154- İSTİSKADAKİ DUÂ HAKKINDA
1328 - “... Şürahbîl bin es-Sımt (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre kendisi Ka'b (radıyallahü anh)
Yâ Ka'b bin Mürre! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bize hadîs rivâyet et. Ve (yanlış sözden) sakın, demiş; Ka'b (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir adam. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: Yâ Resûlallah! Allahü teâlâ'dan istiska et. (Yağmur dile) dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ellerini kaldırarak :
= (Allahım! Bize âkibeti hayırlı, bol, umumî, âcil, geç kalmayan, yararlı ve zararsız bir yağmur ver. ) diye duâ etti.
Râvi demiştir ki: İkinci Cuma namazını kılmadan evvel bol bol yağmurla ihya edildiler. Râvi demiştir ki: Sahâbîler, (tekrar) O'na gelerek (bu defa) yağmurun fazlalığından şikâyetçi oldular ve: Yâ Resûlallah! evler yıkıldı, dediler. Bunun üzerine Efendimiz:
(Allahım! Etrafımıza (yağsın). Üzerimize değil) diye duâ etti. Râvi demiştir ki: Bu duâ üzerine bulut parçalanıp şehrin sağına ve soluna çekildi. "
1329 - “... İbn-i Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir:
Bir arabi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek-Ya Resûlüllah! Sana öyle bir kavmin yanından geliyorum ki- kuraklık dolayısıyla çobanları hayvan gütmeye gitmez ve erkek develerinden hiç birisi kuyruğunu kaldırıp indiremez, dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hemen minbere çıkarak Allah'a hamd ettikten sonra;
= (Allah'ım! Bize can kurtaran, âkibeti hayırlı, umumi. bol, sırsıklam eden, âcil ve gecikmesiz bir yağmur ver. ) diye duâ etti. Sonra minberden indi. Etraftan gelen herkes : (Bol yağmur ile) ihya edildik, dedi. "
1330 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yağmur için duâ etti. Ellerini öyle kaldırdı ki; Ben Onun koltuk altlarının beyazını gördüm. (Veya bu beyazlık görüldü. )
Râvi Mu'temir, bunun istiskada olduğunu sanırım, demiştir. "
1331 - “... (Abdullah) İbn-i Ömer (radıyallahü anhüma)'dan; Şöyle demiştir :
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'de minber üzerinde yağmur duasını okurken ve henüz minberden inmeden Medine'deki bütün oluklar gürül gürül akarken ben mübarek yüzüne baka baka şâirin; . . . . sözünü defalarca hatırlamışımdır. Bu söz Ebû Talibe aittir. "
١٥٤ - باب مَا جَاءَ فِي الدُّعَاءِ فِي الاِسْتِسْقَاءِ
١٣٢٨ - حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، عَنْ سَالِمِ بْنِ أَبِي الْجَعْدِ، عَنْ شُرَحْبِيلَ بْنِ السِّمْطِ، أَنَّهُ قَالَ لِكَعْبٍ يَا كَعْبُ بْنَ مُرَّةَ حَدِّثْنَا عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَاحْذَرْ . قَالَ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ اسْتَسْقِ اللَّهَ فَرَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَدَيْهِ فَقَالَ ( اللَّهُمَّ اسْقِنَا غَيْثًا مَرِيئًا مَرِيعًا طَبَقًا عَاجِلاً غَيْرَ رَائِثٍ نَافِعًا غَيْرَ ضَارٍّ ). قَالَ فَمَا جَمَّعُوا حَتَّى أُجِيبُوا . قَالَ فَأَتَوْهُ فَشَكَوْا إِلَيْهِ الْمَطَرَ فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ تَهَدَّمَتِ الْبُيُوتُ . فَقَالَ ( اللَّهُمَّ حَوَالَيْنَا وَلاَ عَلَيْنَا ). قَالَ فَجَعَلَ السَّحَابُ يَنْقَطِعُ يَمِينًا وَشِمَالاً .
١٣٢٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَبِي الْقَاسِمِ أَبُو الأَحْوَصِ، حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ الرَّبِيعِ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ إِدْرِيسَ، حَدَّثَنَا حُصَيْنٌ، عَنْ حَبِيبِ بْنِ أَبِي ثَابِتٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ جَاءَ أَعْرَابِيٌّ إِلَى النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ لَقَدْ جِئْتُكَ مِنْ عِنْدِ قَوْمٍ مَا يَتَزَوَّدُ لَهُمْ رَاعٍ وَلاَ يَخْطِرُ لَهُمْ فَحْلٌ . فَصَعِدَ الْمِنْبَرَ فَحَمِدَ اللَّهَ ثُمَّ قَالَ ( اللَّهُمَّ اسْقِنَا غَيْثًا مُغِيثًا مَرِيئًا طَبَقًا مَرِيعًا غَدَقًا عَاجِلاً غَيْرَ رَائِثٍ ). ثُمَّ نَزَلَ فَمَا يَأْتِيهِ أَحَدٌ مِنْ وَجْهٍ مِنَ الْوُجُوهِ إِلاَّ قَالُوا قَدْ أُحْيِينَا .
١٣٣٠ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَفَّانُ، حَدَّثَنَا مُعْتَمِرٌ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ بَرَكَةَ، عَنْ بَشِيرِ بْنِ نَهِيكٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ اسْتَسْقَى حَتَّى رَأَيْتُ - أَوْ رُؤِيَ - بَيَاضُ إِبْطَيْهِ . قَالَ مُعْتَمِرٌ أُرَاهُ فِي الاِسْتِسْقَاءِ .
١٣٣١ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ الأَزْهَرِ، حَدَّثَنَا أَبُو النَّضْرِ، حَدَّثَنَا أَبُو عَقِيلٍ، عَنْ عُمَرَ بْنِ حَمْزَةَ، حَدَّثَنَا سَالِمٌ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ رُبَّمَا ذَكَرْتُ قَوْلَ الشَّاعِرِ وَأَنَا أَنْظُرُ، إِلَى وَجْهِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ عَلَى الْمِنْبَرِ فَمَا نَزَلَ حَتَّى جَيَّشَ كُلُّ مِيزَابٍ بِالْمَدِينَةِ فَأَذْكُرُ قَوْلَ الشَّاعِرِ وَأَبْيَضَ يُسْتَسْقَى الْغَمَامُ بِوَجْهِهِ ثِمَالُ الْيَتَامَى عِصْمَةٌ لِلأَرَامِلِ وَهُوَ قَوْلُ أَبِي طَالِبٍ .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.