83. Bab—Müstehazanın Guslü Hakkında
801. Bize Muhammed b. Yûsuf rivâyet edip (dedi ki), bize İsrail), İbrahim b. Muhacir’den, (O) Safiyye bint Şeybe b. Osman'dan, (O da) mü'minlerin annesi Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti (ki, Hazret-i Âişe) şöyle dedi: Ensâr'dan bir kadın Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) hayzı sormuş, (Hazret-i Peygamber de) şöyle buyurmuştu: "Suyunu ve sidr ağacının öğütülmüş yaprağını alıp yıkan ve (vücûdunu) iyice temizle. Sonra başının üzerine, saç diplerine ulaştırıncaya kadar (su) dök. Ardından güzel koku (misk) sürülmüş bir bez parçası al (ve onunla temizlen)." (Kadın) "onunla nasıl yapıp (temizlenirim), ya Resûlüllah?" demişti. (Hazret-i Peygamber) bir şey söylememişti. (Kadın tekrar); "nasıl yapıp (temizlenirim), ya Resûlüllah?" (demiş), (Hazret-i Peygamber yine) bir şey söylememişti. Bunun üzerine Âişe, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) işitiyorken; "güzel koku (misk) sürülmüş bir bez parçası al ve onunla kan izlerini araştırıp (üzerlerinden gezdir)" demişti de (Hazret-i Peygamber) onu yadırgamamıştı.
802. Bize Ca'fer b. Avn haber verip (dedi ki), bize Hişâm b. Urve, babasından, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti (ki, Hazret-i Âişe) şöyle dedi: Fatıma bint Ebû Hubeyş, Resûlüllah'a(sallallahü aleyhi ve sellem) gelmiş ve "ya Resûlüllah, demişti, doğrusu benim hayız, kanım hiç kesilmiyor. Bu yüzden temizlenemiyorum. Namazı bırakayım mı?" (Hazret-i Peygamber O'na) şöyle buyurmuştu: "Hayır, (namazı bırakma). Bu ancak bir damar (dan gelen bir kandır). Binanealeyh hayız (vaktin.) geldiğinde namazı bırak, gittiğinde üstündeki kanı temizle ve namazını kıl. "
803. Bize Yezîd b. Harun haber verip (dedi ki), Muhammed b. İshak, ez-Zührî'den, (O) Urve'den, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) haber verdi ki, Cahş'ın kızının Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında hayız kanı hiç kesilmeyip devam etmişti, ("müstehaza" olmuştu) da, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) O'na her namaz için gusül yapmasını emretmişti. Bunun üzerine O gerçekten, su dolu olan çamaşır teknesine girip içine dalar, sonra ondan, kan (suyun) üstünü kaplamış olduğu halde çıkar ve namazını kılardı.
804. Bize Yezîd b. Hârûn haber verip (dedi ki), bize Muhammed b. İshak, Abdurrahman İbnu’l-Kasım'dan, (O) babasından, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) haber verdi (ki, Hazret-i Âişe) şöyle dedi: O (yani sözkonusu edilen müstehâza) ancak falancadır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona her namaz için gusül yapmasını emretmişti. Sonra bu ona zor gelince, ona öğle ile ikindiyi bir gusülle, akşam ile yatsıyı da bir gusülle cem etmesini (yani birlikte kılmasını), sabah için ise (ayrı bir) gusül yapmasını emretmişti. Ebû Muhammed (ed-Dârimi) dedi ki: Alimler (onun isminin) Sehle bint Süheyl (olduğunu) söylüyorlar. Yezîd b. Hârûn ise, Süheyle bint Sehl (olduğunu) söylemişti.
805. Bize Hâşim İbnu'l-Kâsım haber verip (dedi ki), bize Şu'be rivâyet edip dedi ki; ben Abdurrahman İbnu'l-Kâsım’a, müstehâzayı sordum da bana, babasından, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) haber verdi ki, bir kadının hayız kanı, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında hiç kesilmeyip devam etmişti de (ona) şöyle emredilmişti. (Şu'be) dedi ki, Abdurrahman'a, "Ona Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) mi emretmişti?" dedim. O da şu karşılığı verdi: "Sana Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) hiçbir şey rivâyet etmeyeceğim! (O kadına) öğleyi geriye (son vaktine) bırakması, ikindiyi öne (ilk vaktine) alması ve ikisi için bir gûsül yapması, akşamı geriye (son vaktine) bırakması, yatsıyı öne (ilk vaktine) alması ve ikisi için bir gusül yapması, sabah için de bir gusül yapması emredilmişti. "
806. Bize Muhammed b. Yûsuf rivâyet edip (dedi ki), bize el-Evzâ'î rivâyet edip (dedi ki), bana ez-Zühri, Urve'den, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti (ki, Hazret-i Âişe) şöyle dedi: Ümmü Habîbe bint Cahş’ın hayız (özür) kanı, Abdurrahman b. Avf’ın nikâhındayken yedi yıl hiç kesilmeyip devam etmişti. O, bir ara bu derdini Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) söylemişti de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) O'na şöyle buyurmuştu: "Şüphe yok ki o, hiç hayız (kanı) değildir. O ancak bir damar(dan gelen kandır). Binaenaleyh hayız (vaktin) geldiği zaman namazı bırak, gittiği zaman gusül yap ve namazını kıl." Hazret-i Âişe dedi ki, ondan sonra O, her namaz için gusül yapar, sonra namaz kılardı. (Hazret-i Âişe sözüne devamla) dedi ki: O, kızkardeşi Zeyneb bint Cahş'a ait bir çamaşır teknesinin içine otururdu da kanın kırmızılığı suyun üstüne çıkardı.
