HURMA AĞAÇLARINI TELKİH (DÖLLENDİRME)
15- HURMA AĞAÇLARINI TELKİH (DÖLLENDİRME)
2564 - “... Talha bin Ubeydillah (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir :
Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde bir hurma bahçesinin yanından geçtik. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem), hurma ağaçlarını döllendirmekte olan bir topluluk gördü ve:
(Şu adamlar ne yapıyorlar?) diye sordu. (Yanındakiler) :
Onlar erkek hurma ağacın (ın çiçeğin) den (bir parça) alıp dişi hurma ağacı (çiçeği) ne koyuyorlar (döllendiriyorlar), dediler. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Bunun bir yarar sağlıyacağını sanmıyorum) buyurdu. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu sözü onlara ulaştı. Onlar da bu işi bıraktılar ve hurma ağaçlarından indiler. Durum Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ulaşınca şöyle buyurdu:
(O (söylediğim) söz ancak bir zandır. Eğer telkih (döllendirme) bir yarar sağlıyorsa bunu yapınız. Çünkü ben ancak sizin gibi bir beşerim. Zan da şüphesiz (gâh) isabet etmez ve (gâh) isabet eder. Ve lâkin ben. - Allah (şöyle) buyurdu, diyerek size bir şey söyleyince Allah adına yanılmam (veyahut) velâkın ben: Allah (şöyle) buyurdu, diyerek size söylediğim sözde Allah adına yanılmam. )
2565 - “... Âişe (radıyallahü anhâ)’dan: Şöyle demiştir: peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir gün) bâzı sesler işitti ve :
(Bu ses nedir?) buyurdu. (O'nun yanında) olanlar: Hurma ağaçları (sesi)dir. Bunları döllendiriyorlar, diye cevab verdiler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
((Bunu) yapmasaydılar (kanımca meyvası) iyi olurdu. ) buyurdu. Bunun üzerine (ilgililer) o yıl döllendirme işini yapmadılar. (Fakat ağaçların verdiği) mahsûl şıys (yani çekirdeği pekişmemiş, âdi hurma) oldu. Sahâbiler (bu durumu) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anlattılar. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) de:
(Yapmak istediğiniz) bir şey dünyanız işinden olursa onunla ilgili bilginiz (esas) dır. O şey dininizin işlerinden olursa (onun hükmü) bana âiddir. )
١٥ - باب تَلْقِيحِ النَّخْلِ
٢٥٦٤ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى، عَنْ إِسْرَائِيلَ، عَنْ سِمَاكٍ، أَنَّهُ سَمِعَ مُوسَى بْنَ طَلْحَةَ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ، يُحَدِّثُ عَنْ أَبِيهِ، قَالَ مَرَرْتُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي نَخْلٍ فَرَأَى قَوْمًا يُلَقِّحُونَ النَّخْلَ فَقَالَ ( مَا يَصْنَعُ هَؤُلاَءِ ). قَالُوا يَأْخُذُونَ مِنَ الذَّكَرِ فَيَجْعَلُونَهُ فِي الأُنْثَى . قَالَ ( مَا أَظُنُّ ذَاكَ يُغْنِي شَيْئًا ). فَبَلَغَهُمْ فَتَرَكُوهُ وَنَزَلُوا عَنْهَا فَبَلَغَ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ( إِنَّمَا هُوَ ظَنٌّ إِنْ كَانَ يُغْنِي شَيْئًا فَاصْنَعُوهُ فَإِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ وَإِنَّ الظَّنَّ يُخْطِئُ وَيُصِيبُ وَلَكِنْ مَا قُلْتُ لَكُمْ قَالَ اللَّهُ فَلَنْ أَكْذِبَ عَلَى اللَّهِ ).
٢٥٦٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا عَفَّانُ، حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، حَدَّثَنَا ثَابِتٌ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، وَهِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم سَمِعَ أَصْوَاتًا . فَقَالَ ( مَا هَذَا الصَّوْتُ ). قَالُوا النَّخْلُ يُؤَبِّرُونَهُ فَقَالَ ( لَوْ لَمْ يَفْعَلُوا لَصَلَحَ ). فَلَمْ يُؤَبِّرُوا عَامَئِذٍ فَصَارَ شِيصًا فَذَكَرُوا لِلنَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ( إِنْ كَانَ شَيْئًا مِنْ أَمْرِ دُنْيَاكُمْ فَشَأْنَكُمْ بِهِ وَإِنْ كَانَ شَيْئًا مِنْ أُمُورِ دِينِكُمْ فَإِلَىَّ ).