Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

12/13/22

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 18. Bâb—Kadın Kölenin Gebe Olup Olmadığını Araştırmak (İstibra’i) Hakkında

2350. Bize Amr b. Avn haber verip (dedi ki), bize Şerîk, Kays b. Vehb'den, (O) Ebu'l-Veddâk'tan, (O da) Ebû Saîd'den (naklen) haber verdi ki, O; sözü Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) nisbet de edip, Evtâs esirleri hakkında şöyle dedi: "Hiçbir gebe (esir) kadın ile doğumunu yapıncaya kadar; hiçbir gebe olmayan (esir) kadın ile ise bir defa hayız oluncaya kadar cinsi münâsebet yapılmayacaktı!"

١٨- باب فِى اسْتِبْرَاءِ الأَمَةِ

٢٣٥٠ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ أَخْبَرَنَا شَرِيكٌ عَنْ قَيْسِ بْنِ وَهْبٍ عَنْ أَبِى الْوَدَّاكِ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ وَرَفَعَهُ أَنَّهُ قَالَ فِى سَبَايَا أَوْطَاسٍ :( لاَ تُوطَأُ حَامِلٌ حَتَّى تَضَعَ حَمْلَهَا وَلاَ غَيْرُ ذَاتِ حَمْلٍ حَتَّى تَحِيضَ حَيْضَةً ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 17. Bâb—Kadın Kölenin Talâkı Hakkında

2349. Bize Ebû Asım haber verip (dedi ki), bize İbn Cüreyc haber verip (dedi ki), bana Müzahir -ki O, İbn Eslem'dir-, haber verdi ki; O, el-Kasım b. Muhammed'i, Hazret-i Âişe'den, (O da) Hazret-i Peygamber’den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen rivâyet ederken) işitmiş ki, O şöyle buyurmuş: "Kadın köle için iki boşama vardır. Onun (iddet bekleme) süresi de iki hayızdır!" Ebû Asım dedi ki; "ben bu (Hadisi) Muzâhir'den (doğrudan doğruya da) işittim."

١٧- باب فِى طَلاَقِ الأَمَةِ

٢٣٤٩ - أَخْبَرَنَا أَبُو عَاصِمٍ أَخْبَرَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ أَخْبَرَنِى مُظَاهِرٌ - وَهُوَ ابْنُ أَسْلَمَ - أَنَّهُ سَمِعَ الْقَاسِمَ بْنَ مُحَمَّدٍ عَنْ عَائِشَةَ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( لِلأَمَةِ تَطْلِيقَتَانِ ، وَقُرْؤُهَا حَيْضَتَانِ ). قَالَ أَبُو عَاصِمٍ : سَمِعْتُهُ مِنْ مُظَاهِرٍ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 16. Bâb—Çocuğu Annesi İle Babası Arasında Muhayyer Bırakma Hakkında

2348. Bize Ebû Asım haber verip (dedi ki), bize İbn Cüreyc rivâyet edip dedi ki, bana Ziyâd b. Saîd, Hilâl b. Usâme'den, (O da) Medine İllerin bir mevlâsı olan Ebû Meymûne Süleyman'dan (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Ben Ebû Hüreyre'nin yanındaydım. Derken O'na bir kadın gelip; "muhakkak ki kocam çocuğumu (benden alıp) götürmek istiyor!" dedi. Bunun üzerine Ebû Hüreyre şunu anlattı: Ben (birgün) Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanındaydım. Derken O'na bir kadın çıkagelmiş ve şöyle demişti: "Muhakkak ki kocam çocuğumu -veya "oğlumu"- götürmek istiyor. Halbuki o bana faydalı olmaya, bana Ebû İnebe kuyusundan su vermeye (başlamıştır!)" O zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)"Kur'a çekin!" buyurmuştu -veya O; "kur'alasın!" buyurmuştu. (Bunda) şüpheye düşen Ebû Asım'dır.-Sonra kocası gelip; "çocuğum hakkında -veya "oğlum hakkında"- benimle kim münâkaşa ediyor?" demiş, bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de; "Ey oğlan, bu babandır, bu da annen. Haydi onlardan hangisini dilersen elini tut!" buyurmuş. -Ebû Asım (bir rivâyetinde); "Haydi onlardan hangisini dilersen peşinden git!" demistir.- (Çocuk) da annesinin elini tutmuş, (annesi) de onu (alıp) götürmüştü.

١٦- باب فِى تَخْيِيرِ الصَّبِىِّ بَيْنَ أَبَوَيْهِ

٢٣٤٨ - أَخْبَرَنَا أَبُو عَاصِمٍ حَدَّثَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ قَالَ أَخْبَرَنِى زِيَادُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ هِلاَلِ بْنِ أُسَامَةَ عَنْ أَبِى مَيْمُونَةَ : سُلَيْمَانَ مَوْلًى لأَهْلِ الْمَدِينَةِ قَالَ : كُنْتُ عِنْدَ أَبِى هُرَيْرَةَ فَجَاءَتْهُ امْرَأَةٌ فَقَالَتْ : إِنَّ زَوْجِى يُرِيدُ أَنْ يَذْهَبَ بِوَلَدِى. فَقَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ : كُنْتُ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- إِذْ جَاءَتْهُ امْرَأَةٌ فَقَالَتْ : إِنَّ زَوْجِى يُرِيدُ أَنْ يَذْهَبَ بِوَلَدِى أَوْ بِابْنِى وَقَدْ نَفَعَنِى وَسَقَانِى مِنْ بِئْرِ أَبِى عِنَبَةَ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( اسْتَهِمَا - أَوْ قَالَ - تَسَاهَمَا ). أَبُو عَاصِمٍ الشَّاكُّ . فَجَاءَ زَوْجُهَا فَقَالَ : مَنْ يُخَاصِمُنِى فِى وَلَدِى أَوْ فِى ابْنِى؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( يَا غُلاَمُ هَذَا أَبُوكَ وَهَذِهِ أُمُّكَ ، فَخُذْ بِيَدِ أَيِّهِمَا شِئْتَ ). وَقَدْ قَالَ أَبُو عَاصِمٍ :( فَاتْبَعْ أَيَّهُمَا شِئْتَ ). فَأَخَذَ بِيَدِ أُمِّهِ فَانْطَلَقَتْ بِهِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 15. Bâb—Bir Köle İle Evli Olup Da Âzâd Edilen Cariyenin (Köle İle Evliliği Sürdürüp Sürdürmemede) Muhayyer Bırakılması Hakkında

2344. Bize Sehl b. Hammâd haber verip (dedi ki), bize Şu'be, el-Hakem'den, (O) İbrahim'den, (O) el-Esved'den, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti ki; O, Berire'yi satın almak istemişti de, O'nun efendileri "velâ"sının (kendilerinde kalmasını) şart koşmak istemişlerdi. O da bunu Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirmiş, (Resûlüllah) da; "O'nu satın al! Çünkü "velâ" ancak âzâd edenin hakkıdır" buyurmuştu. Bunun üzerine O, O'nu satın alıp âzâd etmişti. (Hazret-i Peygamber) ise O'nu kocasıyla -ki O, hür biri idi-, (evliliklerini sürdürüp sürdürmeme konusunda) muhayyer bırakmıştı. Ayrıca (Hazret-i Âişe'den naklen rivâyet edildi) ki, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) et getirilmişti de O; "Bu nereden (gelmiş?)" buyurmuştu. "Berire'ye sadaka olarak verildi" cevabı verilmiş, bunun üzerine O; "Bu O'nun için bir sadaka, bizim için bir hediyedir!" buyurmuştu.

2345. Bize İsmail b. Halil haber verip (dedi ki), bize Ali b. Mushir rivâyet edip (dedi ki), bize Hişâm b. Urve, Abdurrahman İbnu'l-Kasım'dan, (O) babasından, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir gün) yanıma girmişti. Ben de kendisine bir yiyecek sunmuştum da O; "Size ait (ocağa) asılmış bir çömlek görmedim mi?" buyurmuştu. Ben; "yâ Resûlüllah! Bu, Berire'ye sadaka olarak verilmiş, O'nun da bize hediye ettiği ettir! (Siz ise zekât, sadaka malı yemezsiniz)" cevabını vermiştim. O zaman (Hazret-i Peygamber); "O O'na sadaka, bize hediyedir!" buyurmuş (ve ondan alıp yemişti). O'nun (yani Berire'nin) kocası vardı. Derken o, âzâd olunca (O'nunla evliliklerini sürdürüp sürdürmeme konusunda) muhayyer bırakılmıştı.

2346. Bize Abdurrahman ibnu'd-Dahhâk, el-Muğire b. Abdirrahman el-Mahzûni'den, (O) Hişâm b. Urve'den, (O) Abdurrahman ibnul-Kasım'dan, (O) babasından, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) haber verdi ki, Berire'yi Hazret-i Âişe âzâd ettiğinde O'nun kocası köle idi. O zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) O'nu (yani Berire'yi) onunla (evliliklerini sürdürmeye) teşvik etmeye başlamış, O da Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem); "benim ondan ayrılmaya hakkım yok mu?" demeye başlamıştı. (Hazret-i Peygamber O'na); "Evet, (buna hakkın var!)" buyurmuş, O da; "Öyleyse ben muhakkak ki ondan ayrıldım" demişti.

2347. Bize Amr b. Avn haber verip (dedi ki), bize Hâlid b. Abdillah, Hâlid'den -yani el-Hazzâ'dan-, (O) İkrime'den, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) haber verdi ki; Berire'nin kocası, Muğis isimli bir köle idi. (Şimdi) sanki ben ona, (Berire'nin) ardında gözyaşları sakalına akarak ağlayıp dolaşırken bakar gibiyim! O zaman Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Abbâs'a; "Ya Abbâs! Muğis'in Berire'ye sevgisinin fazlalığına, Berire'nin ise Muğis'e kızgınlığının fazlalığına şaşmaz mısın?" buyurmuş, sonra O'na (yani Berire'ye); "Ona dönsen! Çünkü o senin çocuğunun babasıdır!" buyurmuştu. Bunun üzerine O; "yâ Resûlüllah, (bunu) bana emrediyor musun?" demiş, (Hazret-i Peygamber de); "Ben sadece bir aracıyım!" buyurmuş, O da; "(o halde) benim ona hiç ihtiyacım yok!" demişti.

١٥- باب فِى تَخْيِيرِ الأَمَةِ تَكُونُ تَحْتَ الْعَبْدِ فَتُعْتَقُ

٢٣٤٤ - أَخْبَرَنَا سَهْلُ بْنُ حَمَّادٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عَائِشَةَ : أَنَّهَا أَرَادَتْ أَنْ تَشْتَرِىَ بَرِيرَةَ فَأَرَادَ مَوَالِيهَا أَنْ يَشْتَرِطُوا وَلاَءَهَا ، فَذَكَرَتْ ذَلِكَ لِرَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ :( اشْتَرِيهَا ، فَإِنَّمَا الْوَلاَءُ لِمَنْ أَعْتَقَ ). فَاشْتَرَتْهَا فَأَعْتَقَتْهَا ، وَخَيَّرَهَا مِنْ زَوْجِهَا وَكَانَ حُرًّا ، وَأَنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أُتِىَ بِلَحْمٍ فَقَالَ :( مِنْ أَيْنَ هَذَا؟ ). قِيلَ تُصُدِّقَ بِهِ عَلَى بَرِيرَةَ. فَقَالَ :( هُوَ لَهَا صَدَقَةٌ وَلَنَا هَدِيَّةٌ ).

٢٣٤٥ - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ خَلِيلٍ أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ مُسْهِرٍ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ : دَخَلَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَلَىَّ فَقَرَّبْتُ إِلَيْهِ طَعَاماً لَيْسَ فِيهِ لَحْمٌ فَقَالَ :( أَلَمْ أَرَ لَكُمْ قِدْراً مَنْصُوبَةً؟ ). قُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ هَذَا لَحْمٌ تُصُدِّقَ بِهِ عَلَى بَرِيرَةَ ، فَأَهْدَتْ لَنَا. قَالَ :( هُوَ عَلَيْهَا صَدَقَةٌ وَهُوَ لَنَا مِنْهَا هَدِيَّةٌ ). وَكَانَ لَهَا زَوْجٌ فَلَمَّا عُتِقَتْ خُيِّرَتْ.

٢٣٤٦ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ الضَّحَّاكِ عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْمَخْزُومِىِّ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ : أَنَّ بَرِيرَةَ حِينَ أَعْتَقَتْهَا عَائِشَةُ كَانَ زَوْجُهَا عَبْداً ، فَجَعَلَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَحُضُّهَا عَلَيْهِ فَجَعَلَتْ تَقُولُ لِرَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- : أَلَيْسَ لِى أَنْ أُفَارِقَهُ؟ قَالَ :( بَلَى ). قَالَتْ : فَقَدْ فَارَقْتُهُ.

٢٣٤٧ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ أَخْبَرَنَا خَالِدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ خَالِدٍ - يَعْنِى الْحَذَّاءَ - عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ : أَنَّ زَوْجَ بَرِيرَةَ كَانَ عَبْداً يُقَالُ لَهُ مُغِيثٌ ، كَأَنِّى أَنْظُرُ إِلَيْهِ يَطُوفُ خَلْفَهَا يَبْكِى وَدُمُوعُهُ تَسِيلُ عَلَى لِحْيَتِهِ ، فَقَالَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- لِلْعَبَّاسِ :( يَا عَبَّاسُ أَلاَ تَعْجَبُ مِنْ شِدَّةِ حُبِّ مُغِيثٍ بَرِيرَةَ ، وَمِنْ شِدَّةِ بُغْضِ بَرِيرَةَ مُغِيثاً؟ ). فَقَالَ لَهَا : ( لَوْ رَاجَعْتِيهِ فَإِنَّهُ أَبُو وَلَدِكِ ). فَقَالَتْ : يَا رَسُولَ اللَّهِ أَتَأْمُرُنِى ؟ قَالَ : ( إِنَّمَا أَنَا شَافِعٌ ). قَالَتْ : لاَ حَاجَةَ لِى فِيهِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 14. Bâb—Kocası Ölen Kadının (Evinden) Dışarı Çıkması

2342. Bize Ubeydullah b. Abdilmecid haber verip (dedi ki), bize Mâlik, Sa'd b. İshak b. Ka'b b. Ucre'den, (O da) halası Zeyneb bint Ka'b b. Ucre'den (naklen) rivâyet etti ki, el-Furey'a bint Mâlik O'na haber vermiş ki; O, Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) ailesinin yanına dönmesi için kendisine izin vermesini istemiş (ve şöyle demiş): "Çünkü kocam, kaçmış olan bazı kölelerinin peşinden aramaya çıkmıştı. Derken o onlara kavuşmuş. Ama Kaddim tarafına geldiğinde onlar onu öldürmüşler!" Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)"(İddet için takdir edilen) hüküm süresinin (sonuna) ulaşıncaya kadar evinde kal!" buyurmuş. (El-Furey'a sözüne şöyle devam etmiş): Ben de; "O beni gerçekten ne sahip olduğum bir evde, ne de bir nafaka ile bıraktı!" dedim. (Hazret-i Peygamber yine); "(İddet için takdir edilen) hüküm süresinin (sonuna) ulaşıncaya kadar (evinde) kal!" buyurmuş. O da (evinde) dört ay on gün iddet beklemiş. (El-Furey'a) sözüne şöyle devam etmiş: Sonra Osman (Halife) olduğunda bana (birini) gönderip bunu sormuştu, ben de kendisine bunu bildirmiştim de O, buna uymuş ve bununla hüküm vermişti.

2343. Bize Ebû Asım, İbn Cüreyc'den, (O) Ebu'z-Zübeyr'den, (O da) Câbir'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Teyzem boşanılmıştı. Derken hurma ağaçlarının kesim işlerini yapmayı istemiş de, bir adam kendisine; "senin dışarı çıkmaya hakkın yok!" demiş. (Teyzem) dedi ki, bunun üzerine ben Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip bunu O'na bildirmiştim, O da şöyle buyurmuştu: "-Çıkıp hurma ağaçlarının kesim işlerini yap. Zira belki sen tasaddukta bulunur veya bir iyilik yaparsın!"

١٤- باب فِى خُرُوجِ الْمُتَوَفَّى عَنْهَا زَوْجُهَا

٢٣٤٢ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الْمَجِيدِ حَدَّثَنَا مَالِكٌ عَنْ سَعْدِ بْنِ إِسْحَاقَ بْنِ كَعْبِ بْنِ عُجْرَةَ عَنْ عَمَّتِهِ زَيْنَبَ بِنْتِ كَعْبِ بْنِ عُجْرَةَ أَنَّ الْفُرَيْعَةَ بِنْتَ مَالِكٍ أَخْبَرَتْهَا أَنَّهَا سَأَلَتْ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَنْ يَأْذَنَ لَهَا أَنْ تَرْجِعَ إِلَى أَهْلِهَا ، فَإِنَّ زَوْجِى قَدْ خَرَجَ فِى طَلَبِ أَعْبُدٍ لَهُ أَبَقُوا فَأَدْرَكَهُمْ حَتَّى إِذَا كَانَ بِطَرَفِ الْقَدُومِ قَتَلُوهُ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- : ( امْكُثِى فِى بَيْتِكِ حَتَّى يَبْلُغَ الْكِتَابُ أَجَلَهُ ). فَقُلْتُ : إِنَّهُ لَمْ يَدَعْنِى فِى بَيْتٍ أَمْلِكُهُ وَلاَ نَفَقَةٍ. فَقَالَ :( امْكُثِى حَتَّى يَبْلُغَ الْكِتَابُ أَجَلَهُ ). فَاعْتَدَّتْ فِيهِ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْراً. قَالَتْ : فَلَمَّا كَانَ عُثْمَانُ أَرْسَلَ إِلَىَّ فَسَأَلَنِى عَنْ ذَلِكَ فَأَخْبَرْتُهُ فَاتَّبَعَ ذَلِكَ وَقَضَى بِهِ.

٢٣٤٣ - أَخْبَرَنَا أَبُو عَاصِمٍ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرٍ قَالَ : طُلِّقَتْ خَالَتِى فَأَرَادَتْ أَنْ تَجُدَّ نَخْلاً لَهَا فَقَالَ لَهَا رَجُلٌ : لَيْسَ لَكِ أَنْ تَخْرُجِى. قَالَتْ : فَأَتَيْتُ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لَهُ فَقَالَ : ( اخْرُجِى فَجُدِّى نَخْلَكِ فَلَعَلَّكِ أَنْ تَصَدَّقِى أَوْ تَصْنَعِى مَعْرُوفاً ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 13. Bâb—Kadının İddet Esnasında Süslenmesi Yasağı

2341. Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize Zaide, Hişâm b. Hassandan, (O) Hafsa bint Sîrin'den, (O) Ümmü Atıyye'den, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle buyurdu: "-Kadın (hiç kimse için) üç günden fazla yas tutmaz, kocası için hariç. Çünkü o, onun için dört ay on gün yas tutar (ve bu esnada, Yemen'in kısmen boyalı) asb (kumaşından yapılmış) elbise hariç, (süs sayılacak) boyalı elbise giymez, sürme çekmez ve güzel koku sürünmez. Yalnız temizlenmesine yakın, hayzından gusül yaptığında biraz toparlak otu (kust-ı arabı) ve tırnak buhuru (azfâr) (sürünebilir). "

١٣- باب النَّهْىِ لِلْمَرْأَةِ عَنِ الزِّينَةِ فِى الْعِدَّةِ

٢٣٤١ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا زَائِدَةُ عَنْ هِشَامِ بْنِ حَسَّانَ عَنْ حَفْصَةَ بِنْتِ سِيرِينَ عَنْ أُمِّ عَطِيَّةَ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( لاَ تَحِدُّ الْمَرْأَةُ فَوْقَ ثَلاَثَةِ أَيَّامٍ إِلاَّ عَلَى زَوْجٍ ، فَإِنَّهَا تَحِدُّ عَلَيْهِ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْراً ، لاَ تَلْبَسُ ثَوْباً مَصْبُوغاً إِلاَّ ثَوْبَ عَصْبٍ وَلاَ تَكْتَحِلُ وَلاَ تَمَسُّ طِيباً إِلاَّ فِى أَدْنَى طُهْرِهَا إِذَا اغْتَسَلَتْ مِنْ مَحِيضِهَا نُبْذَةً مِنْ كُسْتٍ وَأَظْفَارٍ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 12. Bâb—Kadının (Ölen) Kocası İçin Yas Tutması Hakkında

2338. Bize Muhammed b. Kesir haber verip (dedi ki); bize Süleyman b. Kesir, ez-Zühri'den, O Urve'den, O Hazret-i Âişe'den, O da Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) haber verdi ki, O şöyle buyurdu: "Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanan -veya, Allah'a inanan- bir kadına, kocasından başka hiç kimse için üç günden fazla yas tutması helâl olmaz."

2339. Bize Hâşim ibnu'l-Kasım haber verip (dedi ki), bize Şu'be, Humayd b. Nâfî'den rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Ben Zeyneb bint Ebî Sel eme'yi, Hazret-i Ümmü Habîbe bint Ebî Süfyân'dan (naklen) anlatırken işittim ki; O'nun (yani Hazret-i Ümmü Habibe'nin) bir kardeşi -veya bir yakını- ölmüştü de O, (za'ferân) sarısına yönelik (onu) eline sürmeye başlamış ve şöyle demişti: Bunu sadece, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğu için yapıyorum: "Allah'a ve Ahiret Gününe inanan bir kadına, (hiç kimse için) üç günden fazla yas tutması helâl olmaz, kocası için hariç. Çünkü o (onun için) dört ay on gün yas tutar!"

2340. Bize Hâşim ibnu'l-Kasım haber verip (dedi ki), bize Şu'be, Humeyd b. Nâfi'den haber verdi ki, O şöyle demiş: Ben Zeyneb bint Ümmi Seleme'yi, annesinden veya Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarından bir kadından (naklen) onun, (yani bir önceki Hadisin) benzerini rivâyet ederken işittim.

١٢- باب فِى إِحْدَادِ الْمَرْأَةِ عَلَى الزَّوْجِ

٢٣٣٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ كَثِيرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( لاَ يَحِلُّ لاِمْرَأَةٍ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ أَوْ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ أَنْ تَحِدَّ عَلَى أَحَدٍ فَوْقَ ثَلاَثَةِ أَيَّامٍ إِلاَّ عَلَى زَوْجِهَا ).

٢٣٣٩ - أَخْبَرَنَا هَاشِمُ بْنُ الْقَاسِمِ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ نَافِعٍ قَالَ سَمِعْتُ زَيْنَبَ بِنْتَ أَبِى سَلَمَةَ تُحَدِّثُ عَنْ أُمِّ حَبِيبَةَ بِنْتِ أَبِى سُفْيَانَ : أَنَّ أَخاً لَهَا مَاتَ أَوْ حَمِيماً لَهَا فَعَمِدَتْ إِلَى صُفْرَةٍ فَجَعَلَتْ تَمْسَحُ يَدَيْهَا وَقَالَتْ : إِنَّمَا أَفْعَلُ هَذَا لأَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( لاَ يَحِلُّ لاِمْرَأَةٍ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ أَنْ تَحِدَّ فَوْقَ ثَلاَثٍ إِلاَّ عَلَى زَوْجِهَا ، فَإِنَّهَا تَحِدُّ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْراً ).

٢٣٤٠ - أَخْبَرَنَا هَاشِمُ بْنُ الْقَاسِمِ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ نَافِعٍ قَالَ سَمِعْتُ زَيْنَبَ بِنْتَ أُمِّ سَلَمَةَ تُحَدِّثُ عَنْ أُمِّهَا أَوِ امْرَأَةٍ مِنْ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- نَحْوَهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 11. Bâb—Kocası Ölen Ve Boşanılan Gebe Kadının İddeti Hakkında

2334. Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Yahya b. Saîd haber verdi ki, Süleyman b. Yesâr kendisine haber vermiş ki, Ebû Seleme O'na haber vermiş ki, O (yani Ebû Seleme) ve İbn Abbâs, Ebû Hüreyre'nin yanında bir araya gelmiş ve erkeğin, karısı (sağ iken) ölüp de (ölümünden) birkaç gece sonra (karısının) doğum yapması (meselesini) sözkonusu etmişler de İbn Abbâs; "(böyle bir kadının iddetinin bitip yeniden evlenmesinin) helâl olması, (gebe kadınla kocası ölmüş kadının iddet) müddetlerinin sonuncusunda olur!" demiş. Ebû Seleme ise; "doğurunca helâl olmuş demektir" demiş ve böylece bu konuda aralarında tartışma yapmışlar. Sonra Ebû Hüreyre, Ebû Seleme'yi kastederek; "ben yeğenimle beraberim" demiş. Bunun üzerine İbn Abbâs'ın azadlısı Küreyb'i, (bu meseleyi sorması için) Hazret-i Ümmü Seleme'ye göndermişler. O da O'na (gidip) sormuş. Hazret-i Ümmü Seleme de bildirmiş ki; Subey'a bintu'l-Hâris'in kocası ölmüştü de O, onun (ölümünden) birkaç gece sonra doğum yapmıştı. (O zaman) Abduddâroğulları'ndan, Ebu's-Senâbil künyeli bir adam O'na evlenme teklifinde bulunmuş ve kendisine (evlenmesinin) helâl olduğunu haber vermiş, (Subey'a) da başkasıyla evlenmek istemişti. Bu sefer Ebu's-Senâbil O'na; "(sen evlenemezsin), çünkü senin (evlenmen henüz) helâl olmadı!" demişti. Bunun üzerine Subey'a bunu Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirmişti de O, O'na evlenmesini emretmişti.

2335. Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize Süfyân, Yahya b. Saîd'den, (O) Süleyman b. Yesâr'dan, (O) Küreyb'den, (O da) Hazret-i Ümmü Seleme'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Subey'a bintu'l-Hâris'in kocası ölmüş, O da kocasının ölümünden birkaç gün sonra doğum yapmıştı. O zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) O'na evlenmesini emretmişti.

2336. Bize Bişr b. Ömer ez-Zehrâni haber verip (dedi ki), bize Ebu'l-Ahvas rivâyet edip (dedi ki), bize Mansûr, İbrahim'den, (O) el-Esved'den, (O da) Ebu's-Senâbüıden (naklen) rivâyet ettiki, O şöyle dedi: Subey'a bintu'l-Hâris, kocasının ölümünden yirmi küsur gün sonra doğum yapmıştı. Derken lohusalığından temizlenince, (evlenebileceğinin bir belirtisi olarak) bezenmişti de, bu ayıp görülmüştü. Bunun üzerine O durumunu Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirmiş, O da; "(Kocası öldükten sonra doğum yapan bir kadın, bunu (yani evlenebileceğinin belirtisi şeyleri) yaparsa, onun iddet süresi bitmiştir, (yapabilir!)" buyurmuştu.

2337. Bize Muhammed b. Yûsuf, Süfyân'dan, (O) Mansûr'dan, (O) İbrahim'den, (O da) el-Esved'den (naklen) haber verdi ki; Subey'a kocasının ölümünden birkaç gün sonra doğum yapmış, sonra (evlenebileceğinin bir belirtisi olarak) bezenmişti de, Ebu's Senâbil (Onu) ayıplamıştı. Bunun üzerine O, durumunu Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sormuş -veya bildirmiş-, O da O'na evlenmesini emretmişti.

١١- باب فِى عِدَّةِ الْحَامِلِ الْمُتَوَفَّى عَنْهَا زَوْجُهَا وَالْمُطَلَّقَةِ

٢٣٣٤ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ أَنَّ سُلَيْمَانَ بْنَ يَسَارٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ أَبَا سَلَمَةَ بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَخْبَرَهُ : أَنَّهُ اجْتَمَعَ هُوَ وَابْنُ عَبَّاسٍ عِنْدَ أَبِى هُرَيْرَةَ فَذَكَرُوا الرَّجُلَ يُتَوَفَّى عَنِ الْمَرْأَةِ فَتَلِدُ بَعْدَهُ بِلَيَالٍ قَلاَئِلَ ، فَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ : حِلُّهَا آخِرُ الأَجَلَيْنِ. وَقَالَ أَبُو سَلَمَةَ : إِذَا وَضَعَتْ فَقَدْ حَلَّتْ. فَتَرَاجَعَا فِى ذَلِكَ بَيْنَهُمَا فَقَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ : أَنَا مَعَ ابْنِ أَخِى. يَعْنِى أَبَا سَلَمَةَ ، فَبَعَثُوا كُرَيْباً مَوْلَى ابْنِ عَبَّاسٍ إِلَى أُمِّ سَلَمَةَ فَسَأَلَهَا ، فَذَكَرَتْ أُمُّ سَلَمَةَ : أَنَّ سُبَيْعَةَ بِنْتَ الْحَارِثِ الأَسْلَمِيَّةَ مَاتَ عَنْهَا زَوْجُهَا فَنَفِسَتْ بَعْدَهُ بِلَيَالٍ ، وَأَنَّ رَجُلاً مِنْ بَنِى عَبْدِ الدَّارِ يُكْنَى أَبَا السَّنَابِلِ خَطَبَهَا وَأَخْبَرَهَا أَنَّهَا قَدْ حَلَّتْ ، فَأَرَادَتْ أَنْ تَتَزَوَّجَ غَيْرَهُ فَقَالَ لَهَا أَبُو السَّنَابِلِ : فَإِنَّكِ لَمْ تَحِلِّينَ. فَذَكَرَتْ سُبَيْعَةُ ذَلِكَ لِرَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَأَمَرَهَا أَنْ تَتَزَوَّجَ.

٢٣٣٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ عَنْ كُرَيْبٍ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ قَالَتْ : تُوُفِّىَ زَوْجُ سُبَيْعَةَ بِنْتِ الْحَارِثِ فَوَضَعَتْ بَعْدَ وَفَاةِ زَوْجِهَا بِأَيَّامٍ ، فَأَمَرَهَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَنْ تَزَوَّجَ.

٢٣٣٦ - أَخْبَرَنَا بِشْرُ بْنُ عُمَرَ الزَّهْرَانِىُّ حَدَّثَنَا أَبُو الأَحْوَصِ حَدَّثَنَا مَنْصُورٌ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ أَبِى السَّنَابِلِ قَالَ : وَضَعَتْ سُبَيْعَةُ بِنْتُ الْحَارِثِ حَمْلَهَا بَعْدَ وَفَاةِ زَوْجِهَا بِبِضْعٍ وَعِشْرِينَ لَيْلَةً ، فَلَمَّا تَعَلَّتْ مِنْ نِفَاسِهَا تَشَوَّفَتْ فَعِيبَ ذَلِكَ عَلَيْهَا ، فَذُكِرَ أَمْرُهَا لِرَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ :( إِنْ تَفْعَلْ فَقَدِ انْقَضَى أَجَلُهَا ).

٢٣٣٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ : أَنَّ سُبَيْعَةَ وَضَعَتْ بَعْدَ وَفَاةِ زَوْجِهَا بِأَيَّامٍ فَتَشَوَّفَتْ فَعَابَ أَبُو السَّنَابِلِ ، فَسَأَلَتْ أَوْ ذُكِرَ أَمْرُهَا لِرَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَأَمَرَهَا أَنْ تَتَزَوَّجَ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 10. Bâb—Üç Defa Boşanılmış Kadının Mesken Ve Nafaka Hakkının Olup Olmayacağı Hakkında

2329. Bize Muhammed b. Yusuf haber verip (dedi ki), bize Süfyan, Seleme b. Küheyl'den, O eş-Şa'bi'den, O da Fâtıma b. Kays'tan naklen rivâyet etti ki, kocası kendisini üç defa boşamıştı da, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine ne nafaka, ne de mesken hakkı koymuştu. Seleme demiş ki, sonra ben bunu İbrahim'e bildirdim de, O şöyle dedi: Ömer ibnu'l-Hattab (bu Hadisi işittiğinde), "Rabb'imizin Kitab'ı ile Peygamberinin Sünnet'ini bir kadının sözüyle terketmeyiz!" demiş ve (üç defa boşanılmış kadına) mesken ve nafaka hakkı koymuştu.

2330. Bize Muallâ haber verip (dedi ki), bize Zekeriyya, Amir'den rivâyet etti (ki, O şöyle demiş:) Bana Fâtıma b. Kays rivâyet etti ki, kocası kendisini üç defa boşamıştı da, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine, amcasının oğlu ibn Ümmü Mektum'un yanında iddet beklemesini emretmişti.

2331. Bize Muhammed ibnu’l-Alâ' haber verip (dedi ki), bize Hafs b. Ğıyas, el-Eş'as'tan, (O) el-Hakem ve Hammâd'dan, (onlar) İbrahim'den, (O) el-Esved'den, (O da) Hazret-i Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Biz Rabb'imizin Kitab'ı ile Peygamberi'nin Sünnet"ini bir kadının sözüyle bırakmayız! Üç defa boşanmış kadının mesken ve nafaka hakkı vardır."

2332. Bize Talk b. Ğannâm, Hafz b. Ğıyâs'tan, (O) el-A'meş'ten. (O) İbrahim'den, (O) el-Esved'den, (O da) Hazret-i Ömer'den onun, (yani bir önceki haberin) benzerini haber verdi.

2333. Bize Abdullah b. Muhammed haber verip dedi ki, bize Hafs, el-A'meş'ten, (O) İbrahim'den (O da) el-Esved'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Ömer (Allah O'ndan razı olsun!) şöyle demişti: "Biz Allah'ın dininde bir kadının sözünü geçerli kılmayız. Üç defa boşanılmış kadının mesken ve nafaka hakkı vardır. Ebû Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: "Ben, boşanılmış kadının mesken ve nafaka hakkı olduğu görüşünde değilim."

١٠- باب فِى الْمُطَلَّقَةِ ثَلاَثاً أَلَهَا السُّكْنَى وَالنَّفَقَةُ أَمْ لاَ؟

٢٣٢٩ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ فَاطِمَةَ بِنْتِ قَيْسٍ : أَنَّ زَوْجَهَا طَلَّقَهَا ثَلاَثاً ، فَلَمْ يَجْعَلْ لَهَا النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- نَفَقَةً وَلاَ سُكْنَى. قَالَ سَلَمَةُ : فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لإِبْرَاهِيمَ فَقَالَ قَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ : لاَ نَدَعُ كِتَابَ رَبِّنَا وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ بِقَوْلِ امْرَأَةٍ. فَجَعَلَ لَهَا السُّكْنَى وَالنَّفَقَةَ.

٢٣٣٠ - أَخْبَرَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا زَكَرِيَّا عَنْ عَامِرٍ قَالَ حَدَّثَتْنِى فَاطِمَةُ بِنْتُ قَيْسٍ : أَنَّ زَوْجَهَا طَلَّقَهَا ثَلاَثاً ، فَأَمَرَهَا النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَنْ تَعْتَدَّ عِنْدَ ابْنِ عَمِّهَا ابْنِ أُمِّ مَكْتُومٍ.

٢٣٣١ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ غِيَاثٍ عَنِ الأَشْعَثِ عَنِ الْحَكَمِ وَحَمَّادٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عُمَرَ قَالَ : لاَ نَدَعُ كِتَابَ رَبِّنَا وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ بِقَوْلِ امْرَأَةٍ ، الْمُطَلَّقَةُ ثَلاَثاً لَهَا السُّكْنَى وَالنَّفَقَةُ.

٢٣٣٢ - أَخْبَرَنَا طَلْقُ بْنُ غَنَّامٍ عَنْ حَفْصِ بْنِ غِيَاثٍ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عُمَرَ نَحْوَهُ.

٢٣٣٣ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا حَفْصٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ قَالَ قَالَ عُمَرُ : لاَ نُجِيزُ قَوْلَ امْرَأَةٍ فِى دِينِ اللَّهِ ، الْمُطَلَّقَةُ ثَلاَثاً لَهَا السُّكْنَى وَالنَّفَقَةُ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : لاَ أَرَى السُّكْنَى وَالنَّفَقَةَ لِلْمُطَلَّقَةِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 9. Bâb—Zihar Hakkında

2328. Bize Zekeriyyâ b. Adiyy rivâyet edip (dedi ki), bize Abdullah b. İdrîs, Muhammed b. İshak'tan, (O) Muhammed b. Amr'dan, (O) Süleyman b. Yesâr'dan, (O da) Seleme b. Sahr el-Beyâzî'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Ben kadınlardan, benden başkasının elde edemediği şeyi elde eden, (onlarla çok cima yapan) bir kişi idim. Bunun için Ramazan ayı girdiğinde gecemde (karımla cima gibi) birşey yapıp da, bunun benimle sabahlayıncaya kadar devam etmesinden korkmuştum. (Seleme) sözüme şöyle devam etti. Bu sebeple de (cimâdan kaçınmak için Ramazan ayı) geçinceye kadar (geçerli olmak üzere) zıhâr yapmıştım. Derken bir gece bir ara bana hizmet ediyorken onun bir şeyi, (biryeri) açılıverir. O zaman ben onun üzerine atlamakta gecikmemiştim! Sabah olunca kavmime gidip (bunu) onlara haber vermiş ve "haydi, benimle beraber Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) yürüyün!" demiştim de onlar şöyle cevap vermişlerdi: "Hayır! Vallahi seninle beraber yürümeyiz. Biz hakkında Kur'an (âyeti) inmesinden veya hakkında Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem), utancı bizden ayrılmayacak olan bir söz gelmesinden korkuyoruz. Andolsun ki, seni günâhınla başbaşa bırakacağız!" Bunun üzerine (tek başıma) Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gitmiş ve kendisine haberimi anlatmıştım. O da; "Seleme! Sen bunu (yaptın mı?)" buyurmuştu. Ben; "bunu (yaptım)" demiştim. O (yine); "Seleme! Sen bunu (yaptın mı?)" buyurmuştu. Ben; "bunu (yaptım!)" demiştim. O (yine); "Seleme! Sen bunu yaptın mı?" buyurmuştu. Ben; "bunu yaptım. İşte ben candan sabredeceğim, hakkımda bana Allah'ın gösterdiği (şekilde) hüküm ver" demiştim. (O zaman Hazret-i Peygamber); "Şu halde bir boyun (yani bir köle) âzâd et!" buyurmuştu. (Seleme) sözüne şöyle devam etti: Ben de (elimle) boynumun üstüne vurup; "seni Hak ile gönderen (Allah'a) yemin olsun ki, şu (boynumdan) başka bir boyuna sahip değilim" demiştim.

(Hazret-i Peygamber); "O halde peşpeşe iki ay oruç tut!" buyurmuştu. Ben; "bana oruçta isabet eden (günâhtan) başkası mı isabet etmiştir?" demiştim. (Hazret-i Peygamber bu sefer); "Öyleyse altmış yoksula bir vesk kuru hurma yedir!" buyurmuştu. Ben de; "seni Hak ile gönderen (Allah'a) yemin olsun ki, biz gerçekten bu gecemizi aç olarak geçirdik; hiçbir yiyeceğimiz yoktu!" demiştim. (Bunun üzerine Hazret-i Peygamber); "Öyleyse Zureykoğulları'nın zekât memuruna git de, o (zekâtı) sana versin. Sen de altmış yoksula bir vesk kuru hurma yedir. Geri kalanını da sen ailenle beraber ye!" buyurmuştu. (Seleme) sözüne şöyle devam etti: Ben de kavmime gelip şöyle demiştim: "Sizin yanınızda darlık ve kötü görüş buldum. Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında ise genişlik ve güzel görüş buldum. O bana zekâtınızı (almamı) emretmiştir!"

٩- باب فِى الظِّهَارِ

٢٣٢٨ - أَخْبَرَنَا زَكَرِيَّا بْنُ عَدِىٍّ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ إِدْرِيسَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ صَخْرٍ الْبَيَاضِىِّ قَالَ : كُنْتُ امْرَأً أُصِيبُ مِنَ النِّسَاءِ مَا لاَ يُصِيبُ غَيْرِى ، فَلَمَّا دَخَلَ شَهْرُ رَمَضَانَ خِفْتُ أَنْ أُصِيبَ فِى لَيْلِى شَيْئاً فَيَتَتَابَعَ بِى ذَلِكَ إِلَى أَنْ أُصْبِحَ - قَالَ - فَتَظَاهَرْتُ إِلَى أَنْ يَنْسَلِخَ ، فَبَيْنَا هِىَ لَيْلَةً تَخْدُمُنِى إِذْ تَكَشَّفَ لِى مِنْهَا شَىْءٌ ، فَمَا لَبِثْتُ أَنْ نَزَوْتُ عَلَيْهَا ، فَلَمَّا أَصْبَحْتُ خَرَجْتُ إِلَى قَوْمِى فَأَخْبَرْتُهُمْ وَقُلْتُ : امْشُوا مَعِى إِلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-. فَقَالُوا : لاَ وَاللَّهِ لاَ نَمْشِى مَعَكَ مَا نَأْمَنُ أَنْ يَنْزِلَ فِيكَ الْقُرْآنُ أَوْ أَنْ يَكُونَ فِيكَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- مَقَالَةٌ يَلْزَمُنَا عَارُهَا ، وَلَنُسْلِمَنَّكَ بِجَرِيرَتِكَ. فَانْطَلَقْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَصَصْتُ عَلَيْهِ خَبَرِى فَقَالَ :( يَا سَلَمَةُ أَنْتَ بِذَاكَ؟ ). قُلْتُ : أَنَا بِذَاكَ. قَالَ : ( يَا سَلَمَةُ أَنْتَ بِذَاكَ؟ ). قُلْتُ : أَنَا بِذَاكَ. قَالَ : ( يَا سَلَمَةُ أَنْتَ بِذَاكَ؟ ). قُلْتُ : أَنَا بِذَاكَ ، وَهَا أَنَا ذَا صَابِرٌ نَفْسِى ، فَاحْكُمْ فِىَّ مَا أَرَاكَ اللَّهُ. قَالَ :( فَأَعْتِقْ رَقَبَةً ). قَالَ : فَضَرَبْتُ صَفْحَةَ رَقَبَتِى فَقُلْتُ : وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ مَا أَصْبَحْتُ أَمْلِكُ رَقَبَةً غَيْرَهَا. قَالَ :( فَصُمْ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ ). قُلْتُ : وَهَلْ أَصَابَنِى الَّذِى أَصَابَنِى إِلاَّ فِى الصِّيَامِ؟ قَالَ :( فَأَطْعِمْ وَسْقاً مِنْ تَمْرٍ سِتِّينَ مِسْكِيناً ). فَقُلْتُ : وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لَقَدْ بِتْنَا لَيْلَتَنَا وَحْشَى مَا لَنَا طَعَامٌ. قَالَ :( فَانْطَلِقْ إِلَى صَاحِبِ صَدَقَةِ بَنِى زُرَيْقٍ فَلْيَدْفَعْهَا إِلَيْكَ ، وَأَطْعِمْ سِتِّينَ مِسْكِيناً وَسْقاً مِنْ تَمْرٍ ، وَكُلْ بَقِيَّتَهُ أَنْتَ وَعِيَالُكَ ). قَالَ : فَأَتَيْتُ قَوْمِى فَقُلْتُ : وَجَدْتُ عِنْدَكُمُ الضِّيقَ وَسُوءَ الرَّأْىِ وَوَجَدْتُ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- السَّعَةَ وَحُسْنَ الرَّأْىِ ، وَقَدْ أَمَرَ لِى بِصَدَقَتِكُمْ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 8. Bâb—Kesin Boşama (Talâkul-Bette) Hakkında

2327. Bize Süleyman b. Harb rivâyet edip (dedi ki), bize Cerir b. Hâzini, ez-Zübeyr'den, (O da) Abdulmuttaliboğulları'ndan bir adam olan Sa'îd'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Bana, Abdullah b. Ali b. Yezîd b. Rukâne'den bir hadîs ulaşmıştı. O, o zaman kendisine ait bir köyde idi. Bunun üzerine O'na gelip (bunu) kendisine sordum da O, şöyle dedi: Bana babam, dedemden rivâyet etti ki, O karısını kesin olarak (elbette) boşamış, sonra Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip bunu O'na bildirmiş, O da "(Bununla) ne kastettin?" buyurmuş. O; "bir (talâk!)" demiş. (Hazret-i Peygamber); "Vallahi mi?" buyurmuş. O; "vallahi!" demiş, (Hazret-i Peygamber de); "O, kastettiğin şeydir!" buyurmuş.

٨- باب فِى طَلاَقِ الْبَتَّةِ

٢٣٢٧ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا جَرِيرُ بْنُ حَازِمٍ عَنِ الزُّبَيْرِ بْنِ سَعِيدٍ - رَجُلٌ مِنْ بَنِى عَبْدِ الْمُطَّلِبِ - قَالَ : بَلَغَنِى حَدِيثٌ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَلِىِّ بْنِ يَزِيدَ بْنِ رُكَانَةَ وَهُوَ فِى قَرْيَةٍ لَهُ فَأَتَيْتُهُ ، فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ جَدِّى : أَنَّهُ طَلَّقَ امْرَأَتَهُ الْبَتَّةَ فَأَتَى النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَذَكَرَ ذَلِكَ لَهُ فَقَالَ :( مَا أَرَدْتَ؟ ). فَقَالَ : وَاحِدَةً. قَالَ : ( آللَّهِ؟ ). قَالَ : آللَّهِ. قَالَ :( هُوَ مَا نَوَيْتَ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 7. Bâb—Bir Şey Karşılığında Boşama (Hul) Hakkında

2326. Bize Yezîd b. Harun haber verip (dedi ki), bize Yahya -ki O, İbn Saîd'dir-, haber verdi ki, Amra kendisine haber vermiş ki, Sabit b. Kays b. Şemmâs, Habibe bint Sehl ile evlenmiş.

(Ama bu arada Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem), vaktiyle komşusu iken Habibe ile evlenmeyi düşündüğünü de zikretmiş.) Sabit Onu dövmüş. Bunun üzerine Habibe sabahın alaca karanlığında Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kapısına dikilmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de dışarı çıkınca bir insan (karaltısı) görüp; "Kim o?" buyurmuş. (Habîbe de); "ben Habîbe bint Şehrim" demiş. O zaman Hazret-i Peygamber"Ne işin var?" buyurmuş (Habîbe); "ne ben, ne Sabit, (artık bir araya gelemeyiz!)" demiş. Derken Sabit, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelmiş, (Resûlüllah) da O'na;

"Ondan, (kendisine verdiğin şeyleri) al ve onu serbest bırak" buyurmuş. (Habîbe) de; "yâ Resûlüllah, onun bana verdiği şeylerin hepsi yanımdadır" demiş. Bunun üzerine (Sabit, verdiği şeyleri) ondan almış, o da ailesinin yanında kalmış.

٧- باب فِى الْخُلْعِ

٢٣٢٦ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ أَنَّ عَمْرَةَ أَخْبَرَتْهُ : أَنَّ حَبِيبَةَ بِنْتَ سَهْلٍ تَزَوَّجَهَا ثَابِتُ بْنُ قَيْسِ بْنِ شَمَّاسٍ ، فَذَكَرَتْ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- كَانَ هَمَّ أَنْ يَتَزَوَّجَهَا وَكَانَتْ جَارَةً لَهُ ، وَأَنَّ ثَابِتاً ضَرَبَهَا فَأَصْبَحَتْ عَلَى بَابِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فِى الْغَلَسِ وَأَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- خَرَجَ فَرَأَى إِنْسَاناً فَقَالَ : ( مَنْ هَذَا؟ ). قَالَتْ : أَنَا حَبِيبَةُ بِنْتُ سَهْلٍ. فَقَالَ :( مَا شَأْنُكِ؟ ). قَالَتْ : لاَ أَنَا وَلاَ ثَابِتٌ. فَأَتَى ثَابِتٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( خُذْ مِنْهَا وَخَلِّ سَبِيلَهَا ). فَقَالَتْ : يَا رَسُولَ اللَّهِ عِنْدِى كُلُّ شَىْءٍ أَعْطَانِيهِ. فَأَخَذَ مِنْهَا وَقَعَدَتْ عِنْدَ أَهْلِهَا.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 6. Bâb—Kadının, Kocasından Kendisini Boşamasını İstemesi Yasağı

2325. Bize Muhammed ibnu'l Fadl rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd, Eyyûb'dan, (O) Ebû Kılâbe'den, (O) Ebû Esmâ'dan, (O da) Sevbân'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Hangi kadın, (boşamayı istemeyi gerektirici bir zorluk olmaksızın kocasından (kendisini veya kumasını) boşamasını isterse, Cennet'in kokusu ona haram olur!"

٦- باب النَّهْىِ عَنْ أَنْ تَسْأَلَ الْمَرْأَةُ زَوْجَهَا طَلاَقَهَا

٢٣٢٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْفَضْلِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ عَنْ أَبِى أَسْمَاءَ عَنْ ثَوْبَانَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( أَيُّمَا امْرَأَةٍ سَأَلَتْ زَوْجَهَا الطَّلاَقَ مِنْ غَيْرِ مَا بَأْسٍ فَحَرَامٌ عَلَيْهَا رَائِحَةُ الْجَنَّةِ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 5. Bâb—(Evliliği Sürdürmeyi Veya Boşanmayı) Seçme (Muhayyerlik) Hakkında

2324. Bize Ya'lâ haber verip (dedi ki), bize İsmail b. Ebî Hâlid, eş-Şa'bi'den, (O da) Mesrûk'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Hazret-i Âişe'ye (kocanın evliliği sürdürmeyi veya boşanmayı karısının) seçimine (bırakmasının hükmünü, bunun talâk sayılıp sayılmayacağını) sordum da, O şöyle cevap verdi: "Muhakkak ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (evliliğimizi sürdürmeyi veya boşanmayı) biz (hanımlarının) seçimine bırakmıştı. Peki (bu) talâk mı olmuştu?"

٥- باب فِى الْخِيَارِ

٢٣٢٤ - أَخْبَرَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِى خَالِدٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ مَسْرُوقٍ قَالَ : سَأَلْتُ عَائِشَةَ عَنِ الْخِيَرَةِ فَقَالَتْ : قَدْ خَيَّرَنَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَفَكَانَ طَلاَقاً؟


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 4. Bâb—Kadını, Kendisini Boşayıp Da Boşamasını (Üç Talâkla Yaparak Nikâh Bağlarını Tamamen) Kesen Kocasına Ne Helâl Kılar?

2322. Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize İbn Uyeyne, ez-Zühri'den rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Ben Urve ibnu'z-Zübeyr'i, Hazret-i Âişe'den (naklen anlatırken) işittim ki, O şöyle demiş: Rifâ'a el-Kurazî'nin karısı, (Hazret-i Peygamber'in) yanında Ebû Bekir varken, Hâlid b. Saîd ibni’l-As da kapıda, kendisine Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) huzuruna girmesi için izin verilmesini bekliyorken Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip şöyle dedi: "Yâ Resûlüllah, ben Rifâ'a'nın karısıydım. Sonra O beni boşamış, boşamasını da (üç talâkla yaparak nikâh bağlarını tamamen) kesmişti." (Hazret-i Peygamber de) şöyle buyurdu: "Rifâ'a'ya dönmek mi istiyorsun? Hayır! (Yeni kocan) senin balcığından tatmadıkça, sen de onun balcığından tatmadıkça, (Rifâ'a'yla yeniden evlenemezsin!)" O zaman Hâlid b. Saîd şöyle bağırdı: "Ebû Bekir! Görmüyor musun, bu (kadın) Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında açıktan açığa ne söylüyor?"

2323. Bize Ferve rivâyet edip (dedi ki), bize Ali b. Mushir, Hişâm b. Urve'den, (O) babasından, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Kurayzaoğulları'ndan bir adam olan Rifâ'a, karısını boşamış, sonra da (karısıyla) Abdurrahman ibnu'z-Zebir evlenmişti. Derken (bu kadın) Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip; "yâ Resûlüllah, vallahi ondaki ancak (elbisenin) şu püskülü gibidir!" demişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona şöyle buyurmuştu: "Muhtemelen sen Rifâ'a'ya dönmek istiyorsun! Hayır, (Abdurrahman) senin balcığından (yani seninle cima etme lezzetinden) tatmadıkça -veya O; "sen onun balcığından tatmadıkça" buyurmuştu-, (Rifâ'a'ya dönemezsin.)"

٤- باب مَا يُحِلُّ الْمَرْأَةَ لِزَوْجِهَا الَّذِى طَلَّقَهَا فَبَتَّ طَلاَقَهَا

٢٣٢٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا ابْنُ عُيَيْنَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ سَمِعْتُ عُرْوَةَ بْنَ الزُّبَيْرِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ : جَاءَتِ امْرَأَةُ رِفَاعَةَ الْقُرَظِىِّ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَعِنْدَهُ أَبُو بَكْرٍ وَخَالِدُ بْنُ سَعِيدِ بْنِ الْعَاصِ عَلَى الْبَابِ يَنْتَظِرُ أَنْ يُؤْذَنَ لَهُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَتْ : يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى كُنْتُ عِنْدَ رِفَاعَةَ فَطَلَّقَنِى فَبَتَّ طَلاَقِى. قَالَ :( أَتُرِيدِينَ أَنْ تَرْجِعِى إِلَى رِفَاعَةَ؟ لاَ حَتَّى يَذُوقَ عُسَيْلَتَكِ وَتَذُوقِى عُسَيْلَتَهُ ). فَنَادَى خَالِدُ بْنُ سَعِيدٍ أَبَا بَكْرٍ : أَلاَ تَرَى مَا تَجْهَرُ بِهِ هَذِهِ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-؟

٢٣٢٣ - أَخْبَرَنَا فَرْوَةُ بْنُ أَبِى الْمَغْرَاءِ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ مُسْهِرٍ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ : طَلَّقَ رِفَاعَةُ - رَجُلٌ مِنْ بَنِى قُرَيْظَةَ - امْرَأَتَهُ فَتَزَوَّجَهَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ الزَّبِيرِ فَدَخَلَتْ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَتْ : يَا رَسُولَ اللَّهِ وَاللَّهِ إِنْ مَعَهُ إِلاَّ مِثْلُ هُدْبَتِى هَذِهِ . فَقَالَ لَهَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- : ( لَعَلَّكِ تُرِيدِينَ أَنْ تَرْجِعِى إِلَى رِفَاعَةَ؟ لاَ ، حَتَّى يَذُوقَ عُسَيْلَتَكِ أَوْ قَالَ تَذُوقِى عُسَيْلَتَهُ ).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 3. Bâb—Nikâhtan Önce Hiçbir Talâk Gerçekleşmez

2321. Bize el-Hakem b. Mûsa haber verip (dedi ki), bize Yahya b. Hamza, Süleyman b. Dâvûd'dan rivâyet etti (ki, O şöyle demiş): Bana ez-Zühri, Ebû Bekr b. Muhammed b. Amr b. Hazm'dan, (O) babasından, (O da) dedesinden naklen rivâyet etti ki; -el-Hakem dedi ki; Yahya b. Hamza bana; "ben (bu Hadisi) parçalara ayırıp (burada bir kısmını zikredeceğim) demişti-: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Yemen'lilere; "Kur'an'a yalnız temiz olan dokunsun! Evlenmeden önce hiçbir talâk (gerçekleşmez!) Satın alınmadan önce hiçbir köle azadı (gerçekleşmez!)" diye yazmıştı. Ebû Muhammed (ed-Dârimî'ye); "(Süleyman bu Hadisi ez-Zühri'den semâ’ etmiş midir?)" denildi, O da şöyle cevap verdi: "Öyle sanıyorum ki, bunlar sanki Ömer b. Abdüaziz'in (ez-Zühri'ye yazdırdığı) kitaptan (alınmıştır!)"

٣- باب لاَ طَلاَقَ قَبْلَ نِكَاحٍ

٢٣٢١ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ حَمْزَةَ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ دَاوُدَ حَدَّثَنِى الزُّهْرِىُّ عَنْ أَبِى بَكْرِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ حَزْمٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ. قَالَ الْحَكَمُ قَالَ لِى يَحْيَى بْنُ حَمْزَةَ : أَفْصِلُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- كَتَبَ إِلَى أَهْلِ الْيَمَنِ :( أَنْ لاَ يَمَسَّ الْقُرْآنَ إِلاَّ طَاهِرٌ ، وَلاَ طَلاَقَ قَبْلَ إِمْلاَكٍ ، وَلاَ عَتَاقَ حَتَّى يَبْتَاعَ ). قِيلَ لأَبِى مُحَمَّدٍ : مَنْ سُلَيْمَانُ؟ قَالَ : أَحْسَبُ كَاتِباً مِنْ كُتَّابِ عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2. Bab—(Ric'i Talâkla Boşanılmış Kadına) Dönüp (Nikâhı Devam Ettirmek) Hakkında

2319. Bize İsmail b. Halil ve İsmail b. Ebân rivâyet edip dediler ki, bize Yahya b. Ebî Zaide, Salih b. Salih'ten, (O) Seleme b. Küheyl'den, (O) Saîd b. Cübeyr'den, (O) İbn Abbâs'tan, (O da) Hazret-i Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hafsa'yı (ric'î talâkla) boşamış, sonra O'na dönüp (evliliğini devam ettirmişti)."

2320. Bize Saîd b. Süleyman, Hüseyin'den, (O) Humeyd'den, (O da) Enes'ten (naklen) haber verdi ki, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Hafsa'yı (ric'î talâkla) boşamış, sonra O'na dönüp (evliliğini devam ettirmişti). Ebû Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: "Ali ibnu'l-Medîni bu Hadisi tanımamış ve "bize göre bu Hadis Basra'da Humeyd'den (nakledilmiş) değildir" demişti."

٢- باب فِى الرَّجْعَةِ

٢٣١٩ - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ خَلِيلٍ وَإِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبَانَ قَالاَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ أَبِى زَائِدَةَ عَنْ صَالِحِ بْنِ صَالِحٍ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ عَنْ عُمَرَ قَالَ : طَلَّقَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- حَفْصَةَ ثُمَّ رَاجَعَهَا.

٢٣٢٠ - أَخْبَرَنَا سَعِيدُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ هُشَيْمٍ عَنْ حُمَيْدٍ عَنْ أَنَسٍ : أَنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- طَلَّقَ حَفْصَةَ ثُمَّ رَاجَعَهَا. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : كَانَ عَلِىُّ بْنُ الْمَدِينِىِّ أَنْكَرَ هَذَا الْحَدِيثَ وَقَالَ : لَيْسَ عِنْدَنَا هَذَا الْحَدِيثُ بِالْبَصْرَةِ عَنْ حُمَيْدٍ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1. Bâb—Talâkta Sünnete Uygun Olan Uygulama

2317. Bize Hâlid b. Mahled haber verip (dedi ki), bize Mâlik, Nâfi'den, (O da) İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki; O karısını hayızlı iken boşamıştı da (babası) Hazret-i Ömer bunu Hazret-i Peygamber'e bildirmişti. (Hazret-i Peygamber) de şöyle buyurmuştu: "O'na (karısına) dönmesini ve onu temizleninceye, sonra (tekrar) hayız oluncaya, sonra (tekrar) temizleninceye kadar (karısı olarak yanında) tutmasını emret. Ondan sonra dilerse (onu) tutar, dilerse (kendisine) dokunmadan önce (onu) boşar. İşte, kadınlar boşanılırken Allah'ın gözetilmesini emrettiği iddet budur!"

2318. Bize Ubeydullah b. Mûsa haber verip (dedi ki), bize Süfyan, Muhammed b. Abdirrahman'dan haber verdi ki, O şöyle demiş: Ben Salim'i, İbn Ömer'den (naklen) anlatırken işittim ki, Hazret-i Ömer, İbn Ömer karısını boşadığında (bunu) Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) söylemiş, O da şöyle buyurmuş: "Ona emret de (karısına) dönsün, sonra (karısı) temiz iken onu boşasın." Ebû Muhammed (ed-Darimî) dedi ki: "Bu (Hadisi) İbnu'l-Mubarek ve Vekî', "...veya hâmile iken (boşasın!)" şeklinde rivâyet etmişlerdir."

١- باب السُّنَّةِ فِى الطَّلاَقِ

٢٣١٧ - أَخْبَرَنَا خَالِدُ بْنُ مَخْلَدٍ حَدَّثَنَا مَالِكٌ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ : أَنَّهُ طَلَّقَ امْرَأَتَهُ وَهِىَ حَائِضٌ فَذَكَرَ ذَلِكَ عُمَرُ لِلنَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ :( مُرْهُ أَنْ يُرَاجِعَهَا وَيُمْسِكَهَا حَتَّى تَطْهُرَ ثُمَّ تَحِيضَ ، ثُمَّ تَطْهُرَ ثُمَّ إِنْ شَاءَ أَمْسَكَ وَإِنْ شَاءَ طَلَّقَ قَبْلَ أَنْ يَمَسَّ ، فَتِلْكَ الْعِدَّةُ الَّتِى أَمَرَ اللَّهُ أَنْ يُطَلَّقَ لَهَا النِّسَاءُ ).

٢٣١٨ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ قَالَ سَمِعْتُ سَالِماً يَذْكُرُ عَنِ ابْنِ عُمَرَ أَنَّ عُمَرَ قَالَ لِلنَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- حِينَ طَلَّقَ ابْنُ عُمَرَ امْرَأَتَهُ فَقَالَ : ( مُرْهُ فَلْيُرَاجِعْهَا ثُمَّ لِيُطَلِّقْهَا وَهِىَ طَاهِرَةٌ ). قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : رَوَاهُ ابْنُ الْمُبَارَكِ وَوَكِيعٌ :( أَوْ حَامِلٌ ).


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget