Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Kadınlara Arkalarından Yaklaşmak

Kadınlara Arkalarından Yaklaşmak || TAHARET KİTABI || SÜNEN-İ DARİMİ || HADİS KÜTÜPHANESİ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 112. Bab—Kadınlara Arkalarından Yaklaşmak

1166. Bize Müslim b. İbrahim haber verip (dedi ki), bize Vuheyb rivâyet edip (dedi ki), bize Abdullah b. Osman b. Huseym, İbn Sâbit'ten, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Hafsa bint Abdirrahman'a -ki O, İbn Ebî Bekr'dir- sorup dedim ki; "doğrusu ben sana bir şey sormak istiyorum, ama onu sana sormaktan utanıyorum!" O, "aklına geleni sor, yeğenim!" dedi. Dedi(m) ki: "Sana, kadınlara arkalarından yaklaşmayı soracağım." Bunun üzerine O şöyle dedi: Bana Hazret-i Ümmü Seleme rivâyet edip dedi ki: "Ensâr, (kadınlarını) yüzükoyun yatırıp (arkadan öne) cinsî münâsebet yapmaz, muhacirler ise yaparlarmış. Derken muhacirlerden bir adam, Ensârdan bir kadınla evlenmiş ve onu yüzükoyun yatırıp (arkadan öne) cinsî münâsebet yapmak (istemiş). Ensârlı kadın da kabul etmemiş. Sonra o, Ümmü Seleme'ye (yani kendisine) gelip (bunu) anlattı. Bu arada Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gelince Ensarlı kadın utanıp dışarı çıktı. Ümmü Seleme de bunu Hazret-i Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) anlattı. O zaman (Hazret-i Peygamber); "onu bana çağırınız" buyurdu. (Kadın) da O'na çağrıldı. (Gelince, Hazret-i Peygamber bir âyet okuyarak) şöyle buyurdu: "Kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza -tek sımam'dan olmak üzere- nasıl dilerseniz, öyle varın. "

1167. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübârek haber verip (dedi ki), bize Muhammed b. Seleme, Muhammed b. İshak'tan, (O) Ebân b. Salih'ten, (O da) Mücâhid'den (naklen) haber verdi (ki, Mücâhid) şöyle dedi: Kur'an'ı, İbn Abbâs'a, her âyette durup ne hakkında indirildiğini, ne hakkında olduğunu sorarak üç defa okudum. İşte (bir defasında O'na); "İbn Abbâs, demiştim, yüce Allah'ın; "iyice temizlendikleri zaman Allah'ın emrettiği yerden onlara varın" âyeti hakkında ne buyurursun?" O da şöyle cevap vermişti: "Size, onlardan ayrılmanızı emrettiği yerden (yani hayız kanının çıktığı yerden onlara varın).

1168. Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize Süfyân, Osman İbnu’l-Esved'den, (O da) Mücâhid'den (naklen) rivâyet etti (ki, Mücâhid); "...o vakit Allah'ın emrettiği yerden onlara varın" (mealindeki âyetin tefsirinde) şöyle dedi: (Âyetin baş tarafında) menedildikleri yerden varmaları, (yani oradan cinsî münâsebet yapmaları) emredildi.

1169. Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize Süfyân, el-A'meş'ten, (O da) Ebû Rezîn'den (naklen), O'nun; "...o vakit, Allah'ın emrettiği yerden onlara varın" (mealindeki âyetin tefsirinde), "hayızdan temizlenme tarafından (onlara varın)" dediğini rivâyet etti.

1170. Bize Muhammed b. Yezîd el-Bezzâr haber verip (dedi ki), bize Şerîk, İbrahim b. Muhâcir'den, (O da) Mücâhid'den (naklen) rivâyet etti (ki, Mücâhid); "ve Rabb'inizin sizin için eşlerinizden yarattığı şeyi bırakıyorsunuz" (mealindeki âyetin tefsirinde); "O (yani erkekler için hanımlarından helâl olarak yarattığı şey), vallahi, ön taraftır" dedi.

1171. Bize Osman b. Ömer haber verip (dedi ki), bize Hâlid b. Rebâh, İkrime'den rivâyet etti ki O; "kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" (mealindeki âyetin tefsirinde) şöyle dedi: "O (yani "tarla"), ancak kadınlık organıdır."

1172. Bize Ebû Nuaym haber verip (dedi ki), bize Ali b. Ali er-Rifâ'î rivâyet edip dedi ki, ben el-Hasan'ı şöyle derken işittim: Yahudiler, müslümanlara zorluk çıkarılmasında ellerinden geleni yaparlardı. Derlerdi ki: "Ey Ashâb-ı Muhammed! Gerçek şu ki, vallahi, sizin için kadınlarınıza sadece bir taraftan gelmek helâldir." (El-Hasan) dedi ki, bunun üzerine Allah; "kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" (mealindeki âyeti) indirdi. Böylece Allah, müminleri (tabii) ihtiyaçları ile başbaşa bıraktı.

1173. Bize Amr b. Avn, Hâlid, b. Abdillah'tan, (O) Atâ' İbnu's-Sâ'ib'den, (O) Sa'id b. Cübeyr'den, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) haber verdi (ki, ibn Abbâs); "o halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" (mealindeki âyetin tefsirinde) şöyle dedi: Ona (yani kadına), varış yerine (yani kadınlık organına) olduktan sonra önünden, arkasından varın."

1174. Bize Halife b. Hayyât haber verip (dedi ki), bize Abdulvehhâb rivâyet edip (dedi ki), bize Halid, İkrime'den, şöyle dediğini rivâyet etti: Cahiliye dönemi insanları hayızlı kadın hakkında mecûsîlerin yaptığı gibi (muamele) yaparlardı. Sonra bu (durum) Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) anlatılmış, bunun üzerine (şu âyet) inmiş: "Sana kadınların ay halini de sorarlar. De ki o, bir ezadır. Onun için hayız zamanında kadınlardan ayrılın, (onlarla cinsî münâsebet yapmayın) ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın." Böylece o (hayızlı kadınlar) hakkında, durumun sadece şiddeti artmış oldu.

1175. Bize Halife haber verip (dedi ki), bize Muemmel, Süfyân'dan, (O) İbn Ebî Necih'ten, (O da) Mücâhid'den (naklen) rivâyet etti (ki, Mücahid); "de ki o bir ezadır" (mealindeki âyetin tefsirinde); "o, o kandır" dedi.

1176. Bize Muhammed İbnu's-Salt haber verip (dedi ki), bize İbnu'l-Mübârek, Ma'mer'den, (O da) Katâde'den (naklen) rivâyet etti (ki, Katâde); "de ki o, bir ezadır" (mealindeki âyetin tefsirinde); "(o) bir pisliktir" dedi.

1177. Bize Halife b. Hayyât haber verip (dedi ki), bize el-Mu'temir rivâyet edip dedi ki; Leys'i, İsa b. Kays'tan, (O da) Saîd İbnu'l-Müseyyeb'den (naklen) şöyle rivâyet ederken işittim: (Sa'id); "kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" (mealindeki âyetin tefsirinde) şöyle dedi: (Bunun mânâsı şudur): Dilersen azil yap, dilersen azil yapma.

1178. Bize Halife haber verip (dedi ki), bize Abdulvehhâb, Avf’tan, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti (ki, el-Hasan, "...o halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" mealindeki âyetin tefsirinde) şöyle dedi: Nasıl dilersen -yani kadına, kadınlık organında (nasıl) varmak (dilersen öyle var).Ayette geçen "ennâ" kelimesinin, "nerede(n), ne zaman, nasıl" gibi müteaddit mânaları vardır. Hasan Basrî, bu kelimenin bu âyette "keyfe-nasıl" mânâsına geldiğini söylemektedir. Biz de verdiğimiz meallerde bu mânâyı tercih ettik.

1179. Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize Mâlik, Muhammed İbnu'l-Munkedir'den, (O da) Câbir b. Abdillah el-Ensâri'den (naklen) rivâyet etti ki, yahûdiler müslümanlara; "kim karısıyla, o arkasını dönmüş olarak cinsi münâsebet yaparsa, (bu münâsebetten doğacak) çocuğu şaşı gözlü olur!" demişlerdi de bunun üzerine yüce Allah şu âyeti indirmiş: "Kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın."

1180. Bize Amr b. Avn, Hâlid b. Abdillah'tan, (O) Hâlid el-Hazzâ'dan, (O da) İkrime'den (naklen) rivâyet etti (ki, İkrime); "...o halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" (mealindeki âyetin tefsirinde) şöyle dedi: (Koca) hanımıyla, nasıl dilerse, (hanımı) ayakta iken, oturmuşken, önünden, arkasından cinsi münâsebet yapabilir.

1181. Abdullah b. Sa'id el-Eşecc rivâyet edip (dedi ki), bize İbn İdris, babasından, (O) Yezîd ibnu'l-Velîd'den (O da) İbrahim'den (naklen) O'nun; "...o vakit Allah'ın size emrettiği yerden onlara varın" (mealindeki âyette geçen "Allah'ın size emrettiği yer"in tefsirinde); "kadınlık organından (onlara varın)" dediğini rivâyet etti.

١١٢- باب إِتْيَانِ النِّسَاءِ فِى أَدْبَارِهِنَّ

١١٦٦ - أَخْبَرَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُثْمَانَ بْنِ خُثَيْمٍ عَنِ ابْنِ سَابِطٍ قَالَ : سَأَلْتُ حَفْصَةَ بِنْتَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ - هُوَ ابْنُ أَبِى بَكْرٍ - قُلْتُ لَهَا : إِنِّى أُرِيدُ أَنْ أَسْأَلَكِ عَنْ شَىْءٍ وَأَنَا أَسْتَحْيِى أَنْ أَسْأَلَكِ عَنْهُ قَالَتْ : سَلْ يَا ابْنَ أَخِى عَمَّا بَدَا لَكَ. قَالَ : أَسْأَلُكِ عَنْ إِتْيَانِ النِّسَاءِ فِى أَدْبَارِهِنَّ. فَقَالَتْ حَدَّثَتْنِى أُمُّ سَلَمَةَ قَالَتْ : كَانَتِ الأَنْصَارُ لاَ تُجَبِّى ، وَكَانَتِ الْمُهَاجِرُونَ تُجَبِّى ، فَتَزَوَّجَ رَجُلٌ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ امْرَأَةً مِنَ الأَنْصَارِ فَجَبَّاهَا ، فَأَبَتِ الأَنْصَارِيَّةُ فَأَتَتْ أُمَّ سَلَمَةَ فَذَكَرَتْ ذَلِكَ لَهَا ، فَلَمَّا أَنْ جَاءَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- اسْتَحْيَتِ الأَنْصَارِيَّةُ وَخَرَجَتْ ، فَذَكَرَتْ ذَلِكَ أُمُّ سَلَمَةَ لِلنَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ :( ادْعُوهَا لِى ). فَدُعِيَتْ لَهُ ، فَقَالَ لَهَا :{ نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ } سِمَاماً وَاحِداً ). وَالسِّمَامُ السَّبِيلُ الْوَاحِدُ.

١١٦٧ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ أَنْبَأَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ عَنْ أَبَانَ بْنِ صَالِحٍ عَنْ مُجَاهِدٍ قَالَ : لَقَدْ عَرَضْتُ الْقُرْآنَ عَلَى ابْنِ عَبَّاسٍ ثَلاَثَ عَرَضَاتٍ ، أَقِفُ عِنْدَ كُلِّ آيَةٍ أَسْأَلُهُ فِيمَ أُنْزِلَتْ؟ وَفِيمَ كَانَتْ؟ فَقُلْتُ : يَا ابْنَ عَبَّاسٍ أَرَأَيْتَ قَوْلَ اللَّهِ تَعَالَى { فَإِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللَّهُ } قَالَ : مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمْ أَنْ تَعْتَزِلُوهُنَّ.

١١٦٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ الأَسْوَدِ عَنْ مُجَاهِدٍ { فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللَّهُ } قَالَ : أُمِرُوا أَنْ يَأْتُوا مِنْ حَيْثُ نُهُوا.

١١٦٩ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى رَزِينٍ { فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللَّهُ } قَالَ : مِنْ قِبَلِ الطُّهْرِ.

١١٧٠ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَزِيدَ الْبَزَّازُ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ مُهَاجِرٍ عَنْ مُجَاهِدٍ { وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ } قَالَ : هُوَ وَاللَّهِ الْقُبُلُ.

١١٧١ - أَخْبَرَنَا عُثْمَانُ بْنُ عُمَرَ حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ رَبَاحٍ عَنْ عِكْرِمَةَ { نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ } قَالَ : إِنَّمَا هُوَ الْفَرْجُ.

١١٧٢ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَلِىٍّ الرِّفَاعِىُّ قَالَ سَمِعْتُ الْحَسَنَ يَقُولُ : كَانَتِ الْيَهُودُ لاَ تَأْلُو مَا شَدَّدَتْ عَلَى الْمُسْلِمِينَ ، كَانُوا يَقُولُونَ يَا أَصْحَابَ مُحَمَّدٍ إِنَّهُ وَاللَّهِ مَا يَحِلُّ لَكُمْ أَنْ تَأْتُوا نِسَاءَكُمْ إِلاَّ مِنْ وَجْهٍ وَاحِدٍ . قَالَ : فَأَنْزَلَ اللَّهُ { نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ } فَخَلَّى اللَّهُ بَيْنَ الْمُؤْمِنِينَ وَبَيْنَ حَاجَتِهِمْ.

١١٧٣ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ عَنْ خَالِدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ عَطَاءِ بْنِ السَّائِبِ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ { فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ } قَالَ : ائْتِهَا مِنْ بَيْنِ يَدَيْهَا وَمِنْ خَلْفِهَا بَعْدَ أَنْ يَكُونَ فِى الْمَأْتَى.

١١٧٤ - أَخْبَرَنَا خَلِيفَةُ بْنُ خَيَّاطٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ حَدَّثَنَا خَالِدٌ عَنْ عِكْرِمَةَ قَالَ : كَانَ أَهْلُ الْجَاهِلِيَّةِ يَصْنَعُونَ فِى الْحَائِضِ نَحْواً مِنْ صَنِيعِ الْمَجُوسِ ، فَذُكِرَ ذَلِكَ لِلنَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَنَزَلَتْ { وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ قُلْ هُوَ أَذًى فَاعْتَزِلُوا النِّسَاءَ فِى الْمَحِيضِ وَلاَ تَقْرَبُوهُنَّ حَتَّى يَطْهُرْنَ } فَلَمْ يَزْدَدِ الأَمْرُ فِيهِنَّ إِلاَّ شِدَّةً.

١١٧٥ - أَخْبَرَنَا خَلِيفَةُ حَدَّثَنَا مُؤَمَّلٌ عَنْ سُفْيَانَ عَنِ ابْنِ أَبِى نَجِيحٍ عَنْ مُجَاهِدٍ { قُلْ هُوَ أَذًى } قَالَ : هُوَ الدَّمُ.

١١٧٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّلْتِ حَدَّثَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ قَتَادَةَ قَالَ { قُلْ هُوَ أَذًى } قَالَ : قَذَرٌ.

١١٧٧ - أَخْبَرَنَا خَلِيفَةُ بْنُ خَيَّاطٍ حَدَّثَنَا الْمُعْتَمِرُ قَالَ سَمِعْتُ لَيْثاً حَدَّثَ عَنْ عِيسَى بْنِ قَيْسٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ { نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ } قَالَ : إِنْ شِئْتَ فَاعْزِلْ ، وَإِنْ شِئْتَ فَلاَ تَعْزِلْ.

١١٧٨ - أَخْبَرَنَا خَلِيفَةُ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ عَنْ عَوْفٍ عَنِ الْحَسَنِ قَالَ : كَيْفَ شِئْتَ؟ يَعْنِى ائْتِهَا فِى الْفَرْجِ.

١١٧٩ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ يُونُسَ حَدَّثَنَا مَالِكٌ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ : أَنَّ الْيَهُودَ قَالُوا لِلْمُسْلِمِينَ : مَنْ أَتَى امْرَأَتَهُ وَهِىَ مُدْبِرَةٌ جَاءَ وَلَدُهُ أَحْوَلَ . فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى { نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ }.

١١٨٠ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ عَنْ خَالِدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ خَالِدٍ الْحَذَّاءِ عَنْ عِكْرِمَةَ { فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ } قَالَ : يَأْتِى أَهْلَهُ كَيْفَ شَاءَ قَائِمَاً وَقَاعِداً ، وَبَيْنَ يَدَيْهَا وَمِنْ خَلْفِهَا .

١١٨١ - أَخَبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ الأَشَجُّ حَدَّثَنَا ابْنُ إِدْرِيسَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ يَزِيدَ بْنِ الْوَلِيدِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ { فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللَّهُ } قَالَ : فِى الْفَرْجِ.


Etiketler:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget