Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

12/22/22

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 56. Bâb—Hiçbir Mirasçı Bırakmayarak Ölen Adam

3237. Bize Abdullah b. Yezid rivâyet edip (dedi ki), bize Hayve rivâyet edip (dedi ki), bana Sehm b. Yezid el-Hamravi haber verdi ki, bir adam hiçbir mirasçı bırakmayarak ölmüştü de, kendisi onun hakkında, Halife olan Ömer b. Abdilaziz'e mektup yazmıştı. O da; "mirasını, maaşı kendileriyle birlikte almış olduğu kimselere bölüştürün" diye cevap yazmıştı. Bunun üzerine kendisi de onun mirasını, kâhyalığında maaşı kendileriyle birlikte almış olduğu kimselere dağıtmıştı.

٥٦- باب الرَّجُلِ يَمُوتُ وَلاَ يَدَعُ عَصَبَةً

٣٢٣٧ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنَا حَيْوَةُ قَالَ أَخْبَرَنِى سَهْمُ بْنُ يَزِيدَ الْحَمْرَاوِىُّ : أَنَّ رَجُلاً تُوُفِّىَ وَلَيْسَ لَهُ وَارِثٌ ، فَكَتَبَ فِيهِ إِلَى عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ وَهُوَ خَلِيفَةٌ فَكَتَبَ : أَنِ اقْسِمُوا مِيرَاثَهُ عَلَى مَنْ كَانَ يَأْخُذُ مَعَهُمُ الْعَطَاءَ ، فَقُسِمَ مِيرَاثُهُ عَلَى مَنْ كَانَ يَأْخُذُ مَعَهُمُ الْعَطَاءَ فِى عِرَافَتِهِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 55. Bâb—Vela'yı (Kendi Tarafına) Çekme ('Cerru'l-Vela') Hakkı

3227. Bize Muhammed b. Uyeyne, Ali b. Mushir'den, (O) Eş'as'tan, (O) eş-Şa'bi'den, (O da) Hazret-i Ali, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Zeyd'den (naklen) rivâyet etti ki, onlar şöyle dediler: "Baba, çocuğunun velâ'sını (kendi tarafına) çeker."

3228. Bize Muhammed b. Uyeyne, Ali b. Mushir'den, (O) Eş'as'tan, (O da) eş-Şa'bi'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Dede (torununun) velâ'sını (kendi tarafına) çeker."

3229. Bize Muhammed b. Uyeyne, Ali b. Mushir'den, (O) Eş'as'tan, (O) İbn Sîrîn'den, (O da) Şureyh'ten (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Baba çocuğunun velâ'sım (kendi tarafina) çeker."

3230. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Zekeriyya, Amir'den (naklen) rivâyet etti ki, Ona; hür babası ve hür bir kadından oğulları var iken ölen bir kölenin çocuklarının velâ’sının kime ait olduğu (sorulmuş), O da; "dedenin mevlâlanna aittir" cevabını vermiştir.

3231. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize İsrail, Muğîre'den, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; O, mükâteblik bedelinin yarısını ödemiş ve hür bir kadından bir çocuğa sahip iken ölen mükâteb köle hakkında şöyle dedi: "Ben onun mutlaka çocuğunun velâ'sım (kendi tarafına) çektiği görüşündeyim!"

3232. Bize Süleyman b. Harb rivâyet edip (dedi ki), bize Şu'be, el-Hakem'den, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Şureyh, vermiş olduğu bir hükümden geri dönmezdi. Derken el-Esved O'na nakletmişti ki, Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) şöyle demiş: "Köle erkek, hür kadınla evlenip de (bu kadın ondan) hür çocuklar doğurduğunda, daha sonra da (baba olan bu köle) âzâd olduğunda, (çocukların) velâ'sı babalarının mevlâlanna döner!" Bunun üzerine Şureyh (bu meselede daha önce vermiş olduğu hükümden dönüp) bu hükmü kabul etmişti.

3233. Bize Ya'lâ, el-A'meş'ten, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Hazret-i Ömer demiş ki; "nikâhı altında hür bir kadın bulunan kölenin (bu kadından olacak) çocuğu, annesinin azadlığı sebebiyle âzâd olur. Sonra baba âzâd olunca, (bu çocuğun) velâ'sını (kendi tarafına) çeker."

3234. Bize Müslim rivâyet edip (dedi ki), bize Abdulvaris, Kesir b. Şmzır'den, (O da) Atâ'dan (naklen) rivâyet etti ki; O, kölenin nikahında bulunan hür kadın hakkında şöyle dedi: "(Bu kadının) ondan, köle iken doğurduğu çocuklara gelince, onların velâ'sı kadının nimet sahiplerine aittir", ondan, hür iken doğurduklarına gelince, onların velâ'sı ise kocanın nimet sahiplerine (yani mevlalarına) aittir.

3235. Bize Ca'fer b. Avn, el-A'meş'ten, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Hazret-i Ömer demiş ki: Hür kadın, kölenin nikâhı altında olup da ondan bir oğlan doğurduğunda, bu (oğlan), annesinin azadlığı sebebiyle âzâd olur; velâ'sı da annesinin mevlalarına ait olur. Daha sonra (baba olan) köle âzâd edildiğinde, (çocuğun) velâ'sı babasının mevlalarına çekilir!"

3236. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübarek rivâyet edip (dedi ki), bize Muhammed b. Seleme, İbn İshak'tan, (O) el-Alâ b. Abdırrahman'dan, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Annem, Hurka kabilesinin bir azadlısı idi. Babam Yakûb ise Malik b. Evs İbni'l-Hadesan'ın mükâteb bir kölesi idi. Sonra babam mükâteblik bedelini ödeyip (âzâd olmuştu). Derken birgün (annemin mevlâsı olan) Hurka'lı, Hazret-i Osman'ın huzuruna girip benim için hak -yani maaş- istemişti. Hazret-i Osman'ın yanında da Malik b. Evs vardı. O zaman (Malik); "bu benim azadlımdır" demiş ve ikisi Hazret-i Osman'a davalaşmışlardı. O da onu (yani azadlı için verilecek maaşı) Hurka'lıya hükmetmişti.

٥٥- باب جَرِّ الْوَلاَءِ

٣٢٢٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ عَلِىِّ بْنِ مُسْهِرٍ عَنْ أَشْعَثَ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ عَلِىٍّ وَعُمَرَ وَزَيْدٍ قَالُوا : الْوَالِدُ يَجُرُّ وَلاَءَ وَلَدِهِ.

٣٢٢٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ عَلِىِّ بْنِ مُسْهِرٍ عَنْ أَشْعَثَ عَنِ الشَّعْبِىِّ قَالَ : الْجَدُّ يَجُرُّ الْوَلاَءَ.

٣٢٢٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ عَلِىِّ بْنِ مُسْهِرٍ عَنْ أَشْعَثَ عَنِ ابْنِ سِيرِينَ عَنْ شُرَيْحٍ قَالَ : الْوَالِدُ يَجُرُّ وَلاَءَ وَلَدِهِ.

٣٢٣٠ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّا عَنْ عَامِرٍ فِى مَمْلُوكٍ تُوُفِّىَ وَلَهُ أَبٌ حُرٌّ وَلَهُ بَنُونَ مِنِ امْرَأَةٍ حُرَّةٍ لِمَنْ وَلاَءُ وَلَدِهِ؟ قَالَ : لِمَوَالِى الْجَدِّ.

٣٢٣١ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ فِى مُكَاتَبٍ مَاتَ وَقَدْ أَدَّى نِصْفَ مُكَاتَبَتِهِ وَلَهُ وَلَدٌ مِنِ امْرَأَةٍ أَحْرَارٌ ، قَالَ : مَا أُرَاهُ إِلاَّ قَدْ جَرَّ وَلاَءَ وَلَدِهِ.

٣٢٣٢ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : كَانَ شُرَيْحٌ لاَ يَرْجِعُ عَنْ قَضَاءٍ يَقْضِى بِهِ ، فَحَدَّثَهُ الأَسْوَدُ أَنَّ عُمَرَ قَالَ : إِذَا تَزَوَّجَ الْمَمْلُوكُ الْحُرَّةَ فَوَلَدَتْ أَوْلاَداً أَحْرَاراً ثُمَّ عُتِقَ بَعْدَ ذَلِكَ رَجَعَ الْوَلاَءُ لِمَوَالِى أَبِيهِمْ. فَأَخَذَ بِهِ شُرَيْحٌ.

٣٢٣٣ - حَدَّثَنَا يَعْلَى عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ قَالَ عُمَرُ فِى الْمَمْلُوكِ يَكُونُ تَحْتَهُ الْحُرَّةُ : يُعْتَقُ الْوَلَدُ بِعِتْقِ أُمِّهِ ، فَإِذَا عُتِقَ الأَبُ جَرَّ الْوَلاَءَ.

٣٢٣٤ - حَدَّثَنَا مُسْلِمٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ عَنْ كَثِيرِ بْنِ شِنْظِيرٍ عَنْ عَطَاءٍ فِى الْحُرَّةِ تَحْتَ الْعَبْدِ قَالَ : أَمَّا مَا وَلَدَتْ مِنْهُ وَهُوَ عَبْدٌ فَوَلاَؤُهُمْ لأَهْلِ نِعْمَتِهَا ، وَمَا وَلَدَتْ مِنْهُ وُهُوَ حُرٌّ فَوَلاَؤُهُمْ لأَهْلِ نِعْمَتِهِ.