807. Bize Haccâc b. Minhâl haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Hişâm b. Urve'den, (O) babasından, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti ki, Fâtıma bint Ebî Hubeyş; "ya Resûlüllah, demişti, doğrusu ben hayız (özür) kanı hiç kesilmeyip devam eden bir kadınım. Bu sebeple namaz kılmayı bırakayım mı?" (Bunun üzerine Hazret-i Peygamber) şöyle buyurmuştu: "Hayır, (namazı bırakma!) Bu ancak bir damar(dan gelen kandır), hiç hayız (kanı) değildir. Binaenaleyh hayız (vaktin) geldiği zamannamaz kılmayı bırak. Gittiği zaman ise üzerindeki kanı yıka, abdest al ve namazını kıl." Hişâm dedi ki, babam şöyle derdi: (Hayız vakti bittiğinde) ilk guslü yapar, ondan sonra olan (kan akıntılarında) temizlenip (abdest alır) ve namazını kılar.
808. Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus haber verip (dedi ki), bize el-Leys b. Sa'd, Nâfi'den, (O da) Süleyman b. Yesâr'dan (naklen) rivâyet etti ki, bir adam O'na (yani Süleyman'a), Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımı Ümmü Seleme'den (naklen) haber vermiş ki bir kadın, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında o muayyen kanı akıtıyormuş da Ümmü Seleme onun için Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) fetva sormuş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) O'na şöyle buyurmuş: "O, kendisine olan olmadan (yani başına gelen musibet gelmeden) önce hayız görmekte olduğu gece ve gündüzlerin sayısına, bunların bir aydaki miktarına baksın da bu (müddet) için namazı bıraksın. Bu (müddeti) geride bıraktığı ve namaz (vakti) geldiği zaman gusül yapsın ve (kan akıntısına mani olmak için) bir bez ile avret yerini sağlam bir şekilde sarıp bezin uçlarını beline bağlasın, (yani âdet bezi, hijyenik bağ bağlasın), sonra da namazını kılsın."
809. Bize Ubeydullah b. Abdilmecid rivâyet edip (dedi ki), bize İbn Ebî Zi'b, ez-Zührî'den, (O) Urve'den, (O) Hazret-i Âişe'den, (O da) Ümmü Habîbe'den (naklen) rivâyet etti (ki, Ümmü Hatibe): "Ya Resûlüllah! (Hayız kanı) bana galip geldi, (kesilmek bilmiyor. Ne yapayım?)" demişti. (Hazret-i Peygamber de) şöyle buyurmuştu: "Gusül yap ve namazını kıl."
810. Bize Süleyman b. Dâvûd el-Hâşimî haber verip (dedi ki), bize İbrahim -yani İbn Sa'd-, ez-Zührî'den, (O da) Amra bint Sa'd b. Zürâre'den (naklen) rivâyet etti ki, O (yani Amra) Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımı Hazret-i Âişe'yi şöyle derken işitmişti: Ümmü Habibe bint Cahş -ki O, yedi yıl istihaza kanı görmüştü- Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelmiş ve bu derdini O'na söyleyip onun hakkında Ondan fetva istemişti. Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber) O'na şöyle buyurmuştu: "Şüphesiz bu, hiç hayız (kanı) değildir. Bu ancak bir damar(dan gelen kandır). Binaenaleyh gusül yap, sonra namazını kıl. " Hazret-i Âişe (sözünün devamında) şöyle demişti: Ümmü Habibe de, (bundan sonra), her namaz için gusül yapıp namazını kılıyordu. O çamaşır teknesinin içine otururdu da kanın kırmızılığı suyun üstüne çıkardı. Sonra namazını kılardı.
811. Bize Ahmed b. Hâlid, Muhammed b. İshâk'tan, (O) ez-Zührî'den, (O) Urve'den, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) haber verdi ki, Ümmü Habibe bint Cahş Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında müstehâza olmuştu da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) O'na her namaz için gusül yapmasını emretmişti. Ondan sonra O, hakikaten, su dolu olan çamaşır teknesinin içine dalardı da sonra ondan, kanı onun üstüne çıkmış olduğu halde çıkar ve namazını kılardı.
812. Bize Ahmed b. Hâlid haber verip (dedi ki), bize Muhammed b. İshak, el-Kâsım'dan (naklen) rivâyet etti ki, o (yani bir önceki hadiste zikredilen istihâzah kadın), Bâdiye bint Ğaylân es-Sakafiyye idi.
813.
814. Bize Ahmed b. Hâlid haber verip (dedi ki), bize Muhammed, Sa'd b. İbrahim'den, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: (Alimler), onların (yani Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında istihâzah oldukları söylenen kadınların) üçü, Abdurrahman b. Avfın nikâhında idiler diye ihtilâf etmişler ve onlardan bazısı; "O (yani Abdurrahman b. Avf’ın istihâzalı hanımı), Ümmü Habibe'dir" demiş, bazısı; "O, Bâdiye'dir" demiş, bazısı ise; "O, Sehle bint Süheyl'dir" demiştir.
815. Bize Yezîd b. Hârûn haber verip (dedi ki), bize Yahya haber verdi ki, el-Ka'kâ' b. Hakîm O'na haber vermişki, O, Sa'îd'e, müstehâzayı sormuş, O da şöyle demiş: "Kardeşimin oğlu! Bunu benden daha iyi bilen hiç kimse kalmamıştır, (tam adamına rastladın!) O, hayız (vakti) geldiği zaman namazı bıraksın, gittiği zaman ise gusül yapsın ve namazını kılsın!"
816. Bize Esved b. Amir haber verip (dedi ki), bize Şu'be, Hâşimoğullarının âzâdlısı Ammâr'dan, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) müstehâza konusunda şöyle rivâyet etti: "O, hayızlarının günlerinde namazı bırakır, sonra gusül yapar, sonra (kan çıkan yere pamuk veya benzeri bir şey) tıkar ve avret yerini bir bez ile sağlam bir şekilde sarıp bezin uçlarını beline bağlar, (yani âdet bezi, hijyenik bez bağlar), sonra da namazını kılar." Bunun üzerine bir adam; "(kan) aksa da mı (namazını kılar?)" diye sordu. (İbn Abbâs); "şu oluk gibi aksa da (kılar.)" karşılığını verdi.
817. Bize Yezîd b. Hârûn haber verip (dedi ki), bize Humeyd, Ammâr b. Ebî Ammâr'dan, O'nun şöyle dediğini rivâyetetti: İbn Abbâs müstehâza hakkında (Önceleri) insanların en sert görüşlülerinden idi. Daha sonra ise (müstehâzaya) kolaylık tanımıştı. (Bir gün) O'na bir kadın gelip; "hayız kanım akıyorken (istihâzalı iken) Ka'be'ye girebilir miyim?" demiş, O da şu karşılığı vermişti: "Evet, onu fazlasıyla akıtsan da (girebilirsin). (Kadınlık organının içine pamuk gibi bir şey) koy, sonra avret yerini bir bezle iyice sarıp bezin uçlarını beline bağla, (yani âdet bezi, hijyenik bağ bağla), sonra da (Ka'be'ye) gir!"
818. Bize Mûsa b. Hâlid haber verip (dedi ki), bize Mu'temir, İsmail b. Ebî Hâlid'den, (O) Mucâlid'den, (O) Âmir'den, (O) Kamîr'den, O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti (ki, Kamîr) şöyle dedi: Ona (yani Hazret-i Âişe'ye) müstehâza'yı sormuştum. O da şöyle demişti: Daha önce, esnasında namazı bırakmış olduğu hayızlarının (günlerinin geçmesini) bekler. Sonra, içinde temizlenmiş olduğu temizlik günü gelince gusül yapar. Sonra da her namazda abdest alır ve namazını kılar.
819. Bize Mûsa b. Hâlid, Mu'temir'den, (O) İsma'îl'den, (O) kabilesinden olan bir adamdan, (O da) Ebû Ca'fer'den (naklen), Hazret-i Âişe'nin söylediğinin aynısını haber verdi.
820. Bize Ca'fer b. Avn haber verip (dedi ki), bize İsma'ü, Âmir'den, (O) Kamir'den, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) müstehâza hakkında (O'nun şöyle dediğini) haber verdi: Esnasında namazı bırakmış olduğu (hayız) günlerinde bekler, (hayızlıya haram olan bir şey yapmaz). Akabinde, içinde temizlenmiş olduğu temizlik günü gelince gusül yapar. Sonra da her namazda abdest alır ve namazını kılar.
821. Bize Muhammed b. İsa haber verip (dedi ki), bize Şerîk, Ebu'l-Yekâzân'dan, (O) Adiyy b. Sâbit'ten, (O) babasından, (O) dedesinden, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti (ki, Hazret-i Peygamber) şöyle buyurdu: "Müstehâza her ayda (önceki) hayız günlerinde namazı bırakır. Sonra (hayız günlerinin) bitiminde (temizlik günü) gelince gusül yapar, namaz kılar, oruç tutar. Her namazda ise abdest alır."
822. Bize Muhammed b. İsa rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd, Kesîr ve Hafs'tan, (onlar da) el-Hasan'dan (naklen), (onun) hayız günlerini bilen müstehâza hakkında; "o, boşanılıp da muayyen kanın (akıntısı) uzadığı zaman, (önceki) hayızlarının miktarınca üç hayız iddet bekler" (dediğini), (müstehâzanın) namazı hakkında ise; "her ayda hayız vakti geldiği zaman namazı bırakır" (dediğini) rivâyet etti.
823. Bize Muhammed b. İsa haber verip (dedi ki), bize Mu'temir, babasından, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Katâde'ye: "Hayız (müddeti) belli olan bir kadının (hayızı) sonra beş gün veya dört gün, yahut üç gün artmış(sa ne yapar?)" demiştim. O da; "namazını kılar" karşılığını vermişti. (Sonra); "ya iki gün (artmışsa?)" demiştim de O, "bu, onun hayız (müddetinden sayılır)" cevabını vermişti.
824. (Daha sonra bu meseleyi) İbn Sîrîn'e sormuştum da (O, cevap vermekten kaçınarak), "bunu kadınlar daha iyi bilir" demişti.
825. Bize Muhammed b. İsa haber verip (dedi ki), bize Mu'temir, babasından, (O da) el-Hasan'dan (naklen), temizlik günlerinde muayyen kanı gören kadın hakkında, O'nun; "gusül yapıp namazını kılması görüşündeyim" dediğini rivâyet etti.
826. Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize Abdulhamid b. Behrâm, Şehr b. Havşeb'den, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: İbn Abbâs'a müstehâza olan kadın sorulmuş, O da şöyle cevap vermişti: (Daha önce) hayız olduğu (müddet) kadar bekler. (Bu müddet içinde) namaz kılmaktan (kendini) menetsin. Sonra gusül yapsın ve namazını kılsın. Nihayet, içinde hayız olduğu zamanı gelince yine namaz kılmaktan (kendini) menetsin. Sonra gusül yapsın. Zira bu (istihâza hali) ancak Şeytandandır. O, o (kadınlardan) birini küfre düşürmek ister.
827. Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize İsra'îl haber verip (dedi ki), bize Ebû İshak, Muhammed b. Ebî Ca'ferden (naklen) rivâyet etti ki O, müstehâza hakkında şöyle dedi: (Önceki) hayızlarının günlerinde namazı bırakır. Sonra gusül yapar, (kadınlık organına) pamuk tıkar ve her namaz için abdest alır.
828. Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize Süfyân, Firâs'tan, (O) eş-Şa'bî'den, (O) Mesrûk'un karısı olan Kamîr'den, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti (ki, Hazret-i Âişe) şöyle dedi: Müstehâza, (önceki) hayızlarının günlerinde oturur, (hayızlı kadına haram olan şeyleri yapmaz). Sonra bir defa gusül yapar ve her namaz için abdest alır.
829. Bize Muhammed b. İsa haber verip (dedi ki), bize İbn Uleyye rivâyet edip (dedi ki), bize Hâlid, Enes b. Sirin'den, O'nun şöyle dediğini haber verdi: Enes'in yakınlarından bir kadının hayız kanı kesilmeyip devam etmişti de bana, (ne yapması gerekeceğini sormamı) emretmişlerdi. Ben de İbn Abbâs'a sormuştum. O da şu karşılığı vermişti: "O, bahrânî kanı gördüğü müddetçe namaz kılmasın. Gündüzün bir anında, (yani kısa bir zaman) da olsa, temizliği görünce ise gusül yapsın ve namazını kılsın."
830. Bize Ebu'n-Nu'mân haber verip (dedi ki), bize Yezîd b. Zurey’ rivâyet edip (dedi ki), bize Hâlid, Enes b. Sirin'den, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Enes b. Mâlik'in bir "ümmü veled"inin hayız kanı kesilmeyip devam etmişti de bana, ibn Abbâs'tan fetva sormamı emretmişlerdi. Ben de Ona sormuştum. O da şöyle demişti; "O, bahrânî kanı gördüğü zaman namaz kılmasın. Temizliği gördüğü zaman ise gusül yapsın ve namazını kılsın."
831. Bize Haccâc b. Nusayr rivâyet edip (dedi ki), bize Kurre, ed-Dahhâk'tan (naklen) rivâyet etti ki, bir kadın Ona (yani ed-Dahhâk'a) sorup şöyle demiş: "Doğrusu ben, hayız kanı kesilmeyip devam eden ("müstehâza") bir kadınım, (nasıl yapmalıyım?)" O da şöyle cevap vermiş: Taze kan görünce, (önceki) hayızlarının günlerinde (hayızlıya haram olan şeyleri yapmaktan kendini) tut.
832. Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize Süfyân, Mansûr'dan, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti (ki, İbrahim) şöyle dedi: Müstehâza, (önceki) hayızlarının günlerinde oturur, (hayızlıya haram olan şeyleri yapmaz). Sonra öğle ve ikindi için bir gusül yapar. Yahut akşamı geriye, (son vaktine) bırakır, yatsıyı öne, (ilk vaktine) alır. Bu yatsı vaktinde olur. Sabah için de bir gusül (yapar). (Müstehâza) oruç tutmaz, kocası ona gelmez, (onunla cinsi münâsebet yapmaz) ve Mushaf’a dokunmaz.
833. Bize el-Hasan İbnu'r-Rebî' haber verip (dedi ki), bize Ebul-Ahvas, Abdulaziz b. Rufey'den, (O da) Atâ'dan (naklen) rivâyet etti (ki, Atâ') şöyle dedi: İbn Abbâs müstehâza hakkında şöyle derdi: O, öğle ve ikindi için bir gusüî, akşam ve yatsı için de bir gusül yapar, O (yine) şöyle derdi: O, öğleyi geriye, (son vaktine) bırakır, ikindiyi öne, (ilk vaktine) alır, akşamı geriye bırakır, yatsıyı öne alır.
834. Bize Ubeydullah b. Mûsa, Osman İbnu'l-Esved'den, (O da) Mücâhid'den (naklen), müstehâza hakkında (O'nun şöyle dediğini) haber verdi: O (önceki) hayızlarının (günleri) geride kaldığında ikindi olunca tam bir abdest alır, (yani gusül yapar). O sonra bir bez alsın ve onunla avret yerini iyice sarıp, uçlarını beline bağlasın; (yani âdet bezi, hijyenik bağ bağlasın). Sonra öğle ve ikindiyi birlikte kılsın. Sonra bunun aynısını (yatsı vaktinde) yapsın. Sonra akşam ve yatsıyı birlikte kılsın. Sonra bunun aynısını (sabah vaktinde) yapsın. Sonra da sabahı kılsın.
835. Bize Zekeriyyâ' b. Adiyy, Ubeydullah b. Amr'dan, (O) Abdulkerîm'den, (O da) Atâ', Sa'ıd ve İkrime'den (naklen) rivâyet etti (ki, Atâ', Sa'îd ve İkrime) müstehâza hakkında şöyle dediler: O, her gün ilk namaz ve ikindi için gusül yapıp onları kılar. Akşam ve yatsı için gusül yapıp onları kılar. Sabah namazı için de gusül yapar.
836. Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus haber verip (dedi ki), bize Ebû Zübeyd rivâyet edip (dedi ki), bize Husayn, Abdullah b. Şeddâd'dan, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Müstehâza gusül yapar, sonra öğle ile ikindiyi birlikte kılar. Şayet bir şey (yani bir akıntı) görürse, gusül yapar ve akşam, ile yatsıyı birlikte kılar.
٨٣- باب فِى غُسْلِ الْمُسْتَحَاضَةِ
٨٠١ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ مُهَاجِرٍ عَنْ صَفِيَّةَ بِنْتِ شَيْبَةَ بْنِ عُثْمَانَ عَنْ عَائِشَةَ أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ قَالَتْ : سَأَلَتِ امْرَأَةٌ مِنَ الأَنْصَارِ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَنِ الْحَيْضِ قَالَ :( خُذِى مَاءَكِ وَسِدْرَكِ ثُمَّ اغْتَسِلِى وَأَنْقِى ، ثُمَّ صُبِّى عَلَى رَأْسِكِ حَتَّى تَبْلُغِى شُئُونَ الرَّأْسِ ، ثُمَّ خُذِى فِرْصَةً مُمَسَّكَةً ). قَالَتْ : فَكَيْفَ أَصْنَعُ بِهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ فَسَكَتَ قالت : فَكَيْفَ أَصْنَعُ بِهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ فَسَكَتَ فَقَالَتْ عَائِشَةُ : خُذِى فِرْصَةً مُمَسَّكَةً فَتَتَبَّعِى بِهَا آثَارَ الدَّمِ. وَرَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَسْمَعُ فَمَا أَنْكَرَ عَلَيْهَا.
٨٠٢ - أَخْبَرَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ : جَاءَتْ فَاطِمَةُ بِنْتُ أَبِى حُبَيْشٍ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَتْ : يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى امْرَأَةٌ أُسْتَحَاضُ فَلاَ أَطْهُرُ ، أَفَأَدَعُ الصَّلاَةَ؟ قَالَ :( لاَ ، إِنَّمَا ذَلِكِ عِرْقٌ ، فَإِذَا أَقْبَلَتِ الْحَيْضَةُ فَدَعِى الصَّلاَةَ ، وَإِذَا أَدْبَرَتْ فَاغْسِلِى عَنْكِ الدَّمَ وَصَلِّى ).
٨٠٣ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ أَنْبَأَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ : أَنَّ ابْنَةَ جَحْشٍ اسْتُحِيضَتْ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَأَمَرَهَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- بِالْغُسْلِ لِكُلِّ صَلاَةٍ ، فَإِنْ كَانَتْ لَتَدْخُلُ الْمِرْكَنَ وَإِنَّهُ لَمَمْلُوءٌ مَاءً فَتَنْغَمِسُ فِيهِ ثُمَّ تَخْرُجُ مِنْهُ وَإِنَّ الدَّمَ لَعَالِيهِ فَتُصَلِّى.
٨٠٤ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ : إِنَّمَا هِىَ فُلاَنَةُ ، إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- كَانَ أَمَرَهَا بِالْغُسْلِ لِكُلِّ صَلاَةٍ ، فَلَمَّا شَقَّ ذَلِكَ عَلَيْهَا أَمَرَهَا أَنْ تَجْمَعَ بَيْنَ الظُّهْرِ وَالْعَصْرِ بِغُسْلٍ وَاحِدٍ وَبَيْنَ الْمَغْرِبِ وَالْعِشَاءِ بِغُسْلٍ وَاحِدٍ وَتَغْتَسِلَ لِلْفَجْرَ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : النَّاسُ يَقُولُونَ سَهْلَةُ بِنْتُ سُهَيْلٍ. قَالَ يَزِيدُ : سُهَيْلَةُ بِنْتُ سَهْلٍ.
٨٠٥ - أَخْبَرَنَا هَاشِمُ بْنُ الْقَاسِمِ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ قَالَ : سَأَلْتُ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ الْقَاسِمِ عَنِ الْمُسْتَحَاضَةِ فَأَخْبَرَنِى عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ : أَنَّ امْرَأَةً اسْتُحِيضَتْ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَأُمِرَتْ - قَالَ قُلْتُ لِعَبْدِ الرَّحْمَنِ : النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَمَرَهَا؟ قَالَ : لاَ أُحَدِّثُكَ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- شَيْئاً. قَالَ : فَأُمِرَتْ - أَنْ تُؤَخِّرَ الظُّهْرَ وَتُعَجِّلَ الْعَصْرَ وَتَغْتَسِلَ لَهُمَا غُسْلاً ، وَتُؤَخِّرَ الْمَغْرِبَ وَتُعَجِّلَ الْعِشَاءَ وَتَغْتَسِلَ لَهُمَا غُسْلاً ، وَتَغْتَسِلَ لِلصُّبْحِ غُسْلاً.
٨٠٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ حَدَّثَنِى الزُّهْرِىُّ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتِ : اسْتُحِيضَتْ أُمُّ حَبِيبَةَ بِنْتُ جَحْشٍ سَبْعَ سِنِينَ وَهِىَ تَحْتَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ ، فَاشْتَكَتْ ذَلِكَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ لَهَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( إِنَّهَا لَيْسَتْ بِحَيْضَةٍ إِنَّمَا هُوَ عِرْقٌ ، فَإِذَا أَقْبَلَتِ الْحَيْضَةُ فَدَعِى الصَّلاَةَ ، وَإِذَا أَدْبَرَتْ فَاغْتَسِلِى وَصَلِّى ). قَالَتْ عَائِشَةُ : فَكَانَتْ تَغْتَسِلُ لِكُلِّ صَلاَةٍ ثُمَّ تُصَلِّى - قَالَتْ - وَكَانَتْ تَقْعُدُ فِى مِرْكَنٍ لأُخْتِهَا زَيْنَبَ بِنْتِ جَحْشٍ حَتَّى إِنَّ حُمْرَةَ الدَّمِ لَتَعْلُو الْمَاءَ.
٨٠٧ - أَخْبَرَنَا حَجَّاجُ بْنُ مِنْهَالٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ فَاطِمَةَ بِنْتَ أَبِى حُبَيْشٍ قَالَتْ : يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى امْرَأَةٌ أُسْتَحَاضُ ، أَفَأَتْرُكُ الصَّلاَةَ؟ قَالَ :( لاَ ، إِنَّمَا ذَلِكِ عِرْقٌ وَلَيْسَتْ بِالْحَيْضَةِ ، فَإِذَا أَقْبَلَتِ الْحَيْضَةُ فَاتْرُكِى الصَّلاَةَ ، فَإِذَا ذَهَبَ قَدْرُهَا فَاغْسِلِى عَنْكِ الدَّمَ وَتَوَضَّئِى وَصَلِّى ). قَالَ هِشَامٌ فَكَانَ أَبِى يَقُولُ : تَغْتَسِلُ غُسْلَ الأَوَّلِ ، ثُمَّ مَا يَكُونُ بَعْدَ ذَلِكَ فَإِنَّهَا تَطَّهَّرُ وَتُصَلِّى.
٨٠٨ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ يُونُسَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ نَافِعٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ أَنَّ رَجُلاً أَخْبَرَهُ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- : أَنَّ امْرَأَةً كَانَتْ تُهَرَاقُ الدَّمَ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَاسْتَفْتَتْ أُمُّ سَلَمَةَ لَهَا رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ لَهَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( لِتَنْظُرْ عَدَدَ اللَّيَالِى وَالأَيَّامِ الَّتِى كَانَتْ تَحِيضُهُنَّ قَبْلَ أَنْ يَكُونَ بِهَا الَّذِى كَانَ وَقَدْرَهُنَّ مِنَ الشَّهْرِ ، فَتَتْرُكِ الصَّلاَةَ لِذَلِكَ ، فَإِذَا خَلَفَتْ ذَلِكَ وَحَضَرَتِ الصَّلاَةُ فَلْتَغْتَسِلْ وَلْتَسْتَثْفِرْ بِثَوْبٍ ثُمَّ تُصَلِّى ).
٨٠٩ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الْمَجِيدِ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى ذِئْبٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ أُمِّ حَبِيبَةَ قَالَتْ : يَا رَسُولَ اللَّهِ غَلَبَنِى الدَّمُ. قَالَ :( اغْتَسِلِى وَصَلِّى ).
٨١٠ - أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ الْهَاشِمِىُّ أَخْبَرَنَا إِبْرَاهِيمُ - يَعْنِى ابْنَ سَعْدٍ - عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَمْرَةَ بِنْتِ سَعْدِ بْنِ زُرَارَةَ أَنَّهَا سَمِعَتْ عَائِشَةَ زَوْجَ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- تَقُولُ : جَاءَتْ أُمُّ حَبِيبَةَ بِنْتُ جَحْشٍ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَكَانَتِ اسْتُحِيضَتْ سَبْعَ سِنِينَ ، فَاشْتَكَتْ ذَلِكَ إِلَيْهِ وَاسْتَفْتَتْهُ فِيهِ ، فَقَالَ لَهَا :( إِنَّ هَذَا لَيْسَ بِالْحَيْضَةِ إِنَّمَا هَذَا عِرْقٌ ، فَاغْتَسِلِى ثُمَّ صَلِّى ). قَالَتْ عَائِشَةُ : وَكَانَتْ أُمُّ حَبِيبَةَ تَغْتَسِلُ لِكُلِّ صَلاَةٍ وَتُصَلِّى ، وَكَانَتْ تَجْلِسُ فِى الْمِرْكَنِ فَتَعْلُو حُمْرَةُ الدَّمِ الْمَاءَ ثُمَّ تُصَلِّى.
٨١١ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ خَالِدٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ : أَنَّ أُمَّ حَبِيبَةَ بِنْتَ جَحْشٍ كَانَتِ اسْتُحِيضَتْ فِى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَأَمَرَهَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- بِالْغُسْلِ لِكُلِّ صَلاَةٍ ، وَإِنْ كَانَتْ لَتَنْغَمِسُ فِى الْمِرْكَنِ وَإِنَّهُ لَمَمْلُوءٌ مَاءً ، ثُمَّ تَخْرُجُ مِنْهُ وَإِنَّ الدَّمَ لَعَالِيهِ فَتُصَلِّى.
٨١٢ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنِ الْقَاسِمِ : أَنَّهَا كَانَتْ بَادِيَةُ بِنْتَ غَيْلاَنَ الثَّقَفِيَّةَ.
٨١٣ - وَعَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ : إِنَّمَا هِىَ سَهْلَةُ بِنْتُ سُهَيْلِ بْنِ عَمْرٍو اسْتُحِيضَتْ ، وَإِنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- كَانَ أَمَرَهَا بِالْغُسْلِ عِنْدَ كُلِّ صَلاَةٍ ، فَلَمَّا جَهَدَهَا ذَلِكَ أَمَرَ أَنْ تَجْمَعَ بَيْنَ الظُّهْرِ وَالْعَصْرِ فِى غُسْلٍ وَاحِدٍ وَالْمَغْرِبِ وَالْعِشَاءِ فِى غُسْلٍ وَاحِدٍ ، وَتَغْتَسِلَ لِلصُّبْحِ.
٨١٤ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : إِنَّمَا جَاءَ اخْتِلاَفُهُمْ أَنَّهُنَّ ثَلاَثَتُهُنَّ كُنَّ عِنْدَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ ، فَقَالَ بَعْضُهُمْ : هِىَ أُمُّ حَبِيبَةَ. وَقَالَ بَعْضُهُمْ : هِىَ بَادِيَةُ. وَقَالَ بَعْضُهُمْ : هِىَ سَهْلَةُ بِنْتُ سُهَيْلٍ.
٨١٥ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا يَحْيَى أَنَّ الْقَعْقَاعَ بْنَ حَكِيمٍ أَخْبَرَهُ : أَنَّهُ سَأَلَ سَعِيداً عَنِ الْمُسْتَحَاضَةِ ، فَقَالَ : ابْنَ أَخِى مَا بَقِىَ أَحَدٌ أَعْلَمُ بِهَذَا مِنِّى ، إِذَا أَقْبَلَتِ الْحَيْضَةُ فَلْتَدَعِ الصَّلاَةَ ، وَإِذَا أَدْبَرَتْ فَلْتَغْتَسِلْ وَلْتُصَلِّ.
٨١٦ - أَخْبَرَنَا أَسْوَدُ بْنُ عَامِرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَمَّارٍ مَوْلَى بَنِى هَاشِمٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ فِى الْمُسْتَحَاضَةِ : تَدَعُ الصَّلاَةَ أَيَّامَ أَقْرَائِهَا ثُمَّ تَغْتَسِلُ ، ثُمَّ تَحْتَشِى وَتَسْتَثْفِرُ ثُمَّ تُصَلِّى. فَقَالَ الرَّجُلُ : وَإِنْ كَانَ يَسِيلُ؟ قَالَ : وَإِنْ كَانَ يَسِيلُ مِثْلَ هَذَا الْمَثْعَبِ.
٨١٧ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا حُمَيْدٌ عَنْ عَمَّارِ بْنِ أَبِى عَمَّارٍ قَالَ : كَانَ ابْنُ عَبَّاسٍ مِنْ أَشَدِّ النَّاسِ قَوْلاً فِى الْمُسْتَحَاضَةِ ثُمَّ رَخَّصَ بَعْدُ ، أَتَتْهُ امْرَأَةٌ فَقَالَتْ : أَدْخُلُ الْكَعْبَةَ وَأَنَا حَائِضٌ؟ قَالَ : نَعَمْ ، وَإِنْ كُنْتِ تَثُجِّيهِ ثَجًّا ، اسْتَدْخِلِى ثُمَّ اسْتَثْفِرِى ، ثُمَّ ادْخُلِى.
٨١٨ - أَخْبَرَنَا مُوسَى بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا مُعْتَمِرٌ عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ أَبِى خَالِدٍ عَنْ مُجَالِدٍ عَنْ عَامِرٍ عَنْ قَمِيرَ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ : سَأَلْتُهَا عَنِ الْمُسْتَحَاضَةِ ، قَالَتْ : تَنْتَظِرُ أَقْرَاءَهَا الَّتِى كَانَتْ تَتْرُكُ فِيهَا الصَّلاَةَ قَبْلَ ذَلِكَ ، فَإِذَا كَانَ يَوْمُ طُهْرِهَا الَّذِى كَانَتْ تَطْهُرُ فِيهِ اغْتَسَلَتْ ، ثُمَّ تَوَضَّأَتْ عِنْدَ كُلِّ صَلاَةٍ وَصَلَّتْ.
٨١٩ - أَخْبَرَنَا مُوسَى عَنْ مُعْتَمِرٍ عَنْ إِسْمَاعِيلَ عَنْ رَجُلٍ مِنْ حَيِّهِ عَنْ أَبِى جَعْفَرٍ مِثْلَ مَا قَالَتْ عَائِشَةُ.
٨٢٠ - أَخْبَرَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ عَنْ عَامِرٍ عَنْ قَمِيرَ عَنْ عَائِشَةَ فِى الْمُسْتَحَاضَةِ : تَنْتَظِرُ أَيَّامَهَا الَّتِى كَانَتْ تَتْرُكُ الصَّلاَةَ فِيهَا ، فَإِذَا كَانَ يَوْمُ طُهْرِهَا الَّذِى كَانَتْ تَطْهُرُ فِيهِ اغْتَسَلَتْ ، ثُمَّ تَوَضَّأَتْ عِنْدَ كُلِّ صَلاَةٍ وَصَلَّتْ.
٨٢١ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا شَرِيكٌ عَنْ أَبِى الْيَقْظَانِ - قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : أَبُو الْيَقْظَانِ عُثْمَانُ بْنُ عُمَيْرٍ - عَنْ عَدِىِّ بْنِ ثَابِتٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( الْمُسْتَحَاضَةُ تَدَعُ الصَّلاَةَ أَيَّامَ حَيْضِهَا فِى كُلِّ شَهْرٍ ، فَإِذَا كَانَ عِنْدَ انْقِضَائِهَا اغْتَسَلَتْ وَصَلَّتْ وَصَامَتْ ، وَتَوَضَّأَتْ عِنْدَ كُلِّ صَلاَةٍ ).
٨٢٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ كَثِيرٍ وَحَفْصٍ عَنِ الْحَسَنِ فِى الْمُسْتَحَاضَةِ الَّتِى تَعْرِفُ أَيَّامَ حَيْضَتِهَا إِذَا طُلِّقَتْ فَيَطُولُ بِهَا الدَّمُ : فَإِنَّهَا تَعْتَدُّ قَدْرَ أَقْرَائِهَا ثَلاَثَ حِيَضٍ ، وَفِى الصَّلاَةِ إِذَا جَاءَ وَقْتُ الْحَيْضِ فِى كُلِّ شَهْرٍ أَمْسَكَتْ عَنِ الصَّلاَةِ.
٨٢٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدٌ حَدَّثَنَا مُعْتَمِرٌ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قُلْتُ لِقَتَادَةَ : امْرَأَةٌ كَانَ حَيْضُهَا مَعْلُوماً فَزَادَتْ عَلَيْهِ خَمْسَةَ أَيَّامٍ أَوْ أَرْبَعَةَ أَيَّامٍ أَوْ ثَلاَثَةَ. قَالَ : تُصَلِّى. قُلْتُ : يَوْمَيْنِ. قَالَ : ذَاكَ مِنْ حَيْضِهَا.
٨٢٤ - وَسَأَلْتُ ابْنَ سِيرِينَ فَقَالَ : النِّسَاءُ أَعْلَمُ بِذَلِكَ.
٨٢٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا مُعْتَمِرٌ عَنْ أَبِيهِ عَنِ الْحَسَنِ فِى الْمَرْأَةِ تَرَى الدَّمَ أَيَّامَ طُهْرِهَا قَالَ : أَرَى أَنْ تَغْتَسِلَ وَتُصَلِّىَ.
٨٢٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ بَهْرَامَ عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ قَالَ : سُئِلَ ابْنُ عَبَّاسٍ عَنِ الْمَرْأَةِ تُسْتَحَاضُ ، فَقَالَ : تَنْتَظِرُ قَدْرَ مَا كَانَتْ تَحِيضُ فَلْتُحَرِّمِ الصَّلاَةَ ، ثُمَّ لِتَغْتَسِلْ وَلْتُصَلِّ حَتَّى إِذَا كَانَ أَوَانُهَا الَّذِى تَحِيضُ فِيهِ فَلْتُحَرِّمِ الصَّلاَةَ ، فَإِنَّمَا ذَاكَ مِنَ الشَّيْطَانِ يُرِيدُ أَنْ يُكْفِرَ إِحْدَاهُنَّ.
٨٢٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ أَخْبَرَنَا إِسْرَائِيلُ حَدَّثَنَا أَبُو إِسْحَاقَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَلِىٍّ أَبِى جَعْفَرٍ أَنَّهُ قَالَ فِى الْمُسْتَحَاضَةِ : تَدَعُ الصَّلاَةَ أَيَّامَ أَقْرَائِهَا ثُمَّ تَغْتَسِلُ وَتَحْتَشِى كُرْسُفاً ، وَتَوَضَّأُ عِنْدَ كُلِّ صَلاَةٍ.
٨٢٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ فِرَاسٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ قَمِيرَ امْرَأَةِ مَسْرُوقٍ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتِ : الْمُسْتَحَاضَةُ تَجْلِسُ أَيَّامَ أَقْرَائِهَا ثُمَّ تَغْتَسِلُ غُسْلاً وَاحِدًا ، وَتَتَوَضَّأُ لِكُلِّ صَلاَةٍ.
٨٢٩ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا ابْنُ عُلَيَّةَ أَخْبَرَنَا خَالِدٌ عَنْ أَنَسِ بْنِ سِيرِينَ قَالَ : اسْتُحِيضَتِ امْرَأَةٌ مِنْ آلِ أَنَسٍ فَأَمَرُونِى ، فَسَأَلْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ فَقَالَ : أَمَّا مَا رَأَتِ الدَّمَ الْبَحْرَانِىَّ فَلاَ تُصَلِّى ، فَإِذَا رَأَتِ الطُّهْرَ وَلَوْ سَاعَةً مِنْ نَهَارٍ فَلْتَغْتَسِلْ وَلْتُصَلِّ.
٨٣٠ - أَخْبَرَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ حَدَّثَنَا خَالِدٌ عَنْ أَنَسِ بْنِ سِيرِينَ قَالَ : كَانَتْ أُمُّ وَلَدٍ لأَنَسِ بْنِ مَالِكٍ اسْتُحِيضَتْ ، فَأَمَرُونِى أَنْ أَسْتَفْتِىَ ابْنَ عَبَّاسٍ فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ : إِذَا رَأَتِ الدَّمَ الْبَحْرَانِىَّ فَلاَ تُصَلِّى ، فَإِذَا رَأَتِ الطُّهْرَ فَلْتَغْتَسِلْ وَلْتُصَلِّ.
٨٣١ - أَخْبَرَنَا حَجَّاجُ بْنُ نُصَيْرٍ حَدَّثَنَا قُرَّةُ عَنِ الضَّحَّاكِ : أَنَّ امْرَأَةً سَأَلَتْهُ فَقَالَتْ : إِنِّى امْرَأَةٌ أُسْتَحَاضُ. فَقَالَ : إِذَا رَأَيْتِ دَماً عَبِيطاً فَأَمْسِكِى أَيَّامَ أَقْرَائِكِ.
٨٣٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : الْمُسْتَحَاضَةُ تَجْلِسُ أَيَّامَ أَقْرَائِهَا ، ثُمَّ تَغْتَسِلُ لِلظُّهْرِ وَالْعَصْرِ غُسْلاً وَاحِداً ، وَتُؤَخِّرُ الْمَغْرِبَ وَتُعَجِّلُ الْعِشَاءَ وَذَلِكَ فِى وَقْتِ الْعِشَاءِ ، وَلِلْفَجْرِ غُسْلاً وَاحِدًا ، وَلاَ تَصُومُ ، وَلاَ يَأْتِيهَا زَوْجُهَا ، وَلاَ تَمَسُّ الْمُصْحَفَ .
٨٣٣ - أَخْبَرَنَا الْحَسَنُ بْنُ الرَّبِيعِ حَدَّثَنَا أَبُو الأَحْوَصِ عَنْ عَبْدِ الْعَزِيزِ بْنِ رُفَيْعٍ عَنْ عَطَاءٍ قَالَ كَانَ ابْنُ عَبَّاسٍ يَقُولُ فِى الْمُسْتَحَاضَةِ : تَغْتَسِلُ غُسْلاً لِلظُّهْرِ وَالْعَصْرِ ، وَغُسْلاً لِلْمَغْرِبِ وَالْعِشَاءِ. وَكَانَ يَقُولُ : تُؤَخِّرُ الظُّهْرَ وَتُعَجِّلُ الْعَصْرَ ، وَتُؤَخِّرُ الْمَغْرِبَ وَتُعَجِّلُ الْعِشَاءَ.
٨٣٤ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ عُثْمَانَ بْنِ الأَسْوَدِ عَنْ مُجَاهِدٍ فِى الْمُسْتَحَاضَةِ : إِذَا خَلَفَتْ قُرُوءَهَا ، فَإِذَا كَانَ عِنْدَ الْعَصْرِ تَوَضَّأَتْ وُضُوءاً سَابِغاً ، ثُمَّ لِتَأْخُذْ ثَوْباً فَلْتَسْتَثْفِرْ بِهِ ، ثُمَّ لِتُصَلِّ الظُّهْرَ وَالْعَصْرَ جَمِيعاً ، ثُمَّ لِتَفْعَلْ مِثْلَ ذَلِكَ ، ثُمَّ لِتُصَلِّ الْمَغْرِبَ وَالْعِشَاءَ جَمِيعاً ، ثُمَّ لِتَفْعَلْ مِثْلَ ذَلِكَ ، ثُمَّ تُصَلِّى الصُّبْحَ.
٨٣٥ - أَخْبَرَنَا زَكَرِيَّا بْنُ عَدِىٍّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو عَنْ عَبْدِ الْكَرِيمِ عَنْ عَطَاءٍ وَسَعِيدٍ وَعِكْرِمَةَ قَالُوا فِى الْمُسْتَحَاضَةِ : تَغْتَسِلُ كُلَّ يَوْمٍ لِصَلاَةِ الأُولَى وَالْعَصْرِ فَتُصَلِّيهُمَا ، وَتَغْتَسِلُ لِلْمَغْرِبِ وَالْعِشَاءِ فَتُصَلِّيهِمَا ، وَتَغْتَسِلُ لِصَلاَةِ الْغَدَاةِ.
٨٣٦ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ يُونُسَ حَدَّثَنَا أَبُو زُبَيْدٍ حَدَّثَنَا حُصَيْنٌ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ شَدَّادٍ قَالَ : الْمُسْتَحَاضَةُ تَغْتَسِلُ ثُمَّ تَجْمَعُ بَيْنَ الظُّهْرِ وَالْعَصْرِ ، فَإِنْ رَأَتْ شَيْئاً اغْتَسَلَتْ وَجَمَعَتْ بَيْنَ الْمَغْرِبِ وَالْعِشَاءِ.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.