Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

03/26/21

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 18- Hırsızın Kesilen Eli Boynuna Asılır Mı?

4999- İbn Muhayriz (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Fedale b. Ubeyd’e hırsızın kesilen elinin boynuna takılmasının hükmünü sordum. O da (Sünnettir) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hırsızın elini kesti ve boynuna astı. (İbn Mâce, Hudud: 25; İbn Mâce, Hudud: 25)

5000- Abdurrahman b. Muhayriz (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Fedale b. Ubeyd’e:

(Hırsızın elinin boynuna asılmasının sünnet olduğu görüşünde misin?) diye sordum. O da:

(Evet) dedi ve şöyle devam etti: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) huzuruna getirilen bir hırsızın elini kesti ve boynuna taktı. (İbn Mâce, Hudud: 25; İbn Mâce, Hudud: 25)

5001- Abdurrahman b. Avf (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Hırsıza cezası uygulandıktan sonra ayrıca tazminat ödettirilmez.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

١٨ - باب تَعْلِيقِ يَدِ السَّارِقِ فِي عُنُقِهِ

٤٩٩٩ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ أَبِي بَكْرِ بْنِ عَلِيٍّ، عَنِ الْحَجَّاجِ، عَنْ مَكْحُولٍ، عَنِ ابْنِ مُحَيْرِيزٍ، قَالَ سَأَلْتُ فَضَالَةَ بْنَ عُبَيْدٍ عَنْ تَعْلِيقِ، يَدِ السَّارِقِ فِي عُنُقِهِ قَالَ سُنَّةٌ قَطَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَدَ سَارِقٍ وَعَلَّقَ يَدَهُ فِي عُنُقِهِ ‏.‏

٥٠٠٠ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، قَالَ حَدَّثَنِي عُمَرُ بْنُ عَلِيٍّ الْمُقَدَّمِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا الْحَجَّاجُ، عَنْ مَكْحُولٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ مُحَيْرِيزٍ، قَالَ قُلْتُ لِفَضَالَةَ بْنِ عُبَيْدٍ أَرَأَيْتَ تَعْلِيقَ الْيَدِ فِي عُنُقِ السَّارِقِ مِنَ السُّنَّةِ هُوَ قَالَ نَعَمْ أُتِيَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِسَارِقٍ فَقَطَعَ يَدَهُ وَعَلَّقَهُ فِي عُنُقِهِ ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْحَجَّاجُ بْنُ أَرْطَاةَ ضَعِيفٌ وَلاَ يُحْتَجُّ بِحَدِيثِهِ ‏.‏

٥٠٠١ - أَخْبَرَنِي عَمْرُو بْنُ مَنْصُورٍ، قَالَ حَدَّثَنَا حَسَّانُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ حَدَّثَنَا الْمُفَضَّلُ بْنُ فَضَالَةَ، عَنْ يُونُسَ بْنِ يَزِيدَ، قَالَ سَمِعْتُ سَعْدَ بْنَ إِبْرَاهِيمَ، يُحَدِّثُ عَنِ الْمِسْوَرِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ لاَ يُغَرَّمُ صَاحِبُ سَرِقَةٍ إِذَا أُقِيمَ عَلَيْهِ الْحَدُّ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ وَهَذَا مُرْسَلٌ وَلَيْسَ بِثَابِتٍ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 17- Ceza Uygulanacak Yaş Hangi Yaştır?

4998- Atiyye (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Kureyza esirlerinin arasındaydım, esirlere bakılıyordu tüyü bitenler (Akil baliğ olanlar) öldürülüyor tüyü bitmeyenler ise öldürülmeyip sağ bırakılıyordu. (İbn Mâce, Hudud: 25; İbn Mâce, Hudud: 25)

١٧ - باب حَدِّ الْبُلُوغِ وَذِكْرِ السِّنِّ الَّذِي إِذَا بَلَغَهَا الرَّجُلُ وَالْمَرْأَةُ أُقِيمَ عَلَيْهِمَا الْحَدُّ

٤٩٩٨ - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مَسْعُودٍ، قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ عُمَيْرٍ، عَنْ عَطِيَّةَ، أَنَّهُ أَخْبَرَهُ قَالَ كُنْتُ فِي سَبْىِ قُرَيْظَةَ وَكَانَ يُنْظَرُ فَمَنْ خَرَجَ شِعْرَتُهُ قُتِلَ وَمَنْ لَمْ تَخْرُجِ اسْتُحْيِيَ وَلَمْ يُقْتَلْ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 16- Savaşta Hırsızlık Yapanın Eli Kesilmez

4996- Büsr b. Ebî Ertae (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu:

(Savaşta çalınan mal (ganimet) dan dolayı el kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 19; Tirmizî, Hudud: 20)

4997- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Bir köle bir hırsızlık yaparsa az bir ücretle de olsa onu satıver.) (İbn Mâce, Hudud: 25; Ebû Dâvûd, Hudud: 20)

١٦ - باب الْقَطْعِ فِي السَّفَرِ

٤٩٩٦ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ، قَالَ حَدَّثَنِي بَقِيَّةُ، قَالَ حَدَّثَنِي نَافِعُ بْنُ يَزِيدَ، قَالَ حَدَّثَنِي حَيْوَةُ بْنُ شُرَيْحٍ، عَنْ عَيَّاشِ بْنِ عَبَّاسٍ، عَنْ جُنَادَةَ بْنِ أَبِي أُمَيَّةَ، قَالَ سَمِعْتُ بُسْرَ بْنَ أَبِي أَرْطَاةَ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ لاَ تُقْطَعُ الأَيْدِي فِي السَّفَرِ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٩٧ - أَخْبَرَنَا الْحَسَنُ بْنُ مُدْرِكٍ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ حَمَّادٍ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ، عَنْ عُمَرَ، - وَهُوَ ابْنُ أَبِي سَلَمَةَ - عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ إِذَا سَرَقَ الْعَبْدُ فَبِعْهُ وَلَوْ بِنَشٍّ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ عُمَرُ بْنُ أَبِي سَلَمَةَ لَيْسَ بِالْقَوِيِّ فِي الْحَدِيثِ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 15- El ve Ayak Kesiminden Sonra Beşincide Hırsız Öldürülür

4995- Câbir b. Abdullah (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir hırsız getirildi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Onu öldürün) buyurdu. Hırsızın velileri:

(Ey Allah'ın Rasûlü! O sadece hırsızlık yaptı) deyince:

(Öyleyse elini kesin) buyurdu. Eli kesildi sonradan ikinci bir hırsızlık yaptı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna getirilince:

(Onu öldürün) buyurdu. Hırsızın yakınları o sadece hırsızlık yaptı deyince, (Öyleyse ayağını kesin) buyurdu. Üçüncü sefer tekrar hırsızlık yapıp getirilince, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Onu öldürün) buyurdu. Oradakiler:

(Ey Allah'ın Rasûlü o sadece hırsızlık yaptı) deyince:

(Öyleyse elini kesin) buyurdu. Dördüncü sefer hırsızlık yapıp Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirilince yine:

(Onu öldürün) buyurdu. Oradakiler:

(O sadece hırsızlık yapmıştı) dediler. (Öyleyse ayağını kesin) buyurdu. Beşinci sefer tekrar hırsızlık yapıp getirilince:

(Onu öldürün) buyurdu. Câbir diyor ki: Adamı deve ağılına götürdük, üzerine yüklendik sırtüstü yattı sonra el ve ayaklarıyla çırpınınca develer ürktü ve dağıldı. Sonra ikinci ve üçüncü defa üzerinde yüklendik yine aynı şekilde çırpındı, üçüncü sefer üzerine yüklenip taş attık ve öldürdük sonra bir kuyuya atıp üzerine de taş attık. (Ebû Dâvûd, Hudud: 20)

١٥ - باب قَطْعِ الْيَدَيْنِ وَالرِّجْلَيْنِ مِنَ السَّارِقِ

٤٩٩٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُبَيْدِ بْنِ عَقِيلٍ، قَالَ حَدَّثَنَا جَدِّي، قَالَ حَدَّثَنَا مُصْعَبُ بْنُ ثَابِتٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ جِيءَ بِسَارِقٍ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ‏(‏ اقْتُلُوهُ ‏)‏ ‏.‏ فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّمَا سَرَقَ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ اقْطَعُوهُ ‏)‏ ‏.‏ فَقُطِعَ ثُمَّ جِيءَ بِهِ الثَّانِيَةَ فَقَالَ ‏(‏ اقْتُلُوهُ ‏)‏ ‏.‏ فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّمَا سَرَقَ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ اقْطَعُوهُ ‏)‏ ‏.‏ فَقُطِعَ فَأُتِيَ بِهِ الثَّالِثَةَ فَقَالَ ‏(‏ اقْتُلُوهُ ‏)‏ ‏.‏ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّمَا سَرَقَ ‏.‏ فَقَالَ ‏(‏ اقْطَعُوهُ ‏)‏ ‏.‏ ثُمَّ أُتِيَ بِهِ الرَّابِعَةَ فَقَالَ ‏(‏ اقْتُلُوهُ ‏)‏ ‏.‏ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّمَا سَرَقَ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ اقْطَعُوهُ ‏)‏ ‏.‏ فَأُتِيَ بِهِ الْخَامِسَةَ قَالَ ‏(‏ اقْتُلُوهُ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ جَابِرٌ فَانْطَلَقْنَا بِهِ إِلَى مِرْبَدِ النَّعَمِ وَحَمَلْنَاهُ فَاسْتَلْقَى عَلَى ظَهْرِهِ ثُمَّ كَشَّرَ بِيَدَيْهِ وَرِجْلَيْهِ فَانْصَدَعَتِ الإِبِلُ ثُمَّ حَمَلُوا عَلَيْهِ الثَّانِيَةَ فَفَعَلَ مِثْلَ ذَلِكَ ثُمَّ حَمَلُوا عَلَيْهِ الثَّالِثَةَ فَرَمَيْنَاهُ بِالْحِجَارَةِ فَقَتَلْنَاهُ ثُمَّ أَلْقَيْنَاهُ فِي بِئْرٍ ثُمَّ رَمَيْنَا عَلَيْهِ بِالْحِجَارَةِ ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ وَهَذَا حَدِيثٌ مُنْكَرٌ وَمُصْعَبُ بْنُ ثَابِتٍ لَيْسَ بِالْقَوِيِّ فِي الْحَدِيثِ وَاللَّهُ تَعَالَى أَعْلَمُ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 14- Hırsızlık Tekrar Ederse Elden Sonra Ne Kesilir?

4994- Haris b. Hatib (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir hırsız getirildi de:

(Onu öldürün) buyurdu. (Ey Allah'ın Rasûlü! Bu adam sadece hırsızlık yaptı) dediler. Yine:

(Onu öldürün) buyurdu. Yine:

(Ey Allah'ın Rasûlü! Bu adam sadece hırsızlık yapmıştır) dediklerinde:

(Öyleyse elini kesin) buyurdu. Adam sonra tekrar hırsızlık yaptı, bu sefer ayağı kesildi. Ebu Bekir zamanında tekrar hırsızlık yapınca, tüm elleri ve ayakları kesilmiş oldu yine beşinci sefer hırsızlık yapınca Ebu Bekir şöyle dedi:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) onu öldürün dediğinde bu adamı daha iyi biliyormuş.) ve adamı öldürülmesi için bir gurup gence teslim etti. Onlardan biri de Abdullah b. Zübeyr idi. Başkan tayin ettiler. O vurduğunda onlar da vurdular ve adam öldü. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

١٤ - باب قَطْعِ الرِّجْلِ مِنَ السَّارِقِ بَعْدَ الْيَدِ

٤٩٩٤ - أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ سَلْمٍ الْمَصَاحِفِيُّ الْبَلْخِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا النَّضْرُ بْنُ شُمَيْلٍ، قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا يُوسُفُ، عَنِ الْحَارِثِ بْنِ حَاطِبٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أُتِيَ بِلِصٍّ فَقَالَ ‏(‏ اقْتُلُوهُ ‏)‏ ‏.‏ فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّمَا سَرَقَ ‏.‏ فَقَالَ ‏(‏ اقْتُلُوهُ ‏)‏ ‏.‏ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّمَا سَرَقَ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ اقْطَعُوا يَدَهُ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ ثُمَّ سَرَقَ فَقُطِعَتْ رِجْلُهُ ثُمَّ سَرَقَ عَلَى عَهْدِ أَبِي بَكْرٍ رضى اللّه عنه حَتَّى قُطِعَتْ قَوَائِمُهُ كُلُّهَا ثُمَّ سَرَقَ أَيْضًا الْخَامِسَةَ فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ رضى اللّه عنه كَانَ رَسُولُ اللَّهُ صلّى اللّه عليه وسلّم أَعْلَمَ بِهَذَا حِينَ قَالَ ‏(‏ اقْتُلُوهُ ‏)‏ ‏.‏ ثُمَّ دَفَعَهُ إِلَى فِتْيَةٍ مِنْ قُرَيْشٍ لِيَقْتُلُوهُ مِنْهُمْ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الزُّبَيْرِ - وَكَانَ يُحِبُّ الإِمَارَةَ - فَقَالَ أَمِّرُونِي عَلَيْكُمْ ‏.‏ فَأَمَّرُوهُ عَلَيْهِمْ فَكَانَ إِذَا ضَرَبَ ضَرَبُوهُ حَتَّى قَتَلُوهُ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 13- El Kesmeyi Gerektirmeyen Şeyler

4977- Rafi b. Hadîc (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu:

(Ağaçtan koparılan meyve ve ağaçlarda bulunan sakız (püs) çalımından dolayı el kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

4978- Rafi b. Hadîc (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu:

(Ağaçtan koparılan meyve ve ağaçlarda bulunan sakız (püs) çalımından dolayı el kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

4979- Rafi b. Hadîc (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu:

(Ağaçtan koparılan meyve ve ağaçlarda bulunan sakız (püs) çalımından dolayı el kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

4980- Rafi b. Hadîc (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu:

(Ağaçtan koparılan meyve ve ağaçlarda bulunan sakız (püs) çalımından dolayı el kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

4981- Rafi b. Hadîc (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu:

(Ağaçtan koparılan meyve ve ağaçlarda bulunan sakız (püs) çalımından dolayı el kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

4982- Rafi b. Hadîc (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu:

(Ağaçtan koparılan meyve ve ağaçlarda bulunan sakız (püs) çalımından dolayı el kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

4983- Rafi b. Hadîc (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu:

(Ağaçtan koparılan meyve ve ağaçlarda bulunan sakız (püs) çalımından dolayı el kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

4984- Rafi b. Hadîc (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu:

(Ağaçtan koparılan meyveden ve ağaçlarda oluşan sakızların çalınmasından dolayı el kesme yoktur.) Keser = Ağaç sakızı demektir. (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

4985- Rafi b. Hadîc (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu:

(Ağaçtan koparılan meyve ve ağaçlarda bulunan sakız (püs) çalımından dolayı el kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

4986- Rafi b. Hadîc (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu:

(Ağaçtan koparılan meyve ve ağaçlarda bulunan sakız (püs) çalımından dolayı el kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

4987- Rafi b. Hadîc (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu:

(Ağaçtan koparılan meyve ve ağaçlarda bulunan sakız (püs) çalımından dolayı el kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

4988- Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Emanete hainlik edenin, yağmada bulunanın ve çarpıp kaçanın eli kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

4989- Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Emanete hainlik edenin, yağmada bulunanın ve çarpıp kaçanın eli kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

4990- Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Çarpıp kaçanın eli kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

4991- Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre:

(Emanete hainlik edenin eli kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

4992- Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Emanete hainlik edenin, yağmada bulunanın ve çarpıp kaçanın eli kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

4993- Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre:

(Emanete hainlik edenin eli kesilmez.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

١٣ - باب مَا لاَ قَطْعَ فِيهِ

٤٩٧٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ خَالِدِ بْنِ خَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبِي قَالَ، حَدَّثَنَا سَلَمَةُ، - يَعْنِي ابْنَ عَبْدِ الْمَلِكِ الْعَوْصِيَّ - عَنِ الْحَسَنِ، - وَهُوَ ابْنُ صَالِحٍ - عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِي بَكْرٍ، عَنْ رَافِعِ بْنِ خَدِيجٍ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ لاَ قَطْعَ فِي ثَمَرٍ وَلاَ كَثَرٍ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٧٨ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ سَمِعْتُ يَحْيَى بْنَ سَعِيدٍ الْقَطَّانَ، يَقُولُ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ، عَنْ رَافِعِ بْنِ خَدِيجٍ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ لاَ قَطْعَ فِي ثَمَرٍ وَلاَ كَثَرٍ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٧٩ - أَخْبَرَنِي يَحْيَى بْنُ حَبِيبِ بْنِ عَرَبِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، عَنْ يَحْيَى، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ، عَنْ رَافِعِ بْنِ خَدِيجٍ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ لاَ قَطْعَ فِي ثَمَرٍ وَلاَ كَثَرٍ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٨٠ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ سَلاَّمٍ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ، عَنْ رَافِعِ بْنِ خَدِيجٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لاَ قَطْعَ فِي ثَمَرٍ وَلاَ كَثَرٍ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٨١ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مَخْلَدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنِ يَحْيَى، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ، عَنْ رَافِعِ بْنِ خَدِيجٍ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ لاَ قَطْعَ فِي ثَمَرٍ وَلاَ كَثَرٍ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٨٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ بْنِ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ يَحْيَى، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ، عَنْ رَافِعِ بْنِ خَدِيجٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لاَ قَطْعَ فِي ثَمَرٍ وَلاَ كَثَرٍ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٨٣ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ، - هُوَ ابْنُ أَبِي رَجَاءٍ - قَالَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ، عَنْ عَمِّهِ، وَاسِعٍ، عَنْ رَافِعِ بْنِ خَدِيجٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لاَ قَطْعَ فِي ثَمَرٍ وَلاَ كَثَرٍ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٨٤ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ، عَنْ عَمِّهِ، أَنَّ رَافِعَ بْنَ خَدِيجٍ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ لاَ قَطْعَ فِي ثَمَرٍ وَلاَ كَثَرٍ ‏)‏ ‏.‏ وَالْكَثَرُ الْجُمَّارُ ‏.‏

٤٩٨٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَلِيِّ بْنِ مَيْمُونٍ، قَالَ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ مَنْصُورٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ، عَنْ أَبِي مَيْمُونٍ، عَنْ رَافِعِ بْنِ خَدِيجٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ لاَ قَطْعَ فِي ثَمَرٍ وَلاَ كَثَرٍ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ هَذَا خَطَأٌ أَبُو مَيْمُونٍ لاَ أَعْرِفُهُ ‏.‏

٤٩٨٦ - أَخْبَرَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ مَنْصُورٍ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ، عَنْ رَجُلٍ، مِنْ قَوْمِهِ عَنْ رَافِعِ بْنِ خَدِيجٍ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ لاَ قَطْعَ فِي ثَمَرٍ وَلاَ كَثَرٍ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٨٧ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا بِشْرٌ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، أَنَّ رَجُلاً، مِنْ قَوْمِهِ حَدَّثَهُ عَنْ عَمٍّ، لَهُ أَنَّ رَافِعَ بْنَ خَدِيجٍ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ لاَ قَطْعَ فِي ثَمَرٍ وَلاَ كَثَرٍ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٨٨ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الصَّمَدِ بْنِ عَلِيٍّ، عَنْ مَخْلَدٍ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ، عَنْ جَابِرٍ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ لَيْسَ عَلَى خَائِنٍ وَلاَ مُنْتَهِبٍ وَلاَ مُخْتَلِسٍ قَطْعٌ ‏)‏ ‏.‏ لَمْ يَسْمَعْهُ سُفْيَانُ مِنْ أَبِي الزُّبَيْرِ ‏.‏

٤٩٨٩ - أَخْبَرَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ الْحَفَرِيُّ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ، عَنْ جَابِرٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لَيْسَ عَلَى خَائِنٍ وَلاَ مُنْتَهِبٍ وَلاَ مُخْتَلِسٍ قَطْعٌ ‏)‏ ‏.‏ وَلَمْ يَسْمَعْهُ أَيْضًا ابْنُ جُرَيْجٍ مِنْ أَبِي الزُّبَيْرِ ‏.‏

٤٩٩٠ - أَخْبَرَنِي إِبْرَاهِيمُ بْنُ الْحَسَنِ، عَنْ حَجَّاجٍ، قَالَ قَالَ ابْنُ جُرَيْجٍ قَالَ أَبُو الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرٍ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لَيْسَ عَلَى الْمُخْتَلِسِ قَطْعٌ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٩١ - أَخْبَرَنِي إِبْرَاهِيمُ بْنُ الْحَسَنِ، عَنْ حَجَّاجٍ، قَالَ قَالَ ابْنُ جُرَيْجٍ قَالَ أَبُو الزُّبَيْرِ قَالَ جَابِرٌ لَيْسَ عَلَى الْخَائِنِ قَطْعٌ ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ وَقَدْ رَوَى هَذَا الْحَدِيثَ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ عِيسَى بْنُ يُونُسَ وَالْفَضْلُ بْنُ مُوسَى وَابْنُ وَهْبٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ رَبِيعَةَ وَمَخْلَدُ بْنُ يَزِيدَ وَسَلَمَةُ بْنُ سَعِيدٍ - بَصْرِيٌّ ثِقَةٌ - قَالَ ابْنُ أَبِي صَفْوَانَ وَكَانَ خَيْرَ أَهْلِ زَمَانِهِ ‏.‏ فَلَمْ يَقُلْ أَحَدٌ مِنْهُمْ حَدَّثَنِي أَبُو الزُّبَيْرِ وَلاَ أَحْسَبُهُ سَمِعَهُ مِنْ أَبِي الزُّبَيْرِ وَاللَّهُ تَعَالَى أَعْلَمُ ‏.‏

٤٩٩٢ - أَخْبَرَنَا خَالِدُ بْنُ رَوْحٍ الدِّمَشْقِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ، - يَعْنِي ابْنَ خَالِدِ بْنِ يَزِيدَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَوَهِبٍ - قَالَ حَدَّثَنَا شَبَابَةُ، عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ مُسْلِمٍ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ، عَنْ جَابِرٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لَيْسَ عَلَى مُخْتَلِسٍ وَلاَ مُنْتَهِبٍ وَلاَ خَائِنٍ قَطْعٌ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٩٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو خَالِدٍ، عَنْ أَشْعَثَ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ، عَنْ جَابِرٍ، قَالَ لَيْسَ عَلَى خَائِنٍ قَطْعٌ ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَشْعَثُ بْنُ سَوَّارٍ ضَعِيفٌ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 12- Ne Kadar Meyve Çalınırsa Cezası Vardır?

4975- Abdullah b. Amr (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e, (Ağaçtan meyve koparan hırsızın eli kesilir mi?) diye soruldu. O da şöyle buyurdular:

(İhtiyacı kadar koparır ve toplayıp götürmezse bir şey lazım gelmez. Toplayıp götürürse götürdüğünün iki misli kadar ücretini öder ayrıca ceza da verilir. Muhafaza altındaki bir yerden toplanmış meyveleri alıp götüren kimsenin götürdüğü meyve miktarı kalkan bedeline ulaşırsa eli kesilir. Çaldığı şey kalkan bedelinden az olursa çaldığının iki mislini öder ve ayrıca ceza da verilir.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 28)

4976- Abdullah b. Amr (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, Müzeyne kabilesinden bir adam Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek şöyle sordu:

(Ey Allah'ın Rasûlü! Dağ başında yayılan davarı çalan kimse hakkında ne dersin?) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Çaldığının iki mislini verir ve ayrıca bir ceza (te’dib) daha verilir. Yayılan hayvanların çalınmasından dolayı el kesmek yoktur. Ancak ağıla ve ahıra girdikten sonra çalar ve değeri de bir kalkan bedeline ulaşırsa eli kesilir. Kalkan bedeline ulaşmazsa çaldığının iki katını öder ve değneklenir) buyurdu. Adam: Ağaçtaki meyveleri çalan kimsenin durumunu sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de şöyle buyurdu:

(Kopardığı meyvenin iki katını öder ve değneklenir, koparılmamış meyveyi çalanın eli kesilmez. Toplandığı yerden ve kurutma yerinden çalınmışsa ve bedeli de bir kalkan bedeline ulaşıyorsa o zaman el kesilir. Kalkan bedeline ulaşmayan hırsızlıklarda ise çaldığının iki katı ödettirilir ve bir de değneklenir.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 28)

١٢ - باب الثَّمَرِ يُسْرَقُ بَعْدَ أَنْ يُئْوِيَهُ الْجَرِينُ

٤٩٧٥ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ، عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنَّهُ سُئِلَ عَنِ الثَّمَرِ الْمُعَلَّقِ فَقَالَ ‏(‏ مَا أَصَابَ مِنْ ذِي حَاجَةٍ غَيْرِ مُتَّخِذٍ خُبْنَةً فَلاَ شَىْءَ عَلَيْهِ وَمَنْ خَرَجَ بِشَىْءٍ مِنْهُ فَعَلَيْهِ غَرَامَةُ مِثْلَيْهِ وَالْعُقُوبَةُ وَمَنْ سَرَقَ شَيْئًا مِنْهُ بَعْدَ أَنْ يُئْوِيَهُ الْجَرِينُ فَبَلَغَ ثَمَنَ الْمِجَنِّ فَعَلَيْهِ الْقَطْعُ وَمَنْ سَرَقَ دُونَ ذَلِكَ فَعَلَيْهِ غَرَامَةُ مِثْلَيْهِ وَالْعُقُوبَةُ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٧٦ - قَالَ الْحَارِثُ بْنُ مِسْكِينٍ قِرَاءَةً عَلَيْهِ وَأَنَا أَسْمَعُ، عَنِ ابْنِ وَهْبٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي عَمْرُو بْنُ الْحَارِثِ، وَهِشَامُ بْنُ سَعْدٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو، أَنَّ رَجُلاً، مِنْ مُزَيْنَةَ أَتَى رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ تَرَى فِي حَرِيسَةِ الْجَبَلِ فَقَالَ ‏(‏ هِيَ وَمِثْلُهَا وَالنَّكَالُ وَلَيْسَ فِي شَىْءٍ مِنَ الْمَاشِيَةِ قَطْعٌ إِلاَّ فِيمَا آوَاهُ الْمُرَاحُ فَبَلَغَ ثَمَنَ الْمِجَنِّ فَفِيهِ قَطْعُ الْيَدِ وَمَا لَمْ يَبْلُغْ ثَمَنَ الْمِجَنِّ فَفِيهِ غَرَامَةُ مِثْلَيْهِ وَجَلَدَاتُ نَكَالٍ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ تَرَى فِي الثَّمَرِ الْمُعَلَّقِ قَالَ ‏(‏ هُوَ وَمِثْلُهُ مَعَهُ وَالنَّكَالُ وَلَيْسَ فِي شَىْءٍ مِنَ الثَّمَرِ الْمُعَلَّقِ قَطْعٌ إِلاَّ فِيمَا آوَاهُ الْجَرِينُ فَمَا أُخِذَ مِنَ الْجَرِينِ فَبَلَغَ ثَمَنَ الْمِجَنِّ فَفِيهِ الْقَطْعُ وَمَا لَمْ يَبْلُغْ ثَمَنَ الْمِجَنِّ فَفِيهِ غَرَامَةُ مِثْلَيْهِ وَجَلَدَاتُ نَكَالٍ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 11- Ağaçtan Meyve Çalınırsa El Kesilmez

4974- Amr b. Şuayb babasından ve dedesinden naklederek şöyle der: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e, (Ne kadar miktardan el kesilir?) diye soruldu. O da şöyle buyurdu:

(Ağaçtan çalınan meyve sebebiyle el kesilmez, toplandığı yerden meyveleri götürürse ve değeri de bir kalkan miktarına ulaşırsa o zaman el kesilir. Dağda yayılan hayvanın çalınmasından da el kesilmez. Ahırdaki çalınan hayvanın bedeli kalkan miktarına ulaşırsa o zaman el kesilir.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 28)

١١ - باب الثَّمَرِ الْمُعَلَّقِ يُسْرَقُ

٤٩٧٤ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ الأَخْنَسِ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، قَالَ سُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي كَمْ تُقْطَعُ الْيَدُ قَالَ ‏(‏ لاَ تُقْطَعُ الْيَدُ فِي ثَمَرٍ مُعَلَّقٍ فَإِذَا ضَمَّهُ الْجَرِينُ قُطِعَتْ فِي ثَمَنِ الْمِجَنِّ وَلاَ تُقْطَعُ فِي حَرِيسَةِ الْجَبَلِ فَإِذَا آوَى الْمُرَاحَ قُطِعَتْ فِي ثَمَنِ الْمِجَنِّ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 10- Hırsızın Elinin Kesilmesi Hakkında Diğer Rivayetler

4945- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den duydum şöyle diyordu:

(Hırsızın eli dörtte bir dinara ulaşan miktarlarda hemen kesilir.) (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4946-

4947- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: El kesme işi dörtte bir dinara ulaşan miktardadır. (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4948- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Hırsızın eli bir kalkan değerindeki şeylerden dolayı kesilir, bir kalkan da dörtte bir dinardır.) (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4949- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dörtte bir dinara ulaşan miktarlarda hemen el keserdi. (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4950- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(El ancak dörtte bir dinara varan miktarlarda kesilir.) (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4951- Mü’minlerin annesi Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(El, bir kalkan bedeli kadar meblağda kesilir.) (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4952- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Hırsızın eli kalkan bedelinden az miktarlarda kesilmez. Âişe’ye denildi ki, kalkanın bedeli ne kadardır? O da, dörtte bir dinardır) dedi. (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4953- Âişe (radıyallahü anha) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle derken işitmiştir:

(Hırsızın eli dörtte bir dinara varan miktarlarda kesilir.) (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4954- Âişe (radıyallahü anha) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den aktararak şöyle demiştir:

(El kesme işi bir kalkan veya onun değerinde bir şey çalmakla gerçekleşir.) (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4955- Âişe (radıyallahü anha) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den aktararak şöyle demiştir:

(El kesme işi bir kalkan veya onun değerinde bir şey çalmakla gerçekleşir.) Urve diyor ki: Kalkanın değeri dört dirhemdir. (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4956- Âişe (radıyallahü anha) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle derken duymuştur:

(El kesme işi dörtte bir dinar ve daha üzerindeki miktarlarda gerçekleşir.) (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4957- Süleyman b. Yesar (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Beş parmaklı el ancak beş dirhem çalmakla kesilir.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

4958- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Hırsızın eli deri ve demir kalkan değerinden az olan şeylerden dolayı kesilmez, her bir kalkanın da bir değeri vardır.) (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4959- Abdullah (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), değeri beş dirhem olan miktarlarda el kesmiştir.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

4960- Eymen (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kalkan değerindeki hırsızlıklarda el kesmiştir. O gün için bir kalkan bedeli de bir dinardı. (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4961- Eymen (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında el kesme işi ancak bir kalkan bedeli kadar olan şeylerde gerçekleşirdi. Bir kalkanın değeri de o günlerde bir dinar idi. (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4962- Eymen (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zamanında el kesme işi bir kalkan bedeline ulaşan miktarlarda olurdu. O gün için bir kalkan bedeli de bir dinar idi. (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4963- Eymen (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zamanında el kesme işi bir kalkan bedeline ulaşan miktarlarda olurdu. O gün için bir kalkan bedeli de bir dinar idi. (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4964- Eymen (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Hırsızın eli bir kalkan değerine ulaşan miktarlarda kesilir.) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bir kalkan bedeli bir dinar veya on dirhem idi. (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4965- Eymen (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zamanında el kesme işi bir kalkan bedeline ulaşan miktarlarda olurdu. O gün için bir kalkan bedeli de bir dinar idi. (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4966- Eymen (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Hırsızın eli kalkan değerinden daha az miktarlarda kesilmez.) (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4967- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle diyordu:

(Bir kalkanın bedeli Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), zamanında on dirhem idi.) (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4968- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında (bir kalkan) on dirhem ederdi. (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4969-

4970- Ata (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: El kesme miktarının en aşağısı bir kalkan değeridir. O gün için bir kalkanın bedeli de on dirhemdir. (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4971- Ka’b (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Kim güzelce abdest alır sonra namaz kılarsa (Abdurrahman diyor ki: Yatsı namazını kılarsa sonra da rüku secde ve tüm erkanına uyarak dört rekat namaz kılarsa) (Sevvar diyor ki: Rüku ve secdelerini güzelce yapar ve ne okuduğunu da bilir ve anlarsa) Kadir gecesini değerlendirmiş gibi sevap kazanır.) (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4972- Ka’b (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Kim abdestini güzelce alır ve yatsı namazını cemaatle kılarsa sonra da rüku ve secdelerini tam yaparak dört rekat bir namaz daha kılarsa kadir gecesini değerlendirmiş gibi sevap kazanır.) (İbn Mâce, Hudud: 22; Ebû Dâvûd, Hudud: 11)

4973- Amr b. Şuayb (radıyallahü anh) babasından ve dedesinden rivâyet ederek şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bir kalkanın değeri on dirhemdir. (Müsned: 6455)

١٠ - باب ذِكْرِ اخْتِلاَفِ أَبِي بَكْرِ بْنِ مُحَمَّدٍ وَعَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي بَكْرٍ عَنْ عَمْرَةَ، فِي هَذَا الْحَدِيثِ

٤٩٤٥ - أَخْبَرَنَا أَبُو صَالِحٍ، مُحَمَّدُ بْنُ زُنْبُورٍ قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي حَازِمٍ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ أَبِي بَكْرِ بْنِ مُحَمَّدٍ، عَنْ عَمْرَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّهَا سَمِعَتْ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ لاَ يُقْطَعُ السَّارِقُ إِلاَّ فِي رُبُعِ دِينَارٍ فَصَاعِدًا ‏)‏ ‏.‏

٤٩٤٦ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ السَّرْحِ، قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ سَلْمَانَ، ‏{‏ عَنِ ابْنِ الْهَادِ، ‏}‏ عَنْ أَبِي بَكْرِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ حَزْمٍ، عَنْ عَمْرَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مِثْلَ الأَوَّلِ ‏.‏

٤٩٤٧ - قَالَ الْحَارِثُ بْنُ مِسْكِينٍ قِرَاءَةً عَلَيْهِ وَأَنَا أَسْمَعُ، عَنِ ابْنِ الْقَاسِمِ، قَالَ حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِي بَكْرٍ، عَنْ عَمْرَةَ، قَالَتْ قَالَتْ عَائِشَةُ الْقَطْعُ فِي رُبُعِ دِينَارٍ فَصَاعِدًا ‏.‏

٤٩٤٨ - أَخْبَرَنِي إِبْرَاهِيمُ بْنُ يَعْقُوبَ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي الرِّجَالِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَمْرَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ يُقْطَعُ يَدُ السَّارِقِ فِي ثَمَنِ الْمِجَنِّ وَثَمَنُ الْمِجَنِّ رُبُعُ دِينَارٍ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٤٩ - أَخْبَرَنِي يَحْيَى بْنُ دُرُسْتَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو إِسْمَاعِيلَ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ أَبِي كَثِيرٍ، أَنَّ مُحَمَّدَ بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، حَدَّثَهُ عَنْ عَمْرَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقْطَعُ الْيَدَ فِي رُبُعِ دِينَارٍ فَصَاعِدًا ‏.‏

٤٩٥٠ - أَخْبَرَنَا حُمَيْدُ بْنُ مَسْعَدَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ، قَالَ حَدَّثَنَا حُسَيْنٌ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، ثُمَّ ذَكَرَ كَلِمَةً مَعْنَاهَا عَنْ عَمْرَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لاَ تُقْطَعُ الْيَدُ إِلاَّ فِي رُبُعِ دِينَارٍ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٥١ - أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرٍ، مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ الطَّبَرَانِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ بَحْرٍ أَبُو عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا مُبَارَكُ بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ، قَالَ حَدَّثَنِي عِكْرِمَةُ، أَنَّ امْرَأَةً، أَخْبَرَتْهُ أَنَّ عَائِشَةَ أُمَّ الْمُؤْمِنِينَ أَخْبَرَتْهَا أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ تُقْطَعُ الْيَدُ فِي الْمِجَنِّ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٥٢ - حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عَمِّي، قَالَ حَدَّثَنَا أَبِي، عَنِ ابْنِ إِسْحَاقَ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِي حَبِيبٍ، أَنَّ بُكَيْرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الأَشَجِّ، حَدَّثَهُ أَنَّ سُلَيْمَانَ بْنَ يَسَارٍ حَدَّثَهُ أَنَّ عَمْرَةَ ابْنَةَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ حَدَّثَتْهُ أَنَّهَا، سَمِعَتْ عَائِشَةَ، تَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لاَ تُقْطَعُ يَدُ السَّارِقِ فِيمَا دُونَ الْمِجَنِّ ‏)‏ ‏.‏ قِيلَ لِعَائِشَةَ مَا ثَمَنُ الْمِجَنِّ قَالَتْ رُبُعُ دِينَارٍ ‏.‏

٤٩٥٣ - أَخْبَرَنِي أَحْمَدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ السَّرْحِ، قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي مَخْرَمَةُ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ، عَنْ عَمْرَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّهَا سَمِعَتْ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ لاَ تُقْطَعُ يَدُ السَّارِقِ إِلاَّ فِي رُبُعِ دِينَارٍ فَصَاعِدًا ‏)‏ ‏.‏

٤٩٥٤ - أَخْبَرَنِي هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ حَدَّثَنَا قُدَامَةُ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا مَخْرَمَةُ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ سَمِعْتُ عُثْمَانَ بْنَ أَبِي الْوَلِيدِ، مَوْلَى الأَخْنَسِيِّينَ يَقُولُ سَمِعْتُ عُرْوَةَ بْنَ الزُّبَيْرِ، يَقُولُ كَانَتْ عَائِشَةُ تُحَدِّثُ عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ لاَ تُقْطَعُ الْيَدُ إِلاَّ فِي الْمِجَنِّ أَوْ ثَمَنِهِ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٥٥ - أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ إِسْحَاقَ، قَالَ حَدَّثَنِي قُدَامَةُ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي مَخْرَمَةُ بْنُ بُكَيْرٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ سَمِعْتُ عُثْمَانَ بْنَ أَبِي الْوَلِيدِ، يَقُولُ سَمِعْتُ عُرْوَةَ بْنَ الزُّبَيْرِ، يَقُولُ كَانَتْ عَائِشَةُ تُحَدِّثُ عَنْ نَبِيِّ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنَّهُ قَالَ ‏(‏ لاَ تُقْطَعُ الْيَدُ إِلاَّ فِي الْمِجَنِّ أَوْ ثَمَنِهِ ‏)‏ ‏.‏ وَزَعَمَ أَنَّ عُرْوَةَ قَالَ الْمِجَنُّ أَرْبَعَةُ دَرَاهِمَ ‏.‏

٤٩٥٦ - قَالَ وَسَمِعْتُ سُلَيْمَانَ بْنَ يَسَارٍ، يَزْعُمُ أَنَّهُ سَمِعَ عَمْرَةَ، تَقُولُ سَمِعْتُ عَائِشَةَ، تُحَدِّثُ أَنَّهَا سَمِعَتْ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ لاَ تُقْطَعُ الْيَدُ إِلاَّ فِي رُبُعِ دِينَارٍ فَمَا فَوْقَهُ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٥٧ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ الدَّانَاجِ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ، قَالَ لاَ تُقْطَعُ الْخَمْسُ إِلاَّ فِي الْخَمْسِ ‏.‏ قَالَ هَمَّامٌ فَلَقِيتُ عَبْدَ اللَّهِ الدَّانَاجَ فَحَدَّثَنِي عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ قَالَ لاَ تُقْطَعُ الْخَمْسُ إِلاَّ فِي الْخَمْسِ ‏.‏

٤٩٥٨ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ لَمْ تُقْطَعْ يَدُ سَارِقٍ فِي أَدْنَى مِنْ حَجَفَةٍ أَوْ تُرْسٍ وَكُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا ذُو ثَمَنٍ ‏.‏

٤٩٥٩ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ عِيسَى، عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَطَعَ فِي قِيمَةِ خَمْسَةِ دَرَاهِمَ ‏.‏

٤٩٦٠ - وَأَخْبَرَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ، قَالَ حَدَّثَنَا مُعَاوِيَةُ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ مُجَاهِدٍ، عَنْ عَطَاءٍ، عَنْ أَيْمَنَ، قَالَ لَمْ يَقْطَعِ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم السَّارِقَ إِلاَّ فِي ثَمَنِ الْمِجَنِّ وَثَمَنُ الْمِجَنِّ يَوْمَئِذٍ دِينَارٌ ‏.‏

٤٩٦١ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ مُجَاهِدٍ، عَنْ أَيْمَنَ، قَالَ لَمْ تَكُنْ تُقْطَعُ الْيَدُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم إِلاَّ فِي ثَمَنِ الْمِجَنِّ وَقِيمَتُهُ يَوْمَئِذٍ دِينَارٌ ‏.‏

٤٩٦٢ - أَخْبَرَنَا أَبُو الأَزْهَرِ النَّيْسَابُورِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنِ الْحَكَمِ، عَنْ مُجَاهِدٍ، عَنْ أَيْمَنَ، قَالَ لَمْ تُقْطَعِ الْيَدُ فِي زَمَنِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم إِلاَّ فِي ثَمَنِ الْمِجَنِّ وَقِيمَةُ الْمِجَنِّ يَوْمَئِذٍ دِينَارٌ ‏.‏

٤٩٦٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ دَاوُدَ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ صَالِحٍ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنِ الْحَكَمِ، عَنْ مُجَاهِدٍ، وَعَطَاءٍ، عَنْ أَيْمَنَ، قَالَ لَمْ تُقْطَعِ الْيَدُ فِي عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم إِلاَّ فِي ثَمَنِ الْمِجَنِّ وَثَمَنُهُ يَوْمَئِذٍ دِينَارٌ ‏.‏

٤٩٦٤ - أَخْبَرَنَا هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ حَدَّثَنَا الأَسْوَدُ بْنُ عَامِرٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا الْحَسَنُ بْنُ حَىٍّ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنِ الْحَكَمِ، عَنْ عَطَاءٍ، وَمُجَاهِدٍ، عَنْ أَيْمَنَ، قَالَ يُقْطَعُ السَّارِقُ فِي ثَمَنِ الْمِجَنِّ وَكَانَ ثَمَنُ الْمِجَنِّ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم دِينَارًا أَوْ عَشْرَةَ دَرَاهِمَ ‏.‏

٤٩٦٥ - أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ حُجْرٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا شَرِيكٌ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ عَطَاءٍ، وَمُجَاهِدٍ، عَنْ أَيْمَنَ بْنِ أُمِّ أَيْمَنَ، يَرْفَعُهُ قَالَ ‏(‏ لاَ تُقْطَعُ الْيَدُ إِلاَّ فِي ثَمَنِ الْمِجَنِّ ‏)‏ ‏.‏ وَثَمَنُهُ يَوْمَئِذٍ دِينَارٌ ‏.‏

٤٩٦٦ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، قَالَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ عَطَاءٍ، وَمُجَاهِدٍ، عَنْ أَيْمَنَ، قَالَ لاَ يُقْطَعُ السَّارِقُ فِي أَقَلَّ مِنْ ثَمَنِ الْمِجَنِّ ‏.‏

٤٩٦٧ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عَمِّي، قَالَ حَدَّثَنَا أَبِي، عَنِ ابْنِ إِسْحَاقَ، قَالَ حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ شُعَيْبٍ، أَنَّ عَطَاءَ بْنَ أَبِي رَبَاحٍ، حَدَّثَهُ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَبَّاسٍ كَانَ يَقُولُ ثَمَنُهُ يَوْمَئِذٍ عَشْرَةُ دَرَاهِمَ ‏.‏

٤٩٦٨ - أَخْبَرَنَا يَحْيَى بْنُ مُوسَى الْبَلْخِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ نُمَيْرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ، عَنْ أَيُّوبَ بْنِ مُوسَى، عَنْ عَطَاءٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، مِثْلَهُ كَانَ ثَمَنُ الْمِجَنِّ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يُقَوَّمُ عَشْرَةَ دَرَاهِمَ ‏.‏

٤٩٦٩ - أَخْبَرَنِي مُحَمَّدُ بْنُ وَهْبٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ، قَالَ حَدَّثَنِي ابْنُ إِسْحَاقَ، عَنْ أَيُّوبَ بْنِ مُوسَى، عَنْ عَطَاءٍ، مُرْسَلٌ ‏.‏

٤٩٧٠ - أَخْبَرَنِي حُمَيْدُ بْنُ مَسْعَدَةَ، عَنْ سُفْيَانَ، - وَهُوَ ابْنُ حَبِيبٍ - عَنِ الْعَرْزَمِيِّ، - وَهُوَ عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ أَبِي سُلَيْمَانَ - عَنْ عَطَاءٍ، قَالَ أَدْنَى مَا يُقْطَعُ فِيهِ ثَمَنُ الْمِجَنِّ ‏.‏ قَالَ وَثَمَنُ الْمِجَنِّ يَوْمَئِذٍ عَشْرَةُ دَرَاهِمَ ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ وَأَيْمَنُ الَّذِي تَقَدَّمَ ذِكْرُنَا لِحَدِيثِهِ مَا أَحْسَبُ أَنَّ لَهُ صُحْبَةً وَقَدْ رُوِيَ عَنْهُ حَدِيثٌ آخَرُ يَدُلُّ عَلَى مَا قُلْنَاهُ ‏.‏

٤٩٧١ - حَدَّثَنَا سَوَّارُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَوَّارٍ، قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ الْحَارِثِ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ، ح وَأَنْبَأَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ سَلاَّمٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا إِسْحَاقُ، - هُوَ الأَزْرَقُ - قَالَ حَدَّثَنَا بِهِ عَبْدُ الْمَلِكِ، عَنْ عَطَاءٍ، عَنْ أَيْمَنَ، مَوْلَى ابْنِ الزُّبَيْرِ - وَقَالَ خَالِدٌ فِي حَدِيثِهِ مَوْلَى الزُّبَيْرِ - عَنْ تُبَيْعٍ عَنْ كَعْبٍ قَالَ مَنْ تَوَضَّأَ فَأَحْسَنَ الْوُضُوءَ ثُمَّ صَلَّى - وَقَالَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ فَصَلَّى الْعِشَاءَ الآخِرَةَ - ثُمَّ صَلَّى بَعْدَهَا أَرْبَعَ رَكَعَاتٍ فَأَتَمَّ - وَقَالَ سَوَّارٌ يُتِمُّ - رُكُوعَهُنَّ وَسُجُودَهُنَّ وَيَعْلَمُ مَا يَقْتَرِئُ - وَقَالَ سَوَّارٌ يَقْرَأُ - فِيهِنَّ كُنَّ لَهُ بِمَنْزِلَةِ لَيْلَةِ الْقَدْرِ ‏.‏

٤٩٧٢ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مَخْلَدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ، عَنْ عَطَاءٍ، عَنْ أَيْمَنَ، مَوْلَى ابْنِ عُمَرَ عَنْ تُبَيْعٍ، عَنْ كَعْبٍ، قَالَ مَنْ تَوَضَّأَ فَأَحْسَنَ وُضُوءَهُ ثُمَّ شَهِدَ صَلاَةَ الْعَتَمَةِ فِي جَمَاعَةٍ ثُمَّ صَلَّى إِلَيْهَا أَرْبَعًا مِثْلَهَا يَقْرَأُ فِيهَا وَيُتِمُّ رُكُوعَهَا وَسُجُودَهَا كَانَ لَهُ مِنَ الأَجْرِ مِثْلُ لَيْلَةِ الْقَدْرِ ‏.‏

٤٩٧٣ - أَخْبَرَنَا خَلاَّدُ بْنُ أَسْلَمَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ إِدْرِيسَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، قَالَ كَانَ ثَمَنُ الْمِجَنِّ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَشْرَةَ دَرَاهِمَ ‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget