40. Gıybet
4874- Hazret-i Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e:
Ey Allah'ın Rasulü gıybet nedir? diye sorulmuş da, (Müslüman) kardeşini (gıyabında) hoşlanmayacağı bir şeyle anmandır." buyurmuş, (sonra) " Eğer benim söylediğim (şeyler o) kardeşimde varsa ne buyurursun?" denmiş.
Eğer söylediğin (şeyler) onda (gerçekten) varsa gıybet etmiş olursun. Eğer söylediğin (şeyler) onda yoksa iftira etmiş olursun." cevabını vermiştir.
Müslim. birr 70; Tirmizi, birr 23; Darimi, rikak 6; Ahmed b. Hanbel, II, 230, 384, 386.
4875- Hazret-i Âişe'den demiştir ki:
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e; Safiyye'nin şöyle şöyle (kusurlarının) olması (onun) sana (layık olmadığını itiraf etmen için) yeter; dedim.
Müsedded'in dışındaki raviler (bu cümleyi şu kelimeleri de ekleyerek) rivâyet ettiler: (Hazret-i Âişe bu sözüyle Hazret-i Safiyye'nin) kısa boylu olduğunu söylemek istiyordu.
Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber bana):
" Muhakkak ki sen öyle bir söz söyledin ki eğer (o söz) deniz suyuyla karıştırılmış olsaydı kesinlikle denizin suyuna galip gelir (onu ifsad eder) di." buyurdu.
(Rivâyete göre yine, Hazret-i Âişe) şöyle demiştir:
" Ben (yine bir gün) Hazret-i Peygamber'e bir adamın taklidini yaptım da (Hazret-i Peygamber):
" Benim için şu kadar (dünya malı verilmiş) olsa da ben bir insanın taklidini yapmayı sevmem" buyurdu.
Tirmizî, kıyâme 51; Ahmed b. Hanbel, VI, 189.
4876- Said b. Zeyd'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Muhakkak ki Ribanın en şiddetlisi haksız yere bir müslümanın şerefine (dil) uzatmaktır."
4877- Hazret-i Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Büyük günahların en büyüğü kişinin haksız yere bir müslümanın şerefine dil uzatmasıdır. Bir sövmeye karşılık iki defa sövmek de büyük günahlardandır."
Ahmed b. Hanbel, VI, 189.
4878- Hazret-i Enes b. Mâlik'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Miraca çıkarıldığım zaman bakırdan tırnaklan olan bir topluluğa uğradım. (Bu tırnaklarıyla) yüzlerini ve bağırlarını tırmalıyorlardı. (Cebrail'e:)
Bunlar da kimlerdir? dedim.
" (Gıybet etmek suretiyle) halkın etlerini yiyenler ve şereflerine saldıranlardır, cevabını verdi."
Ebû Dâvud der ki: Bu hadisi bize Bakıyye'den (mürsel olarak bir de) Yahya b. Osman rivâyet etti. Yahya'nın bi rivâyetinde (senedde) Enes yoktur.
4879- (Bir önceki hadis) İbnu'l-Mûsâffâ'nin (bize) dediği gibi, Îsa b. Ebî ise es-Selihr tarafından Ebû'l-Muğire yoluyla da rivâyet edilmiştir.
4880- Ebû Berze el-Eslemî'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Ey diliyle iman edip, kalbine iman girmeyen kimseler topluluğu!
Müslümanların gıybetini yapmayınız ve onların ayıplarını araştırıp durmayınız. Çünkü her kim onların ayıplarını araştırırsa Allah da onun ayıplarını araştırır. O (şunu iyi bilsin); Allah kimin ayıbını araştırırsa (o ayıbı) evinde (en gizli bir köşede işlemiş olsa dahi meydana çıkarmak suretiyle) o kimseyi (alemin gözleri önünde) kepaze eder."
4881- Müstevrid'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Her kim (dünyada) müslüman bir adam (in gıybetini etmesi) sebebiyle (onun ölü etinden) bir lokma yiyecek olursa, Allah (kıyamet gününde) ona o yediği et kadar bir yiyeceği cehennem (ateşin)den yedirecektir.
Kim (dünyada düşmanı yanında gıybetini yaptığı) bir müslüman sebebiyle (o düşman tarafından) kendisine bir elbise giydirilirse (bu ihanet elbisesinin) bir misli de kendisine cehennem ateşinden giydirilecektir.
Kim de (dünyada) bir adamı süm'a ve riya makamına oturtursa Allah da onu kıyamet gününde riya ve süm'a makamına oturtur."
4882- Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Müslümanın müslümana malı, ırzı ve kanı haramdır. Kişiye şer olarak müslüman kardeşini küçük görmesi yeter."
Müslim, birr 32, Tirmizî, birr 18; İbn Mâce, zühd 23.
٤٠ - بَاب فِي الْغَيْبَة
٤٨٧٤ - حَدَّثَنَا عَبْد الْلَّه بْن مَسْلَمَة الْقَعْنَبِي، ثَنَا عَبْد الْعَزِيْز يَعْنِي ابْن مُحَمَّد عَن الْعَلَاء، عَن أَبِيْه، عَن أَبِي هُرَيْرَة أَنَّه قِيَل:
يَارَسُوْل الْلَّه، مَا الْغِيْبَة؟ قَال: (ذِكْرَك أَخَاك بِمَا يَكْرَه) قِيَل: أَفَرَأَيْت إِن كَان فِي أَخِي مَا أَقُوْل؟ قَال: (إِن كَان فِيْه مَا تَقُوْل فَقَد اغْتَبْتَه، وَإِن لَم يَكُن فِيْه مَا تَقُوْل فَقَد بَهَتَّه).
٤٨٧٥ - حَدَّثَنَا مُسَدَّد، ثَنَا يَحْيَى، عَن سُفْيَان قَال: حَدَّثَنِي عَلِي بِن الْأَقْمَر، عَن أَبِي حُذَيْفَة، عَن عَائِشَة قَالَت:
قُلْت لِلْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: حَسْبُك مِن صَفِيَّة كَذَا وَكَذَا، قَال غَيْر مُسَدَّد تَعْنِي قَصِيْرَة، فَقَال: (لَقَد قُلْت كَلِمَة لَو مُزِجَت بِمَاء الْبَحْر لَمَزَجَتْه) قَالَت: وَحَكَيْت لَه إِنْسَانَا قَال: (مَا أُحِب أَنِّي حَكَيْت إِنْسَانَا وَأَن لِي كَذَا وَكَذَا).
٤٨٧٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّد بْن عَوْف، ثَنَا أَبُو الْيَمَان، ثَنَا شُعَيْب، ثَنَا عَبْد الْلَّه بْن أَبِي حُسَيْن، ثَنَا نَوْفَل بْن مُسَاحِق، عَن سَعِيْد بْن زَيْد،
عَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (إِن مَن أَرْبَى الْرِّبَا الاسْتِطَالَة فِي عِرْض الْمُسْلِم بِغَيْر حَق).
٤٨٧٧ - حَدَّثَنَا جَعْفَر بْن مُسَافِر، ثَنَا عَمْرُو بْن أَبِي سَلَمَة قَال: ثَنَا زُهَيْر، عَن الْعَلَاء بْن عَبْد الْرَّحْمَن عَن أَبِيْه، عَن أَبِي هُرَيْرَة قَال:
قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (إِن مِن [أَكْبَر] الْكَبَائِر اسْتِطَالَة الْمَرْء فِي عِرْض رَجُل مُسْلِم بِغَيْر حَق، وَمَن الْكَبَائِر الْسَّبَّتَان بِالْسَّبَّة).
٤٨٧٨ - حَدَّثَنَا ابْن الْمُصَفَّى، ثَنَا بَقِيَّة وَأَبُو الْمُغِيْرَة قَالَا: ثَنَا صَفْوَان قَال: حَدَّثَنِي رَاشِد بْن سَعْد، وَعَبَد الْرَّحْمَن بْن جُبَيْر، عَن أَنَس بْن مَالِك قَال:
قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (لَمَّا عُرِج بِي مَرَرْت بِقَوْم لَهُم أَظْفَار مِن نُحَاس يَخْمُشُون وُجُوْهَهُم وَصُدُوْرَهُم، فَقُلْت: مِن هَؤُلَاء يَا جِبْرِيْل؟ قَال: هَؤُلَاء الَّذِيْن يَأْكُلُوْن لُحُوْم الْنَّاس وَيَقَعُون فِي أَعْرَاضِهِم).
قَال أَبُو دَاوُد: وَحَدَّثَنَاه يَحْيَى بْن عُثْمَان عَن بَقِيَّة لَيْس فِيْه أَنَس.
٤٨٧٩ - حَدَّثَنَا عِيْسَى بْن أَبِي عِيْسَى الْسَّيْلَحِينِي، عَن أَبِي الْمُغِيْرَة كَمَا قَال ابْن الْمُصَفَّى.
٤٨٨٠ - حَدَّثَنَا عُثْمَان بْن أَبِي شَيْبَة، ثَنَا الْأَسْوَد بْن عَامِر، ثَنَا أَبُو بَكْر بْن عَيَّاش، عَن الْأَعْمَش، عَن سَعِيْد بْن عَبْد الْلَّه بْن جُرَيْج، عَن أَبِي بَرْزَة الْأَسْلَمِي قَال:
قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (يَا مَعْشَر مَن آَمَن بِلِسَانِه وَلَم يَدْخُل الْإِيْمَان قَلْبَه، لَا تَغْتَابُوْا الْمُسْلِمِيْن، وَلَا تَتَّبِعُوٓا عَوْرَاتِهِم، فَإِنَّه مِن اتَّبَع عَوْرَاتِهِم يَتَّبِع الْلَّذِه عَوْرَتَه، وَمَن يَتَّبِع الْلَّه عَوْرَتَه يَفْضَحْه فِي بَيْتِه).
٤٨٨١ - حَدَّثَنَا حَيْوَة بْن شُرَيْح الْمِصْرِي الْحِمْصِي، ثَنَا بَقِيَّة، عَن ابْن ثَوْبَان، عَن أَبِيْه، عَن مَكْحُوْل، عَن وَقَّاص بْن رَبِيْعَة، عَن الْمُسْتَوْرِد أَنَّه حَدَّثَه
أَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (مِن أَكَل بِرَجُل مُسْلِم أَكْلَة، فَإِن الْلَّه يُطْعِمُه مِثْلَهَا مِن جَهَنَّم، وَمَن كُسِي ثَوْبَا بِرَجُل مُسْلِم فَإِن الْلَّه يَكْسُوَه مِثْلَه مِن جَهَنَّم، وَمَن قَام بِرَجُل مَقَام سُمْعَة وَرِيَاء، فَإِن الْلَّه يَقُوْم بِه مَقَام سُمْعَة وَرِيَاء يَوْم الْقِيَامَة).
٤٨٨٢ - حَدَّثَنَا وَاصِل بْن عَبْد الْأَعْلَى، ثَنَا أَسْبَاط بْن مُحَمّد، عَن هِشَام بْن سَعْد، عَن زَيْد بْن أَسْلَم عَن أَبِي صَالِح، عَن أَبِي هُرَيْرَة قَال:
قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (كُل الْمُسِلِم عَلَى الْمُسْلِم حَرَام: مَالُه وَعِرْضُه وَدَمُه، حَسْب امْرِىء مِن الْشَّر أَن يَحْقِر أَخَاه الْمُسْلِم).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.