NESÂÎ
النسائي
Ebû Abdirrahmân Ahmed b. Şuayb b. Alî en-Nesâî (ö. 303/915)
Kütüb-i Sitte’den biri olan es-Sünen’in müellifi, muhaddis.
215 (830) yılında Horasan bölgesindeki Nesâ’da doğdu. Onun 214 (829) veya 225’te (840) İran, Kirman ve Hemedan’daki Nesâ’da dünyaya geldiğine dair rivayetler doğru değildir. Nesâ şehrine nisbetin “Nesevî” olduğunu söyleyenler bulunduğu gibi İslâm mücahidlerinin, Nesâ’yı fethetmek üzere geldiklerinde erkekler şehri terkettiği için şehirde sadece kadınların (nisâ) olduğunu görünce şehre “Nisâ” dediklerini, daha sonra şehrin bu şekilde anılmasından dolayı oraya nisbetin Nisâî olması gerektiğini ileri sürenler de vardır (Yâkūt, V, 281-282). Bazı kaynaklarda babasının adı yanlış olarak Ali b. Şuayb şeklinde kaydedilmektedir. Küçük yaşta Kur’an’ı ezberlediği anlaşılan Nesâî on beş yaşından itibaren hadis tahsiline başladı. 230 (844-45) yılında, kendisinden en çok faydalandığı hocası Kuteybe b. Saîd’den hadis okumak üzere Belh yakınlarındaki Bağlân köyüne gitti ve onun yanında on dört ay kaldı. Ayrıca İbn Râhûye, Ebü’l-Hasan İbn Ebû Şeybe, Ahmed b. Hanbel, Ahmed b. Menî‘, Ali b. Hucr, Hişâm b. Ammâr, Duhaym, İbrâhim b. Saîd el-Cevherî, Fellâs, Muhammed b. Beşşâr el-Bündâr, İbnü’l-Müsennâ, Ya‘kūb b. İbrâhim ed-Devrakī, Ebû Zür‘a er-Râzî, Ebû Hâtim er-Râzî, Bezzâr, Ebû İshak el-Cûzcânî, Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî gibi muhaddisler de onun hocalarıdır. Hadis tahsili için Horasan, Hicaz, Mısır, Irak ve el-Cezîre’ye, Suriye’deki ilim merkezlerine seyahat etti ve Mısır’a yerleşti. Hayatının daha sonraki dönemlerinde muhaddislerden faydalanmaya devam etti. Buhârî ve Müslim’in hocaları olan âlimlerden istifade ettiği gibi aradığı şartları taşımaları halinde Ebû Dâvûd es-Sicistânî ve Abdullah b. Ahmed b. Hanbel gibi akranından da hadis rivayet etti. Onun hadis yanında Sûsî gibi âlimlerden Kur’an ilimleri ve kıraat okuduğu, böylece 450 kadar âlimden faydalandığı anlaşılmaktadır (Tefsîrü’n-Nesâʾî, neşredenlerin girişi, I, 37). Hocalarından öğrendiği hadislerin senedinde eğer İbn Lehîa gibi kendisinin zayıf kabul ettiği muhaddisler varsa bu rivayetlerin senedi âlî olsa da onları hiçbir eserinde rivayet etmemiştir. Nesâî’nin şöhreti duyulunca hadis talebeleri ondan istifade etmek üzere Mısır’a gelmeye başladı. Kendisinden oğlu Abdülkerîm ile Kāsım b. Sâbit, Ebû Bişr ed-Dûlâbî, Tahâvî, Ebû Avâne el-İsferâyînî, Ukaylî, tefsir âlimi Nehhâs, Ebû Ali en-Nîsâbûrî, Ebû Saîd İbn Yûnus, İbn Hibbân, Hamza el-Kinânî, Taberânî, İbnü’s-Sünnî, İbn Adî hadis rivayet etti.
Talebesi Ebû Saîd İbn Yûnus’un belirttiğine göre Nesâî Zilkade 302’de (Mayıs-Haziran 915) Mısır’dan ayrıldı, 13 Safer 303’te (28 Ağustos 915) Filistin’deki Remle’de vefat etti ve Kudüs’te defnedildi. Zehebî, titiz bir hadis hâfızı olan İbn Yûnus’un verdiği bu bilgiyi daha güvenilir kabul etmekte, Safedî ve Tâceddin es-Sübkî gibi biyografi yazarları da bu görüşe katılmaktadır. Ebû Abdullah İbn Mende’ye göre ise Nesâî hayatının son döneminde Mısır’dan Dımaşk’a gitmiş, oradaki bir mescidde kendisine Muâviye ile ilgili bir soru sorulmuş, bu soruya, “Muâviye kendi başını kurtarsın yeter” diye cevap verince Muâviye taraftarları onu döverek mescidden çıkarmıştır. Bu olaydan sonra hastalanınca Mekke’ye götürülmüş ve yediği dayağın etkisiyle orada ölmüştür. Dârekutnî, hacca giderken Dımaşk’ta başına gelen bu hadise yüzünden şehid sayılan Nesâî’nin arzusu üzerine Mekke’ye götürüldüğünü, Şâban 303’te (Şubat 916) orada vefat ederek Safâ ile Merve arasında bir yere defnedildiğini söylemektedir. Kaynaklarda Nesâî’nin Humus ve Mısır’da kadılık yaptığı, devlet adamlarıyla karşılaşmamaya dikkat ettiği, güzel elbiseler giydiği, ayrıca ibadete düşkün olduğu, sık sık hacca gittiği ve cihadı hiç ihmal etmediği, gün aşırı oruç tuttuğu belirtilmektedir.
Nesâî’den uzun yıllar hadis okuyan Şâfiî âlimi İbnü’l-Haddâd el-Kinânî hocasının hadis ve fıkıh bilgisine, dindarlığına hayran kaldığı için ondan başkasına talebelik etmeye gerek görmemiştir (Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XV, 446). Hadis hâfızı Ebû Ali en-Nîsâbûrî Nesâî’den rivayette bulunurken, “Hadiste otorite olan Ebû Abdurrahman en-Nesâî bize şöyle rivayet etti” diye söze başlar, müslümanların imamlarından dördünü gördüğünü belirterek önce Nesâî’nin adını zikrederdi. Dârekutnî’ye Nesâî ile İbn Huzeyme’den hangisinin rivayetini tercih ettiği sorulduğu zaman Nesâî’nin, yaşadığı çağda hadisle meşgul olan herkesten ileride bulunduğunu, ona kimseyi tercih edemeyeceğini ifade etmiş ve es-Sünen’ini “sahih” diye nitelemiştir (İbn Nukta, s. 141). Hadis hâfızı Sa‘d b. Ali ez-Zencânî’ye bir râvi hakkında görüşü sorulduğunda onun sika olduğunu söylemiş, fakat kendisine o râviyi Nesâî’nin zayıf kabul ettiği bildirilince Nesâî’nin râviler hakkındaki şartlarının Buhârî ve Müslim’in şartlarından daha ağır olduğunu belirtmiştir. Zehebî bu olayı naklettikten sonra Zencânî’nin haklı olduğunu, çünkü Nesâî’nin Buhârî ve Müslim’in sahihlerindeki bazı râvileri “leyyin” kabul ettiğini söylemiştir. Ebû Abdullah İbn Mende, sahih rivayetleri derleyen ve illetli rivayetleri ayıran dört muhaddis bulunduğunu belirterek Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd ve Nesâî’nin adını saymıştır. Nesâî’yi hadis tenkidi alanında Buhârî ve Ebû Zür‘a er-Râzî seviyesinde kabul eden Zehebî râvileri değerlendirme konusunda onun Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve İbn Mâce’den daha önde geldiği ve hâfızasının Müslim’inkinden daha güçlü olduğu kanaatindedir. Tâceddin es-Sübkî, hocası Zehebî’nin bu görüşünü babası Takıyyüddin es-Sübkî’ye naklettiği zaman onun Zehebî’ye hak verdiğini belirtmektedir (Ṭabaḳāt, III, 16). Hâkim en-Nîsâbûrî’ye göre Nesâî’nin fıkhü’l-hadîs konusunda da isabetli değerlendirmeleri vardır. Onun hadis terimlerini titizlikle kullandığını gösteren şu olay önemlidir: Mısırlı muhaddis ve kādılkudât Hâris b. Miskîn ile aralarında bir anlaşmazlık çıkınca Nesâî ilmine değer verdiği bu âlimin derslerini huzurunda takip edememiş ve hocanın göremeyeceği yerlerde oturarak onu dinlemeye devam etmişti. Bu rivayetleri hocalarından bizzat duyduğu diğer rivayetler gibi “haddesenâ” ve “ahberenâ” lafızları ile nakletmemiş, onları, “Kāle’l-Hâris b. Miskîn kırâeten aleyhi ve ene esmau” diye rivayet etmiştir (İbn Nukta, s. 143).
Nesâî’nin hilâfet konusunda Hz. Ali’ye muhalefet eden Muâviye b. Ebû Süfyân ve Amr b. Âs gibi sahâbîlere soğuk yaklaşması onun Şiî olduğu yolunda bazı değerlendirmelere meydan vermiştir. Ancak Nesâî’nin Hz. Ali’yi Hz. Ebû Bekir ve Ömer’den üstün tutmaması bu iddianın isabetsiz olduğunu göstermektedir. Buna işaret eden İbn Teymiyye, Nesâî ve İbn Abdülber en-Nemerî gibi muhaddislerin Şiî yanlısı görülmesinin Hz. Ali’yi ilk iki halifeye üstün tutma derecesine varmadığını ve bunu ileri süren bir ehl-i hadîs de bulunmadığını söylemektedir (Tefsîrü’n-Nesâʾî, neşredenlerin girişi, I, 70). Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe adlı eserinde Amr b. Âs’ın faziletiyle ilgili bir hadise yer vermesi (nr. 196) kendisinin bu konuda mutedil bir muhalefet içinde olduğunu göstermektedir. Nesâî’nin Ehl-i sünnet inancına sahip bulunduğu onun es-Sünen’indeki “el-Îmân ve Şerâʾiʿuhû” bölümünde ve diğer eserlerinde açıkça görülmektedir. Nitekim onun, halku’l-Kur’ân tartışmaları çerçevesinde ele aldığı “Muhakkak ki ben Allahım, benden başka ilâh yoktur, bana kulluk et” (Tâhâ 20/14) âyetine mahlûk diyenin kâfir olduğunu söyleyen Abdullah b. Mübârek ile aynı görüşü paylaştığını belirtmesi de bunu teyit etmektedir (Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XIV, 127). Dımaşk’ta Hz. Ali karşıtlarının çok olduğunu görünce Ḫaṣâʾiṣu emîri’l-müʾminîn ʿAlî b. Ebî Ṭâlib raḍıyallāhu ʿanh adlı eserini kaleme alması (a.g.e., XIV, 129) bu konudaki tartışmalara sebep olmuşsa da daha sonra Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe’yi yazması onun taraf tutmadığını göstermektedir.
Endülüslü tarihçi İbn Beşküvâl’in Nesâî’nin biyografisine dair bir cüzü bulunduğu kaydedilmektedir. Ebû Muhammed Fâlih eş-Şiblî, el-Müstaḫrec min muṣannefâti’n-Nesâʾî fi’l-cerḥ ve’t-taʿdîl adlı çalışmasında (Ahsâ 1412) Nesâî’nin eserlerine dayanarak onun cerh ve ta‘dîldeki yerini ortaya koymaya çalışmıştır. Nesâî’nin bu yönü üzerindeki en kapsamlı araştırmayı Kāsım Ali Sa‘d, Menhecü’l-İmâm Ebî ʿAbdirraḥmân en-Nesâʾî fi’l-cerḥ ve’t-taʿdîl isimli kitabıyla yapmış (I-V, Dubai 1422/2002), bu çalışmasında Nesâî’nin sika dediği, cerh ettiği, meçhul saydığı yahut cerh, ta‘dîl veya meçhul sayılmasında tereddüt gösterdiği râvileri sıralamış ve onun hakkında geniş bilgi vermiştir.
Eserleri. Nesâî’nin eserlerinin önemli bir kısmı, es-Sünenü’l-kübrâ’daki bazı bölümlerin müstakil birer kitap halinde yayımlanmasıyla meydana gelmiştir. 1. es-Sünen*. el-Müctebâ diye de anılan, 5758 hadis ihtiva eden, sünenler arasında en az zayıf hadis içerdiği kabul edilen eser Delhi’de taş baskısı olarak neşredilmiş (1256/1840), Abdülfettâh Ebû Gudde tarafından Süyûtî’nin şerhi ve Muhammed b. Abdülhâdî es-Sindî’nin hâşiyesiyle birlikte yayımlanmıştır (I-IX, Beyrut 1409/1988). 2. es-Sünenü’l-kübrâ. es-Sünen’in de kaynağı olan ve 11.770 hadis ihtiva eden eseri Abdülgaffâr Süleyman el-Bündârî ve Seyyid Kesrevî Hasan neşretmiştir (I-VI, Beyrut 1411/1991; bk. es-SÜNEN). 3. ʿAmelü’l-yevm ve’l-leyle. Duası makbul bir insan olarak tanınan Abbâsî kumandanı Bedr el-Hamâmî’nin isteğiyle yazılmış ve müellif 500 dinarla taltif edilmiştir. Hz. Peygamber’in günlük dua ve zikirleriyle bu konudaki tavsiyelerini içeren kitap türünün günümüze ulaşan ilk örneği olup es-Sünenü’l-kübrâ’da yer alan 1141 (veya 1149) rivayeti ihtiva etmektedir (bk. AMELÜ’l-YEVM ve’l-LEYLE). Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî’nin Tuḥfetü’l-eşrâf bi-maʿrifeti’l-eṭrâf’ında da yer alan eseri, hadislerin diğer kaynaklardaki yerlerini gösterip sıhhat dereceleri hakkında bilgi vermek suretiyle Fârûk Hamâde (Rabat 1399, 1405/1985; Riyad 1401/1981; Beyrut 1987), Merkezü’l-hidemât ve’l-ebhâsi’s-sekāfiyye (Beyrut 1406/1986) ve el-Münteḳā min ʿAmeli’l-yevm ve’l-leyle adıyla ihtisar ederek Abdullah Ömer el-Bârûdî (Beyrut 1985) yayımlamıştır. Naim Erdoğan’ın Gündüz ve Gece İbadetleri ismiyle tercüme ettiği eseri Yusuf Özbek neşretmiştir (İstanbul 1996). 4. eḍ-Ḍuʿafâʾ ve’l-metrûkûn. Rivayetleri kabul edilmeyen 706 (veya 675) zayıf râvinin “zaîf, metrûkü’l-hadîs, leyse bi-sika” gibi kısa ifadelerle değerlendirildiği yarı alfabetik bir eserdir (Agra 1323, taşbaskı; Haydarâbâd 1325, Müslim b. Haccâc’ın el-Münferidât ve’l-vuḥdân’ı ve Buhârî’nin eḍ-Ḍuʿafâʾü’ṣ-ṣaġīr’i ile birlikte, nşr. Mahmûd İbrâhim Zâyed, Halep 1396/1976-77, Buhârî’nin eḍ-Ḍuʿafâʾü’ṣ-ṣaġīr’i ile birlikte; nşr. Bûrân ed-Dannâvî – Kemal Yûsuf el-Hût, Beyrut 1405/1985; nşr. Abdülazîz İzzeddin es-Seyrevân, Beyrut 1405/1985: el-Mecmûʿ fi’ḍ-ḍuʿafâʾ ve’l-metrûkîn adıyla ve Dârekutnî’nin aynı adlı ve Buhârî’nin eḍ-Ḍuʿafâʾü’ṣ-ṣaġīr adlı eserleriyle birlikte). 5. Kitâbü’t-Tefsîr (Tefsîrü’n-Nesâʾî). es-Sünenü’l-kübrâ’nın 82. kitabından ibaret olan bu eserde Nesâî sûrelerin bazı âyetleri hakkındaki rivayetleri bir araya getirmiştir. Eser, Sabrî b. Abdülhâliḳ eş-Şâfiî ile Seyyid b. Abbas el-Celîmî tarafından bu rivayetlerin tanınmış hadis kaynaklarındaki yerleri gösterilmek suretiyle Tefsîrü’n-Nesâʾî adıyla yayımlanmıştır (I-II, Beyrut 1410/1990). Ahmed Zikito el-Mağribî’nin Câmiatü’l-İskenderiye’de (ed-Dirâsâtü’l-İslâmiyye külliyyetü’l-âdâb) Menhecü’n-Nesâʾî fi’t-tefsîr maʿa taḥḳīḳi’l-Fâtiḥa adıyla bir yüksek lisans tezi hazırladığı belirtilmektedir (Aḫbârü’t-türâs̱i’l-ʿArabî, sy. 31 [1407/1987]). Mustafa Meral Çörtü, en-Nesâî ve Tefsîr el-Kurʾan el-Azîm’i ismiyle bir doktora çalışması yapmıştır (1990, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü). 6. Feżâʾilü’l-Ḳurʾân. es-Sünenü’l-kübrâ’nın aynı adlı bölümündeki 126 rivayeti Fârûk Hamâde (Mağrib 1400/1980; Beyrut 1413/1992, 2. baskı) ve Semîr el-Hûlî (Beyrut 1405/1985) tahkik ederek neşretmiştir. 7. Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe. es-Sünenü’l-kübrâ’nın “Menâkıb” bölümündeki altmış kadar sahâbî ile ensarın ve Hz. Meryem ile Âsiye’nin faziletlerine dair 284 rivayet Fârûk Hamâde tarafından yayımlanmıştır (Fas 1404/1984; Beyrut 1405/1984). 8. Ḫaṣâʾiṣu emîri’l-müʾminîn ʿAlî b. Ebî Ṭâlib raḍıyallāhu ʿanh (el-Ḫaṣâʾiṣ, Ḫaṣâʾiṣü ʿAlî, Kitâbü’l-Ḫaṣâʾiṣ fî fażli ʿAlî b. Ebî Ṭâlib). Hz. Ali ile ailesinin faziletlerine dair 194 (veya 188) rivayeti ihtiva etmektedir (Kahire 1308, 1404/1984; Necef 1369/1949, nşr. Muhammed Hâdî el-Emîn, Necef 1389/1969; nşr. Kemâl Yûsuf el-Hût, Beyrut 1403/1983 [Tehẕîbü Ḫaṣâʾiṣi emîri’l-müʾminîn ʿAlî b. Ebî Ṭâlib adıyla], nşr. Muhammed Bâkır el-Mahmûdî, Beyrut 1983; nşr. Ahmed Mîrîn el-Belûşî, Küveyt 1406/1986; nşr. Ebû İshak el-Huveynî el-Eserî, Beyrut 1407/1987; Huveynî eseri Tehẕîbü Ḫaṣâʾiṣi’l-İmâm ʿAlî adıyla da yayımlamıştır, Beyrut 1404/1984). Naim Erdoğan’ın Hadislerle Hz. Ali adıyla tercüme ettiği eseri Yusuf Özbek yayıma hazırlamıştır (İstanbul 1992). 9. Kitâbü’l-Cumʿa. 108 hadis ihtiva etmektedir (Bulak 1987; nşr. Mecdî es-Seyyid İbrâhim, Riyad 1407/1987; nşr. Ebû Hâcer Muhammed Saîd Zağlûl, Kahire 1408/1988). 10. Tehẕîbü Kitâbi’l-İstiʿâẕe. es-Sünen’in “Kitâbü’l-İstiʿâẕe” bölümündeki 104 hadis mükerrerleri ve sahâbe dışındaki râvileri çıkarılarak, belli başlı kaynaklardaki yerleri gösterilip kısaca açıklanarak neşredilmiştir (nşr. Hasan Abdülhamîd, Kahire 1409). 11. el-İmâme ve’l-cemâʿa. es-Sünenü’l-kübrâ’nın aynı ismi taşıyan bölümünden ibarettir (nşr. Alâeddin Ali Rızâ, Riyad 1415/1995). 12. ʿİşretü’n-nisâʾ. es-Sünenü’l-kübrâ’nın aynı adlı bölümünü Amr Ali Ömer (Kahire 1988), Ebû Hâcer Muhammed Saîd Zağlûl (Kahire 1989) ve Muhammed Ali Kutub (Sayda 1992) tahkik edip yayımlamıştır. 13. Kitâbü’ṭ-Ṭıb li’n-nisâʾ (nşr. Ebü’l-Fidâ Sâmî et-Tûnî, Kahire 1411/1990). 14. Kitâbü’n-Nuʿût. es-Sünenü’l-kübrâ’nın aynı adlı bölümünü Abdülazîz b. İbrâhim eş-Şehvân yedi nüshasını karşılaştırarak Kitâbü’n-Nuʿût el-esmâʾ ve’ṣ-ṣıfât adıyla yayımlamıştır (Riyad 1419/1998). 15. el-Cerḥ ve’t-taʿdîl. İbn Hacer el-Askalânî bazı kitaplarında bu esere atıfta bulunmaktadır (Tehẕîbü’t-Tehẕîb, I, 97, 419; Lisânü’l-Mîzân, II, 300). 16. Cüzʾ fîhi meclisân min imlâʾi Ebî ʿAbdirraḥmân Aḥmed b. Şuʿayb b. ʿAlî en-Nesâʾî (el-Emâlî). Kırk yedi hadisi ihtiva etmektedir (nşr. Ebû İshak el-Huveynî el-Eserî, Cîze 1414/1994). 17. Cüzʾ min ḥadîs̱ ʿani’n-nebî (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 107, vr. 310a-321a). 18. el-Künâ (el-Esmâʾ ve’l-künâ, el-Esâmî ve’l-künâ). Nesâî’nin oğlu Abdülkerîm’in rivayet edip İbn Müferric’in bablara göre düzenlediği eser eski kaynaklarda zikredilmekle birlikte Fârûk Hamâde onun günümüze ulaşıp ulaşmadığının bilinmediğini söylemektedir (ʿAmelü’l-yevm ve’l-leyle, neşredenin girişi, s. 28-30). Abdülazîz ed-Dihlevî, eserin bazı bölümlerinin el-Münteḳā adıyla bir araya getirildiğini belirterek sonuncu rivayeti zikretmektedir (Bustânü’l-Muhaddisîn, s. 129). 19. Tesmiyetü fuḳahâʾi’l-emṣâr (min aṣḥâbi Resûlillâh ṣallallāhu ʿaleyhi ve sellem ve min baʿżihim min ehli’l-Medîne) (nşr. Subhî el-Bedrî es-Sâmerrâî, Mecmûʿatü’r-resâʾil fî ʿulûmi’l-ḥadîs̱ içinde, Medine 1389/1969, s. 5-10; nşr. Meşhûr Hasan Mahmûd Süleymân, Zerkā/Ürdün 1408/1987, S̱elâs̱ü resâʾil ḥadîs̱iyye li’l-İmâm en-Nesâʾî içinde; Beyrut 1987; Riyad 1415/1994). 20. Tesmiyetü men lem yervi ʿanhü ġayrü racülin vâḥid. Yirmi beş râvinin sadece adının verildiği bir çalışmadır (bir önceki kaynakta zikredilen risâlelerle birlikte yayımlanmıştır). 21. eṭ-Ṭabaḳāt. Müellifin, başlangıçtan kendi zamanına kadar gelen bazı güvenilir ve zayıf râvileri zikrettiği eserin küçük bir parçası günümüze gelmiştir (Tesmiyetü fuḳahâʾi’l-emṣâr’da zikredilen risâlelerle birlikte yayımlanmıştır). 22. Ẕikrü men ḥaddes̱e ʿanhü’bnü Ebî ʿArûbe ve lem yesmaʿ minh (Mecmûʿatü’r-resâʾil fî ʿulûmi’l-ḥadîs̱ içinde, Beyrut 1405). 23. Tesmiyetü’ş-şüyûḫ. Nesâî’nin 196 hocasının adını ve onlar hakkındaki değerlendirmelerini ihtiva eden risâleyi Kāsım Ali Sa‘d yayımlamıştır (Mecelletü Câmiʿati’l-İmâm Muḥammed b. Suʿûd el-İslâmiyye, sy. 38 [Riyad 1423], s. 121-241).
Nesâî’nin kaynaklarda adı geçen diğer eserlerinden bazıları şunlardır: Muʿcem, et-Temyîz (et-Temyîz fi’l-cerḥ ve’t-taʿdîl, Esmâʾü’r-ruvât ve’t-temyîz beynehüm), Taṣnîf fî maʿrifeti’l-iḫve ve’l-eḫavât mine’l-ʿulemâʾ ve’r-ruvât, Müsnedü ḥadîs̱i Mâlik b. Enes, Müsnedü ḥadîs̱i’z-Zührî bi-ʿilelihî ve’l-kelâm ʿaleyh, Müsnedü ḥadîs̱i Şuʿbe b. Ḥaccâc (Kitâbü’l-İġrâb), Müsnedü ḥadîs̱i Süfyân b. Saʿîd es̱-S̱evrî, Müsnedü ḥadîs̱i İbn Cüreyc, Müsnedü ḥadîs̱i Yaḥyâ b. Saʿîd el-Ḳaṭṭân, Müsnedü ʿAlî b. Ebî Ṭâlib, Müsnedü Manṣûr b. Zâẕân el-Vâsıṭî, Menâsikü’l-ḥac, Şüyûḫu’z-Zührî. Ayrıca es-Sünenü’l-kübrâ’dan istinsah edilen bazı bölümler Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de bulunmaktadır (Elbânî, s. 420-424). Heysemî, Keşfü’l-estâr ʿan zevâʾidi’l-Bezzâr adlı kitabında Nesâî’nin es-Sünen’i dışındaki rivayetlerini, Mecmaʿu’l-baḥreyn fî zevâʾidi’l-Muʿcemeyn’inde ise onun es-Sünenü’l-kübrâ, ʿAmelü’l-yevm ve’l-leyle, et-Tefsîr gibi eserlerinde bulunup da Kütüb-i Sitte’de yer almayan rivayetlerini de bir araya getirmiştir. Kāsım Ali Sa‘d, ünlü bir hadis münekkidi olan Nesâî’nin hadis râvilerinin cerh ve ta‘dîli konusundaki görüşlerini başta kendi eserleri olmak üzere ilgili kaynakları taramak suretiyle tesbit etmiş ve çalışmasına Menhecü’l-İmâm Ebî ʿAbdirraḥmân en-Nesâʾî fi’l-cerḥ ve’t-taʿdîl ve cemʿi aḳvâlihî fi’r-ricâl adını vermiştir (I-V, Dübey 1422/2002). Seyyid Kesrevî Hasan da Nesâî’nin ferd rivayetleri ile Kütüb-i Ḫamse’ye olan zevâidini İsʿâdü’r-râʿî bi-efrâd ve zevâʾidi’n-Nesâʾî (I-II, Beyrut 1419/1998), es-Sünen’i ile es-Sünenü’l-kübrâ’daki mürsel rivayetlerini de Taḳrîbü’n-nâʾî min merâsîli’n-Nesâʾî (Beyrut 1418/1998) adıyla yayımlamıştır.
Yorum Gönder