79- Yolculukta İken De Zifaf Yapılır Mı?
3393- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hayber gazasına çıkmıştı. Hayber’e yakın bir yerde sabah namazını karanlıkta kılmıştı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayvanına bindi. Ebu Talha’da kendi hayvanına bindi. Ben de Ebu Talha’nın binitinin arkasındaydım. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), hayvanını Hayber caddelerine doğru sürdü. Bu arada benim dizim Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in uyluğuna dokunuyordu. Şu anda uyluğunun beyazlığını görür gibiyim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şehre girince:
(Allah en büyüktür. Hayber harab oldu gitti. Biz bir toplumun yurdunu basıp içersine girdik mi uyarılan o kavmin hali yaman olur) buyurdu ve bunu üç defa tekrarladı. Enes diyor ki:
(Hayberliler sabah vakti işlerine gitmek üzere kaleden dışarı çıktılar ve bizi görünce (Abdülaziz’in rivâyetine göre) işte Muhammed diye bağırdılar. (Abdülazizin rivâyetine göre) işte Muhammed’in arkadaşları ve ordusu dediler. Böylece Hayberi ansızın ele geçirdik, esirler toplandı.) Dıhye gelip:
(Ey Allah'ın Peygamberi! Bana alınan esirlerden bir cariye ver) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Git bir cariye al) dedi. Dıhye de Safiyye binti Huyey b. Ahtab’ı aldı. Bir adam Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelip Ey Allah’ın Peygamberi! Dıhye’ye, Kureyza ve Nadir’in hanımefendisi olan Safiyye’yi verdin halbuki o Senden başkasına uygun olmaz. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Her ikisini de çağırınız) buyurdu. Dıhye Safiyye’yi getirdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Safiyye’ye baktı ve Dıhye’ye (Esirler arasından başka bir cariye al) buyurdu. Enes diyor ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Safiyye’yi azâd edip hürriyetine kavuşturdu ve kendisine nikahladı. Ravi Sabit Enes’e dedi ki: Ey Ebu Hazma, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona mehir olarak ne verdi. Enes’te:
(Onu azâd etmeyi mehir saydı ve nikahladı) dedi. Enes diyor ki: Hayber savaşından dönüşte yolculuk devam ederken Ümmü Süleym, Saffiyye’yi Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) için hazırlayıp gece olunca gerdeğe koydu. Böylece düğün yapılmış oldu. Sabah olunca Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Kimin yanında bir şeyi varsa getirsin) buyurdu. Bir sergi yayıldı kimi kurutulmuş peynir, kimi hurma, kimi de yağ getirmişti. Oradaki bu malzemelerle hays yemeği yapıldı ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in düğün yemeği bu olmuş oldu. (Buhârî, Nikah: 61; Müslim, Nikah: 14)
3394- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber dönüşü yolda Safiyye ile gerdeğe girince Hayber yolunda üç gün konakladı ve o da diğer hanımları arasına katıldı. (Buhârî, Nikah: 61; Müslim, Nikah: 14)
3395- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber ile Medine arasındaki yolda Safiyye ile düğün yapıp gerdeğe girince üç gün konakladı. Ben de Müslümanları Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu düğündeki yemeğe davet ettim. Bu düğün ziyafetinde ne et ne de ekmek vardı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir yaygı yayılmasını emretti. Onun üzerine kimi kuru peynir, kimi hurma, kimi de yağ getirip koydu. Bunlardan yapılan yemek te Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in düğün yemeği oldu. Orada hazır bulunanlar Safiyye için, (Ya Mü’minlerin annelerinden biri olur veya Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in cariyesi olarak kalır) dediler. ve yine onlar eğer Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu örtü içine alırsa o mü’minlerin annelerinden olur perde altına almazsa cariye olarak kalır dediler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yola çıkınca Safiyye’yi arkasına oturttu ve kimse görmesin diye perdeledi. (Buhârî, Nikah: 61; Müslim, Nikah: 14)
٧٩ - باب الْبِنَاءِ فِي السَّفَرِ
٣٣٩٣ - أَخْبَرَنَا زِيَادُ بْنُ أَيُّوبَ، قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ابْنُ عُلَيَّةَ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ صُهَيْبٍ، عَنْ أَنَسٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم غَزَا خَيْبَرَ فَصَلَّيْنَا عِنْدَهَا الْغَدَاةَ بِغَلَسٍ فَرَكِبَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم وَرَكِبَ أَبُو طَلْحَةَ وَأَنَا رَدِيفُ أَبِي طَلْحَةَ فَأَخَذَ نَبِيُّ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي زُقَاقِ خَيْبَرَ وَإِنَّ رُكْبَتِي لَتَمَسُّ فَخِذَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَإِنِّي لأَرَى بَيَاضَ فَخِذِ نَبِيِّ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَلَمَّا دَخَلَ الْقَرْيَةَ قَالَ ( اللَّهُ أَكْبَرُ خَرِبَتْ خَيْبَرُ إِنَّا إِذَا نَزَلْنَا بِسَاحَةِ قَوْمٍ فَسَاءَ صَبَاحُ الْمُنْذَرِينَ ) . قَالَهَا ثَلاَثَ مَرَّاتٍ قَالَ وَخَرَجَ الْقَوْمُ إِلَى أَعْمَالِهِمْ - قَالَ عَبْدُ الْعَزِيزِ - فَقَالُوا مُحَمَّدٌ - قَالَ عَبْدُ الْعَزِيزِ وَقَالَ بَعْضُ أَصْحَابِنَا وَالْخَمِيسُ - وَأَصَبْنَاهَا عَنْوَةً فَجَمَعَ السَّبْىَ فَجَاءَ دِحْيَةُ فَقَالَ يَا نَبِيَّ اللَّهِ أَعْطِنِي جَارِيَةً مِنَ السَّبْىِ . قَالَ ( اذْهَبْ فَخُذْ جَارِيَةً ) . فَأَخَذَ صَفِيَّةَ بِنْتَ حُيَىٍّ فَجَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ يَا نَبِيَّ اللَّهِ أَعْطَيْتَ دِحْيَةَ صَفِيَّةَ بِنْتَ حُيَىٍّ سَيِّدَةَ قُرَيْظَةَ وَالنَّضِيرِ مَا تَصْلُحُ إِلاَّ لَكَ . قَالَ ( ادْعُوهُ بِهَا ) . فَجَاءَ بِهَا فَلَمَّا نَظَرَ إِلَيْهَا النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ( خُذْ جَارِيَةً مِنَ السَّبْىِ غَيْرَهَا ) . قَالَ وَإِنَّ نَبِيَّ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَعْتَقَهَا وَتَزَوَّجَهَا . فَقَالَ لَهُ ثَابِتٌ يَا أَبَا حَمْزَةَ مَا أَصْدَقَهَا قَالَ نَفْسَهَا أَعْتَقَهَا وَتَزَوَّجَهَا - قَالَ - حَتَّى إِذَا كَانَ بِالطَّرِيقِ جَهَّزَتْهَا لَهُ أُمُّ سُلَيْمٍ فَأَهْدَتْهَا إِلَيْهِ مِنَ اللَّيْلِ فَأَصْبَحَ عَرُوسًا قَالَ ( مَنْ كَانَ عِنْدَهُ شَىْءٌ فَلْيَجِئْ بِهِ ) . قَالَ وَبَسَطَ نِطَعًا فَجَعَلَ الرَّجُلُ يَجِيءُ بِالأَقِطِ وَجَعَلَ الرَّجُلُ يَجِيءُ بِالتَّمْرِ وَجَعَلَ الرَّجُلُ يَجِيءُ بِالسَّمْنِ فَحَاسُوا حَيْسَةً فَكَانَتْ وَلِيمَةَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم .
٣٣٩٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ نَصْرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ بْنُ سُلَيْمَانَ، قَالَ حَدَّثَنِي أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي أُوَيْسٍ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ بِلاَلٍ، عَنْ يَحْيَى، عَنْ حُمَيْدٍ، أَنَّهُ سَمِعَ أَنَسًا، يَقُولُ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَقَامَ عَلَى صَفِيَّةَ بِنْتِ حُيَىِّ بْنِ أَخْطَبَ بِطَرِيقِ خَيْبَرَ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ حِينَ عَرَّسَ بِهَا ثُمَّ كَانَتْ فِيمَنْ ضُرِبَ عَلَيْهَا الْحِجَابُ .
٣٣٩٥ - أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ حُجْرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ، قَالَ حَدَّثَنَا حُمَيْدٌ، عَنْ أَنَسٍ، قَالَ أَقَامَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم بَيْنَ خَيْبَرَ وَالْمَدِينَةِ ثَلاَثًا يَبْنِي بِصَفِيَّةَ بِنْتِ حُيَىٍّ فَدَعَوْتُ الْمُسْلِمِينَ إِلَى وَلِيمَتِهِ فَمَا كَانَ فِيهَا مِنْ خُبْزٍ وَلاَ لَحْمٍ أَمَرَ بِالأَنْطَاعِ وَأَلْقَى عَلَيْهَا مِنَ التَّمْرِ وَالأَقِطِ وَالسَّمْنِ فَكَانَتْ وَلِيِمَتَهُ فَقَالَ الْمُسْلِمُونَ إِحْدَى أُمَّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ أَوْ مِمَّا مَلَكَتْ يَمِينُهُ فَقَالُوا إِنْ حَجَبَهَا فَهِيَ مِنْ أُمَّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ وَإِنْ لَمْ يَحْجُبْهَا فَهِيَ مِمَّا مَلَكَتْ يَمِينُهُ فَلَمَّا ارْتَحَلَ وَطَّأَ لَهَا خَلْفَهُ وَمَدَّ الْحِجَابَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ النَّاسِ .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.