بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
10. Velânın Azat Edene Aitliği
2281. Hişam b. Urve babasından şöyle Rivâyet etti: Hazret-i Aişe dedi ki: Bana, Berire adlı cariye gelerek:
« Ben efendimle mukatebe anlaşması yaptım. Her sene bir ûkıye Ukiye: 12 dirhem (memleketlere göre değişen ağırlık ölçüsü). olmak üzere toplam dokuz ukiye vereceğim. Bana yardım et» deyince, ona şöyle dedim;
« Velân Velâ: azat eden efendi ile azat ettiği kölesi arasındaki bir akrabalık bağı olup, köle hürriyetlerine kavuştuktan sonra kendi varisleri olmadan ölürse mirası efendisine ya da varislerine kalır. bana ait olmak şartıyla, efendilerin senin yerine benim peşin olarak vermeme razı olurlarsa, derhal verir (ve seni azat eder)im» Bunun üzerine Berire, efendilerinin yanına gitti. Onların yanından dönünce bana şöyle dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da yanımda oturuyordu:
« Bana söylediğini efendilerime anlattım. Velâ kendilerine ait olmaksızın teklifini kabul etmediler.
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) konuşmamızı duydu ve meseleyi sordu. Ben de kendilerine, olanları genişçe anlattım. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana şöyle dedi:
« O cariyeyi satın al, alırken de velânın kendilerine ait olmasını şart koş. Nasıl olsa velâ azat edenindir.»
Ben de öyle yaptım. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Cemaatin içersinde ayağa kalkarak Allah'a hamdü sena etti, şöyle buyurdu: «Ne oluyor bazı kişilere! Allah'ın kitabında olmayan şartları ileri sürüyorlar? Allah'ın kitabında olmayan şart yüz tane de olsa hükümsüzdür. Allah'ın koyduğu hüküm uyulmaya daha lâyıktır. Allah'ın koyduğu şart daha güvenilirdir. Velâ, sadece azat edene aittir,» Buharî, Buyu, 34/73; Müslim, Itk, 20/2, no:8.
2282. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'den: Mü’minlerin annesi Hazret-i Aişe bir cariye satın alıp azat etmek istedi. Cariyenin efendileri de şöyle dediler:
« Bu cariyeyi sana velâsı bize ait olmak üzere satabiliriz.» Bunun üzerine meseleyi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a anlattım. O da şöyle buyurdu;
« Bu şart, velânın sana aidiyetine engel olmaz. Çünkü velâ azat edene aittir.» Buharî, Buyu, 34/73; Müslim, Itk, 20/2, no:5.
2283. Abdurrahman'ın kızı Amre (radıyallahü anh)'dan: Berire, mü'minlerin annesi Hazret-i Aişe'ye yardım istemeye geldi. Hazret-i Aişe de ona şöyle dedi:
« Efendilerin, bedelini bir defada verip seni azat etmemi kabul ederlerse yapayım.»
Bunun üzerine Berire durumu efendilerine anlattı. Onlar da şöyle dediler:
« Velân bize ait olmazsa kabul etmeyiz.»
Hadisi Rivâyet eden Amre devamla şöyle dedi: Sanıyorum ki Hazret-i Aişe bu meseleyi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a anlattı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da ona şöyle dedi:
« Onu satın al ve azat et. Çünkü velâ, azat edene aittir.» Hafız der ki: Görünüşüyle mürseldir. Malik'in ravileri bu konuda ihtilafsızdır. Buharî, Mükateb, 50/4.
2284. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), velâyı satmayı ve bağışlamayı yasak etti. Buharî, Itk, 49/10; Müslim, Itk, 20/3. no:16,
2285. İmâm-ı Mâlik, dilediği kişilerle velâ anlaşması yapmak kaydiyle kendisini efendisinden satın alan köle hakkında derki: Bu caiz değildir. Velâ, azat edene aittir.
Bir adam azat ettiği kölesinin, dilediği kimselerle velâ anlaşması yapmasına izin verirse, bu caiz olmaz. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Velâ azat edene aittir» buyurmuş, velâyı satmayı ve bağışlamayı da yasak etmiştir.
Efendinin, azat ettiği kölenin dilediği kişilerle velâ anlaşması yapmasına izin vermesi ve bunu şart koşması caiz olduğu zaman, bu, velâyı bağışlamak olur.
١٠ - باب مَصِيرِ الْوَلاَءِ لِمَنْ أَعْتَقَ
٢٢٨١ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنَّهَا قَالَتْ : جَاءَتْ بَرِيرَةُ فَقَالَتْ : إنِّي كَاتَبْتُ أَهْلِي عَلَى تِسْعِ أَوَاقٍ، فِي كُلِّ عَامٍ أُوْقِيَةٌ، فَأَعِينِينِى. فَقَالَتْ عَائِشَةُ : إِنْ أَحَبَّ أَهْلُكِ أَنْ أَعُدَّهَا لَهُمْ عَنْكِ عَدَدْتُهَا, وَيَكُونَ لِي وَلاَؤُكِ فَعَلْتُ. فَذَهَبَتْ بَرِيرَةُ إِلَى أَهْلِهَا فَقَالَتْ لَهُمْ ذَلِكَ، فَأَبَوْا عَلَيْهَا، فَجَاءَتْ مِنْ عِنْدِ أَهْلِهَا وَرَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم جَالِسٌ، فَقَالَتْ لِعَائِشَةَ إنِّي قَدْ عَرَضْتُ عَلَيْهِمْ ذَلِكَ فَأَبَوْا عَلَىَّ، إِلاَّ أَنْ يَكُونَ الْوَلاَءُ لَهُمْ. فَسَمِعَ ذَلِكَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَسَأَلَهَا، فَأَخْبَرَتْهُ عَائِشَةُ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( خُذِيهَا وَاشْتَرِطِي لَهُمُ الْوَلاَءَ، فَإِنَّمَا الْوَلاَءُ لِمَنْ أَعْتَقَ ). فَفَعَلَتْ عَائِشَةُ، ثُمَّ قَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي النَّاسِ، فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ، ثُمَّ قَالَ : ( أَمَّا بَعْدُ، فَمَا بَالُ رِجَالٍ يَشْتَرِطُونَ شُرُوطاً لَيْسَتْ فِي كِتَابِ اللَّهِ، مَا كَانَ مِنْ شَرْطٍ لَيْسَ فِي كِتَابِ اللَّهِ فَهُوَ بَاطِلٌ، وَإِنْ كَانَ مِئَةَ شَرْطٍ، قَضَاءُ اللَّهِ أَحَقُّ، وَشَرْطُ اللَّهِ أَوْثَقُ، وَإِنَّمَا الْوَلاَءُ لِمَنْ أَعْتَقَ )(٢٧٥).
٢٢٨٢ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ : أَنَّ عَائِشَةَ أُمَّ الْمُؤْمِنِينَ أَرَادَتْ أَنْ تَشْتَرِيَ جَارِيَةً تُعْتِقُهَا، فَقَالَ أَهْلُهَا نَبِيعُكِهَا عَلَى أَنَّ وَلاَءَهَا لَنَا، فَذَكَرَتْ ذَلِكَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ : ( لاَ يَمْنَعَنَّكِ ذَلِكَ، فَإِنَّمَا الْوَلاَءُ لِمَنْ أَعْتَقَ )(٢٧٦).
٢٢٨٣ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ: أَنَّ بَرِيرَةَ جَاءَتْ تَسْتَعِينُ عَائِشَةَ أُمَّ الْمُؤْمِنِينَ فَقَالَتْ عَائِشَةُ : إِنْ أَحَبَّ أَهْلُكِ أَنْ أَصُبَّ لَهُمْ ثَمَنَكِ صَبَّةً وَاحِدَةً وَأُعْتِقَكِ فَعَلْتُ. فَذَكَرَتْ ذَلِكَ بَرِيرَةُ لأَهْلِهَا، فَقَالُوا : لاَ إِلاَّ أَنْ يَكُونَ لَنَا وَلاَؤُكِ. قَالَ يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ : فَزَعَمَتْ عَمْرَةُ أَنَّ عَائِشَةَ ذَكَرَتْ ذَلِكَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( اشْتَرِيهَا وَأَعْتِقِيهَا، فَإِنَّمَا الْوَلاَءُ لِمَنْ أَعْتَقَ )(٢٧٧).
٢٢٨٤ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم نَهَى عَنْ بَيْعِ الْوَلاَءِ وَعَنْ هِبَتِهِ(٢٧٨).
٢٢٨٥ - قَالَ مَالِكٌ فِي الْعَبْدِ يَبْتَاعُ نَفْسَهُ مِنْ سَيِّدِهِ، عَلَى أَنَّهُ يُوَالِي مَنْ شَاءَ: إِنَّ ذَلِكَ لاَ يَجُوزُ، وَإِنَّمَا الْوَلاَءُ لِمَنْ أَعْتَقَ، وَلَوْ أَنَّ رَجُلاً أَذِنَ لِمَوْلاَهُ أَنْ يُوَالِيَ مَنْ شَاءَ مَا جَازَ ذَلِكَ، لأَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( الْوَلاَءُ لِمَنْ أَعْتَقَ ). وَنَهَى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَنْ بَيْعِ الْوَلاَءِ وَعَنْ هِبَتِهِ، فَإِذَا جَازَ لِسَيِّدِهِ أَنْ يَشْتَرِطَ ذَلِكَ لَهُ, وَأَنْ يَأْذَنَ لَهُ أَنْ يُوَالِيَ مَنْ شَاءَ، فَتِلْكَ الْهِبَةُ(٢٧٩).