Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

12/06/22

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 91. Bab—Mina Gecelerinde Bir Sebepten Dolayı Mekke'de Geceleyen Kimse Hakkında

1995. Bize Abdullah b. Saîd haber verip (dedi ki), bize Ebu Usame, Ubeydullah'tan, (O) Nafi'den, (O da) İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki; el-Abbas b. Abdilmuttalib, (hacılara zemzem) suyu dağıtma işinden dolayı Mina geceleri Mekke'de gecelemesi için Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) izin istemiş, (Hazret-i Peygamber) de O'na izin vermişti.

1996. Bize Saîd ibnu'l-Muğîre, İsa b. Yunus'tan, (O da) Ubeydullah b. Ömer'den (naklen) onun, (yani bir önceki Hadisin) benzerini rivâyet etti.

٩١- باب فِيمَنْ يَبِيتُ بِمَكَّةَ لَيَالِىَ مِنًى مِنْ عِلَّةٍ

١٩٩٥ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ : أَنَّ الْعَبَّاسَ بْنَ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ اسْتَأْذَنَ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- لِيَبِيتَ بِمَكَّةَ لَيَالِىَ مِنًى مِنْ أَجْلِ سِقَايَتِهِ فَأَذِنَ لَهُ.

١٩٩٦ - حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ الْمُغِيرَةِ عَنْ عِيسَى بْنِ يُونُسَ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ نَحْوَهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 90. Bâb—Sırtlan (Avlamanın) Cezası Hakkında

1993. Bize Ebu Nuaym haber verip (dedi ki), bize Cerir b. Hazım rivâyet edip dedi ki, Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr'i, Abdurrahman b. Ebi Amir'den, (O da) Cabir'den (naklen anlatırken) işittim ki, (Cabir) şöyle demiş: Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sırtlan sorulmuştu da O; "(Sırtlan) bir av hayvanıdır, îhramlı kimse onu avladığında, onun için bir koç (kurban etmesi gerekir)" demişti.

1994. Bize Ebu Asım, İbn Cüreyc'den, (O) Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr'den, (O da) Abdurrahman b. Abdillah b. Ebi Ammar'dan (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Cabir b. Abdillah'a; "sırtlan (etini) yiyebilir miyim?" diye sordum. "Evet" dedi. "O, av hayvanı mıdır?" dedim. "Evet" dedi. "Bunu Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) mı duydun?" dedim. "Evet" dedi. Ebu Muhammed (ed-Darimi'ye); "sırtlan hakkında ne dersin, onun (etini) yer misin?" denildi. O da; "ben onun (etini) yemeği kerih görüyorum" dedi.

٩٠- باب فِى جَزَاءِ الضَّبُعِ

١٩٩٣ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا جَرِيرُ بْنُ حَازِمٍ قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُبَيْدِ بْنِ عُمَيْرٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى عَمَّارٍ عَنْ جَابِرٍ قَالَ : سُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَنِ الضَّبُعِ ، فَقَالَ :( هُوَ صَيْدٌ وَفِيهِ كَبْشٌ إِذَا أَصَابَهُ الْمُحْرِمُ ).

١٩٩٤ - أَخْبَرَنَا أَبُو عَاصِمٍ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُبَيْدِ بْنِ عُمَيْرٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى عَمَّارٍ قَالَ : سَأَلْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ عَنِ الضَّبُعِ آكُلُهُ؟ قَالَ : نَعَمْ. قُلْتُ : هُوَ صَيْدٌ؟ قَالَ : نَعَمْ. قُلْتُ : سَمِعْتَهُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-؟ قَالَ : نَعَمْ. قِيلَ لأَبِى مُحَمَّدٍ : مَا تَقُولُ فِى الضَّبُعِ تَأْكُلُهُ؟ قَالَ : أَنَا أَكْرَهُ أَكْلَهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 89. Bâb—Kasaba, Kurbanlardan Hiçbir Şey Verilmez

1992. Bize Musedded rivâyet edip (dedi ki), bize Yahya, İbn Cüreyc'den rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Bana el-Hasan b. Müslim ile Abdulkerim el-Cezeri haber verdiler ki, Mücahid onlara haber vermiş ki, Abdurrahman b. Ebi Leyla kendisine haber vermiş ki, Hazret-i Ali O'na haber vermiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine, O'nun kurbanlık develerinin ("bedene'lerinin) başında durmasını ve "bedene"lerinden, kasaplıkları için hiçbir şey vermeyerek onların tamamını; etlerini, derilerini, çullarını dağıtmasını emretmişti.

٨٩- باب لاَ يُعْطَى الْجَازِرُ مِنَ الْبُدْنِ شَيْئاً

١٩٩٢ - أَخْبَرَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ قَالَ أَخْبَرَنِى الْحَسَنُ بْنُ مُسْلِمٍ وَعَبْدُ الْكَرِيمِ الْجَزَرِىُّ أَنَّ مُجَاهِداً أَخْبَرَهُمَا أَنَّ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ أَبِى لَيْلَى أَخْبَرَهُ أَنَّ عَلَيًّا أَخْبَرَهُ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَمَرَهُ أَنْ يَقُومَ عَلَى بُدْنِهِ ، وَأَنْ يَقْسِمَ بُدْنَهُ كُلَّهَا لُحُومَهَا وَجُلُودَهَا وَجِلاَلَهَا ، وَلاَ يُعْطِىَ فِى جِزَارَتِهَا مِنْهَا شَيْئاً.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 88. Bab—Mekke'ye Ne Hac, Ne De Umre İhramı Olmaksızın Girmek Hakkında

1990. Bize Abdullah b. Halid haber verip (dedi ki), bize Malik b. Enes, İbn Şihâb'dan, (O da) Enes b. Malik'ten (naklen) rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye fetih yılı, başında miğfer olduğu halde girmişti. Sonra onu (başından) çıkardığında bir adam yanına gelip; "ya Resûlüllah! Bakın, şu İbn Hatal! Kabe'nin örtülerine tutunmuş. (Onu ne yapalım?)" demiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de; "Onu öldürün!" buyurmuştu.

Abdullah b. Halid demiştir ki; Malik'ten kıraat yoluyla ise, O'nun şöyle dediği nakledildi: İbn Şihâb dedi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o gün ihramlı da değilmiş.

1991. Bize İsmail b. Ebân haber verip (dedi ki), bize Muaviye b. Ammar ed-Duhni, Ebu'z-Zübeyr'den, (O da) Cabir'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'yi fethettiğinde oraya, başında siyah biı sarık var iken, ihramsız olarak girmişti. İsmail dedi ki, (Muaviye) bu (Hadisi), babasıyla birlikte olan Ebu'z-Zübeyr'den işitmişti.

٨٨- باب فِى دُخُولِ مَكَّةَ بِغَيْرِ إِحْرَامٍ بِغَيْرِ حَجٍّ وَلاَ عُمْرَةٍ

١٩٩٠ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ خَالِدِ بْنِ حَازِمٍ حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- دَخَلَ مَكَّةَ عَامَ الْفَتْحِ وَعَلَى رَأْسِهِ مِغْفَرٌ ، فَلَمَّا نَزَعَهُ جَاءَهُ رَجُلٌ فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ هَذَا ابْنُ خَطَلٍ مُتَعَلِّقٌ بِأَسْتَارِ الْكَعْبَةِ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( اقْتُلُوهُ ). قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ خَالِدٍ وَقُرِئَ عَلَى مَالِكٍ قَالَ قَالَ ابْنُ شِهَابٍ : وَلَمْ يَكُنْ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَوْمَئِذٍ مُحْرِماً.

١٩٩١ - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبَانَ حَدَّثَنَا مُعَاوِيَةُ بْنُ عَمَّارٍ الدُّهْنِىُّ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرٍ قَالَ : دَخَلَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- مَكَّةَ حِينَ افْتَتَحَهَا وَعَلَيْهِ عِمَامَةٌ سَوْدَاءُ بِغَيْرِ إِحْرَامٍ. قَالَ إِسْمَاعِيلُ سَمِعَهُ مِنْ أَبِى الزُّبَيْرِ كَانَ مَعَ أَبِيهِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 87. Bâb—Mina'da Bina Yapmanın Mekruhluğu

1989. Bize İshak haber verip (dedi ki), bize Veki rivâyet edip (dedi ki), bize İsrail, İbrahim b. Muhacir'den, (O) Yusuf b. Mahek'ten, (O) kendisini hayırla yadettiği annesi Museyke'den, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Ya Resûlüllah, senin için Mina'da, seni gölgelendirecek bir bina yapalım mı?" demiştim de, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştu: "Hayır. Mina, (oraya) önce varanların deve çökertme yeridir!"

٨٧- باب كَرَاهِيَةِ الْبُنْيَانِ بِمِنًى

١٩٨٩ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ أَخْبَرَنَا وَكِيعٌ حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ مُهَاجِرٍ عَنْ يُوسُفَ بْنِ مَاهَكَ عَنْ أُمِّهِ مُسَيْكَةَ - وَأَثْنَى عَلَيْهَا خَيْراً - عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ قُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ أَلاَ نَبْنِى لَكَ بِمِنًى بِنَاءً يُظِلُّكَ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( لاَ ، مِنًى مُنَاخُ مَنْ سَبَقَ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 86. Bab—Beldesinde Mukîm Olduğu Halde Hedy'ini (Mekke'ye) Gönderen Kimse Hakkında

1987. Bize Ya'lâ haber verip (dedi ki), bize İsmail -yani İbn Ebi Halid-, Amir'den, (O da) Mesrûk'tan (naklen) rivâyet etti ki; O, Hazret-i Âişe'ye (şöyle) demiş: "Mü'minlerin annesi! Doğrusu bazı insanlar hedy'ini bir adamla (Mekke'ye) gönderiyor ve "şu şu yere ulaştığında onun boynuna (kurbanlık alâmeti olarak) bir gerdanlık tak" diyor, (adam) bu yere ulaştığında da o, hacılar ihamdan çıkıncaya kadar "ihramlı" olarak kalıyor, (buna ne buyurursunuz?)" (Mesrûk) sözüne şöyle devam etmiş: O zaman ben O'nun, perde arkasından el çırpışını duydum. Sonra şöyle dedi: "Andolsun ki ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) İçin, (hedy'lerine takacağı) gerdanlıklar bükerdim. Sonra o hedylerini Kabe'ye gönderirdi. (Fakat) kendisine, hacılar dönünceye kadar, adama hanımından helâl olan şeylerden hiçbiri haram olmazdı!"

1988. Bize el-Hakem b. Nafi' haber verip (dedi ki), bize Şuayb, ez-Zühri'den haber verdi ki, O şöyle demiş: Bana Urve ibnu'z-Zübeyr ile Amra bint Abdirrahman haber verdiler ki, Hazret-i Âişe şöyle dedi: "Ben Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hedylerinin (kurbanlık alâmeti olan) gerdanlıklarını bükerdim de, O, hedylerini gerdanlıkları takılmış olarak gönderir, kendisi ise Medine'de kalır ve hedy'leri (Mekke'de) kesilinceye kadar hiçbir şeyden uzaklaşmazdı."

٨٦- باب فِى الَّذِى يَبْعَثُ هَدْيَهُ وَهُوَ مُقِيمٌ فِى بَلَدِهِ

١٩٨٧ - أَخْبَرَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ - يَعْنِى ابْنَ أَبِى خَالِدٍ - عَنْ عَامِرٍ عَنْ مَسْرُوقٍ أَنَّهُ قَالَ لِعَائِشَةَ : يَا أُمَّ الْمُؤْمِنِينَ إِنَّ رِجَالاً يَبْعَثُ أَحَدُهُمْ بِالْهَدْىِ مَعَ الرَّجُلِ فَيَقُولُ : إِذَا بَلَغْتَ مَكَانَ كَذَا وَكَذَا فَقَلِّدْهُ ، فَإِذَا بَلَغَ ذَلِكَ الْمَكَانَ لَمْ يَزَلْ مُحْرِماً حَتَّى يَحِلَّ النَّاسُ. قَالَ : فَسَمِعْتُ صَفْقَتَهَا بِيَدِهَا مِنْ وَرَاءِ الْحِجَابِ ، وَقَالَتْ : لَقَدْ كُنْتُ أَفْتِلُ الْقَلاَئِدَ لِرَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَيَبْعَثُ بِالْهَدْىِ إِلَى الْكَعْبَةِ مَا يَحْرُمُ عَلَيْهِ شَىْءٌ مِمَّا يَحِلُّ لِلرَّجُلِ مِنْ أَهْلِهِ حَتَّى يَرْجِعَ النَّاسُ.

١٩٨٨ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ نَافِعٍ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ وَعَمْرَةُ بِنْتُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَنَّ عَائِشَةَ قَالَتْ : كُنْتُ أَفْتِلُ قَلاَئِدَ الْهَدْىِ هَدْىِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَيَبْعَثُ بِهَدْيِهِ مُقَلَّدَةً ، وَيُقِيمُ بِالْمَدِينَةِ وَلاَ يَجْتَنِبُ شَيْئاً حَتَّى يُنْحَرَ هَدْيُهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 85. Bâb—Veda Tavafı Hakkında

1984. Bize Muhammed b. Yusuf, İbn Uyeyne'den, (O) Süleyman el-Ahve'den, (O) Tâvûs'tan, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: (Eskiden) halk, (haccin sonunda hemen) etrafa dağılırlardı. Bunun için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştu: "Hiçkimse, son işi Kabe'ye (Veda Tavafı yapmak) olmadıkça sakın ayrılmasın!"

1985. Bize Müslim b. İbrahim haber verip (dedi ki), bize Vuheyb rivâyet edip (dedi ki), bize İbn Tâvâs, babasından, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Hayızlı kadının, ifâda (ziyaret) tavan yaptığında, (veda tavafı yapmadan Mekke'den) ayrılmasına izin ("ruhsat") verildi." (Tâvûs, aynı senede göre) sözüne şöyle devam etmiştir: Önceki sene İbn Ömer'i; "(hayızlı kadın, veda tavafı yapmadan) ayrılmaz!" (derken) işitmiştim. Sonra O'nu, şöyle derken işittim: "O ayrılır." Çünkü Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara izin ("ruhsat" vermiştir!)

1986. Bize Abdullah b. Salih, şöyle diyerek haber verdi: Bana el-Leys rivâyet edip (dedi ki), bana Ukayl, İbn Şihâb'dan rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Bana Tâvûs el-Ye mâni haber verdi ki, O; Abdullah b. Ömer'i, kendisine; kadınların, bayramın birinci günü ifâda (ziyaret) tavafını yaptıkları halde (daha sonra) hayız olduklarında (Mekke'den) ayrılmadan önce Kabe'ye (veda) tavafi yapmalarına engel olunması (meselesi) sorulurken işitmiş de O, (buna cevap olarak) şöyle demiş: "Muhakkak ki Âişe, (bu konuda) kadınlara tanınan bir kolaylıktan ("ruhsaf'tan) bahsederdi." Bu (soru-cevap Hadisesi), Abdullah b. Ömer'in ölümünden bir yıl önce olmuştu.

٨٥- باب فِى طَوَافِ الْوَدَاعِ

١٩٨٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ عَنِ ابْنِ عُيَيْنَةَ عَنْ سُلَيْمَانَ الأَحْوَلِ عَنْ طَاوُسٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : كَانَ النَّاسُ يَنْصَرِفُونَ فِى كُلِّ وَجْهٍ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( لاَ يَنْفِرَنَّ أَحَدٌ حَتَّى يَكُونَ آخِرُ عَهْدِهِ بِالْبَيْتِ ).

١٩٨٥ - أَخْبَرَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ حَدَّثَنَا ابْنُ طَاوُسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : رُخِّصَ لِلْحَائِضِ أَنْ تَنْفِرَ إِذَا أَفَاضَتْ. قَالَ : وَسَمِعْتُ ابْنَ عُمَرَ عَامَ الأَوَّلِ أَنَّهَا لاَ تَنْفِرُ ثُمَّ سَمِعْتُهُ يَقُولُ تَنْفِرُ إِنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- رَخَّصَ لَهُنَّ.

١٩٨٦ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ صَالِحٍ يَقُولُ حَدَّثَنِى اللَّيْثُ حَدَّثَنِى عُقَيْلٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ أَخْبَرَنِى طَاوُسٌ الْيَمَانِىُّ : أَنَّهُ سَمِعَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ وَهُوَ يُسْأَلُ عَنْ حَبْسِ النِّسَاءِ عَنِ الطَّوَافِ بِالْبَيْتِ إِذَا حِضْنَ قَبْلَ النَّفْرِ وَقَدْ أَفَضْنَ يَوْمَ النَّحْرِ ، فَقَالَ : إِنَّ عَائِشَةَ كَانَتْ تَذْكُرُ رُخْصَةً لِلنِّسَاءِ ، وَذَلِكَ قَبْلَ مَوْتِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ بِعَامٍ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 84. Bab—Kişi Tavaftan Sonra Nerede Namaz Kılar?

1983. Bize Haşim ibnu'l-Kasım haber verip (dedi ki), bize Şu'be, Amr b. Dinar'dan rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Ben İbn Ömer'i, şöyle derken işittim: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Veda Haccında) gelip Kabeyi tavaf etmiş ve Makam-ı (İbrahim'in) yanında iki rekât namaz kılmış, sonra da Safa'ya dönmüştü." Şu'be demiş ki; bana Eyyub da, Amr b. Dinar'dan, (O da) İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, O; "Sünnet olan budur!" demiştir.

٨٤- باب أَيْنَ يُصَلِّى الرَّجُلُ بَعْدَ الطَّوَافِ؟

١٩٨٣ - أَخْبَرَنَا هَاشِمُ بْنُ الْقَاسِمِ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عُمَرَ يَقُولُ : قَدِمَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَطَافَ بِالْبَيْتِ وَصَلَّى عِنْدَ الْمَقَامِ رَكْعَتَيْنِ ، ثُمَّ خَرَجَ إِلَى الصَّفَا. قَالَ شُعْبَةُ فَحَدَّثَنِى أَيُّوبُ عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ : هِىَ السُّنَّةُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 83. Bab—İhramlı, Gözlerinden Rahatsız Olduğunda Ne Yapar?

1982. Bize Osman b. Muhammed b. Ebi Şeybe ve Muhammed b. Ahmed b. Ebi Halef haber verip dediler ki, bize Süfyân, Eyyub b. Mûsa'dan, (O) Nubeyh b. Vehb'den, (O) Ebân b. Osman'dan, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ihramlı hakkında şöyle buyurdu: "(İhramlı) gözlerinden rahatsız olduğunda onlara sabır otu özsuyu süre(bili)r"

٨٣- باب مَا يَصْنَعُ الْمُحْرِمُ إِذَا اشْتَكَى عَيْنَيْهِ

١٩٨٢ - أَخْبَرَنَا عُثْمَانُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِى شَيْبَةَ وَمُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ أَبِى خَلَفٍ قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ أَيُّوبَ بْنِ مُوسَى عَنْ نُبَيْهِ بْنِ وَهْبٍ عَنْ أَبَانَ بْنِ عُثْمَانَ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ فِى الْمُحْرِمِ إِذَا اشْتَكَى عَيْنَيْهِ :( يَضْمِدُهُمَا بِالصَّبِرِ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 82. Bâb—(Hac Yapacak Olan) Kimse Ne Zaman Yüksek Sesle Telbiye Getirmeye (Başlar?)

1981. Bize Abdullah b. Saîd haber verip (dedi ki), bize Ukbe b. Halid, Ubeydullah'tan, (O) Nafi'den, (O da) İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ayağını (devesinin) üzengisine sokunca ve devesi tam doğrulunca Zu’l-Huleyfe Mescidi'nden yüksek sesle telbiye getirmeye (başlamıştı)."

٨٢- باب مَتَى يُهِلُّ الرَّجُلُ؟

١٩٨١ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا عُقْبَةُ بْنُ خَالِدٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- إِذَا أَدْخَلَ رِجْلَهُ فِى الْغَرْزِ وَاسْتَوَتْ بِهِ نَاقَتُهُ أَهَلَّ مِنْ مَسْجِدِ ذِى الْحُلَيْفَةِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 81. Bab—(Hacı) Mekke'ye Hangi Yoldan Girer?

1980. Bize Abdullah b. Saîd haber verip (dedi ki), bize Ukbe b. Halici, Ubeydullah'tan rivâyet etti (ki, O şöyle demiş): Bana Nafi', İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye, üst dağ yolundan girer, (oradan) alt dağ yolundan çıkarmış.

٨١- باب فِى أَىِّ طَرِيقٍ يَدْخُلُ مَكَّةَ؟

١٩٨٠ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا عُقْبَةُ بْنُ خَالِدٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ حَدَّثَنِى نَافِعٌ عَنِ ابْنِ عُمَرَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- كَانَ يَدْخُلُ مَكَّةَ مِنَ الثَّنِيَّةِ الْعُلْيَا ، وَيَخْرُجُ مِنَ الثَّنِيَّةِ السُّفْلَى.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 80. Bâb—Kabe'ye Gündüz Girmek Hakkında

1979. Bize Mussedded rivâyet edip (dedi ki), bize Yahya b. Saîd rivâyet edip (dedi ki), bize Ubeydullah rivâyet edip (dedi ki), bana Nafî, İbn Ömer'den (naklen) haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Veda Haccı'nı yapmak üzere Mekke'ye giderken) Zu Tuva'da gecelemiş, nihayet sabah olmuş, sonra Mekke'ye girmişti. İbn Ömer de bunu (böyle) yapardı.

٨٠- باب فِى دُخُولِ الْبَيْتِ نَهَاراً

١٩٧٩ - أَخْبَرَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ قَالَ أَخْبَرَنِى نَافِعٌ عَنِ ابْنِ عُمَرَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- بَاتَ بِذِى طُوًى حَتَّى أَصْبَحَ ، ثُمَّ دَخَلَ مَكَّةَ. وَكَانَ ابْنُ عُمَرَ يَفْعَلُهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 79. Bâb—Namaz Vaktinin Dışında Tavaf Yapmak

1978. Bize Âmr b. Avn rivâyet edip (dedi ki), bize Süfyan b. Uyeyne, Ebu'z-Zübeyr'den, (O) Abdullah b. Babah'tan, (O da) Cübeyr b. Mut’im'den (naklen) rivâyet etti ki, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuş: "Abd-i Menafoğulları! Eğer size bu (devlet idaresi) işinden (bir görev) verilirse, gece veya gündüz, istediği saatte tavaf yapan veya namaz kılan hiç kimseyi (bunlardan) men etmeyin!"

٧٩- باب فِى الطَّوَافِ فِى غَيْرِ وَقْتِ صَلاَةٍ

١٩٧٨ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بَابَاهُ عَنْ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ أَنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( يَا بَنِى عَبْدِ مَنَافٍ إِنْ وَلِيتُمْ هَذَا الأَمْرَ فَلاَ تَمْنَعُوا أَحَداً طَافَ أَوْ صَلَّى أَىَّ سَاعَةٍ شَاءَ مِنْ لَيْلٍ أَوْ نَهَارٍ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 78. Bâb—Kıran (Haccı) Hakkında Hadisler

1975. Bize Sehl b. Hammâd haber verip (dedi ki), bize Şu'be, el-Hakem'den, (O) Ali b. Hüseyin'den, (O da) Meryan ibnu'l-Hakem'den (naklen) rivâyet etti ki, O (yani Mervan), Hazret-i Ali ile Hazret-i Osman'a Mekke ile Medine arasında tanık olmuştu. O sırada Hazret-i Osman (halkı) "mut'a" (haccından) menediyordu. Hazret-i Ali bunu görünce ikisi (yani hac ve umre) için birden niyet edip telbiye getirmiş ve "Hac ve Umre'ye birlikte niyetle lebbeyk!" demişti. Bunun üzerine (Hazret-i Osman); "Beni, bunu menederken görüyorsun. Sen yine onu yapıyorsun?" demiş, (Hazret-i Ali) de şöyle cevap vermişti: "Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Sünnetini, insanlardan birinin sözüyle terkedecek değilim!"

1976. Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Humeyd, Enes'ten rivâyet etti ki, O, Hazret-i Peygamber’i (sallallahü aleyhi ve sellem)"Umre ve hac niyetiyle Lebbeyk!" buyururken işitmişti.

1977. Bize Saîd b. Amir, Habib ibnu'ş-Şehid'den, (O) Bekr b. Abdillah'tan, (O da) Enes'ten (naklen) haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), o ikisine (yani umre ve hacca) birden niyet edip telbiye getirmişti. (Bekr b. Abdillah dedi ki): Sonra İbn Ömer'le karşılaştım ve O'na, Enes'in (bu) sözünü haber verdim de O; "(Hazret-i Peygamber) sadece hacca niyet edip telbiye getirmişti!" dedi. Bunun üzerine Enes'in yanına dönüp O'na, İbn Ömer'in sözünü haber verdim. O da şu karşılığı verdi: "Bizi çocuktan başka bir şey saymıyorlar!"

٧٨- باب فِى الْقِرَانِ

١٩٧٥ - أَخْبَرَنَا سَهْلُ بْنُ حَمَّادٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ عَلِىِّ بْنِ الْحُسَيْنٍ عَنْ مَرْوَانَ بْنِ الْحَكَمِ : أَنَّهُ شَهِدَ عَلِيًّا وَعُثْمَانَ بَيْنَ مَكَّةَ وَالْمَدِينَةِ وَعُثْمَانُ يَنْهَى عَنِ الْمُتْعَةِ ، فَلَمَّا رَأَى ذَلِكَ عَلِىٌّ أَهَلَّ بِهِمَا جَمِيعاً فَقَالَ : لَبَّيْكَ بِحَجَّةٍ وَعُمْرَةٍ مَعاً. فَقَالَ : تَرَانِى أَنْهَى عَنْهُ وَتَفْعَلُهُ؟ فَقَالَ : لَمْ أَكُنْ لأَدَعَ سُنَّةَ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- بِقَوْلِ أَحَدٍ مِنَ النَّاسِ.

١٩٧٦ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ حَدَّثَنَا حُمَيْدٌ عَنْ أَنَسٍ أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَقُولُ :( لَبَّيْكَ بِعُمْرَةٍ وَحَجٍّ ).

١٩٧٧ - أَخْبَرَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ عَنْ حَبِيبِ بْنِ الشَّهِيدِ عَنْ بَكْرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ أَنَسٍ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَهَلَّ بِهِمَا جَمِيعاً. فَلَقِيتُ ابْنَ عُمَرَ فَأَخْبَرْتُهُ بِقَوْلِ أَنَسٍ فَقَالَ : إِنَّمَا أَهَلَّ بِالْحَجِّ. فَرَجَعْتُ إِلَى أَنَسٍ فَأَخْبَرْتُهُ بِقَوْلِ ابْنِ عُمَرَ فَقَالَ : مَا يَعُدُّونَا إِلاَّ صِبْيَاناً.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 77. Bâb—Safa İle Merve Arasında Say Etmek Hakkında

1974. Bize Ca'fer b. Avn haber verip dedi ki, bize İsmail b. Ebi Halid rivâyet edip dedi ki; ibn Ebi Evfa'yı şöyle derken işittim: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Safa ile Merve arasında, biz kendisini, Mekke müşriklerinden birinin O'na bir taş ulaştırmasından (veya "atmasından") koruduğumuz bir halde sa'y etmişti."

٧٧- باب فِى السَّعْىِ بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ

١٩٧٤ - أَخْبَرَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِى خَالِدٍ قَالَ وَسَمِعْتُ ابْنَ أَبِى أَوْفَى يَقُولُ : سَعَى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ وَنَحْنُ نَسْتُرُهُ مِنْ أَهْلِ مَكَّةَ أَنْ يُصِيبَهُ أَحَدٌ بِحَجَرٍ أَوْ بِرَمْيَةٍ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 76. Bâb—Müslümanın (Canının) Haramlığı Hakkında

1973. Bize Ebu'l-Velid ile Haccac haber verip dediler ki, bize Şu'be rivâyet edip (dedi ki), bana Ali b. Müdrik haber verip dedi ki, Ebu Zur'a'yı, Cerir b. Abdillah'tan (naklen) rivâyet ederken İşittim ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Veda Haccı'nda halkın susturulmasını istemiş, sonra şöyle buyurmuş: "Benden sora, birbirinin boynunu vuran kâfirler haline dönmeyin (veya, " birbirinin boynunu vuran kâfirler gibi olmayın!)"

٧٦- باب فِى حُرْمَةِ الْمُسْلِمِ

١٩٧٣ - أَخْبَرَنَا أَبُو الْوَلِيدِ وَحَجَّاجٌ قَالاَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ أَخْبَرَنِى عَلِىُّ بْنُ مُدْرِكٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا زُرْعَةَ يُحَدِّثُ عَنْ جَرِيرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( اسْتَنْصِتِ النَّاسَ ). فِى حَجَّةِ الْوَدَاعِ ، ثُمَّ قَالَ :( لاَ تَرْجِعُوا بَعْدِى كُفَّاراً يَضْرِبُ بَعْضُكُمْ رِقَابَ بَعْضٍ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 75. Bâb—(Hacı) Kâbe’ye Veda Ettiğinde Ellerini Kaldırmaz

1972. Bize Ubeydullah b. Abdilmecid es-Sakafi rivâyet edip (dedi ki), bize Şu'be rivâyet edip (dedi ki), bana Ebu Kaza'a haber verip (dedi ki), Muhacir'i şöyle derken işittim: Cabir b. Abdillah'a Kabe'ye (veda edilmesi) esnasında ellerin kaldırılması sorulmuştu da O şöyle demişti: "Bunu sadece yahudiler yaparlardı. Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte hac yapmıştık da, bu (el kaldırma işini) yapmamıştık."

٧٥- باب إِذَا وَدَّعَ الْبَيْتَ لاَ يَرْفَعُ يَدَيْهِ

١٩٧٢ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الْمَجِيدِ الْحَنَفِىُّ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ أَخْبَرَنِى أَبُو قَزَعَةَ قَالَ سَمِعْتُ مُهَاجِراً يَقُولُ : سُئِلَ جَابِرُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ رَفْعِ الأَيْدِى عِنْدَ الْبَيْتِ ، فَقَالَ : إِنَّمَا كَانَ يَصْنَعُ ذَلِكَ الْيَهُودُ ، حَجَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَفَصَنَعْنَا ذَاكَ؟


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 74. Bab—Kabe'yi Hiçbir Çıplak Tavaf Etmeyecek

1971. Bize Muhammed b. Yezid el-Bezzar haber verip (dedi ki), bize Süfyan b. Uyeyne, Ebu İshak'tan, (O da) Zeyd b. Yusey'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: (Hacca giderken, arkadan bize ulaştığında) Ali'ye; "ne ile, (hangi emirlerle) gönderildin?" diye sorduk. O da şu cevabı verdi: "(Şu) dört şeyle gönderildim: Cennet'e sadece inanmış olan nefis girecektir; Kabe'yi hiçbir çıplak tavaf etmeyecektir; müslümanlar ve kâfirler hacda, bu yıllarından sonra bir araya gelmeyeceklerdir. Kiminle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) arasında (süresi belli) bir antlaşma varsa, onun antlaşması (bitiş) müddetine kadar (geçerlidir). Kimin (böyle) bir antlaşması yoksa, onun (serbest) dolaşma müddeti) dört aydır. -Yani bayramın birinci gününden sonra onlara Zilhicce ayından 20 gün mühlet verin ve onları dört aydan (yani Rebiulahir'in onundan) sonra da (bulduğunuz yerde) öldürün!-"

٧٤- باب لاَ يَطُوفُ بِالْبَيْتِ عُرْيَانٌ

١٩٧١ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَزِيدَ الْبَزَّازُ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ زَيْدِ بْنِ يُثَيْعٍ قَالَ : سَأَلْنَا عَلِيًّا بِأَىِّ شَىْءٍ بُعِثْتَ؟ قَالَ : بُعِثْتُ بِأَرْبَعٍ : لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ إِلاَّ نَفْسٌ مُؤْمِنَةٌ ، وَلاَ يَطُوفُ بِالْبَيْتِ عُرْيَانٌ ، وَلاَ يَجْتَمِعُ مُسْلِمٌ وَكَافِرٌ فِى الْحَجِّ بَعْدَ عَامِهِمْ هَذَا ، وَمَنْ كَانَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَهْدٌ فَعَهْدُهُ إِلَى مُدَّتِهِ ، وَمَنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ عَهْدٌ فَهِىَ أَرْبَعَةُ أَشْهُرٍ ، يَقُولُ بَعْدَ يَوْمِ النَّحْرِ ، أَجَلُهُمْ عِشْرِينَ مِنْ ذِى الْحِجَّةِ فَاقْتُلُوهُمْ بَعْدَ الأَرْبَعَةِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 73. Bab—Kadın Ziyaret (Tavafından) Sonra Hayız Olabilir?

1969. Bize Ya'lâ haber verip (dedi ki), bize el-A'meş, İbrahim'den, (O) El-Esved'den, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: (Hac esnasında) Safiyye hayız olmuştu. Sonra nefr-i (sani, yani bayramın 4. günü) gelip (de hâlâ temizlenemeyince), kendilerine ait bir dil ile; "Hay boğazına acı saplanasıca! Hay kökü kesilesice!" diyerek (hayıflandı). Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)"Sen bayramın birinci günü (ziyaret) tavafı yapmamış miydin?" buyurdu. O; "Evet, (yapmıştık)" dedi. (Hazret-i Peygamber de); "Öyleyse (bineğine) bin!" buyurdu.

1970. Bize Sehl b. Hammâd, Şu'be'den, (O) el-Hakem'den, (O) İbrahim'den, (O) el-Esved'den, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) onun, (yani bir önceki Hadisin) benzerini rivâyet etti.

٧٣- باب الْمَرْأَةِ تَحِيضُ بَعْدَ الزِّيَارَةِ

١٩٦٩ - أَخْبَرَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ : حَاضَتْ صَفِيَّةُ فَلَمَّا كَانَتْ لَيْلَةُ النَّفْرِ قَالَتْ : أَىْ حَلْقَى أَىْ عَقْرَى بِلُغَةٍ لَهُمْ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( أَلَسْتِ قَدْ طُفْتِ يَوْمَ النَّحْرِ؟ ). قَالَتْ : بَلَى. قَالَ :( فَارْكَبِى ).

١٩٧٠ - أَخْبَرَنَا سَهْلُ بْنُ حَمَّادٍ عَنْ شُعْبَةَ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عَائِشَةَ بِنَحْوِهِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 72. Bâb—Kurban Bayramının Birinci Günündeki Hutbe Hakkında

1968. Bize Ebu Hatim Eşhel b. Hatim haber verip (dedi ki), bize İbn Avn, Muhammed'den, (O) Abdurrahman b. Ebi Bekre'den, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: O gün (yani kurban bayramının birinci günü) olduğunda Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), erkek deve mi, dişi deve mi olduğunu bilemediğim bir devenin üzerine oturdu. Bir insan da (devenin) hıtâmını=yularını -veya O, "zimâmını=yularını" demişti-, tutmuştu. Derken (Hazret-i Peygamber); "(Bu gün), hangi gün?" buyurdu. (Ebu Bekre) dedi ki, "o zaman biz, O'nun, bu (güne) isminden başka bir isim vereceğini zannettiğimiz için sustuk." Bunun üzerine; "(Bu gün) yevm-i nahr, (yani kurban bayramının birinci günü) değil mi?" buyurdu. Biz; "evet" dedik. Sonra; "Bu (ay), hangi aydır?" buyurdu. (Ebu Bekre) dedi ki; "biz (yine) O'nun, bu (aya) isminden başka bir isim vereceğini zannetiğimizden sustuk." O da; "(Bu ay) Zilhicce değil mi?" buyurdu. Biz; "evet" dedik. (Hazret-i Peygamber, sonra); "Bu (şehir), hangi şehirdir?" buyurdu. (Ebu Bekre) dedi ki; "biz (yine) O'nun, bu (şehre) isminden başka bir isim vereceğini zannederek sustuk." O da; "(Bu şehir), Belde-i (Tayyibe-i Mekke) değil mi?" buyurdu. Biz; "evet" dedik. (Hazret-i Peygamber de) sözüne şöyle devam etti: "İşte, muhakkak ki aranızda kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız; bu ayınızda, bu şehrinizde, bu gününüze hürmet edildiği gibi hürmete lâyıktırlar, (haramdırlar). Dikkat edin! Burada hazır bulunan, (duyduklarını, gördüklerini) hazır bulunmayana ulaştırsın! Çünkü burada kazır bulunan kimse, belki, (duyduklarını, gördüklerini) kendisinden daha anlayışlı, daha iyi koruyucu olan kimseye ulaştırır!"

٧٢- باب فِى الْخُطْبَةِ يَوْمَ النَّحْرِ

١٩٦٨ - أَخْبَرَنَا أَبُو حَاتِمٍ : أَشْهَلُ بْنُ حَاتِمٍ حَدَّثَنَا ابْنُ عَوْنٍ عَنْ مُحَمَّدٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى بَكْرَةَ عَنْ أَبِيهِ قَالَ : لَمَّا كَانَ ذَلِكَ الْيَوْمُ قَعَدَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَلَى بَعِيرٍ لاَ أَدْرِى جَمَلٌ أَوْ نَاقَةٌ قَالَ : وَأَخَذَ إِنْسَانٌ بِخِطَامِهِ أَوْ قَالَ بِزِمَامِهِ فَقَالَ :( أَىُّ يَوْمٍ هَذَا؟ ). قَالَ : فَسَكَتْنَا حَتَّى ظَنَنَّا أَنَّهُ سَيُسَمِّيهِ سِوَى اسْمِهِ ، فَقَالَ :( أَلَيْسَ يَوْمَ النَّحْرِ؟ ). قُلْنَا : بَلَى. قَالَ :( فَأَىُّ شَهْرٍ هَذَا؟ ). قَالَ : فَسَكَتْنَا حَتَّى ظَنَنَّا أَنَّهُ سَيُسَمِّيهِ سِوَى اسْمِهِ ، فَقَالَ :( أَلَيْسَ ذُو الْحِجَّةِ؟ ). قُلْنَا : بَلَى قَالَ :( فَأَىُّ بَلَدٍ هَذَا؟ ). قَالَ : فَسَكَتْنَا حَتَّى ظَنَنَّا أَنَّهُ سَيُسَمِّيهِ سِوَى اسْمِهِ فَقَالَ :( أَلَيْسَ الْبَلْدَةَ؟ ). قُلْنَا : بَلَى. قَالَ :( فَإِنَّ دِمَاءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ وَأَعْرَاضَكُمْ بَيْنَكُمْ حَرَامٌ كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا فِى شَهْرِكُمْ هَذَا فِى بَلَدِكُمْ هَذَا ، أَلاَ لِيُبَلِّغِ الشَّاهِدُ الْغَائِبَ ، فَإِنَّ الشَّاهِدَ عَسَى أَنْ يُبَلِّغَ مَنْ هُوَ أَوْعَى مِنْهُ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 71. Bâb—(Hac) Mevsiminin Hutbesi Hakkında

1967. Bize İshak b. İbrahim haber verip dedi ki, bana Ebu Kurre -ki O, Mûsa b. Tarık'tır-, benim kıraatim yoluyla İbn Cüreyc'den haber vermiş ki, O şöyle demiş: Bana Abdullah b. Osman b. Huseyn, Ebu'z-Zübeyr'den, (O da) Cabir b. Abdillah'tan (naklen) rivâyet etti ki, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), el-Cirâne Umresi'nden döndüğünde Ebu Bekr'i Hac (Emiri olarak) göndermiş, biz de O'nunla beraber gelmiştik. Nihayet el-Arc denilen yere geldiğimizde (bizi) sabah namazına çağırmıştı. Sonra, (namaza başlama) tekbiri almaya yöneldiği zaman, arkasında bir deve böğürtüsü işitmiş, bunun üzerine tekbir almayı bırakıp şöyle demişti: "Bu, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) devesinin, yani el-Ced'a'nın böğürtüsü! Muhakkak ki Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hac yapma hakkındaki kanaati değişti. Belki (gelen) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dir de, biz O'nunla namaz kılarız." Bir de ne görelim, (devenin) üzerinde Ali var.

O zaman Ebu Bekr;"(Hac) emiri misin, yoksa elçi misin?" diye sormuş, O da şu cevabı vermişti: "Hayır. (Ben), Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem), haccın durak yerlerinde insanlara okumak üzere Berâe (Tevbe) Sûresinin başından 30 küsur ayetle gönderdiği bir elçiyim!" Derken Mekke'ye gelmiştik. Sonra Terviye (gününden) bir önceki gün olunca Ebu Bekr kalkıp halka bir konuşma yapmış ve onlara hac ibadetlerinden bahsetmişti. O, (konuşmasını) bitirince Ali kalkmış ve halka, Berâe (Sûresinin baş tarafından 30 küsur ayeti) bitirinceye kadar okumuştu. Sonra kurban bayramının birinci günü gelmiş, biz de akın akın (Mekke'ye) dönmüştük. Ebu Bekr (Mekke'ye) döndüğünde (yine) halka bir konuşma yapmış ve onlara "ifâda" (ziyaret tavaflarından), kurban kesmelerinden ve (diğer) hac ibadetlerinden bahsetmişti. O, (konuşmasını) bitirince Ali (yine) kalkmış ve halka, Berâe'nin (sözkonusu ayetlerini) sonuna kadar okumuştu. Daha sonra "Nefr-i Evvel: Birinci Ayrılma" (yani bayramın üçüncü) günü olduğunda Ebu Bekr (yine) kalkıp halka bir konuşma yapmış ve onlara, nasıl ayrılacaklarını, (cemreleri) nasıl atacaklarını anlatmış, böylece onlara hac ibadetlerini öğretmişti. O, (konuşmasını) bitirince Ali (yine) kalkmış ve halka, Berâe'nin (sözkonusu ayetlerini) bitirinceye kadar okumuştu.

٧١- باب فِى خُطْبَةِ الْمَوْسِمِ

١٩٦٧ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ قَرَأْتُ عَلَى أَبِى قُرَّةَ : مُوسَى بْنِ طَارِقٍ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ قَالَ حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُثْمَانَ بْنِ خُثَيْمٍ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ : أَنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- حِينَ رَجَعَ مِنْ عُمْرَةِ الْجِعْرَانَةِ بَعَثَ أَبَا بَكْرٍ عَلَى الْحَجِّ فَأَقْبَلْنَا مَعَهُ حَتَّى إِذَا كُنَّا بِالْعَرْجِ ثُوِّبَ بِالصُّبْحِ ، فَلَمَّا اسْتَوَى لِيُكَبِّرَ سَمِعَ الرَّغْوَةَ خَلْفَ ظَهْرِهِ فَوَقَفَ عَنِ التِّكْبِيرِ فَقَالَ : هَذِهِ رَغْوَةُ نَاقَةِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- الْجَدْعَاءِ ، لَقَدْ بَدَا لِرَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فِى الْحَجِّ فَلَعَلَّهُ أَنْ يَكُونَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَنُصَلِّىَ مَعَهُ ، فَإِذَا عَلِىٌّ عَلَيْهَا ، فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ أَمِيرٌ أَمْ رَسُولٌ؟ فَقَالَ : لاَ بَلْ رَسُولٌ ، أَرْسَلَنِى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- بِ { بَرَاءَةٌ } أَقْرَؤُهَا عَلَى النَّاسِ فِى مَوَاقِفِ الْحَجِّ. فَقَدِمْنَا مَكَّةَ فَلَمَّا كَانَ قَبْلَ التَّرْوِيَةِ بِيَوْمٍ قَامَ أَبُو بَكْرٍ فَخَطَبَ النَّاسَ فَحَدَّثَهُمْ عَنْ مَنَاسِكِهِمْ حَتَّى إِذَا فَرَغَ قَامَ عَلِىٌّ فَقَرَأَ عَلَى النَّاسِ { بَرَاءَةٌ } حَتَّى خَتَمَهَا ، ثُمَّ خَرَجْنَا مَعَهُ حَتَّى إِذَا كَانَ يَوْمُ عَرَفَةَ قَامَ أَبُو بَكْرٍ فَخَطَبَ النَّاسَ فَحَدَّثَهُمْ عَنْ مَنَاسِكِهِمْ حَتَّى إِذَا فَرَغَ قَامَ عَلِىٌّ فَقَرَأَ عَلَى النَّاسِ { بَرَاءَةٌ } حَتَّى خَتَمَهَا ، ثُمَّ كَانَ يَوْمُ النَّحْرِ فَأَفَضْنَا ، فَلَمَّا رَجَعَ أَبُو بَكْرٍ خَطَبَ النَّاسَ فَحَدَّثَهُمْ عَنْ إِفَاضَتِهِمْ وَعَنْ نَحْرِهِمْ وَعَنْ مَنَاسِكِهِمْ ، فَلَمَّا فَرَغَ قَامَ عَلِىٌّ فَقَرَأَ عَلَى النَّاسِ { بَرَاءَةٌ } حَتَّى خَتَمَهَا ، فَلَمَّا كَانَ يَوْمُ النَّفْرِ الأَوَّلِ قَامَ أَبُو بَكْرٍ فَخَطَبَ النَّاسَ فَحَدَّثَهُمْ كَيْفَ يَنْفِرُونَ وَكَيْفَ يَرْمُونَ ، فَعَلَّمَهُمْ مَنَاسِكَهُمْ فَلَمَّا فَرَغَ قَامَ عَلِىٌّ فَقَرَأَ { بَرَاءَةٌ } عَلَى النَّاسِ حَتَّى خَتَمَهَا.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 70. Bâb—Mekke'de Kurban Edilmek Üzere Gönderilen Develerin Ayakta Oldukları Halde Boğazlanmaları Hakkında

1966. Bize Muhammed b. Yusuf haber verip (dedi ki), bize Süfyan, Yunus b. Ubeyd'den, (O) Ziyad b. Cübeyr'den, (O da) İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, O, bir adamın, bir bedeneyi, (kurban etmek için) yere çöktürdüğünü görmüş de, bunun üzerine şöyle demiş: "Onu salıver, (kalksın da), Hazret-i Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) Sünnetine uyarak, (onu, bir bacağı) bağlı, (geri kalan üç ayağının üzerinde) ayakta olduğu halde (boğazla!)"

٧٠- باب فِى نَحْرِ الْبُدْنِ قِيَاماً

١٩٦٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ يُونُسَ بْنِ عُبَيْدٍ عَنْ زِيَادِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ : أَنَّهُ رَأَى رَجُلاً قَدْ أَنَاخَ بَدَنَةً فَقَالَ : ابْعَثْهَا قِيَاماً مُقَيَّدَةً سُنَّةَ مُحَمَّدٍ -صلّى اللّه عليه وسلّم-.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 69. Bâb—Bedene'ye Binilmesi Hakkında

1965. Bize Ebu'n-Nadr Haşini İbnu'l-Kasım haber verip (dedi ki), bize Şu'be rivâyet edip dedi ki, Katâde bana haber verip dedi ki, ben Enes'i, Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) anlatırken işittim ki, (Hazret-i Peygamber) bir "bedene" süren bir adam görmüş (ve adama); "Ona bin!" buyurmuş. (Adam); "şüphesiz o, bedenedir" demiş. (Hazret-i Peygamber tekrar), "Ona bin!" buyurmuş. (Adam yine); "şüphesiz o, bedenedir" demiş. (Hazret-i Peygamber tekrar); "Yazıklar olsun sana, ona bin!" buyurmuş.

٦٩- باب فِى رُكُوبِ الْبَدَنَةِ

١٩٦٥ - أَخْبَرَنَا أَبُو النَّضْرِ : هَاشِمُ بْنُ الْقَاسِمِ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ قَالَ قَتَادَةُ أَخْبَرَنِى قَالَ سَمِعْتُ أَنَساً يُحَدِّثُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- : أَنَّهُ انْتَهَى إِلَى رَجُلٍ يَسُوقُ بَدَنَتَهُ قَالَ :( ارْكَبْهَا ). قَالَ : إِنَّهَا بَدَنَةٌ. قَالَ :( ارْكَبْهَا ). قَالَ : إِنَّهَا بَدَنَةٌ. قَالَ :( ارْكَبْهَا وَيْحَكَ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 68. Bâb—Kurbanlık Hayvana Bir Belirti Koymanın Nasıl Yapılacağı Hakkında

1964. Bize Ebu'l-Velid et-Tayâlisî haber verip (dedi ki), bize Şu'be, Katâde'den rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Ben Ebu Hasan'ı, İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet ederken işittim ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Veda Haccı'na giderken) öğle namazını Zu’l-Huleyfe'de kılmış, sonra kurbanlık bir deve (getirilmesini) istemiş. (Getirilince) de, hörgücünün sağ tarafından bir çizik çizmiş, sonra (parmağıyla sıkıp) oradan kan çıkarmış, (ve böylece onu işaretlemiş). (Hazret-i Peygamber) onun boynuna iki pabuç da takmış. Ardından binek devesi getirilmiş. Üstüne oturup da (deve) el-Beydan'ın üzerine çıkınca ise, hac niyetiyle telbiye getirmiş.

٦٨- باب فِى الإِشْعَارِ كَيْفَ يُشْعَرُهُ؟

١٩٦٤ - أَخْبَرَنَا أَبُو الْوَلِيدِ الطَّيَالِسِىُّ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ قَتَادَةَ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا حَسَّانَ يُحَدِّثُ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- صَلَّى الظُّهْرَ بِذِى الْحُلَيْفَةِ ثُمَّ دَعَا بِبَدَنَةٍ فَأَشْعَرَهَا مِنْ صَفْحَةِ سَنَامِهَا الأَيْمَنِ ، ثُمَّ سَلَتَ الدَّمَ عَنْهَا وَقَلَّدَهَا نَعْلَيْنِ ثُمَّ أُتِىَ بِرَاحِلَتِهِ ، فَلَمَّا قَعَدَ عَلَيْهَا وَاسْتَوَتْ عَلَى الْبَيْدَاءِ أَهَلَّ بِالْحَجِّ .


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 67. Bâb—"Harem'de Kesilecek Kurbanlarda Koyun Yeterli Olur" Diyen Kimseler

1963. Bize Ya'lâ b. Ubeyd ve Ebu Nuaym haber verip dediler ki, bize el-A'meş, İbrahim'den, (O) el-Esved'den, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir defasında, Harem'de kurban edilmek üzere koyun göndermişti."

٦٧- باب مَنْ قَالَ الشَّاةُ تُجْزِئُ فِى الْهَدْىِ

١٩٦٣ - أَخْبَرَنَا يَعْلَى بْنُ عُبَيْدٍ وَأَبُو نُعَيْمٍ قَالاَ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ : أَهْدَى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- مَرَّةً غَنَماً .


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 66. Bâb—Mekke'de Kurban Edilmek Üzere Gönderilen Deve Veya Sığır Telef Olacağı Zaman Sünnete (Uygun Olarak Yapılacak Şey)

1961. Bize Abdulvehhab b. Saîd haber verip (dedi ki), bize Şuayb b. İshak, Hişam b. Urve'den, (O) babasından, (O da) Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hedy'lerinin çobanı Naciye el-Eslemi'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), (kesilme yerlerine ulaşmadan) telef olacak olan hedy'leri ne yapacağımı sormuştum da, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştu: "Telef olacak olan (yani telef olacağı anlaşılan) her kurbanlık deveyi kes, sonra (kurbanlık alameti olarak boynuna takılan) pabucu kanının içine at, sonra da onu halkla başbaşa bırak da (etini alıp) yesinler!"

1962. Bize Muhammed b. Saîd haber verip (dedi ki), bize Hafs b. Ğıyâs, Hişam b. Urve'den, (O) babasından, (O da) Naciye'den (naklen) onun, (yani bir önceki Hadisin) benzerini rivâyet etti.

٦٦- باب سُنَّةِ الْبَدَنَةِ إِذَا عَطِبَتْ

١٩٦١ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا شُعَيْبُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ نَاجِيَةَ الأَسْلَمِىِّ صَاحِبِ هَدْىِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ : سَأَلْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- كَيْفَ أَصْنَعُ بِمَا عَطِبَ مِنَ الْهَدْىِ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( كُلُّ بَدَنَةٍ عَطِبَتْ فَانْحَرْهَا ثُمَّ أَلْقِ نَعْلَهَا فِى دَمِهَا ، ثُمَّ خَلِّ بَيْنَهَا وَبَيْنَ النَّاسِ فَلْيَأْكُلُوهَا ).

١٩٦٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَعِيدٍ أَخْبَرَنَا حَفْصُ بْنُ غِيَاثٍ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ نَاجِيَةَ بِنَحْوَهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 65. Bâb—Hac İbadetlerinde Bir Şeyi Bir Şeyden Öne Alan Kimseler Hakkında

1959. Bize Ebu Nuaym haber verip (dedi ki), bize Abdulaziz -ki O, İbn Ebi Seleme el-Mâcişûn'dur-, ez-Zühri'den, (O) İsa b. Talha'dan, (O da) Abdullah b. Amr'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: (Veda Haccı'nda) Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) (Akabe) Cemresi'nin yanında, kendisine (bazı şeyler) sorulurken görmüştüm. Derken bir adam; "ya Resûlüllah, (cemreyi) atmadan kurban kestim, (ne buyurursunuz?)" demiş, (Hazret-i Peygamber de); "(Cemreni) at Hiçbir mahzuru yoktur!" buyurmuştu. Bir diğeri; "Ya Resûlüllah, kurban kesmeden önce tıraş oldum, (ne buyurursunuz?)" demiş, (Hazret-i Peygamber yine); "Kurbanını kes. Hiçbir mahzuru yoktur!" buyurmuştu. (Abdullah b. Amr, sözünün devamında) şöyle dedi: Böylece (o gün Hazret-i Peygamber'e, sırasından) ne öne alınan, ne de sonraya bırakılan hiçbir şey sorulmamıştı ki, O; "Yap! Hiçbir muhzuru yoktur!" buyurmuş olmasın.

1960. Bize Musedded haber verip (dedi ki), bize Yahya rivâyet edip (dedi ki), bize Malik b. Enes rivâyet edip (dedi ki), bize ez-Zühri, İsa b. Ta İha'dan, (O da) Abdullah b. Amr'dan (naklen) rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Veda Haccı'nda halkın (meselelerini dinlemeye) durmuş. Derken bir adam O'na; "ya Resûlüllah", demiş, "(kurban) kesmemden önce tıraş oldum, (ne buyurursunuz?)" "(Hazret-i Peygamber); "Hiçbir mahzuru yoktur!" buyurmuş. (Başka bîr adam); "bilmedim, (cemreyi) atmamdan önce (kurban) kestim, (ne buyurursunuz?) demiş. (Hazret-i Peygamber yine); "Hiçbir mahzuru yoktur!" buyurmuş. Böylece (o gün Hazret-i Peygamber'e, sırasından) önceye veya sonraya alınan hiçbir şey sorulmamış ki, O; "Hiçbir mahzuru yoktur!" buyurmuş olmasın. Abdullah (ed-Dârimî) dedi ki: "Ben bu (Hadisin zahirinin delalet ettiği) görüşü kabulleniyorum. Kûfeliler ise işi sıkı tutuyorlar."

٦٥- باب فِيمَنْ قَدَّمَ نُسُكَهُ شَيْئاً قَبْلَ شَىْءٍ

١٩٥٩ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ - هُوَ ابْنُ أَبِى سَلَمَةَ الْمَاجِشُونُ - عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عِيسَى بْنِ طَلْحَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ : رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عِنْدَ الْجَمْرَةِ وَهُوَ يُسْأَلُ فَقَالَ رَجُلٌ : يَا رَسُولَ اللَّهِ نَحَرْتُ قَبْلَ أَنْ أَرْمِىَ قَالَ : ( ارْمِ وَلاَ حَرَجَ ). قَالَ آخَرُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ حَلَقْتُ قَبْلَ أَنْ أَنْحَرَ. قَالَ :( انْحَرْ وَلاَ حَرَجَ ). قَالَ : فَمَا سُئِلَ عَنْ شَىْءٍ قُدِّمَ وَلاَ أُخِّرَ إِلاَّ قَالَ :( افْعَلْ وَلاَ حَرَجَ ).

١٩٦٠ - أَخْبَرَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ حَدَّثَنَا الزُّهْرِىُّ عَنْ عِيسَى بْنِ طَلْحَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَقَفَ لِلنَّاسِ فِى حَجَّةِ الْوَدَاعِ فَقَالَ لَهُ رَجُلٌ : يَا رَسُولَ اللَّهِ لَقَدْ حَلَقْتُ قَبْلَ أَنْ أَذْبَحَ. قَالَ :( لاَ حَرَجَ ). قَالَ : لَمْ أَشْعُرْ ذَبَحْتُ قَبْلَ أَنْ أَرْمِىَ. قَالَ :( لاَ حَرَجَ ) قَالَ : فَلَمْ يُسْأَلْ يَوْمَئِذٍ عَنْ شَىْءٍ قُدِّمَ أَوْ أُخِّرَ إِلاَّ قَالَ :( لاَ حَرَجَ ). قَالَ عَبْدُ اللَّهِ : أَنَا أَقُولُ بِهَذَا وَأَهْلُ الْكُوفَةِ يُشَدِّدُونَ.


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget