Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

11/02/22

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 36- HAYIZ (AYBAŞI ÂDETİ) HÂLİNDEKİ KADIN HAC MENÂSİKİNİ İFÂ EDER YALNIZ (TEMİZLENİNCEYE KADAR) TAVAF EDEMEZ

3076 - “... Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; Şöyle demiştir: Biz (hac mevsiminde) ancak hac yapılabileceği (yani umre yapılamayacağı) inancıyla Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde (Medine'den Mekke yolculuğuna) çıktık. Şerifte veya buraya yakın bir yere vardığımız zaman âdet gördüm. Ben (hac görevimi ifâ edemiyeceğim diye) ağlamakta iken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma girdi ve: (Neyin var? Âdet mi gördün?) diye sordu. Ben de: Evet, diye cevab verdim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Bu, Allah'ın Âdem (Aleyhisselâm)'ın kızlarına yazdığı (takdir ettiği) bir şeydir. Bu itibarla sen menâsik (hac görevler) inin hepsini ifâ et. Sâdece Kabe i Muazzama'yı (hayız âdetinden çıkıncaya kadar) tavaf etme,) buyurdu.

Âişe dedi ki: Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zevceleri adına bir sığır kurban etti. "

٣٦ - باب الْحَائِضُ تَقْضِي الْمَنَاسِكَ إِلاَّ الطَّوَافَ

٣٠٧٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ لاَ نَرَى إِلاَّ الْحَجَّ فَلَمَّا كُنَّا بِسَرِفَ أَوْ قَرِيبًا مِنْ سَرِفَ حِضْتُ فَدَخَلَ عَلَىَّ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَأَنَا أَبْكِي فَقَالَ مَالَكِ أَنَفِسْتِ ‏)‏.‏ قُلْتُ نَعَمْ ‏.‏ قَالَ ‏( إِنَّ هَذَا أَمْرٌ كَتَبَهُ اللَّهُ عَلَى بَنَاتِ آدَمَ فَاقْضِي الْمَنَاسِكَ كُلَّهَا غَيْرَ أَنْ لاَ تَطُوفِي بِالْبَيْتِ ‏)‏.‏ قَالَتْ وَضَحَّى رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ عَنْ نِسَائِهِ بِالْبَقَرِ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 35- EL-MÜLTEZEM(İN FAZİLETİNE DÂİR GELEN HADÎS) BÂBI

3075 - “... Amr bin Şuayb'ın babası aracılığıyla dedesinden rivâyet edildiğine göre babası Şuayb (radıyallahü anhüm) söyle demiştir :

Ben (dedem) Abdullah bin Amr (bin el-Âs) ile beraber Ka'be'yi (veda için) tavaf ettim. Yedi defa dolaşmak suretiyle tavafımızı bitirince Ka'be'nin arkasında (yani güney tarafında) tavaf namazını kıldık. Sonra ben ona: Cehennem ateşinden Allah'a sığınma duasında bulunmayacak mısın? diye sordum. Kendisi:

Cehennem ateşinden Allah'a sığınırım, dedi. Şuayb dedi ki: Sonra Abdullah geçip Hacer-i Esved'i istilâm etti (elini sürdü). Sonra Hacer-i Esved ile Ka'be'nin kapısı arasında ayakta durdu ve göğsünü, kollarını ve yanağını mültezeme (Kabe duvarına) yapıştırdı. Daha sonra şöyle dedi:

Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i böyle yaparken gördüm. "

٣٥ - باب الْمُلْتَزَمِ

٣٠٧٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، قَالَ سَمِعْتُ الْمُثَنَّى بْنَ الصَّبَّاحِ، يَقُولُ حَدَّثَنِي عَمْرُو بْنُ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، قَالَ طُفْتُ مَعَ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو فَلَمَّا فَرَغْنَا مِنَ السَّبْعِ رَكَعْنَا فِي دُبُرِ الْكَعْبَةِ فَقُلْتُ أَلاَ نَتَعَوَّذُ بِاللَّهِ مِنَ النَّارِ ‏.‏ قَالَ أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ النَّارِ ‏.‏ قَالَ ثُمَّ مَضَى فَاسْتَلَمَ الرُّكْنَ ثُمَّ قَامَ بَيْنَ الْحَجَرِ وَالْبَابِ فَأَلْصَقَ صَدْرَهُ وَيَدَيْهِ وَخَدَّهُ إِلَيْهِ ثُمَّ قَالَ هَكَذَا رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَفْعَلُ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 34- HASTA KİMSE BİNEREK TAVAF EDEBİLİR

3074 - “... (Mü'minlerin annesi) Ümmü Seleme (radıyallahü anhâ)'dan rivâyet edildiğine göre:

Kendisi hastalanmış, bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in emriyle (devesine) binerek halkın arkasından tavaf etmiştir. Ümmü Seleme demiştir ki:

(Ben deve üstünde Ka'be'yi tavaf ederken) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Ka'be'nin (ta) yanında namaza durduğunu ve (namazda); sûresini okuduğunu gördüm.

İbn-i Mâceh dedi ki: Bu, Ebû Bekr'in bana rivâyet ettiği hadîs metnidir. "

٣٤ - باب الْمَرِيضِ يَطُوفُ رَاكِبًا

٣٠٧٤ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُعَلَّى بْنُ مَنْصُورٍ، ح وَحَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ، وَأَحْمَدُ بْنُ سِنَانٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ، قَالاَ حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ نَوْفَلٍ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ زَيْنَبَ، عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ، أَنَّهَا مَرِضَتْ فَأَمَرَهَا رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَنْ تَطُوفَ مِنْ وَرَاءِ النَّاسِ وَهِيَ رَاكِبَةٌ ‏.‏ قَالَتْ فَرَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يُصَلِّي إِلَى الْبَيْتِ وَهُوَ يَقْرَأُ ‏{وَالطُّورِ * وَكِتَابٍ مَسْطُورٍ}‏ ‏.‏ قَالَ ابْنُ مَاجَهْ هَذَا حَدِيثُ أَبِي بَكْرٍ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 33- TAVAFTAN SONRA İKİ REKÂAT NAMAZ

3071 - “... El-Muttalib (bin Ebî Vedâa es-Sehmî) (radıyallahü anh)’den; Şöyle, demiştir:

Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle yaparken gördüm: Ka'be'yi yedi defa tavaf edince gelip Hacer-i Esved'in hizasında durdu. Sonra tavaf sahasının kenarında iki rek'at namaz kıldı ve (namaz kılarken) kendisi ile tavaf edenler arasında (sütre olarak) hiç kimse yoktu.

İbn-i Mâceh dedi ki: Bu durum (yani sütresiz namaza durmak ve namazın önünden geçmek) Mekke'ye mahsustur. "

3072 - “... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Mekke'ye) geldi. Ka'beyi yedi defa tavaf ettikten sonra iki rek'at namaz kıldı. (Râvi Veki demiş ki : Yani İbrahim'in makamı yanında, ) Sonra (sa'y için) Safâ'ya çıktı. "

3073 - “... Câbir (bin Abdillah) (radıyallahü anhümâ )’dan; Şöyle demiştir :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ka'be'yi tavaf işini bitirince (tavaf namazı için) İbrahim'in makamına geldi. Bunun üzerine Ömer (bin el-Hattâb) (radıyallahü anh) :

Yâ. Resûlüllah! Burası Allah Sübhâne'nin;

"İbrahim'in makamı yanında namaz için bir yer edinin" buyurduğu babamız İbrahim'in makamıdır, dedi.

٣٣ - باب الرَّكْعَتَيْنِ بَعْدَ الطَّوَافِ

٣٠٧١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، عَنْ كَثِيرِ بْنِ كَثِيرِ بْنِ الْمُطَّلِبِ بْنِ أَبِي وَدَاعَةَ السَّهْمِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ الْمُطَّلِبِ، قَالَ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ إِذَا فَرَغَ مِنْ سَبْعِهِ جَاءَ حَتَّى يُحَاذِيَ بِالرُّكْنِ فَصَلَّى رَكْعَتَيْنِ فى حَاشِيَةِ الْمَطَافِ وَلَيْسَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ الطُّوَّافِ أَحَدٌ ‏.‏ قَالَ ابْنُ مَاجَهْ هَذَا بِمَكَّةَ خَاصَّةً ‏.‏

٣٠٧٢ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، وَعَمْرُو بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ ثَابِتٍ الْعَبْدِيِّ، عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَدِمَ فَطَافَ بِالْبَيْتِ سَبْعًا ثُمَّ صَلَّى رَكْعَتَيْنِ - قَالَ وَكِيعٌ يَعْنِي عِنْدَ الْمَقَامِ - ثُمَّ خَرَجَ إِلَى الصَّفَا ‏.‏

٣٠٧٣ - حَدَّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ عُثْمَانَ الدِّمَشْقِيُّ، حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ، عَنْ مَالِكِ بْنِ أَنَسٍ، عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَابِرٍ، أَنَّهُ قَالَ لَمَّا فَرَغَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ مِنْ طَوَافِ الْبَيْتِ أَتَى مَقَامَ إِبْرَاهِيمَ فَقَالَ عُمَرُ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَذَا مَقَامُ أَبِينَا إِبْرَاهِيمَ الَّذِي قَالَ اللَّهُ سُبْحَانَهُ ‏{وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى}‏ ‏.‏ قَالَ الْوَلِيدُ فَقُلْتُ لِمَالِكٍ هَكَذَا قَرَأَهَا ‏{وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى}‏ قَالَ نَعَمْ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 32- KA'BE-İ MUAZZAMA'YI TAVAF ETME FAZİLETİ (NÎN BEYÂNI)

3069 - “... Abdullah bin Ömer (radıyallahü anhüma)’dan; Şöyle demiştir:

Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den şöyle buyururken işittim:

(Kim Ka'be'yi (yedi defa dolaşmak suretiyle) tavaf eder ve (tavaftan sonra) iki rekât namaz kılarsa bir rakabe (köle veya câriye) yi azadlamış gibi sevabı olur.) "

3070 - “... Humeyd bin Ebî Sevîyye'den; Şöyle demiştir:

Atâ bin Ebî Rabâh Ka'be'yi tavaf ederken İbn-i Hişâm (radıyallahü anhüm)'ün kendisine şöyle soru sorduğuna ve kendisinin şöyle cevab verdiğine şâhid oldum: İbn-i Hişâm (radıyallahü anhüm) ;

Rükn-i Yemânî(nin fazileti) hakkında (bilgi verir misin? diye) sordu. Atâ bin Ebî Rabâh (radıyallahü anh) :

Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (Rükn-i Irâki'nin fazileti hakkında) şöyle buyurduğunu bana rivâyet etti, dedi:

Rükn-i Yemânî yanında 70 melek görevlendirilmiştir. Kim orada;

"Allahım şüphesiz ben senden afıv, dünyada ve âhirette afiyet (selâmet) dilerim. Ey Rabbımız bize dünyâda iyiyi, âhirette de iyiyi ver ve bizi ateşin azabından koru" diye dua ederse o melekler âmin, derler. ))

Atâ bin Ebı Rabâh Hacer-i Esved'in bulunduğu köşe'ye ulaşınca İbn-i Hişâm (ona) :

Yâ Ebâ Muhammed! Şu Hacer-i Esved(in fazileti) hakkında sana ne (bilgi) ulaşmış? diye sordu. Bunun üzerine Atâ:

Ebü Hüreyre (radıyallahü anh)Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den (Hacer-i Esved'in fazileti hakkında) şöyle buyurduğunu işittiğini bana rivâyet etti, dedi:

(Kim Hacer-i Esved'e yönelirse şüphesiz o kimse Rahman (olan Allah)a yönelmiş (yani O'na bey'at ve ahıd) etmiş olur. )

٣٢ - باب فَضْلِ الطَّوَافِ

٣٠٦٩ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْفُضَيْلِ، عَنِ الْعَلاَءِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، عَنْ عَطَاءٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( مَنْ طَافَ بِالْبَيْتِ وَصَلَّى رَكْعَتَيْنِ كَانَ كَعِتْقِ رَقَبَةٍ ‏)‏.‏

٣٠٧٠ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَيَّاشٍ، حَدَّثَنَا حُمَيْدُ بْنُ أَبِي سَوِيَّةَ، قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ هِشَامٍ، يَسْأَلُ عَطَاءَ بْنَ أَبِي رَبَاحٍ عَنِ الرُّكْنِ الْيَمَانِيِّ، وَهُوَ يَطُوفُ بِالْبَيْتِ فَقَالَ عَطَاءٌ حَدَّثَنِي أَبُو هُرَيْرَةَ أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( وُكِلَ بِهِ سَبْعُونَ مَلَكًا فَمَنْ قَالَ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْعَفْوَ وَالْعَافِيَةَ فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ - قَالُوا آمِينَ ‏)‏.‏ فَلَمَّا بَلَغَ الرُّكْنَ الأَسْوَدَ قَالَ يَا أَبَا مُحَمَّدٍ مَا بَلَغَكَ فِي هَذَا الرُّكْنِ الأَسْوَدِ فَقَالَ عَطَاءٌ حَدَّثَنِي أَبُو هُرَيْرَةَ أَنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( مَنْ فَاوَضَهُ فَإِنَّمَا يُفَاوِضُ يَدَ الرَّحْمَنِ ‏)‏.‏ قَالَ لَهُ ابْنُ هِشَامٍ يَا أَبَا مُحَمَّدٍ فَالطَّوَافُ قَالَ عَطَاءٌ حَدَّثَنِي أَبُو هُرَيْرَةَ أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( مَنْ طَافَ بِالْبَيْتِ سَبْعًا وَلاَ يَتَكَلَّمُ إِلاَّ بِسُبْحَانَ اللَّهِ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ وَلاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَاللَّهُ أَكْبَرُ وَلاَ حَوْلَ وَلاَقُوَّةَ إِلاَّ بِاللَّهِ مُحِيَتْ عَنْهُ عَشْرُ سِيِّئَاتٍ وَكُتِبَتْ لَهُ عَشْرُ حَسَنَاتٍ وَرُفِعَ لَهُ بِهَا عَشْرُ دَرَجَاتٍ وَمَنْ طَافَ فَتَكَلَّمَ وَهُوَ فِي تِلْكَ الْحَالِ خَاضَ فِي الرَّحْمَةِ بِرِجْلَيْهِ كَخَائِضِ الْمَاءِ بِرِجْلَيْهِ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 31- HİCR-İ (İSMAİL'İ) ZİYARET ETMEK

3068 - “... Âîşe (radıyallahü anhâ)’dan; Şöyle demiştir:

Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Hicr-i (İsmail'in Ka'be'den olup olmadığım) sordum. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(O, Ka'be'den (bir parça)dır,) buyurdu. Ben:

Kureyş'in Hicr(-i İsmail)'i Ka'be'ye idhâl etmelerine engel olan şey ne idi? diye sordum. Resûl-î Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Kureyş'in (helâl) bütçesi Hicr(-i İsmail)'i Ka'be'ye dâhil etmeye yetmedi, (bu yüzden Ka'be'yi daralttılar)) diye cevab verdi. Ben:

Peki, Ka'be'nin kapısı niçin bu kadar yüksektir, ancak bir merdivenle kapıya çıkılabilir? diye sordum. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(O, senin kavminin işidir. Dilediklerini Ka'be'ye dâhil etmek, dilediklerini de oraya sokmamak içindir. Eğer senin kavminin küfür (dönemin)e yakınlıkları (müslümanlığa girişlerinin yeniliği), gönüllerinin kırılması endişesi olmasaydı Ka'be'nin bir parçası olup (dışarda bırakılan) noksan kısmını Ka'be'ye idhâl etmek üzere onda bir değişiklik yapmaya (maddi) gücümün yetip yetmeyeceğine bakacaktım ve kapısını zemin seviyesine indirecektim,) buyurdu. "

٣١ - باب الطَّوَافِ بِالْحِجْرِ

٣٠٦٨ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى، حَدَّثَنَا شَيْبَانُ، عَنْ أَشْعَثَ بْنِ أَبِي الشَّعْثَاءِ، عَنِ الأَسْوَدِ بْنِ يَزِيدَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ سَأَلْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ عَنِ الْحِجْرِ ‏.‏ فَقَالَ ‏( هُوَ مِنَ الْبَيْتِ ‏)‏.‏ قُلْتُ مَا مَنَعَهُمْ أَنْ يُدْخِلُوهُ فِيهِ قَالَ ‏( عَجَزَتْ بِهِمُ النَّفَقَةُ ‏)‏.‏ قُلْتُ فَمَا شَأْنُ بَابِهِ مُرْتَفِعًا لاَ يُصْعَدُ إِلَيْهِ إِلاَّ بِسُلَّمٍ قَالَ ‏( ذَلِكَ فِعْلُ قَوْمِكِ لِيُدْخِلُوهُ مَنْ شَاءُوا وَيَمْنَعُوهُ مَنْ شَاءُوا وَلَوْلاَ أَنَّ قَوْمَكِ حَدِيثُ عَهْدٍ بِكُفْرٍ مَخَافَةَ أَنْ تَنْفِرَ قُلُوبُهُمْ لَنَظَرْتُ هَلْ أُغَيِّرُهُ فَأُدْخِلَ فِيهِ مَا انْتَقَصَ مِنْهُ وَجَعَلْتُ بَابَهُ بِالأَرْضِ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 30- (TAVAFTA) IZTIBÂ BÂBI

3067 - “... Ya’lâ (bin Ümeyye et-Temîmî) (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ıztıbâ'lı olarak tavaf etti.

٣٠ - باب الاِضْطِبَاعِ

٣٠٦٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ، وَقَبِيصَةُ، قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، عَنْ عَبْدِ الْحَمِيدِ، عَنِ ابْنِ يَعْلَى بْنِ أُمَيَّةَ، عَنْ أَبِيهِ، يَعْلَى أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ طَافَ مُضْطَبِعًا ‏.‏ قَالَ قَبِيصَةُ وَعَلَيْهِ بُرْدٌ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 29- KA'BE'NİN ETRAFINDA REMEL (HAFİFÇE KOŞMAK SURETİYLE TAVAF ETMEK HÜKMÜNÜN BEYÂNI) BÂBI

3063 - “... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhümâ)'dan :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Mekke'ye geldiğinde) Ka'be'yi ilk tavaf ettiği zaman Hacer-i Esved'den (tekrar) Hacer-i Esved'e (varıncaya) kadar (ilk) üç turda hızlıca ve (diğer) dört turda normal yürürdü.

(Râvi Nâfi demiştir ki:) İbn-i Ömer (radıyallahü anhümâ) da öyle yapardı. "

3064 - “... Câbir (bin Abdillah) (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre :

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (kudüm tavafında) Hacer-i Esved'den (tekrar) Hacer-i Esved'e (varıncaya) kadar (ilk) üç turda hızlıca ve (diğer) dört turda normal yürüdü. "

3065 - “... Ömer (bin el-Hattâb) (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Allahü teâlâ İslâmiyet'i kökleştirip küfrü ve mensublarını yok ettiği halde tavafta hızlı yürümek şu anda nedendir? (Ama) Allah'a yemin olsun ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken yapmış olduğumuz bir şeyi terketmeyiz. "

3066 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir, :

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hudeybiye (andlaşmasın)dan sonra umre (yolculuğu esna)sında Ashâbına Mekke'ye girmek istedikleri zaman: (Sizin kavminiz (yani Mekke müşrikleri) şüphesiz yarın (Mekke'de) sizi göreceklerdir. Onlar sizleri güçlü, şiddetli görsünler,) buyurdu.

Sonra Resül-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ashâbı Mescid-i Haram'a girdikleri zaman Hacer-i Esved'i istilâm ettiler (yani ellerini sürmek suretiyle ziyaret ettiler) ve (tavafta) hızlı yürüdüler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de onlarla beraber idi. Nihayet Rükn-i Yemânî'ye ulaştıkları zaman (hızlı yürümeyi bırakıp oradan Hacer-i Esved'in bulunduğu) siyah köşeye kadar normal yürüdüler. Sonra (Hacer-i Esved köşesinden) Rürkn-i Yemânî'ye ulaşıncaya kadar hızlı yürüdüler. Oradan Hacer-i Esved köşesine kadar normal yürüdüler. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) üç defa (yani tavafın üç turunda) böyle yaptı. Sonra (kalan) dört turda normal yürüdü. "

٢٩ - باب الرَّمَلِ حَوْلَ الْبَيْتِ

٣٠٦٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ، حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ بَشِيرٍ، ح وَحَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ كَانَ إِذَا طَافَ بِالْبَيْتِ الطَّوَافَ الأَوَّلَ رَمَلَ ثَلاَثَةً وَمَشَى أَرْبَعَةً مِنَ الْحَجَرِ إِلَى الْحَجَرِ وَكَانَ ابْنُ عُمَرَ يَفْعَلُهُ ‏.‏

٣٠٦٤ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا أَبُو الْحُسَيْنِ الْعُكْلِيُّ، عَنْ مَالِكِ بْنِ أَنَسٍ، عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَابِرٍ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ رَمَلَ مِنَ الْحَجَرِ إِلَى الْحَجَرِ ثَلاَثًا وَمَشَى أَرْبَعًا ‏.‏

٣٠٦٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ، عَنْ هِشَامِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ سَمِعْتُ عُمَرَ، يَقُولُ فِيمَ الرَّمَلاَنُ الآنَ وَقَدْ أَطَّأَ اللَّهُ الإِسْلاَمَ وَنَفَى الْكُفْرَ وَأَهْلَهُ وَايْمُ اللَّهِ مَا نَدَعُ شَيْئًا كُنَّا نَفْعَلُهُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏.‏

٣٠٦٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ، عَنِ ابْنِ خُثَيْمٍ، عَنْ أَبِي الطُّفَيْلِ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ قَالَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ لأَصْحَابِهِ حِينَ أَرَادُوا دُخُولَ مَكَّةَ فِي عُمْرَتِهِ بَعْدَ الْحُدَيْبِيَةِ ‏( إِنَّ قَوْمَكُمْ غَدًا سَيَرَوْنَكُمْ فَلَيَرَوُنَّكُمْ جُلْدًا ‏)‏.‏ فَلَمَّا دَخَلُوا الْمَسْجِدَ اسْتَلَمُوا الرُّكْنَ وَرَمَلُوا وَالنَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ مَعَهُمْ حَتَّى إِذَا بَلَغُوا الرُّكْنَ الْيَمَانِيَّ مَشَوْا إِلَى الرُّكْنِ الأَسْوَدِ ثُمَّ رَمَلُوا حَتَّى بَلَغُوا الرُّكْنَ الْيَمَانِيَّ ثُمَّ مَشَوْا إِلَى الرُّكْنِ الأَسْوَدِ فَفَعَلَ ذَلِكَ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ مَشَى الأَرْبَعَ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 28- HACER-İ ESVED'İ MIHCENİ (= DEĞNEĞİ) İLE İSTİLÂM (YÂNİ DEĞNEĞİNİ ONA SÜRMEK SURETİYLE ZİYARET) EDEN'E ÂİT BÂB

3060 - “... Safiyye bint-i Şeybe (radıyallahü anha)’dan; Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'nin fetih yılı (fetih işini tamamlamakla) sükûnete kavuşunca devesi üzerinde Ka'be'yi tavaf etti. Hacer-i Esved'i de mıhcen (denilen değnek) ile istilâm etti (yani değneği ona sürdü). Sonra Ka'be-i Muazzama nın içine girdi. Orada aydan (denilen hurma ağacından mamul) güvercin suretinde bir put buldu. Onu kırdıktan sonra Ka'be'nin kapısında durup kırdığı putu (dışarı) attı. Ben de O'na bakıyordum. "

3061 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre:

Resûlulalh (sallallahü aleyhi ve sellem) Veda hacc'ında bir deve üzerinde tavaf etti. Hacer-i Esved'i de bir mıhcen ile istilâm ediyordu. "

3062 - “... Ebü't-Tufeyl Amir bin Vasile (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i devesi üzerinde Kabe'yi tavaf ederken, mıhcen (denilen değneği) ile Hacer-i Esved'i istilâm ederken ve mihcen'i (istilâmdan sonra) öperken gördüm. "

٢٨ - باب مَنِ اسْتَلَمَ الرُّكْنَ بِمِحْجَنِهِ

٣٠٦٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ، حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ بُكَيْرٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ جَعْفَرِ بْنِ الزُّبَيْرِ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي ثَوْرٍ، عَنْ صَفِيَّةَ بِنْتِ شَيْبَةَ، قَالَتْ لَمَّا اطْمَأَنَّ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ عَامَ الْفَتْحِ طَافَ عَلَى بَعِيرِهِ يَسْتَلِمُ الرُّكْنَ بِمِحْجَنٍ بِيَدِهِ ثُمَّ دَخَلَ الْكَعْبَةَ فَوَجَدَ فِيهَا حَمَامَةَ عَيْدَانٍ فَكَسَرَهَا ثُمَّ قَامَ عَلَى بَابِ الْكَعْبَةِ فَرَمَى بِهَا وَأَنَا أَنْظُرُهُ ‏.‏

٣٠٦١ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ السَّرْحِ، أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، عَنْ يُونُسَ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ طَافَ فِي حَجَّةِ الْوَدَاعِ عَلَى بَعِيرٍ يَسْتَلِمُ الرُّكْنَ بِمِحْجَنٍ ‏.‏

٣٠٦٢ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، ح وَحَدَّثَنَا هَدِيَّةُ بْنُ عَبْدِ الْوَهَّابِ، حَدَّثَنَا الْفَضْلُ بْنُ مُوسَى، قَالاَ حَدَّثَنَا مَعْرُوفُ بْنُ خَرَّبُوذَ الْمَكِّيُّ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا الطُّفَيْلِ، عَامِرَ بْنَ وَاثِلَةَ قَالَ رَأَيْتُ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَطُوفُ بِالْبَيْتِ عَلَى رَاحِلَتِهِ يَسْتَلِمُ الرُّكْنَ بِمِحْجَنِهِ وَيُقَبِّلُ الْمِحْجَنَ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 27- HACER-İ ESVED'İ İSTİLÂM (YÂNÎ ÖPMEK VEYA EL SÜRMEK SURETİYLE ZİYARET ETMEK) BÂBI

3056 - “... Abdullah bin Sercis (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir :

Ben Usaylı' (yani başının saçı dökülmüş olan) Ömer bin el-Hattâb (radıyallahü anh)'i Hacer-i Esved'i öperken ve şöyle söylerken gördüm:

(Ey Hacer-i Esved)! Ben senin bir taş olduğunu, (aslında kimseye) ne zarar, ne de yarar sağlayamayacağını çok iyi bildiğim halde şüphesiz seni öpüyorum. Eğer ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in seni öptüğünü görmeseydim seni öpmezdim. "

3057 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan: Şöyle demîştir :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular: (And olsun ki şu Hacer(-i Esved) kıyamet günü gören gözleri ve konuşan dili olduğu halde (mahşere) şüphesiz gelecek ve onu hakkıyla istilâm eden (yani Allah'a itâat ve Resulüne uymak üzere ziyaret eden mümin) kimseler lehinde şâhidlik edecektir.) "

3058 - “... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre ;

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hacer(-i Esved)'e karşı durdu. Sonra mübarek dudaklarını onun üzerine bırakıp uzun süre ağladıktan sonra ondan ayrıldı. Baktı ki Ömer (bin el-Hattâb) O'nun yanında ağlıyor. Bunun üzerine buyurdular ki:

(Yâ Ömer! Göz yaşları burada dökülür (dökülmelidir).) "

3059 - “... Sâlim'in babası (Abdullah bin Ömer) (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ka'be'nin köşelerinden yalnız siyah köşeyi (yani Hacer-i Esved'in bulunduğu köşeyi) ve Cumhîlerin evlerinin tarafından o köşeyi tâkib eden köşeyi (yani Rükn-i Yemânîyi) istilâm ederdi (mübarek elini sürerdi. )

٢٧ - باب اسْتِلاَمِ الْحَجَرِ

٣٠٥٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، حَدَّثَنَا عَاصِمٌ الأَحْوَلُ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَرْجِسَ، قَالَ رَأَيْتُ الأُصَيْلِعَ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ يُقَبِّلُ الْحَجَرَ وَيَقُولُ إِنِّي لأُقَبِّلُكَ وَإِنِّي لأَعْلَمُ أَنَّكَ حَجَرٌ لاَ تَضُرُّ وَلاَ تَنْفَعُ وَلَوْلاَ أَنِّي رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يُقَبِّلُكَ مَا قَبَّلْتُكَ ‏.‏

٣٠٥٧ - حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحِيمِ الرَّازِيُّ، عَنِ ابْنِ خُثَيْمٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ، قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ، يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( لَيَأْتِيَنَّ هَذَا الْحَجَرُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَهُ عَيْنَانِ يُبْصِرُ بِهِمَا وَلِسَانٌ يَنْطِقُ بِهِ يَشْهَدُ عَلَى مَنْ يَسْتَلِمُهُ بِحَقٍّ ‏)‏.‏

٣٠٥٨ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا خَالِي، يَعْلَى عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَوْنٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ اسْتَقْبَلَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ الْحَجَرَ ثُمَّ وَضَعَ شَفَتَيْهِ عَلَيْهِ يَبْكِي طَوِيلاً ثُمَّ الْتَفَتَ فَإِذَا هُوَ بِعُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ يَبْكِي فَقَالَ ‏( يَا عُمَرُ هَاهُنَا تُسْكَبُ الْعَبَرَاتُ ‏)‏.‏

٣٠٥٩ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ السَّرْحِ الْمِصْرِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، أَخْبَرَنِي يُونُسُ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ لَمْ يَكُنْ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَسْتَلِمُ مِنْ أَرْكَانِ الْبَيْتِ إِلاَّ الرُّكْنَ الأَسْوَدَ وَالَّذِي يَلِيهِ مِنْ نَحْوِ دُورِ الْجُمَحِيِّينَ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 26- MEKKE'YE GİRME (ÂDABININ BEYÂNI)

3053)'..... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye "Seniyye-i Ulyâ" yolundan girerdi ve Mekke'den çıkmak istediği zaman "Seniyye-i Süflâ" yolundan çıkardı. "

3054 - “... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre :

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye gündüz girmiştir. "

3055 - “... Üsâme bin Zeyd (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir:

Ben, (Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'e) : Yâ Resûlallah! Yarın (Mekke'de) nereye ineceksin, (evinize mi)? diye sordum. Bu soruyu sormak O'nun (Veda) haccı sırasında idi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Akîl (Mekke'de) bize mesken bıraktı mı?) buyurdu. Sonra: ((İnşâallah) biz yann Kinâne oğullarının yurduna (yani el-Muhassab'a) ineceğiz.) Kureyş (müşrikleri) küfür üzerine bu yerde ahd etmişlerdi. Bu ahid ve andlaşma Kinâne oğulları ile Kureyş (müşrikleri) arasında Hâşim oğulları (ve Muttalib oğulları) aleyhine: "Bunlarla kız alıp vermemek, alış veriş etmemek üzere" akdedilmişti. (Hâşimîlerle Muttalibiler, Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Kureyş ile Kinâne'ye itâat etmeye ikna edinceye kadar bu akid devam edecekti. )

(Râvi) el-Ma’mer demiş ki: Zührî, el-Hayf'ın dere olduğunu söyledi. "

٢٦ - باب دُخُولِ مَكَّةَ

٣٠٥٣ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ كَانَ يَدْخُلُ مَكَّةَ مِنَ الثَّنِيَّةِ الْعُلْيَا وَإِذَا خَرَجَ خَرَجَ مِنَ الثَّنِيَّةِ السُّفْلَى ‏.‏

٣٠٥٤ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا الْعُمَرِيُّ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ دَخَلَ مَكَّةَ نَهَارًا ‏.‏

٣٠٥٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ الْحُسَيْنِ، عَنْ عَمْرِو بْنِ عُثْمَانَ، عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ، قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَيْنَ تَنْزِلُ غَدًا وَذَلِكَ فِي حَجَّتِهِ قَالَ ‏( وَهَلْ تَرَكَ لَنَا عَقِيلٌ مَنْزِلاً ‏)‏.‏ ثُمَّ قَالَ ‏( نَحْنُ نَازِلُونَ غَدًا بِخَيْفِ بَنِي كِنَانَةَ - يَعْنِي الْمُحَصَّبَ - حَيْثُ قَاسَمَتْ قُرَيْشٌ عَلَى الْكُفْرِ ‏)‏.‏ وَذَلِكَ أَنَّ بَنِي كِنَانَةَ حَالَفَتْ قُرَيْشًا عَلَى بَنِي هَاشِمٍ أَنْ لاَ يُنَاكِحُوهُمْ وَلاَ يُبَايِعُوهُمْ ‏.‏ قَالَ مَعْمَرٌ قَالَ الزُّهْرِيُّ وَالْخَيْفُ الْوَادِي ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 25- HAREMİ ŞERİFE (YÂNİ MESCİD-Î HARAM'A) GİRME (ÂDABININ BEYÂNI) BÂBI

3052 - “... Abdullah bin Abbâs (radıyallahü anhüma)’dan; Şöyle demiştir :

Peygamberler Harem (-i Şerife) yaya ve yalın ayak olarak girerlerdi. Yalın ayak ve yaya olarak Beyt-i Şerifi tavaf edip menâsik'i (yani hac ve umre ibâdetini bu şekilde) ifâ ederlerdi. "

٢٥ - باب دُخُولِ الْحَرَمِ

٣٠٥٢ - حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ صَبِيحٍ، حَدَّثَنَا مُبَارَكُ بْنُ حَسَّانَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ أَبِي رَبَاحٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ كَانَتِ الأَنْبِيَاءُ تَدْخُلُ الْحَرَمَ مُشَاةً حُفَاةً وَيَطُوفُونَ بِالْبَيْتِ وَيَقْضُونَ الْمَنَاسِكَ حُفَاةً مُشَاةً ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 24- HAC (İÇİN İHRAMA GİRİLDİĞİN)DE (HAC İBÂDETİNİ TAMAMLAMAYA BÎR ENGEL ÇIKTIĞI TAKDİRDE İHRAMDAN ÇIKMAYI) ŞART KOŞMA (HÜKMÜNÜN BEYÂNI)

3049 - “... Ebû Bekir bin Abdillah bin Zübeyr'in nenesi (râvî demiştir ki: Nenesi sözcüğü ile Esma binti Ebî Bekir'in mi, Su'dâ bint-i Avfra mı kasdedildiğini bilemiyorum) (radıyallahü anhüm)'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Dubâa bint-i (Zübeyr bin) Abdulmuttalib (radıyallahü anhâ) 'nın yanına girdi ve:

(Yâ halam! Seni hacc'a gitmekten alakoyan mâni nedir?) diye sordu. Dubâa :

Ben hasta bir kadınım ve hastalığımın hac menâsikini (ibâdetini) tamamlamama engel olmasından korkarım, dedi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) ona .

(Sen ihrama gir ve hac ibadetini ikmâl etmekten (hastalık gibibir sebeble) alakonulduğun yerde ihramdan çıkmanı şart koş,) buyurdu. "

3050 - “... Dubâa (bînt-i Zübeyr bin Abdilmuttalib) (radıyallahü anha)’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Ben hasta iken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma girdi ve (bana) :

(Sen bu yıl hacc'a gitmek istemiyor musun?) buyurdu. Ben: Yâ Resûlallah! Ben cidden hastayım, dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Sen hacc'a git ve (ihrama girerken) de ki: (Allahım!) Beni hac menâsikinî ikmâl etmekten (hastalık gibi bir sebeble) alakoyduğun yerde ihramdan çıkacağım), buyurdu. "

3051 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir :

Dubâa bint-i Zübeyr bin Abdilmuttalib (radıyallahü anhâ) (bir kere) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına gelerek : Ben vücûdunda ağırlık bulunan bir kadınım ve ben cidden hacc'a gitmek istiyorum. Bu durumda, hac niyetiyle nasıl ihrama gireyim? dedi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

(Sen hac niyetiyle ihrama gir ve (ihrama girerken Allahım!) Beni hac menâsikini ikmâl etmekten (hastalık gibi bir sebeble) alakoyduğun yerde ihramdan çıkacağım, diye şart koş,) buyurdu. "

٢٤ - باب الشَّرْطِ فِي الْحَجِّ

٣٠٤٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ، حَدَّثَنَا أَبِي ح، وَحَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُمَيْرٍ، حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ حَكِيمٍ، عَنْ أَبِي بَكْرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ، عَنْ جَدَّتِهِ، - قَالَ لاَ أَدْرِي أَسْمَاءَ بِنْتِ أَبِي بَكْرٍ أَوْ سُعْدَى بِنْتِ عَوْفٍ ‏.‏ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ دَخَلَ عَلَى ضُبَاعَةَ بِنْتِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَقَالَ ‏( مَا يَمْنَعُكِ يَا عَمَّتَاهُ مِنَ الْحَجِّ ‏)‏.‏ فَقَالَتْ أَنَا امْرَأَةٌ سَقِيمَةٌ وَأَنَا أَخَافُ الْحَبْسَ ‏.‏ قَالَ ‏( فَأَحْرِمِي وَاشْتَرِطِي أَنَّ مَحِلَّكِ حَيْثُ حُبِسْتِ ‏)‏.‏

٣٠٥٠ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ، وَوَكِيعٌ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ ضُبَاعَةَ، قَالَتْ دَخَلَ عَلَىَّ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَأَنَا شَاكِيَةٌ فَقَالَ ‏( أَمَا تُرِيدِينَ الْحَجَّ الْعَامَ ‏( قُلْتُ إِنِّي لَعَلِيلَةٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ ‏.‏ قَالَ ‏( حُجِّي وَقُولِي مَحِلِّي حَيْثُ تَحْبِسُنِي ‏)‏.‏

٣٠٥١ - حَدَّثَنَا أَبُو بِشْرٍ، بَكْرُ بْنُ خَلَفٍ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، أَخْبَرَنِي أَبُو الزُّبَيْرِ، أَنَّهُ سَمِعَ طَاوُسًا، وَعِكْرِمَةَ، يُحَدِّثَانِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ جَاءَتْ ضُبَاعَةُ بِنْتُ الزُّبَيْرِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَتْ إِنِّي امْرَأَةٌ ثَقِيلَةٌ وَإِنِّي أُرِيدُ الْحَجَّ فَكَيْفَ أُهِلُّ قَالَ ‏( أَهِلِّي وَاشْتَرِطِي أَنَّ مَحِلِّي حَيْثُ حَبَسْتَنِي ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 23- İHRAMDA OLAN KADIN, YÜZÜNE ÖRTÜ SALAR (YÂNİ YÜZÜNÜ ÖRTMESİNİN CÂİZ OLUP OLMADIĞININ BEYÂNI)

3047 - “... Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; Şöyle demiştir: Biz ihramda olduğumuz halde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in beraberinde idik. Erkek kervanı bize rastladığı zaman baş örtümüzü başımızın üstünden (yüzümüze) salardık. Kervan bizi geçince biz baş örtümüzü yukarıya kaldırır (yüzümüzü açar) dık. "

3048) ...

٢٣ - باب الْمُحْرِمَةِ تَسْدِلُ الثَّوْبَ عَلَى وَجْهِهَا

٣٠٤٧ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِي زِيَادٍ، عَنْ مُجَاهِدٍ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ كُنَّا مَعَ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَنَحْنُ مُحْرِمُونَ فَإِذَا لَقِيَنَا الرَّاكِبُ أَسْدَلْنَا ثِيَابَنَا مِنْ فَوْقِ رُءُوسِنَا فَإِذَا جَاوَزَنَا رَفَعْنَاهَا ‏.‏

٣٠٤٨ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ إِدْرِيسَ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِي زِيَادٍ، عَنْ مُجَاهِدٍ، عَنْ عَائِشَةَ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِنَحْوِهِ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 22- İHRÂMLI KİMSE BAŞINI YIKAYABİLİR

3046 - “... Abdullah bin Huneyn'den rivâyet edildiğine göre :

Abdullah bin Ab bas ile Misver bin Mahreme (radıyallahü anhüm), Ebvâ mevkiinde (ihrâmlı kimsenin başını yıkaması hususunda) ihtilafa düştüler. Abdullah bin Abbâs (radıyallahü anh) :

İhrâmlı kimse başını yıkayabilir, dedi- Misver (radıyallahü anh) : İhrâmlı kimse başını yıkayamaz, dedi. Bu ihtilâf üzerine İbn-i Abbâs beni meseleyi Ebü Eyyûb el-Ensâri'ye sormak üzere gönderdi. Ben Ebû Eyyûb'u bir kuyunun iki direği arasında başını yıkamak üzere iken buldum. Ebü Eyyûb bir elbise ile örtünüyordu. Kendisine selâm verdim. Kim o? diye sordu. Ben: Abdullah bin Huneyn'im. Beni Abdullah bin Abbâs size gönderdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihramda iken başını nasıl yıkardı? sorusunu size arz ediyorum, dedim. Abdullah bin Huneyn demiştir ki: Bunun üzerine Ebü Eyyûb-i Ensârî elini kendisini örten elbise üzerine koydu ve başı (tamamıyla) bana görününceye kadar elbiseyi (başından göğsüne kadar) indirdi. Sonra üzerine su dökmek için bekleyen adama: (su) dök diye emretti. Adam onun başına su döktü. Sonra Ebû Eyyûb elleriyle başını oğuşturup ellerini kâh ileri kâh geri götürdü ve daha sonra şöyle dedi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in böyle yaptığını (yani başını böylece yıkadığını) gördüm. "

٢٢ - باب الْمُحْرِمِ يَغْسِلُ رَأْسَهُ

٣٠٤٦ - حَدَّثَنَا أَبُو مُصْعَبٍ، حَدَّثَنَا مَالِكٌ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ حُنَيْنٍ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَبَّاسٍ، وَالْمِسْوَرَ بْنَ مَخْرَمَةَ، اخْتَلَفَا بِالأَبْوَاءِ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبَّاسٍ يَغْسِلُ الْمُحْرِمُ رَأْسَهُ ‏.‏ وَقَالَ الْمِسْوَرُ بْنُ مَخْرَمَةَ لاَ يَغْسِلُ الْمُحْرِمُ رَأْسَهُ ‏.‏ فَأَرْسَلَنِي ابْنُ عَبَّاسٍ إِلَى أَبِي أَيُّوبَ الأَنْصَارِيِّ أَسْأَلُهُ عَنْ ذَلِكَ، فَوَجَدْتُهُ يَغْتَسِلُ بَيْنَ الْقَرْنَيْنِ وَهُوَ يَسْتَتِرُ بِثَوْبٍ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَنْ هَذَا قُلْتُ أَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ حُنَيْنٍ أَرْسَلَنِي إِلَيْكَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبَّاسٍ أَسْأَلُكَ كَيْفَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَغْسِلُ رَأْسَهُ وَهُوَ مُحْرِمٌ قَالَ فَوَضَعَ أَبُو أَيُّوبَ يَدَهُ عَلَى الثَّوْبِ فَطَأْطَأَهُ حَتَّى بَدَا لِي رَأْسُهُ ثُمَّ قَالَ لإِنْسَانٍ يَصُبُّ عَلَيْهِ اصْبُبْ ‏.‏ فَصَبَّ عَلَى رَأْسِهِ ثُمَّ حَرَّكَ رَأْسَهُ بِيَدَيْهِ فَأَقْبَلَ بِهِمَا وَأَدْبَرَ ‏.‏ ثُمَّ قَالَ هَكَذَا رَأَيْتُهُ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَفْعَلُ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 21- İHRAMDA İKEN (PEK BEĞENİLMEYEN) HAREKETLERDEN SAKINMA

3045) '..... Esma bint-i Ebû Bekir (radıyallahü anhüma)’dan; Şöyle demiştir :

Biz, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber (Veda haccı yolculuğuna) çıktık. Nihayet biz el-Arc (kasabasınla varınca konakladık. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oturdu ve Âişe O'nun yanında oturdu. Ben de (babam) Ebû Bekr-i Siddik’ın yanında oturdum. Bizim azığımızı ve yol eşyamızı taşıyan deve ile Ebû Bekir (radıyallahü anh) 'in yol eşyasını ve azığını taşıyan deve bir tane idi ve Ebû Bekir (radıyallahü anh) 'in hizmetçisinin beraberinde idi. (Biz onun gelmesini bekliyorduk) Esmâ'nın râvîsi demiştir ki, sonra hizmetçi çıkıp geldi. Beraberinde devesi yoktu. Bunun üzerine Ebû Bekir hizmetçiye :

Deven nerededir? diye sordu. Hizmetçi :

Onu dün gece kaybettim, dedi. Ebû Bekir (radıyallahü anh) : Senin beraberinde bir tek deve bulunur sen onu kaybedersin? dedi. Esmâ'nın râvisi demiş ki: Sonra Ebû Bekir hizmetçiyi dövmeye başladı. 'Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de:

(Şu ihrâmlıya bakın ne yapıyor buyuruyordu (ve gülümsüyordu. ))

٢١ - باب التَّوَقِّي فِي الإِحْرَامِ

٣٠٤٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ إِدْرِيسَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ، عَنْ يَحْيَى بْنِ عَبَّادِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَسْمَاءَ بِنْتِ أَبِي بَكْرٍ، قَالَتْ خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ حَتَّى إِذَا كُنَّا بِالْعَرْجِ نَزَلْنَا فَجَلَسَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَعَائِشَةُ إِلَى جَنْبِهِ وَأَنَا إِلَى جَنْبِ أَبِي بَكْرٍ وَكَانَتْ زِمَالَتُنَا وَزِمَالَةُ أَبِي بَكْرٍ وَاحِدَةً مَعَ غُلاَمِ أَبِي بَكْرٍ قَالَ فَطَلَعَ الْغُلاَمُ وَلَيْسَ مَعَهُ بَعِيرُهُ فَقَالَ لَهُ أَيْنَ بَعِيرُكَ قَالَ أَضْلَلْتُهُ الْبَارِحَةَ ‏.‏ قَالَ مَعَكَ بَعِيرٌ وَاحِدٌ تُضِلُّهُ قَالَ فَطَفِقَ يَضْرِبُهُ وَرَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( انْظُرُوا إِلَى هَذَا الْمُحْرِمِ مَا يَصْنَعُ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 20- İHRAMLI ERKEĞİN İZAR (BELDEN AŞAĞI SARILAN PEŞTEMAL) VEYA NA'LEYN BULAMADIĞI ZAMAN DON VE MESTLER GİYMESİ (HÜKMÜNÜN BEYÂNI)

3043 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhüma)'dan; Şöyle demiştir :

Ben, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i (Arafat'ta) hutbe okurken (râvi Hişâm dedi ki: "Minber üzerinde" hutbe okurken) dinledim. O, (hutbesinde) :

((İhrâmlılardan) kim izâr (yani belden aşağı sarılan peştemalimsi elbise) bulamazsa bir don giysin ve kim na'leyn bulamazsa mestler giysin,) buyurdu.

Râvi Hişâm hadîsin baş kısmının kendi rivâyetinde; "İzâr bulamayan kimse bir don giysin. Don bulamaması hâil müstesna" şeklinde olduğunu söylemiştir. "

3044 - “... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(İhrâmlılardan) kim na'leyn bulamazsa mestler giysin ve mestleri topuk kemiklerinin aşağısına kadar kessin.) "

٢٠ - باب السَّرَاوِيلِ وَالْخُفَّيْنِ لِلْمُحْرِمِ إِذَا لَمْ يَجِدْ إِزِارًا أَوْ نَعْلَيْنِ

٣٠٤٣ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، وَمُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ، قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ، عَنْ جَابِرِ بْنِ زَيْدٍ أَبِي الشَّعْثَاءِ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ سَمِعْتُ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَخْطُبُ - قَالَ هِشَامٌ عَلَى الْمِنْبَرِ - فَقَالَ ‏( مَنْ لَمْ يَجِدْ إِزَارًا فَلْيَلْبَسْ سَرَاوِيلَ وَمَنْ لَمْ يَجِدْ نَعْلَيْنِ فَلْيَلْبَسْ خُفَّيْنِ ‏)‏.‏ وَقَالَ هِشَامٌ فِي حَدِيثِهِ ‏( فَلْيَلْبَسْ سَرَاوِيلَ إِلاَّ أَنْ يَفْقِدَ ‏)‏.‏

٣٠٤٤ - حَدَّثَنَا أَبُو مُصْعَبٍ، حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ، عَنْ نَافِعٍ، وَعَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( مَنْ لَمْ يَجِدْ نَعْلَيْنِ فَلْيَلْبَسْ خُفَّيْنِ وَلْيَقْطَعْهُمَا أَسْفَلَ مِنَ الْكَعْبَيْنِ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 19- İHRAMDA OLAN KİMSENİN GİYEBİLECEĞİ ELBİSE(NİN BEYÂNI)

3041 - “... Abdullah bin Ömer (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre bir adam, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e :

İhramda olan kimse elbiselerden ne giyebilir? diye sordu. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu :

(Ne gömlekler, ne sarıklar, ne donlar, ne burnuslar ne mestler giyer. Ancak na'leyn bulamadığı zaman mestler giysin ve (mest giyeceği zaman) bunları topuklarının aşağısına kadar kessin. Ve (siz ihramda iken) za'feran veya vers (bitkisi) ile boyanmış (veya kokulanmış) hiç bir elbise giymeyiniz.) "

3042 - “... Abdullah bin Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan: Şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihramda olan kimsenin vers veya za'feran (bitkisi) ile boyanmış bir elbiseyi giymesini yasaklamıştır. "

١٩ - باب مَا يَلْبَسُ الْمُحْرِمُ مِنَ الثِّيَابِ

٣٠٤١ - حَدَّثَنَا أَبُو مُصْعَبٍ، حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَجُلاً، سَأَلَ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ مَا يَلْبَسُ الْمُحْرِمُ مِنَ الثِّيَابِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( لاَ يَلْبَسُ الْقُمُصَ وَلاَ الْعَمَائِمَ وَلاَ السَّرَاوِيلاَتِ وَلاَ الْبَرَانِسَ وَلاَ الْخِفَافَ إِلاَّ أَنْ لاَ يَجِدَ نَعْلَيْنِ فَلْيَلْبَسْ خُفَّيْنِ وَلْيَقْطَعْهُمَا أَسْفَلَ مِنَ الْكَعْبَيْنِ وَلاَ تَلْبَسُوا مِنَ الثِّيَابِ شَيْئًا مَسَّهُ الزَّعْفَرَانُ أَوِ الْوَرْسُ ‏)‏.‏

٣٠٤٢ - حَدَّثَنَا أَبُو مُصْعَبٍ، حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، أَنَّهُ قَالَ نَهَى رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَنْ يَلْبَسَ الْمُحْرِمُ ثَوْبًا مَصْبُوغًا بِوَرْسٍ أَوْ زَعْفَرَانٍ ‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget