Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

10/23/22

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 179- GECE NAMAZINDAKİ KIRAAT

1410 - “... Ümmü Hâni’ binti Ebî Tâlib (radıyallahü anha)'dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir :

Ben evimin damında iken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in gece (namazındaki) okuyuşunu işitiyordum. "

1411 - “... Ebû Zer(r-ı Gıfârî) (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir gece) sabah oluncaya kadar namazda bir âyeti tekrarladı. Âyet de şudur :

(Eğer Sen onları tazip edersen şüphesiz onlar senin kullarındır. Ve eğer onları mağfiret eylersen şüphesiz Sen azizsin, hakimsin. )

1412- ... Huzeyfe (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), gece nafilesini kıldı. (Namazdaki) kırâatında bir rahmet âyeti geçtiği zaman (rahmet) diler, bir azap âyeti geçtiği zaman (azab'tan Allah'a) sığınır ve Allahü teâlânın noksanlıklardan pâk olduğundan bahsedilen bir âyet geçtiği zaman tesbih ederdi. "

1413 - “... Ebû Leylâ (radıyallahü anh)’den şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin nafile namaz kılarken ben O'nun yanında namaz kıldım. O, kırâatında bir azab âyetini okudu. Âyetin bitiminde:

(Cehennem ateşinden Allah'a sığınırım. Cehennemliklerin vay hâline. ) buyurdu. "

1414 - “... Katâde (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Ben. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in okuyuşunu Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)'a sordum. Dedi ki:

O, (uzatmaya elverişli harfleri okurken) sesini uzatırdı. "

1415 - “... Nufey’ bin el-Hâris (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Ben Âişe (radıyallahü anhâ)'nın yanına giderek: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (gece namazında) Kur'an'ı açık mı gizli mi okurdu? diye sordum. Dedi ki:

Bazen açık, bazen gizli okurdu. Ben :

Allahü Ekber. Bu dîne genişlik bahşeden Allahü teâlâ'ya hamd olsun, dedim. "

١٧٩ - باب مَا جَاءَ فِي الْقِرَاءَةِ فِي صَلاَةِ اللَّيْلِ

١٤١٠ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا مِسْعَرٌ، عَنْ أَبِي الْعَلاَءِ، عَنْ يَحْيَى بْنِ جَعْدَةَ، عَنْ أُمِّ هَانِئٍ بِنْتِ أَبِي طَالِبٍ، قَالَتْ كُنْتُ أَسْمَعُ قِرَاءَةَ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِاللَّيْلِ وَأَنَا عَلَى عَرِيشِي ‏.‏

١٤١١ - حَدَّثَنَا بَكْرُ بْنُ خَلَفٍ أَبُو بِشْرٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ قُدَامَةَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ جَسْرَةَ بِنْتِ دَجَاجَةَ، قَالَتْ سَمِعْتُ أَبَا ذَرٍّ، يَقُولُ قَامَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِآيَةٍ حَتَّى أَصْبَحَ يُرَدِّدُهَا وَالآيَةُ ‏{إِنْ تُعَذِّبْهُمْ فَإِنَّهُمْ عِبَادُكَ وَإِنْ تَغْفِرْ لَهُمْ فَإِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ}‏ ‏.‏

١٤١٢ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ سَعْدِ بْنِ عُبَيْدَةَ، عَنِ الْمُسْتَوْرِدِ بْنِ الأَحْنَفِ، عَنْ صِلَةَ بْنِ زُفَرَ، عَنْ حُذَيْفَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ صَلَّى فَكَانَ إِذَا مَرَّ بِآيَةِ رَحْمَةٍ سَأَلَ وَإِذَا مَرَّ بِآيَةِ عَذَابٍ اسْتَجَارَ وَإِذَا مَرَّ بِآيَةٍ فِيهَا تَنْزِيهٌ لِلَّهِ سَبَّحَ ‏.‏

١٤١٣ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ هَاشِمٍ، عَنِ ابْنِ أَبِي لَيْلَى، عَنْ ثَابِتٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي لَيْلَى، عَنْ أَبِي لَيْلَى، قَالَ صَلَّيْتُ إِلَى جَنْبِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَهُوَ يُصَلِّي مِنَ اللَّيْلِ تَطَوُّعًا فَمَرَّ بِآيَةِ عَذَابٍ فَقَالَ ‏( أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ النَّارِ وَوَيْلٌ لأَهْلِ النَّارِ ‏)‏.‏

١٤١٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ، حَدَّثَنَا جَرِيرُ بْنُ حَازِمٍ، عَنْ قَتَادَةَ، قَالَ سَأَلْتُ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ عَنْ قِرَاءَةِ النَّبِيِّ، ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ كَانَ يَمُدُّ صَوْتَهُ مَدًّا ‏.‏

١٤١٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ابْنُ عُلَيَّةَ، عَنْ بُرْدِ بْنِ سِنَانٍ، عَنْ عُبَادَةَ بْنِ نُسَىٍّ، عَنْ غُضَيْفِ بْنِ الْحَارِثِ، قَالَ أَتَيْتُ عَائِشَةَ فَقُلْتُ أَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَجْهَرُ بِالْقُرْآنِ أَوْ يُخَافِتُ بِهِ قَالَتْ رُبَّمَا جَهَرَ وَرُبَّمَا خَافَتَ ‏.‏ قُلْتُ اللَّهُ أَكْبَرُ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي جَعَلَ فِي هَذَا الأَمْرِ سَعَةً ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 178- KUR'AN'IN KAÇ GÜNDE HATMEDİLMESİNİN MÜSTAHAB OLDUĞU

1406 - “... Evs bin Huzeyfe (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir: Biz, Sakîf hey'eti içinde (Medine'ye) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına geldik. Hey'et el-Ahlaf'ı Muğîre bin Şu'be (radıyallahü anh)'a misafir etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de Benî Mâlik'i kendisine âit bir çadıra yerleştirdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), artık her gece yatsı namazından sonra yanımıza gelir ve ayakları üzerinde dikilerek bizimle konuşurdu.

(Ayakta yorulduğu için) sırayla ayaklarını dinlendirirdi. (= Vücûdunun ağırlığını bir ayağına verir, biraz sonra diğer ayağına verirdi. ) Konuşmasının ekserisi, kavmi olan Kureyş'ten başına gelen şeylere aitti ve şöyle buyururdu :

(Bizim hicretten önceki hâlimiz ile hicretten sonraki hâlimiz bir değildir. Biz hicretten önce zayıftık, hakarete mâruz kalırdık. Biz Medine'ye çıktıktan sonra bizimle onlar (Mekke müşrikleri) arasında savaş (her iki taraf için mukadder olan) nasibleri cereyan ediyordu. Biz onlara galebe çalıyoruz, onlar bize galebe çalıyorlardı. )

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bir gece yanımıza mutat vaktinden sonra geldi. Ben : Yâ Resûlallah! Bu gece bize gelmekte geciktiniz, dedim. O ;

(Kur'an'dan hizbimi (vaktinde okumadığımı hatırlamakla) hemen okumam işi çıkıverdi. Ben de onu tamamlamadan çıkmaktan hoşlanmadım,) buyurdu.

Evs (radıyallahü anh) demiştir ki: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Ashâbına: Siz Kur'an'ı ne şekilde hiziblere ayırıyorsunuz? diye sordum. Dediler ki: Üç, beş, yedi, dokuz, onbir ve onüç (sûreyi birer hizib), el-Mufassai da bir hizib (yapıyoruz. )

1407 - “... Abdullah bin Amr (bin el-As) (radıyallahü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir :

Ben Kuranı hıfzettim. Ve tamâmını bir gecede okudum. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), buyurdu ki:

(Senin üzerinden uzun zamanın geçmesi ile (her gece Kur'an'ın tamâmını okumak âdetinden) usanmandan korkarım. Bunun için sen ayda bir hatim indir. ) Ben ; Yâ Resûlallah !

Beni serbest bırak ki gücümden ve gençliğimden yararlanayım, dedim. Buyurdu ki:

(O halde, on günde bir hatim indir. ) Ben (yine) : Beni serbest bırak ki kuvvetimden ve gençliğimden yararlanayım dedim. Buyurdu ki:

(O halde yedi günde hatmet. ) Ben (tekrar) :

Beni serbest bırak ki gücümden ve gençliğimden faydalanayım, dedim. (Bundan) imtina etti. "

1408) ". . . Abdullah bin Amr (bin el-As) (radıyallahü anhüma)'dan; Şöyle demiştir :

(Üç geceden daha az bir sürede Kur'an'ın tamamını okuyan, onu anlamamıştır. )

1409 - “... Âişe (radıyallahü anhâ)’dan; Şöyle demiştir:

Ben Allah'ın nebisi (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bir gecede sabaha kadar Kuranın hepsini okuduğunu bilmiyorum. "

١٧٨ - باب مَا جَاءَ فِي كَمْ يُسْتَحَبُّ يُخْتَمُ الْقُرْآنُ

١٤٠٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا أَبُو خَالِدٍ الأَحْمَرُ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَعْلَى الطَّائِفِيِّ، عَنْ عُثْمَانَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَوْسٍ، عَنْ جَدِّهِ، أَوْسِ بْنِ حُذَيْفَةَ قَالَ قَدِمْنَا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فِي وَفْدِ ثَقِيفٍ فَنَزَّلُوا الأَحْلاَفَ عَلَى الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ وَأَنْزَلَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بَنِي مَالِكٍ فِي قُبَّةٍ لَهُ فَكَانَ يَأْتِينَا كُلَّ لَيْلَةٍ بَعْدَ الْعِشَاءِ فَيُحَدِّثُنَا قَائِمًا عَلَى رِجْلَيْهِ حَتَّى يُرَاوِحَ بَيْنَ رِجْلَيْهِ وَأَكْثَرُ مَا يُحَدِّثُنَا مَا لَقِيَ مِنْ قَوْمِهِ مِنْ قُرَيْشٍ وَيَقُولُ ‏( وَلاَ سَوَاءَ كُنَّا مُسْتَضْعَفِينَ مُسْتَذَلِّينَ فَلَمَّا خَرَجْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ كَانَتْ سِجَالُ الْحَرْبِ بَيْنَنَا وَبَيْنَهُمْ نُدَالُ عَلَيْهِمْ وَيُدَالُونَ عَلَيْنَا ‏)‏.‏ فَلَمَّا كَانَ ذَاتَ لَيْلَةٍ أَبْطَأَ عَنِ الْوَقْتِ الَّذِي كَانَ يَأْتِينَا فِيهِ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ لَقَدْ أَبْطَأْتَ عَلَيْنَا اللَّيْلَةَ ‏.‏ قَالَ ‏( إِنَّهُ طَرَأَ عَلَىَّ حِزْبِي مِنَ الْقُرْآنِ فَكَرِهْتُ أَنْ أَخْرُجَ حَتَّى أُتِمَّهُ ‏)‏.‏ قَالَ أَوْسٌ فَسَأَلْتُ أَصْحَابَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ كَيْفَ تُحَزِّبُونَ الْقُرْآنَ قَالُوا ثَلاَثٌ وَخَمْسٌ وَسَبْعٌ وَتِسْعٌ وَإِحْدَى عَشْرَةَ وَثَلاَثَ عَشْرَةَ وَحِزْبُ الْمُفَصَّلِ ‏.‏

١٤٠٧ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ خَلاَّدٍ الْبَاهِلِيُّ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، عَنِ ابْنِ أَبِي مُلَيْكَةَ، عَنْ يَحْيَى بْنِ حَكِيمِ بْنِ صَفْوَانَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو، قَالَ جَمَعْتُ الْقُرْآنَ فَقَرَأْتُهُ كُلَّهُ فِي لَيْلَةٍ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( إِنِّي أَخْشَى أَنْ يَطُولَ عَلَيْكَ الزَّمَانُ وَأَنْ تَمَلَّ فَاقْرَأْهُ فِي شَهْرٍ ‏)‏.‏ فَقُلْتُ دَعْنِي أَسْتَمْتِعْ مِنْ قُوَّتِي وَشَبَابِي ‏.‏ قَالَ ‏( فَاقْرَأْهُ فِي عَشْرَةٍ ‏)‏.‏ قُلْتُ دَعْنِي أَسْتَمْتِعْ مِنْ قُوَّتِي وَشَبَابِي ‏.‏ قَالَ ‏( فَاقْرَأْهُ فِي سَبْعٍ ‏)‏.‏ قُلْتُ دَعْنِي أَسْتَمْتِعْ مِنْ قُوَّتِي وَشَبَابِي ‏.‏ فَأَبَى ‏.‏

١٤٠٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، ح وَحَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ خَلاَّدٍ، حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ الْحَارِثِ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الشِّخِّيرِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( لَمْ يَفْقَهْ مَنْ قَرَأَ الْقُرْآنَ فِي أَقَلَّ مِنْ ثَلاَثٍ ‏)‏.‏

١٤٠٩ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ، حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِي عَرُوبَةَ، حَدَّثَنَا قَتَادَةُ، عَنْ زُرَارَةَ بْنِ أَوْفَى، عَنْ سَعْدِ بْنِ هِشَامٍ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ لاَ أَعْلَمُ نَبِيَّ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَرَأَ الْقُرْآنَ كُلَّهُ حَتَّى الصَّبَاحِ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 177- GECE HİZBİNE UYANMAYAN

1404 - “... Ömer bin el-Hattâb (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

( (Gece) hizbini veya bir kısmını yapmadan uyuyakalıp bunu sabah namazı ile öğle namazı arasında (ki vakitte) okuyan kimse için geceleyin okumuş gibi (sevap) yazılır. ) "

1405) " . . Ebud-Derdâ (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Geceleyin kalkıp (nafile) namaz kılmak niyeti ile yatağına giren ve sabah (namazı zamanın)a kadar uyuyakalan kimse için niyet ettiği namaz(ın sevabı) yazılır ve onun uykusu, Rabbı tarafından kendisine (verilen) bir bağış olur. ) "

١٧٧ - باب مَا جَاءَ فِيمَنْ نَامَ عَنْ جُزْئِهِ، مِنَ اللَّيْلِ

١٤٠٤ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ السَّرْحِ الْمِصْرِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، أَنْبَأَنَا يُونُسُ بْنُ يَزِيدَ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، أَنَّ السَّائِبَ بْنَ يَزِيدَ، وَعُبَيْدَ اللَّهِ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ، أَخْبَرَاهُ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَبْدٍ الْقَارِيِّ، قَالَ سَمِعْتُ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ، يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَنْ نَامَ عَنْ جُزْئِهِ أَوْ عَنْ شَىْءٍ مِنْهُ فَقَرَأَهُ فِيمَا بَيْنَ صَلاَةِ الْفَجْرِ وَصَلاَةِ الظُّهْرِ - كُتِبَ لَهُ كَأَنَّمَا قَرَأَهُ مِنَ اللَّيْلِ ‏)‏.‏

١٤٠٥ - حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْحَمَّالُ، حَدَّثَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ عَلِيٍّ الْجُعْفِيُّ، عَنْ زَائِدَةَ، عَنْ سُلَيْمَانَ الأَعْمَشِ، عَنْ حَبِيبِ بْنِ أَبِي ثَابِتٍ، عَنْ عَبْدَةَ بْنِ أَبِي لُبَابَةَ، عَنْ سُوَيْدِ بْنِ غَفَلَةَ، عَنْ أَبِي الدَّرْدَاءِ، يَبْلُغُ بِهِ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( مَنْ أَتَى فِرَاشَهُ وَهُوَ يَنْوِي أَنْ يَقُومَ فَيُصَلِّيَ مِنَ اللَّيْلِ فَغَلَبَتْهُ عَيْنُهُ حَتَّى يُصْبِحَ - كُتِبَ لَهُ مَا نَوَى وَكَانَ نَوْمُهُ صَدَقَةً عَلَيْهِ مِنْ رَبِّهِ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 176- KUR’AN-I GÜZEL SESLE OKUMAK

1398 - “... Abdurrahman bin es-Sâib (radıyallahü anhüma)'dan; Şöyle demiştir :

Sa'd bin Ebî Vakkas (radıyallahü anh) gözü kapanmış iken bize (misafir olarak) geldi. Ben (yanına varıp) selâm verdim. 'Sen kimsin? diye sordu. Ben (kim olduğumu) ona söyledim. Bunun üzerine : Merhaba kardeşimin oğlu! Kur'an-ı güzel sesle okur olduğunu haber aldım. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim, dedi.

(Şüphesiz bu (yüce) Kur'an, tesirli olarak inmiştir. Artık onu okuduğunuz zaman ağlayınız. Ağlamanız gelmezse ağlamaya çalışınız. Onu okurken sesinizi güzelleştirmeye gayret ediniz. Kim Kur'an'ı güzel sesle okumaya gayret etmezse bizden değildir. )

1399 - “... Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe (radıyallahü anha) 'den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken bir gece yatsıdan sonra (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına gitmekte) geciktim. Sonra gittim. Bana :

— (Nerede idin?) diye sordu. Ben :

— Senin Ashâbından bir adamın Kur'an okuyuşunu dinliyordum. Onun okuyuşunun ve sesinin mislini hiç kimseden işitmedim, dedim. Âişe (radıyallahü anhâ) demiştir ki, bunun üzerine efendimiz o sahâbîyi dinlemek için kalktı. Ben de Onunla beraber kalktım. (Gidip onu dinledikten) sonra Efendimiz bana dönerek şöyle buyurdu:

(Bu, Sâlim mevlâ Ebî Huzeyfe'dir. Allah'a hamd olsun ki bunun mislini benim ümmetimde kılmıştır. )

1400) ..... Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), şöyle buyurdu, demiştir :

(Kur'an okurken sesini işittiğiniz zaman Allah'tan korktuğu kanısına vardığınız adam şüphesiz Kur'an'ı en güzel sesle okuyanlardandır. )

1401 - “... Fadâla bin Ubeyd (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Sesi güzel cariyenin sesini efendisi nasıl iyice dinliyorsa güzel sesle Kuranı açıktan okuyan adamın sesini Allahü teâlâ daha iyi dinler. )

1402 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescide girdi ve bir adamın Kuran okuduğunu işitti. Bunun üzerine:

(Bu (okuyucu) kimdir?) diye sordu. Abdullah bin Kays (radıyallahü anh)'dir denildi. Efendimiz:

(Gerçekten bu adama Dâvûd (Aleyhisselâm)'ın nağmelerinden bir nağme verilmiştir. ) buyurdu. "

1403 - “... Berâ bin Azib (radıyallahü anh)’den; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Sesini güzelleştirmek suretiyle Kur'an (okuyuşunu) süsleyiniz. ) "

١٧٦ - باب فِي حُسْنِ الصَّوْتِ بِالْقُرْآنِ

١٣٩٨ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ بَشِيرِ بْنِ ذَكْوَانَ الدِّمَشْقِيُّ، حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ، حَدَّثَنَا أَبُو رَافِعٍ، عَنِ ابْنِ أَبِي مُلَيْكَةَ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ السَّائِبِ، قَالَ قَدِمَ عَلَيْنَا سَعْدُ بْنُ أَبِي وَقَّاصٍ وَقَدْ كُفَّ بَصَرُهُ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَنْ أَنْتَ فَأَخْبَرْتُهُ ‏.‏ فَقَالَ مَرْحَبًا بِابْنِ أَخِي بَلَغَنِي أَنَّكَ حَسَنُ الصَّوْتِ بِالْقُرْآنِ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ نَزَلَ بِحُزْنٍ فَإِذَا قَرَأْتُمُوهُ فَابْكُوا فَإِنْ لَمْ تَبْكُوا فَتَبَاكَوْا وَتَغَنَّوْا بِهِ فَمَنْ لَمْ يَتَغَنَّ بِهِ فَلَيْسَ مِنَّا ‏)‏.‏

١٣٩٩ - حَدَّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ عُثْمَانَ الدِّمَشْقِيُّ، حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ، حَدَّثَنَا حَنْظَلَةُ بْنُ أَبِي سُفْيَانَ، أَنَّهُ سَمِعَ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ سَابِطٍ الْجُمَحِيَّ، يُحَدِّثُ عَنْ عَائِشَةَ، زَوْجِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَتْ أَبْطَأْتُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ لَيْلَةً بَعْدَ الْعِشَاءِ ثُمَّ جِئْتُ فَقَالَ ‏( أَيْنَ كُنْتِ ‏)‏.‏ قُلْتُ كُنْتُ أَسْتَمِعُ قِرَاءَةَ رَجُلٍ مِنْ أَصْحَابِكَ لَمْ أَسْمَعْ مِثْلَ قِرَاءَتِهِ وَصَوْتِهِ مِنْ أَحَدٍ ‏.‏ قَالَتْ فَقَامَ وَقُمْتُ مَعَهُ حَتَّى اسْتَمَعَ لَهُ ثُمَّ الْتَفَتَ إِلَىَّ فَقَالَ ‏( هَذَا سَالِمٌ مَوْلَى أَبِي حُذَيْفَةَ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي جَعَلَ فِي أُمَّتِي مِثْلَ هَذَا ‏)‏.‏

١٤٠٠ - حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ مُعَاذٍ الضَّرِيرُ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جَعْفَرٍ الْمَدَنِيُّ، حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ بْنِ مُجَمِّعٍ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ، عَنْ جَابِرٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( إِنَّ مِنْ أَحْسَنِ النَّاسِ صَوْتًا بِالْقُرْآنِ الَّذِي إِذَا سَمِعْتُمُوهُ يَقْرَأُ حَسِبْتُمُوهُ يَخْشَى اللَّهَ ‏)‏.‏

١٤٠١ - حَدَّثَنَا رَاشِدُ بْنُ سَعِيدِ بْنِ رَاشِدٍ الرَّمْلِيُّ، حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ، حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِيُّ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عُبَيْدِ اللَّهِ، عَنْ مَيْسَرَةَ، مَوْلَى فَضَالَةَ عَنْ فَضَالَةَ بْنِ عُبَيْدٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( لَلَّهُ أَشَدُّ أَذَنًا إِلَى الرَّجُلِ الْحَسَنِ الصَّوْتِ بِالْقُرْآنِ يَجْهَرُ بِهِ مِنْ صَاحِبِ الْقَيْنَةِ إِلَى قَيْنَتِهِ ‏)‏.‏

١٤٠٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ، أَنْبَأَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ دَخَلَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ الْمَسْجِدَ فَسَمِعَ قِرَاءَةَ رَجُلٍ فَقَالَ ‏( مَنْ هَذَا ‏)‏.‏ فَقِيلَ هَذَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ قَيْسٍ ‏.‏ فَقَالَ ‏( لَقَدْ أُوتِيَ هَذَا مِنْ مَزَامِيرِ آلِ دَاوُدَ ‏)‏.‏

١٤٠٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، وَمُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، قَالَ سَمِعْتُ طَلْحَةَ الْيَامِيَّ، قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ عَوْسَجَةَ، قَالَ سَمِعْتُ الْبَرَاءَ بْنَ عَازِبٍ، يُحَدِّثُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( زَيِّنُوا الْقُرْآنَ بِأَصْوَاتِكُمْ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 175- EŞİNİ GECELEYİN (NAMAZ İÇİN) UYANDIRAN HAKKINDA

1396 - “... Ebû Saîd(-i Hudrî) ve Ebû Hüreyre (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur :

Geceleyin adam uyandığı, eşini uyandırdığı ve ikisi iki rek'at namaz kıldıkları zaman

'Ve Allah'ı çok anan erkeklerden ve kadınlardan' (sayılırlar. Onlar arasında) yazılırlar. ) "

1397 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Geceleyin (uykudan) kalkıp namaz kılan, eşini de uyandırıp namaz kılmasına vesile olan adama Allah rahmet eder (veya rahmet eylesin. ) Eğer eşi kalkmamazlık ederse yüzüne su serpsin. Geceleyin (uykudan) kalkıp namaz kılan ve eşini uyandırıp namaz kılmasına vesile olan kadına da Allah rahmet eylesin (veya rahmet eder. ) Eğer eşi kalkmamazlık ederse yüzüne su serpsin. )

١٧٥ - باب مَا جَاءَ فِيمَنْ أَيْقَظَ أَهْلَهُ مِنَ اللَّيْلِ

١٣٩٦ - حَدَّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ عُثْمَانَ الدِّمَشْقِيُّ، حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ، حَدَّثَنَا شَيْبَانُ أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ الأَقْمَرِ، عَنِ الأَغَرِّ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ، وَأَبِي، هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( إِذَا اسْتَيْقَظَ الرَّجُلُ مِنَ اللَّيْلِ وَأَيْقَظَ امْرَأَتَهُ فَصَلَّيَا رَكْعَتَيْنِ كُتِبَا مِنَ الذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ ‏)‏.‏

١٣٩٧ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ ثَابِتٍ الْجَحْدَرِيُّ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ، عَنِ الْقَعْقَاعِ بْنِ حَكِيمٍ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( رَحِمَ اللَّهُ رَجُلاً قَامَ مِنَ اللَّيْلِ فَصَلَّى وَأَيْقَظَ امْرَأَتَهُ فَصَلَّتْ فَإِنْ أَبَتْ رَشَّ فِي وَجْهِهَا الْمَاءَ رَحِمَ اللَّهُ امْرَأَةً قَامَتْ مِنَ اللَّيْلِ فَصَلَّتْ وَأَيْقَظَتْ زَوْجَهَا فَصَلَّى فَإِنْ أَبَى رَشَّتْ فِي وَجْهِهِ الْمَاءَ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 174- GECE İBÂDETİNE KALKMAK

1390 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

((Sizden birisi uyuyunca) şeytan geceleyin onun ensesine üç düğümlü bir ip bağlar. O kimse uyanıp Allah'ı anarsa bir düğüm çözümlenir. Kalkıp abdest aldığı zaman bir düğüm (daha) çözülür. Namaza durduğu zaman bütün düğümler çözümlenir. Artık (gece namazına kalkan) o kimse, düğümü çözük, hafif, gönlü hoş ve hayra ulaşmış olarak sabahlar. Eğer (Allah'ı anmayı, abdest almayı ve namaz kılmayı) yapmazsa, uyuşuk, gönlü habis ve hiç bir hayra ulaşmadığı bir halde sabahlar. )

1391 - “... Abdullah (bin Mes'ud) (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir: Sabaha kadar uyuyan ve (namaza kalkmayan bir adamın bu hâli) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anlatıldı. Efendimiz: (Bu adamın kulaklarına şeytan bevletmiştir. ) buyurdu. "

1392 - “... Abdullah bin Amr (bin el-As) (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), şöyle buyurdu. demiştir :

((Yâ Abdullah!) Sen falan adam gibi olma. O gece namazına kalkardı. Sonra gece namazına kalkmayı bıraktı. )

1393 - “... Câbir bin Abdillah (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Dâvûd (Aleyhisselâm)ın oğlu Süleyman (Aleyhisselâm)ın anası Süleyman (Aleyhisselâm)'a : Ey oğulcuğum! Gece çok uyuma. Çünkü geceleyin çok uyumak adamı kıyamet günü fakir bırakır. ) "

1394 - “... Câbir bin Abdillah (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu demiştir :

(Kim gece çok namaz kılarsa gündüz onun yüzü güzel (nurlu) olur. )

1395 - “... Abdullah bin Selâm (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)(hicrette) Medine'ye geldiği zaman halk hızla O'na gittiler ve : Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi, denildi. Ben de O'na bakmak için halk arasında geldim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yüzüne dikkatle baktığım zaman O'nun yüzünün yalancı yüzü olmadığını bildim ( = böyle tanıdım. ) İlk sözü şu oldu :

(Ey insanlar! Selamlaşmayı yaygınlaştırınız, yemek yediriniz, geceleyin halk uyumuşken siz namaz kılınız. (Böyle yaparsanız) selâmla cennete girersiniz. )

١٧٤ - باب مَا جَاءَ فِي قِيَامِ اللَّيْلِ

١٣٩٠ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( يَعْقِدُ الشَّيْطَانُ عَلَى قَافِيَةِ رَأْسِ أَحَدِكُمْ بِاللَّيْلِ بِحَبْلٍ فِيهِ ثَلاَثُ عُقَدٍ فَإِنِ اسْتَيْقَظَ فَذَكَرَ اللَّهَ انْحَلَّتْ عُقْدَةٌ فَإِذَا قَامَ فَتَوَضَّأَ انْحَلَّتْ عُقْدَةٌ فَإِذَا قَامَ إِلَى الصَّلاَةِ انْحَلَّتْ عُقَدُهُ كُلُّهَا فَيُصْبِحُ نَشِيطًا طَيِّبَ النَّفْسِ قَدْ أَصَابَ خَيْرًا وَإِنْ لَمْ يَفْعَلْ أَصْبَحَ كَسِلاً خَبِيثَ النَّفْسِ لَمْ يُصِبْ خَيْرًا ‏)‏.‏

١٣٩١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ، أَنْبَأَنَا جَرِيرٌ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ أَبِي وَائِلٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ ذُكِرَ لِرَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ رَجُلٌ نَامَ لَيْلَةً حَتَّى أَصْبَحَ قَالَ ‏( ذَلِكَ الشَّيْطَانُ بَالَ فِي أُذُنَيْهِ ‏)‏.‏

١٣٩٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ، أَنْبَأَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ، عَنِ الأَوْزَاعِيِّ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( لاَ تَكُنْ مِثْلَ فُلاَنٍ كَانَ يَقُومُ اللَّيْلَ فَتَرَكَ قِيَامَ اللَّيْلِ ‏)‏.‏

١٣٩٣ - حَدَّثَنَا زُهَيْرُ بْنُ مُحَمَّدٍ، وَالْحَسَنُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ الصَّبَّاحِ، وَالْعَبَّاسُ بْنُ جَعْفَرٍ، وَمُحَمَّدُ بْنُ عَمْرٍو الْحَدَثَانِيُّ، قَالُوا حَدَّثَنَا سُنَيْدُ بْنُ دَاوُدَ، حَدَّثَنَا يُوسُفُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( قَالَتْ أُمُّ سُلَيْمَانَ بْنِ دَاوُدَ لِسُلَيْمَانَ يَا بُنَىَّ لاَ تُكْثِرِ النَّوْمَ بِاللَّيْلِ فَإِنَّ كَثْرَةَ النَّوْمِ بِاللَّيْلِ تَتْرُكُ الرَّجُلَ فَقِيرًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ ‏)‏.‏

١٣٩٤ - حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مُحَمَّدٍ الطَّلْحِيُّ، حَدَّثَنَا ثَابِتُ بْنُ مُوسَى أَبُو يَزِيدَ، عَنْ شَرِيكٍ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي سُفْيَانَ، عَنْ جَابِرٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَنْ كَثُرَتْ صَلاَتُهُ بِاللَّيْلِ حَسُنَ وَجْهُهُ بِالنَّهَارِ ‏)‏.‏

١٣٩٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، وَابْنُ أَبِي عَدِيٍّ، وَعَبْدُ الْوَهَّابِ، وَمُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ، عَنْ عَوْفِ بْنِ أَبِي جَمِيلَةَ، عَنْ زُرَارَةَ بْنِ أَوْفَى، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَلاَمٍ، قَالَ لَمَّا قَدِمَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ الْمَدِينَةَ انْجَفَلَ النَّاسُ إِلَيْهِ ‏.‏ وَقِيلَ قَدِمَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏.‏ فَجِئْتُ فِي النَّاسِ لأَنْظُرَ إِلَيْهِ فَلَمَّا اسْتَبَنْتُ وَجْهَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ عَرَفْتُ أَنَّ وَجْهَهُ لَيْسَ بِوَجْهِ كَذَّابٍ فَكَانَ أَوَّلَ شَىْءٍ تَكَلَّمَ بِهِ أَنْ قَالَ ‏( يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَفْشُوا السَّلاَمَ وَأَطْعِمُوا الطَّعَامَ وَصَلُّوا بِاللَّيْلِ وَالنَّاسُ نِيَامٌ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ بِسَلاَمٍ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 173- RAMAZAN AYI KIYAM (= TERAVİHLE İHYASI)

1387 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Kim inanarak ve sırf Allah rızasını dileyerek Ramazan orucunu tutar ve gecesini teravihle (veya başka ibâdetle) ihya ederse, onun geçmiş günahı bağışlanır. )

1388) ..... Ebû Zerr(-ı Gıfarî) (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir: Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber bir Ramazan (ayı boyunca) oruç tuttuk. (Ramazan ayından) yedi gece kalıncaya kadar hiç bir gecesinde bize teravih kıldırmadı (veya) geceyi ihya ettirmedi. (Ay sonundan başına doğru) yedinci gece olunca yaklaşık olarak gecenin üçte birisi geçinceye kadar bize teravih kıldırdı. (Veya gecenin o kısmını ihya ettirdi. ) Sonra o geceyi takip eden (sondan) altıncı gece oldu. (Ama) onda teravih kıldırmadı. Nihayet (sondan) beşinci gece oldu. (Ondan) yaklaşık gecenin yarısı geçinceye kadar bize teravih kıldırdı. Ben:

Yâ Resûlallah ! Bu gecemizin kalan yarısını da ihya etmemizi buyurmanızı temenni ediyoruz, dedim. Buyurdular ki:

(Şüphesiz, imam namazdan dönünceye kadar onunla beraber (yatsı farzını ve) teravihi kılan kimsenin bu ibâdeti bir geceyi (tamamen) ihya etmeye denk olur.)

Sonra o geceyi izleyen (sondan) dördüncü gece oldu da teravih kıldırmadı. Nihayet, onu takip eden (sondan) üçüncü gece oldu. O, (muhterem) eşlerini ve yakınlarını topladı. Cemâat da toplandı. Ebû Zerr (radıyallahü anh) demiştir ki efendimiz o gece, bize kıldırdığı teravihi o kadar uzattı ki biz sahur yemeğini kaçıracağımızdan korktuk. Denilmiş ki: Felah nedir? Ebû Zerr (radıyallahü anh) : Felah, sahur yemeğini yemektir, diye cevap vermiştir. Ebû Zerr (radıyallahü anh) demiştir ki; O geceden sonra efendimiz Ramazan ayının kalan iki gecesinde bize teravih namazından hiç bir şey kıldırmadı. "

1389) ..... En-Nadr bin Şeyban (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Ben Abdurrahman (bin Avf’in oğlu Ebû Seleme (radıyallahü anhümâ)'ya rastladım ve:

Ramazan ayı hakkında babandan dinlediğin bir hadisi bana zikret, dedim. Ebû Seleme (radıyallahü anh) : Peki. Babam bana anlattığına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan ayını anlatarak şöyle buyurmuştur:

((Ramazan ayı) Öyle bir aydır ki Allahü teâlâ, onun orucunu üzerinize farz kıldı. Ben de onun kıyamını gecelerini teravih (veya başka ibâdetle ihya etmeyi) sünnet kıldım. Artık kim inanarak ve sırf Allah rızâsını diliyerek orucunu tutar ve gecelerini teravih (veya başka ibâdet) le ihya ederse, anası kendisini doğurduğu gün gibi günahlarından temizlenmiş olur. )

١٧٣ - باب مَا جَاءَ فِي قِيامِ شَهْرِ رَمَضَانَ

١٣٨٧ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَنْ صَامَ رَمَضَانَ وَقَامَهُ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ ‏)‏.‏

١٣٨٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ أَبِي الشَّوَارِبِ، حَدَّثَنَا مَسْلَمَةُ بْنُ عَلْقَمَةَ، عَنْ دَاوُدَ بْنِ أَبِي هِنْدٍ، عَنِ الْوَلِيدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْجُرَشِيِّ، عَنْ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ الْحَضْرَمِيِّ، عَنْ أَبِي ذَرٍّ، قَالَ صُمْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ رَمَضَانَ فَلَمْ يَقُمْ بِنَا شَيْئًا مِنْهُ حَتَّى بَقِيَ سَبْعُ لَيَالٍ فَقَامَ بِنَا لَيْلَةَ السَّابِعَةِ حَتَّى مَضَى نَحْوٌ مِنْ ثُلُثِ اللَّيْلِ ثُمَّ كَانَتِ اللَّيْلَةُ السَّادِسَةُ الَّتِي تَلِيهَا فَلَمْ يَقُمْهَا حَتَّى كَانَتِ الْخَامِسَةُ الَّتِي تَلِيهَا ثُمَّ قَامَ بِنَا حَتَّى مَضَى نَحْوٌ مِنْ شَطْرِ اللَّيْلِ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ لَوْ نَفَّلْتَنَا بَقِيَّةَ لَيْلَتِنَا هَذِهِ ‏.‏ فَقَالَ ‏( إِنَّهُ مَنْ قَامَ مَعَ الإِمَامِ حَتَّى يَنْصَرِفَ فَإِنَّهُ يَعْدِلُ قِيَامَ لَيْلَةٍ ‏)‏.‏ ثُمَّ كَانَتِ الرَّابِعَةُ الَّتِي تَلِيهَا فَلَمْ يَقُمْهَا حَتَّى كَانَتِ الثَّالِثَةُ الَّتِي تَلِيهَا ‏.‏ قَالَ فَجَمَعَ نِسَاءَهُ وَأَهْلَهُ وَاجْتَمَعَ النَّاسُ ‏.‏ قَالَ فَقَامَ بِنَا حَتَّى خَشِينَا أَنْ يَفُوتَنَا الْفَلاَحُ ‏.‏ قِيلَ وَمَا الْفَلاَحُ قَالَ السُّحُورُ ‏.‏ قَالَ ثُمَّ لَمْ يَقُمْ بِنَا شَيْئًا مِنْ بَقِيَّةِ الشَّهْرِ ‏.‏

١٣٨٩ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، وَعُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى، عَنْ نَصْرِ بْنِ عَلِيٍّ الْجَهْضَمِيِّ، عَنِ النَّضْرِ بْنِ شَيْبَانَ، ح وَحَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ حَكِيمٍ، حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ، حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ الْجَهْضَمِيُّ، وَالْقَاسِمُ بْنُ الْفَضْلِ الْحُدَّانِيُّ، كِلاَهُمَا عَنِ النَّضْرِ بْنِ شَيْبَانَ، قَالَ لَقِيتُ أَبَا سَلَمَةَ بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ فَقُلْتُ حَدِّثْنِي بِحَدِيثٍ، سَمِعْتَهُ مِنْ، أَبِيكَ يَذْكُرُهُ فِي شَهْرِ رَمَضَانَ ‏.‏ قَالَ نَعَمْ ‏.‏ حَدَّثَنِي أَبِي أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ذَكَرَ شَهْرَ رَمَضَانَ فَقَالَ ‏( شَهْرٌ كَتَبَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ صِيَامَهُ وَسَنَنْتُ لَكُمْ قِيَامَهُ فَمَنْ صَامَهُ وَقَامَهُ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا خَرَجَ مِنْ ذُنُوبِهِ كَيَوْمَ وَلَدَتْهُ أُمُّهُ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 172- GECE VE GÜNDÜZ (NAFİLE) NAMAZIN İKİŞER İKİŞER (REKAT) KILINMASI HAKKINDA

1383) ..... Abdullah bin Ömer (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir : (Gece ve gündüz (nafile) namazı ikişer ikişer (rek'at)dır. )

1384 - “... Ûmmü Hani' binti Ebî Talib (radıyallahü anhâ)'dan: Şöyle demiştir : Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Mekke'nin) fetih günü kuşluk nafilesini sekiz rek'at kıldı. Her iki rek'attan (sonra) selâm verdi. "

1385 - “... Ebû Saîd (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

((Nafilede) Her iki rek'atte selâm vermek vardır. )

1386) ..... El-Muttalib yani İbn-i Ebî Vedâa (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Gece namazı ikişer ikişer rek'attır. Sen her iki rek'atta teşehhüd okursun. Fakr-u zaruratını yalvararak açıklarsın, yoksulluğunu zilletle dile getirirsin. (Namazdan sonra) duâ ederken ellerini kaldırırsın ve Allahım bana mağfiret eyle, dersin. Kim bunu yapmazsa onun namazı (ecir ve fazilet bakımından) noksandır. )

١٧٢ - باب مَا جَاءَ فِي صَلاَةِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ مَثْنَى مَثْنَى

١٣٨٣ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، ح وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، وَأَبُو بَكْرِ بْنُ خَلاَّدٍ قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ يَعْلَى بْنِ عَطَاءٍ، أَنَّهُ سَمِعَ عَلِيًّا الأَزْدِيَّ، يُحَدِّثُ أَنَّهُ سَمِعَ ابْنَ عُمَرَ، يُحَدِّثُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَنَّهُ قَالَ ‏( صَلاَةُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ مَثْنَى مَثْنَى ‏)‏.‏

١٣٨٤ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ رُمْحٍ، أَنْبَأَنَا ابْنُ وَهْبٍ، عَنْ عِيَاضِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ مَخْرَمَةَ بْنِ سُلَيْمَانَ، عَنْ كُرَيْبٍ، مَوْلَى ابْنِ عَبَّاسٍ عَنْ أُمِّ هَانِئٍ بِنْتِ أَبِي طَالِبٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَوْمَ الْفَتْحِ صَلَّى سُبْحَةَ الضُّحَى ثَمَانِيَ رَكَعَاتٍ سَلَّمَ مِنْ كُلِّ رَكْعَتَيْنِ ‏.‏

١٣٨٥ - حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ إِسْحَاقَ الْهَمْدَانِيُّ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ، عَنْ أَبِي سُفْيَانَ السَّعْدِيِّ، عَنْ أَبِي نَضْرَةَ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَنَّهُ قَالَ ‏( فِي كُلِّ رَكْعَتَيْنِ تَسْلِيمَةٌ ‏)‏.‏

١٣٨٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا شَبَابَةُ بْنُ سَوَّارٍ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، حَدَّثَنِي عَبْدُ رَبِّهِ بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ أَنَسِ بْنِ أَبِي أَنَسٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نَافِعِ بْنِ الْعَمْيَاءِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْحَارِثِ، عَنِ الْمُطَّلِبِ، - يَعْنِي ابْنَ أَبِي وَدَاعَةَ - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( صَلاَةُ اللَّيْلِ مَثْنَى مَثْنَى وَتَشَهَّدُ فِي كُلِّ رَكْعَتَيْنِ وَتَبَاءَسُ وَتَمَسْكَنُ وَتُقْنِعُ وَتَقُولُ اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي فَمَنْ لَمْ يَفْعَلْ ذَلِكَ فَهِيَ خِدَاجٌ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 171- GECE NAMAZINI İKİ (ŞER) REK'AT KILMAK HAKKINDA

1379 - “... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin namazı ikişer ikişer (rekat) kılardı. "

1380 - “... (Abdullah) bin Ömer (radıyallahü anhüma)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir : (Gece namazı ikişer ikişer (rek'at)dır. )

1381 - “... İbn-i Ömer (radıyallahü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir:

Gece namazı(nın kaçar rekatından selâm verileceği) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e soruldu. O buyurdu ki:

((Kişi, ) ikişer ikişer (rekat) kılar. Şafakın doğmasından korkacağı zaman bir rek'at vitir kılar (veya bir rekatla o gece namazını tekleştirir. ) "

1382 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhüma)'dan: Şöyle demiştir :

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), geceleyin namazı ikişer rek'at kılardı. "

١٧١ - باب مَا جَاءَ فِي صَلاَةِ اللَّيْلِ رَكْعَتَيْنِ

١٣٧٩ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدَةَ، أَنْبَأَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ، عَنْ أَنَسِ بْنِ سِيرِينَ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يُصَلِّي مِنَ اللَّيْلِ مَثْنَى مَثْنَى ‏.‏

١٣٨٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رُمْحٍ، أَنْبَأَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( صَلاَةُ اللَّيْلِ مَثْنَى مَثْنَى ‏)‏.‏

١٣٨١ - حَدَّثَنَا سَهْلُ بْنُ أَبِي سَهْلٍ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ سَالِمٍ، عَنْ أَبِيهِ، وَعَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، وَعَنِ ابْنِ أَبِي لَبِيدٍ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، وَعَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ، عَنْ طَاوُسٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ سُئِلَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ عَنْ صَلاَةِ اللَّيْلِ فَقَالَ ‏( يُصَلِّي مَثْنَى مَثْنَى فَإِذَا خَافَ الصُّبْحَ أَوْتَرَ بِرَكْعَةٍ ‏)‏.‏

١٣٨٢ - حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ وَكِيعٍ، حَدَّثَنَا عَثَّامُ بْنُ عَلِيٍّ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ حَبِيبِ بْنِ أَبِي ثَابِتٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ كَانَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يُصَلِّي بِاللَّيْلِ رَكْعَتَيْنِ رَكْعَتَيْنِ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 170- HER İKİ BAYRAM NAMAZI VAKTİ HAKKINDAKİ BÂB

1378)' ..... Abdullah bin Büsr (radıyallahü anhüma)’dan rivâyet edildiğine göre :

Kendisi Ramazan veya Kurban bayramı günü cemaatla beraber (Mûsâllaya) çıkmış da, imamın gecikmesine karşı çıkarak: Biz (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken bu saatta şüphesiz bayram namazından çıkmış olurduk. O saat, nafilenin kılınabileceği (ilk) vakittir, demiştir. "

١٧٠ - باب فِي وَقْتِ صَلاَةِ الْعِيدَيْنِ

١٣٧٨ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ بْنُ الضَّحَّاكِ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَيَّاشٍ، حَدَّثَنَا صَفْوَانُ بْنُ عَمْرٍو، عَنْ يَزِيدَ بْنِ خُمَيْرٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُسْرٍ، أَنَّهُ خَرَجَ مَعَ النَّاسِ يَوْمَ فِطْرٍ أَوْ أَضْحًى فَأَنْكَرَ إِبْطَاءَ الإِمَامِ وَقَالَ إِنْ كُنَّا لَقَدْ فَرَغْنَا سَاعَتَنَا هَذِهِ وَذَلِكَ حِينَ التَّسْبِيحِ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 169- HER İKİ BAYRAMDA BOY ABDESTI ALMAK HAKKINDA GELEN (HADİSLER) BÂBI

1376 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan: Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fıtır bayramı günü ve kurban bayramı günü boy abdesti alırdı. "

1377 - “... El-Fakîh bin Sa'd — ki sahâbilik şerefine mazhar olmuştu — (radıyallahü anh) şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fıtır bayramı günü, kurban bayramı günü ve arefe günü boy abdesti alırdı. (Râvi demiştir ki) el-Fâkih de bugünlerde boy abdesti almayı ev halkına emrederdi. "

١٦٩ - باب مَا جَاءَ فِي الاِغْتِسَالِ فِي الْعِيدَيْنِ

١٣٧٦ - حَدَّثَنَا جُبَارَةُ بْنُ الْمُغَلِّسِ، حَدَّثَنَا حَجَّاجُ بْنُ تَمِيمٍ، عَنْ مَيْمُونِ بْنِ مِهْرَانَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَغْتَسِلُ يَوْمَ الْفِطْرِ وَيَوْمَ الأَضْحَى ‏.‏

١٣٧٧ - حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ الْجَهْضَمِيُّ، حَدَّثَنَا يُوسُفُ بْنُ خَالِدٍ، حَدَّثَنَا أَبُو جَعْفَرٍ الْخَطْمِيُّ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عُقْبَةَ بْنِ الْفَاكِهِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ جَدِّهِ الْفَاكِهِ بْنِ سَعْدٍ، - وَكَانَتْ لَهُ صُحْبَةٌ - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ كَانَ يَغْتَسِلُ يَوْمَ الْفِطْرِ وَيَوْمَ النَّحْرِ وَيَوْمَ عَرَفَةَ وَكَانَ الْفَاكِهُ يَأْمُرُ أَهْلَهُ بِالْغُسْلِ فِي هَذِهِ الأَيَّامِ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 168- BAYRAM GÜNÜ SİLÂH TAŞIMAK HAKKINDA GELEN (HADÎS) BÂBI

1375 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir :

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)(mü'minlere) düşman karşısında olmadıkları müddetçe İslâm memleketlerinde bayramlarda silâh taşımayı yasaklamıştır. "

١٦٨ - باب مَا جَاءَ فِي لُبْسِ السِّلاَحِ فِي يَوْمِ الْعِيدِ

١٣٧٥ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الْقُدُّوسِ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا نَائِلُ بْنُ نَجِيحٍ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ زِيَادٍ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، عَنْ عَطَاءٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ نَهَى أَنْ يُلْبَسَ السِّلاَحُ فِي بِلاَدِ الإِسْلاَمِ فِي الْعِيدَيْنِ إِلاَّ أَنْ يَكُونُوا بِحَضْرَةِ الْعَدُوِّ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 167- YAĞMUR OLDUĞU ZAMAN BAYRAM NAMAZINI MESCİDDE KILMAK HAKKINDA

1374) . . Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den. Şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), hayatta iken bir bayram günü halk yağmurdan ıslandı. Bu sebeple efendimiz onlara bayram namazını Mescid'de kıldırdı, "

١٦٧ - باب مَا جَاءَ فِي صَلاَةِ الْعِيدِ فِي الْمَسْجِدِ إِذَا كَانَ مَطَرٌ

١٣٧٤ - حَدَّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ عُثْمَانَ الدِّمَشْقِيُّ، حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ، حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى بْنِ أَبِي فَرْوَةَ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا يَحْيَى، عُبَيْدَ اللَّهِ التَّيْمِيَّ يُحَدِّثُ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ أَصَابَ النَّاسَ مَطَرٌ فِي يَوْمِ عِيدٍ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَصَلَّى بِهِمْ فِي الْمَسْجِدِ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 166- BİR GÜNDE İKİ BAYRAM (BAYRAM VE CUMA) TOPLANDIĞI ZAMAN HAKKINDA

1370 - “... İyas bin Ebî Ramla eş-Şâmî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir :

Bir adam (benim bulunduğum bir mecliste) Zeyd bin Erkam (radıyallahü anh)'a :

Bir günde (toplanan iki bayramı - bayram ve Cuma'yı) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in beraberinde geçirdin mi? diye sordu. Zeyd (radıyallahü anh) :

Evet, diye cevap verdi. Adam :

Peki efendimiz (o gün) ne yapardı? diye sordu. Zeyd (radıyallahü anh) dedi ki :

Efendimiz, bayram namazını kıldırdı. Sonra Cuma namazı hakkında ruhsat vererek buyurdu ki:

(Cuma namazını kılmak isteyen kılsın. )

1371 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhüma)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem. ) şöyle buyurdu, demiştir :

(Sizin bu gününüzde iki bayram toplanmıştır. Artık kim dilerse onun bayram namazı Cuma namazı yerinde de kâfidir. Biz inşaallah Cuma namazını da kılıcılarız. )

1372 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir ve bunun mislini zikretmiştir. "

1373) . . Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), hayatta iken iki bayram (bir günde) toplandı. (= bayram, Cuma gününe rastladı)Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), cemaata bayram namazım kıldırdıktan sonra buyurdu ki:

((Bu günkü) Cuma namazına gelmek isteyen gelsin. Gelmemeyi isteyen gelmesin. )

١٦٦ - باب مَا جَاءَ فِيمَا إِذَا اجْتَمَعَ الْعِيدَانِ فِي يَوْمٍ

١٣٧٠ - حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ الْجَهْضَمِيُّ، حَدَّثَنَا أَبُو أَحْمَدَ، حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ، عَنْ عُثْمَانَ بْنِ الْمُغِيرَةِ، عَنْ إِيَاسِ بْنِ أَبِي رَمْلَةَ الشَّامِيِّ، قَالَ سَمِعْتُ رَجُلاً، سَأَلَ زَيْدَ بْنَ أَرْقَمَ هَلْ شَهِدْتَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ عِيدَيْنِ فِي يَوْمٍ قَالَ نَعَمْ ‏.‏ قَالَ فَكَيْفَ كَانَ يَصْنَعُ قَالَ صَلَّى الْعِيدَ ثُمَّ رَخَّصَ فِي الْجُمُعَةِ ثُمَّ قَالَ ‏( مَنْ شَاءَ أَنْ يُصَلِّيَ فَلْيُصَلِّ ‏)‏.‏

١٣٧١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُصَفَّى الْحِمْصِيُّ، حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، حَدَّثَنِي مُغِيرَةُ الضَّبِّيُّ، عَنْ عَبْدِ الْعَزِيزِ بْنِ رُفَيْعٍ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَنَّهُ قَالَ ‏( اجْتَمَعَ عِيدَانِ فِي يَوْمِكُمْ هَذَا فَمَنْ شَاءَ أَجْزَأَهُ مِنَ الْجُمُعَةِ وَإِنَّا مُجَمِّعُونَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ ‏)‏.‏

١٣٧٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ عَبْدِ رَبِّهِ، حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ مُغِيرَةَ الضَّبِّيِّ، عَنْ عَبْدِ الْعَزِيزِ بْنِ رُفَيْعٍ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ نَحْوَهُ ‏.‏

١٣٧٣ - حَدَّثَنَا جُبَارَةُ بْنُ الْمُغَلِّسِ، حَدَّثَنَا مِنْدَلُ بْنُ عَلِيٍّ، عَنْ عَبْدِ الْعَزِيزِ بْنِ عُمَرَ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ اجْتَمَعَ عِيدَانِ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَصَلَّى بِالنَّاسِ ثُمَّ قَالَ ‏( مَنْ شَاءَ أَنْ يَأْتِيَ الْجُمُعَةَ فَلْيَأْتِهَا وَمَنْ شَاءَ أَنْ يَتَخَلَّفَ فَلْيَتَخَلَّفْ ‏)‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget