27- HACER-İ ESVED'İ İSTİLÂM (YÂNÎ ÖPMEK VEYA EL SÜRMEK SURETİYLE ZİYARET ETMEK) BÂBI
3056 - “... Abdullah bin Sercis (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir :
Ben Usaylı' (yani başının saçı dökülmüş olan) Ömer bin el-Hattâb (radıyallahü anh)'i Hacer-i Esved'i öperken ve şöyle söylerken gördüm:
(Ey Hacer-i Esved)! Ben senin bir taş olduğunu, (aslında kimseye) ne zarar, ne de yarar sağlayamayacağını çok iyi bildiğim halde şüphesiz seni öpüyorum. Eğer ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in seni öptüğünü görmeseydim seni öpmezdim. "
3057 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan: Şöyle demîştir :
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular: (And olsun ki şu Hacer(-i Esved) kıyamet günü gören gözleri ve konuşan dili olduğu halde (mahşere) şüphesiz gelecek ve onu hakkıyla istilâm eden (yani Allah'a itâat ve Resulüne uymak üzere ziyaret eden mümin) kimseler lehinde şâhidlik edecektir.) "
3058 - “... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre ;
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hacer(-i Esved)'e karşı durdu. Sonra mübarek dudaklarını onun üzerine bırakıp uzun süre ağladıktan sonra ondan ayrıldı. Baktı ki Ömer (bin el-Hattâb) O'nun yanında ağlıyor. Bunun üzerine buyurdular ki:
(Yâ Ömer! Göz yaşları burada dökülür (dökülmelidir).) "
3059 - “... Sâlim'in babası (Abdullah bin Ömer) (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir :
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ka'be'nin köşelerinden yalnız siyah köşeyi (yani Hacer-i Esved'in bulunduğu köşeyi) ve Cumhîlerin evlerinin tarafından o köşeyi tâkib eden köşeyi (yani Rükn-i Yemânîyi) istilâm ederdi (mübarek elini sürerdi. )
٢٧ - باب اسْتِلاَمِ الْحَجَرِ
٣٠٥٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، حَدَّثَنَا عَاصِمٌ الأَحْوَلُ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَرْجِسَ، قَالَ رَأَيْتُ الأُصَيْلِعَ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ يُقَبِّلُ الْحَجَرَ وَيَقُولُ إِنِّي لأُقَبِّلُكَ وَإِنِّي لأَعْلَمُ أَنَّكَ حَجَرٌ لاَ تَضُرُّ وَلاَ تَنْفَعُ وَلَوْلاَ أَنِّي رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يُقَبِّلُكَ مَا قَبَّلْتُكَ .
٣٠٥٧ - حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحِيمِ الرَّازِيُّ، عَنِ ابْنِ خُثَيْمٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ، قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ، يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( لَيَأْتِيَنَّ هَذَا الْحَجَرُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَهُ عَيْنَانِ يُبْصِرُ بِهِمَا وَلِسَانٌ يَنْطِقُ بِهِ يَشْهَدُ عَلَى مَنْ يَسْتَلِمُهُ بِحَقٍّ ).
٣٠٥٨ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا خَالِي، يَعْلَى عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَوْنٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ اسْتَقْبَلَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ الْحَجَرَ ثُمَّ وَضَعَ شَفَتَيْهِ عَلَيْهِ يَبْكِي طَوِيلاً ثُمَّ الْتَفَتَ فَإِذَا هُوَ بِعُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ يَبْكِي فَقَالَ ( يَا عُمَرُ هَاهُنَا تُسْكَبُ الْعَبَرَاتُ ).
٣٠٥٩ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ السَّرْحِ الْمِصْرِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، أَخْبَرَنِي يُونُسُ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ لَمْ يَكُنْ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَسْتَلِمُ مِنْ أَرْكَانِ الْبَيْتِ إِلاَّ الرُّكْنَ الأَسْوَدَ وَالَّذِي يَلِيهِ مِنْ نَحْوِ دُورِ الْجُمَحِيِّينَ .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.