٣٢٣٥ - حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ قَالَ عُمَرُ : إِذَا كَانَتِ الْحُرَّةُ تَحْتَ الْمَمْلُوكِ فَوَلَدَتْ لَهُ غُلاَماً فَإِنَّهُ يُعْتَقُ بِعِتْقِ أُمِّهِ وَوَلاَؤُهُ لِمَوَالِى أُمِّهِ ، فَإِذَا أُعْتِقَ الأَبُ جَرَّ الْوَلاَءَ إِلَى مَوَالِى أَبِيهِ.

٣٢٣٦ - حَدَّثَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ عَنِ ابْنِ إِسْحَاقَ عَنِ الْعَلاَءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِيهِ قَالَ : كَانَتْ أُمِّى مَوْلاَةً لِلْحُرَقَةِ وَكَانَ أَبِى يَعْقُوبُ مُكَاتَباً لِمَالِكِ بْنِ أَوْسِ بْنِ الْحَدَثَانِ النَّصْرِىِّ ، ثُمَّ إِنَّ أَبِى أَدَّى كِتَابَتَهُ فَدَخَلَ الْحُرَقِىُّ عَلَى عُثْمَانَ فَسَأَلَ لِىَ الْحَقَّ يَعْنِى الْعَطَاءَ وَعِنْدَهُ مَالِكُ بْنُ أَوْسٍ ، فَقَالَ : ذَلِكَ مَوْلاَىَ فَاخْتَصَمَا إِلَى عُثْمَانَ فَقَضَى بِهِ لِلْحُرَقِىِّ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 54. Bâb—Miras Paylarının Ortak Paydadan Fazla Olması (Avl) Hakkında

3225. Bize Muhammed b. Yunus rivâyet edip (dedi ki), bize Süfyân, İbn Cüreyc'den, (O) Atâ'dan, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "(Kur'an'da belirlenmiş) miras payları altıdan ibarettir. Biz onları "avl" ettirmeyiz (arttırmayız)!"

3226. Bize Muhammed b. İmran, Muâviye b. Meysere'den, (O) Şureyh'ten, (O da) Eyyub İbnu'l-Hâris'ten (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: (Kadı) Şureyh'e iki kız ile ana-baba ve kocanın miras meselesi hakkında dava götürülmüş, O da bu hususta hüküm vermişti. Sonra bu koca, camide (Şureyh'ten) şikayetlenmeye başlamıştı. Bunun üzerine Abdullah b. Rabah adam gönderip onu yakalatmış, Şureyh'e de (gelmesi için) haber salmıştı. (Şureyh gelince); "bu (adam hakkında) ne dersin?" demiş, O da şöyle cevap vermişti: "Bu beni zalim bir kişi zannediyor. Ben de onu, şikayetini açığa vuran ve yaygın bir hükmü gizleyen günahkâr biri sanıyorum!" O zaman adam (yani şikâyetçi koca) O'na; "iki kız, ana-baba ve kocanın (miras payları) hakkında ne dersin?" diye sormuş, O da; "malın hepsinin dörtte biri kocanındır. Ana-babaya altıda iki pay vardır. Kalan ise kızındır" karşılığını vermişti. (Bunun üzerine adam); "Öyleyse bana neden noksan verdin?" demiş, (Kadı Şureyh de) şöyle cevap vermişti: "Sana ben noksan vermedin. Sana Allah noksan verdi: Üçte iki pay iki kızın, altıda iki pay ana-babanın, dörtte bir pay kocanındır. Böylece (bu mesele) yedi buçuk paydan ibaret olur. Yani senin miras meselen, artıktır (yani payları ortak paydadan çoktur),"

٥٤- باب فِى عَوْلِ الْفَرَائِضِ

٣٢٢٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ عَنْ عَطَاءٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : الْفَرَائِضُ مِنْ سِتَّةٍ لاَ نُعِيلُهَا.

٣٢٢٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِمْرَانَ حَدَّثَنَا مُعَاوِيَةُ بْنُ مَيْسَرَةَ بْنِ شُرَيْحٍ عَنْ أَيُّوبَ بْنِ الْحَارِثِ قَالَ : اخْتُصِمَ إِلَى شُرَيْحٍ فِى بِنْتَيْنِ وَأَبَوَيْنِ وَزَوْجٍ فَقَضَى فِيهَا ، فَأَقْبَلَ الزَّوْجُ يَشْكُوهُ فِى الْمَسْجِدِ فَأَرْسَلَ إِلَيْهِ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ رَبَاحٍ فَأَخَذَهُ وَبَعَثَ إِلَى شُرَيْحٍ فَقَالَ : مَا يَقُولُ هَذَا؟ قَالَ : هَذَا يَخَالُنِى امْرَأً جَائِراً ، وَأَنَا إِخَالُهُ امْرَأً فَاجِراً يُظْهِرُ الشَّكْوَى ، وَيَكْتُمُ قَضَاءً سَائِراً. فَقَالَ لَهُ الرَّجُلُ : مَا تَقُولُ فِى بِنْتَيْنِ وَأَبَوَيْنِ وَزَوْجٍ؟ فَقَالَ : لِلزَّوْجِ الرُّبُعُ مِنْ جَمِيعِ الْمَالِ ، وَلِلأَبَوَيْنِ السُّدُسَانِ ، وَمَا بَقِىَ فَلِلاِبْنَتَيْنِ. قَالَ : فَلأَىِّ شَىْءٍ نَقَصْتَنِى؟ قَالَ : لَيْسَ أَنَا نَقَصْتُكَ ، اللَّهُ نَقَصَكَ لِلاِبْنَتَيْنِ الثُّلُثَانِ وَلِلأَبَوَيْنِ السُّدُسَانِ وَلِلزَّوْجِ الرُّبُعُ ، فَهِىَ مِنْ سَبْعَةٍ وَنِصْفٍ ، وَيُضْرَبُ فِى نَصِيبِهَا عَائِلَةٌ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 53. Bab—Velâ'nın Satılması

3219. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Süfyân, Abdullah b. Dinar'dan, (O da) İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), velâ'nın satılmasını ve bağışlanmasını yasakladı."

3220. Bize Müslim rivâyet edip (dedi ki), bize Şu'be rivâyet edip (dedi ki), bize Abdullah b. Dinar, İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), velâ'nın satılmasını ve bağışlanmasını yasaklamıştı.

3221. Bize Ya'lâ rivâyet edip (dedi ki), bize Abdulmelik, Atadan rivâyet etti ki; O şöyle demiş: Ben İbn Abbas'ı şöyle derken işittim: "Velâ ne satılır, ne bağışlanır. Velâ, âzâd eden kimseye aittir!"

3222. Bize Ca'fer b. Avn, Saîd'den, (O) Ebû Ma'şer'den, (Oda) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Abdullah dedi ki; "Velâ, neseb akrabalığı gibi bir akrabalıktır. O ne satılır, ne bağışlanır!"

3223. Bize Müslim rivâyet edip (dedi ki), bize Hemmâm rivâyet edip (dedi ki), bize Katâde, el-Hasan ile Saîd İbnu'l-Müseyyeb'den rivâyet etti ki; onlar, velâ'nın satılmasını mekruh görmüşlerdi.

3224. Bize Abdullah b. Saîd rivâyet edip (dedi ki), bize İbn İdris, İbn Cüreyc'den, (O da) Atâ'dan (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: İbn Abbas dedi ki: "Velâ satılmaz. Bir adamın boynundan iki defa kazanç sağlanır mı?"

٥٣- باب بَيْعِ الْوَلاَءِ

٣٢١٩ - إتحاف أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ : نَهَى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَنْ بَيْعِ الْوَلاَءِ وَعَنْ هِبَتِهِ.

٣٢٢٠ - حَدَّثَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ دِينَارٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ : أَنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- نَهَى عَنْ بَيْعِ الْوَلاَءِ وَعَنْ هِبَتِهِ.

٣٢٢١ - حَدَّثَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ عَنْ عَطَاءٍ قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ يَقُولُ : لاَ يُبَاعُ الْوَلاَءُ وَلاَ يُوهَبُ ، وَالْوَلاَءُ لِمَنْ أَعْتَقَ.

٣٢٢٢ - حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ عَنْ سَعِيدٍ عَنْ أَبِى مَعْشَرٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ : الْوَلاَءُ لُحْمَةٌ كَلُحْمَةِ النَّسَبِ لاَ يُبَاعُ وَلاَ يُوهَبُ.

٣٢٢٣ - حَدَّثَنَا مُسْلِمٌ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ عَنِ الْحَسَنِ وَسَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ : أَنَّهُمَا كَرِهَا بَيْعَ الْوَلاَءِ.

٣٢٢٤ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا ابْنُ إِدْرِيسَ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ عَنْ عَطَاءٍ قَالَ قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ : لاَ يُبَاعُ الْوَلاَءُ أَيُؤْكَلُ بِرَقَبَةِ رَجُلٍ مَرَّتَيْنِ؟


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 52. Bâb—Velâ'dan Kadınlara Ait Olanlar

3203. Bize Ya'lâ b. Ubeyd rivâyet edip (dedi ki), bize Abdulmelik, Atâ'dan rivâyet etti ki, O'na, ölen ve geriye, oğulları ve kızları bulunan mükâteb bir köle bırakan adam hakkında; (bu mükâtebin) velasından (ölenin) hanımlarına birşey var mıdır? diye sorulmuş da, O şöyle cevap vermiş: "Hanımları, (bu mükâtebin) üzerine mükâteblikten dolayı düşen borca mirasçı olurlar. Vela, kadınların mükâteblik anlaşması yaptılan veya âzâd ettikleri şeyler dışında, kadınlara değil, erkeklere ait olur!"

3204. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Şerîk, Leys'ten, (O da) Tâvûs'tan (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Kadınlar veladan sadece âzâd ettikleri şeye veya âzâd ettikleri kimselerin âzâd ettiği şeye mirasçı olurlar!"

3205. Bize Muhammed b. İsa rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Süfyân, Ma'mer'den, (O da) Yahya b. Ebi Kesir'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Bir adam ölmüş ve geriye mükâteb bir köle bırakmış. Sonra bu mükâteb de ölmüş ve geriye bir miktar mal bırakmış. O zaman İbnu'l-Müseyyeb ile Ebû Seleme b. Abdirrahman, bu (kölenin) mükâtebliğinden geriye kalan miktarı efendisinin erkek ve kız çocuklarına mirastaki paylarına göre taksim etmiş. Mükâteblik (bedelinin ödenmesinden sonra) artan malı ise, efendisinin kız çocuklarına değil, sadece erkek çocuklarına ait kılmış!

3206. Bize Muhammed b. İsa haber verip (dedi ki), bize Abdüsselam b. Harb, el-A'meş'ten, (O) İbrahim'den, (O da) Hazret-i Ömer, Hazret-i Ali ve Hazret-i Zeyd'den (naklen) rivâyet etti ki, onlar; "velâ hakkı en yakınındır" dediler. Onlar kadınları velâ'dan da sadece âzâd ettikleri veya mükâteblik andlaşması yaptıkları şeye mirasçı kılarlardı.

3207. Bize Muhammed b. İsa rivâyet edip (dedi ki), bize İsmail b. İbrahim, Halid'den, (O da) Ebû Kılâbe'den (naklen) rivâyet etti ki.... [HA]

3208. (Dârimî dedi ki); bize İbn Vehb Yunûs'tan, (O) ez-Zühri'den, (O da) Saîd İbnu'l-Müseyyeb'den (naklen) rivâyet etti ki... [HA]

3209. (Dârimî dedi ki); bize İbn Ebi'z-Zinâd babasından, (O da) Süleyman b. Yesâr'dan (naklen) rivâyet etti ki; onlar (yani Ebû Kılâbe, Saîd ve Süleyman) şöyle dediler: "Kadınlar velâ'dan sadece âzâd ettileri veya mükâteblik andlaşması yaptıkları şeye mirasçı olurlar!"

3210. Bize Muhammed b. İsa, Muaz'dan, (O) el-Eş'as'tan, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Kadınlar velâ'dan sadece âzâd ettikleri veya âzâd ettikleri kimselerin âzâd ettiği şeye mirasçı olurlar; fakat lânetleşen kadın hariç! Çünkü o, babasının kendisine ait olmadığını söylediği çocuğunun âzâd ettiği kimseye mirasçı olur."

3211. Bize Muhammed b. İsa rivâyet edip (dedi ki), bize İbn Vehb, Yunûs'tan, (O) ez-Zühri'den, (O) Salim'den, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki; Hazret-i Ömer'in azadlılanna, Hazret-i Ömer'in kızları değil, sadece o (yani Salim'in babası İbn Ömer) mirasçı olurdu.

3212. Bize Amr b. Avn, Halid b. Abdillah'tan, (O) Halid el-Hazza'dan, (O da) Ebû Kılâbe'den (naklen) haber verdi ki; O, ölen ve geriye oğullarını bırakan, onların da malını ve azadlılarını miras aldıkları, sonra da oğullarının öldüğü kadın hakkında şöyle dedi: "Velâ hakkı, kadının asabesine döner!"

3213. Bize Ubeydullah, İsrail'den, (O da) Mansur'dan (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle demiş: Ben İbrahim'e; bir kölesiyle mükâtebe sözleşmesi yapan, sonra ölen ve geriye erkek, kız çocuklar bırakan bir adamın durumunu sordum da, O şöyle cevap verdi: "(Velâ hakkı) kızlara değil, sadece erkeklere aittir!"

3214. Bize Ebu'n-Nu'man rivâyet edip (dedi ki), bize Vuheyb rivâyet edip (dedi ki), bize Yunus, el-Hasan'dan rivâyet etti ki; O, ölen ve geriye azadlı bırakan kadın hakkında şöyle derdi: "Velâ hakkı oğullarına aittir. Onlar ölünce (velâ), kadının asabesine döner."

3215. Bize Saîd b. Âmir rivâyet edip (dedi ki), bize Şu'be, Muğîre'den, (O da) İbrahim'den (naklen) haber verdi ki; O şöyle dedi: "Kendilerinin bizzat âzâd ettiklerinin dışında, veladan kadınlara hiçbir şey yoktur."

3216. Bize Saîd b. Âmir, İbn Avn'dan, (O da) Muhammed'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Ömer'in bir azadlısı ölmüştü de Ömer'in oğlu (Abdullah), Zeyd b. Sabit'e sorup; "bu (azadlının) mirasından Ömer'in kızlarına birşey var mı?" demişti. O da şöyle cevap vermişti: "Onlar için birşey olacağı görüşünde değilim. (Ama) onlara (birşey) vermeyi dilersen, verebilirsin!"

3217. Bize Abdullah b. Saîd rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Usâme, Hişam'dan, (O da) basından (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Velâ'yı, mirası elde eden kimse elde eder!"

3218. Bize Abdullah b. Saîd rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Halid rivâyet edip (dedi ki), bize Yahya, Ebû Bekir b. Amr b. Hazm'dan (naklen) rivâyet etti ki, Muharib kabilesinden bir kadın, kölesinin velâ'ını Abdurrahman b. Amr b. Hazm'a bağışlamış. Derken (kadın) ölmüş. Bunun üzerine (kadının akrabası olan) mevlâlar Hazret-i Osman'a dava etmişler. Hazret-i Osman da, (azadlı köleden) söylemiş olduğu şeye dair delil istemiş. (Ravi sözüne devamla) dedi ki: O da delil getirmiş. O zaman Hazret-i Osman ona; "git de dilediğin kimse ile mevlâlık (hükmi akrabalık) bağı kur" demiş. (Bu olayı nakleden) Ebû Bekir dedi ki: "O da Abdurrahman b. Amr b. Hazm ile mevlâlık bağı kurmuş."

٥٢- باب مَا لِلنِّسَاءِ مِنَ الْوَلاَءِ

٣٢٠٣ - أَخْبَرَنَا يَعْلَى بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ عَنْ عَطَاءٍ فِى الرَّجُلِ يَمُوتُ وَيَتْرُكُ مُكَاتَباً وَلَهُ بَنُونَ وَبَنَاتٌ أَيَكُونُ لِلنِّسَاءِ مِنَ الْوَلاَءِ شَىْءٌ؟ قَالَ : تَرِثُ النِّسَاءُ مِمَّا عَلَى ظَهْرِهِ مِنْ مُكَاتَبَتِهِ ، وَيَكُونُ الْوَلاَءُ لِلرِّجَالِ دُونَ النِّسَاءِ إِلاَّ مَا كَاتَبْنَ أَوْ أَعْتَقْنَ.

٣٢٠٤ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ عَنْ لَيْثٍ عَنْ طَاوُسٍ قَالَ : لاَ يَرِثُ النِّسَاءُ مِنَ الْوَلاَءِ إِلاَّ مَا أَعْتَقْنَ أَوْ أَعْتَقَ مَنْ أَعْتَقْنَ.

٣٢٠٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا أَبُو سُفْيَانَ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِى كَثِيرٍ قَالَ : تُوُفِّىَ رَجُلٌ وَتَرَكَ مُكَاتَباً ثُمَّ مَاتَ الْمُكَاتَبُ وَتَرَكَ مَالاً فَجَعَلَ ابْنُ الْمُسَيَّبِ وَأَبُو سَلَمَةَ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ مَا بَقِىَ مِنْ مُكَاتَبَتِهِ بَيْنَ بَنِى مَوْلاَهُ ، الرِّجَالُ وَالنِّسَاءُ عَلَى مِيرَاثِهِمْ ، وَمَا فَضَلَ مِنَ الْمَالِ بَعْدَ كِتَابَتِهِ فَلِلرِّجَالِ مِنْهُمْ مِنْ بَنِى مَوْلاَهُ دُونَ النِّسَاءِ.

٣٢٠٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا عَبْدُ السَّلاَمِ بْنُ حَرْبٍ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عُمَرَ وَعَلِىٍّ وَزَيْدٍ أَنَّهُمْ قَالُوا : الْوَلاَءُ لِلْكُبْرِ ، وَلاَ يَرِثُونَ النِّسَاءَ مِنَ الْوَلاَءِ إِلاَّ مَا أَعْتَقْنَ أَوْ كَاتَبْنَ.

٣٢٠٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ خَالِدٍ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ ح

٣٢٠٨ - وَحَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ عَنْ يُونُسَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ ح

٣٢٠٩ - وَحَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى الزِّنَادِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ أَنَّهُمْ قَالُوا : لاَ تَرِثُ النِّسَاءُ مِنَ الْوَلاَءِ إِلاَّ مَا أَعْتَقْنَ أَوْ كَاتَبْنَ.

٣٢١٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا مُعَاذٌ عَنْ أَشْعَثَ عَنِ الْحَسَنِ قَالَ : لاَ تَرِثُ النِّسَاءُ مِنَ الْوَلاَءِ إِلاَّ مَا أَعْتَقْنَ أَوْ أَعْتَقَ مَنْ أَعْتَقْنَ إِلاَّ الْمُلاَعَنَةُ ، فَإِنَّهَا تَرِثُ مَنْ أَعْتَقَ ابْنَهَا وَالَّذِى انْتَفَى مِنْهُ أَبُوهُ.

٣٢١١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ عَنْ يُونُسَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ سَالِمٍ عَنْ أَبِيهِ : أَنَّهُ كَانَ يَرِثُ مَوَالِىَ عُمَرَ دُونَ بَنَاتِ عُمَرَ.

٣٢١٢ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ عَنْ خَالِدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ خَالِدٍ الْحَذَّاءِ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ فِى امْرَأَةٍ مَاتَتْ وَتَرَكَتْ بَنِيهَا فَوَرِثُوهَا مَالاً وَمَوَالِىَ ، ثُمَّ مَاتَ بَنُوهَا ، قَالَ : يَرْجِعُ الْوَلاَءُ إِلَى عَصَبَةِ الْمَرْأَةِ.

٣٢١٣ - حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ مَنْصُورٍ قَالَ : سَأَلْتُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ رَجُلٍ كَاتَبَ عَبْداً لَهُ ثُمَّ مَاتَ وَتَرَكَ وَلَداً رِجَالاً وَنِسَاءً ، قَالَ : لِلذُّكُورِ دُونَ الإِنَاثِ.

٣٢١٤ - حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ أَخْبَرَنَا يُونُسُ عَنِ الْحَسَنِ أَنَّهُ كَانَ يَقُولُ فِى امْرَأَةٍ مَاتَتْ وَتَرَكَتْ مَوْلًى قَالَ : الْوَلاَءُ لِبَنِيهَا ، فَإِذَا مَاتُوا رَجَعَ إِلَى عَصَبَتِهَا.

٣٢١٥ - حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : لَيْسَ لِلنِّسَاءِ مِنَ الْوَلاَءِ شَىْءٌ إِلاَّ مَا أَعْتَقَتْ هِىَ بِنَفْسِهَا.

٣٢١٦ - حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ عَنِ ابْنِ عَوْنٍ عَنْ مُحَمَّدٍ قَالَ : مَاتَ مَوْلًى لِعُمَرَ فَسَأَلَ ابْنُ عُمَرَ زَيْدَ بْنَ ثَابِتٍ فَقَالَ : هَلْ لِبَنَاتِ عُمَرَ مِنْ مِيرَاثِهِ شَىْءٌ؟ قَالَ : مَا أَرَى لَهُنَّ شَيْئاً ، وَإِنْ شِئْتَ أَنْ تُعْطِيَهُنَّ أَعْطَيْتَهُنَّ.

٣٢١٧ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ هِشَامٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ : يُحْرِزُ الْوَلاَءَ مَنْ يُحْرِزُ الْمِيرَاثَ.

٣٢١٨ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا أَبُو خَالِدٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ أَبِى بَكْرِ بْنِ عَمْرِو بْنِ حَزْمٍ : أَنَّ امْرَأَةً مِنْ مُحَارِبٍ وَهَبَتْ وَلاَءَ عَبْدِهَا لِنَفْسِهِ فَأَعْتَقَتْهُ ، فَوَهَبَ وَلاَءَ نَفْسِهِ لِعَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَمْرِو بْنِ حَزْمٍ ، وَمَاتَتْ فَخَاصَمَتِ الْمَوَالِى إِلَى عُثْمَانَ فَدَعَا عُثْمَانُ الْبَيِّنَةَ عَلَى مَا قَالَ ، قَالَ : فَأَتَى الْبَيِّنَةُ. فَقَالَ لَهُ عُثْمَانُ : اذْهَبْ فَوَالِ مَنْ شِئْتَ. قَالَ أَبُو بَكْرٍ : فَوَالَى عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ عَمْرِو بْنِ حَزْمٍ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 51. Bab—İki Kişi Arasında Ortak Olupta Bunlardan Bîrinin, Payını Âzâd Ettiği Köle Hakkında

3198. Bize Muhammed b. İsa rivâyet edip (dedi ki), bize Huşeym rivâyet edip (dedi ki), bize Yunus, el-Hasan'dan (naklen) haber verdi ki... [HA]

3199. (Dârimî dedi ki), bize Cerir Ebân b. Teğlib'den, (O da) el-Hakem'den (naklen) ve Ebû Nuaym da rivâyet ettiler ki, onlar (yani el-Hasan ile el-Hakem) şöyle dediler: "(İki kişinin ortak bir kölesi olur da bunlardan biri payını âzâd ettiğinde, payını âzâd eden efendi, ortağının payını ödemeyi de) üstlenirse, velâ ona ait olur. Eğer, (diğer efendinin payını ödemek için) kölenin çalışıp kazanç sağlaması istenirse, velâ (efendiler) arasında ortak olur."

3200. Bize Ya'lâ ve İbrahim rivâyet edip şöyle dediler: Bize Zekeriyya, Amir'den rivâyet etti ki; O, iki kişi arasında ortak olup da bunlardan birinin payını âzâd etmiş olduğu köle hakkında şöyle demiş: "(Payını âzâd eden, ortağının payının bedelini de ödeyerek kölenin) azadlığını tamamlar. Şayet (payını âzâd edenin, ortağının payını ödeyecek) malı yoksa, âdil bir fiyatla (ortağın) yarı payını ödemesi için kölenin çalışıp kazanç sağlaması istenir. Velâ da âzâd edene ait olur!"

3201. Bize Hârûn b. Muaviye, Ebû Süfyân el-Ma'meri'den, (O) Ma'mer'den, (O) İbn Tâvûs'tan, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki; O, iki kişi arasında ortak olup da bunlardan birinin payım âzâd ettiği, diğerinin (âzâd etmeyip) tuttuğu köle hakkında şöyle dedi: "Mirası ikisinin arasında ortaktır!"

3202. Bize Hârûn, Ebû Süfyân'dan, (O) Ma'mer'den, (O da) ez-Zühri'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "(Bir önceki haberde sözü geçen kölenin) mirası (ondaki payım âzâd etmeyip) tutan (ortağa) aittir!" Katâde ise şöyle demiştir: "Onun (mirası) tamamını âzâd edene aittir. (Diğer ortağının payının) bedeleni (ödemek) de ona düşer. Kûfeli âlimler de bu görüşü benimsiyorlar!"

٥١- باب فِى الْعَبْدِ يَكُونُ بَيْنَ الرَّجُلَيْنِ فَيَعْتِقُ أَحَدُهُمَا نَصِيبَهُ

٣١٩٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ أَخْبَرَنَا يُونُسُ عَنِ الْحَسَنِ ح

٣١٩٩ - وَحَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ أَبَانَ بْنِ تَغْلِبَ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ أَنَّهُمَا قَالاَ : إِنْ ضَمِنَ كَانَ الْوَلاَءُ لَهُ ، وَإِنِ اسْتَسْعَى الْعَبْدُ كَانَ الْوَلاَءُ بَيْنَهُمْ.

٣٢٠٠ - حَدَّثَنَا يَعْلَى وَأَبُو نُعَيْمٍ قَالاَ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّا عَنْ عَامِرٍ فِى عَبْدٍ بَيْنَ رَجُلَيْنِ أَعْتَقَ أَحَدُهُمَا نَصِيبَهُ قَالَ : يُتَمَّمُ عِتْقُهُ ، فَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ مَالٌ اسْتُسْعِىَ الْعَبْدُ فِى النِّصْفِ بِقِيمَةِ عَدْلٍ ، وَالْوَلاَءُ لِمَنْ أَعْتَقَ.

٣٢٠١ - حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ مُعَاوِيَةَ عَنْ أَبِى سُفْيَانَ الْمَعْمَرِىِّ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ ابْنِ طَاوُسٍ عَنْ أَبِيهِ فِى عَبْدٍ بَيْنَ رَجُلَيْنِ أَعْتَقَ أَحَدُهُمَا نَصِيبَهُ وَأَمْسَكَهُ الآخَرُ ، قَالَ : مِيرَاثُهُ بَيْنَهُمَا.

٣٢٠٢ - حَدَّثَنَا هَارُونُ عَنْ أَبِى سُفْيَانَ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ : مِيرَاثُهُ لِلَّذِى أَمْسَكَهُ. وَقَالَ قَتَادَةُ : هُوَ لِلْمُعْتِقِ كُلُّهُ وَثَمَنُهُ عَلَيْهِ ، وَيَقُولُهُ أَهْلُ الْكُوفَةِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 50. Bâb—Vela'nın (Hükmi Akrabalığın) Mirası

3195. Bize Ahmed b. Abdillah rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Şihâb, eş-Şeybani'den, (O da) eş-Şa'bi'den (naklen) rivâyet etti ki; O, bir kadınla evlenen, sonra kendisinden bir çocuğu olduğu halde onu boşayan köle hakkında şöyle dedi: "Eğer (çocuğun annesi) hür ise, (çocuğun) nafakası annesine düşer. Eğer o (yani bebek) köle ise, (nafakası) mevlâlarına düşer.

3196. Bize Muhammed b. İsa rivâyet edip (dedi ki), bize Huşeym rivâyet edip (dedi ki), bize Zekeriyya, Amir'den (naklen) rivâyet etti ki... [HA]

3197. (Dârimî dedi ki), bize Cerir de Muğîre'den, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; onlar (yani Amir ile İbrahim) şöyle dediler: "(Birkaç kişinin ortak kölesi olup da bunlar tarafından âzâd edilen kimsenin) velâ'sı ilk önce âzâd edene aittir."

٥٠- باب مِيرَاثِ الْوَلاَءِ

٣١٩٥ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا أَبُو شِهَابٍ عَنِ الشَّيْبَانِىِّ عَنِ الشَّعْبِىِّ فِى الْعَبْدِ يَتَزَوَّجُ الْمَرْأَةَ ثُمَّ يُطَلِّقُهَا وَلَهُ مِنْهَا وَلَدٌ ، قَالَ : إِنْ كَانَتْ حُرَّةً فَالنَّفَقَةُ عَلَى أُمِّهِ ، وَإِنْ كَانَ عَبْداً - يَعْنِى الصَّبِىَّ - فَعَلَى مَوَالِيهِ.

٣١٩٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ أَخْبَرَنَا زَكَرِيَّا عَنْ عَامِرٍ ح

٣١٩٧ - وَحَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ أَنَّهُمَا قَالاَ : وَلاَؤُهُ لِمَنْ بَدَأَ بِالْعِتْقِ أَوَّلَ مَرَّةٍ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 49. Bâb—Köle Kadınla Evlenen Hür Erkek Hakkında

3194. Bize Yezid b. Hârûn rivâyet edip (dedi ki), bize Yahya, Saîd'den (naklen) rivâyet etti ki, Hazret-i Ömer şöyle demiş: "Hangi hür erkek, £öle bir kadınla evlenirse, yarısını köle edinmiş olur. Hangi köle erkek de hür bir kadınla evlenirse, o da yarısını âzâd etmiş olur!" Ebû Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: (Hazret-i Ömer, "yarı" kelimesiyle) çocuğu kastediyor.

٤٩- باب فِى الْحُرِّ يَتَزَوَّجُ الأَمَةَ

٣١٩٤ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ سَعِيدٍ أَنَّ عُمَرَ قَالَ : أَيُّمَا حُرٍّ تَزَوَّجَ أَمَةً فَقَدْ أَرَقَّ نِصْفَهُ ، وَأَيُّمَا عَبْدٍ تَزَوَّجَ حُرَّةً فَقَدْ أَعْتَقَ نِصْفَهُ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : يَعْنِى الْوَلَدَ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 48. Bâb—Mükâteb'in Velâsı Hakkında

3193. Bize Hârûn b. Muaviye, Ebû Süfyân'dan, (O) Ma'mer'den, (O da) Ebû Katâde'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: İki mükâteb'den biri diğerini, bu (onu) efendisinden, o da (bunu) efendisinden satın aldığında; satış, ilk satın alanın hakkıdır. (Dolayısıyla, ikinci mükâteb bedelini ona ödeyip hür olacağından, onun velâ'sı da ilk satın alan mükâteb'e ait olur). Medine âlimleri ise; "(ikinci mükâteb'in) velâ'sı (onu) satın alan (birinci mükâteb'in) efendisine aittir" deyip, şu açıklamayı yaparlar:

"Bu (yani birinci mükâteb, ikinci) mükâteb'e düşen (borcu) satın almıştır. Bu sebeple velâ, efendinindir!"

٤٨- باب فِى وَلاَءِ الْمُكَاتَبِ

٣١٩٣ - حَدَّثَنِى هَارُونُ بْنُ مُعَاوِيَةَ عَنْ أَبِى سُفْيَانَ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ قَتَادَةَ قَالَ : إِذَا ابْتَاعَ الْمُكَاتَبَانِ أَحَدُهُمَا الآخَرَ هَذَا هَذَا مِنْ سَيِّدِهِ ، وَهَذَا هَذَا مِنْ سَيِّدِهِ فَالْبَيْعُ لِلأَوَّلِ ، وَيَقُولُ أَهْلُ الْمَدِينَةِ : الْوَلاَءُ لِسَيِّدِ الْبَائِعِ ، وَيَقُولُونَ : إِنَّمَا ابْتَاعَ هَذَا مَا عَلَى الْمُكَاتَبِ فَالْوَلاَءُ لِلسَّيِّدِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 47. Bâb—Bebeğin Mirası

3185. Bize Yezid b. Hârûn haber verip (dedi ki), bize el-Eş as, Ebu'z-Zübeyr'den, (O da) Câbir b. Abdillahtan (naklen) haber verdi ki; O şöyle dedi: "Bebek doğduğunda bağırır, ağlar (ve sonra da ölürse), mirasçı olur ve namazı kılınır."

3186. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Şerîk, Ebû İshak'tan, (O) Atâ'dan, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Bebek doğduğunda bağırır, ağlar (ve sonra da ölürse), mirasçı olur ve namazı kılınır."

3187. Bize Mâlik b. İsmail rivâyet edip (dedi ki), bize İsrail, Simâk'tan, (O) İkrime'den, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Meryem oğlu İsa (aleyhisselam) dışında, doğan hiç kimse yoktur ki, doğduğunda bağırmış, ağlamış olmasın! (Doğan kimsenin) doğduğunda bağırması ve ağlaması, şeytanın onun karnını sıkmasından dolayıdır. Bu sebeple o bağırır!"

3188. Bize Yahya b. Hassan rivâyet edip (dedi ki), bize Yahya -ki O, İbn Hamza'dır-, Zeyd b. Vâkıd'den, (O da) Mekhûl'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuş: "Doğan çocuk, canlı olarak doğsa da, (doğumundan sonra hemen ölmesi halinde), doğduğunda çığlıkla bağırmadıkça, ağlamadıkça mirasçı olamaz. "

3189. Bize Ya'lâ rivâyet edip (dedi ki), bize Muhammed b. İshak, Atâ'dan, (O da) Câbir'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Doğan çocuk doğduğunda bağırır, ağlar (ve sonra da ölürse), namazı kılınır ve mirasçı olur."

3190. Bize Abdullah b. Muhammed rivâyet edip (dedi ki), bize Ma'n, İbn Ebi Zi'b'den, (O da) ez-Zühri'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Ben, (çocuğun) doğduğunda aksırmasının, bağırma/ağlama (istihlâl) sayılacağı görüşündeyim."

3191. Bize Ebu'n-Nu'man rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Avâne, Mupre'den, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Çocuk doğduğunda bağırmadıkça/ağlamadıkça mirasçı yapılmaz. Ona, doğduğunda bağırmadıkça/ağlamadıkça namaz da kılınmaz. Şu halde o doğduğunda bağırır, ağlar (ve sonra da ölürse), namazı kılınır, mirasçı yapılır; (öldürülür ise) diyeti tam diyet yapılır."

3192. Bize Abdullah b. Salih rivâyet edip (dedi ki), bana el-Leys rivâyet edip (dedi ki), bana Yunus, İbn Şihâb'dan rivâyet etti ki... Ve O'na düşük çocuğun durumunu sormuştuk da, O şöyle cevap vermişti: "Ona namaz kılınmaz. Doğan hiçbir çocuğa da, doğduğunda çığlıkla bağırmadıkça/ağlamadıkça namaz kılınmaz."

٤٧- باب مِيرَاثِ الصَّبِىِّ

٣١٨٥ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا الأَشْعَثُ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : إِذَا اسْتَهَلَّ الصَّبِىُّ وُرِّثَ وَصُلِّىَ عَلَيْهِ.

٣١٨٦ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ عَطَاءٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : إِذَا اسْتَهَلِّ الصَّبِىُّ وَرِثَ وَوُرِّثَ وَصُلِّىَ عَلَيْهِ.

٣١٨٧ - حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ عَنْ سِمَاكٍ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : لَيْسَ مِنْ مَوْلُودٍ إِلاَّ يَسْتَهِلُّ ، وَاسْتِهْلاَلُهُ يَعْصِرُ الشَّيْطَانُ بَطْنَهُ فَيَصِيحُ إِلاَّ عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ عَلَيْهِ السَّلاَمُ.

٣١٨٨ - حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ حَسَّانٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى - هُوَ ابْنُ حَمْزَةَ - عَنْ زَيْدِ بْنِ وَاقِدٍ عَنْ مَكْحُولٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( لاَ يَرِثُ الْمَوْلُودُ حَتَّى يَسْتَهِلَّ صَارِخاً وَإِنْ وَقَعَ حَيًّا ).

٣١٨٩ - حَدَّثَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ جَابِرٍ قَالَ : إِذَا اسْتَهَلَّ الْمَوْلُودُ صُلِّىَ عَلَيْهِ وَوُرِثَ.

٣١٩٠ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا مَعْنٌ عَنِ ابْنِ أَبِى ذِئْبٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ : أَرَى الْعُطَاسَ اسْتِهْلاَلاً.

٣١٩١ - حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : لاَ يُوَرَّثُ الْمَوْلُودُ حَتَّى يَسْتَهِلَّ ، وَلاَ يُصَلَّى عَلَيْهِ حَتَّى يَسْتَهِلَّ ، فَإِذَا اسْتَهَلَّ صُلِّىَ عَلَيْهِ وَوُرِّثَ وَكُمِّلَتِ الدِّيَةُ.

٣١٩٢ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنِى اللَّيْثُ حَدَّثَنِى يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ وَسَأَلْنَاهُ عَنِ السِّقْطِ فَقَالَ : لاَ يُصَلَّى عَلَيْهِ ، وَلاَ يُصَلَّى عَلَى مَوْلُودٍ حَتَّى يَسْتَهِلَّ صَارِخاً.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 46. Bâb—Şaibenin Mirası

3176. Bize Ebû Nuaym ile Abdullah b. Yezid haber verip şöyle dediler: Bize Şu'be, Seleme b. Küheyl'den, (O da) Ebû Amr eş-Şeybani'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Abdullah demişti ki, "sâibe, malını istediği yere kor (verir)." Abdullah b. Yezid de rivâyetinde dedi ki; Şu'be; "bunu Seleme'den, benden başka hiç kimse işitmedi" demişti.

3177. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübarek haber verip (dedi ki), bize Hatim b. Verdân, Yunûs'tan, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki, O'na şaibenin miras durumu sorulmuş da, O şöyle cevap vermiş: "Kölelikten her kurtulan, şaibedir!"

3178. Bize Yezid b. Hârûn haber verip (dedi ki), bize Süleyman, Ebû Osman'dan haber verdi ki; O şöyle demiş: Hazret-i Ömer; "sadaka ile sâibe, (Kıyamet'te işe yarayacakları) günleri içindir. (Binaenaleyh, sadaka verildikten, köle de sâibe olarak âzâd edildikten sonra, bu dünyada artık onlardan yararlanılamaz. Onlardan ele geçecek birşey yine hayır yoluna harcanır)" dedi.

3179. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Zekeriyya, Âmir'den rivâyet edip dedi ki, Âmire, sâibe olarak âzâd edilen kölenin velâ’sının kime ait olduğu soruldu da O; "onu âzâd edene aittir" cevabını verdi.

3180. Bize Ebû Hatim el-Basri -ki O, Ravh b. Eslem'dir-, rivâyet edip (dedi ki), bize Bişr İbnu'l-Mufaddal rivâyet edip (dedi ki), bize Abdurrahman b. İshak, babasından, (O da) Abdurrahman b. Amr'dan (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Azad edilmiş biri, Hazret-i Osman zamanında âzâd edeni ("mevlası") olmadığı bir halde ölmüştü de, (Hazret-i Osman) emredip malı beytü'l-mal'e konulmuştu.

3181. Bize Ya'lâ rivâyet edip (dedi ki), bize İsmail, Âmir'den, (O da) Mesrûk'tan (naklen) rivâyet etti ki; O, azadlık mevlâsı olmadığı halde ölen (azadlı) bir adam hakkında şöyle dedi: "Onun malı vasiyet ettiği yere verilir. Eğer vasiyet etmemişse, beytü'l-mal'e konulur!"

3182. Bize Ebû Saîd b. Amr, Ebû Bekir b. Ebi Meryem'den, (O da) Damra, Raşid b. Sa'd ve diğerlerinden (naklen) rivâyet etti ki; onlar, sâibe olarak âzâd edilen kimse hakkında şöyle dediler: "Şüphesiz onun velâ'si, onu âzâd eden kimseye aittir. (Zira âzâd eden), onu sadece kölelikten salıvermiştir, azadlıktan salıvermemiştir! "

3183. Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Davud, Şu'be'den rivâyet etti ki; O şöyle demiş: Bana Mansur, İbrahim ile eş-Şa'bi'den haber verdi ki, onlar; "şaibenin velâ'sının satılması ve hibe edilmesinde hiçbir mahzur yoktur" demişler.

3184. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize el-Mes'ûdi, el-Kasım'dan rivâyet etti ki; O şöyle demiş: Bir adam bir köleyi sâibe olarak âzâd etmiş ve Abdullah'a gelip; "doğrusu ben bir kölemi sâibe olarak âzâd etmiştim. İşte bunlar da onun geriye bıraktıkları" dedi. (Abdullah da); "onlar senindir" karşılığını verdi. (Adam); "benim onlara ihtiyacım yok" dedi. (O zaman Abdullah) şöyle dedi: "Öyleyse onları şuraya koy. Çünkü burada (onları verebileceğimiz) çok mirasçı (ihtiyaç sahibi pek çok kimse) vardır!"

٤٦- باب مِيرَاثِ السَّائِبَةِ

٣١٧٦ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ قَالاَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ عَنْ أَبِى عَمْرٍو الشَّيْبَانِىِّ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ : السَّائِبَةُ يَضَعُ مَالَهُ حَيْثُ شَاءَ. قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ قَالَ شُعْبَةُ لَمْ يَسْمَعْ هَذَا مِنْ سَلَمَةَ أَحَدٌ غَيْرِى .

٣١٧٧ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ حَدَّثَنَا حَاتِمُ بْنُ وَرْدَانَ عَنْ يُونُسَ عَنِ الْحَسَنِ : سُئِلَ عَنْ مِيرَاثِ السَّائِبَةِ فَقَالَ : كُلُّ عَتِيقٍ سَائِبَةٌ.

٣١٧٨ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ عَنْ أَبِى عُثْمَانَ قَالَ قَالَ عُمَرُ : الصَّدَقَةُ وَالسَّائِبَةُ لِيَوْمِهِمَا.

٣١٧٩ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّا عَنْ عَامِرٍ قَالَ : سُئِلَ عَامِرٌ عَنِ الْمَمْلُوكِ يُعْتَقُ سَائِبَةً لِمَنْ وَلاَؤُهُ؟ قَالَ : لِلَّذِى أَعْتَقَهُ.

٣١٨٠ - حَدَّثَنَا أَبُو حَاتِمٍ الْبَصْرِىُّ - هُوَ رَوْحُ بْنُ أَسْلَمَ - حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ الْمُفَضَّلِ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ : مَاتَ مَوْلًى عَلَى عَهْدِ عُثْمَانَ لَيْسَ لَهُ وَالٍ ، فَأَمَرَ بِمَالِهِ فَأُدْخِلَ بَيْتَ الْمَالِ.

٣١٨١ - حَدَّثَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ عَنْ عَامِرٍ عَنْ مَسْرُوقٍ فِى رَجُلٍ مَاتَ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ مَوْلَى عَتَاقَةٍ قَالَ : مَالُهُ حَيْثُ أَوْصَى بِهِ ، فَإِنْ لَمْ يَكُنْ أَوْصَى فَهُوَ فِى بَيْتِ الْمَالِ.

٣١٨٢ - حَدَّثَنَا أَبُو سَعِيدِ بْنُ عَمْرٍو عَنْ أَبِى بَكْرِ بْنِ أَبِى مَرْيَمَ عَنْ ضَمْرَةَ وَرَاشِدِ بْنِ سَعْدٍ وَغَيْرِهِمَا قَالُوا فِيمَنْ أُعْتِقَ سَائِبَةً : إِنَّ وَلاَءَهُ لِمَنْ أَعْتَقَهُ ، إِنَّمَا سَيَّبَهُ مِنَ الرِّقِّ وَلَمْ يُسَيِّبْهُ مِنَ الْوَلاَءِ.

٣١٨٣ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ عَنْ شُعْبَةَ قَالَ أَخْبَرَنِى مَنْصُورٌ عَنْ إِبْرَاهِيمَ وَالشَّعْبِىِّ قَالاَ : لاَ بَأْسَ بِبَيْعِ وَلاَءِ السَّائِبَةِ وَهِبَتِهِ.

٣١٨٤ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا الْمَسْعُودِىُّ عَنِ الْقَاسِمِ قَالَ : أَعْتَقَ رَجُلٌ غُلاَماً سَائِبَةً فَأَتَى عَبْدَ اللَّهِ وَقَالَ : إِنِّى أَعْتَقْتُ غُلاَماً لِى سَائِبَةً وَهَذِهِ تَرِكَتُهُ. قَالَ : هِىَ لَكَ. قَالَ : لاَ حَاجَةَ لِى فِيهَا. قَالَ : فَضَعْهَا فَإِنَّ هَا هُنَا وَارِثاً كَثِيراً.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 45. Bâb—Zina Çocuğunun Mirası Hakkında

3162. Bize Ebû Nuaym haber verip (dedi ki), bize Şerîk, Muhammed b. Salim'den, (O) eş-Şa'bi'den, (O da) Hazret-i Ali ve Abdullah'tan (naklen) rivâyet etti ki; onlar, "zina çocuğu, mulâane oğlu mertebesindedir" dediler.

3163. Bize Ebû Nuaym haber verip (dedi ki), bize Zuheyr, el-Hasan İbnu’l-Hurr'den rivâyet etti (ki, O şöyle demiş): Bana el-Hakem rivâyet etti ki; ne zina çocuğuna, onun kendisine ait olduğunu iddia eden erkek mirasçı olur, ne de çocuk ona (yani babası olduğunu iddia eden erkeğe) mirasçı olur!

3164. Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe rivâyet edip (dedi ki), bize Ravh, Muhammed b. Ebi Hafsa'dan, (O) ez-Zühri'den, (O da) Ali b. Hüseyin'den (naklen) rivâyet etti ki; O, zina çocuğunu, erkek onun kendisine ait olduğunu iddia etse de, mirasçı kılmazdı.

3165. Bize Abdullah b. Salih rivâyet edip (dedi ki), bana Bekir b. Mudar, Amr'dan -yani İbnu'l-Haris'ten (O) Bukeyr'den, (O da) Süleyman b. Yesâr'dan (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Herhangi bir erkek, bir çocuğa gelir de onun kendi oğlu olduğunu ve annesiyle zina ettiğini söyler, hiç kimse de bu çocuğun kendisinin olduğunu iddia etmezse, bu (çocuk) ona mirasçı olur."

3166. Bize İbrahim b. Mûsa, Hafs b. Gıyâs'tan, (O) Amr'dan, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Mulâane oğlu, zina çocuğu gibidir. Ona anası mirasçı olur. Onun mirasçıları da, anasının mirasçılarıdır."

3167. Bize Ebu'n-Nu'man rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Avâne, Muğîre'den, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; O, "zina çocuğu mirasçı kılınmaz" dedi.

3168. Bize Saîd İbnu'l-Muğîre, İbnul-Mübarek'ten, (O) Ma'mer'den -veya Yunûs'tan-, (O da) ez-Zühri'den (naklen) rivâyet etti ki; O, zina çocukları hakkında şöyle dedi: "Onlar birbirlerine analar tarafından mirasçı olurlar. Şayet (ana) birgün (bir zinadan iki çocuk) doğurur da sonra (bunlardan biri) ölürse, (diğeri ondan) altıda bir pay miras alır."

3169. Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe rivâyet edip dedi ki, bize Huşeym, Muğîre'den, (O) Simâk'tan, (O da) İbrahim'den (naklen) haber verdi ki; O şöyle dedi: "Zina çocuğu, (babası olduğunu iddia eden erkeğe) mirasçı olmaz. Ancak babasına "had" uygulanmamış olan veya annesine, evlenme yahut (anne köle ise) satın alma yoluyla sahip olunan (zina çocuğu) mirasçı olur."

3170. Bize İsmail b. Ebân, Mûsa b. Muhammed el-Ensari'den, (O) İsmail'den, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki; O, bir kadınla zina eden, sonra onunla evlenen erkek hakkında şöyle dedi: "(Bu evlilikte) bir mahzur yoktur. Ancak (kadının) hamile olması durumu hariç! Çünkü o zaman çocuk (bu erkeğin nesebine) katılmaz!"

3171. Bize Zeyd b. Yahya, Muhammed b. Râşid'den, (O) Süleyman b. Mûsa'dan, (O) Amr b. Şuayb'dan, (O) babasından, (O da) dedesinden (naklen) rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hükmetti ki; (hayattayken nesebi kendisine nisbet olunan ve bunu da inkar etmeyen) babasının (ölümünden) sonra, nesebi iddia olunan, yani bu (babanın ölümünden) sonra onun mirasçılarının, (nesebin bu babaya ait olduğunu) iddia ettikleri her çocuk, eğer bu (çocuk, babanın kendisiyle) cima ettiği gün sahibi olduğu bir cariyeden olmuşsa, o, nesebini iddia eden kimselerin nesebine katılır. Ancak ona, bundan önce taksin edilmiş olan mirastan hiçbir şey yoktur. Henüz taksim edilmemiş olan mirastan kavuştuğu şeylerde ise payı vardır. (Çocuğun nesebi) kendisine nisbet olunan kimse (hayattayken) bunu inkâr ettiğinde, (artık onun ölümünden sonra mirasçılarının, bu çocuğun nesebinin ona ait olduğunu iddia etmeleriyle çocuğun nesebi onun nesebine) katılamaz. Eğer (nesebi iddia olunan çocuk, nesebi kendisine nisbet olunan kimsenin) sahip olmadığı bir cariyeden veya zina etmiş olduğu hür bir kadından olmuşsa, o (nesebi) kendisine nisbet olunan kimsenin bizzat kendisi, onun (kendisine ait olduğunu) iddia etse de, ne (onun nesebine) katılabilir, ne (ona) mirasçı olabilir! O, hür veya köle annesinin, kim olurlarsa olsunlar, yakınlarına nisbet olunan bir zina çocuğudur!

3172. Bize Ebû Nuaym, el-Hasan'dan, (O da) Umeyr b. Yezid'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Ben eş-Şa'bi'ye, zinadan doğmuş bir kölemin durumunu sordum da O; "onu satma, bedeleni yeme, ona işini gördür" karşılığını verdi.

3173. Bize Mervan b. Muhammed, Saîd'den, (O da) ez-Zühri'den (naklen) rivâyet etti ki, O'na, ölen zina çocuğunun durumu soruldu da, O şöyle cevap verdi: Eğer bir Arab kadının çocuğu ise, anasına üçte bir miras payı verilir, malının geri kalanı ise beytü'l-mal'e (devlet hazinesine) konulur. Eğer azadlı bir kadının çocuğu ise, annesine (yine) üçte bir miras payı verilir, (mirasın) geri kalanına ise (annesini) âzâd etmiş olan efendileri mirasçı kılınır. Mervan sözüne şöyle devam etti: Ben, Malik'i, bu (görüşün aynısını) söylerken işittim.

3174. Bize Mervan b. Muhammed rivâyet edip (dedi ki), bize el-Heysem b. Humeyd, el-Alâ İbnul-Haris'ten rivâyet etti (ki; O şöyle demiş): Bana Amr b. Şuayb, babasından, (O da) dedesinden (naklen) rivâyet etti ki; Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), mulâane çocuğunun mirasının hepsinin, uğrunda karşılaştığı güçlüklerden dolayı, annesine ait olduğuna hükmetti.

3175. Bize İsmail b. Ebân, Mûsa b. Muhammed el-Ensari'den rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Bana el-Hâris b. Hasıra, Zeyd b. Vehb'den, (O da) Hazret-i Ali'den (naklen) rivâyet etti ki; O, zina çocuğu hakkında onun annesinin yakınlarına (velilerine) şöyle demiş: "Onu alın! Şüphesiz siz ona mirasçı olursunuz, onun yerine diyet ödersiniz (onun "âkıle"si olursunuz); ama o size mirasçı olamaz!"

٤٥- باب فِى مِيرَاثِ وَلَدِ الزِّنَا

٣١٦٢ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سَالِمٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ عَلِىٍّ وَعَبْدِ اللَّهِ قَالاَ : وَلَدُ الزِّنَا بِمَنْزِلَةِ ابْنِ الْمُلاَعَنَةِ.

٣١٦٣ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ عَنِ الْحَسَنِ بْنِ الْحُرِّ حَدَّثَنِى الْحَكَمُ : أَنَّ وَلَدَ الزِّنَا لاَ يَرِثُهُ الَّذِى يَدَّعِيهِ وَلاَ يَرِثُهُ الْمَوْلُودُ.

٣١٦٤ - أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا رَوْحٌ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِى حَفْصَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَلِىِّ بْنِ حُسَيْنٍ : أَنَّهُ كَانَ لاَ يُوَرِّثُ وَلَدَ الزِّنَا وَإِنِ ادَّعَاهُ الرَّجُلُ.

٣١٦٥ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنِى بَكْرُ بْنُ مُضَرَ عَنْ عَمْرٍو - يَعْنِى ابْنَ الْحَارِثِ - عَنْ بُكَيْرٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ قَالَ : أَيُّمَا رَجُلٍ أَتَى إِلَى غُلاَمٍ يَزْعُمُ أَنَّهُ ابْنٌ لَهُ وَأَنَّهُ زَنَى بِأُمِّهِ وَلَمْ يَدَّعِ ذَلِكَ الْغُلاَمَ أَحَدٌ فَهُوَ يَرِثُهُ. قَالَ بُكَيْرٌ : وَسَأَلْتُ عُرْوَةَ عَنْ ذَلِكَ فَقَالَ مِثْلَ قَوْلِ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ وَقَالَ عُرْوَةُ بَلَغَنَا أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( الْوَلَدُ لِلْفِرَاشِ وَلِلْعَاهِرِ الْحَجَرُ ).

٣١٦٦ - حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى عَنْ حَفْصِ بْنِ غِيَاثٍ عَنْ عَمْرٍو عَنِ الْحَسَنِ قَالَ : ابْنُ الْمُلاَعَنَةِ مِثْلُ وَلَدِ الزِّنَا تَرِثُهُ أُمُّهُ وَوَرَثَتُهُ وَرَثَةُ أُمِّهِ.

٣١٦٧ - حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : لاَ يُوَرَّثُ وَلَدُ الزِّنَا.

٣١٦٨ - حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ الْمُغِيرَةِ عَنِ ابْنِ الْمُبَارَكِ عَنْ مَعْمَرٍ أَوْ يُونُسَ عَنِ الزُّهْرِىِّ فِى أَوْلاَدِ الزِّنَا قَالَ : يَتَوَارَثُونَ مِنْ قِبَلِ الأُمَّهَاتِ ، وَإِنْ وَلَدَتْ تَوْأَماً فَمَاتَ وَرِثَ السُّدُسَ.

٣١٦٩ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ شِبَاكٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : لاَ يَرِثُ وَلَدُ الزِّنَا ، لاَ يَرِثُ مَنْ لَمْ يُقَمْ عَلَى أَبِيهِ الْحَدُّ أَوْ تُمْلَكُ أُمُّهُ بِنِكَاحٍ أَوْ شِرَاءٍ.

٣١٧٠ - حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبَانَ عَنْ مُوسَى بْنِ مُحَمَّدٍ الأَنْصَارِىِّ عَنْ إِسْمَاعِيلَ عَنِ الْحَسَنِ فِى الرَّجُلِ يَفْجُرُ بِالْمَرْأَةِ ثُمَّ يَتَزَوَّجُهَا قَالَ : لاَ بَأْسَ إِلاَّ أَنْ تَكُونَ حُبْلَى ، فَإِنَّ الْوَلَدَ لاَ يَلْحَقُهُ.

٣١٧١ - أَخْبَرَنَا زَيْدُ بْنُ يَحْيَى عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ رَاشِدٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ مُوسَى عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَضَى أَنَّ لِكُلِّ مُسْتَلْحَقٍ اسْتُلْحِقَ بَعْدَ أَبِيهِ الَّذِى ادَّعَاهُ وَرَثَتُهُ بَعْدَهُ ، فَقَضَى إِنْ كَانَ مِنْ أَمَةٍ يَمْلِكُهَا يَوْمَ يَطَؤُهَا فَقَدْ لَحِقَ بِمَنِ اسْتَلْحَقَهُ وَلَيْسَ لَهُ مِمَّا قُسِمَ قَبْلَهُ مِنَ الْمِيرَاثِ شَىْءٌ ، وَمَا أَدْرَكَ مِنْ مِيرَاثٍ لَمْ يُقْسَمْ فَلَهُ نَصِيبُهُ ، وَلاَ يَلْحَقُ إِذَا كَانَ الَّذِى يُدْعَى لَهُ أَنْكَرَهُ ، وَإِنْ كَانَ مِنْ أَمَةٍ لاَ يَمْلِكُهَا أَوْ حُرَّةٍ عَاهَرَهَا فَإِنَّهُ لاَ يَلْحَقُ وَلاَ يَرِثُ ، وَإِنْ كَانَ الَّذِى يُدْعَى لَهُ هُوَ ادَّعَاهُ وَهُوَ وَلَدُ زِنَا لأَهْلِ أُمِّهِ مَنْ كَانُوا حُرَّةً أَوْ أَمَةً.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 44. Bâb—Hamil'in Mirası Hakkında

3154. Bize Yezid b. Hârûn haber verip (dedi ki), bize el-Eş'as, eş-Şa'bi'den Hvayet etti ki, O şöyle demiş: Ömer İbnu'l-Hattab, Şureyh'e, "hamîn, (annesi olduğunu iddia eden kadın) onu kendi yarığı içinde getirse de, ancak bir delil ile mirasçı kılmasını yazmıştı.

3155. Bize Ubeydullah haber verip (dedi ki), bize İsrail, Mansur'dan, (O da) İbrahim'den (naklen) haber verdi ki; O, "hamîl mirasçı kılınmaz" dedi.

3156. Bize Ebû Saîd, Ebû Umeyye'den, (O) Ebû Bekir b. Abdillah b. Ebi Meryem'den, (O da) Damra, el-Fudayl b. Fedâle, ibn Ebi Avf, Raşid ve Atıyye'den (naklen) rivâyet etti ki; onlar, "hamiller mirasçı kılınmaz" dediler.

3157. Bize Saîd İbnu'l-Muğîre rivâyet edip şöyle dedi: İbnu'l-Mübarek dedi ki, bize İbn Avn, Muhammed'den rivâyet edip şöyle demiş: O'nun yanında hamîl hakkında (mirasçı olamayacağına dair) görüş beyan edenin görüşü zikredildi de O, bunu yadırgadı ve "muhacirlerle ensar, cahiliye dönemindeki nesebleriyle birbirlerine mirasçı olmuşlardır" dedi.

3158. Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe, İbn İdris'ten, (O) Hişam'dan, (O da) el-Hasan ile İbn Sîrîn'den (naklen) rivâyet etti ki; onlar, "hamîl ancak bir delil ile mirasçı kılınır" dediler.

3159. Bize Ebû Bekir rivâyet edip (dedi ki), bize Cerir, Leys'ten, (O) Hammâd'dan, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Hazret-i Ebû Bekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman hamili mirasçı kılmazlardı.

3160. Bize Ebû Bekir rivâyet edip (dedi ki), bize) Abdurrahim el-Muharibi, Zâide'den, (O da) Esas b. Ebiş-Şa'sa'dan (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi Muhariboğulları'ndan bir kadın (küfür diyarından) getirilen bir akrabasın) akrabalığını ikrar etti de, Abdullah b. Utbe, bu (akrabasım) kızkardeşine (yani akrabalığı ikrar eden kadına) mirasçı kıldı.

3161. Bize Abdullah b. Salih rivâyet edip (dedi ki), bana el-Leys rivâyet edip (dedi ki), bana Yunus, İbn Şihâb'dan rivâyet etti ki; O, dünyadan ayrılma esnasında, "ben falanın mevlâsıyım" diyen adam hakkında şöyle dedi: Onun mirası, dünyadan ayrılma esnasında mevlâsı diye ismini söylediği kimseye verilir. Ancak (ilgililerin) onun sözünü reddetmek üzere bunun aksine bir delil getirmeleri durumu hariç. O zaman mirası, (getirilen) delilin gösterdiği yere verilir.

٤٤- باب فِى مِيرَاثِ الْحَمِيلِ

٣١٥٤ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا الأَشْعَثُ عَنِ الشَّعْبِىِّ قَالَ : كَتَبَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ إِلَى شُرَيْحٍ أَنَّ لاَ يُوَرِّثَ الْحَمِيلَ إِلاَّ بِبَيِّنَةٍ ، وَإِنْ جَاءَتْ بِهِ فِى خِرْقَتِهَا.

٣١٥٥ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : يُوَرَّثُ الْحَمِيلُ.

٣١٥٦ - أَخْبَرَنَا أَبُو سَعِيدٍ مِنْ بَنِى أُمَيَّةَ عَنْ أَبِى بَكْرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى مَرْيَمَ عَنْ ضَمْرَةَ وَالْفُضَيْلِ بْنِ فَضَالَةَ وَابْنِ أَبِى عَوْفٍ وَرَاشِدٍ وَعَطِيَّةَ قَالُوا : لاَ يُوَرَّثُ الْحُمَلاَءُ.

٣١٥٧ - أَخْبَرَنَا سَعِيدُ بْنُ الْمُغِيرَةِ قَالَ قَالَ ابْنُ الْمُبَارَكِ حَدَّثَنَا ابْنُ عَوْنٍ عَنْ مُحَمَّدٍ قَالَ : ذُكِرَ عِنْدَهُ قَوْلُ مَنْ يَقُولُ فِى الْحَمِيلِ فَأَنْكَرَ ذَلِكَ وَقَالَ : قَدْ تَوَارَثَ الْمُهَاجِرُونَ وَالأَنْصَارُ بِنَسَبِهِمُ الَّذِى كَانَ فِى الْجَاهِلِيَّةِ.

٣١٥٨ - أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ عَنِ ابْنِ إِدْرِيسَ حَدَّثَنَا هِشَامٍ عَنِ الْحَسَنِ وَابْنِ سِيرِينَ قَالاَ : لاَ يُوَرَّثُ الْحَمِيلُ إِلاَّ بِبَيِّنَةٍ.

٣١٥٩ - أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ لَيْثٍ عَنْ حَمَّادٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : لَمْ يَكُنْ أَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ وَعُثْمَانُ يُوَرِّثُونَ الْحَمِيلَ.

٣١٦٠ - أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحِيمِ الْمُحَارِبِىُّ عَنْ زَائِدَةَ عَنْ أَشْعَثَ بْنِ أَبِى الشَّعْثَاءِ قَالَ : أَقَرَّتِ امْرَأَةٌ مِنْ مُحَارِبٍ جَلِيبَةٌ بِنَسَبٍ لَهَا جَلِيبٍ ، فَوَرَّثَهُ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُتْبَةَ مِنْ أُخْتِهِ.

٣١٦١ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنِى اللَّيْثُ حَدَّثَنِى يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ رَجُلٍ قَالَ عِنْدَ فِرَاقِ الدُّنْيَا أَنَا مَوْلَى فُلاَنٍ ، قَالَ : يَرِثُ مِيرَاثَهُ لِمَنْ سَمَّى أَنَّهُ مَوْلاَهُ عِنْدَ فِرَاقِ الدُّنْيَا إِلاَّ أَنْ يَأْتُوا عَلَيْهِ بِبَيِّنَةٍ بِغَيْرِ ذَلِكَ يَرُدُّونَ بِهِ قَوْلَهُ ، فَيُرَدُّ مِيرَاثُهُ إِلَى مَا قَامَتْ بِهِ الْبَيِّنَةُ.


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget