Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

11/01/22

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 9- ALLAH'IN; VE (YETİMİN VELÎLERİNDEN) KİM FAKİR İSE (YETİMİN MALINDAN) MÂRUF VEÇHİYLE YESİN- KAVLİNİN (BEYÂNI) BÂBI

2822 - “... Amr bin Şuayb'in dedesi (Abdullah bin Amr bin el-Âs) (radıyallahü anhüma)'den; Şöyle demiştir :

Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: (Geçimime vesile olacak) hiç bir şey bulamıyorum ve malım (da) yoktur. Malı bulunan bir yetimim vardır, dedi.

Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (adama) : (İsraf etmeyerek ve bir sermaye edinmeyerek yetiminin malından ye, ) buyurdu. Amr'in dedesi dedi ki: ve Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şunu da buyurduğunu zannediyorum: (Ve sen malını yetiminin malıyla koruma. )

٩ - باب قَوْلِهِ ‏{وَمَنْ كَانَ فَقِيرًا فَلْيَأْكُلْ بِالْمَعْرُوفِ }‏

٢٨٢٢ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ الأَزْهَرِ، حَدَّثَنَا رَوْحُ بْنُ عُبَادَةَ، حَدَّثَنَا حُسَيْنٌ الْمُعَلِّمُ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، قَالَ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ لاَ أَجِدُ شَيْئًا وَلَيْسَ لِي مَالٌ وَلِي يَتِيمٌ لَهُ مَالٌ قَالَ ‏( كُلْ مِنْ مَالِ يَتِيمِكَ غَيْرَ مُسْرِفٍ وَلاَ مُتَأَثِّلٍ مَالاً ‏)‏.‏ قَالَ وَأَحْسِبُهُ قَالَ ‏( وَلاَ تَقِي مَالَكَ بِمَالِهِ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 8- VASİYYET ETMEMİŞ HALDE ÖLEN KİMSE YERİNE SADAKA VERİLİR Mİ? BÂBI

2820 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e : Babam öldü. Mal da bırakmıştır. Ve vasiyyet etmemiştir. Onun yerine benim sadaka vermem günahlarına keffâret olur mu? diye sordu. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : (Evet. ) buyurdu. "

2821 - “... Âişe (radıyallahü anha)'dan; Şöyle demiştir:

Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek :

(Yâ Resûlallah!) Annem aniden öldü. Vasiyyet de etmemişti.

Zannımca annem konuşabilseydi sadaka (verilmesini vasiyyet) ederdi. Şimdi ben onun adına sadaka verirsem ona da bana da sevap olur mu? diye sordu. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Evet (olur), ) buyurdu. "

٨ - باب مَنْ مَاتَ وَلَمْ يُوصِ هَلْ يُتَصَدَّقُ عَنْهُ

٢٨٢٠ - حَدَّثَنَا أَبُو مَرْوَانَ، مُحَمَّدُ بْنُ عُثْمَانَ الْعُثْمَانِيُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ أَبِي حَازِمٍ، عَنِ الْعَلاَءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَجُلاً، سَأَلَ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ إِنَّ أَبِي مَاتَ وَتَرَكَ مَالاً وَلَمْ يُوصِ فَهَلْ يُكَفِّرُ عَنْهُ أَنْ تَصَدَّقْتُ عَنْهُ قَالَ ‏( نَعَمْ ‏)‏.‏

٢٨٢١ - حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ، حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّ رَجُلاً، أَتَى النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ إِنَّ أُمِّي افْتُلِتَتْ نَفْسُهَا وَلَمْ تُوصِ وَإِنِّي أَظُنُّهَا لَوْ تَكَلَّمَتْ لَتَصَدَّقَتْ فَلَهَا أَجْرٌ إِنْ تَصَدَّقْتُ عَنْهَا وَلِيَ أَجْرٌ فَقَالَ ‏( نَعَمْ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 7- (ÖLÜYE ÂİT) BORÇ VASİYYET(İN)DEN ÖNCE (ÖDENMELİ) DİR, BÂBI

2819 - “... Alî (bin Ebî Tâlib) (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), vasiyyet (in infazın) dan önce (ölüye ait) borcun ödenmesine hükmetti. Siz;

(Edilen vasiyyetten veya borçtan artakalanının..... ) âyetini de okuyorsunuz. Ve Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) ana baba bir erkek kardeşlerin birbirlerine mirasçı olduklarına, fakat (bunların beraberinde bulunan) yalnız baba bir erkek kardeşlerinin mirasçı . olmadıklarına da hükmetti. "

٧ - باب الدَّيْنُ قَبْلَ الْوَصِيَّةِ

٢٨١٩ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنِ الْحَارِثِ، عَنْ عَلِيٍّ، قَالَ قَضَى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِالدَّيْنِ قَبْلَ الْوَصِيَّةِ وَأَنْتُمْ تَقْرَءُونَهَا ‏{مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِي بِهَا أَوْ دَيْنٍ }‏ وَإِنَّ أَعْيَانَ بَنِي الأُمِّ لَيَتَوَارَثُونَ دُونَ بَنِي الْعَلاَّتِ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 6- HİÇBİR MİRASÇIYA VASİYYET YOKTUR, BÂBI

2816 - “... Amr bin Hârice (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Kusvâ isimli binek) devesi üzerinde hutbe irâd buyurdu. (Bu esnada) binek devesi geviş getiriyordu ve ağzının köpüğü benim iki omuzumun arasında akıyordu. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (hutbesinde) buyurdu ki :

(Allah, şüphesiz her mirasçıya mirastan olan nasibini taklim (ve tâyin) buyurdu. Artık hiç bir mirasçıya vasiyyet CÂİZ değildir. Çocuk döşek (sahibin) e aittir. Zina eden (erkeğ)e de mahrumiyet vardır. Kim babasından başka bir kimsenin oğlu olduğunu iddia eder veya kendisini âzadlayanlardan başkasının âzadlısı olduğunu söylerse Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti o kimsenin üzerine olsun (veya onun üzerindedir. ) O kimseden ne tevbe ne de fidye (râvi dedi ki: veya Peygamber! ne fidye ne de tevbe buyurdu) kabul olunur.) "

2817 - “... Ebû Ümâme el-Bâhili (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Ben Veda Haccı yılı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i hutbesinde şöyle buyururken işittim :

(Allah her hak sahibine (mirastan) hakkını şüphesiz vermiştir. Artık mirasçıya vasiyyet yoktur. )

2818 - “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir:

(Peygamber Veda Haccı yılı hutbe irâd ederken) ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (kusvâ isimli) devesinin (boynunun) altında idim. Devesinin ağzının köpüğü benim üstüme (dökülüp) akıyordu. (Hutbesinde) Resül-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'den şu buyruğu işittim:

(Allah şüphesiz her hak sahibine (mirastan) hakkını vermiştir. Bilmiş olunuz ki hiç bir vârise vasiyyet yoktur. )

٦ - باب لاَ وَصِيَّةَ لِوَارِثٍ

٢٨١٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ، أَنْبَأَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِي عَرُوبَةَ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ غَنْمٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ خَارِجَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم خَطَبَهُمْ وَهُوَ عَلَى رَاحِلَتِهِ وَإِنَّ رَاحِلَتَهُ لَتَقْصَعُ بِجِرَّتِهَا وَإِنَّ لُغَامَهَا لَيَسِيلُ بَيْنَ كَتِفَىَّ قَالَ ‏( إِنَّ اللَّهَ قَسَمَ لِكُلِّ وَارِثٍ نَصِيبَهُ مِنَ الْمِيرَاثِ فَلاَ يَجُوزُ لِوَارِثٍ وَصِيَّةٌ الْوَلَدُ لِلْفِرَاشِ وَلِلْعَاهِرِ الْحَجَرُ وَمَنِ ادَّعَى إِلَى غَيْرِ أَبِيهِ أَوْ تَوَلَّى غَيْرَ مَوَالِيهِ فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللَّهِ وَالْمَلاَئِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ لاَ يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْفٌ وَلاَ عَدْلٌ ‏)‏.‏ أَوْ قَالَ ‏( عَدْلٌ وَلاَ صَرْفٌ ‏)‏.‏

٢٨١٧ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَيَّاشٍ، حَدَّثَنَا شُرَحْبِيلُ بْنُ مُسْلِمٍ الْخَوْلاَنِيُّ، سَمِعْتُ أَبَا أُمَامَةَ الْبَاهِلِيَّ، يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ فِي خُطْبَتِهِ عَامَ حِجَّةِ الْوَدَاعِ ‏( إِنَّ اللَّهَ قَدْ أَعْطَى كُلَّ ذِي حَقٍّ حَقَّهُ فَلاَ وَصِيَّةَ لِوَارِثٍ ‏)‏.‏

٢٨١٨ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ شُعَيْبِ بْنِ شَابُورَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ يَزِيدَ بْنِ جَابِرٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي سَعِيدٍ، أَنَّهُ حَدَّثَهُ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ إِنِّي لَتَحْتَ نَاقَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَسِيلُ عَلَىَّ لُعَابُهَا فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ ‏( إِنَّ اللَّهَ قَدْ أَعْطَى كُلَّ ذِي حَقٍّ حَقَّهُ أَلاَ لاَ وَصِيَّةَ لِوَارِثٍ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 5- MALIN ÜÇTE BİRİYLE VASÎYYET ETMEK BÂBI

2812 - “... Amir'in babası Sa'd (bin Ebî Vakkas) (radıyallahü anhüma)'dan; Şöyle demiştir :

Ben Mekke'nin fetih yılı (Mekke'de) ölüme yaklaştığım derecede hastalandım. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hastalığım dolayısıyla bana uğradı. Ben de :

Ey Allah'ın Resulü şüphesiz benim çok malım var ve bir kızımdan başka mirasçım yoktur. Ben malımın üçte ikisini sadaka olarak vasiyyet edebilir miyim? diye sordum. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Hayır, ) buyurdu. Ben:

Yarısı (vasiyyet olabilir mi)? dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (yine) ;

(Hayır, ) buyurdu. Ben :

Peki üçte biri (olabilir mi) diye sordum. Resül-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Üçte bir (kâfidir), üçte bir de çoktur. (Çünkü) senin mirasçılarını zengin bırakman, onları halka ellerini açıp dilenecek derecede fakir bırakmadan hayırlıdır, ) buyurdu. "

2813 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Şüphesiz, Allah (hayır) amellerinizi artırmak için mallarınızın üçte birini vefatınız zamanında size tasadduk etti (sadaka - vasiyyet etme yetkisini verdi. )

2814 - “... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Allahü teâlâ buyurdu ki) Ey Âdem oğlu hiç birisi senin (hakkın) olmayan (ve merhametimle sana verdiğim) iki şey var: Seni (günahlardan) temizlemek ve arındırmak için, gırtlağını tuttuğum (canını alacağım) zaman malından sana bir pay (vasiyyet için) verdim ve ecel (ömür) ünün bitiminden sonra kullarımın senin üzerine (kıldıkları) cenaze namazı. )

2815 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir :

Halkın (vasiyyetlerini) mallarının üçte birinden dörtte birine indirmelerini arzularım. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

(Sülüs (yani malın üçte biri vasiyyet için) büyüktür veya çoktur, ) buyurdu. "

٥ - باب الْوَصِيَّةِ بِالثُّلُثِ

٢٨١٢ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، وَالْحُسَيْنُ بْنُ الْحَسَنِ الْمَرْوَزِيُّ، وَسَهْلٌ، قَالُوا حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ مَرِضْتُ عَامَ الْفَتْحِ حَتَّى أَشْفَيْتُ عَلَى الْمَوْتِ فَعَادَنِي رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقُلْتُ أَىْ رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ لِي مَالاً كَثِيرًا وَلَيْسَ يَرِثُنِي إِلاَّ ابْنَتِي أَفَأَتَصَدَّقُ بِثُلُثَىْ مَالِي قَالَ ‏( لاَ ‏)‏.‏ قُلْتُ فَالشَّطْرُ قَالَ ‏( لاَ ‏)‏.‏ قُلْتُ فَالثُّلُثُ قَالَ ‏( الثُّلُثُ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ إِنَّكَ أَنْ تَتْرُكَ وَرَثَتَكَ أَغْنِيَاءَ خَيْرٌ مِنْ أَنْ تَتْرُكَهُمْ عَالَةً يَتَكَفَّفُونَ النَّاسَ ‏)‏.‏

٢٨١٣ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ طَلْحَةَ بْنِ عَمْرٍو، عَنْ عَطَاءٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( إِنَّ اللَّهَ تَصَدَّقَ عَلَيْكُمْ عِنْدَ وَفَاتِكُمْ بِثُلُثِ أَمْوَالِكُمْ زِيَادَةً لَكُمْ فِي أَعْمَالِكُمْ ‏)‏.‏

٢٨١٤ - حَدَّثَنَا صَالِحُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ الْقَطَّانِ، حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى، أَنْبَأَنَا مُبَارَكُ بْنُ حَسَّانَ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( يَا ابْنَ آدَمَ اثْنَتَانِ لَمْ تَكُنْ لَكَ وَاحِدَةٌ مِنْهُمَا جَعَلْتُ لَكَ نَصِيبًا مِنْ مَالِكَ حِينَ أَخَذْتُ بِكَظَمِكَ لأُطَهِّرَكَ بِهِ وَأُزَكِّيَكَ وَصَلاَةُ عِبَادِي عَلَيْكَ بَعْدَ انْقِضَاءِ أَجَلِكَ ‏)‏.‏

٢٨١٥ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ وَدِدْتُ أَنَّ النَّاسَ، غَضُّوا مِنَ الثُّلُثِ إِلَى الرُّبُعِ لأَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏( الثُّلُثُ كَبِيرٌ - أَوْ كَثِيرٌ - ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 4- HAYATTA (İYİ YOLLARDA) MAL HARCAMAYIP ÖLÜM YAKLAŞINCA SAVURGANLIK ETMENİN YASAKLIĞI BÂBI

2810 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre:

Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gelerek :

— Yâ Resûlallah iyi davranmam hususunda üzerimde en çok hakkı bulunan insanın kim olduğunu bana haber ver, dedi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Evet. Babana and olsun ki (bu husus) muhakkak sana haber verilecektir. (En çok hakkı olan insan) annendir, ) buyurdu. Adam:

(Annemden) sonra (üzerimde en çok hakkı olan kişi) kimdir? diye sordu. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— (Sonra (yine) annendir, ) buyurdu. Adam:

— (Annemden) sonra kim? diye sordu. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— (Sonra (yine) annen, ) buyurdu. Adam:

— (Annemden) sonra kim? diye sordu. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— (Sonra baban), buyurdu. Adam (bu kere) :

— Malımdan bana haber ver Yâ Resûlallah! Ondan nasıl sadaka vereyim, (en faziletli sadaka nasıl olur)? diye sordu. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Peki, Allah'a yemin ederim sen muhakkak (bundan) haberdar edileceksin. (En faziletli tasadduk), sen sıhhatli, (dünyalığa) ihtiraslı, yaşamaya ümidli ve fakirlikten korkarken sadaka vermendir. Sakın (sadaka vermeyi) geciktirme. Nihayet ruhun (gırtlağa işaretle) şuraya gelince malım falana ve malım fulana (olsun) dersin. Halbuki sen hoşlanmasan bile malın (ölümün dolayısıyla) onlaradır. )

2811 - “... Büsr bin Cahhâş el-Kureşî (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir :

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir kere) eline (hafifçe) tükürdü. Sonra şehâdet parmağını (tükürük damlası üzerine) bırakıp şöyle buyurdu:

(Allah (Azze ve Celle) buyuruyor ki: (Ey) Âdem oğlu seni şunun misli olan (bir damla menliden yarattığım halde beni nasıl âciz (zan) edersin (de malından sadaka ödemezsin)? Sonra ruhun şuraya (ve Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) boğazına işaret etti) ulaştığı zaman sen: Sadaka veririm, dersin. Halbuki sadaka verme zamanı nerede? (Yani bu fırsatı kaçırdın). )

٤ - باب النَّهْىِ عَنِ الإِمْسَاكِ، فِي الْحَيَاةِ وَالتَّبْذِيرِ عِنْدَ الْمَوْتِ

٢٨١٠ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا شَرِيكٌ، عَنْ عُمَارَةَ بْنِ الْقَعْقَاعِ، وَابْنِ، شُبْرُمَةَ عَنْ أَبِي زُرْعَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ نَبِّئْنِي بِأَحَقِّ النَّاسِ مِنِّي بِحُسْنِ الصُّحْبَةِ فَقَالَ ‏( نَعَمْ وَأَبِيكَ لَتُنَبَّأَنَّ أُمُّكَ ‏)‏.‏ قَالَ ثُمَّ مَنْ قَالَ ‏( ثُمَّ أُمُّكَ ‏)‏.‏ قَالَ ثُمَّ مَنْ قَالَ ‏( ثُمَّ أُمُّكَ ‏)‏.‏ قَالَ ثُمَّ مَنْ قَالَ ‏( ثُمَّ أَبُوكَ ‏)‏.‏ قَالَ نَبِّئْنِي يَا رَسُولَ اللَّهِ عَنْ مَالِي كَيْفَ أَتَصَدَّقُ فِيهِ قَالَ ‏( نَعَمْ وَاللَّهِ لَتُنَبَّأَنَّ أَنْ تَصَدَّقَ وَأَنْتَ صَحِيحٌ شَحِيحٌ تَأْمُلُ الْعَيْشَ وَتَخَافُ الْفَقْرَ وَلاَ تُمْهِلْ حَتَّى إِذَا بَلَغَتْ نَفْسُكَ هَاهُنَا قُلْتَ مَالِي لِفُلاَنٍ وَمَالِي لِفُلاَنٍ وَهُوَ لَهُمْ وَإِنْ كَرِهْتَ ‏)‏.‏

٢٨١١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ، أَنْبَأَنَا حَرِيزُ بْنُ عُثْمَانَ، حَدَّثَنِي عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَيْسَرَةَ، عَنْ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ، عَنْ بُسْرِ بْنِ جَحَّاشٍ الْقُرَشِيِّ، قَالَ بَزَقَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي كَفِّهِ ثُمَّ وَضَعَ أَصْبُعَهُ السَّبَّابَةَ وَقَالَ ‏( يَقُولُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ أَنَّى تُعْجِزُنِي ابْنَ آدَمَ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ مِثْلِ هَذِهِ فَإِذَا بَلَغَتْ نَفْسُكَ هَذِهِ - وَأَشَارَ إِلَى حَلْقِهِ - قُلْتَ أَتَصَدَّقُ وَأَنَّى أَوَانُ الصَّدَقَةِ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 3- VASİYYETTE ZULÜM ETMEK BÂBI

2807 - “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Kim vârisinin mîrasçılığı (hakkı) ndan kaçarsa Allah kıyamet günü o kimsenin Cennetten mîrasçılığını keser. )

2808 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Şüphesiz adam yetmiş yıl hayır ehlinin amelini (ibâdetini) işler. Sonra (ölümüne yakın) vasiyyet ettiği zaman vasiyyetinde zulüm eder, böylece ameli şerle kapanır ve bu yüzden (Cehennemdeki) ateşe girer (girmeye müstehak olur). Şüphesiz (başka bir) adam yetmiş yıl şer ehlinin amelini işler. Sonra (ölümü yaklaşınca) vasiyyetini adaletli eder, böylece ameli, hayırla kapanır ve bu nedenle Cennete girer. )

Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) (bu hadîsi teyid etmek üzere) şöyle demiştir: isterseniz; Nisa : 13 ve 14 âyetlerini okuyunuz. "

2809 - “... Kurre (bin Eyâs) (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Kim ki ölümü yaklaşır da vasiyyet eder ve vasiyyeti Allah'ın Kitabı (ndaki esâslar) üzerine olursa o vasiyyet o kimsenin hayatta iken ödemediği zekâtına keffâret olur. )

٣ - باب الْحَيْفِ فِي الْوَصِيَّةِ

٢٨٠٧ - حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحِيمِ بْنُ زَيْدٍ الْعَمِّيِّ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( مَنْ فَرَّ مِنْ مِيرَاثِ وَارِثِهِ قَطَعَ اللَّهُ مِيرَاثَهُ مِنَ الْجَنَّةِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ‏)‏.‏

٢٨٠٨ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ الأَزْهَرِ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ بْنُ هَمَّامٍ، أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ، عَنْ أَشْعَثَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( إِنَّ الرَّجُلَ لَيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهْلِ الْخَيْرِ سَبْعِينَ سَنَةً فَإِذَا أَوْصَى حَافَ فِي وَصِيَّتِهِ فَيُخْتَمُ لَهُ بِشَرِّ عَمَلِهِ فَيَدْخُلُ النَّارَ وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهْلِ الشَّرِّ سَبْعِينَ سَنَةً فَيَعْدِلُ فِي وَصِيَّتِهِ فَيُخْتَمُ لَهُ بِخَيْرِ عَمَلِهِ فَيَدْخُلُ الْجَنَّةَ ‏)‏.‏ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ وَاقْرَءُوا إِنْ شِئْتُمْ ‏{تِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ}‏ إِلَى قَوْلِهِ {عَذَابٌ مُهِينٌ}

٢٨٠٩ - حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ عُثْمَانَ بْنِ سَعِيدِ بْنِ كَثِيرِ بْنِ دِينَارٍ الْحِمْصِيُّ، حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ، عَنْ أَبِي حَلْبَسٍ، عَنْ خُلَيْدِ بْنِ أَبِي خُلَيْدٍ، عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ قُرَّةَ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( مَنْ حَضَرَتْهُ الْوَفَاةُ فَأَوْصَى وَكَانَتْ وَصِيَّتُهُ عَلَى كِتَابِ اللَّهِ كَانَتْ كَفَّارَةً لِمَا تَرَكَ مِنْ زَكَاتِهِ فِي حَيَاتِهِ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2- VASİYYET ETMEYE TEŞVİK BÂBI

2803 - “... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Vasiyyet edeceği bir şeyi bulunup da vasiyyeti, yanında yazılı bulunmadıkça iki gece yatmak müslüman bir kişinin hakkı (ona yakışır şey) değildir. )

2804 - “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Mahrum kişi, vasiyyet etmekten mahrum olan kimsedir. )

2805 - “... Câbir bin Abdullah (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

((Müslümanlardan) kim vasiyyet üzerine (yani vasiyyet etmiş olarak) ölürse, o kimse (yakışır) bir yol ve sünnette riâyet) üzerine ölmüş olur, takva ve şehâdet üzerine ölmüş olur ve bağışlanmış olarak ölmüş olur. )

2806) ..... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Vasiyyet edeceği bir şeyi bulunup da vasiyyeti yanında yazılı bulunmadıkça iki gece yatmak müslüman bir kişinin hakkı (ona yakışır şey) değildir. )

٢ - باب الْحَثِّ عَلَى الْوَصِيَّةِ

٢٨٠٣ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُمَيْرٍ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( مَا حَقُّ امْرِئٍ مُسْلِمٍ أَنْ يَبِيتَ لَيْلَتَيْنِ وَلَهُ شَىْءٌ يُوصِي فِيهِ إِلاَّ وَوَصِيَّتُهُ مَكْتُوبَةٌ عِنْدَهُ ‏)‏.‏

٢٨٠٤ - حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ الْجَهْضَمِيُّ، حَدَّثَنَا دُرُسْتُ بْنُ زِيَادٍ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ الرَّقَاشِيُّ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( الْمَحْرُومُ مَنْ حُرِمَ وَصِيَّتَهُ ‏)‏.‏

٢٨٠٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُصَفَّى الْحِمْصِيُّ، حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ بْنُ الْوَلِيدِ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ عَوْفٍ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( مَنْ مَاتَ عَلَى وَصِيَّةٍ مَاتَ عَلَى سَبِيلٍ وَسُنَّةٍ وَمَاتَ عَلَى تُقًى وَشَهَادَةٍ وَمَاتَ مَغْفُورًا لَهُ ‏)‏.‏

٢٨٠٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مَعْمَرٍ، حَدَّثَنَا رَوْحُ بْنُ عَوْفٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏( مَا حَقُّ امْرِئٍ مُسْلِمٍ يَبِيتُ لَيْلَتَيْنِ وَلَهُ شَىْءٌ يُوصِي بِهِ إِلاَّ وَوَصِيَّتُهُ مَكْتُوبَةٌ عِنْدَهُ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 36- KISAS OLARAK ÖLDÜRÜLMESİ GEREKLİ HÂMİLE KADIN (HAKKINDA GELEN HADÎS)

2796 - “... Muâz bin Cebel, Ebû Übeyde bin el-Cerrâh, Ubâde bin es-Sâmit ve Şeddâd bin Evs (radıyallahü anhüm)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur :

(Kadın teammüden (bir kimseyi) öldürdüğü zaman, hâmile olursa, hamlini bırakıp bebeğini bir bakıcıya teslim edinceye kadar öldürülmez ve hâmile kadın zina ederse, doğum yapıp bebeğini bir bakıcıya teslim edinceye kadar recmedilmez. )

٣٦ - بَاب الْحَامِلِ يَجِبُ عَلَيْهَا الْقَوَدُ

٢٧٩٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا أَبُو صَالِحٍ عَنْ ابْنِ لَهِيعَةَ عَنْ ابْنِ أَنْعُمَ عَنْ عُبَادَةَ بْنِ نُسَيٍّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ غَنْمٍ حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ جَبَلٍ وَأَبُو عُبَيْدَةَ بْنُ الْجَرَّاحِ وَعُبَادَةُ - ص - بْنُ الصَّامِتِ وَشَدَّادُ بْنُ أَوْسٍ  أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ الْمَرْأَةُ إِذَا قَتَلَتْ عَمْدًا لَا تُقْتَلُ حَتَّى تَضَعَ مَا فِي بَطْنِهَا إِنْ كَانَتْ حَامِلًا وَحَتَّى تُكَفِّلَ وَلَدَهَا وَإِنْ زَنَتْ لَمْ تُرْجَمْ حَتَّى تَضَعَ مَا فِي بَطْنِهَا وَحَتَّى تُكَفِّلَ وَلَدَهَا


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 35- KISAS (DÂVASIN) DA BAĞIŞLAMA

2794 - “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e arzedilen kısasla ilgili her dâvada O, bağışlamayı emir (yani teşvik) ederdi. "

2795 - “... Ebü'd-Derdâ (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, buyurdular ki:

(Vücûdundan bir şey (yani yaralanma veya bir tarafının kesilmesi) ile başına bir musibet gelip de bunu sadaka eden (yani hasmını bağışlayıp misillemeden vazgeçen) hiç bir (müslüman) adam yoktur ki, bu (bağışlaması) ndan dolayı Allah onu bir derece yükseltmesin veya bundan dolayı onun bir günahını bağışlamasın. )

(Ebü'd-Derdâ demiştir ki) : Bu hadîsi iki kulağım işitti ve kalbim iyice hıfzetti. "

٣٥ - باب الْعَفْوِ فِي الْقِصَاصِ

٢٧٩٤ - حَدَّثَنَا إِسْحَقُ بْنُ مَنْصُورٍ أَنْبَأَنَا حَبَّانُ بْنُ هِلَالٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بَكْرٍ الْمُزَنِيُّ عَنْ عَطَاءِ بْنِ أَبِي مَيْمُونَةَ قَالَ لَا أَعْلَمُهُ إِلَّا عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ  مَا رُفِعَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ شَيْءٌ فِيهِ الْقِصَاصُ إِلَّا أَمَرَ فِيهِ بِالْعَفْوِ

٢٧٩٥ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ يُونُسَ بْنِ أَبِي إِسْحَقَ عَنْ أَبِي السَّفَرِ قَالَ قَالَ أَبُو الدَّرْدَاءِ  سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ مَا مِنْ رَجُلٍ يُصَابُ بِشَيْءٍ مِنْ جَسَدِهِ فَيَتَصَدَّقُ بِهِ إِلَّا رَفَعَهُ اللَّهُ بِهِ دَرَجَةً أَوْ حَطَّ عَنْهُ بِهِ خَطِيئَةً سَمِعَتْهُ أُذُنَايَ وَوَعَاهُ قَلْبِي


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 34- (BÎR MÜSLÜMANI TEAMMÜDEN, KASDEN) ÖLDÜREN KİŞİYİ BAĞIŞLAMAK (KISAS OLARAK ÖLDÜRMEKTEN VAZGEÇMEK)

2792 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken bir adam (bir müslüman kişiyi) öldürmüştü. Dâva Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e arzedildi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de katili (kısas edilmek üzere) maktulün velîsine teslim etti. Bunun üzerine katil:

Yâ Resûlallah Allah'a yemin ederim ki ben maktulü kasden öldürmedim, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , maktulün velîsine:(Bilmiş ol ki, katil eğer gerçekten doğru sözlü olup sonra sen onu öldürür isen Cehennem ateşine girersin, ) buyurdu.

Ebû Hüreyre dedi ki: Bu buyruk üzerine maktulün velîsi katili serbest bıraktı. Ebû Hüreyre dedi ki: Katilin elleri bir enli ve uzun kayışla arkasından bağlı idi. Katil, kayışını çekerek, yederek çıkıp gitti. Bu nedenle kendisine Ze'n-Nis'a ( = kayış sahibi) ismi verildi, "

2793) '..... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre :

Bir adam, velisinin katilini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (adama) :

(Katili) bağışla, ) buyurdu. Adam bağışlamaktan imtina etti. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Diyetini (kan bahasını) al, ) buyurdu. Adam (bundan da) imtina etti. (Bu kere) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Git katili öldür, şüphesiz sen (onu öldürür isen) onun mislisin, ) buyurdu. Enes dedi ki: Sonra adama arkadan yetişildi ve kendisine denildi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Katili öldür. Şüphesiz sen (onu öldürürsen) onun mislisin, ) buyurdu. Adam bunun üzerine katile yol verdi.

Enes (radıyallahü anh) dedi ki: Katil, (bağlı bulunduğu ve son anda çözülen) kayışını yederek, ev halkının yanına doğru gider vaziyette görüldü. Enes (radıyallahü anh) dedi ki; maktulün velîsi galiba katili bağlamıştı.

(Müellifin şeyhi) Ebû Umeyr dedi ki: İbn-i Şevzeb, Abdurrahman bin el-Kâsım'in şöyle söylediğini rivâyet etti: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sonra (yani O'ndan başka) hiç kimse (maktulün velisine) : (Katili Öldür, şüphesiz sen de (onu öldürürsen) onun mislisin) diyemez.

İbn-i Mâceh dedi ki: Bu, Kemlilerin hadîsidir. Yalnız onların yanında bulunur, (onlardan başka hiç kimsenin yanında bulunmaz. )

٣٤ - بَاب الْعَفْوِ عَنْ الْقَاتِلِ

٢٧٩٢ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ قَالَا حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنْ الْأَعْمَشِ عَنْ أَبِي صَالِحٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ  قَتَلَ رَجُلٌ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَرُفِعَ ذَلِكَ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَدَفَعَهُ إِلَى وَلِيِّ الْمَقْتُولِ فَقَالَ الْقَاتِلُ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَاللَّهِ مَا أَرَدْتُ قَتْلَهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لِلْوَلِيِّ أَمَا إِنَّهُ إِنْ كَانَ صَادِقًا ثُمَّ قَتَلْتَهُ دَخَلْتَ النَّارَ قَالَ فَخَلَّى سَبِيلَهُ قَالَ فَكَانَ مَكْتُوفًا بِنِسْعَةٍ فَخَرَجَ يَجُرُّ نِسْعَتَهُ فَسُمِّيَ ذَا النِّسْعَةِ

٢٧٩٣ - حَدَّثَنَا أَبُو عُمَيْرٍ عِيسَى بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ النَّحَّاسِ وَعِيسَى بْنُ يُونُسَ وَالْحُسَيْنُ بْنُ أَبِي السَّرِىِّ الْعَسْقَلَانِيُّ قَالُوا حَدَّثَنَا ضَمْرَةُ بْنُ رَبِيعَةَ عَنْ ابْنِ شَوْذَبٍ عَنْ ثَابِتٍ الْبُنَانِيِّ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ  أَتَى رَجُلٌ بِقَاتِلِ وَلِيِّهِ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اعْفُ فَأَبَى فَقَالَ خُذْ أَرْشَكَ فَأَبَى قَالَ اذْهَبْ فَاقْتُلْهُ فَإِنَّكَ مِثْلُهُ قَالَ فَلُحِقَ بِهِ فَقِيلَ لَهُ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَدْ قَالَ اقْتُلْهُ فَإِنَّكَ مِثْلُهُ فَخَلَّى سَبِيلَهُ قَالَ فَرُئِيَ يَجُرُّ نِسْعَتَهُ ذَاهِبًا إِلَى أَهْلِهِ قَالَ كَأَنَّهُ قَدْ كَانَ أَوْثَقَهُ  قَالَ - ص - أَبُو عُمَيْرٍ فِي حَدِيثِهِ قَالَ ابْنُ شَوْذَبٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ فَلَيْسَ لِأَحَدٍ بَعْدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ يَقُولُ اقْتُلْهُ فَإِنَّكَ مِثْلُهُ قَالَ ابْن مَاجَةَ هَذَا حَدِيثُ الرَّمْلِيِّينَ لَيْسَ إِلَّا عِنْدَهُمْ


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 33- BİR ADAMA CAN TEMİNATI VERİP SONRA ONU ÖLDÜREN KİMSE (HAKKINDA GELEN HADÎSLER)

2790 - “... Rifâa bin Şeddâd el-Fityânî'den; Şöyle demiştir:

Amr bin el-Hamık el-Huzâi (radıyallahü anh)’den işittiğim bir kelime (hadis) olmasaydı, ben el-Muhtâr’ın başı ile cesedi (ni birbirinden ayırıp) arasında yürüyecektim. Ben Amr bin el-Hamık'tan şöyle söylerken işittim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:

(Kim bir adama can teminatını verip sonra onu öldürürse şüphesiz o kimse kıyamet günü bir gadir (zulüm) sancağını taşıyacaktır. )

2791 - “... Rıfâa bin Şeddâd (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Ben Muhtâr'ın yanına kendisinin sarayında girdim. Kendisi: Cebrail (Aleyhisselâm) bu saatta benim yanımdan kalktı, dedi. Süleyman bin Sured (radıyallahü anh)'ın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bana rivâyet ettiği:

(Adam kanı hususunda sana güvendiği zaman sen onu öldürme) hadîsinden başka hiç bir şey beni Muhtâr'ın boynuna (bu iftirasından dolayı kılıç) vurmakdan alakoymadı. İşte beni onun boynunu (kılıçla) vurmaktan meneden şey bu hadistir. "

٣٣ - باب مَنْ أَمِنَ رَجُلًا عَلَى دَمِهِ فَقَتَلَهُ

٢٧٩٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ أَبِي الشَّوَارِبِ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ عُمَيْرٍ عَنْ رِفَاعَةَ بْنِ شَدَّادٍ الْقِتْبَانِيِّ قَالَ  لَوْلَا كَلِمَةٌ سَمِعْتُهَا مِنْ عَمْرِو بْنِ الْحَمِقِ الْخُزَاعِيِّ لَمَشَيْتُ فِيمَا بَيْنَ رَأْسِ الْمُخْتَارِ وَجَسَدِهِ سَمِعْتُهُ يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ أَمِنَ رَجُلًا عَلَى دَمِهِ فَقَتَلَهُ فَإِنَّهُ يَحْمِلُ لِوَاءَ غَدْرٍ يَوْمَ الْقِيَامَةِ

٢٧٩١ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ حَدَّثَنَا أَبُو لَيْلَى عَنْ أَبِي عُكَّاشَةَ - ص - عَنْ رِفَاعَةَ قَالَ  دَخَلْتُ عَلَى الْمُخْتَارِ فِي قَصْرِهِ فَقَالَ قَامَ جِبْرَائِيلُ مِنْ عِنْدِيَ السَّاعَةَ فَمَا مَنَعَنِي مِنْ ضَرْبِ عُنُقِهِ إِلَّا حَدِيثٌ سَمِعْتُهُ مِنْ سُلَيْمَانَ بْنِ صُرَدٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ قَالَ إِذَا أَمِنَكَ الرَّجُلُ عَلَى دَمِهِ فَلَا تَقْتُلْهُ فَذَاكَ الَّذِي مَنَعَنِي مِنْهُ


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 32- BİR MUÂHED (KENDİSİNE TEMİNAT VERİLEN ZÎMMÎY)İ ÖLDÜREN KİMSE (HAKKINDA GELEN HADİSLER)

2788) ". . . Abdullah bin Amr (bin el-As) (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir ;

(Müslümanlardan) kim bir muâhed (yani zimmîyi) (haksız yere) öldürürse o kimse Cennet kokusu kokamaz. Halbuki Cennet kokusu kırk yıllık mesafede bulunur. ) "

2789 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Müslümanlardan) kim, Allah'ın teminatına ve Resulünün teminatına (yani dînen geçerli sayılan teminata) sahip olan bir muâd (yani zimmi'y)i (haksız yere) öldürürse, o kimse Cennet kokusu kokamaz. Halbuki Cennet kokusu yetmiş yıllık mesafede bulunur, ) "

٣٢ - بَاب مَنْ قَتَلَ مُعَاهَدًا

٢٧٨٨ - حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنْ الْحَسَنِ بْنِ عَمْرٍو عَنْ مُجَاهِدٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ  قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ قَتَلَ مُعَاهَدًا لَمْ يَرَحْ رَائِحَةَ الْجَنَّةِ وَإِنَّ رِيحَهَا لَيُوجَدُ مِنْ مَسِيرَةِ أَرْبَعِينَ عَامًا

٢٧٨٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا مَعْدِيُّ بْنُ سُلَيْمَانَ أَنْبَأَنَا ابْنُ عَجْلَانَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ  عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ مَنْ قَتَلَ مُعَاهَدًا لَهُ ذِمَّةُ اللَّهِ وَذِمَّةُ رَسُولِهِ لَمْ يَرَحْ رَائِحَةَ الْجَنَّةِ وَإِنَّ رِيحَهَا لَيُوجَدُ مِنْ مَسِيرَةِ سَبْعِينَ عَامًا


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 31- MÜSLÜMANLARIN KANLARI (KISÂS VE DİYET HUSUSUNDA) EŞİTTİR, BÂBI

2785 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Müslümanların kanlan (kısas ve diyet hususunda) eşittir. Ve onlar, başkalarına (yani düşmanlarına) karşı tek el (gibi olmalı) dır. Onların (kâfirlere verebilecekleri mal, can ve namus) teminatını (mertebece) en düşük olanı akdedebilir (verebilir). Ve (savaşta alınan ganimet düşman saflanna en yakın olanlar tarafından) en uzak olana iade edilir (yani hissesi verilir), )

2786) '..... Ma'kil bin Yesâr (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Müslümanlar başkalarına (düşmanlarına) karşı tek el (gibi olmalı) dır ve kanları (kısas ve diyet hususunda) eşittir. )

2787) Amr bin Şuayb'ın dedesi (Abdullah bin Amr bin el-Âs) (radıyallahü anhüm)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Müslümanların (birlik ve beraberlik) eli onlardan olmayanlara (düşmanlarına) karşı (olmalı) dır. Müslümanların kanları (kısas ve diyet hususunda) ve malları eşittir. Müslümanların (mertebece) en düşüğü hepsinin adına (kâfire mal, can ve namus) teminatı verebilir ve (savaşta) müslümanların en uzak olanları (yani düşmana en yakın olanları ele geçirdikleri ganimeti düşmana uzak olan) müslüinanlara iade eder (yani hisselerini verir). )

٣١ - باب الْمُسْلِمُونَ تَتَكَافَأُ دِمَاؤُهُمْ

٢٧٨٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الْأَعْلَى الصَّنْعَانِيُّ حَدَّثَنَا الْمُعْتَمِرُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ حَنَشٍ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ  عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ الْمُسْلِمُونَ تَتَكَافَأُ دِمَاؤُهُمْ وَهُمْ يَدٌ عَلَى مَنْ سِوَاهُمْ يَسْعَى بِذِمَّتِهِمْ أَدْنَاهُمْ وَيُرَدُّ عَلَى أَقْصَاهُمْ

٢٧٨٦ - حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعِيدٍ الْجَوْهَرِيُّ حَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ عِيَاضٍ أَبُو ضَمْرَةَ عَنْ عَبْدِ السَّلَامِ بْنِ أَبِي الْجَنُوبِ عَنْ الْحَسَنِ عَنْ مَعْقِلِ بْنِ يَسَارٍ قَالَ  قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْمُسْلِمُونَ يَدٌ عَلَى مَنْ سِوَاهُمْ وَتَتَكَافَأُ دِمَاؤُهُمْ

٢٧٨٧ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ حَدَّثَنَا حَاتِمُ بْنُ إِسْمَعِيلَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَيَّاشٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ قَالَ  قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَدُ الْمُسْلِمِينَ عَلَى مَنْ سِوَاهُمْ تَتَكَافَأُ دِمَاؤُهُمْ وَأَمْوَالُهُمْ وَيُجِيرُ عَلَى الْمُسْلِمِينَ أَدْنَاهُمْ وَيَرُدُّ عَلَى الْمُسْلِمِينَ أَقْصَاهُمْ


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 30- ÖLDÜRME TARZI YÖNÜNDEN EN İFFETLİ (MERHAMETLİ) İNSANLAR İMANLILARDIR, BÂBI

2783 - “... Abdullah (bin Mes'ûd) (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Ehli îman, öldürme tarzı yönünden insanların en iffetli (merhametli) lerindendir. )

2784) ..... Abdullah (bin Mes'ûd) (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Öldürme tarzı yönünden insanların en iffetlisi (merhametlisi) îman ehlidir. )

٣٠ - بَاب أَعَفُّ النَّاسِ قِتْلَةً أَهْلُ الْإِيمَانِ

٢٧٨٣ - حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الدَّوْرَقِيُّ حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ شِبَاكٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَلْقَمَةَ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ  قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ مِنْ أَعَفِّ النَّاسِ قِتْلَةً أَهْلَ الْإِيمَانِ

٢٧٨٤ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ شِبَاكٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ هُنَيِّ بْنِ نُوَيْرَةَ عَنْ عَلْقَمَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ  قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ أَعَفَّ النَّاسِ قِتْلَةً أَهْلُ الْإِيمَانِ


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 29- KİM KÖLESİNİN BİR ORGANINI KESMEK SURETİYLE İŞKENCE EDERSE O KÖLE HÜRDÜR, BÂBI

2781 - “... Zinbâ (Ebû Ravh) (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine

Kendisi bir kölesinin yumurtalarını çekip çıkarmış (veya erkeklik organını kesmiş) olarak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzuruna vardı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu işkenceye karşı köleyi azadladı (azadlığına hükmetti). "

2782 - “... Amr bin Şuayb'in dedesi (Abdullah bin Amr bin el-Âs) (radıyallahü anhüm)'den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

(Köle) bir adam imdâd, diye bağırarak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına geldi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

(Neyin var?) buyurdu. Köle:

Efendim beni bir cariyesini öptüğüm esnada gördü, bu nedenle benim erkeklik organımı kesti, dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (sahâbilere) :

(O herifi bana getiriniz, ) buyurdu. Adam arandı. Fakat bulunamadı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (köleye:)

(Git. Sen hürsün, ) buyurdu.

(Râvî) demiştir ki : Köle :

Yâ Resûlallah! Efendim beni köleleştirmek isterse bana yardımcı olmanın kimin üzerine (vâcib) olduğunu söyler misin? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de:

(Her mü'min veya her müslüman üzerine (vâcib) dir, ) buyurdu. "

٢٩ - بَاب مَنْ مَثَّلَ بِعَبْدِهِ فَهُوَ حُرٌّ

٢٧٨١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ حَدَّثَنَا إِسْحَقُ بْنُ مَنْصُورٍ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ السَّلَامِ عَنْ إِسْحَقَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي فَرْوَةَ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ رَوْحِ بْنِ زِنْبَاعٍ عَنْ جَدِّهِ  أَنَّهُ قَدِمَ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَقَدْ أَخْصَى غُلَامًا لَهُ فَأَعْتَقَهُ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِالْمُثْلَةِ

٢٧٨٢ - حَدَّثَنَا رَجَاءُ بْنُ الْمُرَجَّى السَّمَرْقَنْدِيُّ حَدَّثَنَا النَّضْرُ بْنُ شُمَيْلٍ حَدَّثَنَا أَبُو حَمْزَةَ الصَّيْرَفِيُّ حَدَّثَنِي عَمْرُو بْنُ شُعَيْبٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ قَالَ  جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ صَارِخًا فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَا لَكَ قَالَ سَيِّدِي رَآنِي أُقَبِّلُ جَارِيَةً لَهُ فَجَبَّ مَذَاكِيرِي فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَيَّ بِالرَّجُلِ فَطُلِبَ فَلَمْ يُقْدَرْ عَلَيْهِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اذْهَبْ فَأَنْتَ حُرٌّ قَالَ عَلَى مَنْ نُصْرَتِي يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ يَقُولُ أَرَأَيْتَ إِنْ اسْتَرَقَّنِي مَوْلَايَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى كُلِّ مُؤْمِنٍ أَوْ مُسْلِمٍ


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget