Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

12/02/22

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 119. Bab—Cariyenin Gebe Olup Olmadığını Araştırmak - (İstibrâ)

1223. Bize Yezîd haber verip (dedi ki), bize Şerîk, Leys'ten, (O da) Tâvûs'tan (naklen) O'nun, cariyenin, hayız olmuyor idiyse, rahminde cenin olup olmadığını araştırma (istibrâ") hakkında; "kırkbeş gün (beklenir)" dediğini rivâyet etti.

1224. Bize Yezîd haber verip (dedi ki), bize Şerîk, Halid el-Hazzâ'dan, (O da) Ebû Kılâbe'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: (Hayız olmayan cariyenin istibrâsında) üç ay (beklenir).

1225. Bize Muhammed İbnu'l-Mübârek, Ömer b. Abdilvâhid'den, (O da) el-Evzâ'î'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Ez-Zühri'ye, hayız olma zamanına ulaşmamış olan, dengi de hamile olmayan bir cariye satın alan adamın, onun rahminde cenin olup olmadığını araştırmada ne kadar bekleyeceğini sordum da O; "üç ay (bekler)" dedi. Yahya b. Ebî Kesîr ise; "kırkbeş gün (bekler)" dedi.

1226. Bize el-Heysem b. Cemil, İbnu'l-Mübârek'ten, (O) Yahya b. Bişr'den, (O da) İkrime'den (naklen) haber verdi ki, O; "bir ay (bekler)" dedi. Abdullah (ed-Darimi'ye); "bu iki görüşün hangisini kabullenirsin?" diye soruldu. O da şöyle dedi: "Üç ay (görüşü) daha sağlamdır. Bir ay da yeter.

١١٩- باب اسْتِبْرَاءِ الأَمَةِ

١٢٢٣ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ عَنْ لَيْثٍ عَنْ طَاوُسٍ فِى اسْتِبْرَاءِ الأَمَةِ إِنْ لَمْ تَكُنْ تَحِيضُ قَالَ : خَمْسَةً وَأَرْبَعِينَ.

١٢٢٤ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ أَخْبَرَنَا شَرِيكٌ عَنْ خَالِدٍ الْحَذَّاءِ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ قَالَ : ثَلاَثَةُ أَشْهُرٍ.

١٢٢٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُبَارَكِ عَنْ عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْوَاحِدِ عَنِ الأَوْزَاعِىِّ قَالَ : سَأَلْتُ الزُّهْرِىَّ عَنِ الرَّجُلِ يَبْتَاعُ الْجَارِيَةَ لَمْ تَبْلُغِ الْمَحِيضَ وَلاَ تَحْمِلُ مِثْلُهَا كَمْ يَسْتَبْرِئُهَا؟ قَالَ : ثَلاَثَةَ أَشْهُرٍ. وَقَالَ يَحْيَى بْنُ أَبِى كَثِيرٍ : بِخَمْسَةٍ وَأَرْبَعِينَ يَوْماً.

١٢٢٦ - أَخْبَرَنَا الْهَيْثَمُ بْنُ جَمِيلٍ عَنِ ابْنِ الْمُبَارَكِ عَنْ يَحْيَى بْنِ بِشْرٍ عَنْ عِكْرِمَةَ قَالَ : بِشَهْرٍ. سُئِلَ عَبْدُ اللَّهِ : بِأَيِّهِمَا تَقُولُ؟ قَالَ : ثَلاَثَةُ أَشْهُرٍ أَوْثَقُ ، وَشَهْرٌ يَكْفِى.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 118. Bab—Hayızlı Kadın, Kanı Kesildiği, Fakat Su Bulamadığı Zaman Ne Yapar?

1221. Bize Muhammed b. Yezîd haber verip dedi ki, bize Abdullah b. Şevzeb rivâyet edip (dedi ki), bize Matar rivâyet edip dedi ki, el-Hasan ve Atâ'ya, bir yolculukta beraberinde karısı bulunan, derken (karısı) hayız olan, sonra da kanı kesilen, ama su bulamayan adamın (karısının ne yapacağım) sordum, onlar da; "teyemmüm yapar, namazını kılar" dediler. (Matar) dedi ki, onlara; "kocası onunla cinsi münasebet yapabilir mi?" dedim. Onlar; "evet, dediler, (çünkü) namaz bundan daha büyüktür."

1222. Bize Sa'id İbnu'l-Muğîre, İbnu'l-Mübârek'ten, (O) İbn Cureyc'den, (O da) Atâ'dan (naklen) rivâyet etti ki, O, hayız kanı kesilen fakat su bulamayan kadın hakkında şöyle dedi: Teyemmüm yaptığı zaman kocası onunla cinsi münâsebet yapabilir. Abdullah (ed-Dârimi'ye; "bu görüşü kabullenir misin?" diye soruldu, O da; "evet, vallahi!" dedi.

١١٨- باب الْحَائِضِ إِذَا طَهُرَتْ وَلَمْ تَجِدِ الْمَاءَ

١٢٢١ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنَا ضَمْرَةُ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ شَوْذَبٍ حَدَّثَنَا عَنْ مَطَرٍ قَالَ سَأَلْتُ الْحَسَنَ وَعَطَاءً عَنِ الرَّجُلِ تَكُونُ مَعَهُ امْرَأَتُهُ فِى سَفَرٍ فَتَحِيضُ ثُمَّ تَطْهُرُ وَلاَ تَجِدُ الْمَاءَ. قَالاَ : تَتَيَمَّمُ وَتُصَلِّى. قَالَ قُلْتُ لَهُمَا : يَطَؤُهَا زَوْجُهَا؟ قَالاَ : نَعَمِ ، الصَّلاَةُ أَعْظَمُ مِنْ ذَلِكَ.

١٢٢٢ - حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ الْمُغِيرَةِ عَنِ ابْنِ الْمُبَارَكِ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ عَنْ عَطَاءٍ فِى الْمَرْأَةِ تَطْهُرُ فَلاَ تَجِدُ الْمَاءَ قَالَ : يُصِيبُهَا زَوْجُهَا إِذَا تَيَمَّمَتْ. سُئِلَ عَبْدُ اللَّهِ تَقُولُ بِهَذَا؟ قَالَ : إِى وَاللَّهِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 117. Bab—Hayızlı Kadının Muska Takınması

1220. Bize Ya'la b. Ubeyd haber verip (dedi ki), bize Abdulmelik, Atâ'dan, O'nun, boynunda muska (hamâyıl) veya (âyet) yazılı kâğıt bulunan hayızlı kadın hakkında şöyle dediğini rivâyet etti: "Eğer o, bir derinin içinde ise onu (boynundan) çıkarsın. Gümüşten yapılmış bir lülenin içinde ise bir mahzur yoktur: Dilerse (onu boynundan) indirir, dilerse (bir şey) yapmaz." Abdullah (ed-Dârimi'ye); "bu görüşü kabullenir misin?" denildi, O da; "evet" dedi.

١١٧- باب التَّعْوِيذِ لِلْحَائِضِ

١٢٢٠ - أَخْبَرَنَا يَعْلَى بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ عَنْ عَطَاءٍ فِى الْمَرْأَةِ الْحَائِضِ فِى عُنُقِهَا التَّعْوِيذُ أَوِ الْكِتَابُ قَالَ : إِنْ كَانَ فِى أَدِيمٍ فَلْتَنْزِعْهُ ، وَإِنْ كَانَ فِى قَصَبَةٍ مُصَاغَةٍ مِنْ فِضَّةٍ فَلاَ بَأْسَ إِنْ شَاءَتْ وَضَعَتْ ، وَإِنْ شَاءَتْ لَمْ تَفْعَلْ . قِيلَ لِعَبْدِ اللَّهِ : تَقُولُ بِهَذَا؟ قَالَ : نَعَمْ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 116. Bâb—Cünüb Kimsenin Camiden Geçmesi

1215. Bize Müslim haber verip (dedi ki), bize Hişâm rivâyet edip (dedi ki), bize Katâde, Ebû Miclez'den, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) rivâyet etti (ki, İbn Abbâs); "...Cünüb iken de -yoldan geçmeniz müstesna- (guslünüzü yapıncaya kadar namaz (yerlerine) yaklaşmayın)" âyeti hakkında; "(yoldan geçen'den maksad) yolcudur" dedi.

1216. Bize Müslim haber verip (dedi ki), bize el-Hasan b. Ebî Ca'fer rivâyet edip dedi ki), bize Selm el-Alevî, Enes'ten rivâyet etti ki O; "...cünüb iken de -yoldan geçmeniz müstesna-, (guslünüzü yapıncaya kadar namaz (yerlerine) yaklaşmayın)" (âyetinin tefsirinde) şöyle dedi: Cünüb kimse, içinde oturmayarak camiden geçebilir.

1217. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübârek Ebû Nuaym, Serik'ten, (O) Abdulkerim el-Cezerî'den, (O da) Ebû Ubeyde'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: "Cünüb kimse, içinde oturmayarak camiden geçebilir." (Ebû Ubeyde) ardından şu âyeti okudu: "...cünüb iken de -yoldan geçmeniz müstesna- (guslünüzü yapıncaya kadar namaz (yerlerine) yaklaşmayın.)".

1218. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübârek haber verip (dedi ki), bize Şerîk, Simâk'tan, (O) îkrime'den ve Sâlim'den (O da) Sa'id'den (naklen) rivâyet etti (ki, İkrime ve Sa'id) şöyle dediler: (Cünüb kimse) içinde oturmayarak (caminin içinden) geçebilir.

1219. Bize Abdullah b. Mûsa, İbn Ebî Leyla'dan, (O) Ebu'z-Zübeyr'den, (O da) Câbir'den (naklen) haber verdi (ki, Câbir) şöyle dedi: Biz cünüb olduğumuz halde caminin içinde yürür, bunda bir mahzur görmezdik.

١١٦- باب مُرُورِ الْجُنُبِ فِى الْمَسْجِدِ

١٢١٥ - أَخْبَرَنَا مُسْلِمٌ حَدَّثَنَا هِشَامٌ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ عَنْ أَبِى مِجْلَزٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ فِى قَوْلِهِ { وَلاَ جُنُباً إِلاَّ عَابِرِى سَبِيلٍ } قَالَ : هُوَ الْمُسَافِرُ.

١٢١٦ - أَخْبَرَنَا مُسْلِمٌ حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ أَبِى جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا سَلْمٌ الْعَلَوِىُّ عَنْ أَنَسٍ { وَلاَ جُنُباً إِلاَّ عَابِرِى سَبِيلٍ } قَالَ : الْجُنُبُ يَجْتَازُ الْمَسْجِدَ وَلاَ يَجْلِسُ.

١٢١٧ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ وَأَبُو نُعَيْمٍ عَنْ شَرِيكٍ عَنْ عَبْدِ الْكَرِيمِ الْجَزَرِىِّ عَنْ أَبِى عُبَيْدَةَ قَالَ : الْجُنُبُ يَمُرُّ فِى الْمَسْجِدِ وَلاَ يَقْعُدُ فِيهِ ، ثُمَّ قَرَأَ هَذِهِ الآيَةَ { وَلاَ جُنُباً إِلاَّ عَابِرِى سَبِيلٍ }.

١٢١٨ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ عَنْ سِمَاكٍ عَنْ عِكْرِمَةَ وَسَالِمٍ عَنْ سَعِيدٍ قَالاَ : يَمُرُّ وَلاَ يَقْعُدُ فِيهِ.

١٢١٩ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنِ ابْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرٍ قَالَ : كُنَّا نَمْشِى فِى الْمَسْجِدِ وَنَحْنُ جُنُبٌ لاَ نَرَى بِذَلِكَ بَأْساً.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 115. Bab—Hayızlı Kadının Camiye Girmesi

1211. Bize el-Muallâ b. Esed haber verip (dedi ki), bize Ebû Avâne, Muğîre'den, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti (ki, İbrahim) şöyle dedi: Hayızlı kadının camiden bir şeyi almasında hiçbir mahzur yoktur.

1212. Bize Yezîd b. Hârûn, Ca'fer İbnul-Hâris'ten, (O) Mansûr'dan, (O da) İbrahim'den (naklen) haber verdi (ki, İbrahim) şöyle dedi: Hayızlı kadın, içine girmeyerek camiden bir şeyi alabilir.

1213. Bize Müslim haber verip (dedi ki), bize Hişâm, Katâde'den, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Cünüb kimse, camiye (bir şey) koyamadığı halde ondan (bir şey) alabilir.

1214. Bize Yala haber verip (dedi ki), bize Abdülmelik, Atâ'dan (naklen) rivâyet etti (ki, Atâ'), hayızlı kadın camiden bir şeyi alabilir mi (meselesi) hakkında şöyle dedi: "Evet, Mushaftan başkasını (alabilir)."

١١٥- باب دُخُولِ الْحَائِضِ الْمَسْجِدَ

١٢١١ - أَخْبَرَنَا الْمُعَلَّى بْنُ أَسَدٍ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : لاَ بَأْسَ أَنْ تَتَنَاوَلَ الْحَائِضُ مِنَ الْمَسْجِدِ الشَّىْءَ.

١٢١٢ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ عَنْ جَعْفَرِ بْنِ الْحَارِثِ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : تَنَاوَلُ الْحَائِضُ الشَّىْءَ مِنَ الْمَسْجِدِ وَلاَ تَدْخُلُهُ.

١٢١٣ - أَخْبَرَنَا مُسْلِمٌ حَدَّثَنَا هِشَامٌ عَنْ قَتَادَةَ قَالَ : الْجُنُبُ يَأْخُذُ مِنَ الْمَسْجِدِ وَلاَ يَضَعُ فِيهِ.

١٢١٤ - أَخْبَرَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ عَنْ عَطَاءٍ فِى الْحَائِضِ تَنَاوَلُ مِنَ الْمَسْجِدِ الشَّىْءَ؟ قَالَ : نَعَمْ إِلاَّ الْمُصْحَفَ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 114. Bab—Hayız Olmadan Önce Kendisine Gusül Vâcib Olduğunda Hayızlı Kadının Gusül Yapması

1193. Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize el-Evzâ'î, Atâ’ ve ez-Zührî'den, onların şöyle dediklerini rivâyet etti: Cünüblük ve hayızdan dolayı gusül yapmak birdir.

1194. Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize Şerîk, el-A'meş'ten, (O) İbrahim'den, (O da) Huzeyfe'den (naklen) rivâyet etti (ki, Huzeyfe) karısına şöyle demiş: Saçlarını, onlara acıması az olan (Cehennem) ateşi onları hilâllemeden önce, (bu dünyada) su ile hilâlle, (aralarına su geçir!).

1195. Bize Ebu'l-Velîd haber verip (dedi ki), bize Zaide, Sadaka b. Sa'id el-Hanefi'den (naklen) rivâyet etti. (Sadaka dedi ki), bana Cumey' b. Umeyr -ki O, Teymullah b. Sa'lebeoğullarından biridir- rivâyet edip dedi ki, annem ve teyzemle beraber Hazret-i Âişe'nin huzuruna girmiştik de onlardan biri O'na; "gusülde nasıl yapıyorsun?" diye sormuş, O da şöyle cevap vermişti: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz için aldığı abdest gibi abdest alır ve başına üç defa (su) dökerdi. Bizler ise, saç örgülerinden dolayı beş (defa su) dökerdik. Hazret-i Âişe'nin huzuruna girenin ismi Abdullah b. Sa'lebe olarak geçmektedir ki bu, herhalde, "Ehadu Beni Teymillah b. Sa'lebe = Teymullah b. Salebeoğulları"nın muharref şeklidir). Bu hadis, Cumey'den dolayı zayıf, aynı zamanda kadınların başlarına üç defa su dökmelerini ifade eden sahih hadislere muhaliftir.

1196. Bize Sa'id b. Âmir, Şu'be'den, (O) Yezîd b. Humeyd'den, (O) Ebû Zur'a'dan, (O da) Ebû Hureyre'den (naklen) haber verdi ki, O (yani Ebû Hureyre), Hazret-i Âişe'ye, gusül yapan kadın saç (örgüsünü) çözer mi, diye sormuş, O da şöyle karşılık vermiş: Bak hele! Ya ona bir ûkıyye harcamışsa? Başına sadece üç (defa su) boşaltması ona kâfi gelir.

1197. Bize Abdullah, b. Sa'id rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Hâlid, Haccâc'dan, (O) Fudayl b. Amr'dan, (O) İbrahim'den, (O) Alkame'den, (O da) Abdullah'tan (naklen) rivâyet etti (ki, Abdullah) şöyle dedi: (Kadın gusül yaparken) onu (yani saçını, örük diplerini) parmakları ile hilâller.

1198. Bize Abdullah b. Sa'id haber verip (dedi ki), bize Ebû Hâlid, Haccâc'dan, (O) Ebu'z-Zubeyr'den, (O da) Câbir'den (naklen) rivâyet etti (ki, Câbir), hayızlı kadm ve cünüb kimse hakkında (şöyle dedi): Onlar, saçlarını bozmayarak güzelce su dokerler.

1199. Bize Abdullah b. Sa'id rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Halid, Haccâc'dan, (O da) Atâ'dan (naklen), onun (yani bir önceki haberin) aynısını rivâyet etti.

1200. Bize Sa'id b. Âmir, Şu'be'den, (O da) Mansûr'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle demiş: İbrahim dedi ki: "(Kadın gusül yaparken) onun (yani saçının) diplerini ve etrafını ıslatınca onu bozmaz.

1201. Bize Haccâc b. Minhâl rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd, Ubeydullah b. Ömer'den, (O da) Nâfı'den (naklen) riâyet etti ki, İbn Ömer'in kadınları ve ümmü veled (cariyeleri) ne hayızdan, ne de cünüblükten dolayı gusül yaptıkları zaman saç örüklerini bozmazlarmış.

1202. Bize Haccâc rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd, Ali b. Zeyd'den, (O) Ümmü Muhammed'den, (O da) Hazret-i Ümmü Seleme'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: (Kadınlar) ne hayızdan, ne de cünüblükten dolayı (gusül yaparlarken) saç örüklerini bozmazlar.

1203. Bize Haccâc rivâyet edip (dedi ki), bize Ubeydullah, Usâme b. Zeyd'den, (O) Sa'id b. Ebî Sa'id el-Makburi'den, (O da) Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımı Hazret-i Ümmü Seleme'den (naklen) rivâyet etti (ki, Hazret-i Ümmü Seleme) şöyle dedi: Bir kadın Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) elip şöyle demiş: "Ben hakikaten başımın (saçını) örmeyi -veya bağlamayı- sağlam yaparım. (Gusül yaparken onları çözeyim mi?)" (Hazret-i Peygamber de) şöyle buyurdu: "Başına iki avucunla üç defa su alıp (dök). Sonra her iki avuç dolusu suyun peşine (saç örüklerini) iyice didikleyip sık."

1204. Bize Ebu'l-Velîd haber verip (dedi ki), bize Zâ'ide, Mansûr'dan, (O) İbrahim'den, (O) Hemmâm İbnû'l-Hâris'ten, (O da) Huzeyfe'den (naklen) rivâyet etti ki O, karısına şöyle demiş: Saçlarının köklerini araştır, (köklerine suyu ulaştır) ki, onlara acıması az olan (Cehennem) ateşi, onlan hilâllemesin.

1205. Bize Yezîd b. Hârûn, Ca'fer İbnu'l-Hâris'ten, (O da) Mansûr'dan (naklen), (O) İbrahim'den, (O) Hemmâm İbnû'l-Hâris'ten, (O da) Huzeyfe'den (naklen) haber verdi ki, O karısına şöyle demiş: Su ile saçlarının köklerini araştır, (suyu köklerine ulaştır) ki, onlara acıması az olan (Cehennem) ateşi onları hilâllemesin.

1206. Bize Amr b. Avn, Hâlid b. Abdillah'tan, (O) İbn Ebî Leyla'dan, (O) Ebu'z-Zübeyr'den, (O da) Câbir'den (naklen) haber verdi (ki, Câbir) şöyle dedi: Kadın, cünüblükten dolayı gusül yaptığı zaman saçını bozmaz, ama köklerine su döküp onları ıslatır.

1207. Bize Ya'lâ haber verip (dedi ki), bize Abdulmelik, Atâ'dan, O'nun, başının (saçı) topuz, (örük) yapılmış olduğu halde cünüb olan kadın onu çözer mi, (meselesi) hakkında şöyle dediğini rivâyet etti: "Hayır (çözmez). Fakat başına, saç köklerini tamamen sulayıncaya kadar iyice su döker."

1208. Bize Muhammed İbnu'l-Minhâl haber verip (dedi ki), bana Habîbe bint Hammâd rivâyet edip (dedi ki), bana Amra bint Hayyân es-Sehmiyye rivâyet edip dedi ki, mü'minlerin annesi Hazret-i Âişe bana şöyle demişti: Sizden biri hayzından temizlendiğinde, bir parça toplak otu ile, bunu bulamazsa bir parça mersin ağacı ile, bunu bulamazsa bir parça çekirdek ile, bunu da bulamazsa bir parça tuz ile buhurlanamaz mı?

1209. Bize Ebu'n-Nu'mân haber verip (dedi ki), bize Sabit b. Yezîd rivâyet edip (dedi ki), bize Asım, Muâze el-Adeviyye'den, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti (ki, Hazret-i Âişe) şöyle dedi: Kadın hayızdan dolayı gusül yaptığı zaman kan izine güzel koku sürsün.

1210. Bize Muhammed b. Uyeyne, Ali b. Mushir'den, (O) Ubeydullah'tan, (O) Nâfi'den, (O da) İbn Ömer'den (naklen) haber verdi ki, O'nun kadınları ve ümmü veled (cariyeleri) hayız ve cünüblükten dolayı, saçlarını bozmayarak, fakat ıslatılmalarında büyük gayret göstererek gusül yaparlardı.

١١٤- باب اغْتِسَالِ الْحَائِضِ إِذَا وَجَبَ الْغُسْلُ عَلَيْهَا قَبْلَ أَنْ تَحِيضَ

١١٩٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ عَنْ عَطَاءٍ وَالزُّهْرِىِّ قَالاَ : الْغُسْلُ مِنَ الْجَنَابَةِ وَالْحَيْضِ وَاحِدٌ.

١١٩٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ حُذَيْفَةَ قَالَ لاِمْرَأَتِهِ : خَلِّلِى شَعْرَكِ بِالْمَاءِ قَبْلَ أَنْ تَخَلَّلَهُ نَارٌ قَلِيلَةُ الْبُقْيَا عَلَيْهِ.

١١٩٥ - أَخْبَرَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا زَائِدَةُ عَنْ صَدَقَةَ بْنِ سَعِيدٍ الْحَنَفِىِّ قَالَ حَدَّثَنِى جُمَيْعُ بْنُ عُمَيْرٍ أَحَدُ بَنِى تَيْمِ اللَّهِ بْنِ ثَعْلَبَةَ قَالَ : دَخَلْتُ مَعَ أُمِّى وَخَالَتِى عَلَى عَائِشَةَ فَسَأَلَتْهَا إِحْدَاهُمَا : كَيْفَ تَصْنَعِينَ عِنْدَ الْغُسْلِ؟ فَقَالَتْ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَتَطَهَّرُ طُهُورَهُ لِلصَّلاَةِ وَيُفِيضُ عَلَى رَأْسِهِ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ، وَنَحْنُ نُفِيضُ عَلَى رُءُوسِنَا خَمْساً مِنْ أَجْلِ الضَّفْرِ.

١١٩٦ - أَخْبَرَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ يَزِيدَ بْنِ زَاذِى عَنْ أَبِى زُرْعَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ : أَنَّهُ سَأَلَ عَائِشَةَ عَنِ الْمَرْأَةِ تَغْتَسِلُ تَنْقُضُ شَعْرَهَا ، فَقَالَتْ : بَخٍ وَإِنْ أَنْفَقَتْ فِيهِ أُوقِيَّةً ، إِنَّمَا يَكْفِيهَا أَنْ تُفْرِغَ عَلَى رَأْسِهَا ثَلاَثاً.

١١٩٧ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا أَبُو خَالِدٍ عَنْ حَجَّاجٍ عَنْ فُضَيْلِ بْنِ عَمْرٍو عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَلْقَمَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : تُخَلِّلُهُ بِأَصَابِعِهَا.

١١٩٨ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا أَبُو خَالِدٍ عَنْ حَجَّاجٍ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرٍ فِى الْحَائِضِ وَالْجُنُبِ : يَصُبَّانِ الْمَاءَ صَبًّا وَلاَ يَنْقُضَانِ شُعُورَهُمَا.

١١٩٩ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا أَبُو خَالِدٍ عَنْ حَجَّاجٍ عَنْ عَطَاءٍ مِثْلَهُ.

١٢٠٠ - أَخْبَرَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ مَنْصُورٍ قَالَ قَالَ إِبْرَاهِيمُ : إِذَا بَلَّتْ أُصُولَهُ وَأَطْرَافَهُ لَمْ تَنْقُضْهُ.

١٢٠١ - أَخْبَرَنَا حَجَّاجُ بْنُ مِنْهَالٍ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ عَنْ نَافِعٍ : أَنَّ نِسَاءَ ابْنِ عُمَرَ وَأُمَّهَاتِ أَوْلاَدِهِ كُنَّ إِذَا اغْتَسَلْنَ لَمْ يَنْقُضْنَ عِقَصَهُنَّ مِنْ حَيْضٍ وَلاَ جَنَابَةٍ.

١٢٠٢ - حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ عَلِىِّ بْنِ زَيْدٍ عَنْ أُمِّ مُحَمَّدٍ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ أَنَّهَا قَالَتْ : لاَ تَنْقُضْنَ عِقَصَكُنَّ مِنْ حَيْضٍ وَلاَ مِنْ جَنَابَةٍ.

١٢٠٣ - حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِى سَعِيدٍ الْمَقْبُرِىِّ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَتْ : جَاءَتِ امْرَأَةٌ إِلَى النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَتْ : إِنِّى أَشُدُّ ضَفْرَ رَأْسِى أَوْ عُقَدَهُ. قَالَ :( احْفِنِى عَلَى رَأْسِكِ ثَلاَثَ حَفَنَاتٍ ، ثُمَّ اغْمِزِى عَلَى إِثْرِ كُلِّ حَفْنَةٍ غَمْزَةً ).

١٢٠٤ - أَخْبَرَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا زَائِدَةُ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ هَمَّامِ بْنِ الْحَارِثِ عَنْ حُذَيْفَةَ أَنَّهُ قَالَ لاِمْرَأَتِهِ : اسْتَأْصِلِى الشَّعْرَ لاَ تَخَلَّلُهُ نَارٌ قَلِيلٌ بُقْيَاهَا عَلَيْهِ. قَالَ مَنْصُورٌ : يَعْنِى الْجَنَابَةَ.

١٢٠٥ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ عَنْ جَعْفَرِ بْنِ الْحَارِثِ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ هَمَّامِ بْنِ الْحَارِثِ عَنْ حُذَيْفَةَ أَنَّهُ قَالَ لاِمْرَأَتِهِ : اسْتَأْصِلِى الشَّعْرَ بِالْمَاءِ لاَ تَخَلَّلُهُ نَارٌ قَلِيلٌ بُقْيَاهَا عَلَيْهِ.

١٢٠٦ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ عَنْ خَالِدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنِ ابْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرٍ قَالَ : إِذَا اغْتَسَلَتِ الْمَرْأَةُ مِنَ الْجَنَابَةِ فَلاَ تَنْقُضْ شَعْرَهَا ، وَلَكِنْ تَصُبُّ الْمَاءَ عَلَى أُصُولِهِ وَتَبُلُّهُ.

١٢٠٧ - أَخْبَرَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ عَنْ عَطَاءٍ : فِى الْمَرْأَةِ تُصِيبُهَا الْجَنَابَةُ وَرَأْسُهَا مَعْقُوصٌ تَحُلُّهُ؟ قَالَ : لاَ وَلَكِنْ تَصُبُّ عَلَى رَأْسِهَا الْمَاءَ صَبًّا حَتَّى تُرَوِّىَ أُصُولَ الشَّعْرِ.

١٢٠٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمِنْهَالِ قَالَ حَدَّثَتْنِى حَبِيبَةُ بِنْتُ حَمَّادٍ قَالَتْ حَدَّثَتْنِى عَمْرَةُ بِنْتُ حَيَّانَ السَّهْمِيَّةُ قَالَتْ قَالَتْ لِى عَائِشَةُ أُمُّ الْمُؤْمِنِينَ : أَمَا تَسْتَطِيعُ إِحْدَاكُنَّ إِذَا طَهُرَتْ مِنْ حَيْضِهَا أَنْ تُدَخِّنَ شَيْئاً مِنْ قُسْطٍ ، فَإِنْ لَمْ تَجِدْ فَشَيْئاً مِنْ آسٍ ، فَإِنْ لَمْ تَجِدْ فَشَيْئاً مِنْ نَوًى ، فَإِنْ لَمْ تَجِدْ فَشَيْئاً مِنْ مِلْحٍ.

١٢٠٩ - أَخْبَرَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا ثَابِتُ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنَا عَاصِمٌ عَنْ مُعَاذَةَ الْعَدَوِيَّةِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ : إِذَا اغْتَسَلَتِ الْمَرْأَةُ مِنَ الْحَيْضِ فَلْتُمِسَّ أَثَرَ الدَّمِ بِطِيبٍ.

١٢١٠ - أَخْبَرَنِى مُحَمَّدُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ عَلِىِّ بْنِ مُسْهِرٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ : أَنَّ نِسَاءَهُ وَأُمَّهَاتِ أَوْلاَدِهِ كُنَّ يَغْتَسِلْنَ مِنَ الْحِيضَةِ وَالْجَنَابَةِ وَلاَ يَنْقُضْنَ شُعُورَهُنَّ ، وَلَكِنْ يُبَالِغْنَ فِى بَلِّهَا.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 113. Bab—Karısına Dışkı Yerinden Varan Kimse

1182. Bize Ubeydullah b. Mûsa, Osman İbnu'l-Esved'den, (O da) Mücâhid'den (naklen) rivâyet etti (ki, Mücâhid); "kim karısına dışkı yerinden (dübüründen) varırsa, kadına karşı bu hareket, erkeğe karşı olan benzeri gibi (haramdır, çirkindir!)" dedi. Sonra şu âyeti okudu: "Sana hayız yerini (veya halini) de sorarlar. De ki, o bir ezadır. Onun için kadınlardan hayız yerinde ayrılın, (onlarla cinsi münâsebet yapmayın), temizlenene kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman ise, Allah'ın size -onlardan ayrılmanızı- emrettiği yerden -hayız yerinden, yani kadınlık organından- onlara varın." Daha sonra şu âyeti okudu: "Kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle -o ayakta, oturmuş, önünü dönmüş, arkasını dönmüş olduğu halde, kadınlık organından-varın. "

1183. Bize Ebû Nuaym, Hammâd b. Seleme'den, (O) Hakim el-Esrem'den, (O) Ebû Temime el-Hüceymî'den, (O) Ebû Hureyre'den), (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) haber verdi (ki, Hazret-i Peygamber) şöyle buyurdu: "Kim hayızlı bir kadınla veya dışkı yerinden bir kadınla cinsi münâsebet yaparsa yahut bir kâhine gelip, onun söyleyeceğini tasdik ederse, Allah'ın, Muhammed'e indirdiğine küfretmiş olur."

1184. Bize Ebû Nuaym haber verip (dedi ki) bize, Ebû Hilal, Ebû Abdillah eş-Şakarî'den, (O da) Ebu’l-Ka'kâ' el-Cermi'den (naklen) rivâyet etti (ki, Ebu'l-Ka'kâ') şöyle dedi: Bir adam Abdullah b. Mes'ûd'a gelip şöyle dedi: "Ebû Abdirrahman! Karımla dilediğim şekilde cinsi münâsebet yapabilir miyim.?" O da; "evet" dedi. (Adam) "dilediğim yerden de mi?" dedi. O da, "evet" dedi. (Adam); "nasıl dilersem de mi?" dedi. O da; "evet" cevabını verdi. Bunun üzerine bir adam O'na; "Ebû Abdirrahman, dedi, şüphe yok ki bu (adam) kötülük yapmak istiyor!" (O zaman Abdullah) şöyle dedi: "Hayır, (böyle yapamazsın). Kadınların dışkı yerleri size haramdır!" Abdullah (ed-Dârimi'ye); "bu görüşü kabullenir misin?" diye soruldu, O da "evet" dedi.

1185. Bize Ebu'n-Nu'mân haber verip (dedi ki), bize Vuheyb, Dâ'ûd'dan, (O) İkrime'den, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) rivâyet etti ki, O (yani İbn Abbâs), adamın karısıyla dışkı yerinden cinsi münâsebet yapmasını kerih görür ve bunu şiddetle ayıplardı.

1186. Bize el-Muallâ b. Esed rivâyet edip (dedi ki), bize İsmail b. Uleyye rivâyet edip (dedi ki), bize ibn Ebî Necîh, Amr b. Dînâr'dan (naklen) rivâyet etti (ki, Amr; "gerçekten siz, sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı o hayâsızlığı yapıyorsunuz" (mealindeki âyetin tefsirinde) şöyle dedi: Lût kavmi meydana gelinceye kadar bir erkeğin bir erkeğin üzerinde (olacağını) zannetmezdin.

1187. Bize Ubeydullah b. Mûsa, Süfyân'dan, (O) Süheyl b. Ebî Salih'ten, (O) el-Hâris b. Muhalled'den, (O) Ebû Hureyre'den, (O da) Hazret-i Peygamber’den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) haber verdi (ki, Hazret-i Peygamber) şöyle buyurdu: "Kim karısına dışkı yerinden varırsa, yüce Allah ona Kıyamet gününde (rahmet nazarıyla) bakmaz."

1188. Bize Abdullah b. Yahya haber verip (dedi ki), bize Abdulvâhid b. Ziyâd, Âsim el-Ahvel'den, (O) İsa b. Hıttân'dan, (O) Müslim b. Sellâm el-Hanefî'den, (O da) Ali b. Talk'tan (naklen) rivâyet etti (ki, Ali) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Birinizin namazda abdesti bozulduğu zaman, (namazdan) ayrılsın ve abdest alsın. Sonra namazını kılar, (kılsın). " Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine şöyle buyurdu: "Kadınlara dışkı yerlerinden varmayın! İşte Allah, hakkı (söylemekten) çekinmez ." Abdullah (ed-Dârimi'ye); "Ali b. Talk, Sahâbi midir?" diye soruldu, O da; "evet" dedi.

1189. Bize Abdullah b. Salih haber verip (dedi ki), bana el-Leys rivâyet edip (dedi ki), bana el-Hâris b. Ya'kûb, Sa'id b. Yesâr Ebu'l-Hubâb'dan, şöyle dediğini rivâyet etti: İbn Ömer'e; "cariyeleri çevirdiğimde onlar hakkında, (yani cariyeleri çevirmem hakkında) ne dersin?" demiştim. O da; "çevirmek, nedir?" demiş, ben de, dışkı yerini söylemiştim. Bunun üzerine O; "bunu müslümanlardan bir fert yapar mı?" demişti.

1190. Bize Muhammed b. Abdillah er-Rekâşî haber verip (dedi ki), bize Yezîd b. Zurey’ rivâyet edip (dedi ki), bize Muhammed b. İshak rivâyet edip (dedi ki), bana Ubeydullah b. Abdillah b. Husayn en-Ensârî rivâyet edip (dedi ki), bana Abdulmelik b. Amr b. Kays -ki O, kavmimden biridir. O aynı zamanda yaşıtlarındandı- rivâyet edip (dedi ki), bana Herim b. Abdillah rivâyet edip dedi ki, Vâkıfoğulları'nın toplantı yerinde kadınların durumunu ve onlardan varılabilecek (yani cinsi münâsebet yapılabilecek) yerleri görüştük de Huzeyme b. Sabit şöyle demişti: Ben, Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işitmiştim: "Ey insanlar! Şüphe yok ki Allah, hakkı (söylemekten) çekinmez. Kadınlara arkalarından varmayın!".

1191. Bize el-Muallâ b. Esed haber verip (dedi ki), bize Abdulvâhid rivâyet edip (dedi ki), bize Husayn, Mucâhid'den, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: (Sahabe hayız hallerinde) kadınların hayız yerinden kaçınır ve onlara dışkı yerlerinden varırlardı. Sonra bunu Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sormuşlar da yüce Allah (şu âyeti) indirmiş: "Sana hayız yerini (veya halini) de sorarlar. De ki o bir ezadır. Onun için kadınlardan hayız yerinde ayrılın, (onlarla cinsi münâsebet yapmayın), temizlenene kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman ise, Allah'ın size emrettiği yerden -kadınlık organından- onlara varın" ve ondan (yani kadınlık organından başkasına) geçmeyin.

1192. Bize Muhammed b. Yezîd haber verip (dedi ki), bize Yûnus b. Bukeyr rivâyet edip (dedi ki), bana İbn İshak rivâyet edip (dedi ki), bana Ebân b. Salih, Tâvûs, Sa'id, Mücâhid ve Atâ'dan (naklen) rivâyet etti ki, onlar, kadınlara dışkı yerlerinden varmayı yadırgar ve "bu, küfrün (nankörlüğün) ta kendisidir" derlerdi.

١١٣- باب مَنْ أَتَى امْرَأَتَهُ فِى دُبُرِهَا

١١٨٢ - حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ عُثْمَانَ بْنِ الأَسْوَدِ عَنْ مُجَاهِدٍ قَالَ : مَنْ أَتَى امْرَأَتَهُ فِى دُبُرِهَا فَهُوَ مِنَ الْمَرْأَةِ مِثْلُهُ مِنَ الرَّجُلِ ثُمَّ تَلاَ { وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ قُلْ هُوَ أَذًى فَاعْتَزِلُوا النِّسَاءَ فِى الْمَحِيضِ وَلاَ تَقْرَبُوهُنَّ حَتَّى يَطْهُرْنَ فَإِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللَّهُ } أَنْ تَعْتَزِلُوهُنَّ فِى الْمَحِيضِ الْفَرْجَ ، ثُمَّ تَلاَ { نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ } قَائِمَةً وَقَاعِدَةً وَمُقْبِلَةً وَمُدْبِرَةً فِى الْفَرْجِ.

١١٨٣ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ عَنْ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ عَنْ حَكِيمٍ الأَثْرَمِ عَنْ أَبِى تَمِيمَةَ الْهُجَيْمِىِّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( مَنْ أَتَى حَائِضاً أَوِ امْرَأَةً فِى دُبُرِهَا أَوْ كَاهِناً فَصَدَّقَهُ بِمَا يَقُولُ فَقَدْ كَفَرَ بِمَا أُنْزِلَ عَلَى مُحَمَّدٍ ).

١١٨٤ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا أَبُو هِلاَلٍ عَنْ أَبِى عَبْدِ اللَّهِ الشَّقَرِىِّ عَنْ أَبِى الْقَعْقَاعِ الْجَرْمِىِّ قَالَ : جَاءَ رَجُلٌ إِلَى عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ فَقَالَ : يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ آتِى امْرَأَتِى حَيْثُ شِئْتُ؟ قَالَ : نَعَمْ. قَالَ : وَمِنْ أَيْنَ شِئْتُ؟ قَالَ : نَعَمْ. قَالَ : وَكَيْفَ شِئْتُ؟ قَالَ : نَعَمْ. فَقَالَ لَهُ رَجُلٌ : يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ إِنَّ هَذَا يُرِيدُ السُّوءَ. قَالَ : لاَ ، مَحَاشُّ النِّسَاءِ عَلَيْكُمْ حَرَامٌ. سُئِلَ عَبْدُ اللَّهِ : تَقُولُ بِهِ؟ قَالَ : نَعَمْ.

١١٨٥ - أَخْبَرَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ عَنْ دَاوُدَ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ : أَنَّهُ كَانَ يَكْرَهُ إِتْيَانَ الرَّجُلِ امْرَأَتَهُ فِى دُبُرِهَا وَيَعِيبُهُ عَيْباً شَدِيداً.

١١٨٦ - حَدَّثَنَا الْمُعَلَّى بْنُ أَسَدٍ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ابْنُ عُلَيَّةَ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى نَجِيحٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ { إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِنَ الْعَالَمِينَ } قَالَ : مَا نَزَى ذَكَرٌ عَلَى ذَكَرٍ حَتَّى كَانَ قَوْمُ لُوطٍ.

١١٨٧ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ سُفْيَانَ عَنْ سُهَيْلِ بْنِ أَبِى صَالِحٍ عَنِ الْحَارِثِ بْنِ مُخَلَّدٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( مَنْ أَتَى امْرَأَتَهُ فِى دُبُرِهَا لَمْ يَنْظُرِ اللَّهُ تَعَالَى إِلَيْهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ).

١١٨٨ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ بْنُ زِيَادٍ عَنْ عَاصِمٍ الأَحْوَلِ عَنْ عِيسَى بْنِ حِطَّانَ عَنْ مُسْلِمِ بْنِ سَلاَّمٍ الْحَنَفِىِّ عَنْ عَلِىِّ بْنِ طَلْقٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( إِذَا أَحْدَثَ أَحَدُكُمْ فِى الصَّلاَةِ فَلْيَنْصَرِفْ ، وَلْيَتَوَضَّأْ ثُمَّ يُصَلِّى ). وَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( لاَ تَأْتُوا النِّسَاءَ فِى أَدْبَارِهِنَّ ، فَإِنَّ اللَّهَ لاَ يَسْتَحْيِى مِنَ الْحَقِّ ). سُئِلَ عَبْدُ اللَّهِ : عَلِىُّ بْنُ طَلْقٍ لَهُ صُحْبَةٌ؟ قَالَ : نَعَمْ.

١١٨٩ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ صَالِحٍ قَالَ حَدَّثَنِى اللَّيْثُ حَدَّثَنِى الْحَارِثُ بْنُ يَعْقُوبَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ يَسَارٍ أَبِى الْحُبَابِ قَالَ قُلْتُ لاِبْنِ عُمَرَ : مَا تَقُولُ فِى الْجَوَارِى حِينَ أُحَمِّضُهُنَّ؟ قَالَ : وَمَا التَّحْمِيضُ؟ فَذَكَرْتُ الدُّبُرَ فَقَالَ : هَلْ يَفْعَلُ ذَلِكَ أَحَدٌ مِنَ الْمُسْلِمِينَ؟

١١٩٠ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الرَّقَاشِىُّ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ قَالَ حَدَّثَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ حُصَيْنٍ الأَنْصَارِىُّ حَدَّثَنِى عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ عَمْرِو بْنِ قَيْسٍ - رَجُلٌ مِنْ قَوْمِى وَكَانَ مِنْ أَسْنَانِى - حَدَّثَنِى هَرَمِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : تَذَاكَرْنَا شَأْنَ النِّسَاءِ فِى مَجْلِسِ بَنِى وَاقِفٍ وَمَا يُؤْتَى مِنْهُنَّ ، فَقَالَ خُزَيْمَةُ بْنُ ثَابِتٍ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَقُولُ :( أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ اللَّهَ لاَ يَسْتَحْيِى مِنَ الْحَقِّ ، لاَ تَأْتُوا النِّسَاءَ فِى أَعْجَازِهِنَّ ).

١١٩١ - أَخْبَرَنَا الْمُعَلَّى بْنُ أَسَدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ حَدَّثَنَا خُصَيْفٌ عَنْ مُجَاهِدٍ قَالَ : كَانُوا يَجْتَنِبُونَ النِّسَاءَ فِى الْمَحِيضِ وَيَأْتُونَهُنَّ فِى أَدْبَارِهِنَّ ، فَسَأَلُوا رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَنْ ذَلِكَ فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى { وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ قُلْ هُوَ أَذًى فَاعْتَزِلُوا النِّسَاءَ فِى الْمَحِيضِ وَلاَ تَقْرَبُوهُنَّ حَتَّى يَطْهُرْنَ فَإِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللَّهُ } فِى الْفَرْجِ وَلاَ تَعْدُوهُ.

١١٩٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ بُكَيْرٍ قَالَ حَدَّثَنِى ابْنُ إِسْحَاقَ قَالَ حَدَّثَنِى أَبَانُ بْنُ صَالِحٍ عَنْ طَاوُسٍ وَسَعِيدٍ وَمُجَاهِدٍ وَعَطَاءٍ : أَنَّهُمْ كَانُوا يُنْكِرُونَ إِتْيَانَ النِّسَاءِ فِى أَدْبَارِهِنَّ وَيَقُولُونَ : هُوَ الْكُفْرُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 112. Bab—Kadınlara Arkalarından Yaklaşmak

1166. Bize Müslim b. İbrahim haber verip (dedi ki), bize Vuheyb rivâyet edip (dedi ki), bize Abdullah b. Osman b. Huseym, İbn Sâbit'ten, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Hafsa bint Abdirrahman'a -ki O, İbn Ebî Bekr'dir- sorup dedim ki; "doğrusu ben sana bir şey sormak istiyorum, ama onu sana sormaktan utanıyorum!" O, "aklına geleni sor, yeğenim!" dedi. Dedi(m) ki: "Sana, kadınlara arkalarından yaklaşmayı soracağım." Bunun üzerine O şöyle dedi: Bana Hazret-i Ümmü Seleme rivâyet edip dedi ki: "Ensâr, (kadınlarını) yüzükoyun yatırıp (arkadan öne) cinsî münâsebet yapmaz, muhacirler ise yaparlarmış. Derken muhacirlerden bir adam, Ensârdan bir kadınla evlenmiş ve onu yüzükoyun yatırıp (arkadan öne) cinsî münâsebet yapmak (istemiş). Ensârlı kadın da kabul etmemiş. Sonra o, Ümmü Seleme'ye (yani kendisine) gelip (bunu) anlattı. Bu arada Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gelince Ensarlı kadın utanıp dışarı çıktı. Ümmü Seleme de bunu Hazret-i Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) anlattı. O zaman (Hazret-i Peygamber); "onu bana çağırınız" buyurdu. (Kadın) da O'na çağrıldı. (Gelince, Hazret-i Peygamber bir âyet okuyarak) şöyle buyurdu: "Kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza -tek sımam'dan olmak üzere- nasıl dilerseniz, öyle varın. "

1167. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübârek haber verip (dedi ki), bize Muhammed b. Seleme, Muhammed b. İshak'tan, (O) Ebân b. Salih'ten, (O da) Mücâhid'den (naklen) haber verdi (ki, Mücâhid) şöyle dedi: Kur'an'ı, İbn Abbâs'a, her âyette durup ne hakkında indirildiğini, ne hakkında olduğunu sorarak üç defa okudum. İşte (bir defasında O'na); "İbn Abbâs, demiştim, yüce Allah'ın; "iyice temizlendikleri zaman Allah'ın emrettiği yerden onlara varın" âyeti hakkında ne buyurursun?" O da şöyle cevap vermişti: "Size, onlardan ayrılmanızı emrettiği yerden (yani hayız kanının çıktığı yerden onlara varın).

1168. Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize Süfyân, Osman İbnu’l-Esved'den, (O da) Mücâhid'den (naklen) rivâyet etti (ki, Mücâhid); "...o vakit Allah'ın emrettiği yerden onlara varın" (mealindeki âyetin tefsirinde) şöyle dedi: (Âyetin baş tarafında) menedildikleri yerden varmaları, (yani oradan cinsî münâsebet yapmaları) emredildi.

1169. Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize Süfyân, el-A'meş'ten, (O da) Ebû Rezîn'den (naklen), O'nun; "...o vakit, Allah'ın emrettiği yerden onlara varın" (mealindeki âyetin tefsirinde), "hayızdan temizlenme tarafından (onlara varın)" dediğini rivâyet etti.

1170. Bize Muhammed b. Yezîd el-Bezzâr haber verip (dedi ki), bize Şerîk, İbrahim b. Muhâcir'den, (O da) Mücâhid'den (naklen) rivâyet etti (ki, Mücâhid); "ve Rabb'inizin sizin için eşlerinizden yarattığı şeyi bırakıyorsunuz" (mealindeki âyetin tefsirinde); "O (yani erkekler için hanımlarından helâl olarak yarattığı şey), vallahi, ön taraftır" dedi.

1171. Bize Osman b. Ömer haber verip (dedi ki), bize Hâlid b. Rebâh, İkrime'den rivâyet etti ki O; "kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" (mealindeki âyetin tefsirinde) şöyle dedi: "O (yani "tarla"), ancak kadınlık organıdır."

1172. Bize Ebû Nuaym haber verip (dedi ki), bize Ali b. Ali er-Rifâ'î rivâyet edip dedi ki, ben el-Hasan'ı şöyle derken işittim: Yahudiler, müslümanlara zorluk çıkarılmasında ellerinden geleni yaparlardı. Derlerdi ki: "Ey Ashâb-ı Muhammed! Gerçek şu ki, vallahi, sizin için kadınlarınıza sadece bir taraftan gelmek helâldir." (El-Hasan) dedi ki, bunun üzerine Allah; "kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" (mealindeki âyeti) indirdi. Böylece Allah, müminleri (tabii) ihtiyaçları ile başbaşa bıraktı.

1173. Bize Amr b. Avn, Hâlid, b. Abdillah'tan, (O) Atâ' İbnu's-Sâ'ib'den, (O) Sa'id b. Cübeyr'den, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) haber verdi (ki, ibn Abbâs); "o halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" (mealindeki âyetin tefsirinde) şöyle dedi: Ona (yani kadına), varış yerine (yani kadınlık organına) olduktan sonra önünden, arkasından varın."

1174. Bize Halife b. Hayyât haber verip (dedi ki), bize Abdulvehhâb rivâyet edip (dedi ki), bize Halid, İkrime'den, şöyle dediğini rivâyet etti: Cahiliye dönemi insanları hayızlı kadın hakkında mecûsîlerin yaptığı gibi (muamele) yaparlardı. Sonra bu (durum) Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) anlatılmış, bunun üzerine (şu âyet) inmiş: "Sana kadınların ay halini de sorarlar. De ki o, bir ezadır. Onun için hayız zamanında kadınlardan ayrılın, (onlarla cinsî münâsebet yapmayın) ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın." Böylece o (hayızlı kadınlar) hakkında, durumun sadece şiddeti artmış oldu.

1175. Bize Halife haber verip (dedi ki), bize Muemmel, Süfyân'dan, (O) İbn Ebî Necih'ten, (O da) Mücâhid'den (naklen) rivâyet etti (ki, Mücahid); "de ki o bir ezadır" (mealindeki âyetin tefsirinde); "o, o kandır" dedi.

1176. Bize Muhammed İbnu's-Salt haber verip (dedi ki), bize İbnu'l-Mübârek, Ma'mer'den, (O da) Katâde'den (naklen) rivâyet etti (ki, Katâde); "de ki o, bir ezadır" (mealindeki âyetin tefsirinde); "(o) bir pisliktir" dedi.

1177. Bize Halife b. Hayyât haber verip (dedi ki), bize el-Mu'temir rivâyet edip dedi ki; Leys'i, İsa b. Kays'tan, (O da) Saîd İbnu'l-Müseyyeb'den (naklen) şöyle rivâyet ederken işittim: (Sa'id); "kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" (mealindeki âyetin tefsirinde) şöyle dedi: (Bunun mânâsı şudur): Dilersen azil yap, dilersen azil yapma.

1178. Bize Halife haber verip (dedi ki), bize Abdulvehhâb, Avf’tan, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti (ki, el-Hasan, "...o halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" mealindeki âyetin tefsirinde) şöyle dedi: Nasıl dilersen -yani kadına, kadınlık organında (nasıl) varmak (dilersen öyle var).Ayette geçen "ennâ" kelimesinin, "nerede(n), ne zaman, nasıl" gibi müteaddit mânaları vardır. Hasan Basrî, bu kelimenin bu âyette "keyfe-nasıl" mânâsına geldiğini söylemektedir. Biz de verdiğimiz meallerde bu mânâyı tercih ettik.

1179. Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize Mâlik, Muhammed İbnu'l-Munkedir'den, (O da) Câbir b. Abdillah el-Ensâri'den (naklen) rivâyet etti ki, yahûdiler müslümanlara; "kim karısıyla, o arkasını dönmüş olarak cinsi münâsebet yaparsa, (bu münâsebetten doğacak) çocuğu şaşı gözlü olur!" demişlerdi de bunun üzerine yüce Allah şu âyeti indirmiş: "Kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın."

1180. Bize Amr b. Avn, Hâlid b. Abdillah'tan, (O) Hâlid el-Hazzâ'dan, (O da) İkrime'den (naklen) rivâyet etti (ki, İkrime); "...o halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" (mealindeki âyetin tefsirinde) şöyle dedi: (Koca) hanımıyla, nasıl dilerse, (hanımı) ayakta iken, oturmuşken, önünden, arkasından cinsi münâsebet yapabilir.

1181. Abdullah b. Sa'id el-Eşecc rivâyet edip (dedi ki), bize İbn İdris, babasından, (O) Yezîd ibnu'l-Velîd'den (O da) İbrahim'den (naklen) O'nun; "...o vakit Allah'ın size emrettiği yerden onlara varın" (mealindeki âyette geçen "Allah'ın size emrettiği yer"in tefsirinde); "kadınlık organından (onlara varın)" dediğini rivâyet etti.

١١٢- باب إِتْيَانِ النِّسَاءِ فِى أَدْبَارِهِنَّ

١١٦٦ - أَخْبَرَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُثْمَانَ بْنِ خُثَيْمٍ عَنِ ابْنِ سَابِطٍ قَالَ : سَأَلْتُ حَفْصَةَ بِنْتَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ - هُوَ ابْنُ أَبِى بَكْرٍ - قُلْتُ لَهَا : إِنِّى أُرِيدُ أَنْ أَسْأَلَكِ عَنْ شَىْءٍ وَأَنَا أَسْتَحْيِى أَنْ أَسْأَلَكِ عَنْهُ قَالَتْ : سَلْ يَا ابْنَ أَخِى عَمَّا بَدَا لَكَ. قَالَ : أَسْأَلُكِ عَنْ إِتْيَانِ النِّسَاءِ فِى أَدْبَارِهِنَّ. فَقَالَتْ حَدَّثَتْنِى أُمُّ سَلَمَةَ قَالَتْ : كَانَتِ الأَنْصَارُ لاَ تُجَبِّى ، وَكَانَتِ الْمُهَاجِرُونَ تُجَبِّى ، فَتَزَوَّجَ رَجُلٌ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ امْرَأَةً مِنَ الأَنْصَارِ فَجَبَّاهَا ، فَأَبَتِ الأَنْصَارِيَّةُ فَأَتَتْ أُمَّ سَلَمَةَ فَذَكَرَتْ ذَلِكَ لَهَا ، فَلَمَّا أَنْ جَاءَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- اسْتَحْيَتِ الأَنْصَارِيَّةُ وَخَرَجَتْ ، فَذَكَرَتْ ذَلِكَ أُمُّ سَلَمَةَ لِلنَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ :( ادْعُوهَا لِى ). فَدُعِيَتْ لَهُ ، فَقَالَ لَهَا :{ نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ } سِمَاماً وَاحِداً ). وَالسِّمَامُ السَّبِيلُ الْوَاحِدُ.

١١٦٧ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ أَنْبَأَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ عَنْ أَبَانَ بْنِ صَالِحٍ عَنْ مُجَاهِدٍ قَالَ : لَقَدْ عَرَضْتُ الْقُرْآنَ عَلَى ابْنِ عَبَّاسٍ ثَلاَثَ عَرَضَاتٍ ، أَقِفُ عِنْدَ كُلِّ آيَةٍ أَسْأَلُهُ فِيمَ أُنْزِلَتْ؟ وَفِيمَ كَانَتْ؟ فَقُلْتُ : يَا ابْنَ عَبَّاسٍ أَرَأَيْتَ قَوْلَ اللَّهِ تَعَالَى { فَإِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللَّهُ } قَالَ : مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمْ أَنْ تَعْتَزِلُوهُنَّ.

١١٦٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ الأَسْوَدِ عَنْ مُجَاهِدٍ { فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللَّهُ } قَالَ : أُمِرُوا أَنْ يَأْتُوا مِنْ حَيْثُ نُهُوا.

١١٦٩ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى رَزِينٍ { فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللَّهُ } قَالَ : مِنْ قِبَلِ الطُّهْرِ.

١١٧٠ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَزِيدَ الْبَزَّازُ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ مُهَاجِرٍ عَنْ مُجَاهِدٍ { وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ } قَالَ : هُوَ وَاللَّهِ الْقُبُلُ.

١١٧١ - أَخْبَرَنَا عُثْمَانُ بْنُ عُمَرَ حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ رَبَاحٍ عَنْ عِكْرِمَةَ { نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ } قَالَ : إِنَّمَا هُوَ الْفَرْجُ.

١١٧٢ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَلِىٍّ الرِّفَاعِىُّ قَالَ سَمِعْتُ الْحَسَنَ يَقُولُ : كَانَتِ الْيَهُودُ لاَ تَأْلُو مَا شَدَّدَتْ عَلَى الْمُسْلِمِينَ ، كَانُوا يَقُولُونَ يَا أَصْحَابَ مُحَمَّدٍ إِنَّهُ وَاللَّهِ مَا يَحِلُّ لَكُمْ أَنْ تَأْتُوا نِسَاءَكُمْ إِلاَّ مِنْ وَجْهٍ وَاحِدٍ . قَالَ : فَأَنْزَلَ اللَّهُ { نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ } فَخَلَّى اللَّهُ بَيْنَ الْمُؤْمِنِينَ وَبَيْنَ حَاجَتِهِمْ.

١١٧٣ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ عَنْ خَالِدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ عَطَاءِ بْنِ السَّائِبِ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ { فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ } قَالَ : ائْتِهَا مِنْ بَيْنِ يَدَيْهَا وَمِنْ خَلْفِهَا بَعْدَ أَنْ يَكُونَ فِى الْمَأْتَى.

١١٧٤ - أَخْبَرَنَا خَلِيفَةُ بْنُ خَيَّاطٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ حَدَّثَنَا خَالِدٌ عَنْ عِكْرِمَةَ قَالَ : كَانَ أَهْلُ الْجَاهِلِيَّةِ يَصْنَعُونَ فِى الْحَائِضِ نَحْواً مِنْ صَنِيعِ الْمَجُوسِ ، فَذُكِرَ ذَلِكَ لِلنَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَنَزَلَتْ { وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ قُلْ هُوَ أَذًى فَاعْتَزِلُوا النِّسَاءَ فِى الْمَحِيضِ وَلاَ تَقْرَبُوهُنَّ حَتَّى يَطْهُرْنَ } فَلَمْ يَزْدَدِ الأَمْرُ فِيهِنَّ إِلاَّ شِدَّةً.

١١٧٥ - أَخْبَرَنَا خَلِيفَةُ حَدَّثَنَا مُؤَمَّلٌ عَنْ سُفْيَانَ عَنِ ابْنِ أَبِى نَجِيحٍ عَنْ مُجَاهِدٍ { قُلْ هُوَ أَذًى } قَالَ : هُوَ الدَّمُ.

١١٧٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّلْتِ حَدَّثَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ قَتَادَةَ قَالَ { قُلْ هُوَ أَذًى } قَالَ : قَذَرٌ.

١١٧٧ - أَخْبَرَنَا خَلِيفَةُ بْنُ خَيَّاطٍ حَدَّثَنَا الْمُعْتَمِرُ قَالَ سَمِعْتُ لَيْثاً حَدَّثَ عَنْ عِيسَى بْنِ قَيْسٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ { نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ } قَالَ : إِنْ شِئْتَ فَاعْزِلْ ، وَإِنْ شِئْتَ فَلاَ تَعْزِلْ.

١١٧٨ - أَخْبَرَنَا خَلِيفَةُ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ عَنْ عَوْفٍ عَنِ الْحَسَنِ قَالَ : كَيْفَ شِئْتَ؟ يَعْنِى ائْتِهَا فِى الْفَرْجِ.

١١٧٩ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ يُونُسَ حَدَّثَنَا مَالِكٌ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ : أَنَّ الْيَهُودَ قَالُوا لِلْمُسْلِمِينَ : مَنْ أَتَى امْرَأَتَهُ وَهِىَ مُدْبِرَةٌ جَاءَ وَلَدُهُ أَحْوَلَ . فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى { نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ }.

١١٨٠ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ عَنْ خَالِدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ خَالِدٍ الْحَذَّاءِ عَنْ عِكْرِمَةَ { فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ } قَالَ : يَأْتِى أَهْلَهُ كَيْفَ شَاءَ قَائِمَاً وَقَاعِداً ، وَبَيْنَ يَدَيْهَا وَمِنْ خَلْفِهَا .

١١٨١ - أَخَبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ الأَشَجُّ حَدَّثَنَا ابْنُ إِدْرِيسَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ يَزِيدَ بْنِ الْوَلِيدِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ { فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللَّهُ } قَالَ : فِى الْفَرْجِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 111. Bab—Adam Karısıyla Hayızlı İken Cinsî Münâsebet Yaptığı Zaman Ona Keffâret Gerekir Diyenler

1151. Bize Müslim b. İbrahim haber verip (dedi ki), bize Yezîd b. İbrahim rivâyet edip dedi ki, ben el-Hasan'ı, Ramazanda bir gün oruç tutmayan kimse hakkında şöyle derken işittim: Onun, bir köle âzâd etmesi veyı bir sığır -yahut deve- ("bedene") kurban etmesi, ya da yirmi sâ' (hurma veya yiyeceği), kırk fakire (yedirmesi, vermesi) gerekir. Hayızlı iken karısıyla cinsî münâsebet yapan kimseye de bunun aynısı gerekir.

1152. Bize Ebu'l-Velîd haber verip (dedi ki), bize Şerîk, Husayf’tan, (O) Miksem'den, (O) İbn Abbâs'tan, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti (ki, Hazret-i Peygamber), hanımıyla hayızlı iken cinsî münâsebet yapan kimse hakkında; "o, yarım dinar sadaka verir" (buyurdu).

1153. Bize Ebu'l-Velîd rivâyet edip (dedi ki), bize Şu'be, el-Hakem'den, (O) Abdulhamid'den, (O) Miksem'den, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) rivâyet etti (ki, İbn Abbâs), karısı ile hayızlı iken cinsî münâsebet yapan kimse hakkında; "o bir dinar -veya yarını dinar- (el-Hakem şüphe etmiştir) sadaka verir" (dedi).

1154. Bize Sa'îd b. Âmir, Şu'be'den, (O) el-Hakem'den, (O) Abdulhamîd'den, (O) Miksem'den, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) haber verdi (ki, İbn Abbâs) karısı ile hayızlı iken cinsî münâsebet yapan kimse hakkında; "o, bir dinar veya yarım dinar sadaka verir" (dedi).

1155. Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize Süfyân, İbn Cureyc'den, (O) Abdulkerîm'den, (O) bir adamdan, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) rivâyet etti (ki, İbn Abbâs) şöyle dedi: (Adam hayızlı karısıyla) kan geldiğinde cinsî münâsebet yaptığı zaman bir dinar (sadaka), onunla kan kesildiğinde cinsî münâsebet yaptığı zaman ise yarım dinar (sadaka vermesi gerekir).

1156. Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize Süfyân, Husayf’tan, (O) Miksem'den, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) rivâyet etti (ki, İbn Abbâs) şöyle dedi: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) karısıyla hayızlı iken cinsî münâsebet yapan kimse hakkında şöyle buyurdu: "O, yarım, dinar sadaka verir."

1157. Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize el-Evzâ'î, Yezîd b. Ebî Mâlik'ten, (O da) Abdulhamîd b. Zeyd İbni'l-Hattâb'dan (naklen) rivâyet etti (ki, Abdulhamîd) şöyle dedi: Hazret-i Ömer'in, cinsî münâsebetten hoşlanmayan bir karısı varmış. O, onunla cinsî münâsebet yapmak istediği zaman hep hayızı bahane edermiş. Derken (bir gün, sözüne inanmayarak) onunla cinsî münâsebet yapmış. Fakat (bu defa) onun doğru söylediği görülmüş. Bunun üzerine (Hazret-i Ömer) Hazret-i Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) gelmiş. (Hazret-i Peygamber) de O'na bir dinarın beşte birini sadaka vermesini emretmiş.

1158. Bize Ubeydullah b. Mûsa, Ebû Ca'fer er-Râzî'den, (O) Abdulkerîm'den, (O) Miksem'den, (O) İbn Abbâs'tan, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) haber verdi (ki, Hazret-i Peygamber) şöyle buyurdu: "Adam karısı ile hayızlı iken cinsî münâsebet yaptığı zaman, eğer (hayız) kanı taze ise bir dinar sadaka versin, sarı ise yarım dinar sadaka versin."

1159. Bize Abdullah b. Muhammed haber verip (dedi ki), bize Hafs -ki O, İbn Ğıyâs'tir-, el-A'meş'ten, (O) el-Hakem'den, (O) Miksem'den), (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) rivâyet etti ki, O'na (yani ibn Abbâs'a), karısı ile hayızlı iken cinsî münâsebet yapan kimsenin (ne yapması gerekeceği) sorulmuş, O da şöyle cevap vermişti: "Bir dinar veya yarım dinar sadaka verir." İbrahim ise: "O, Allah'tan bağış diler" demiştir.

1160. Bize Amr b. Avn, Hâlid b. Abdillah'tan, (O) İbn Ebî Leylâ'dan, (O) Atâ'dan, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) haberverdi (ki, ibn Abbâs) şöyle dedi: (Adam) karısıyla hayızlı iken cinsî münâsebet yaptığı zaman, bir dinar sadaka vermesi gerekir.

1161. Bize Ya'lâ b. Ubeyd haber verip (dedi ki), bize Abdulmelik, Atâ'dan, O'nun karısı ile hayızlı iken cinsî münâsebet yapan adam hakkında; "O, bir dinar sadaka verir" dediğini rivâyet etti.

1162. Bize Ubeydullah b. Mûsa, İbn Ebî Leylâ'dan, (O) Miksem'den, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) haber verdi (ki, İbn Abbâs) şöyle dedi: (Hayızlı karısı ile cinsî münâsebet yapan kimse) bir dinar veya yarım dinar sadaka verir.

1163. Bize Vehb b. Sa'îd, Şu'ayb b. İshâk'tan, (O da) el-Evzâ'î'den (naklen) haber verdi (ki, el-Evzâ'î), karısı ile hayızlı iken veya temizliği (yani hayız kanının kesildiğini) görüp de henüz gusül yapmamış iken cinsî münâsebet yapan adam hakkında şöyle dedi: "O, Allah'tan bağış diler ve bir dinarın beşte birini sadaka verir."

1164. Bize Muhammed b. Uyeyne, Ali b. Mushir'den, (O) Abdulmelik'ten, (O da) Atâ'dan (naklen) haber verdi (ki, Atâ’) şöyle dedi: "Adam karısı ile hayızlı iken cinsî münâsebet yaptığı zaman yarım dinar sadaka verir." Bunun üzerine topluluktan bir adam O'na dedi ki; "ama el-Hasan, o bir köle âzâd eder, diyor?" (O zaman (Atâ’) şöyle dedi: "Siz, Allah'a, gücünüzün yettiği şeyleri sunmaktan ne kadar menedicisiniz!"

1165. Bize Ubeydullah b. Mûsa, İbn Ebî Leylâ'dan, (O) Atâ'dan, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) haber verdi (ki, İbn Abbâs), karısı ile hayızlı iken cinsî münâsebet yapan kimse hakkında; "o, bir dinar sadaka verir" dedi .

١١١- باب مَنْ قَالَ عَلَيْهِ الْكَفَّارَةُ

١١٥١ - أَخْبَرَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ سَمِعْتُ الْحَسَنَ يَقُولُ فِى الَّذِى يُفْطِرُ يَوْماً مِنْ رَمَضَانَ قَالَ : عَلَيْهِ عِتْقُ رَقَبَةٍ أَوْ بَدَنَةٌ أَوْ عِشْرِينَ صَاعاً لأَرْبَعِينَ مِسْكِيناً ، وَفِى الَّذِى يَغْشَى امْرَأَتَهُ وَهِىَ حَائِضٌ مِثْلُ ذَلِكَ.

١١٥٢ - أَخْبَرَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ عَنْ خُصَيْفٍ عَنْ مِقْسَمٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فِى الَّذِى يَأْتِى امْرَأَتَهُ وَهِىَ حَائِضٌ :( يَتَصَدَّقُ بِنِصْفِ دِينَارٍ ).

١١٥٣ - حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ عَبْدِ الْحَمِيدِ عَنْ مِقْسَمٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ فِى الَّذِى يَأْتِى امْرَأَتَهُ وَهِىَ حَائِضٌ : يَتَصَدَّقُ بِدِينَارٍ أَوْ نِصْفِ دِينَارٍ. شَكَّ الْحَكَمُ.

١١٥٤ - أَخْبَرَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ عَنْ شُعْبَةَ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ عَبْدِ الْحَمِيدِ عَنْ مِقْسَمٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ فِى الَّذِى يَغْشَى امْرَأَتَهُ وَهِىَ حَائِضٌ : يَتَصَدَّقُ بِدِينَارٍ أَوْ نِصْفِ دِينَارٍ. قَالَ شُعْبَةُ : أَمَّا حِفْظِى فَهُوَ مَرْفُوعٌ ، وَأَمَّا فُلاَنٌ وَفُلاَنٌ فَقَالُوا غَيْرُ مَرْفُوعٍ. فَقَالَ بَعْضُ الْقَوْمِ : حَدِّثْنَا بِحِفْظِكَ وَدَعْ مَا قَالَ فُلاَنٌ وَفُلاَنٌ. فَقَالَ : وَاللَّهِ مَا أُحِبُّ أَنِّى عُمِّرْتُ فِى الدُّنْيَا عُمُرَ نُوحٍ وَأَنِّى حَدَّثْتُ بِهَذَا أَوْ سَكَتُّ عَنْ هَذَا. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ زَيْدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ زَيْدِ بْنِ الْخَطَّابِ وَكَانَ وَالِىَ عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ عَلَى الْكُوفَةِ.

١١٥٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ عَنْ عَبْدِ الْكَرِيمِ عَنْ رَجُلٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : إِذَا أَتَاهَا فِى دَمٍ فَدِينَارٌ ، وَإِذَا أَتَاهَا وَقَدِ انْقَطَعَ الدَّمُ فَنِصْفُ دِينَارٍ.

١١٥٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ خُصَيْفٍ عَنْ مِقْسَمٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَالَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فِى الَّذِى يَقَعُ عَلَى امْرَأَتِهِ وَهِىَ حَائِضٌ :( يَتَصَدَّقُ بِنِصْفِ دِينَارٍ ).

١١٥٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِى مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ الْحَمِيدِ بْنِ زَيْدِ بْنِ الْخَطَّابِ قَالَ : كَانَ لِعُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ امْرَأَةٌ تَكْرَهُ الْجِمَاعَ ، فَكَانَ إِذَا أَرَادَ أَنْ يَأْتِيَهَا اعْتَلَّتْ عَلَيْهِ بِالْحَيْضِ ، فَوَقَعَ عَلَيْهَا فَإِذَا هِىَ صَادِقَةٌ ، فَأَتَى النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَأَمَرَهُ أَنْ يَتَصَدَّقَ بِخُمُسَىْ دِينَارٍ.

١١٥٨ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ أَبِى جَعْفَرٍ الرَّازِىِّ عَنْ عَبْدِ الْكَرِيمِ عَنْ مِقْسَمٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( إِذَا أَتَى الرَّجُلُ امْرَأَتَهُ وَهِىَ حَائِضٌ فَإِنْ كَانَ الدَّمُ عَبِيطاً فَلْيَتَصَدَّقْ بِدِينَارٍ ، وَإِنْ كَانَتْ صُفْرَةً فَلْيَتَصَدَّقْ بِنِصْفِ دِينَارٍ ).

١١٥٩ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ غِيَاثٍ عَنِ الأَعْمَشِ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ مِقْسَمٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ : أَنَّهُ سُئِلَ عَنِ الَّذِى يَأْتِى امْرَأَتَهُ وَهِىَ حَائِضٌ ، قَالَ : يَتَصَدَّقُ بِدِينَارٍ أَوْ بِنِصْفِ دِينَارٍ. وَقَالَ إِبْرَاهِيمُ : يَسْتَغْفِرُ اللَّهَ.

١١٦٠ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ عَنْ خَالِدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنِ ابْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ عَطَاءٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : إِذَا وَقَعَ عَلَى امْرَأَتِهِ وَهِىَ حَائِضٌ فَعَلَيْهِ أَنْ يَتَصَدَّقَ بِدِينَارٍ.

١١٦١ - أَخْبَرَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ عَنْ عَطَاءٍ فِى رَجُلٍ جَامَعَ امْرَأَتَهُ وَهِىَ حَائِضٌ ، قَالَ : يَتَصَدَّقُ بِدِينَارٍ.

١١٦٢ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنِ ابْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ مِقْسَمٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : يَتَصَدَّقُ بِدِينَارٍ أَوْ نِصْفِ دِينَارٍ.

١١٦٣ - أَخْبَرَنَا وَهْبُ بْنُ سَعِيدٍ عَنْ شُعَيْبِ بْنِ إِسْحَاقَ عَنِ الأَوْزَاعِىِّ : فِى رَجُلٍ يَغْشَى امْرَأَتَهُ وَهِىَ حَائِضٌ أَوْ رَأَتِ الطُّهْرَ وَلَمْ تَغْتَسِلْ ، قَالَ : يَسْتَغْفِرُ اللَّهَ وَيَتَصَدَّقُ بِخُمُسَىْ دِينَارٍ.

١١٦٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ عَلِىِّ بْنِ مُسْهِرٍ عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ عَنْ عَطَاءٍ قَالَ : إِذَا وَقَعَ الرَّجُلُ عَلَى امْرَأَتِهِ وَهِىَ حَائِضٌ يَتَصَدَّقُ بِنِصْفِ دِينَارٍ. فَقَالَ لَهُ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ : فَإِنَّ الْحَسَنَ يَقُولُ : يُعْتِقُ رَقَبَةً. فَقَالَ : مَا أَنْهَاكُمْ أَنْ تَقَرَّبُوا إِلَى اللَّهِ مَا اسْتَطَعْتُمْ.

١١٦٥ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنِ ابْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ عَطَاءٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ : فِى الَّذِى يَقَعُ عَلَى امْرَأَتِهِ وَهِىَ حَائِضٌ ، قَالَ : يَتَصَدَّقُ بِدِينَارٍ.


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget