10- DENİZ SAVAŞI FAZİLETİ (NİN BEYÂNI)
2881 - “... Enes bin Mâlik'in teyzesi Ümmü Haram bint-i Milhân (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün benim yakınımda uyudu. Sonra gülümsiyerek uyandı. Ben:
Yâ Resûlallah! Seni ne güldürdü? diye sordum. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Rü'yâmda bana ümmetimden bir grup şu deniz üstünde padişahların tahtlarına kuruldukları gibi vapurlara binerek (Allah yolunda savaşa) gittikleri durumda bana gösterildi (de ona güldüm) buyurdu. Ümmü Haram:
(Yâ Resûlallah!) Benim de o deniz gazilerinden olmaklığım için Allah'a duâ et, diye ricada bulundu. Enes demiştir ki:
Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) onun için duâ etti. Sonra Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) tekrar uyudu. Bir süre sonra yine gülümsiyerek uyandı. Ümmü Haram da (ilk) sözünün mislini söyledi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) de birinci cevâbının mislini ona söyledi. Ümmü Haram da:
(Yâ Resûlallah!) Beni o gazilerden eylemesi için Allah'a duâ et, dedi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (ona) : (Sen birincilerdensin) buyurdu.
Enes demiştir ki: Hakikaten Ümmü Haram, kocası Ubâde bin es-Sâmıt ile beraber Muâviye bin Ebî Süfyân'ın kumandasında (ve Şâm valiliği zamanında) müslümanların düzenledikleri ilk deniz savaşına katıldılar. Müslümanlar savaşlarından (zaferle) dönüp (denizden) Şâm (toprakların) a çıkınca Ümmü Haram binsin diye kendisine bir hayvan (katır) yaklaştırıldı. (Ümmü Haram bineceği esnada) hayvan onu (yere) düşürdü ve o böylece şehid oldu. "
2882 - “... Ebü'd-Derdâ (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, ; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir (Bir deniz savaşı (sevab bakımından) on kara savaşının mislidir. Ve deniz (savaşın) da başı dönen (gazi), yüce Allah yolunda (savaşta) kanı içinde kıvranan kimse gibidir. )
2883 - “... Ebi Ümâme (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:
Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim:
(Deniz (savaşı) şehidi (sevab bakımından) iki kara (savaşı) şehidinin mislidir. Ve deniz (savaşın)da başı dönen (gazi), kara (savaşın) da kanı içinde kıvranan kimse gibidir. Denizin iki dalgası arasındaki mesafe (yi kateden gazi) de Allah'a ibâdet (yolun) da dünyayı (bir baştan bir başa) kateden kimse gibidir. Şüphesiz Allah (Azze ve Celle), ruhları almak görevini ölüm meleğine — Azrail'e — vermiştir. Ancak deniz şehidini bu hükmün dışında tutmuştur. Çünkü deniz şehidlerinin ruhlarını bizzat Allah alır. Ve Allah, kara şehidinin bütün günahlarını bağışlar, yalnız borç (unu ödememe) günahını bağışlamaz. Deniz şehidinin de tüm günahlarını ve borç (unu ödememe) günahını bağışlar. )
١٠ - باب فَضْلِ غَزْوِ الْبَحْرِ
٢٨٨١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رُمْحٍ، أَنْبَأَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنِ ابْنِ حَبَّانَ، - هُوَ مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ - عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، عَنْ خَالَتِهِ أُمِّ حَرَامٍ بِنْتِ مِلْحَانَ، أَنَّهَا قَالَتْ نَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَوْمًا قَرِيبًا مِنِّي ثُمَّ اسْتَيْقَظَ يَبْتَسِمُ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا أَضْحَكَكَ قَالَ ( نَاسٌ مِنْ أُمَّتِي عُرِضُوا عَلَىَّ يَرْكَبُونَ ظَهْرَ هَذَا الْبَحْرِ كَالْمُلُوكِ عَلَى الأَسِرَّةِ ). قَالَتْ فَادْعُ اللَّهَ أَنْ يَجْعَلَنِي مِنْهُمْ . قَالَ فَدَعَا لَهَا ثُمَّ نَامَ الثَّانِيَةَ فَفَعَلَ مِثْلَهَا ثُمَّ قَالَتْ مِثْلَ قَوْلِهَا فَأَجَابَهَا مِثْلَ جَوَابِهِ الأَوَّلِ . قَالَتْ فَادْعُ اللَّهَ أَنْ يَجْعَلَنِي مِنْهُمْ قَالَ ( أَنْتِ مِنَ الأَوَّلِينَ ). قَالَ فَخَرَجَتْ مَعَ زَوْجِهَا عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ غَازِيَةً أَوَّلَ مَا رَكِبَ الْمُسْلِمُونَ الْبَحْرَ مَعَ مُعَاوِيَةَ بْنِ أَبِي سُفْيَانَ فَلَمَّا انْصَرَفُوا مِنْ غَزَاتِهِمْ قَافِلِينَ فَنَزَلُوا الشَّامَ فَقُرِّبَتْ إِلَيْهَا دَابَّةٌ لِتَرْكَبَ فَصَرَعَتْهَا فَمَاتَتْ .
٢٨٨٢ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ، عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ يَحْيَى، عَنْ لَيْثِ بْنِ أَبِي سُلَيْمٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ عَبَّادٍ، عَنْ أُمِّ الدَّرْدَاءِ، عَنْ أَبِي الدَّرْدَاءِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ( غَزْوَةٌ فِي الْبَحْرِ مِثْلُ عَشْرِ غَزَوَاتٍ فِي الْبَرِّ وَالَّذِي يَسْدَرُ فِي الْبَحْرِ كَالْمُتَشَحِّطِ فِي دَمِهِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ سُبْحَانَهُ ).
٢٨٨٣ - حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ الْجُبَيْرِيُّ، حَدَّثَنَا قَيْسُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْكِنْدِيُّ، حَدَّثَنَا عُفَيْرُ بْنُ مَعْدَانَ الشَّامِيُّ، عَنْ سُلَيْمِ بْنِ عَامِرٍ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا أُمَامَةَ، يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ( شَهِيدُ الْبَحْرِ مِثْلُ شَهِيدَىِ الْبَرِّ وَالْمَائِدُ فِي الْبَحْرِ كَالْمُتَشَحِّطِ فِي دَمِهِ فِي الْبَرِّ وَمَا بَيْنَ الْمَوْجَتَيْنِ كَقَاطِعِ الدُّنْيَا فِي طَاعَةِ اللَّهِ وَإِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ وَكَلَ مَلَكَ الْمَوْتِ بِقَبْضِ الأَرْوَاحِ إِلاَّ شَهِيدَ الْبَحْرِ فَإِنَّهُ يَتَوَلَّى قَبْضَ أَرْوَاحِهِمْ وَيَغْفِرُ لِشَهِيدِ الْبَرِّ الذُّنُوبَ كُلَّهَا إِلاَّ الدَّيْنَ وَلِشَهِيدِ الْبَحْرِ الذُّنُوبَ وَالدَّيْنَ ).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.