Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

03/31/21

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 58- Mübah Olan İçecekler

5771- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Ümmü Süleym’in ağaçtan oyularak yapılmış bir bardağı vardı. Ümmü Süleym (radıyallahü anha) der ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e her türlü meşrubatı, suyu, bal şerbetini, süt ve şerbeti onunla verirdim. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5772- Said b. Abdurrahman b. Ebza (radıyallahü anh)’nin babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Ubey b. Ka’b’a içilecek şeylerden sordum, o da şöyle söyledi. Bal şerbeti iç, su iç, sevik iç ve küçükken alışıp içtiğin sütü iç. Ben:

(Şarap hakkında ne dersin?) deyince:

(Şarap mı istiyorsun? Şarap mı istiyorsun?) dedi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5773- İbn Mes’ud (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: İnsanlar mahiyetini bilmediğim pek çok isimler vererek bir çok meşrubat ortaya koydular. Yirmi yıldan beri -Bir rivâyette kırk yıldan beri- su ve sevikten başka bir şey içmiyorum dedi ve meyve sularını zikretmedi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5774- Ubeyde (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İnsanlar ne olduğunu bilmediğim içecekler ortaya koydular yirmi yıldır bal şerbeti, su ve sütten başka bir şey içmiyorum. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5775- İbn Şübrüme (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Talha, Küfelilere: Ekşimiş meyve suları fitnedir aldatıcıdır. Küçükleri besler büyütür yaşlıları da daha çabuk ihtiyarlatır dedi ve sözünü şöyle sürdürdü. Talha ve Zübeyd Küfelilerin düğünlerinde süt ve bal şerbeti dağıtırlardı. Talha’ya denildi ki:

(Onlara şerbet dağıtmıyor musun?) O da şöyle dedi:

(Benim sebebimle bir Müslümanın sarhoş olmasını istemem.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5776- Cerir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Şübrüme su ve sütten başka bir şey içmezdi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

٥٨ - باب ذِكْرِ الأَشْرِبَةِ الْمُبَاحَةِ

٥٧٧١ - أَخْبَرَنَا الرَّبِيعُ بْنُ سُلَيْمَانَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَسَدُ بْنُ مُوسَى، قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنْ ثَابِتٍ، عَنْ أَنَسٍ، رضى اللّه عنه قَالَ كَانَ لأُمِّ سُلَيْمٍ قَدَحٌ مِنْ عَيْدَانٍ فَقَالَتْ سَقَيْتُ فِيهِ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم كُلَّ الشَّرَابِ الْمَاءَ وَالْعَسَلَ وَاللَّبَنَ وَالنَّبِيذَ ‏.‏

٥٧٧٢ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ، عَنْ ذَرِّ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبْزَى، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ سَأَلْتُ أُبَىَّ بْنَ كَعْبٍ عَنِ النَّبِيذِ، فَقَالَ اشْرَبِ الْمَاءَ وَاشْرَبِ الْعَسَلَ وَاشْرَبِ السَّوِيقَ وَاشْرَبِ اللَّبَنَ الَّذِي نُجِعَتْ بِهِ ‏.‏ فَعَاوَدْتُهُ فَقَالَ الْخَمْرَ تُرِيدُ الْخَمْرَ تُرِيدُ ‏.‏

٥٧٧٣ - أَخْبَرَنِي أَحْمَدُ بْنُ عَلِيِّ بْنِ سَعِيدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ حَدَّثَنَا الْقَوَارِيرِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا مُعْتَمِرُ بْنُ سُلَيْمَانَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ مُحَمَّدٍ، عَنْ عَبِيدَةَ، عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ، قَالَ أَحْدَثَ النَّاسُ أَشْرِبَةً مَا أَدْرِي مَا هِيَ فَمَا لِي شَرَابٌ مُنْذُ عِشْرِينَ سَنَةً أَوْ قَالَ أَرْبَعِينَ سَنَةً إِلاَّ الْمَاءُ وَالسَّوِيقُ غَيْرَ أَنَّهُ لَمْ يَذْكُرِ النَّبِيذَ ‏.‏

٥٧٧٤ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنِ ابْنِ عَوْنٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سِيرِينَ، عَنْ عَبِيدَةَ، قَالَ أَحْدَثَ النَّاسُ أَشْرِبَةً مَا أَدْرِي مَا هِيَ وَمَا لِي شَرَابٌ مُنْذُ عِشْرِينَ سَنَةً إِلاَّ الْمَاءُ وَاللَّبَنُ وَالْعَسَلُ ‏.‏

٥٧٧٥ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ أَنْبَأَنَا جَرِيرٌ، عَنِ ابْنِ شُبْرُمَةَ، قَالَ قَالَ طَلْحَةُ لأَهْلِ الْكُوفَةِ فِي النَّبِيذِ فِتْنَةٌ يَرْبُو فِيهَا الصَّغِيرُ وَيَهْرَمُ فِيهَا الْكَبِيرُ قَالَ وَكَانَ إِذَا كَانَ فِيهِمْ عُرْسٌ كَانَ طَلْحَةُ وَزُبَيْرٌ يَسْقِيَانِ اللَّبَنَ وَالْعَسَلَ ‏.‏ فَقِيلَ لِطَلْحَةَ أَلاَ تَسْقِيهِمُ النَّبِيذَ قَالَ إِنِّي أَكْرَهُ أَنْ يَسْكَرَ مُسْلِمٌ فِي سَبَبِي ‏.‏

٥٧٧٦ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ أَنْبَأَنَا جَرِيرٌ، قَالَ كَانَ ابْنُ شُبْرُمَةَ لاَ يَشْرَبُ إِلاَّ الْمَاءَ وَاللَّبَنَ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 57- Bir Kimse Bir Şey İçer De Sarhoş Olursa, Onu Bir Daha İçmemesi Gerekir

5765- İbrahim (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir kimse bir şey içer de sarhoş olursa onu bir daha içmemesi gerekir. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5766- Ebu Ma’şer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, İbrahim şöyle demiştir:

(Kaynatılmış şerbet içmekte bir sakınca yoktur.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5767- Ebu Miskin (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbrahim’e şöyle sordum: Biz üzüm suyunun tortusunu temizliyoruz sonra kuru üzüm koyup üç sefer tortusunu süzüyoruz sonra da onu ekşiyinceye kadar bekletip içiyoruz. O da şöyle dedi: Mekruh olur. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5768- İbn Şübrüme (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbrahim’e Allah rahmet etsin meşrubat konusunda insanlar işi zorlaştırdı İbrahim ise ruhsat verip kolaylaştırdı. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5769- Ebu Usâme (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn-ül Mübarek’ten işittim şöyle diyordu: Sarhoşluk veren şeyler hakkında kolaylık gösteren İbrahim’den rivâyet olunan hadislerden başka hiç sahih hadis görmedim. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5770- Abdullah b. Said (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebu Usâme (radıyallahü anh)’den işittim şöyle diyordu: Şam, Mısır, Yemen ve Hicaz bölgesinde ilme düşkün Abdullah b. Mübarekten başka kimse görmedim. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

٥٧ - باب ذِكْرِ الاِخْتِلاَفِ عَلَى إِبْرَاهِيمَ فِي النَّبِيذِ

٥٧٦٥ - أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا الْقَوَارِيرِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي زَائِدَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا حَسَنُ بْنُ عَمْرٍو، عَنْ فُضَيْلِ بْنِ عَمْرٍو، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ كَانُوا يَرَوْنَ أَنَّ مَنْ، شَرِبَ شَرَابًا فَسَكِرَ مِنْهُ لَمْ يَصْلُحْ لَهُ أَنْ يَعُودَ فِيهِ ‏.‏

٥٧٦٦ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ مُغِيرَةَ، عَنْ أَبِي مَعْشَرٍ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ لاَ بَأْسَ بِنَبِيذِ الْبُخْتُجِ ‏.‏

٥٧٦٧ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ أَبِي عَوَانَةَ، عَنْ أَبِي مِسْكِينٍ، قَالَ سَأَلْتُ إِبْرَاهِيمَ قُلْتُ إِنَّا نَأْخُذُ دُرْدِيَّ الْخَمْرِ أَوِ الطِّلاَءَ فَنُنَظِّفُهُ ثُمَّ نَنْقَعُ فِيهِ الزَّبِيبَ ثَلاَثًا ثُمَّ نُصَفِّيهِ ثُمَّ نَدَعُهُ حَتَّى يَبْلُغَ فَنَشْرَبُهُ قَالَ يُكْرَهُ ‏.‏

٥٧٦٨ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ أَنْبَأَنَا جَرِيرٌ، عَنِ ابْنِ شُبْرُمَةَ، قَالَ رَحِمَ اللَّهُ إِبْرَاهِيمَ شَدَّدَ النَّاسُ فِي النَّبِيذِ وَرَخَّصَ فِيهِ ‏.‏

٥٧٦٩ - حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ أَبِي أُسَامَةَ، قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ الْمُبَارَكِ، يَقُولُ مَا وَجَدْتُ الرُّخْصَةَ فِي الْمُسْكِرِ عَنْ أَحَدٍ صَحِيحًا إِلاَّ عَنْ إِبْرَاهِيمَ ‏.‏

٥٧٧٠ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا أُسَامَةَ، يَقُولُ مَا رَأَيْتُ رَجُلاً أَطْلَبَ لِلْعِلْمِ مِنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْمُبَارَكِ الشَّامَاتِ وَمِصْرَ وَالْيَمَنَ وَالْحِجَازَ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 56- Meyve Suları Hangi Durumlarda İçilmez

5753- Feyrûz (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına giderek şöyle dedim:

(Ey Allah'ın Rasûlü! Bağlarım var, Allah da içkiyi haram kıldı üzümlerimi ne yapmalıyım?) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Kurutursun) buyurdu. (Kurusunu ne yapacağım?) deyince (Akşam ıslatır suyunu sabah içersiniz sabah ıslatıp akşam içersiniz) buyurdu. (Keskinleşinceye (eşiyinceye) kadar bekletebilir miyiz?) diye sordum. Şöyle buyurdu:

(Testilere koymayın tulumlara koyun, tuluklarda bekleyince sirke olur) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Eşribe: 10; Dârimi, Eşribe: 13)

5754- İbn-üd Deylemî babasından rivâyet ederek şöyle demiştir: Ey Allah'ın Rasûlü dedik. Bizim üzümlerimiz var onları nasıl değerlendirelim? (Kurutursunuz. Akşam ıslatırsınız sabah içersiniz sabah ıslatıp akşam içersiniz, şerbeti tulumlarda yapınız testilerde yapmayınız tulumlarda bekleyince sirke olur) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Eşribe: 10; Dârimi, Eşribe: 13)

5755- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e şerbet yapılırdı. Yapılan şerbeti o gün ertesi gün ve üçüncü gün akşamına kadar içerdi kapta kalan şerbet dökülürdü. (Müslim, Eşribe: 9; Ebû Dâvûd, Eşribe: 10)

5756- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e üzüm şerbeti yapılırdı onu o gün ertesi gün ertesi gün ve daha sonraki gün içerdi. (Müslim, Eşribe: 9; Ebû Dâvûd, Eşribe: 10)

5757- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e kuru üzümden şerbet yapılırdı ve bir kaba koyulurdu ve o gün ertesi gün ve ondan sonraki gün o şerbetten içerdi, üçüncü günün sonunda ya kendisi içer veya başkasına içirirdi yine bir şeyler kalırsa dökülürdü. (Müslim, Eşribe: 9; Ebû Dâvûd, Eşribe: 10)

5758- İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, kendisine kuru üzümden bir kapta şerbet yapılır o günün akşamına içerdi. Akşamleyin yapılanı da gündüz içerdi ve o kapları tertemiz yıkar ve içersinde tortu bırakmazdı. Biz de bu kaplarda yapılan şerbeti bal gibi içerdik. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5759- Bessam (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebu Cafer’e şerbetin hükmünü sormuştum, o da: Ali b. Hüseyin’e akşamdan şerbet yapılır sabahleyin içer sabahleyin yapılanı da akşam içerdi dedi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5760- Abdullah (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Süfyan’a şerbetten soruldu. O da şöyle dedi:

(Akşam yap sabah iç) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5761- Ebu Osman (Nehdi değil)’dan rivâyete göre, Ümmül Fadl Enes b. Mâlik’e bir adam göndererek testide yapılan şerbetin hükmünü sordu. Enes’te oğlu Nadr’ın testide şerbet yaptığını ve sabah yapılan şerbeti akşam içtiğini söyledi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5762- Said b. Müseyyeb (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şerbetin tortusunu keskinleşmesi ekşiyip şarap haline gelmesinden dolayı yeni şerbete katılmasını hoş görmezdi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5763- Said b. Müseyyeb (radıyallahü anh) şöyle demiştir:

(Şerbetin tortusu onun şarabıdır.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5764- Said b. Müseyyeb (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, içkiye aklı giderip bulanık hale getirdiği için (Hamr) denilmiştir. Said b. Müseyyeb her şeyin tortusu üzerine yenisini ilave ederek şerbet yapmayı hoş görmezdi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

٥٦ - باب ذِكْرِ مَا يَجُوزُ شُرْبُهُ مِنَ الأَنْبِذَةِ وَمَا لاَ يَجُوزُ

٥٧٥٣ - أَخْبَرَنِي عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ بْنِ سَعِيدِ بْنِ كَثِيرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ، قَالَ حَدَّثَنِي الأَوْزَاعِيُّ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي عَمْرٍو، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الدَّيْلَمِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، فَيْرُوزَ قَالَ قَدِمْتُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّا أَصْحَابُ كَرْمٍ وَقَدْ أَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ تَحْرِيمَ الْخَمْرِ فَمَاذَا نَصْنَعُ قَالَ ‏(‏ تَتَّخِذُونَهُ زَبِيبًا ‏)‏ ‏.‏ قُلْتُ فَنَصْنَعُ بِالزَّبِيبِ مَاذَا قَالَ ‏(‏ تَنْقَعُونَهُ عَلَى غَدَائِكُمْ وَتَشْرَبُونَهُ عَلَى عَشَائِكُمْ وَتَنْقَعُونَهُ عَلَى عَشَائِكُمْ وَتَشْرَبُونَهُ عَلَى غَدَائِكُمْ ‏)‏ ‏.‏ قُلْتُ أَفَلاَ نُؤَخِّرُهُ حَتَّى يَشْتَدَّ قَالَ ‏(‏ لاَ تَجْعَلُوهُ فِي الْقُلَلِ وَاجْعَلُوهُ فِي الشِّنَانِ فَإِنَّهُ إِنْ تَأَخَّرَ صَارَ خَلاًّ ‏)‏ ‏.‏

٥٧٥٤ - أَخْبَرَنَا عِيسَى بْنُ مُحَمَّدٍ أَبُو عُمَيْرِ بْنُ النَّحَّاسِ، عَنْ ضَمْرَةَ، عَنِ الشَّيْبَانِيِّ، عَنِ ابْنِ الدَّيْلَمِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ قُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ لَنَا أَعْنَابًا فَمَاذَا نَصْنَعُ بِهَا قَالَ ‏(‏ زَبِّبُوهَا ‏)‏ ‏.‏ قُلْنَا فَمَا نَصْنَعُ بِالزَّبِيبِ قَالَ ‏(‏ انْبِذُوهُ عَلَى غَدَائِكُمْ وَاشْرَبُوهُ عَلَى عَشَائِكُمْ وَانْبِذُوهُ عَلَى عَشَائِكُمْ وَاشْرَبُوهُ عَلَى غَدَائِكُمْ وَانْبِذُوهُ فِي الشِّنَانِ وَلاَ تَنْبِذُوهُ فِي الْقِلاَلِ فَإِنَّهُ إِنْ تَأَخَّرَ صَارَ خَلاًّ ‏)‏ ‏.‏

٥٧٥٥ - أَخْبَرَنَا أَبُو دَاوُدَ الْحَرَّانِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا يَعْلَى بْنُ عُبَيْدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مُطِيعٌ، عَنْ أَبِي عُمَرَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ كَانَ يُنْبَذُ لِرَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَيَشْرَبُهُ مِنَ الْغَدِ وَمِنْ بَعْدِ الْغَدِ فَإِذَا كَانَ مَسَاءُ الثَّالِثَةِ فَإِنْ بَقِيَ فِي الإِنَاءِ شَىْءٌ لَمْ يَشْرَبُوهُ أُهْرِيقَ ‏.‏

٥٧٥٦ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ آدَمَ، قَالَ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنْ يَحْيَى بْنِ عُبَيْدٍ الْبَهْرَانِيِّ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم كَانَ يُنْقَعُ لَهُ الزَّبِيبُ فَيَشْرَبُهُ يَوْمَهُ وَالْغَدَ وَبَعْدَ الْغَدِ ‏.‏

٥٧٥٧ - أَخْبَرَنَا وَاصِلُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى، عَنِ ابْنِ فُضَيْلٍ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي عُمَرَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يُنْبَذُ لَهُ نَبِيذُ الزَّبِيبِ مِنَ اللَّيْلِ فَيَجْعَلُهُ فِي سِقَاءٍ فَيَشْرَبُهُ يَوْمَهُ ذَلِكَ وَالْغَدَ وَبَعْدَ الْغَدِ فَإِذَا كَانَ مِنْ آخِرِ الثَّالِثَةِ سَقَاهُ أَوْ شَرِبَهُ فَإِنْ أَصْبَحَ مِنْهُ شَىْءٌ أَهْرَاقَهُ ‏.‏

٥٧٥٨ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّهُ كَانَ يُنْبَذُ لَهُ فِي سِقَاءِ الزَّبِيبِ غُدْوَةً فَيَشْرَبُهُ مِنَ اللَّيْلِ وَيُنْبَذُ لَهُ عَشِيَّةً فَيَشْرَبُهُ غُدْوَةً وَكَانَ يَغْسِلُ الأَسْقِيَةَ وَلاَ يَجْعَلُ فِيهَا دُرْدِيًّا وَلاَ شَيْئًا ‏.‏ قَالَ نَافِعٌ فَكُنَّا نَشْرَبُهُ مِثْلَ الْعَسَلِ ‏.‏

٥٧٥٩ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ بَسَّامٍ، قَالَ سَأَلْتُ أَبَا جَعْفَرٍ عَنِ النَّبِيذِ، قَالَ كَانَ عَلِيُّ بْنُ حُسَيْنٍ رضى اللّه عنه يُنْبَذُ لَهُ مِنَ اللَّيْلِ فَيَشْرَبُهُ غُدْوَةً وَيُنْبَذُ لَهُ غُدْوَةً فَيَشْرَبُهُ مِنَ اللَّيْلِ ‏.‏

٥٧٦٠ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، قَالَ سَمِعْتُ سُفْيَانَ، سُئِلَ عَنِ النَّبِيذِ، قَالَ انْتَبِذْ عَشِيًّا وَاشْرَبْهُ غُدْوَةً ‏.‏

٥٧٦١ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ سُلَيْمَانَ التَّيْمِيِّ، عَنْ أَبِي عُثْمَانَ، وَلَيْسَ، بِالنَّهْدِيِّ أَنَّ أُمَّ الْفَضْلِ، أَرْسَلَتْ إِلَى أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ تَسْأَلُهُ عَنْ نَبِيذِ الْجَرِّ فَحَدَّثَهَا عَنِ النَّضْرِ ابْنِهِ أَنَّهُ كَانَ يُنْبَذُ فِي جَرٍّ يُنْبَذُ غُدْوَةً وَيَشْرَبُهُ عَشِيَّةً ‏.‏

٥٧٦٢ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ مَعْمَرٍ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، أَنَّهُ كَانَ يَكْرَهُ أَنْ يَجْعَلَ، نَطْلَ النَّبِيذِ فِي النَّبِيذِ لِيَشْتَدَّ بِالنَّطْلِ ‏.‏

٥٧٦٣ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ دَاوُدَ بْنِ أَبِي هِنْدٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، أَنَّهُ قَالَ فِي النَّبِيذِ خَمْرُهُ دُرْدِيُّهُ ‏.‏

٥٧٦٤ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، قَالَ إِنَّمَا سُمِّيَتِ الْخَمْرُ لأَنَّهَا تُرِكَتْ حَتَّى مَضَى صَفْوُهَا وَبَقِيَ كَدَرُهَا ‏.‏ وَكَانَ يَكْرَهُ كُلَّ شَىْءٍ يُنْبَذُ عَلَى عَكَرٍ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 55- Meyve Suyu Ne Kadar Süre İle İçilir?

5749- Said b. Müseyyeb (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Meyve sularını köpüklenmeden iç.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5750- Hişam b. Âiz el Esedî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbrahim’e meyve sularının hükmünü sordum. Köpürmediği tadı ve keskinliği normal olduğu sürece iç dedi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5751- Ata’dan rivâyete göre, meyve suları hakkında şöyle demiştir:

(Köpürünceye kadar iç.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5752- Şa’bî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, (meyve suları hakkında) (Köpürüp ekşimemişse üç gün süreyle iç) dedi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

٥٥ - باب الْوُضُوءِ مِمَّا مَسَّتِ النَّارُ

٥٧٤٩ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ حَيْوَةَ بْنِ شُرَيْحٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي عُقَيْلٌ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، قَالَ اشْرَبِ الْعَصِيرَ مَا لَمْ يُزْبِدْ ‏.‏

٥٧٥٠ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عَائِذٍ الأَسَدِيِّ، قَالَ سَأَلْتُ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الْعَصِيرِ، قَالَ اشْرَبْهُ حَتَّى يَغْلِيَ مَا لَمْ يَتَغَيَّرْ ‏.‏

٥٧٥١ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ، عَنْ عَطَاءٍ، فِي الْعَصِيرِ قَالَ اشْرَبْهُ حَتَّى يَغْلِيَ ‏.‏

٥٧٥٢ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ، عَنْ دَاوُدَ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، قَالَ اشْرَبْهُ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ إِلاَّ أَنْ يَغْلِيَ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 54- Meyve Suları Hangi Durumlarda İçilir?

5747- Ebu Sabit es Sa’lebi (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbâs’ın yanındaydım bir adam geldi ve meyve sularının hükmünü sordu. İbn Abbâs:

(Taze ise iç) dedi. Adam kaynattım fakat kalbimde şüphe var dedi. İbn Abbâs:

(Peki onu kaynatmadan önce içer miydin?) dedi. Adam:

(Hayır) deyince, İbn Abbâs:

(Öyleyse ateş (Kaynatmak) haram olan bir şeyi helâl kılmaz) dedi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5748- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan işittim şöyle diyordu: Vallahi ateş bir şeyi ne helâl kılar ne de haramlaştırır. İbn Abbâs bu sözünü içki kaynatılınca helâl olur sözü üzerine açıklama şeklinde söylemiştir. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

٥٤ - باب مَا يَجُوزُ شُرْبُهُ مِنَ الْعَصِيرِ وَمَا لاَ يَجُوزُ

٥٧٤٧ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ أَبِي يَعْفُورٍ السَّلَمِيِّ، عَنْ أَبِي ثَابِتٍ الثَّعْلَبِيِّ، قَالَ كُنْتُ عِنْدَ ابْنِ عَبَّاسٍ فَجَاءَهُ رَجُلٌ فَسَأَلَهُ عَنِ الْعَصِيرِ، فَقَالَ اشْرَبْهُ مَا كَانَ طَرِيًّا ‏.‏ قَالَ إِنِّي طَبَخْتُ شَرَابًا وَفِي نَفْسِي مِنْهُ ‏.‏ قَالَ أَكُنْتَ شَارِبَهُ قَبْلَ أَنْ تَطْبُخَهُ قَالَ لاَ ‏.‏ قَالَ فَإِنَّ النَّارَ لاَ تُحِلُّ شَيْئًا قَدْ حَرُمَ ‏.‏

٥٧٤٨ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، قِرَاءَةً أَخْبَرَنِي عَطَاءٌ، قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ، يَقُولُ وَاللَّهِ مَا تُحِلُّ النَّارُ شَيْئًا وَلاَ تُحَرِّمُهُ ‏.‏ قَالَ ثُمَّ فَسَّرَ لِي قَوْلَهُ لاَ تُحِلُّ شَيْئًا لِقَوْلِهِمْ فِي الطِّلاَءِ وَلاَ تُحَرِّمُهُ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 53- Üzüm Suyu Ne Kadar Kaynatılırsa Pekmez Olur?

5733- Süveyd b. Gafele (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Hattab bazı valilerine şöyle yazdı:

(Müslümanlar üzüm suyunun üçte biri kalıp ikisi buhar olarak üçüncüye kadar kaynatılarak meydana getirilmiş pekmezden içmelerine ve yemelerine izin veriniz.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5734- Amir b. Abdullah (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer’in Ebu Mûsâ’ya yazdığı şu mektubu okumuştum. Şimdi yanıma Şamdan bir kafile geldi yüklerinde, deveye sürülen katran gibi siyah ve katı şerbet (pekmez) var. Kendilerine bunu ne kadar kaynattıklarını sordum. Bana üçte biri kalıp üçte ikisi buharlaşıncaya kadar kaynattıklarını haber verdiler, üzüm suyu kaynatılırken üçte biri kayboluncaya kadar kaynatılırsa sarhoşluk veren durumu diğer üçte biri kayboluncaya kadar kaynatılırsa da şarap kokusu yok olurmuş, bu sebeple oradaki insanlara emret üzüm suyu üçte biri kalıncaya kadar kaynatılan pekmezden içsinler. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5735- Abdullah b. Yezid el Hatmî (radıyallahü anh) anlatıyor: Ömer bize şu mektubu yazmıştı şimdi içtiklerinizin üçte ikisi olan şeytanın payı buharlaşıncaya kadar kaynatın; o içeceklerinizden ikisi şeytanın payıdır biri de sizin payınızdır. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5736- Şa’bî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ali insanlara katılaşıncaya kadar kaynatılan şıranın yenmesini emrederdi. Bir sinek o kaynatılan pekmezin içersine düşerse, katılığından dolayı pekmezden çıkamıyordu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5737- Dâvûd (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Said’e Ömer’in hangi tür pekmezi helâl saydığını sordum. Üçte ikisi buharlaşıp biri kalıncaya kadar kaynatılan pekmezleri dedi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5738- Said b. Müseyyeb (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, Ebu’d Derda şıralardan üçte biri kalıp üçte ikisi buharlaşıncaya kadar kaynatılanları içerdi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5739- Ebu Mûsâ el Eş’arî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, üzüm suyunun kaynatılıp üçte ikisi buharlaşıp üçte biri kalıncaya kadar kaynatılanından içerdi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5740- Ya’la b. Ata (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Said b. Müseyyeb’ten işitmiştim bir bedevi yarısı buharlaşıncaya kadar kaynatılan şıra (Pekmez) içilir mi? diye sormuştu. O da:

(Hayır üçte biri kalıncaya kadar kaynatılmalıdır) dedi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5741- Said b. Müseyyeb (radıyallahü anh) şöyle derdi:

(Üzüm suyu üçte biri kalıncaya kadar kaynatılırsa onun yenilip içilmesinde bir sakınca yoktur.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5742- Ebu Reca (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Hasan-ı Basriye:

(Üzüm suyu yarısı buharlaşıncaya kadar kaynatılırsa içilir mi?) diye sordum. (Hayır onu içme) dedi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5743- Beşir b. el Muhacir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Hasan-ı Basriye:

(Meyve sularının kaynatılmalarının hükmünü sordum. Üçte biri kalıncaya kadar kaynatılmalıdır) dedi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5744- Enes b. Sirin (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’ten işittim söyle diyordu: Nuh (aleyhisselâm) ile şeytan üzüm ağacının meyvesi konusunda münakaşa ettiler. Nuh (aleyhisselâm):

(Benimdir; insanlar helâl gıda olarak yiyecekler) dedi. Şeytan da:

(Benimdir içki olarak içecekler) dedi. Üçte biri Nuh (aleyhisselâm)’a yani helâl olarak yiyeceklere üçte ikisi de içki olarak kullanacaklara kalmak üzere anlaştılar. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5745- Abdülmelik b. Tufeyl el Cezerî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Abdülaziz bize şunu yazmıştı:

(Üzüm suyunu üçte biri kalıncaya kadar kaynatılmadan içmeyiniz. Tüm sarhoşluk veren şeyler haramdır.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5746- Mekhül (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Her sarhoşluk veren haramdır. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

٥٣ - باب ذِكْرِ مَا يَجُوزُ شُرْبُهُ مِنَ الطِّلاَءِ وَمَا لاَ يَجُوزُ

٥٧٣٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى، قَالَ حَدَّثَنَا الْمُعْتَمِرُ، قَالَ سَمِعْتُ مَنْصُورًا، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ نُبَاتَةَ، عَنْ سُوَيْدِ بْنِ غَفَلَةَ، قَالَ كَتَبَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ إِلَى بَعْضِ عُمَّالِهِ أَنِ ارْزُقِ، الْمُسْلِمِينَ مِنَ الطِّلاَءِ مَا ذَهَبَ ثُلُثَاهُ وَبَقِيَ ثُلُثُهُ ‏.‏

٥٧٣٤ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ سُلَيْمَانَ التَّيْمِيِّ، عَنْ أَبِي مِجْلَزٍ، عَنْ عَامِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، أَنَّهُ قَالَ قَرَأْتُ كِتَابَ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ إِلَى أَبِي مُوسَى أَمَّا بَعْدُ فَإِنَّهَا قَدِمَتْ عَلَىَّ عِيرٌ مِنَ الشَّامِ تَحْمِلُ شَرَابًا غَلِيظًا أَسْوَدَ كَطِلاَءِ الإِبِلِ وَإِنِّي سَأَلْتُهُمْ عَلَى كَمْ يَطْبُخُونَهُ فَأَخْبَرُونِي أَنَّهُمْ يَطْبُخُونَهُ عَلَى الثُّلُثَيْنِ ذَهَبَ ثُلُثَاهُ الأَخْبَثَانِ ثُلُثٌ بِبَغْيِهِ وَثُلُثٌ بِرِيحِهِ فَمُرْ مَنْ قِبَلَكَ يَشْرَبُونَهُ ‏.‏

٥٧٣٥ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ هِشَامٍ، عَنِ ابْنِ سِيرِينَ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ يَزِيدَ الْخَطْمِيَّ، قَالَ كَتَبَ إِلَيْنَا عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ رضى اللّه عنه أَمَّا بَعْدُ فَاطْبُخُوا شَرَابَكُمْ حَتَّى يَذْهَبُ مِنْهُ نَصِيبُ الشَّيْطَانِ فَإِنَّ لَهُ اثْنَيْنِ وَلَكُمْ وَاحِدٌ ‏.‏

٥٧٣٦ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ جَرِيرٍ، عَنْ مُغِيرَةَ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، قَالَ كَانَ عَلِيٌّ رضى اللّه عنه يَرْزُقُ النَّاسَ الطِّلاَءَ يَقَعُ فِيهِ الذُّبَابُ وَلاَ يَسْتَطِيعُ أَنْ يُخْرَجَ مِنْهُ ‏.‏

٥٧٣٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي عَدِيٍّ، عَنْ دَاوُدَ، قَالَ سَأَلْتُ سَعِيدًا مَا الشَّرَابُ الَّذِي أَحَلَّهُ عُمَرُ رضى اللّه عنه قَالَ الَّذِي يُطْبَخُ حَتَّى يَذْهَبَ ثُلُثَاهُ وَيَبْقَى ثُلُثُهُ ‏.‏

٥٧٣٨ - أَخْبَرَنَا زَكَرِيَّا بْنُ يَحْيَى، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الأَعْلَى، قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنْ دَاوُدَ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، أَنَّ أَبَا الدَّرْدَاءِ، كَانَ يَشْرَبُ مَا ذَهَبَ ثُلُثَاهُ وَبَقِيَ ثُلُثُهُ ‏.‏

٥٧٣٩ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ هُشَيْمٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِي خَالِدٍ، عَنْ قَيْسِ بْنِ أَبِي حَازِمٍ، عَنْ أَبِي مُوسَى الأَشْعَرِيِّ، أَنَّهُ كَانَ يَشْرَبُ مِنَ الطِّلاَءِ مَا ذَهَبَ ثُلُثَاهُ وَبَقِيَ ثُلُثُهُ ‏.‏

٥٧٤٠ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ يَعْلَى بْنِ عَطَاءٍ، قَالَ سَمِعْتُ سَعِيدَ بْنَ الْمُسَيَّبِ، وَسَأَلَهُ، أَعْرَابِيٌّ عَنْ شَرَابٍ، يُطْبَخُ عَلَى النِّصْفِ فَقَالَ لاَ حَتَّى يَذْهَبَ ثُلُثَاهُ وَيَبْقَى الثُّلُثُ ‏.‏

٥٧٤١ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ خَالِدٍ، عَنْ مَعْنٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مُعَاوِيَةُ بْنُ صَالِحٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، قَالَ إِذَا طُبِخَ الطِّلاَءُ عَلَى الثُّلُثِ فَلاَ بَأْسَ بِهِ ‏.‏

٥٧٤٢ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ زُرَيْعٍ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو رَجَاءٍ، قَالَ سَأَلْتُ الْحَسَنَ عَنِ الطِّلاَءِ الْمُنَصَّفِ، فَقَالَ لاَ تَشْرَبْهُ ‏.‏

٥٧٤٣ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ بَشِيرِ بْنِ الْمُهَاجِرِ، قَالَ سَأَلْتُ الْحَسَنَ عَمَّا يُطْبَخُ مِنَ الْعَصِيرِ قَالَ مَا تَطْبُخُهُ حَتَّى يَذْهَبَ الثُّلُثَانِ وَيَبْقَى الثُّلُثُ ‏.‏

٥٧٤٤ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، قَالَ حَدَّثَنَا سَعْدُ بْنُ أَوْسٍ، عَنْ أَنَسِ بْنِ سِيرِينَ، قَالَ سَمِعْتُ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ، يَقُولُ إِنَّ نُوحًا صلّى اللّه عليه وسلّم نَازَعَهُ الشَّيْطَانُ فِي عُودِ الْكَرْمِ فَقَالَ هَذَا لِي وَقَالَ هَذَا لِي فَاصْطَلَحَا عَلَى أَنَّ لِنُوحٍ ثُلُثَهَا وَلِلشَّيْطَانِ ثُلُثَيْهَا ‏.‏

٥٧٤٥ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ طُفَيْلٍ الْجَزَرِيِّ، قَالَ كَتَبَ إِلَيْنَا عُمَرُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ أَنْ لاَ، تَشْرَبُوا مِنَ الطِّلاَءِ حَتَّى يَذْهَبَ ثُلُثَاهُ وَيَبْقَى ثُلُثُهُ وَكُلُّ مُسْكِرٍ حَرَامٌ ‏.‏

٥٧٤٦ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ حَدَّثَنَا الْمُعْتَمِرُ، عَنْ بُرْدٍ، عَنْ مَكْحُولٍ، قَالَ كُلُّ مُسْكِرٍ حَرَامٌ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 52- Üzüm Kime Satılmalı?

5731- Mus’ab b. Sa’d (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Sa’d’ın bağları ve çok üzümleri vardı, işlerini gören güvendiği bir kimsesi vardı. Bir yıl üzümleri çok olmuştu bu sebeple o güvendiği kimse Sa’d’a mektup yazarak; (Bu yıl üzümlerin boşa gideceğinden korkuyordum. Uygun görürsen içki yapan kimselerse verip öylece değerlendireyim) dedi. Bunun üzerine Sa’d bir mektup yazarak:

(Mektup’un sana ulaşır ulaşmaz işimden el çek, Allah’a yemin olsun ki bundan sonra hiçbir konuda sana güvenim kalmamıştır) dedi ve adamı işinden uzaklaştırdı. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5732- İbn Sirin (radıyallahü anh) şöyle demiştir:

(Üzümü pekmez yapana sat içki yapana satma.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

٥٢ - باب الْكَرَاهِيَةِ فِي بَيْعِ الْعَصِيرِ

٥٧٣١ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ سُفْيَانَ بْنِ دِينَارٍ، عَنْ مُصْعَبِ بْنِ سَعْدٍ، قَالَ كَانَ لِسَعْدٍ كُرُومٌ وَأَعْنَابٌ كَثِيرَةٌ وَكَانَ لَهُ فِيهَا أَمِينٌ فَحَمَلَتْ عِنَبًا كَثِيرًا فَكَتَبَ إِلَيْهِ إِنِّي أَخَافُ عَلَى الأَعْنَابِ الضَّيْعَةَ فَإِنْ رَأَيْتَ أَنْ أَعْصُرَهُ عَصَرْتُهُ فَكَتَبَ إِلَيْهِ سَعْدٌ إِذَا جَاءَكَ كِتَابِي هَذَا فَاعْتَزِلْ ضَيْعَتِي فَوَاللَّهِ لاَ أَئْتَمِنُكَ عَلَى شَىْءٍ بَعْدَهُ أَبَدًا ‏.‏ فَعَزَلَهُ عَنْ ضَيْعَتِهِ ‏.‏

٥٧٣٢ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ هَارُونَ بْنِ إِبْرَاهِيمَ، عَنِ ابْنِ سِيرِينَ، قَالَ بِعْهُ عَصِيرًا مِمَّنْ يَتَّخِذُهُ طِلاَءً وَلاَ يَتَّخِذُهُ خَمْرًا ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 51- İçki Satana Üzüm Satılmaz

5730- İbn Tavus (radıyallahü anh) babasından rivâyete göre, şarap yapan kimseye üzüm satmayı hoş görmezdi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

٥١ - باب الْكَرَاهِيَةِ فِي بَيْعِ الزَّبِيبِ لِمَنْ يَتَّخِذُهُ نَبِيذًا

٥٧٣٠ - أَخْبَرَنَا الْجَارُودُ بْنُ مُعَاذٍ، - هُوَ بَاوَرْدِيٌّ - قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو سُفْيَانَ، مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ عَنْ مَعْمَرٍ، عَنِ ابْنِ طَاوُسٍ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّهُ كَانَ يَكْرَهُ أَنْ يَبِيعَ الزَّبِيبَ، لِمَنْ يَتَّخِذُهُ نَبِيذًا ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 50- Şüpheli Şeyleri Terk Etmek Gerekir

5728- Numan b. Beşir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Helal olan şeyler bellidir haram olan şeyler de bellidir. İkisi arasında şüpheli olan şeyler vardır -Bazı rivâyetlerde ikisi arasında birbirine benzeyen şeyler vardır şeklindedir- bu konuda size bir örnek vereceğim Allah’ın da koruma altına aldığı bir koruluğu vardır. Allah’ın koruluğu haram kıldığı şeylerdir. Kim koruluğun çevresinde hayvanlarını otlatırsa koruluğa karışması mümkündür -Bazı rivâyetlerde korulukta otlatmasından korkulur şeklindedir- Kim şüpheli şeylere karışırsa haramı işlemeye kendisinde cesaret bulur. (Ebû Dâvûd, Büyü’: 3; Dârimi, Büyü’: 1)

5729- Ebu’l Havra es Sa’dî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Hasan b. Ali’ye:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)’den ne ezberledin?) diye sordum. Hasan da şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şunu ezberledim:

(Şüpheli olanı bırak şüphesiz olana bak) (Dârimi, Büyü’: 1; Tirmizî, Sıfati’l Kıyame: 60)

٥٠ - باب الْحَثِّ عَلَى تَرْكِ الشُّبُهَاتِ

٥٧٢٨ - أَخْبَرَنَا حُمَيْدُ بْنُ مَسْعَدَةَ، عَنْ يَزِيدَ، - وَهُوَ ابْنُ زُرَيْعٍ - عَنِ ابْنِ عَوْنٍ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ إِنَّ الْحَلاَلَ بَيِّنٌ وَإِنَّ الْحَرَامَ بَيِّنٌ وَإِنَّ بَيْنَ ذَلِكَ أُمُورًا مُشْتَبِهَاتٍ ‏)‏ ‏.‏ وَرُبَّمَا قَالَ ‏(‏ وَإِنَّ بَيْنَ ذَلِكَ أُمُورًا مُشْتَبِهَةً وَسَأَضْرِبُ فِي ذَلِكَ مَثَلاً إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ حَمَى حِمًى وَإِنَّ حِمَى اللَّهِ مَا حَرَّمَ وَإِنَّهُ مَنْ يَرْعَ حَوْلَ الْحِمَى يُوشِكُ أَنْ يُخَالِطَ الْحِمَى ‏)‏ ‏.‏ وَرُبَّمَا قَالَ ‏(‏ يُوشِكُ أَنْ يَرْتَعَ وَإِنَّ مَنْ خَالَطَ الرِّيبَةَ يُوشِكُ أَنْ يَجْسُرَ ‏)‏ ‏.‏

٥٧٢٩ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَبَانَ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ إِدْرِيسَ، قَالَ أَنْبَأَنَا شُعْبَةُ، عَنْ بُرَيْدِ بْنِ أَبِي مَرْيَمَ، عَنْ أَبِي الْحَوْرَاءِ السَّعْدِيِّ، قَالَ قُلْتُ لِلْحَسَنِ بْنِ عَلِيٍّ رضى اللّه عنهما مَا حَفِظْتَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ حَفِظْتُ مِنْهُ ‏(‏ دَعْ مَا يَرِيبُكَ إِلَى مَا لاَ يَرِيبُكَ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 49- İçki İçenlere Allah’ın Azabı

5727- Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Yemenden ceyşan ve ceysan kabilesinden bir adam gelerek Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e kendi memleketlerinde Mısır’dan yapılan ve mizr adını verdikleri içkiden sordu. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(O dediğiniz içki sarhoşluk verir mi?) buyurdu. O da:

(Evet) deyince, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Her sarhoşluk veren haramdır. Allah sarhoşluk veren şeyleri içenlere kıyamette (Tıynet-i habal) içireceğini bildirmiştir) buyurdu. Oradakilerden (Tıynet-i habal) nedir diye sorduklarında şöyle buyurdu:

(Cehennemliklerin teridir veya onlardan akan şeylerdir.) (Ebû Dâvûd, Eşribe: 5; Müsned: 14351)

٤٩ - باب ذِكْرِ مَا أَعَدَّ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ لِشَارِبِ الْمُسْكِرِ مِنَ الذُّلِّ وَالْهَوَانِ وَأَلِيمِ الْعَذَابِ

٥٧٢٧ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ، عَنْ عُمَارَةَ بْنِ غَزِيَّةَ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ، عَنْ جَابِرٍ، أَنَّ رَجُلاً، مِنْ جَيْشَانَ - وَجَيْشَانُ مِنَ الْيَمَنِ - قَدِمَ فَسَأَلَ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَنْ شَرَابٍ يَشْرَبُونَهُ بِأَرْضِهِمْ مِنَ الذُّرَةِ يُقَالُ لَهُ الْمِزْرُ فَقَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَمُسْكِرٌ هُوَ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ نَعَمْ ‏.‏ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ كُلُّ مُسْكِرٍ حَرَامٌ إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ عَهِدَ لِمَنْ شَرِبَ الْمُسْكِرَ أَنْ يَسْقِيَهُ مِنْ طِينَةِ الْخَبَالِ ‏)‏ ‏.‏ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا طِينَةُ الْخَبَالِ قَالَ ‏(‏ عَرَقُ أَهْلِ النَّارِ أَوْ قَالَ عُصَارَةُ أَهْلِ النَّارِ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 48- İçkinin Her Çeşidinin Haram Oluşuna Dair Rivâyetler

5695- Ebu Bürde b. Niyar (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Bazı kaplarda bulunan meşrubattan için fakat sarhoşluk veren içkileri içmeyin.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5696- Büreyde (radıyallahü anh)’nin babasından rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Kabak, testi, tahta fıçı ve sırlı küplerde meşrubat yapmayı ve bekletmeyi yasak etti.) (Dârimi, Eşribe: 3; Müslim, Eşribe: 6)

5697- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Her türlü meşrubatı için fakat sarhoşluk verenleri içmeyin.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5698- Amirî kabilesinden Decace kızı Cisre (radıyallahü anha)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Âişe’den işittim kendisine Nebîz = Bir nevi bira hakkında şöyle sormuşlardı:

(Hurmayı sabah suya ıslatıp akşam içiyoruz akşam ıslatıp sabah içiyoruz (caiz) midir?) O da şöyle demişti:

(Sarhoşluk veren hiçbir şeyi helâl kılacak şekilde fetva verecek değilim, ekmek bile su bile olsa dedi ve üç sefer tekrarladı.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5699- Hemmam’ın kızı Kerime (radıyallahü anha), mü’minleri annesi Âişe’nin şöyle dediğini işitmiştir:

(Kabakta meşrubat yapmaktan yasaklandınız, testide meşrubat yapmaktan yasaklandınız, ziftlenmiş kaplarda da şerbet yapmanız yasaklandı.) Sonra kadınlara dönerek:

(Yeşil küplerde meşrubat yapmaktan sakının! Sevdiğiniz su bile olsa ve sizi sarhoş etse ondan asla içmeyin.) (İbn Mâce, Eşribe: 15; Müslim, Eşribe: 6)

5700- Eban b. Sum’a’nın annesinden (radıyallahü anhüma) rivâyete göre, Âişe’ye içilecek şeylerden soranlara Âişe şöyle derdi:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) sarhoşluk eden her şeyi yasaklardı.) (Müslim, Eşribe: 7; Dârimi, Eşribe: 7)

5701- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir:

(İçkinin azı çoğu ve sarhoşluk veren her içkinin hepsi haram kılınmıştır.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5702- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir:

(İçkinin kendisi, azı ve çoğu ve her sarhoşluk veren meşrubat haram kılınmıştır.) (Müslim, Eşribe: 7; Dârimi, Eşribe: 7)

5703- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir:

(İçkinin kendisi, azı ve çoğu ve her sarhoşluk veren meşrubat haram kılınmıştır.) (Müslim, Eşribe: 7; Dârimi, Eşribe: 7)

5704- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir:

(İçkinin kendisi, azı ve çoğu ve her sarhoşluk veren meşrubat haram kılınmıştır.) (Müslim, Eşribe: 7; Dârimi, Eşribe: 7)

5705- Ebu’l Cüveyriyye el Cermî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Sırtını Kâbe’ye dayamış olduğu İbn Abbâs’a Bazak isimli içkiden sormuştum. O da şöyle dedi: Bazak içkisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sonra çıkmıştır sarhoşluk veren her şey (adı ne olursa olsun) haramdır. Ravi diyor ki bunu Araplardan ilk soran benim. (Buhârî, Eşribe: 9)

5706- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Allah ve Rasûlünün haram kıldığı şeyleri haram kılmaktan kim sevinecekse nebiz = bir çeşit birayı haram kılsın. (Müsned: 2991)

5707- Uyeyne b. Abdurrahman (radıyallahü anh) babasından naklederek şöyle diyor: Bir adam İbn Abbâs’a: Ben Horasanlıyım ülkemiz soğuktur, üzümden, kuru üzümden ve diğer meyvelerden içkiler yapıp içiyoruz. Bu konu beni rahatsız ediyor dedi ve pek çok içki çeşidi saydı. İbn Abbâs’ta bu kadar içki çeşidini anlıyamadı sanıyorum. İbn Abbâs o adama:

(Pek çok içki isimleri söyledin hurma, üzüm ve diğer meyvelerden yapılan ve her sarhoşluk veren içkiden uzak dur) dedi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5708- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Sadece ham (Çağla) hurmadan yapılan Nebîz = (bir çeşit bira) da haramdır.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5709- Ebu Cemre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İnsanlarla İbn Abbâs arasında tercümanlık yapıyordum. Bir kadın gelerek testide yapılan meşrubatın hükmünü sordu, ona o meşrubatın haram (yasak) olduğunu söyledi. Ben de Ey İbn Abbâs ben yeşil çanakta tatlı şerbet yapıyorum, onu içince karnım gurulduyor dedim. Bunun üzerine bana:

(Baldan tatlı bile olsa ondan içme!) dedi. (Müsned: 2991)

5710- Ebu Cemre Nasr (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbâs’a şöyle dedim:

(Ninem testide tatlı şerbet yapıyor ondan içiyorum çok içip toplum arasına oturunca sarhoş olup dengesizlik yapacağımdan da korkuyorum…) Bunun üzerine İbn Abbâs şöyle dedi: Abdülkays kabilesinden bir heyet Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gelmişti, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara:

(Hoş geldiniz geldiğiniz iyi oldu, geldiğinizden dolayı pişman da olamazsınız rezil de olamazsınız) buyurdu. Onlar da:

(Ey Allah'ın Rasûlü! Seninle bizim aramızda müşrik bir toplum var bu yüzden Sana her zaman gelip gidemeyiz ancak hac mevsiminde yani haram aylarda gelebiliriz. Bu yüzden bize öyle bir şey söyle ki onu yapınca Cennete girelim ve onunla kavmimizi uyarıp davet edelim) dediler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de şöyle buyurdu:

(Size üç şeyi emredip dört şeyden de sizi sakındıracağım; emredeceklerim Allah’a imandır. Allah’a iman ne demektir bilir misiniz?) Onlar da:

(Allah ve Rasûlü en iyi bilendir) dediler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Allah’tan başka gerçek hiçbir ilâh olmadığını kabul etmenizdir. Sonra namazlarınızda devamlı ve duyarlı olmanızdır. Zekatı güzelce verip ganimetlerin beşte birini vermenizdir. Sizi dört çeşit kapta yapılan içkilerden de yasaklıyorum kabak, tahta fıçı, testi ve ziftlenmiş (sırlanmış) küplerde yapılan içkiler.) (Ebû Dâvûd, Eşribe: 7; Müslim, İman: 6)

5711- Kays b. vehban (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbâs’a sordum:

(Bir testim var içinde şerbet yapıyorum, iyice köpürüp köpüğü yok oluncada içiyorum. İbn Abbâs: Bunu ne kadar zamandır yapıp içersin diye sordu. O da:

(Yirmi yıldır) -bir rivâyette kırk yıldır- dedi. Bunun üzerine İbn Abbâs:

(Ne kadar çok zamandır damarların necis şeylerle sulanmış ve o şeyle tiryaki olmuşsun) dedi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5712- İbn Ömer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Kâbe’de, Rüknün yanında iken bir adam elinde bir bardakla bir meşrubat ikram etmişti. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu içmek için bardağı ağzına götürdü ve çok keskin buldu bardağı sahibine iade etti, orada bulunanlardan biri; (Ey Allah'ın Rasûlü o haram mıdır?) diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Adamı bana çağır) dedi. Adamı bulup getirdiler. Adam’dan bardağı aldı bir bardak su istedi o suyu o meşrubatın içersine döktü ve ağzına götürdü içti ve yüzünü ekşitti sonra aynı şekilde tekrar su getirtti ve o meşrubatın içersine döktü ve şöyle buyurdu:

(Bu kaplarınızdaki meşrubatlarınız fazla keskinleşince onların keskinliğini su ile hafifletin) buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5713- İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Bir adam içilecek şeylerden sormuştu da:

(Keskinleşip köpüren ve içki haline gelen her şeyden sakın) demişti. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5714-

5715- Zeyd b. Cübeyr (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ömer’e içilecek şeylerden sormuştum. O da şöyle demişti:

(Keskinleşip köpüren ve içki haline gelen her şeyden sakın.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5716- İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Sarhoşluk veren her şeyin azı da çoğu da haramdır.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5717- İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Her sarhoşluk veren içkidir ve her sarhoşluk veren de haramdır.) (Dârimi, Eşribe: 8; Müslim, İman: 21)

5718- Sâlim b. Abdullah (radıyallahü anh)’in babasından rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Allah içkiyi haram kılmıştır ve her sarhoşluk veren haramdır.) (Dârimi, Eşribe: 8; Müslim, İman: 21)

5719- İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Her sarhoşluk veren şey haramdır. Her sarhoşluk veren de içkidir.) (Dârimi, Eşribe: 8; Müslim, İman: 21)

5720- Amr b. Said’in kızı Rukayye (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ömer’in evindeyim kendisi için akşamleyin kuru üzüm suya ıslatılıyor sabahleyin de onun şerbetini içiyordu sonra suyu alınan üzüm kurutuluyor üzerine tekrar kuru üzüm ilave ediliyor ve ikisi birlikte suya ıslatılıyor yine ertesi sabah onun şerbetini de içiyordu ertesi gün iki sefer suyu alınan üzümü atıyordu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5721- Ebu Mes’ud (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Kâbe’nin yanında Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) susamıştı su istedi tulumdan şerbet verdiler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) eline aldı kokladı ve yüzünü ekşitti. Bunun üzerine bana biraz zemzem verin dedi zemzemi o şerbete döktü ve içti. Bunun üzerine bir adam o haram mıdır? Ey Allah'ın Rasûlü dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Hayır) buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5722- Halid b. Hüseyin (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den işittim şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bazı günlerde oruç tuttuğunu biliyordum, iftar edeceği saati bekleyip akşam vakti kabak içersinde yaptığım şerbeti götürdüm ve:

(Ey Allah'ın Rasûlü! Bu gün oruçlu olduğunu öğrendim iftar için Sana şerbet hazırladım.) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Ey Ebu Hüreyre onu bana ver) dedi. Ben de O’nu ona verdim çok ekşimiş ve keskinleşmişti bunun farkına varınca:

(Al bunu bahçeye dök çünkü bu Allah’a ve ahiret gününe inanmayanların içkisidir) buyurdu. (İbn Mâce, Eşribe: 16; Ebû Dâvûd, Eşribe: 12)

5723- Ebu Rafi (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Ömer b. Hattab şöyle demiştir:

(Şerbetleriniz çok ekşiyip keskinleşince su katarak hafifletin.) Abdullah kendi rivâyetinde ekşiyip keskinleşmeden demiştir. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5724- Said b. Müseyyeb (radıyallahü anh) anlatıyor: Sekîf, Ömer’le karşılaştı ve ona şerbet verdi. Ömer nebizi alıp ağzına yaklaştırınca keskinleştiğinden dolayı hoşuna gitmedi ve biraz su katarak hafifletti ve siz de böylece yapın dedi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5725- Utbe b. Ferkad (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer’in içtiği şerbet sirkeye dönüşmüştü aşağıdaki hadis bu hadisin sahih olduğuna delildir. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

5726- Saib b. Yezid (radıyallahü anh) anlatıyor: Ömer yanımıza geldiğinde:

(Ben falan kimsede içki kokusu seziyorum sanki ıtıla = bir çeşit içki kokusudur. Ona ne içtiğini soracağım eğer içtiği içki sarhoşluk verici ise kendisini değnekleyeceğim) dedi. Dediği gibi çıkınca adama tam ceza uygulayarak değnekledi. (Muvatta', Eşribe: 1)

٤٨ - باب ذِكْرِ الأَخْبَارِ الَّتِي اعْتَلَّ بِهَا مَنْ أَبَاحَ شَرَابَ الْمُسْكِرِ

٥٦٩٥ - أَخْبَرَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ، عَنْ أَبِي الأَحْوَصِ، عَنْ سِمَاكٍ، عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي بُرْدَةَ بْنِ نِيَارٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ اشْرَبُوا فِي الظُّرُوفِ وَلاَ تَسْكَرُوا ‏)‏ ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ وَهَذَا حَدِيثٌ مُنْكَرٌ غَلِطَ فِيهِ أَبُو الأَحْوَصِ سَلاَّمُ بْنُ سُلَيْمٍ لاَ نَعْلَمُ أَنَّ أَحَدًا تَابَعَهُ عَلَيْهِ مِنْ أَصْحَابِ سِمَاكِ بْنِ حَرْبٍ وَسِمَاكٌ لَيْسَ بِالْقَوِيِّ وَكَانَ يَقْبَلُ التَّلْقِينَ ‏.‏ قَالَ أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ كَانَ أَبُو الأَحْوَصِ يُخْطِئُ فِي هَذَا الْحَدِيثِ ‏.‏ خَالَفَهُ شَرِيكٌ فِي إِسْنَادِهِ وَفِي لَفْظِهِ ‏.‏

٥٦٩٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ، قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ، قَالَ أَنْبَأَنَا شَرِيكٌ، عَنْ سِمَاكِ بْنِ حَرْبٍ، عَنِ ابْنِ بُرَيْدَةَ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم نَهَى عَنِ الدُّبَّاءِ وَالْحَنْتَمِ وَالنَّقِيرِ وَالْمُزَفَّتِ ‏.‏ خَالَفَهُ أَبُو عَوَانَةَ ‏.‏

٥٦٩٧ - أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ أَنْبَأَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ حَجَّاجٍ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ، عَنْ سِمَاكٍ، عَنْ قُرْصَافَةَ، - امْرَأَةٌ مِنْهُمْ - عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتِ اشْرَبُوا وَلاَ تَسْكَرُوا ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ وَهَذَا أَيْضًا غَيْرُ ثَابِتٍ وَقُرْصَافَةُ هَذِهِ لاَ نَدْرِي مَنْ هِيَ وَالْمَشْهُورُ عَنْ عَائِشَةَ خِلاَفُ مَا رَوَتْ عَنْهَا قُرْصَافَةُ ‏.‏

٥٦٩٨ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ، قَالَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ قُدَامَةَ الْعَامِرِيِّ، أَنَّ جَسْرَةَ بِنْتَ دَجَاجَةَ الْعَامِرِيَّةَ، حَدَّثَتْهُ قَالَتْ، سَمِعْتُ عَائِشَةَ، سَأَلَهَا أُنَاسٌ كُلُّهُمْ يَسْأَلُ عَنِ النَّبِيذِ، يَقُولُ نَنْبِذُ التَّمْرَ غُدْوَةً وَنَشْرَبُهُ عَشِيًّا وَنَنْبِذُهُ عَشِيًّا وَنَشْرَبُهُ غُدْوَةً ‏.‏ قَالَتْ لاَ أُحِلُّ مُسْكِرًا وَإِنْ كَانَ خُبْزًا وَإِنْ كَانَتْ مَاءً ‏.‏ قَالَتْهَا ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ‏.‏

٥٦٩٩ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ الْمُبَارَكِ، قَالَ حَدَّثَتْنَا كَرِيمَةُ بِنْتُ هَمَّامٍ، أَنَّهَا سَمِعَتْ عَائِشَةَ أُمَّ الْمُؤْمِنِينَ، تَقُولُ نُهِيتُمْ عَنِ الدُّبَّاءِ، نُهِيتُمْ عَنِ الْحَنْتَمِ، نُهِيتُمْ عَنِ الْمُزَفَّتِ، ‏.‏ ثُمَّ أَقْبَلَتْ عَلَى النِّسَاءِ فَقَالَتْ إِيَّاكُنَّ وَالْجَرَّ الأَخْضَرَ وَإِنْ أَسْكَرَكُنَّ مَاءُ حُبِّكُنَّ فَلاَ تَشْرَبْنَهُ ‏.‏

٥٧٠٠ - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مَسْعُودٍ، قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبَانُ بْنُ صَمْعَةَ، قَالَ حَدَّثَتْنِي وَالِدَتِي، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّهَا سُئِلَتْ عَنِ الأَشْرِبَةِ، فَقَالَتْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَنْهَى عَنْ كُلِّ مُسْكِرٍ ‏.‏ وَاعْتَلُّوا بِحَدِيثِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ شَدَّادٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ ‏.‏

٥٧٠١ - أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ أَنْبَأَنَا الْقَوَارِيرِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ، قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ شُبْرُمَةَ، يَذْكُرُهُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ شَدَّادِ بْنِ الْهَادِ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ حُرِّمَتِ الْخَمْرُ قَلِيلُهَا وَكَثِيرُهَا وَالسُّكْرُ مِنْ كُلِّ شَرَابٍ ‏.‏ ابْنُ شُبْرُمَةَ لَمْ يَسْمَعْهُ مِنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ شَدَّادٍ ‏.‏

٥٧٠٢ - أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا سُرَيْجُ بْنُ يُونُسَ، قَالَ حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ، عَنِ ابْنِ شُبْرُمَةَ، قَالَ حَدَّثَنِي الثِّقَةُ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ شَدَّادٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ حُرِّمَتِ الْخَمْرُ بِعَيْنِهَا قَلِيلُهَا وَكَثِيرُهَا وَالسُّكْرُ مِنْ كُلِّ شَرَابٍ ‏.‏ خَالَفَهُ أَبُو عَوْنٍ مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدِ اللَّهِ الثَّقَفِيُّ ‏.‏

٥٧٠٣ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْحَكَمِ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ، ح وَأَنْبَأَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ مَنْصُورٍ، قَالَ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ مِسْعَرٍ، عَنْ أَبِي عَوْنٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ شَدَّادٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ حُرِّمَتِ الْخَمْرُ بِعَيْنِهَا قَلِيلُهَا وَكَثِيرُهَا وَالسُّكْرُ مِنْ كُلِّ شَرَابٍ ‏.‏ لَمْ يَذْكُرِ ابْنُ الْحَكَمِ قَلِيلُهَا وَكَثِيرُهَا ‏.‏

٥٧٠٤ - أَخْبَرَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ مَنْصُورٍ، قَالَ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ، قَالَ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ أَبِي الْعَبَّاسِ، قَالَ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ، عَنْ عَبَّاسِ بْنِ ذَرِيحٍ، عَنْ أَبِي عَوْنٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ شَدَّادٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ حُرِّمَتِ الْخَمْرُ قَلِيلُهَا وَكَثِيرُهَا وَمَا أَسْكَرَ مِنْ كُلِّ شَرَابٍ ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ وَهَذَا أَوْلَى بِالصَّوَابِ مِنْ حَدِيثِ ابْنِ شُبْرُمَةَ وَهُشَيْمُ بْنُ بَشِيرٍ كَانَ يُدَلِّسُ وَلَيْسَ فِي حَدِيثِهِ ذِكْرُ السَّمَاعِ مِنِ ابْنِ شُبْرُمَةَ وَرِوَايَةُ أَبِي عَوْنٍ أَشْبَهُ بِمَا رَوَاهُ الثِّقَاتُ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ‏.‏

٥٧٠٥ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ أَبِي الْجُوَيْرِيَةِ الْجَرْمِيِّ، قَالَ سَأَلْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ وَهُوَ مُسْنِدٌ ظَهْرَهُ إِلَى الْكَعْبَةِ عَنِ الْبَاذَقِ، فَقَالَ سَبَقَ مُحَمَّدٌ الْبَاذَقَ وَمَا أَسْكَرَ فَهُوَ حَرَامٌ ‏.‏ قَالَ أَنَا أَوَّلُ الْعَرَبِ سَأَلَهُ ‏.‏

٥٧٠٦ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ أَنْبَأَنَا أَبُو عَامِرٍ، وَالنَّضْرُ بْنُ شُمَيْلٍ، وَوَهْبُ بْنُ جَرِيرٍ، قَالُوا حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا الْحَكَمِ، يُحَدِّثُ قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ مَنْ سَرَّهُ أَنْ يُحَرِّمَ، - إِنْ كَانَ مُحَرِّمًا مَا حَرَّمَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ - فَلْيُحَرِّمِ النَّبِيذَ ‏.‏

٥٧٠٧ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ عُيَيْنَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ قَالَ رَجُلٌ لاِبْنِ عَبَّاسٍ إِنِّي امْرُؤٌ مِنْ أَهْلِ خُرَاسَانَ وَإِنَّ أَرْضَنَا أَرْضٌ بَارِدَةٌ وَإِنَّا نَتَّخِذُ شَرَابًا نَشْرَبُهُ مِنَ الزَّبِيبِ وَالْعِنَبِ وَغَيْرِهِ وَقَدْ أُشْكِلَ عَلَىَّ ‏.‏ فَذَكَرَ لَهُ ضُرُوبًا مِنَ الأَشْرِبَةِ فَأَكْثَرَ حَتَّى ظَنَنْتُ أَنَّهُ لَمْ يَفْهَمْهُ فَقَالَ لَهُ ابْنُ عَبَّاسٍ إِنَّكَ قَدْ أَكْثَرْتَ عَلَىَّ اجْتَنِبْ مَا أَسْكَرَ مِنْ تَمْرٍ أَوْ زَبِيبٍ أَوْ غَيْرِهِ ‏.‏

٥٧٠٨ - أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا الْقَوَارِيرِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، قَالَ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ نَبِيذُ الْبُسْرِ بَحْتًا لاَ يَحِلُّ ‏.‏

٥٧٠٩ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ أَبِي جَمْرَةَ، قَالَ كُنْتُ أُتَرْجِمُ بَيْنَ ابْنِ عَبَّاسٍ وَبَيْنَ النَّاسِ فَأَتَتْهُ امْرَأَةٌ تَسْأَلُهُ عَنْ نَبِيذِ الْجَرِّ، فَنَهَى عَنْهُ ‏.‏ قُلْتُ يَا أَبَا عَبَّاسٍ إِنِّي أَنْتَبِذُ فِي جَرَّةٍ خَضْرَاءَ نَبِيذًا حُلْوًا فَأَشْرَبُ مِنْهُ فَيُقَرْقِرُ بَطْنِي ‏.‏ قَالَ لاَ تَشْرَبْ مِنْهُ وَإِنْ كَانَ أَحْلَى مِنَ الْعَسَلِ ‏.‏

٥٧١٠ - أَخْبَرَنَا أَبُو دَاوُدَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عَتَّابٍ، - وَهُوَ سَهْلُ بْنُ حَمَّادٍ - قَالَ حَدَّثَنَا قُرَّةُ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو جَمْرَةَ، نَصْرٌ قَالَ قُلْتُ لاِبْنِ عَبَّاسٍ إِنَّ جَدَّةً لِي تَنْبِذُ نَبِيذًا فِي جَرٍّ أَشْرَبُهُ حُلْوًا إِنْ أَكْثَرْتُ مِنْهُ فَجَالَسْتُ الْقَوْمَ خَشِيتُ أَنْ أَفْتَضِحَ ‏.‏ فَقَالَ قَدِمَ وَفْدُ عَبْدِ الْقَيْسِ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ‏(‏ مَرْحَبًا بِالْوَفْدِ لَيْسَ بِالْخَزَايَا وَلاَ النَّادِمِينَ ‏)‏ ‏.‏ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ الْمُشْرِكِينَ وَإِنَّا لاَ نَصِلُ إِلَيْكَ إِلاَّ فِي أَشْهُرِ الْحُرُمِ فَحَدِّثْنَا بِأَمْرٍ إِنْ عَمِلْنَا بِهِ دَخَلْنَا الْجَنَّةَ وَنَدْعُو بِهِ مَنْ وَرَاءَنَا ‏.‏ قَالَ ‏(‏ آمُرُكُمْ بِثَلاَثٍ وَأَنْهَاكُمْ عَنْ أَرْبَعٍ آمُرُكُمْ بِالإِيمَانِ بِاللَّهِ وَهَلْ تَدْرُونَ مَا الإِيمَانُ بِاللَّهِ ‏)‏ ‏.‏ قَالُوا اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ شَهَادَةُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَإِقَامُ الصَّلاَةِ وَإِيتَاءُ الزَّكَاةِ وَأَنْ تُعْطُوا مِنَ الْمَغَانِمِ الْخُمُسَ وَأَنْهَاكُمْ عَنْ أَرْبَعٍ عَمَّا يُنْبَذُ فِي الدُّبَّاءِ وَالنَّقِيرِ وَالْحَنْتَمِ وَالْمُزَفَّتِ ‏)‏ ‏.‏

٥٧١١ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ سُلَيْمَانَ التَّيْمِيِّ، عَنْ قَيْسِ بْنِ هُنَانٍ، قَالَ سَأَلْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ قُلْتُ إِنَّ لِي جُرَيْرَةً أَنْتَبِذُ فِيهَا حَتَّى إِذَا غَلَى وَسَكَنَ شَرِبْتُهُ ‏.‏ قَالَ مُذْ كَمْ هَذَا شَرَابُكَ قُلْتُ مُذْ عِشْرُونَ سَنَةً أَوْ قَالَ مُذْ أَرْبَعُونَ سَنَةً ‏.‏ قَالَ طَالَمَا تَرَوَّتْ عُرُوقُكَ مِنَ الْخَبَثِ ‏.‏ وَمِمَّا اعْتَلُّوا بِهِ حَدِيثُ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ نَافِعٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ ‏.‏

٥٧١٢ - أَخْبَرَنَا زِيَادُ بْنُ أَيُّوبَ، قَالَ حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا الْعَوَّامُ، عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ نَافِعٍ، قَالَ قَالَ ابْنُ عُمَرَ رَأَيْتُ رَجُلاً جَاءَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِقَدَحٍ فِيهِ نَبِيذٌ وَهُوَ عِنْدَ الرُّكْنِ وَدَفَعَ إِلَيْهِ الْقَدَحَ فَرَفَعَهُ إِلَى فِيهِ فَوَجَدَهُ شَدِيدًا فَرَدَّهُ عَلَى صَاحِبِهِ فَقَالَ لَهُ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَحَرَامٌ هُوَ فَقَالَ ‏(‏ عَلَىَّ بِالرَّجُلِ ‏)‏ ‏.‏ فَأُتِيَ بِهِ فَأَخَذَ مِنْهُ الْقَدَحَ ثُمَّ دَعَا بِمَاءٍ فَصَبَّهُ فِيهِ فَرَفَعَهُ إِلَى فِيهِ فَقَطَّبَ ثُمَّ دَعَا بِمَاءٍ أَيْضًا فَصَبَّهُ فِيهِ ثُمَّ قَالَ ‏(‏ إِذَا اغْتَلَمَتْ عَلَيْكُمْ هَذِهِ الأَوْعِيَةُ فَاكْسِرُوا مُتُونَهَا بِالْمَاءِ ‏)‏ ‏.‏

٥٧١٣ - وَأَخْبَرَنَا زِيَادُ بْنُ أَيُّوبَ، عَنْ أَبِي مُعَاوِيَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو إِسْحَاقَ الشَّيْبَانِيُّ، عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم بِنَحْوِهِ ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ نَافِعٍ لَيْسَ بِالْمَشْهُورِ وَلاَ يُحْتَجُّ بِحَدِيثِهِ وَالْمَشْهُورُ عَنِ ابْنِ عُمَرَ خِلاَفُ حِكَايَتِهِ ‏.‏

٥٧١٤ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ أَبِي عَوَانَةَ، عَنْ زَيْدِ بْنِ جُبَيْرٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَجُلاً، سَأَلَ عَنِ الأَشْرِبَةِ، فَقَالَ اجْتَنِبْ كُلَّ شَىْءٍ يَنِشُّ ‏.‏

٥٧١٥ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، قَالَ أَنْبَأَنَا أَبُو عَوَانَةَ، عَنْ زَيْدِ بْنِ جُبَيْرٍ، قَالَ سَأَلْتُ ابْنَ عُمَرَ عَنِ الأَشْرِبَةِ، فَقَالَ اجْتَنِبْ كُلَّ شَىْءٍ يَنِشُّ ‏.‏

٥٧١٦ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ سُلَيْمَانَ التَّيْمِيِّ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سِيرِينَ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ الْمُسْكِرُ قَلِيلُهُ وَكَثِيرُهُ حَرَامٌ ‏.‏

٥٧١٧ - قَالَ الْحَارِثُ بْنُ مِسْكِينٍ قِرَاءَةً عَلَيْهِ وَأَنَا أَسْمَعُ، عَنِ ابْنِ الْقَاسِمِ، أَخْبَرَنِي مَالِكٌ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ كُلُّ مُسْكِرٍ خَمْرٌ وَكُلُّ مُسْكِرٍ حَرَامٌ ‏.‏

٥٧١٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى، قَالَ حَدَّثَنَا الْمُعْتَمِرُ، قَالَ سَمِعْتُ شَبِيبًا، - وَهُوَ ابْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ - يَقُولُ حَدَّثَنِي مُقَاتِلُ بْنُ حَيَّانَ، عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ حَرَّمَ اللَّهُ الْخَمْرَ وَكُلُّ مُسْكِرٍ حَرَامٌ ‏)‏ ‏.‏

٥٧١٩ - أَخْبَرَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ مَنْصُورٍ، - يَعْنِي ابْنَ جَعْفَرٍ النَّيْسَابُورِيَّ - قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ، قَالَ أَنْبَأَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ كُلُّ مُسْكِرٍ حَرَامٌ وَكُلُّ مُسْكِرٍ خَمْرٌ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ وَهَؤُلاَءِ أَهْلُ الثَّبْتِ وَالْعَدَالَةِ مَشْهُورُونَ بِصِحَّةِ النَّقْلِ وَعَبْدِ الْمَلِكِ لاَ يَقُومُ مَقَامَ وَاحِدٍ مِنْهُمْ وَلَوْ عَاضَدَهُ مِنْ أَشْكَالِهِ جَمَاعَةٌ وَبِاللَّهِ التَّوْفِيقُ ‏.‏

٥٧٢٠ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ السَّعِيدِيِّ، قَالَ حَدَّثَتْنِي رُقَيَّةُ بِنْتُ عَمْرِو بْنِ سَعِيدٍ، قَالَتْ كُنْتُ فِي حَجْرِ ابْنِ عُمَرَ فَكَانَ يُنْقَعُ لَهُ الزَّبِيبُ فَيَشْرَبُهُ مِنَ الْغَدِ ثُمَّ يُجَفَّفُ الزَّبِيبُ وَيُلْقَى عَلَيْهِ زَبِيبٌ آخَرُ وَيُجْعَلُ فِيهِ مَاءٌ فَيَشْرَبُهُ مِنَ الْغَدِ حَتَّى إِذَا كَانَ بَعْدَ الْغَدِ طَرَحَهُ ‏.‏ وَاحْتَجُّوا بِحَدِيثِ أَبِي مَسْعُودٍ عُقْبَةَ بْنِ عَمْرٍو ‏.‏

٥٧٢١ - أَخْبَرَنَا الْحَسَنُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ بْنِ سُلَيْمَانَ، قَالَ أَنْبَأَنَا يَحْيَى بْنُ يَمَانٍ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ خَالِدِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ أَبِي مَسْعُودٍ، قَالَ عَطِشَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم حَوْلَ الْكَعْبَةِ فَاسْتَسْقَى فَأُتِيَ بِنَبِيذٍ مِنَ السِّقَايَةِ فَشَمَّهُ فَقَطَّبَ فَقَالَ ‏(‏ عَلَىَّ بِذَنُوبٍ مِنْ زَمْزَمَ ‏)‏ ‏.‏ فَصَبَّ عَلَيْهِ ثُمَّ شَرِبَ فَقَالَ رَجُلٌ أَحَرَامٌ هُوَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ ‏(‏ لاَ ‏)‏ ‏.‏ وَهَذَا خَبَرٌ ضَعِيفٌ لأَنَّ يَحْيَى بْنَ يَمَانٍ انْفَرَدَ بِهِ دُونَ أَصْحَابِ سُفْيَانَ وَيَحْيَى بْنُ يَمَانٍ لاَ يُحْتَجُّ بِحَدِيثِهِ لِسُوءِ حِفْظِهِ وَكَثْرَةِ خَطَئِهِ ‏.‏

٥٧٢٢ - أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ حُجْرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ حِصْنٍ، قَالَ حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ وَاقِدٍ، عَنْ خَالِدِ بْنِ حُسَيْنٍ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ، يَقُولُ عَلِمْتُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم كَانَ يَصُومُ فِي بَعْضِ الأَيَّامِ الَّتِي كَانَ يَصُومُهَا فَتَحَيَّنْتُ فِطْرَهُ بِنَبِيذٍ صَنَعْتُهُ فِي دُبَّاءٍ فَلَمَّا كَانَ الْمَسَاءُ جِئْتُهُ أَحْمِلُهَا إِلَيْهِ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي قَدْ عَلِمْتُ أَنَّكَ تَصُومُ فِي هَذَا الْيَوْمِ فَتَحَيَّنْتُ فِطْرَكَ بِهَذَا النَّبِيذِ ‏.‏ فَقَالَ ‏(‏ أَدْنِهِ مِنِّي يَا أَبَا هُرَيْرَةَ ‏)‏ ‏.‏ فَرَفَعْتُهُ إِلَيْهِ فَإِذَا هُوَ يَنِشُّ فَقَالَ ‏(‏ خُذْ هَذِهِ فَاضْرِبْ بِهَا الْحَائِطَ فَإِنَّ هَذَا شَرَابُ مَنْ لاَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَلاَ بِالْيَوْمِ الآخِرِ ‏)‏ ‏.‏ وَمِمَّا احْتَجُّوا بِهِ فِعْلُ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ رضى اللّه عنه ‏.‏

٥٧٢٣ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنِ السَّرِيِّ بْنِ يَحْيَى، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو حَفْصٍ، - إِمَامٌ لَنَا وَكَانَ مِنْ أَسْنَانِ الْحَسَنِ - عَنْ أَبِي رَافِعٍ أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ رضى اللّه عنه قَالَ إِذَا خَشِيتُمْ مِنْ نَبِيذٍ شِدَّتَهُ فَاكْسِرُوهُ بِالْمَاءِ - قَالَ عَبْدُ اللَّهِ - مِنْ قَبْلِ أَنْ يَشْتَدَّ ‏.‏

٥٧٢٤ - أَخْبَرَنَا زَكَرِيَّا بْنُ يَحْيَى، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الأَعْلَى، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، سَمِعَ سَعِيدَ بْنَ الْمُسَيَّبِ، يَقُولُ تَلَقَّتْ ثَقِيفٌ عُمَرَ بِشَرَابٍ فَدَعَا بِهِ فَلَمَّا قَرَّبَهُ إِلَى فِيهِ كَرِهَهُ فَدَعَا بِهِ فَكَسَرَهُ بِالْمَاءِ فَقَالَ هَكَذَا فَافْعَلُوا ‏.‏

٥٧٢٥ - أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو خَيْثَمَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ، ‏{‏ قَالَ حَدَّثَنَا أَبِي، ‏}‏ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ جُحَادَةَ، عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ أَبِي خَالِدٍ، عَنْ قَيْسِ بْنِ أَبِي حَازِمٍ، عَنْ عُتْبَةَ بْنِ فَرْقَدٍ، قَالَ كَانَ النَّبِيذُ الَّذِي يَشْرَبُهُ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ قَدْ خُلِّلَ ‏.‏ وَمِمَّا يَدُلُّ عَلَى صِحَّةِ هَذَا حَدِيثُ السَّائِبِ ‏.‏

٥٧٢٦ - قَالَ الْحَارِثُ بْنُ مِسْكِينٍ قِرَاءَةً عَلَيْهِ وَأَنَا أَسْمَعُ، عَنِ ابْنِ الْقَاسِمِ، قَالَ حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنِ السَّائِبِ بْنِ يَزِيدَ، أَنَّهُ أَخْبَرَهُ أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ خَرَجَ عَلَيْهِمْ فَقَالَ إِنِّي وَجَدْتُ مِنْ فُلاَنٍ رِيحَ شَرَابٍ فَزَعَمَ أَنَّهُ شَرَابُ الطِّلاَءِ وَأَنَا سَائِلٌ عَمَّا شَرِبَ فَإِنْ كَانَ مُسْكِرًا جَلَدْتُهُ فَجَلَدَهُ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ رضى اللّه عنه الْحَدَّ تَامًّا ‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget