Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

02/18/21

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 79. Ta'riz (Yoluyla Konuşmanın Hükmü)

4971- Süfyan İbn Esîd el-Hadramî'den demiştir ki: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle derken işittim:

" Sana inandığı halde bir (din) kardeşine kendisini kandıracak yalan bir söz söylemen ne kadar büyük bir hıyanettir!"

٧٩ - بَاب فِي الْمَعَارِيْض

٤٩٧١ - حَدَّثَنَا حَيْوَة بْن شُرَيْح الْحَضْرَمِي إِمَام مَسْجِد حِمْص، ثَنَا بَقِيَّة بْن الْوَلِيّد، عَن ضُبَارَة بْن مَالِك الْحَضْرَمِي، عَن أَبِيْه، عَن عَبْد الْرَّحْمَن بْن جُبَيْر بْن نُفَيْر، عَن أَبِيْه، عَن سُفْيَان بْن أَسِيْد الْحَضْرَمِي قَال:

سُمِعَت رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَقُوْل: (كَبُرَت خِيَانَة أَن تُحَدِّث أَخَاك حَدِيْثَا هُو لَك بِه مُصَدِّق وَأَنْت لَه بِه كَاذِب).



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 78. Çocuğu Olmayan Kadına da Künye Verilebilir

4970- Âişe (radıyallahü anhâ)'dan (rivâyet edildiğine göre) kendisi (birgün Hazret-i Peygambere):

Ey Allah'ın Rasulü, benim her arkadaşınım künyesi var. (Ben de bir künye alabilir miyim?) diye sormuş da, (Hazret-i Peygamber: O'nun kızkardeşinin oğlunu kast ederek):

Sen de oğlun (hükmüne olan) Abdullah'la künyelen, buyurmuş.

(Ravi) Müsedded (bu Abdullah kelimesini) " Abdullah İbnü'z-Zübeyr" diye rivâyet etti.

(Ravi Urve hadisinin kalan kısmını şöyle) rivâyet etti:

" Bunun üzerine (Hazret-i Âişe) " Ümmü Abdullah künyesini almıştı." Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisin benzerini de yine aynı şekilde (yani Hişam İbn Urve'nin, babası Urve yoluyla Hazret-i Âişe'den rivâyet ettiği gibi) Kurrân İbn Temmam ile Ma'mer de Hişam'dan rivâyet ettiler.

Ebû Üsâme ise Hişam ve Abbâd yoluyla Hamza'dan rivâyet etti. Hammâd İbn Seleme ile Mesleme İbn Ka'nab da Ebû Üsame gibi yine Hişam'dan rivâyetti.

٧٨ - بَاب فِي الْمَرْأَة تُكْنَى

٤٩٧٠ - حَدَّثَنَا مُسَدَّد وَسُلَيْمَان بْن حَرْب، الْمَعْنَى قَالَا: ثَنَا حَمَّاد، عَن هِشَام بْن عُرْوَة، عَن أَبِيْه،

عَن عَائِشَة رَضِي الْلَّه عَنْهَا أَنَّهَا قَالَت: يَارَسُوْل الْلَّه، كُل صَوَاحِبِي لَهُن كَنّى قَال: (فَاكْتَنِي بْابِك عَبْد الْلَّه). يَعْنِي ابْن أُخْتِهَا قَال مُسَدَّد: عَبْد الْلَّه بْن الْزُّبَيْر قَال: فَكَانَت تُكَنَّى بِأُم عَبْد الْلَّه.

قَال أَبُو دَاوُد: وَهَكَذَا قَال قُرَّان بْن تَمَّام وَمَعْمَر جَمِيِعَا عَن هِشَام نَحْوَه، وَرَوَاه أَبُو أُسَامَة عَن هِشَام، عَن عَبَّاد بْن حَمْزَة، وَكَذَلِك حَمَّاد بْن سَلَمَة وَمَسْلَمَة بْن قَعْنَب، عَن هِشَام كَمَا قَال أَبُو أُسَامَة.



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 77. Çocuğu Olmayan Bir Kimsenin Künye Alması Konusunda Gelen Hadisler

4969- Enes İbn Mâlik'ten demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (herkes gibi bizim aramıza da girerdi. Bir de benim Ebû Umeyr künyesiyle anılan bir küçük kardeşim vardı. Kırmızı gagalı serçe kuşuna benzeyen kuşuyla oynar dururdu. Bir süre sonra (bu kuş) öldü. Bir gün Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun yanına giriverdi de onu üzgün bir halde gördü. Bunun üzerine (Orada bulunanlara):

Bunun hali nedir? diye sordu (onlar da:)

Kuşu öldü, dediler. (Hazret-i Peygamber de:)

Ey Ebû Umeyr, kuşcağız(a) ne oldu? diye Onunla şakalaştı.

Buhâri, edeb 81,112, Müslim, edeb 30, Tirmizî, sala 131, birr 57; İbn Mâce, edeb 24; Ahmed b. Hanbel, IH, 115, 119, 171, 188, 190, 201, 212 ,223, 278, 288.

٧٧ - بَاب [مَا جَاء فِي] الْرَّجُل يَتَكَنَّى وَلَيْس لَه وَلَد

٤٩٦٩ - حَدَّثَنَا مُوْسَى بْن إِسْمَاعِيْل، ثَنَا حَمَّاد، ثَنَا ثَابِت، عَن أَنَس بْن مَالِك قَال:

كَان رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَدْخُل عَلَيْنَا، وَلِي أَخ صَغِيْر يُكْنَى أَبَا عُمَيْر، وَكَان لَه نُغَر يَلْعَب بِه فَمَات، فَدَخَل عَلَيْه الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم ذَات يَوْم فَرَآَه حَزِيْنَا فَقَال: (مَا شَأْنُه؟) قَالُوْا: مَات نُغَرُه فَقَال: (يَا أَبَا عُمَيْر، مَا فَعَل الْنُّغَيْر؟).



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 76. Hazret-i Peygamberin Hem İsmini Hem De Künyesini Bir Adama Vermenin Caiz Olduğunu İfade Eden Hadisler

4967- Muhammed İbn el-Hanefiyye'den (rivâyet edildiğine göre) Hazret-i Ali (radıyallahü anh) şöyle demiştir:

Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e:

Eğer senden sonra bir çocuğum dünyaya gelirse ona hem senin ismini hem de künyesini vereceğim, dedim de:

Evet (koyabilirsin) buyurdu.

(Ancak bu hadisi Ebû Dâvûd’a nakleden hocalarından biri olan) Ebû Bekir (b. Ebi Şeybe hadisi rivâyet ederken, diğer ravi olan Osman b. Ebi Şeybe'nin rivâyetinde bulunan ve bu hadisi Muhammed İbn el-Hanefiyye'nin bizzat Hazret-i Ali'den aldığına delalet eden):

" Ben Resûlüllah’a dedim (ki, sözünü) rivâyet etmedi. (Bu sebeple Ebû Bekir'in bu rivâyetinde, Osman'ın rivâyetinde bulunan sözü geçen özellik yoktur. Ebû Bekir bu hadisi) Ali (radıyallahü anh):

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e dedi ki..." şeklinde rivâyet etti.

Tirmizî, edeb 68.

4968- Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ)'dan demiştir ki:

Bir kadın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek:

Ey Allah'ın Resulü! Ben gerçekten bir oğlan çocuğu dünyaya getirdim de ona Muhammed ismini ve Ebû'l-Kasım künyesini verdim. Bunun üzerine bana senin bundan hoşlanmayacağın haber verildi. (Ne buyurursun)? diye sordu.

(Hazret-i Peygamber de:) " Benim ismimi (koymayı) helal künyemi (vermeyi de) haram kılan şey nedir?" yahutta:

" Benim künyemi (vermeyi haram, ismimi (koymayı da) helal kılan şey nedir?" cevabını verdi.

٧٦ - بَاب فِي الرُّخْصَة فِي الْجَمْع بَيْنَهُمَا

٤٩٦٧ - حَدَّثَنَا عُثْمَان وَأَبُو بَكْر ابْنَا أَبِي شَيْبَة قَالَا: ثَنَا أَبُو أُسَامَة، عَن فِطْر، عَن مُنْذِر، عَن مُحَمَّد ابْن الْحَنَفِيَّة قَال:

قَال عَلِي رَحِمَه الْلَّه: قُلْت: يَارَسُوْل الْلَّه، إِن وُلِد لِي مِن بَعْدِك وَلَد أُسَمِّيْه بِاسْمِك وَأُكَنِّيه بِكُنْيَتِك؟ قَال: (نَعَم) وَلَم يَقُل أَبُو بَكْر (قُلْت) قَال عَلِي عَلَيْه الْسَّلَام لِلْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم.

٤٩٦٨ - حَدَّثَنَا الْنُّفَيْلِي، ثَنَا مُحَمَّد بْن عِمْرَان الْحَجَبِي، عَن جَدَّتِه صَفِيَّة بِنْت شَيْبَة، عَن عَائِشَة رَضِي الْلَّه عَنْهَا قَالَت:

جَاءَت امْرَأَة إِلَى رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم فَقَالَت: يَارَسُوْل الْلَّه، إِنِّي قَد وَلَدْت غُلَاما فَسَمَّيْتُه مُحَمَّدا وَكُنْيَتُه أَبَا الْقَاسِم، فَذُكِر لِي أَنَّك تَكْرَه ذَلِك، فَقَال: (مَا الَّذِي أَحَل اسْمِي وَحَرَّم كُنْيَتِي؟) أَو (مَا الَّذِي حَرَّم كُنْيَتِي وَأَحَل اسْمِي؟).



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 75. " Hazret-i Peygamberin İsmiyle Künyesi Bir Kimsede Birleştirilemez" Diyenlerin Delilini Teşkil Eden Hadisler

4966- Hazret-i Câbir'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Benim ismimle isimlenmiş olan kimse künyemi de almasın. Künyemi almış olan ismimi almasın."

Ebû Dâvud der ki: Bu hadisin manasını İbn Adan babası vasıtası ile Hazret-i Ebû Hüreyre’den rivâyet etti. Ebû Zur'a vasıtasıyla da Ebû Hureyre'den rivâyet edilmiştir. Ancak diğer iki rivâyetle arasında farklılık vardır. Abdurrahman İbn Ebi Amre'nin Ebû Hureyre'den rivâyeti de böyledir. (Bu rivâyette) Abdurrahman'a muhalefet edilmiştir.

Bu hadis-i şerifi, Es-Sevrî ile İbn Cüreyc, Ebûz-Zübeyr'in rivâyeti gibi rivâyet ettiler. Ma'kıl İbn Ubeydillah ise İbn Şirin inki gibi rivâyet etti. Bu hadisde Mûsâ İbn Yesar’ın Ebû Hureyre'den olan rivâyeti iki farklı şekilde gelmiştir. Bu farklılığın birisi Hammâd İbn Halid'e, diğeri de İbn Ebî Füdeyk'e aittir.

Tirmizî edeb 68; Ahmed b. Hanbel, 1,95, II, 312, 455,433, 111,450, V-364.

٧٥ - بَاب مَن رَأَى أَن لَا يَجْمَع بَيْنَهُمَا

٤٩٦٦ - حَدَّثَنَا مُسْلِم بْن إِبْرَاهِيْم، ثَنَا هِشَام، عَن أَبِي الْزُّبَيْر، عَن جَابِر

أَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (مَن تَسَمَّى بِاسْمِي فَلَا يَتَكَنَّى بِكُنْيَتِي، وَمَن تَكَنَّى بِكُنْيَتِي فَلَا يَتَسَمَّى بِاسْمِي).

قَال أَبُو دَاوُد: وَرَوَّى بِهَذَا الْمَعْنَى ابْن عَجْلَان، عَن أَبِيْه، عَن أَبِي هُرَيْرَة، وَرُوِي عَن أَبِي زُرْعَة عَن أَبِي هُرَيْرَة مُخْتَلِفَا عَلَى الْرِّوَايَتَيْن، وَكَذَلِك رِوَايَة عَبْد الْرَّحْمَن بْن أَبِي عَمْرَة، عَن أَبِي هُرَيْرَة اخْتُلِف فِيْه: رَوَاه الْثَّوْرِي وَابْن جُرَيْج عَلَى مَا قَال أَبُو الْزُّبَيْر، وَرَوّاه مَعْقِل بْن عُبَيْد الْلَّه عَلَى مَا قَالَه ابْن سِيْرِيْن، وَاخْتُلِف فِيْه عَلَى مُوْسَى بْن يَسَار، عَن أَبِي هُرَيْرَة أَيْضا عَلَى الْقَوْلَيْن: اخْتَلَف فِيْه حَمَّاد بْن خَالِد وَابْن أَبِي فُدَيْك.



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 74. Bir Kimseye Hazret-i Peygamberin Künyesi Olan Ebü'l-Kasım Künyesini Vermenin Hükmü

4965- Hazret-i Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Benim adımla adlanınız, fakat künyemle künyelenmeyiniz..."‘

Ebû Dâvud dedi ki: Bu hadisi aynı şekilde Ebû Hüreyre'den Ebû salih de rivâyet etmiştir. Ebû Süfyan'ın Cabir'den (olan) rivâyetiyle Salim İbn Ebû Ca'd'ın Cabir'den; Süleyman el-Yeşkerf nin ve İbnü'l Münkedir'in Cabir'den rivâyeti de böyle olduğu gibi, ve Enes b. Mâlik'in rivâyeti de (yine böyledir).

Buharî, ilim 38, menakib 20, edeb 106, 109; Müslim, edeb 1, 3-5, 8; Tirmizî, edeb 68; İbn Mace, edeb 33; Darimî, istizan 58.

٧٤ - بَاب فِي الْرَّجُل يَتَكَنَّى بِأَبِي الْقَاسِم

٤٩٦٥ - حَدَّثَنَا مُسَدَّد وَأَبُو بَكْر بْن أَبِي شَيْبَة قَالَا: ثَنَا سُفْيَان، عَن أَيُّوْب السِّخْتِيَانِي، عَن مُحَمَّد بْن سِيْرِيْن، عَن أَبِي هُرَيْرَة قَال:

قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (تُسَمُّوا بِاسْمِي وَلَا تَكَنَّوْا بِكُنْيَتِي).

قَال أَبُو دَاوُد: وَكَذَلِك رَوَاه أَبُو صَالِح عَن أَبِي هُرَيْرَة، وَكَذَلِك رِوَايَة أَبِي سُفْيَان، عَن جَابِر، وَسَالِم بْن أَبِي الْجَعْد، عَن جَابِر، وَسُلَيْمَان الْيَشْكُرِي، عَن جَابِر وَابْن الْمُنْكَدِر عَن جَابِر نَحْوَهُم، وَأُنْس بْن مَالِك.



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 73. Bir Kimsenin Başka Birinin Oğlunu "Oğlum" Diye Çağırmasının Hükmü

4964- Enes İbn Mâlik'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ona:

Ey Oğulcuğum, diye hitap edermiş.

Ebû Dâvûd der ki:

" Ben Yahya İbn Maîn’i, İbn Mahbûb çok hadis rivâyet eden biridir" diye överken işittim.

Müslim, adab 31i; Tirmizî edeb 62.

٧٣ - بَاب فِي الْرَّجُل يَقُوْل لِابْن غَيْرِه يَا بُنَي

٤٩٦٤ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْن عَوْن قَال: أَخْبَرَنَا، ح وَثَنا مُسَدَّد وَمُحَمَّد بْن مَحْبُوب قَالُوْا: ثَنَا أَبُو عَوَانَة، عَن أَبِي عُثْمَان، وَسَمَّاه ابْن مَحْبُوب الْجَعْد، عَن أَنَس بْن مَالِك

أَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال لَه: (يَا بَنِي).

قَال أَبُو دَاوُد: سُمِعَت يَحْيَى بْن مَعِيْن يُثْنِي عَلَى مُحَمَّد بْن مَحْبُوب وَيَقُوْل: كَثِيْر الْحَدِيْث.



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 72. Bir Kimsenin Ebû Îsa Künyesi Almasının Hükmü

4963- (Zeyd b. Salim'in) babasından (rivâyet edildiğine göre) Ömer İbn El-Hattâb (radıyallahü anh) Zeyd İbn Sabit'in kendi kendisine Ebû Îsa künyesini veren oğlunu dövdü. El Mugîre İbn Şu'be de kendisine " Ebû Îsa" diye künyelenmişti. Hazret-i Ömer O'na:

Sana Ebû Abdullah künyesini alman yetmiyor mu? diye çıkıştı. Bunun üzerine Mugîre, " Bu künyeyi feana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) verdi" dedi. Hazret-i Ömer de:

Onun gelmiş, geçmiş hataları affedilmiştir. (Bize gelince) biz kendi başımızayız. (Allah'ın bize nasıl muamele yapacağını bilmiyoruz)" diye çıkıştı. Bunun üzerine (Mugîre) ölünceye kadar Ebû Abdullah künyesini taşımaya devam etti.

٧٢ - بَاب فِيْمَن يَتَكَنَّى بِأَبِي عِيْسَى

٤٩٦٣ - حَدَّثَنَا هَارُوْن بْن زَيْد بْن أَبِي الزَّرْقَاء، ثَنَا أَبِي، ثَنَا هِشَام بْن سَعْد، عَن زَيْد بْن أَسْلَم، عَن أَبِيْه،

أَن عُمَر بِن الْخَطَّاب رَضِي الْلَّه عَنْه ضَرَب ابْنَا لَه تَكَنَّى أَبَا عِيْسَى، وَأَن الْمُغِيْرَة بْن شُعْبَة تَكَنَّى بِأَبِي عِيْسَى فَقَال لَه عُمَر: أَمَا يَكْفِيَك أَن تُكَنَّى بِأَبِي عَبْد الْلَّه؟ فَقَال: إِن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم كَنَّانِي، فَقَال: إِن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَد غُفِر لَه مَا تَقَدَّم مِن ذَنْبِه وَمَا تَأَخَّر، وَإِنَّا فِي جَلْجَتِنَا، فَلَم يَزَل يُكْنَى بِأَبِي عَبْد الْلَّه حَتَّى هَلَك.



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 71. Lakaplar

4962- Ebû Cebîre İbn Dahhâk demiştir ki:

" Birbirinizi kötü lakablarla çağırmayın, İmandan sonra fasıldık ne kötü addır..." Hucûrât, (49) 11. âyeti biz Seleme oğulları hakkında nazil oldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize (yani Medine'ye) geldi. (O zaman) bizden iki ya da üç ismi olmayan hiçbir adam yoktu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (İçimizden birini bu isimlerden biriyle):

" Ey falanca!" diye çağırınca (bunu işiten kimseler):

" Ey Allah'ın Rasulüî (Onu bu isimle çağırmaktan) vazgeç. Çünkü o bu isimden dolayı kızıyor" demeye başladılar. Bunun üzerine şu " Biribirinize (kötü) lakablar takmayın" âyeti indirildi.

Tirmizî tefsir 49, İbn Mace, edeb 35.

٧١ - بَاب فِي الْأَلْقَاب

٤٩٦٢ - حَدَّثَنَا مُوْسَى بْن إِسْمَاعِيْل، ثَنَا وُهَيْب، عَن دَاوُد، عَن عَامِر قَال: حَدَّثَنِي أَبُو جَبِيْرَة بْن الضَّحَّاك قَال:

فِيْنَا نَزَلَت هَذِه الْآَيَة فِي بَنِي سَلِمَة: {وَلَا تَنَابَزُوْا بِالْأَلْقَاب بِئْس الْاسْم الْفُسُوْق بَعْد الْإِيْمَا} قَال: قَدِم عَلَيْنَا رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم وَلَيْس مِنَّا رَجُل إِلَّا وَلَه اسْمَان أَو ثَلَاثَة، فَجَعَل رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَقُوْل: (يَا فُلَان) فَيَقُوْلُوْن: مَه يَارَسُوْل الْلَّه إِنَّه يَغْضَب مِن هَذَا الِاسْم، فَأُنْزِلَت هَذِه الْآَيَة: {وَلَا تَنَابَزُوْا بِالْأَلْقَاب}.



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 70. Kötü İsim(ler)i Değiştirmek

4952- Hazret-i İbn Ömer'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Âsiye (isimli bir kadının) ismini değiştirmiş:

" Sen Cemilersin" demiş.

Müslim, edeb 14; Tirmizi, edeb 26; İbn Mace, edeb 32; Darimi, istizan 62; Ahmed b. Hanbel, II, 18.

4953- Muhammed İbn Amr İbn Ata'dan (rivâyet edildiğine göre); Kendisine Zeyneb bint Ebi Seleme kızının:

" Kızının ismini ne koydun?" diye sormuş (O da): Ona Berre ismini verdim, deyince,

(Zeyneb) şöyle demiş:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu ismi yasakladı. (Nitekim) bana da Berre ismi verilmişti de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (insanı kusursuz gösteren böylesi isimlen vermek suretiyle);

" Kendinizi temize çıkarmayın, sizden kimin iyi olduğuna Allah daha iyi bilir" buyurdu.

Bunun üzerine (orada bulunanlardan biri Hazret-i Peygambere: Peki onun) " İsmini ne koyalım?" diye sordu. (Hazret-i Peygamber) de:

" Ona Zeyneb ismini veriniz" dedi.

Müslim, edeb 17-19.

4954- Üsame İbn Ahderiyye'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelen bir cemaat içerisinde:

" Esram" isimli bir adam varmış; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) O'na:

Adın ne? diye sormuş da (adam):

Ben Esram'ım, demiş; (bunun üzerine Hazret-i Peygamber de):

Sen zûr'asın, buyurmuş.

4955- Hânı (İbn Zeyd)'den (rivâyet edildiğine göre) kendisi kavmiyle birlikte Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kavminin onu " Ebû’l hakem" künyesiyle çağırdığını duymuş da kendisini çağırarak:

Muhakkak ki gerçek hakem Allah'dır. Hüküm (ondan çıkar, yine) ona (döner). Binaenaleyh sen niçin (böyle) Ebû'l Hakem künyesiyle çağırılıyorsun? diye sormuş (da O da):

Benim kavmim bir anlaşmazlığa düştükleri zaman bana gelirler, bende aralarında hüküm veririm. Her iki taraf da (benden) razı olurlar, cevabını vermiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

Bu (tarafları hoşnut edecek hüküm vermek) ne kadar güzel! (Ama Hakem ismi Allah'a mahsus olduğu için kullar bu isimle künyelendirilemezler) Kaç çocuğun var? demiş.

(O da):

Benim Şüreyh, Müslim ve Abdullah (isimli üç oğlum) var, demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Yaşça) hangisi daha büyük? diye sormuş. (Hâni de:)

Şüreyh, cevabını vermiş. (Bunun üzerine Resûlü Ekrem Efendimiz:)

Öyleyse sen Ebû Şüreyhsin, buyurmuş.

Ebû Dâvûd der ki Şüreyh Zinciri kıran ve Tüster şehitte girenlerdendir. Bana ulaşan habere göre Şüreyh (Tüster'e) gizli bir yoldan girdiği için Tüster'in kapısını kırmıştır.

Ebû, Dâvûd, sünne 5; Tirmizî, devât 82; Nesâî, kudat 7.

4956- (Said İbn el-Müseyyeb'in) babasından (rivâyet edildiğine göre birgün) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ona:

Adın nedir? diye sormuş (O da:)

Hazn'dır demiş. (Hazret-i Peygamber de):

(Bundan sonra ) sen Sehl'sin, buyurmuş. (Hazret-i, Hazn ise babasının verdiği ismin değiştirilmesine razı olmayarak);

Hayır olmaz. (Çünkü) Sehl (ova), ayaklar altında çiğnenir ve horlanır cevabını vermiş, (Bu hadisin ravisi) Said dedi ki:

(Dedem Hazn, Hazret-i Peygamberin bu teklifini kabul etmeyince:) " Artık bundan sonra bize (devamlı olarak) üzüntü isabet edecek zannetmiştim."

Buhâri, edeb 107.

Ebû Dâvûd dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) " el-As" " Aziz" , " Atle" , " Şeytan" , " El-hakem" , " Ğurab" , " Hubab" , " Şihab" isimlerini " Hişam" ismiyle değiştirdi.

" Harb" ismini " Selm" ismiyle, " El-muzdacı" ismini " El-münbeis" ismiyle, değiştirdi. " Afim" ismiyle anılan araziye " Hadıra" ismini vermiş, " Şa'b ed-Dalale" ismini " Şa'b el-Hudâ" ismiyle " Benüzzinye" ismini " Benurrişde" ismiyle " Benülmuğviye" ismini de (yine) " Benürrişde" ismiyle değiştirmiştir.

Ebû Dâvûd dedi ki: Kısaltmak gayesiyle bu rivâyetlerin senetlerini terk ettim.

4957- Mesrûk'tan demiştir ki:

Ömer İbn el Hattab (radıyallahü anh) ile karşılaşmıştım. (Bana):

Sen kimsin? diye sordu. Ben de:

Mesrûk İbn el Ecdâ(ım) dedim. Bunun üzerine Hazret-i Ömer:

Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı:

" Ecdâ şeytandır" derken işittim, dedi.

İbn Mâce, edeb 31.

4958- Semura İbn Cündeb'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Sakın kölenin ismini Yesâr, Rebhah, Necîh, Efiâh koyma. Çünkü (olur ki) sen (kendine bu isimlerden birini verdiğin köleni kasd ederek):

O orada mı? diye sorarsın (karşıdaki de):

(Semure dedi ki:) Hayır cevabını verir."

Böylesi isimler dörttür, benim adıma onları fazlalaştirmayın.

Müslim, edeb 11-12; Tirmizî edeb 65; Ahmed b. Hanbel, 11-385. V-7, 10-11,21.

4959- Hazret-i Semura'dan demiştir ki:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kölelerimize şu dört isim(den birin)i vermemizi bize yasakladı: Eflah, Yesar. Nafi, Rebâh."

Müslim, edeb II. İbn Mace, edeb 31.

4960- Hazret-i Cabir'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" inşallah, eğer ömrüm olursa ümmetime Nâfi, Eflah ve bereket isimlerini koymalarını yasaklayacağım."

(Bu hadisin ravilerinden) A'meş (burada bir parantez açarak -bu hadisi bana naki eden Ebû Süfyan gerçekten) Nâfi ismini de zikretti mi, zikretmedi mi, (iyice) bilmiyorum, dedi.

(Câbir'in rivâyetine göre Hazret-i Peygamber şöyle sözlerini tamamlamıştır:) . " Çünkü (kölesini sormak üzere) geldiği zaman:

Bereket burada mı? diye sorar. (Orada bulunanlar da:)

Hayır! cevabını verirler.

Ebû Dâvud der ki: (Bu hadisin) bir benzerini Hazret-i Câbir yoluyla Ebû Zübeyr de rivâyet etti. (Fakat) Bereket ismini rivâyet etmedi.

Müslim, edeb 13.

4961- Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Kıyamet gününde Allah yanında en aşağılık isim (sahibi dünyada) Melikü'l-emlâk (padişahlar padişahı) ismiyle çağrılan adam (olacak)dır."

Ebû Dâvûd der ki: Bu hadisi aynı senedle Şuayb İbn Ebi Hamza da Ebû'z-Zinad'dan:

(Kıyamet gününde) isim(ler)in en çirkini" diye rivâyet etmiştir.

Buharî edeb I 14: Müslim edeb, 20; Tirmizî edeb 66; Ahmed b. Hanbel, II, 244.

٧٠ - بَاب فِي تَغْيِيْر الِاسْم الْقَبِيْح

٤٩٥٢ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن حَنْبَل وَمُسَدَّد قَالَا: ثَنَا يَحْيَى، عَن عُبَيْد الْلَّه، عَن نَافِع، عَن ابْن عُمَر

أَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم غَيَّر اسْم عَاصِيَة وَقَال: ( أَنْت جَمِيْلَة).

٤٩٥٣ - حَدَّثَنَا عِيْسَى بْن حَمَّاد، أَخْبَرَنَا الْلَّيْث، عَن يَزِيْد بْن أَبِي حَبِيْب، عَن مُحَمَّد بْن إِسْحَاق، عَن مُحَمَّد بْن عَمْرِو بْن عَطَاء،

أَن زَيْنَب بِنْت أَبِي سَلَمَة سَأَلَتْه: مَا سَمَّيْت ابْنَتَك؟ قَال: سَمَّيْتُهَا بَرَّة، فَقَالَت: إِن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم نَهَى عَن هَذَا الِاسْم، سُمِّيَت بَرَّة، فَقَال الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (لَا تُزَكُّوٓا أَنْفُسَكُم، الْلَّه أَعْلَم بِأَهْل الْبِر مِنْكُم) فَقَال: مَا نُسَمِّيْهَا؟ قَال: (سَمُّوْهَا زَيْنَب).

٤٩٥٤ - حَدَّثَنَا مُسَدَّد، ثَنَا بِشْر يَعْنِي ابْن الْمُفَضَّل قَال: حَدَّثَنِي بَشِيْر بْن مَيْمُوْن، عَن عَمِّه أُسَامَة بْن أَخْدَرِي

أَن رَجُلَا يُقَال لَه أَصْرَم كَان فِي الْنَّفَر الَّذِيْن أَتَوْا رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم، فَقَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (مَا اسْمُك؟) قَال: أَنَا أَصْرَم، قَال: (بَل أَنْت زُرْعَة).

٤٩٥٥ - حَدَّثَنَا الرَّبِيْع بْن نَافِع، عَن يَزِيْد يَعْنِي ابْن الْمِقْدَام بْن شُرَيْح عَن أَبِيْه، عَن جَدِّه شُرَيْح، عَن أَبِيْه هَانِىء

أَنَّه لَمَّا وَفَد إِلَى رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم مَع قَوْمِه سَمِعَهُم يُكَنُّونَه بِأَبِي الْحَكَم، فَدَعَاه رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم فَقَال: (إِن الْلَّه [تَعَالَى] هُو الْحَكَم، وَإِلَيْه الْحُكْم، فَلَم تُكّنّى أَبَا الْحَكَم؟) فَقَال: إِن قَوْمِي إِذَا اخْتَلَفُوَا فِي شَىْء أَتَوْنِي فَحَكَمْت بَيْنَهُم، فَرَضِي كِلَا الْفَرِيْقَيْن، فَقَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (مَا أَحْسَن هَذَا، فَمَا لَك مِن الْوَلَد؟) قَال: لِي شُرَيْح وَمُسْلِم وَعَبْد الْلَّه قَال: (فَمَن أَكْبَرُهُم؟) قُلْت: شُرَيْح، قَال: (فَأَنْت أَبُو شُرَيْح).

قَال أَبُو دَاوُد: شُرَيْح هَذَا هُو الَّذِي كَسَر السِّلْسِلَة، وَهُو مِمَّن دَخَل تُسْتَر.

قَال أَبُو دَاوُد: وَبَلَغَنِي أَن شُرَيْحا كَسَر بَاب تُسْتَر، وَذَلِك أَنَّه دَخَل مِن سِرْب.

٤٩٥٦ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن صَالِح، ثَنَا عَبْد الْرَّزَّاق، عَن مَعْمَر، عَن الْزُّهْرِي، عَن سَعِيْد بْن الْمُسَيَّب عَن أَبِيْه، عَن جَدِّه

أَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال لَه: (مَا اسْمُك؟) قَال: حُزْن، قَال: (أَنْت سَهْل) قَال: لَا، الْسَّهْل يُوْطَأ وَيُمْتَهَن، قَال سَعِيْد: فَظَنَنْت أَنَّه سَيُصِيْبُنَا بَعْدَه حُزُوْنَة.

قَال أَبُو دَاوُد: وَغَيَّر الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم اسْم الْعَاص وَعَزِيْز وَعَتَلَة وَشَيْطَان وَالْحَكَم وَغُرَاب وَحُبَاب وَشِهَاب فَسَمَّاه هِشَامَا، وَسَمَّى حَرْبَا سُلْمَا، وَسَمَّى الْمُضْطَجِع الْمُنْبَعِث، وَأَرْضَا تُسَمَّى عَفِرَة سَمَّاهَا خَضِرَة، وَشَعْب الْضَّلالَة سَمَّاه شِعْب الْهُدَى، وَبَنُو الْزِّنْيَة سَمَّاهُم بَنِي الْرِّشْدَة، وَسَمَّى بَنِي مُغْوِيَة بَنِي رِشْدَة.

قَال أَبُو دَاوُد: تَرَكْت أَسَانِيْدَهَا لِلِاخْتِصَار.

٤٩٥٧ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْر بْن أَبِي شَيْبَة، ثَنَا هَاشِم بْن الْقَاسِم، ثَنَا أَبُو عَقِيْل، ثَنَا مُجَالِد بْن سَعِيْد، عَن الْشَّعْبِي، عَن مَسْرُوْق قَال: لَقِيْت عُمَر بْن الْخَطَّاب رَضِي الْلَّه عَنْه فَقَال: مَن أَنْت؟ قُلْت: مَسْرُوْق بِن الْأَجْدَع، فَقَال عُمَر:

سُمِعَت رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَقُوْل: (الْأَجْدَع شَيْطَان).

٤٩٥٨ - حَدَّثَنَا الْنُّفَيْلِي، ثَنَا زُهَيْر، ثَنَا مَنْصُوْر بْن الْمُعْتَمِر، عَن هِلَال بْن يَسَاف، عَن رَبِيْع بْن عُمَيْلَة، عَن سَمُرَة بْن جُنْدُب، قَال:

قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (لَا تُسَمِّيَن غُلَامَك يَسَارَا وَلَا رَبَاحْا وَلَا نَجِيْحا وَلَا أَفْلَح؛ فَإِنَّك تَقُوْل: أَثُم هُو؟ فَيَقُوْل: لَا، إِنَّمَا هُن أَرْبَع، فَلَا تَزِيْدُن عَلَي).

٤٩٥٩ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن حَنْبَل، ثَنَا الْمُعْتَمِر قَال: سُمِعَت الْرُّكَيْن يُحَدِّث، عَن أَبِيْه، عَن سَمُرَة قَال:

نَهَى رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم أَن نُسَمِّي رَقِيْقَنَّا أَرْبَعَة أَسْمَاء: أَفْلَح، وَيَسَارَا، وَنَافِعَا، وَرَبَاحا.

٤٩٦٠ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْر بْن أَبِي شَيْبَة، ثَنَا مُحَمَّد بْن عُبَيْد، عَن الْأَعْمَش، عَن أَبِي سُفْيَان، عَن جَابِر قَال:

قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (إِن عِشْت إِن شَاء الْلَّه [تَعَالَى] أَنْهَى أُمَّتِي أَن يُسَمُّوْا نَافِعَا وَأَفْلَح وَبَرَكَة) قَال الْأَعْمَش: وَلَا أَدْرِي أَذَكَر نَافِعَا أَم لَا (فَإِن الْرَّجُل يَقُوْل إِذَا جَاء: أَثَم بَرَكَة؟ فَيَقُوْلُوْن: لَا).

قَال أَبُو دَاوُد: رَوَى أَبُو الْزُّبَيْر، عَن جَابِر، عَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم نَحْوَه، لَم يَذْكُر بَرَكَة.

٤٩٦١ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن حَنْبَل، ثَنَا سُفْيَان بْن عُيَيْنَة، عَن أَبِي الْزِّنَاد، عَن الْأَعْرَج، عَن أَبِي هُرَيْرَة

يَبْلُغ بِه الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (أَخْنَع اسْم عِنْد الْلَّه [تَبَارَك وَتَعَالَى] يَوْم الْقِيَامَة رَجُل تَسَمَّى مَلِك الْأَمْلاك).

قَال أَبُو دَاوُد: رَوَاه شُعَيْب بْن أَبِي حَمْزَة، عَن أَبِي الْزِّنَاد بِإِسْنَادِه قَال: (أَخْنَى اسْم).

[قَال أَبُو عِيْسَى: قَال أَبُو دَاوُد: أَخْنَع: أُوْضَع].



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget