَطَّأَ لَهَا خَلْفَهُ وَمَدَّ الْحِجَابَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ النَّاسِ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 78- Dokuz Yaşında Zifaf

3391- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni altı yaşımda iken nikahladı ve dokuz yaşımda iken de zifafa girdi, ben o zaman kız çocuklarıyla oyun oynuyordum. (Dârimi, Nikah: 28; Tirmizî, Nikah: 9)

3392- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni nikahladığında altı yaşımda idim. Benimle evlendiğinde ise dokuz yaşımda idim. (Dârimi, Nikah: 28; Tirmizî, Nikah: 9)

٧٨ - باب الْبِنَاءِ بِابْنَةِ تِسْعٍ

٣٣٩١ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ آدَمَ، عَنْ عَبْدَةَ، عَنْ هِشَامٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ تَزَوَّجَنِي رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَأَنَا بِنْتُ سِتٍّ وَدَخَلَ عَلَىَّ وَأَنَا بِنْتُ تِسْعِ سِنِينَ وَكُنْتُ أَلْعَبُ بِالْبَنَاتِ ‏.‏

٣٣٩٢ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ سَعْدِ بْنِ الْحَكَمِ بْنِ أَبِي مَرْيَمَ، قَالَ حَدَّثَنَا عَمِّي، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ أَيُّوبَ، قَالَ أَخْبَرَنِي عُمَارَةُ بْنُ غَزِيَّةَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ تَزَوَّجَنِي رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَهِيَ بِنْتُ سِتِّ سِنِينَ وَبَنَى بِهَا وَهِيَ بِنْتُ تِسْعٍ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 77- Şevval Ayında Zifaf

3390- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni şevval ayında nikahladı yine şevval ayında gerdeğe girdim. Hanımlarından hangisi onun yanında benim kadar değerliydi. (Dârimi, Nikah: 28; Tirmizî, Nikah: 9)

٧٧ - باب الْبِنَاءِ فِي شَوَّالٍ

٣٣٩٠ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ أَنْبَأَنَا وَكِيعٌ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ أُمَيَّةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ تَزَوَّجَنِي رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي شَوَّالٍ وَأُدْخِلْتُ عَلَيْهِ فِي شَوَّالٍ فَأَىُّ نِسَائِهِ كَانَ أَحْظَى عِنْدَهُ مِنِّي ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 76- Evlilik Hediyesi Mehir

3388- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, Ali şöyle demiştir: Fatıma ile evlenmiştim ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e:

(Beni zifaf’a sok) dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Fatıma’ya mehir olarak bir şeyler ver de öyle) buyurdu. (Yanımda ona verecek bir şey yoktur) dedim. (Sağlam zırhın nerededir?) buyurdu. Ben de:

(Yanımdadır) dedim. (Öyleyse onu ver) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Nikah: 35)

3389- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ali, Fatıma ile evlendiğinde Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

(Fatıma’ya bir şeyler ver) buyurdu. Ali, yanımda bir şey yok deyince Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Büyük ve geniş zırhın nerede?) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Nikah: 35)

٧٦ - باب تَحِلَّةِ الْخَلْوَةِ

٣٣٨٨ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ مَنْصُورٍ، قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ، قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، عَنْ أَيُّوبَ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، أَنَّ عَلِيًّا، قَالَ تَزَوَّجْتُ فَاطِمَةَ رضى اللّه عنها فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ ابْنِ بِي ‏.‏ قَالَ ‏(‏ أَعْطِهَا شَيْئًا ‏)‏ ‏.‏ قُلْتُ مَا عِنْدِي مِنْ شَىْءٍ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَأَيْنَ دِرْعُكَ الْحُطَمِيَّةُ ‏)‏ ‏.‏ قُلْتُ هِيَ عِنْدِي ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَأَعْطِهَا إِيَّاهُ ‏)‏ ‏.‏

٣٣٨٩ - أَخْبَرَنَا هَارُونُ بْنُ إِسْحَاقَ، عَنْ عَبْدَةَ، عَنْ سَعِيدٍ، عَنْ أَيُّوبَ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ لَمَّا تَزَوَّجَ عَلِيٌّ رضى اللّه عنه فَاطِمَةَ رضى اللّه عنها قَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَعْطِهَا شَيْئًا ‏)‏ ‏.‏ قَالَ مَا عِنْدِي ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَأَيْنَ دِرْعُكَ الْحُطَمِيَّةُ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 75- Evlenen Kimsenin Koku Sürünmesi

3386- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, Abdurrahman b. Avf, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına geldi üzerinde evlenenlerin süründüğü za’feran kokusu vardı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Nedir bu hal) diye sordu. O da:

(Bir kadınla evlendim) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Mihir olarak ne verdin?) Dedi. Abdurrahman da:

(Bir çekirdek ağırlığında altın) dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Bir koyunla bile olsa düğün yemeyi ver) buyurdu. (Buhârî, Nikah: 58; Ebû Dâvûd, Nikah: 29)

3387- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim üzerimde Abdurrahman b. Avf’ı kastediyor, düğünde sürülen kokulu boyayı görünce, (Bu nedir?) diye sordu. Abdurrahman b. Avf:

(Ensardan bir kadınla evlendim) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Öyleyse bir koyunla da olsa düğün yemeyi ver) buyurdu. (Buhârî, Nikah: 58; Ebû Dâvûd, Nikah: 29)

٧٥ - باب الرُّخْصَةِ فِي الصُّفْرَةِ عِنْدَ التَّزْوِيجِ

٣٣٨٦ - أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ نَافِعٍ، قَالَ حَدَّثَنَا بَهْزُ بْنُ أَسَدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، قَالَ حَدَّثَنَا ثَابِتٌ، عَنْ أَنَسٍ، أَنَّ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ عَوْفٍ، جَاءَ وَعَلَيْهِ رَدْعٌ مِنْ زَعْفَرَانٍ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ مَهْيَمْ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ تَزَوَّجْتُ امْرَأَةً ‏.‏ قَالَ ‏(‏ وَمَا أَصْدَقْتَ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ وَزْنَ نَوَاةٍ مِنْ ذَهَبٍ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ أَوْلِمْ وَلَوْ بِشَاةٍ ‏)‏ ‏.‏

٣٣٨٧ - أَخْبَرَنِي أَحْمَدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ الْوَزِيرِ بْنِ سُلَيْمَانَ، قَالَ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ كَثِيرِ بْنِ عُفَيْرٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ بِلاَلٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ حُمَيْدٍ الطَّوِيلِ، عَنْ أَنَسٍ، قَالَ رَأَى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَلَىَّ - كَأَنَّهُ يَعْنِي عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ عَوْفٍ - أَثَرَ صُفْرَةٍ فَقَالَ ‏(‏ مَهْيَمْ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ تَزَوَّجْتُ امْرَأَةً مِنَ الأَنْصَارِ ‏.‏ فَقَالَ ‏(‏ أَوْلِمْ وَلَوْ بِشَاةٍ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 74- Düğünde Hazır Bulunmayan Kimsenin Duası Nasıldır?

3385- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Abdurrahman b. Avf’ın üzerinde evlilikte kullanılan bir koku izi gördü ve:

(Bu nedir?) diye sordu. Abdurrahman’da:

(Bir kadınla bir çekirdek kadar altın karşılığında evlendim) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Allah mübarek etsin, bir koyunla da olsa düğün yemeyi ver) buyurdu. (Buhârî, Nikah: 58; Ebû Dâvûd, Nikah: 29)

٧٤ - باب دُعَاءِ مَنْ لَمْ يَشْهَدِ التَّزْوِيجَ

٣٣٨٥ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ، عَنْ ثَابِتٍ، عَنْ أَنَسٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم رَأَى عَلَى عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَثَرَ صُفْرَةٍ فَقَالَ ‏(‏ مَا هَذَا ‏)‏ ‏.‏ قَالَ تَزَوَّجْتُ امْرَأَةً عَلَى وَزْنِ نَوَاةٍ مِنْ ذَهَبٍ ‏.‏ فَقَالَ ‏(‏ بَارَكَ اللَّهُ لَكَ أَوْلِمْ وَلَوْ بِشَاةٍ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 73- Evlenen Kimseye Nasıl Dua Edilir?

3384- Hasan (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Akîl b. Ebu Talib Cesim oğullarından bir kadınla evlenmişti. Orada bulunanlar onlara, (Mesud olun oğullarınız olsun) diye dua ettiler. Bunun üzerine Akîl, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in söylediği gibi söyleyin dedi:

(Allah bu evliliği sizin hakkınızda hayırlı kılsın ve mübarek eylesin.) (Buhârî, Nikah: 58; Dârimi, Nikah: 6)

٧٣ - باب كَيْفَ يُدْعَى لِلرَّجُلِ إِذَا تَزَوَّجَ

٣٣٨٤ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، وَمُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى، قَالاَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ، عَنْ أَشْعَثَ، عَنِ الْحَسَنِ، قَالَ تَزَوَّجَ عَقِيلُ بْنُ أَبِي طَالِبٍ امْرَأَةً مِنْ بَنِي جُشَمٍ فَقِيلَ لَهُ بِالرِّفَاءِ وَالْبَنِينِ ‏.‏ قَالَ قُولُوا كَمَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ بَارَكَ اللَّهُ فِيكُمْ وَبَارَكَ لَكُمْ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 72- Nikah Ses Çıkararak ve Def Çalarak İlan Edilebilir Mi?

3382- Muhammed b. Hatıb (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Evlilikte haram ile helalı ayıran şey nikah anında ses çıkarmak ve def çalmaktır.) (Buhârî, Nikah: 49; Tirmizî, Nikah: 6)

3383- Ebu Belc (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Muhammed b. Hatıb’tan işittim şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Nikah ve evlenme konusunda helâl ile haram arasındaki fark ilân edilip ses çıkarılmasıdır.) (Buhârî, Nikah: 49; Tirmizî, Nikah: 6)

٧٢ - باب إِعْلاَنِ النِّكَاحِ بِالصَّوْتِ وَضَرْبِ الدُّفِّ

٣٣٨٢ - أَخْبَرَنَا مُجَاهِدُ بْنُ مُوسَى، قَالَ حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ، عَنْ أَبِي بَلْجٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ حَاطِبٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ فَصْلُ مَا بَيْنَ الْحَلاَلِ وَالْحَرَامِ الدُّفُّ وَالصَّوْتُ فِي النِّكَاحِ ‏)‏ ‏.‏

٣٣٨٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى، قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ أَبِي بَلْجٍ، قَالَ سَمِعْتُ مُحَمَّدَ بْنَ حَاطِبٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ إِنَّ فَصْلَ مَا بَيْنَ الْحَلاَلِ وَالْحَرَامِ الصَّوْتُ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 71- Mut’a Nikahının Haramlığı

3378- Hasan ve Abdullah (radıyallahü anhüma) babaları Muhammed (radıyallahü anh)’ten aktarıyorlar: Ali, bir adamın mut’a nikahı yapmakta hiçbir sakınca görmediğini duyunca ona:

(Sen yanılıyorsun! Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber savaşı günü mut’a nikahı yapmayı ve ehli eşek eti yemeyi yasaklamıştır.) (Müslim, Nikah: 3; Tirmizî, Nikah: 28)

3379- Ali b. ebi Talib (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hayber savaşı günü kadınlarla geçici nikah (mut’a) yapmayı ve ehli eşeklerin etlerini yemeyi yasakladı. (Müslim, Nikah: 3; Tirmizî, Nikah: 28)

3380- Muhammed b. Ali (radıyallahü anh)’nin çocukları Hasan ve Abdullah’ın rivâyetlerine göre Ali b. Ebi Talib şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hayber günü kadınlarla geçici nikah yapmayı yasaklamıştı. İbn Müsenna Huneyn günü demiştir. (Müslim, Nikah: 3; Tirmizî, Nikah: 28)

3381- Rabi’ b. Sebre el Cühenî (radıyallahü anh) babasından rivâyet ederek şöyle diyor: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geçici nikah (mut’a) ile evlenmemize izin vermişti. Ben bir arkadaşımla beraber Benî Amir’den bir kadına gittik, kendimizi arz edip mut’a nikahıyla evlenmek istediğimizi söyledik. Kadın mehir olarak ne verirsiniz) dedi. Ben de:

(Elbisemi veririm) dedim. Arkadaşım da:

(Ben de elbisemi verebilirim) dedi. Arkadaşımın elbisesi daha güzel ve sağlam idi. Ama ben ondan daha genç idim. Kadın arkadaşımın elbisesine baktı ve beğendi bana bakınca benim genç oluşumdan hoşlandı ve şöyle dedi:

(Sen ve elbisen yeterlidir) dedi. Ben de o kadınla üç gün kaldım sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:

(Kimin yanında mut’a nikahı ile aldığı kadın varsa onları bıraksın.) (İbn Mâce, Nikah: 44; Dârimi, Nikah: 16)

٧١ - باب تَحْرِيمِ الْمُتْعَةِ

٣٣٧٨ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، قَالَ حَدَّثَنِي الزُّهْرِيُّ، عَنِ الْحَسَنِ، وَعَبْدِ اللَّهِ، ابْنَىْ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِيهِمَا، أَنَّ عَلِيًّا، بَلَغَهُ أَنَّ رَجُلاً، لاَ يَرَى بِالْمُتْعَةِ بَأْسًا فَقَالَ إِنَّكَ تَائِهٌ إِنَّهُ نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَنْهَا وَعَنْ لُحُومِ الْحُمُرِ الأَهْلِيَّةِ يَوْمَ خَيْبَرَ ‏.‏

٣٣٧٩ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ، وَالْحَارِثُ بْنُ مِسْكِينٍ، قِرَاءَةً عَلَيْهِ وَأَنَا أَسْمَعُ، - وَاللَّفْظُ لَهُ - قَالَ أَنْبَأَنَا ابْنُ الْقَاسِمِ، عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، وَالْحَسَنِ، ابْنَىْ مُحَمَّدِ بْنِ عَلِيٍّ عَنْ أَبِيهِمَا، عَنْ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم نَهَى عَنْ مُتْعَةِ النِّسَاءِ يَوْمَ خَيْبَرَ وَعَنْ لُحُومِ الْحُمُرِ الإِنْسِيَّةِ ‏.‏

٣٣٨٠ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، وَمُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، وَمُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، قَالُوا أَنْبَأَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ، قَالَ سَمِعْتُ يَحْيَى بْنَ سَعِيدٍ، يَقُولُ أَخْبَرَنِي مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ، أَنَّ ابْنَ شِهَابٍ، أَخْبَرَهُ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ وَالْحَسَنَ ابْنَىْ مُحَمَّدِ بْنِ عَلِيٍّ أَخْبَرَاهُ أَنَّ أَبَاهُمَا مُحَمَّدَ بْنَ عَلِيٍّ أَخْبَرَهُمَا أَنَّ عَلِيَّ بْنَ أَبِي طَالِبٍ رضى اللّه عنه قَالَ نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَوْمَ خَيْبَرَ عَنْ مُتْعَةِ النِّسَاءِ ‏.‏ قَالَ ابْنُ الْمُثَنَّى يَوْمَ حُنَيْنٍ وَقَالَ هَكَذَا حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ مِنْ كِتَابِهِ ‏.‏

٣٣٨١ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ، عَنِ الرَّبِيعِ بْنِ سَبْرَةَ الْجُهَنِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ أَذِنَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِالْمُتْعَةِ فَانْطَلَقْتُ أَنَا وَرَجُلٌ إِلَى امْرَأَةٍ مِنْ بَنِي عَامِرٍ فَعَرَضْنَا عَلَيْهَا أَنْفُسَنَا فَقَالَتْ مَا تُعْطِينِي فَقُلْتُ رِدَائِي ‏.‏ وَقَالَ صَاحِبِي رِدَائِي ‏.‏ وَكَانَ رِدَاءُ صَاحِبِي أَجْوَدَ مِنْ رِدَائِي وَكُنْتُ أَشَبَّ مِنْهُ فَإِذَا نَظَرَتْ إِلَى رِدَاءِ صَاحِبِي أَعْجَبَهَا وَإِذَا نَظَرَتْ إِلَىَّ أَعْجَبْتُهَا ثُمَّ قَالَتْ أَنْتَ وَرِدَاؤُكَ يَكْفِينِي ‏.‏ فَمَكَثْتُ مَعَهَا ثَلاَثًا ثُمَّ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ مَنْ كَانَ عِنْدَهُ مِنْ هَذِهِ النِّسَاءِ اللاَّتِي يَتَمَتَّعُ فَلْيُخَلِّ سَبِيلَهَا ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 70- Bir Kadın Cariyesini Kocasına Hibe Edebilir Mi?

3373- Numan b. Beşir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e karısının cariyesiyle zina eden adamın durumu soruldu da Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Eğer o adamın karısı müsaade etmişse yüz değnek vururum müsaade etmemişse o erkeği recm ederim.) (Tirmizî, Hudud: 21; Ebû Dâvûd, Hudud: 28)

3374- Yine Numan b. Beşir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, adı Abdurrahman b. Huneyn lakabı da gurgur olan bir adam karısının cariyesiyle zina etmişti. Bunların davaları Numan b. Beşir’e getirildi. Numan b. Beşir bu konuda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in verdiği hükmü vereceğim eğer hanımın o cariyeyle münasebet yapmana izin vermişse sana yüz değnek vururum sana böyle bir izin verilmemişse taşlayarak recm ederim. Karısı müsaade ettiği için o kimseye yüz değnek vuruldu. Ravi Katade diyor ki: Habib b. Sâlim’e mektub yazarak sormuştum da o da bu hadiseyi bana yazarak bildirmişti. (Ebû Dâvûd, Hudud: 28; Tirmizî, Hudud: 21)

3375- Numan b. Beşir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e karısının cariyesiyle ilişkide bulunan bir adam hakkında:

(Eğer karısı ona izin vermişse yüz değnek vur izin vermemişse recm et) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Hudud: 28; Tirmizî, Hudud: 21)

3376- Seleme b. Muhabbak (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), karısının cariyesiyle ilişkide bulunan bir adam hakkında şöyle buyurdu:

(Eğer cariyeyi zorla bu işe sürüklemişse cariye hür olur karısına onun gibi bir cariye almalıdır. Eğer cariye kendi isteğiyle yapmışsa o zaman o cariye o adamın malı olur ve karısına o şekilde cariye almalıdır.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 28; İbn Mâce, Hudud: 8)

3377- Seleme b. Muhabbak (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, bir adam karısının cariyesiyle zina etmişti. Dava Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e arz edilmişti. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de şöyle buyurdu:

(Eğer adam cariyeyi zorlamışsa cariye hür bir kadın olur ve o adamın malı sayılır. Karısına o cariye gibi bir cariye satın alması gerekir. Eğer cariye kendi isteğiyle yapmışsa o cariye karısınındır.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 28; İbn Mâce, Hudud: 8)

٧٠ - باب إِحْلاَلِ الْفَرْجِ

٣٣٧٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارِ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ أَبِي بِشْرٍ، عَنْ خَالِدِ بْنِ عُرْفُطَةَ، عَنْ حَبِيبِ بْنِ سَالِمٍ، عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي الرَّجُلِ يَأْتِي جَارِيَةَ امْرَأَتِهِ قَالَ ‏(‏ إِنْ كَانَتْ أَحَلَّتْهَا لَهُ جَلَدْتُهُ مِائَةً وَإِنْ لَمْ تَكُنْ أَحَلَّتْهَا لَهُ رَجَمْتُهُ ‏)‏ ‏.‏

٣٣٧٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مَعْمَرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا حَبَّانُ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبَانُ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ خَالِدِ بْنِ عُرْفُطَةَ، عَنْ حَبِيبِ بْنِ سَالِمٍ، عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ، أَنَّ رَجُلاً، يُقَالُ لَهُ عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ حُنَيْنٍ وَيُنْبَزُ قُرْقُورًا أَنَّهُ وَقَعَ بِجَارِيَةِ امْرَأَتِهِ فَرُفِعَ إِلَى النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ فَقَالَ لأَقْضِيَنَّ فِيهَا بِقَضِيَّةِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم إِنْ كَانَتْ أَحَلَّتْهَا لَكَ جَلَدْتُكَ وَإِنْ لَمْ تَكُنْ أَحَلَّتْهَا لَكَ رَجَمْتُكَ بِالْحِجَارَةِ فَكَانَتْ أَحَلَّتْهَا لَهُ فَجُلِدَ مِائَةً ‏.‏ قَالَ قَتَادَةُ فَكَتَبْتُ إِلَى حَبِيبِ بْنِ سَالِمٍ فَكَتَبَ إِلَىَّ بِهَذَا ‏.‏

٣٣٧٥ - أَخْبَرَنَا أَبُو دَاوُدَ، قَالَ حَدَّثَنَا عَارِمٌ، قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي عَرُوبَةَ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ حَبِيبِ بْنِ سَالِمٍ، عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ فِي رَجُلٍ وَقَعَ بِجَارِيَةِ امْرَأَتِهِ ‏(‏ إِنْ كَانَتْ أَحَلَّتْهَا لَهُ فَأَجْلِدْهُ مِائَةً وَإِنْ لَمْ تَكُنْ أَحَلَّتْهَا لَهُ فَأَرْجُمْهُ ‏)‏ ‏.‏

٣٣٧٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، قَالَ حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنِ الْحَسَنِ، عَنْ قَبِيصَةَ بْنِ حُرَيْثٍ، عَنْ سَلَمَةَ بْنِ الْمُحَبَّقِ، قَالَ قَضَى النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي رَجُلٍ وَطِئَ جَارِيَةَ امْرَأَتِهِ ‏(‏ إِنْ كَانَ اسْتَكْرَهَهَا فَهِيَ حُرَّةٌ وَعَلَيْهِ لِسَيِّدَتِهَا مِثْلُهَا وَإِنْ كَانَتْ طَاوَعَتْهُ فَهِيَ لَهُ وَعَلَيْهِ لِسَيِّدَتِهَا مِثْلُهَا ‏)‏ ‏.‏

٣٣٧٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بَزِيعٍ، قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ، قَالَ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنِ الْحَسَنِ، عَنْ سَلَمَةَ بْنِ الْمُحَبَّقِ، أَنَّ رَجُلاً، غَشِيَ جَارِيَةً لاِمْرَأَتِهِ فَرُفِعَ ذَلِكَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ‏(‏ إِنْ كَانَ اسْتَكْرَهَهَا فَهِيَ حُرَّةٌ مِنْ مَالِهِ وَعَلَيْهِ الشَّرْوَى لِسَيِّدَتِهَا وَإِنْ كَانَتْ طَاوَعَتْهُ فَهِيَ لِسَيِّدَتِهَا وَمِثْلُهَا مِنْ مَالِهِ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 69- Bir Kadın Mehir İstemeden Kendisini Hibe Edebilir Mi?

3372- Sehl b. Sa’d (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir kadın gelerek şöyle demişti:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Ben kendimi nikahlamanız için size arz ediyorum dedi ve uzun bir süre bekledi. Bunun üzerine bir adam kalktı ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e:

(Bu kadına sizin ihtiyacınız yoksa onu benimle evlendirin) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Yanında mehir olacak bir şey var mı?) dedi. Adam:

(Hayır hiç bir şey bulamadım) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Git araştır bir demir yüzük bile olsa getir) dedi. Adam gidip araştırdı fakat hiç bir şey bulamadı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona dedi ki:

(Kur’an’dan ezberinde bir şeyler var mı?) Adam (Evet) dedi. ve ezberindeki sûreleri saymaya başladı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de (Kur’an’dan ezberinde olan bu sûreleri o kadına öğretmen şartıyla seni onunla evlendiriyorum) buyurdu. (Tirmizî, Nikah: 23; Müslim, Nikah: 13)

٦٩ - باب هِبَةِ الْمَرْأَةِ نَفْسَهَا لِرَجُلٍ بِغَيْرِ صَدَاقٍ

٣٣٧٢ - أَخْبَرَنَا هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ حَدَّثَنَا مَعْنٌ، قَالَ حَدَّثَنَا مَالِكٌ، عَنْ أَبِي حَازِمٍ، عَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم جَاءَتْهُ امْرَأَةٌ فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي قَدْ وَهَبْتُ نَفْسِي لَكَ ‏.‏ فَقَامَتْ قِيَامًا طَوِيلاً فَقَامَ رَجُلٌ فَقَالَ زَوِّجْنِيهَا إِنْ لَمْ يَكُنْ لَكَ بِهَا حَاجَةٌ ‏.‏ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ هَلْ عِنْدَكَ شَىْءٌ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ مَا أَجِدُ شَيْئًا ‏.‏ قَالَ ‏(‏ الْتَمِسْ وَلَوْ خَاتَمًا مِنْ حَدِيدٍ ‏)‏ ‏.‏ فَالْتَمَسَ فَلَمْ يَجِدْ شَيْئًا فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ هَلْ مَعَكَ مِنَ الْقُرْآنِ شَىْءٌ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ نَعَمْ سُورَةُ كَذَا وَسُورَةُ كَذَا ‏.‏ لِسُوَرٍ سَمَّاهَا ‏.‏ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ قَدْ زَوَّجْتُكَهَا عَلَى مَا مَعَكَ مِنَ الْقُرْآنِ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 68- Mehirsiz De Evlenmek Caizdir Midir?

3367- İbrahim ve Alkame b. Esved (radıyallahü anhüma)’dan rivâyete göre, şöyle demişlerdir: Abdullah b. Mes’ud’a; hiçbir mehir kararlaştırmadan bir kadınla evlenen fakat gerdeğe girmeden ölen bir adam hakkında fetva sordular. Abdullah dedi ki:

(Sorun bakalım o kadına onda evlilik (hamilelik) belirtisi var mı?) dedi. Onlar da:

(Ey Ebu Abdurrahman, onda böyle bir belirti göremedik) dediler. Bunun üzerine Abdullah: Kendi görüşümü söylüyorum doğruysa bu Allah’tandır. O kadına benzeri kadınların aldıkları mehir kadar mehir vardır az da olmaz çokta olmaz, kocasından miras alır ve iddet beklemesi de gerekir. O zaman Eşca kabilesinden bir adam kalkıp şöyle dedi: Buna benzer bir olayda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aynı hükmü vermişti şöyle ki: Berva binti Vaşık adında bir kadın bir adamla evlenmiş gerdeğe girmeden de adam ölmüştü. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o kadın hakkında benzeri kadınların aldıkları mehir kadar mehir almasına ve iddet süresini beklemesini emretmişti. Bunun üzerine Abdullah ellerini kaldırıp tekbir getirdi. (İbn Mâce, Nikah: 54; Ebû Dâvûd, Nikah: 32)

3368- Alkame (radıyallahü anh), Abdullah’tan aktararak şöyle diyor: Abdullah’a:

(Bir adamla evlenen mehir kararlaştırılmadan ve zifafa da girmeden ölen bir kadın hakkında fetva sordular. Bir aya yakın gelip gittiler fetva vermiyordu. Sonunda fetva verdi. Şahsi kanaatim o kadına benzeri kadınlara verilen kadar bir mehir verilmeli ne az ne de çok olmamalı kocasının malına varis olmalı ve iddet de beklemelidir. O zaman Ma’kıl b. Sinan el Eşcaî de: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de aynen senin verdiğin fetva gibi Berva binti Vaşık hakkında fetva vermişti diye şahitlik etti. (Ebû Dâvûd, Nikah: 32; Tirmizî, Nikah: 44)

3369- Abdullah (radıyallahü anh) rivâyete göre, kendisine:

(Bir kadınla evlenen fakat mehir takdir edilmeden ve zifaf olmadan ölen bir adamın durumu hakkında fetva sordular. Abdullah’ta:

(O kadına mihir vermek gerekir, iddet beklemesi lazımdır ve kocasına mirasçı olur) dedi. Bunun üzerine Ma’kıl b. Sinan kalktı ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Berva binti Vaşık hakkında aynı şekilde hüküm verdiğini duydum dedi. (Ebû Dâvûd, Nikah: 32; Tirmizî, Nikah: 44)

3370-

3371- Alkame (radıyallahü anh) Abdullah’tan naklediyor: Abdullah’a bir gurup kimse geldi ve:

(Bizden bir adam bir kadınla evlenmişti, mehir tayin etmeden ve gerdeğe girmeden öldü, o kadının durumu nasıl olacak diye sordular. Abdullah:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)’den ayrıldıktan sonra bana böyle zor bir mesele sorulmamıştı. Gidin başkasına sorun dedi fakat onlar bir ay boyu devamlı gelip o meseleyi sordular son gelişlerinde de: Sen bizim memlekette yaşayan Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabının en büyüklerindensin sana sormaz isek kime soralım? Senden başkasını bulamıyoruz dediler. O zaman Abdullah şöyle dedi: Bu konuda kendi görüşümü söyleyeceğim eğer isabet edersem doğruyu söylemişsem bu hiçbir ortağı olmayan Allah’tandır hata etmiş isem bu hata benimdir ve şeytandandır. Allah ve Rasûlü bu hatadan uzaktır. Bu konuda görüşüm şudur:

(Kadına kendi kavmindeki kadınlara verilen kadar bir mehir verilmeli ne az ne de çok olmalı, kadın kocasının mirasından almalı ve dört ay on gün iddet beklemelidir.) Ravi diyor ki: Bu konuşma Eşca’ kabilesinden bir gurup insanın yanında yapılmıştı. Abdullah’ın bu fetvasını duydular ve ayağa kalkıp; bizden (Berva binti Vaşık adındaki bir kadın hakkında da Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) böyle hüküm verdiğine biz şahitlik ederiz) dediler. Abdullah kendi görüşünün isabetli oluşuna çok sevindi. Müslüman olduğu günde aynı şekilde sevinmişti. (Ebû Dâvûd, Nikah: 32; Tirmizî, Nikah: 44)

٦٨ - باب إِبَاحَةِ التَّزَوُّجِ بِغَيْرِ صَدَاقٍ

٣٣٦٧ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو سَعِيدٍ عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ زَائِدَةَ بْنِ قُدَامَةَ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ عَلْقَمَةَ، وَالأَسْوَدِ، قَالاَ أُتِيَ عَبْدُ اللَّهِ فِي رَجُلٍ تَزَوَّجَ امْرَأَةً وَلَمْ يَفْرِضْ لَهَا فَتُوُفِّيَ قَبْلَ أَنْ يَدْخُلَ بِهَا فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ سَلُوا هَلْ تَجِدُونَ فِيهَا أَثَرًا قَالُوا يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ مَا نَجِدُ فِيهَا يَعْنِي أَثَرًا ‏.‏ قَالَ أَقُولُ بِرَأْيِي فَإِنْ كَانَ صَوَابًا فَمِنَ اللَّهِ لَهَا كَمَهْرِ نِسَائِهَا لاَ وَكْسَ وَلاَ شَطَطَ وَلَهَا الْمِيرَاثُ وَعَلَيْهَا الْعِدَّةُ فَقَامَ رَجُلٌ مِنْ أَشْجَعَ فَقَالَ فِي مِثْلِ هَذَا قَضَى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِينَا فِي امْرَأَةٍ يُقَالُ لَهَا بِرْوَعُ بِنْتُ وَاشِقٍ تَزَوَّجَتْ رَجُلاً فَمَاتَ قَبْلَ أَنْ يَدْخُلَ بِهَا فَقَضَى لَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِمِثْلِ صَدَاقِ نِسَائِهَا وَلَهَا الْمِيرَاثُ وَعَلَيْهَا الْعِدَّةُ ‏.‏ فَرَفَعَ عَبْدُ اللَّهِ يَدَيْهِ وَكَبَّرَ ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ لاَ أَعْلَمُ أَحَدًا قَالَ فِي هَذَا الْحَدِيثِ الأَسْوَدُ غَيْرُ زَائِدَةَ ‏.‏

٣٣٦٨ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ سُلَيْمَانَ، قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ عَلْقَمَةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، أَنَّهُ أُتِيَ فِي امْرَأَةٍ تَزَوَّجَهَا رَجُلٌ فَمَاتَ عَنْهَا وَلَمْ يَفْرِضْ لَهَا صَدَاقًا وَلَمْ يَدْخُلْ بِهَا فَاخْتَلَفُوا إِلَيْهِ قَرِيبًا مِنْ شَهْرٍ لاَ يُفْتِيهِمْ ثُمَّ قَالَ أَرَى لَهَا صَدَاقَ نِسَائِهَا لاَ وَكْسَ وَلاَ شَطَطَ وَلَهَا الْمِيرَاثُ وَعَلَيْهَا الْعِدَّةُ ‏.‏ فَشَهِدَ مَعْقِلُ بْنُ سِنَانٍ الأَشْجَعِيُّ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَضَى فِي بِرْوَعَ بِنْتِ وَاشِقٍ بِمِثْلِ مَا قَضَيْتَ ‏.‏

٣٣٦٩ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ فِرَاسٍ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنْ مَسْرُوقٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، فِي رَجُلٍ تَزَوَّجَ امْرَأَةً فَمَاتَ وَلَمْ يَدْخُلْ بِهَا وَلَمْ يَفْرِضْ لَهَا قَالَ لَهَا الصَّدَاقُ وَعَلَيْهَا الْعِدَّةُ وَلَهَا الْمِيرَاثُ ‏.‏ فَقَالَ مَعْقِلُ بْنُ سِنَانٍ فَقَدْ سَمِعْتُ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَضَى بِهِ فِي بِرْوَعَ بِنْتِ وَاشِقٍ ‏.‏

٣٣٧٠ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ عَلْقَمَةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، مِثْلَهُ ‏.‏

٣٣٧١ - أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ حُجْرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُسْهِرٍ، عَنْ دَاوُدَ بْنِ أَبِي هِنْدٍ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنْ عَلْقَمَةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، أَنَّهُ أَتَاهُ قَوْمٌ فَقَالُوا إِنَّ رَجُلاً مِنَّا تَزَوَّجَ امْرَأَةً وَلَمْ يَفْرِضْ لَهَا صَدَاقًا وَلَمْ يَجْمَعْهَا إِلَيْهِ حَتَّى مَاتَ ‏.‏ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ مَا سُئِلْتُ مُنْذُ فَارَقْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَشَدَّ عَلَىَّ مِنْ هَذِهِ فَأْتُوا غَيْرِي ‏.‏ فَاخْتَلَفُوا إِلَيْهِ فِيهَا شَهْرًا ثُمَّ قَالُوا لَهُ فِي آخِرِ ذَلِكَ مَنْ نَسْأَلُ إِنْ لَمْ نَسْأَلْكَ وَأَنْتَ مِنْ جِلَّةِ أَصْحَابِ مُحَمَّدٍ صلّى اللّه عليه وسلّم بِهَذَا الْبَلَدِ وَلاَ نَجِدُ غَيْرَكَ ‏.‏ قَالَ سَأَقُولُ فِيهَا بِجَهْدِ رَأْيِي فَإِنْ كَانَ صَوَابًا فَمِنَ اللَّهِ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَإِنْ كَانَ خَطَأً فَمِنِّي وَمِنَ الشَّيْطَانِ وَاللَّهُ وَرَسُولُهُ مِنْهُ بُرَآءُ أُرَى أَنْ أَجْعَلَ لَهَا صَدَاقَ نِسَائِهَا لاَ وَكْسَ وَلاَ شَطَطَ وَلَهَا الْمِيرَاثُ وَعَلَيْهَا الْعِدَّةُ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا ‏.‏ قَالَ وَذَلِكَ بِسَمْعِ أُنَاسٍ مِنْ أَشْجَعَ فَقَامُوا فَقَالُوا نَشْهَدُ أَنَّكَ قَضَيْتَ بِمَا قَضَى بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي امْرَأَةٍ مِنَّا يُقَالُ لَهَا بِرْوَعُ بِنْتُ وَاشِقٍ ‏.‏ قَالَ فَمَا رُئِيَ عَبْدُ اللَّهِ فَرِحَ فَرْحَةً يَوْمَئِذٍ إِلاَّ بِإِسْلاَمِهِ ‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget