Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

06/24/22

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 17. Köle Ve Bağışı Hakkındaki Rivâyetler

2832. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğu Rivâyet edildi: «Köle efendisine samîmi davranırsa ve Allah'a karşı ibadetini güzel ifa ederse ona iki kat sevap verilir.» Buharî, Itk, 49/16; Müslim, Eyman, 27/11, no: 43

2833. İmâm-ı Mâlik'e şöyle Rivâyet edildi: Ömer b. Hattab (radıyallahü anh) oğlu Abdullah'ın cariyesinin hür kadınlar gibi giyindiğini görünce kızı Hafsa'nın yanına giderek: «Kardeşinin cariyesinin hür kadınların şekline bürünerek insanlar arasında dolaştığını görmeyeyim» dedi ve bunu hoş karşılamadı.

١٧ - باب مَا جَاءَ فِي الْمَمْلُوكِ وَهِبَتِهِ

٢٨٣٢ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : (إنَّ الْعَبْدَ إِذَا نَصَحَ لِسَيِّدِهِ، وَأَحْسَنَ عِبَادَةَ اللَّهِ، فَلَهُ أَجْرُهُ مَرَّتَيْنِ )(٦١٥).

٢٨٣٣ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، أَنَّهُ بَلَغَهُ، أَنَّ أَمَةً كَانَتْ لِعَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ، رَآهَا عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ وَقَدْ تَهَيَّأَتْ بِهَيْئَةِ الْحَرَائِرِ، فَدَخَلَ عَلَى ابْنَتِهِ حَفْصَةَ فَقَالَ : أَلَمْ أَرَ جَارِيَةَ أَخِيكِ تَجُوسُ النَّاسَ، وَقَدْ تَهَيَّأَتْ بِهَيْئَةِ الْحَرَائِرِ، وَأَنْكَرَ ذَلِكَ عُمَرُ(٦١٦).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 16. Kölelere Yumuşak Davranmak

2829. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu Rivâyet etti: «Normal bir şekilde yedirilip giydirilmesi, kölelerin hakkıdır. Ona gücünün yetmeyeceği iş yaptırılamaz.» Müslim, Eyman, 27/10, no:41.

2830. İmâm-ı Mâlik'e şöyle Rivâyet edildi: Ömer b. Hattab (radıyallahü anh), her cumartesi günü Medine'nin kenar semtlerine gider, bir köleyi gücü yetmeyeceği bir işte çalışırken görürse o işi ona yaptırmazdı.

2831. Ebû Süheyl'in babası Malik, Osman b. Affan (radıyallahü anh)'ı hutbe okurken dinledi. Osman (radıyallahü anh) şöyle diyordu: «Sanatı olmayan cariyeyi kazanç sağlamaya zorlamayın. Siz onu kazanca zorlarsanız, namusunu satarak kazanır. Küçükleri de kazanç sağlamaya zorlamayın. Zira o bulamazsa çalar. Onlardan müstağni kalınız..Helal olan yiyecekleri arayınız.»

١٦ - باب الأَمْرِ بِالرِّفْقِ بِالْمَمْلُوكِ

٢٨٢٩ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، أَنَّهُ بَلَغَهُ، أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( لِلْمَمْلُوكِ طَعَامُهُ وَكِسْوَتُهُ بِالْمَعْرُوفِ، وَلاَ يُكَلَّفُ مِنَ الْعَمَلِ إِلاَّ مَا يُطِيقُ )(٦١٢).

٢٨٣٠ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، أَنَّهُ بَلَغَهُ، أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ كَانَ يَذْهَبُ إِلَى الْعَوَالِي كُلَّ يَوْمِ سَبْتٍ، فَإِذَا وَجَدَ عَبْداً فِي عَمَلٍ لاَ يُطِيقُهُ، وَضَعَ عَنْهُ مِنْهُ(٦١٣).

٢٨٣١ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ عَمِّهِ أبِي سُهَيْلِ بْنِ مَالِكٍ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّهُ سَمِعَ عُثْمَانَ بْنَ عَفَّانَ وَهُوَ يَخْطُبُ وَهُوَ يَقُولُ : لاَ تُكَلِّفُوا الأَمَةَ غَيْرَ ذَاتِ الصَّنْعَةِ الْكَسْبَ, فَإِنَّكُمْ مَتَى كَلَّفْتُمُوهَا ذَلِكَ كَسَبَتْ بِفَرْجِهَا، وَلاَ تُكَلِّفُوا الصَّغِيرَ الْكَسْبَ، فَإِنَّهُ إِذَا لَمْ يَجِدْ سَرَقَ، وَعِفُّوا إِذْ أَعَفَّكُمُ اللَّهُ، وَعَلَيْكُمْ مِنَ الْمَطَاعِمِ بِمَا طَابَ مِنْهَا(٦١٤).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 15. Yolculukta Yapılacak İşler

2827. Halid b. Mâdan merfu olarak Rivâyet ettiği hadisinde der ki: «Allahü teâlâ lütuf sahibidir. Kolaylığı sever, ondan hoşlanır, şiddet ve meşakkate karşı göstermediği yardımı ona gösterir. Siz dilsiz hayvanlara bindiğinizde, onları alışılmış yerlerine indiriniz. Eğer yer kurak ve çorak ise, ilikleri erimeden oradan süratlice geçiriniz. Gece yolculuğunu tercih ediniz. Çünkü gündüz alınamayan yol, gece alınır. Siz yol üzerinde sabaha karşı konaklamaktan sakının. Zira yol hayvanların gelip geçeceği ve yılanların sığınacağı yerdir.» İbn Abdilber der ki: Bu, pekçok yoldan müsned bir hadistir. Bunlar mahfuz pekçok hadistir.

2828. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu Rivâyet etti: «Yolculuk azabdan bir parçadır. Sizden birinin uyumasına, yemesine ve içmesine engel olur. Herhangi biriniz ihtiyacını giderince (işini görünce), ailesine dönmeye acele etsin.» Buhârî, Umre, 26/19; Müslim, İmaret, 33/55, no:179.

١٥ - باب مَا يُؤْمَرُ بِهِ مِنَ الْعَمَلِ فِي السَّفَرِ

٢٨٢٧ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ أبِي عُبَيْدٍ مَوْلَى سُلَيْمَانَ بْنِ عَبْدِ الْمَلِكِ، عَنْ خَالِدِ بْنِ مَعْدَانَ يَرْفَعُهُ : ( إِنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى رَفِيقٌ يُحِبُّ الرِّفْقَ، وَيَرْضَى بِهِ، وَيُعِينُ عَلَيْهِ مَا لاَ يُعِينُ عَلَى الْعُنْفِ، فَإِذَا رَكِبْتُمْ هَذِهِ الدَّوَابَّ الْعُجْمَ، فَأَنْزِلُوهَا مَنَازِلَهَا، فَإِنْ كَانَتِ الأَرْضُ جَدْبَةً فَانْجُوا عَلَيْهَا بِنِقْيِهَا، وَعَلَيْكُمْ بِسَيْرِ اللَّيْلِ، فَإِنَّ الأَرْضَ تُطْوَى بِاللَّيْلِ مَا لاَ تُطْوَى بِالنَّهَارِ، وَإِيَّاكُمْ وَالتَّعْرِيسَ عَلَى الطَّرِيقِ، فَإِنَّهَا طُرُقُ الدَّوَابِّ، وَمَأْوَى الْحَيَّاتِ )(٦١٠).

٢٨٢٨ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ سُمَيٍّ مَوْلَى أبِي بَكْرٍ، عَنْ أبِي صَالِحٍ، عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( السَّفَرُ قِطْعَةٌ مِنَ الْعَذَابِ، يَمْنَعُ أَحَدَكُمْ نَوْمَهُ, وَطَعَامَهُ وَشَرَابَهُ، فَإِذَا قَضَى أَحَدُكُمْ نَهْمَتَهُ مِنْ وَجْهِهِ، فَلْيُعَجِّلْ إِلَى أَهْلِهِ )(٦١١).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 14. Yolculukta Yalnız Bulunmak

2824. Amr b. Şuayb dedesinden şöyle Rivâyet etti: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Tek yolcu şeytandır. Ünsiyet ve iyi davranış hususunda hayırdan uzaktır. Çift yolcu iki şeytandır. Üç tanesi ise bir cemaattir.» Ebu Davud, Cihad, 15/79; Tirmizî, Cihad, 21/4.

2825. Said b. Müseyyeb der ki: Şeytan bir ve iki yolcuya musallat olur. Üç kişi olursa onlara musallat olamaz. Ebu Ömer der ki: Muvatta ravilerinin ittifakıyla mürseldir.

Kasım b. Asbag, Abdurrahman b. Ebi'z-Zinâd-Abdurrahman b. Harmele -Said b. el-Museyyeb - Ebu Hureyre yoluyla mevsul olarak Rivâyet eder.

2826. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) şöyle Rivâyet etti: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)«Allah'a ve ahiret gününe inanan bir kadın için, yanında mahremi olmadan bir gün bir gecelik mesafeye yolculuk yapması helal olmaz,» buyurdu. Buhârî, Taksîru's-Salât, 18/4; Müslim, Hac, 25/74, no: 421

١٤ - باب مَا جَاءَ فِي الْوِحْدَةِ فِي السَّفَرِ لِلرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ

٢٨٢٤ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ حَرْمَلَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ, عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( الرَّاكِبُ شَيْطَانٌ، وَالرَّاكِبَانِ شَيْطَانَانِ، وَالثَّلاَثَةُ رَكْبٌ )(٦٠٧).

٢٨٢٥ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ حَرْمَلَةَ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، أَنَّهُ كَانَ يَقُولُ:  قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( الشَّيْطَانُ يَهُمُّ بِالْوَاحِدِ وَالاِثْنَيْنِ، فَإِذَا كَانُوا ثَلاَثَةً لَمْ يَهُمَّ بِهِمْ )(٦٠٨).

٢٨٢٦ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ أبِي سَعِيدٍ الْمَقْبُرِيِّ، عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ, أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( لاَ يَحِلُّ لاِمْرَأَةٍ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخَرِ، تُسَافِرُ مَسِيرَةَ يَوْمٍ وَلَيْلَةٍ، إِلاَّ مَعَ ذِي مَحْرَمٍ مِنْهَا )(٦٠٩).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 13. Yolculukta Söylenecek Şeyler

2822. İmâm-ı Mâlik'e şöyle Rivâyet edildi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sefere çıkmak maksadıyla ayağını üzengiye koyunca şöyle derdi: «Allah'ın ismiyle! Allahım, seferde sahip sensin, ailem hakkında vekil sensin. Allahım, yeryüzünü bizim için dür ve yolculuğu bize kolaylaştır. Allahım, yolculuğun şiddet ve eziyetlerinden, yolculukta üzüntü verici bir şeye uğramaktan, mal ve çoluk-çocuk bakımından kötü bir manzara ile karşılaşmaktan sana sığınırım.» Bu haber, Afedaftah b. Serafenl, feftfegySaaı Hureyre ve başkalarından.

2823. Hakimin kızı Havle'den şöyle Rivâyet edildi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)«Bir yerde konaklayan bir kimse şöyle desin, buyurdu:

« Yarattığı şeylerin şerrinden Allah'ın tam ve noksansız kelimelerine sığınırım,» çünkü (öyle derse) oradan göç edinceye kadar ona hiç birşey zarar veremez. Müslim, Zikr, 48/16, no, 54,55

١٣ - باب مَا يُؤْمَرُ بِهِ مِنَ الْكَلاَمِ فِي السَّفَرِ

٢٨٢٢ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، أَنَّهُ بَلَغَهُ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم كَانَ إِذَا وَضَعَ رِجْلَهُ فِي الْغَرْزِ، وَهُوَ يُرِيدُ السَّفَرَ يَقُولُ : ( بِاسْمِ اللَّهِ، اللَّهُمَّ أَنْتَ الصَّاحِبُ فِي السَّفَرِ، وَالْخَلِيفَةُ فِي الأَهْلِ، اللَّهُمَّ ازْوِ لَنَا الأَرْضَ، وَهَوِّنْ عَلَيْنَا السَّفَرَ، اللَّهُمَّ إنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ وَعْثَاءِ السَّفَرِ، وَمِنْ كَآبَةِ الْمُنْقَلَبِ، وَمِنْ سُوءِ الْمَنْظَرِ فِي الْمَالِ وَالأَهْلِ )(٦٠٥).

٢٨٢٣ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنِ الثِّقَةِ عِنْدَهُ، عَنْ يَعْقُوبَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الأَشَجِّ, عَنْ بُسْرِ بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ سَعْدِ بْنِ أبِي وَقَّاصٍ، عَنْ خَوْلَةَ بِنْتِ حَكِيمٍ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( مَنْ نَزَلَ مَنْزِلاً فَلْيَقُلْ : أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللَّهِ التَّامَّاتِ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ، فَإِنَّهُ لَنْ يَضُرَّهُ شَيْءٌ حَتَّى يَرْتَحِلَ )(٦٠٦).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 12. Yılanları Öldürmek

2819. Ebû Lübabe'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yuvalarındaki yılanları öldürmeyi yasakladı.

2820. Hazret-i Aişe (radıyallahü anh)'in azatlı cariyesi Sâibe'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) evlerdeki küçük yılanları öldürmeyi yasakladı. Ancak kuyruğu kısa ve sırtında iki beyaz çizgisi olanlar hariç. Çünkü bu iki çeşit yılan, gözün nurunu alır ve kadınların çocuk düşürmesine sebep olurlar. Mürseldir. Sahîhayn'de İbn Ömer, Aişe ve Ebu Lubâbe'den benzeri mevsul hadis vardır: Buhârî, Bedu’l-Halk, 59/15; Müslim, Selâm, 39/37, no: 128-134.

2821. Hişam b. Zühre'nin azatlı kölesi Ebû Sâib der ki: Ebû Said el-Hudrî'nin yanına girdim ve onu namaz kılarken buldum. Namazını eda edinceye kadar oturup onu bekledim. Evinde sedirin altında bir hareket hissettim. Baktım ki bir yılan! Onu öldürmek için ayağa kalktım. Ebû Said «Otur» diye işaret etti. Namazı bitirince evde bir odayı göstererek dedi ki:

« Şu odayı görüyor musun?» Ben de: « Evet» dedim. Ebû Said:

« Orada yeni gerdeğe girmiş bir genç vardı. Bu genç Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber Hendek savaşına katıldı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hendek'de iken, bu genç gelerek, ondan izin istedi ve şöyle dedi:

« Ya Resûlallah ben yeni evliyim, bana izin ver» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona izin verdi ve şöyle emretti:

« Silâhını yanına al. Zira Beni Kurayza'nın sana bir şey yapmalarından korkuyorum.» Genç evine gittiğinde, karısını iki kapı arasında ayakta dururken gördü. Onu vurmak için mızrağa elini uzattı ve ona izzeti nefis galip geldi. Bunun üzerine hanım: «Evine girip içerdekini görmeden acele etme» dedi. Genç de eve girdi yatağının üzerinde kıvrılmış bükülmüş bir yılan gördü. Ona mızrağını sapladı. Sonra dışarı çıkarıp mızrağını eve dikti. Mızrağın ucunda yılan titredi ve genç ölü olarak yere yıkıldı. Genç mi yoksa yılan mı daha önce öldü bilinmiyor. Bu durum Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a anlatılınca şöyle buyurdu:

«Medine'de müslüman olmuş cinler vardır. Onlardan birini görürseniz, üç gün mühlet verin. Ondan sonra isterseniz öldürün. Zira o, şeytandır.»

(29) Müslim, Selâm, 39/37, no:129.

١٢ - باب مَا جَاءَ فِي قَتْلِ الْحَيَّاتِ وَمَا يُقَالُ فِي ذَلِكَ

٢٨١٩ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ أبِي لُبَابَةَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم نَهَى عَنْ قَتْلِ الْحَيَّاتِ الَّتِي فِي الْبُيُوتِ(٦٠٢).

٢٨٢٠ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ سَائِبَةَ مَوْلاَةٍ لِعَائِشَةَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم نَهَى عَنْ قَتْلِ الْجِنَّانِ الَّتِي فِي الْبُيُوتِ، إِلاَّ ذَا الطُّفْيَتَيْنِ وَالأَبْتَرَ، فَإِنَّهُمَا يَخْطِفَانِ الْبَصَرَ، وَيَطْرَحَانِ مَا فِي بُطُونِ النِّسَاءِ(٦٠٣).

٢٨٢١ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ صَيْفِي مَوْلَى ابْنِ أَفْلَحَ، عَنْ أبِي السَّائِبِ مَوْلَى هِشَامِ بْنِ زُهْرَةَ، أَنَّهُ قَالَ : دَخَلْتُ عَلَى أبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ فَوَجَدْتُهُ يُصَلِّي فَجَلَسْتُ أَنْتَظِرُهُ حَتَّى قَضَى صَلاَتَهُ، فَسَمِعْتُ تَحْرِيكاً تَحْتَ سَرِيرٍ فِي بَيْتِهِ، فَإِذَا حَيَّةٌ، فَقُمْتُ لأَقْتُلَهَا، فَأَشَارَ إلِيَّ أَبُو سَعِيدٍ أَنِ اجْلِسْ، فَلَمَّا انْصَرَفَ أَشَارَ إِلَى بَيْتٍ فِي الدَّارِ، فَقَالَ : أَتَرَى هَذَا الْبَيْتَ ؟فَقُلْتُ : نَعَمْ. قَالَ : إِنَّهُ قَدْ كَانَ فِيهِ فَتًى حَدِيثُ عَهْدٍ بِعُرْسٍ، فَخَرَجَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم إِلَى الْخَنْدَقِ، فَبَيْنَا هُوَ بِهِ إِذْ أَتَاهُ الْفَتَى يَسْتَأْذِنُهُ فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ائْذَنْ لِي أُحْدِثُ بِأَهْلِي عَهْداً، فَأَذِنَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَقَالَ : ( خُذْ عَلَيْكَ سِلاَحَكَ، فَإِنِّي أَخْشَى عَلَيْكَ بَنِي قُرَيْظَةَ ). فَانْطَلَقَ الْفَتَى إِلَى أَهْلِهِ، فَوَجَدَ امْرَأَتَهُ قَائِمَةً بَيْنَ الْبَابَيْنِ، فَأَهْوَى إِلَيْهَا بِالرُّمْحِ لِيَطْعُنَهَا، وَأَدْرَكَتْهُ غَيْرَةٌ, فَقَالَتْ : لاَ تَعْجَلْ حَتَّى تَدْخُلَ وَتَنْظُرَ مَا فِي بَيْتِكَ. فَدَخَلَ، فَإِذَا هُوَ بِحَيَّةٍ مُنْطَوِيَةٍ عَلَى فِرَاشِهِ، فَرَكَزَ فِيهَا رُمْحَهُ، ثُمَّ خَرَجَ بِهَا، فَنَصَبَهُ فِي الدَّارِ، فَاضْطَرَبَتِ الْحَيَّةُ فِي رَأْسِ الرُّمْحِ، وَخَرَّ الْفَتَى مَيِّتاً، فَمَا يُدْرَى أَيُّهُمَا كَانَ أَسْرَعَ مَوْتاً، الْفَتَى أَمِ الْحَيَّةُ، فَذُكِرَ ذَلِكَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ : ( إِنَّ بِالْمَدِينَةِ جِنًّا قَدْ، أَسْلَمُوا، فَإِذَا رَأَيْتُمْ مِنْهُمْ شَيْئاً فَآذِنُوهُ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ، فَإِنْ بَدَا لَكُمْ بَعْدَ ذَلِكَ فَاقْتُلُوهُ، فَإِنَّمَا هُوَ شَيْطَانٌ )(٦٠٤).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 11. Doğu Konusundaki Rivâyetler

2817. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) şöyle Rivâyet eder: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurarak doğuya işaret ettiğini gördüm: «İşte fitne buradadır. Şeytanın boynuzunun doğduğu yerde.» Buhârî, Bedu’l-Halk, 59/11; Müslim, Fiten, 52/16, no: 45-49.

2818. İmâm-ı Mâlik'e şöyle Rivâyet edildi: Ömer b. Hattab (radıyallahü anh) Irak'a gitmek isteyince Ka'bül-Ahbar ona:

« Ey Mü'minlerin emiri, Irak'a gitme. Zira sihrin onda dokuzu orada, cinlerin fasıkları orada ve devasız hastalıklar da oradadır.» dedi.

١١ - باب مَا جَاءَ فِي الْمَشْرِقِ

٢٨١٧ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، أَنَّهُ قَالَ : رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يُشِيرُ إِلَى الْمَشْرِقِ وَيَقُولُ : ( هَا إِنَّ الْفِتْنَةَ هَا هُنَا، إِنَّ الْفِتْنَةَ هَا هُنَا، مِنْ حَيْثُ يَطْلُعُ قَرْنُ الشَّيْطَانِ )(٦٠٠).

٢٨١٨ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، أَنَّهُ بَلَغَهُ، أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ أَرَادَ الْخُرُوجَ إِلَى الْعِرَاقِ، فَقَالَ لَهُ كَعْبُ الأَحْبَارِ : لاَ تَخْرُجْ إِلَيْهَا يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ، فَإِنَّ بِهَا تِسْعَةَ أَعْشَارِ السِّحْرِ، وَبِهَا فَسَقَةُ الْجِنِّ، وَبِهَا الدَّاءُ الْعُضَالُ(٦٠١).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 10. Kan Almak Ve Kan Alanın Ücreti

2814. Enes b. Malik (radıyallahü anh) der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kan aldırdı, kanını Ebu Taybe aldı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona bir sa' hurma verilmesini ve memurlarına da onun haracını hafifletmelerini emretti. Buhârî, Buyu, 34/39.

2815. İmâm-ı Mâlik'e şöyle Rivâyet edildi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Bir ilaç hastalığı tedavi ederse, kan almak da onu öyle tedavi eder.» Bu haber, Ebu Hureyre, Enes ve Semura b. Gendub'tan manaca sahihtir.

2816. Harise oğullarından biri olan Ensar'dan İbn Muhayyise kan alan bir adamı ücretle çalıştırmak hususunda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den izin istedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona izin vermedi. Adam, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a «Onu (ücreti) kölelerine yedir» deyinceye kadar izin istemeye devam etti. İbn Abdilber der ki: Yahya ve İbnu’l-Kasım, böylece Rivâyet ederler. Bu yanlıştır, hiçbir bilgin bu konuda şüphe duymaz. Sa'd b. Manisa'nın sahabiliği yokken, oğlu Hiram'ın nasıl olsun? Şüphesiz ki bu hadisi Zührî'den Rivâyet eden Biram b. Sa'd b. Manisa'dır. Bkz. Tirmizî, Buyu, 12/47; İbn Mace, Ticârât, 12/10

١٠ - باب مَا جَاءَ فِي الْحِجَامَةِ وَأُجْرَةِ الْحَجَّامِ

٢٨١٤ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ حُمَيْدٍ الطَّوِيلِ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، أَنَّهُ قَالَ : احْتَجَمَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم، حَجَمَهُ أَبُو طَيْبَةَ، فَأَمَرَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِصَاعٍ مِنْ تَمْرٍ,  وَأَمَرَ أَهْلَهُ أَنْ يُخَفِّفُوا عَنْهُ مِنْ خَرَاجِهِ(٥٩٧).

٢٨١٥ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، أَنَّهُ بَلَغَهُ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( إِنْ كَانَ دَوَاءٌ يَبْلُغُ الدَّاءَ، فَإِنَّ الْحِجَامَةَ تَبْلُغُهُ )(٥٩٨).

٢٨١٦ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنِ ابْنِ مُحَيِّصَةَ الأَنْصَاري أَحَدِ بَنِي حَارِثَةَ، أَنَّهُ اسْتَأْذَنَ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي إِجَارَةِ الْحَجَّامِ، فَنَهَاهُ عَنْهَا، فَلَمْ يَزَلْ يَسْأَلُهُ وَيَسْتَأْذِنُهُ حَتَّى قَالَ : ( اعْلِفْهُ نُضَّاحَكَ ). يَعْنِي رَقِيقَكَ(٥٩٩).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 9. Mekruh Olan İsimler

2812. Yahya b. Said der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sağılır bir deve hakkında:

« Bunu kim sağacak?» diye sorması üzerine, bir zat kalktı. Resûlüllah da ona:

« İsmin ne?» diye sordu. Adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e:

« Mürre» diye cevap verince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

« Otur» dedi. Sonra:

« Bunu kim sağacak?» diye sorunca, başka bir zat kalktı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ona da:

«İsmin ne?» dedi. Adam:

« Harb» diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ona da:

« Otur» dedi. Sonra yine:

« Bunu kim sağacak?» diye sordu. Bu kez başka bir zat kalktı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona da:

«İsmin ne?» diye sordu. Adam da:

« Yeîş» diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

« Sen sağ» buyurdu. Mürsel ve müdaldir. İbn Abdilber, İbn Vehb - İbn Lehîa - el-Haris b. Yezid -Abdurrahman b. Cubeyr. -Yaîş el-Gıfasî yoluyla mevsul olarak Rivâyet eder.

2813. Yahya b. Said'den: Ömer b. Hattab bir zata:

« İsmin ne?» diye sordu. O da

« Cemre» diye cevap verdi. Ömer (radıyallahü anh):

« Kimin oğlusun?» diye sordu.

« Şihab'in oğluyum» dedi. Ömer (radıyallahü anh):

« Kimlerdensin?» diye sordu. O da:

« Huraka'dan» diye cevap verdi. Ömer (radıyallahü anh):

« Evin nerede?» dedi. Adam

« Haratün-Nâr'da» Sıcak veya ateşten taşları yanmış gibi kararmış bir yer anlamında Medine yakınlarında bir mevkii ismi. diye cevap verdi. Ömer (radıyallahü anh):

« Hangisi?» diye sorunca adam:

« Alevlisi» diye cevap verdi. Ömer (radıyallahü anh):

« (Öyle ise) ailene yetiş, yandılar» dedi. Adam:

« Olay, Ömer b. Hattab'ın dediği gibi oldu» dedi. Munkatıdır. Ebu'l-Kasım b. Bişran, Fevâid'inde Musa b. Ukbe - Nafî - İbn Ömer yoluyla mevsul olarak Rivâyet eder

٩ - باب مَا يُكْرَهُ مِنَ الأَسْمَاءِ

٢٨١٢ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ قَالَ لِلَقْحَةٍ تُحْلَبُ : ( مَنْ يَحْلُبُ هَذِهِ ؟ ). فَقَامَ رَجُلٌ، فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( مَا اسْمُكَ ؟)  فَقَالَ لَهُ الرَّجُلُ : مُرَّةُ. فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( اجْلِسْ ). ثُمَّ قَالَ : ( مَنْ يَحْلُبُ هَذِهِ ؟). فَقَامَ رَجُلٌ، فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( مَا اسْمُكَ ؟). فَقَالَ : حَرْبٌ. فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( اجْلِسْ ).  ثُمَّ قَالَ : ( مَنْ يَحْلُبُ هَذِهِ ؟). فَقَامَ رَجُلٌ، فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( مَا اسْمُكَ ). فَقَالَ : يَعِيشُ. فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم (احْلُبْ )(٥٩٥).

٢٨١٣ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ قَالَ لِرَجُلٍ : مَا اسْمُكَ ؟ فَقَالَ : جَمْرَةُ. فَقَالَ : ابْنُ مَنْ ؟ فَقَالَ : ابْنُ شِهَابٍ. قَالَ : مِمَّنْ؟ قَالَ : مِنَ الْحُرَقَةِ. قَالَ : أَيْنَ مَسْكَنُكَ ؟ قَالَ : بِحَرَّةِ النَّارِ. قَالَ : بِأَيِّهَا ؟ قَالَ: بِذَاتِ لَظًى. قَالَ عُمَرُ : أَدْرِكْ أَهْلَكَ فَقَدِ احْتَرَقُوا. قَالَ : فَكَانَ كَمَا قَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ رضى اللّه عنه(٥٩٦).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 8. Uğursuzluktan Sakınmak

2809. Sehl b. Sa'd es-Sâidî (radıyallahü anh)'dan:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)«Uğursuzluk varsa atta, kadında ve evde olur» buyurdu. Buhârî, Cihad, 56/47; Müslim, Selâm, 39/34, no:119.

2810. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'dan:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)«Uğursuzluk evde, kadında ve attadır» buyurdu. Buhârî, Nikâh, 67/17; Müslim, Selâm, 39/34, no:115.

Aslında İslâm uğursuzluk inancını reddeder. Bu üç uğursuz varlığın zikredilmesi iki şekilde yorumlanmıştır:

1) Hazret-i Aişe'nin belirttiğine göre, Rasûlullah bu hadiste cahiliye inanışını dile getirmiş ve "onlar bu üç şeyi uğursuz sayardı" demiştir.

2) Bazı âlimler ise, bu üç şeyin genel hükümden istisna tutulduğunu, bu takdirde onları terketmek gerektiğini söylemişlerdir

2811. Yahya b. Said'den:

Bir kadın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip:

« Ya Resûlallah! Oturduğumuz bir evimiz var. Nüfusumuz kalabalık, malımız çoktu. Şimdi nüfusumuz azaldı, mal yok oldu» deyince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

« O evi uğursuz sayarak terkediniz.» buyurdu. İbn Abdilber der ki; Enes ve başkalarından gelen bir hadistir. Ebu Davud, Tıb, 27/24.

٨ - باب مَا يُتَّقَى مِنَ الشُّؤْمِ

٢٨٠٩ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ أبِي حَازِمِ بْنِ دِينَارٍ، عَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ السَّاعِدِىِّ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( إِنْ كَانَ فَفِي الْفَرَسِ وَالْمَرْأَةِ وَالْمَسْكَنِ ). يَعْنِي الشُّؤْمَ(٥٩٢).

٢٨١٠ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ حَمْزَةَ وَسَالِمٍ ابْنَيْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( الشُّؤْمُ فِي الدَّارِ وَالْمَرْأَةِ وَالْفَرَسِ )(٥٩٣).

٢٨١١ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، أَنَّهُ قَالَ : جَاءَتِ امْرَأَةٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَتْ : يَا رَسُولَ اللَّهِ دَارٌ سَكَنَّاهَا، وَالْعَدَدُ كَثِيرٌ، وَالْمَالُ وَافِرٌ، فَقَلَّ الْعَدَدُ، وَذَهَبَ الْمَالُ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( دَعُوهَا ذَمِيمَةً )(٥٩٤).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 7. Yağ İçerisine Fare Düşmesi Ve Namazdan Önce Yemeğe Başlamak

2807. Nafı'den: İbn Ömer'e akşam yemeği getirilir, bu arada evinde iken imamın kıraatini işitir, yemeğini yiyinceye kadar acele etmezdi.

2808. Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Meymune (radıyallahü anh)'dan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e yağ içerisine düşen farenin durumu sorulunca:

« Fareyi ve etrafında bulunan yağı çıkartıp atınız» buyurdu. Buhârî, Zebâih, 72/34; Şeybanî, 984

٧ - باب مَا جَاءَ فِي الْفَأْرَةِ تَقَعُ فِي السَّمْنِ وَالْبَدْءِ بِالأَكْلِ قَبْلَ الصَّلاَةِ

٢٨٠٧ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ نَافِعٍ، أَنَّ ابْنَ عُمَرَ كَانَ يُقَرَّبُ إِلَيْهِ عَشَاؤُهُ، فَيَسْمَعُ قِرَاءَةَ الإِمَامِ وَهُوَ فِي بَيْتِهِ، فَلاَ يَعْجَلُ عَنْ طَعَامِهِ حَتَّى يَقْضِيَ حَاجَتَهُ مِنْهُ.

٢٨٠٨ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ بْنِ مَسْعُودٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ، عَنْ مَيْمُونَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم سُئِلَ عَنِ الْفَأْرَةِ تَقَعُ فِي السَّمْنِ ؟ فَقَالَ : ( انْزِعُوهَا وَمَا حَوْلَهَا فَاطْرَحُوهُ )(٥٩١).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 6. Koyunlar Hakkındaki Rivâyetler

2803. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)«Küfrün başı doğu taraflarındadır. Büyüklük iddiası ve başkasını küçük görmek deve ve at sahiplerindedir. (Yani çölde yaşayanlardadır.) Vakar ve alçak gönüllülük koyun sahiplerindedir.» Buhârî, Bedu’l-Halk, 59/15; Müslim, İman, 1/21,no:85.

2804. Ebû Said el-Hudri (radıyallahü anh) der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Müslümanın en hayırlı malı, dağ başlarında ve vadilerde arkasında dolaştığı koyunları olacak. O dinine bağlılığı sebebiyle fitnelerden kaçar.» Buhârî, Bed'u’l-Halk, 59/15.

2805. İbn Ömer (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Hiç bir kimse diğerinin davarını izni olmaksızın sağmasın. Sizden biri odasının kendine verilmesini ve deposunun kırılıp yiyeceğinin alınmasını ister mi? Bunun gibi davarlarının memeleri de onların yiyeceklerini depo eder. O halde, hiç bir kimse diğerinin davarını izni olmaksızın sağmasın.» Buhârî, Lukata, 45/8; Müslim, Lukata, 31/2, no:13.

2806. İmâm-ı Mâlike şöyle Rivâyet edildi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)«Koyun gütmemiş hiç bir peygamber yoktur.» buyurdu.

« Sen de mi? Ya Resûlallah!» denilince: « Ben de» buyurdu. Bu duyma (belağ), Abdurrahman b. Avf, Cabir ve Ebu Hureyre'den mevsul olarak gelmiştir: Buhârî, îcare, 37/2

٦ - باب مَا جَاءَ فِي أَمْرِ الْغَنَمِ

٢٨٠٣ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ أبِي الزِّنَادِ، عَنِ الأَعْرَجِ، عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( رَأْسُ الْكُفْرِ نَحْوَ الْمَشْرِقِ، وَالْفَخْرُ وَالْخُيْلاَءُ فِي أَهْلِ الْخَيْلِ وَالإِبِلِ وَالْفَدَّادِينَ أَهْلِ الْوَبَرِ، وَالسَّكِينَةُ فِي أَهْلِ الْغَنَمِ )(٥٨٧).

٢٨٠٤ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أبِي صَعْصَعَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ أَنَّهُ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( يُوشِكُ أَنْ يَكُونَ خَيْرُ مَالِ الْمُسْلِمِ غَنَماً، يَتْبَعُ بِهَا شَعَفَ الْجِبَالِ وَمَوَاقِعَ الْقَطْرِ، يَفِرُّ بِدِينِهِ مِنَ الْفِتَنِ )(٥٨٨).

٢٨٠٥ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ: ( لاَ يَحْتَلِبَنَّ أَحَدٌ مَاشِيَةَ أَحَدٍ بِغَيْرِ إِذْنِهِ، أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَنْ تُؤْتَى مَشْرُبَتُهُ، فَتُكْسَرَ خِزَانَتُهُ، فَيُنْتَقَلَ طَعَامُهُ، وَإِنَّمَا تَخْزُنُ لَهُمْ ضُرُوعُ مَوَاشِيهِمْ أَطْعِمَاتِهِمْ، فَلاَ يَحْتَلِبَنَّ أَحَدٌ مَاشِيَةَ أَحَدٍ إِلاَّ بِإِذْنِهِ )(٥٨٩).

٢٨٠٦ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، أَنَّهُ بَلَغَهُ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( مَا مِنْ نَبِيِّ إِلاَّ قَدْ رَعَى غَنَماً ). قِيلَ : وَأَنْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ : ( وَأَنَا )(٥٩٠).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 5. Köpeklerle İlgili Rivâyetler

2800. Sahabeden Süfyan b. Ebî Züheyr, mescidin kapısında yanındakilere hadis Rivâyet ederek dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle derken işittim:

«Bir kimse bahçesini ve hayvanlarını korumayan bir köpek edinirse, bu köpek o kişinin amelinden her gün bir kırat eksiltir.» Saib:

« Bunu sen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den mi işittin?» diye sorunca, Süfyan:

« Mescidin Rabbine yemin ederim ki evet.» diye cevap verdi. Buharî, Hars, 41/3; Müslim, Musâkat, 22/10, no:61; Şeybanî, 892.

2801. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'den; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Av köpeği veya davar köpeği dışında köpek besleyen kimsenin amelini bu köpek her gün iki kırat eksiltir.» Buhârî, Zebaih, 72/6; Müslim, Musâkat, 22/10, no:50; Şeybanî, 893.

2802. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (başıboş) köpeklerin öldürülmesini emretti. Buhârî, Bed'u’l-Halk, 59/17; Müslim, Musâkat, 22/10, no:43.

٥ - باب مَا جَاءَ فِي أَمْرِ الْكِلاَبِ

٢٨٠٠ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ خُصَيْفَةَ، أَنَّ السَّائِبَ بْنَ يَزِيدَ أَخْبَرَهُ، أَنَّهُ سَمِعَ سُفْيَانَ بْنَ أبِي زُهَيْرٍ، وَهُوَ رَجُلٌ مِنْ أَزْدِ شَنُوءَةَ مِنْ أَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم، وَهُوَ يُحَدِّثُ نَاساً مَعَهُ عِنْدَ بَابِ الْمَسْجِدِ، فَقَالَ : سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ : ( مَنِ اقْتَنَى كَلْباً لاَ يُغْنِي عَنْهُ زَرْعاً وَلاَ ضَرْعاً، نَقَصَ مِنْ عَمَلِهِ كُلَّ يَوْمٍ قِيرَاطٌ ). قَالَ : آنْتَ سَمِعْتَ هَذَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ؟ فَقَالَ : إِي وَرَبِّ هَذَا الْمَسْجِدِ(٥٨٤).

٢٨٠١ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( مَنِ اقْتَنَى كَلْباً إِلاَّ كَلْباً ضَارِياً، أَوْ كَلْبَ مَاشِيَةٍ، نَقَصَ مِنْ عَمَلِهِ كُلَّ يَوْمٍ قِيرَاطَانِ )(٥٨٥).

٢٨٠٢ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَمَرَ بِقَتْلِ الْكِلاَبِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 4. Keler Yemek

2797. Süleyman b. Yesar der ki: Yanında Abdullah b. Abbas (radıyallahü anh) ve Halid b. Velid (radıyallahü anh) olduğu halde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Haris'in kızı Meymune'nin evine girdi. Orada beyaz kelerler görünce:

« Bunlar size nereden geldi?» diye sordu. O da:

« Onu bana kardeşim Haris kızı Hüzeyle hediye etti.» diye cevap verince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Abdullah b. Abbas ve Halid b. Velid'e:

«Yiyin!» buyurdu. Bunun üzerine onlar da:

« Sen de yemez misin Ya Resûlallah?» diye sordular. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da:

« Bana Allah tarafından bir melek topluluğu geliyor (meşgulüm).» dedi. Meymune (radıyallahü anh):

« Ya Resûlallah sana içmen için yanımızda bulunan sütten verelim mi.» deyince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Verin» dedi ve sütü içince şöyle buyurdu: « Bu size nereden geldi?» Meymune:

« Onu bana kız kardeşim Huzeyle hediye etti» diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

« Benden hürriyete kavuşması için izin istediğin cariyen hakkında ne dersin. Onu kız kardeşine ver ve onunla, bakmakla yükümlü olduğun kardeşine sıla-i rahimde bulun. Bu senin için daha hayırlıdır.» Mürseldir. İbn Abdilber der ki: Bukeyr b. el-Eşecc, Süleyman b. Yesar- Meymune yoluyla Rivâyet eder.

2798. Muğire'nin oğlu Halid b. Velid'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber hanımı Meymune (radıyallahü anh)'nin evine girdiğimizde içeriye kızartılmış keler getirildi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona elini uzatınca Meymune'nin evinde bulunan bazı kadınlar, şöyle dediler:

« Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yemek istediği şeyin ne olduğunu ona bildirin.» Bunun üzerine:

« o kelerdir Ya Resûlallah!» denilince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) elini çekti. Ben de:

« Yoksa bu haram mı Ya Resûlallah?» diye sordum. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

« Hayır, fakat o benim kavmimin topraklarında bulunmaz, bu yüzden onu canım çekmedi» buyurdu. Halid der ki: Onu önüme çektim ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in gözü önünde yedim. Buharî, Zebâih, 72/33; Müslim, Sayd, 34/7,no: 43. Bkz. Zurkanî, 44, s.193 (1278 basımı)

2799. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) der ki: Bir zat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e seslenerek şöyle sordu:

«  Ya  Resûlüllah! Keler  hakkında  ne  buyurursun?» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de:

« Onu ne yer, ne de haram ederim» buyurdu. Tirmizî, Et’ime, 23/3 (Bu, sahih-Hasen bir hadistir).

٤ - باب مَا جَاءَ فِي أَكْلِ الضَّبِّ

٢٧٩٧ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أبِي صَعْصَعَةَ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ، أَنَّهُ قَالَ : دَخَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بَيْتَ مَيْمُونَةَ بِنْتِ الْحَارِثِ، فَإِذَا ضِبَابٌ فِيهَا بَيْضٌ، وَمَعَهُ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبَّاسٍ وَخَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ فَقَالَ : ( مِنْ أَيْنَ لَكُمْ هَذَا ؟). فَقَالَتْ : أَهْدَتْهُ لِي أُخْتِي هُزَيْلَةُ بِنْتُ الْحَارِثِ. فَقَالَ لِعَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ وَخَالِدِ بْنِ الْوَلِيدِ : ( كُلاَ ). فَقَالاَ : أَوَلاَ تَأْكُلُ أَنْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَقَالَ : ( إنِّي تَحْضُرُنِي مِنَ اللَّهِ حَاضِرَةٌ ). قَالَتْ مَيْمُونَةُ : أَنَسْقِيكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مِنْ لَبَنٍ عِنْدَنَا ؟ فَقَالَ : ( نَعَمْ ). فَلَمَّا شَرِبَ قَالَ : ( مِنْ أَيْنَ لَكُمْ هَذَا ؟ ). فَقَالَتْ: أَهْدَتْهُ لِي أُخْتِي هُزَيْلَةُ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( أَرَأَيْتِكِ جَارِيَتَكِ الَّتِي كُنْتِ اسْتَأْمَرْتِينِي فِي عِتْقِهَا، أَعْطِيهَا أُخْتَكِ، وَصِلِي بِهَا رَحِمَكِ، تَرْعَى عَلَيْهَا، فَإِنَّهُ خَيْرٌ لَكِ )(٥٨١).

٢٧٩٨ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ أبِي أُمَامَةَ بْنِ سَهْلِ بْنِ حُنَيْفٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ، عَنْ خَالِدِ بْنِ الْوَلِيدِ بْنِ الْمُغِيرَةِ : أَنَّهُ دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بَيْتَ مَيْمُونَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم، فَأُتِيَ بِضَبٍّ مَحْنُوذٍ، فَأَهْوَى إِلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِيَدِهِ. فَقَالَ بَعْضُ النِّسْوَةِ اللاَّتِي فِي بَيْتِ مَيْمُونَةَ : أَخْبِرُوا رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِمَا يُرِيدُ أَنْ يَأْكُلَ مِنْهُ. فَقِيلَ : هُوَ ضَبٌّ يَا رَسُولَ اللَّهِ. فَرَفَعَ يَدَهُ فَقُلْتُ : أَحَرَامٌ هُوَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ؟ فَقَالَ : ( لاَ، وَلَكِنَّهُ لَمْ يَكُنْ بِأَرْضِ قَوْمِي فَأَجِدُنِي أَعَافُهُ ). قَالَ خَالِدٌ: فَاجْتَرَرْتُهُ فَأَكَلْتُهُ، وَرَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَنْظُرُ(٥٨٢).

٢٧٩٩ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ : أَنَّ رَجُلاً نَادَى رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا تَرَى فِي الضَّبِّ ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( لَسْتُ بِآكِلِهِ، وَلاَ بِمُحَرِّمِهِ )(٥٨٣).


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget