70. Kötü İsim(ler)i Değiştirmek
4952- Hazret-i İbn Ömer'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Âsiye (isimli bir kadının) ismini değiştirmiş:
" Sen Cemilersin" demiş.
Müslim, edeb 14; Tirmizi, edeb 26; İbn Mace, edeb 32; Darimi, istizan 62; Ahmed b. Hanbel, II, 18.
4953- Muhammed İbn Amr İbn Ata'dan (rivâyet edildiğine göre); Kendisine Zeyneb bint Ebi Seleme kızının:
" Kızının ismini ne koydun?" diye sormuş (O da): Ona Berre ismini verdim, deyince,
(Zeyneb) şöyle demiş:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu ismi yasakladı. (Nitekim) bana da Berre ismi verilmişti de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (insanı kusursuz gösteren böylesi isimlen vermek suretiyle);
" Kendinizi temize çıkarmayın, sizden kimin iyi olduğuna Allah daha iyi bilir" buyurdu.
Bunun üzerine (orada bulunanlardan biri Hazret-i Peygambere: Peki onun) " İsmini ne koyalım?" diye sordu. (Hazret-i Peygamber) de:
" Ona Zeyneb ismini veriniz" dedi.
Müslim, edeb 17-19.
4954- Üsame İbn Ahderiyye'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelen bir cemaat içerisinde:
" Esram" isimli bir adam varmış; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) O'na:
Adın ne? diye sormuş da (adam):
Ben Esram'ım, demiş; (bunun üzerine Hazret-i Peygamber de):
Sen zûr'asın, buyurmuş.
4955- Hânı (İbn Zeyd)'den (rivâyet edildiğine göre) kendisi kavmiyle birlikte Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kavminin onu " Ebû’l hakem" künyesiyle çağırdığını duymuş da kendisini çağırarak:
Muhakkak ki gerçek hakem Allah'dır. Hüküm (ondan çıkar, yine) ona (döner). Binaenaleyh sen niçin (böyle) Ebû'l Hakem künyesiyle çağırılıyorsun? diye sormuş (da O da):
Benim kavmim bir anlaşmazlığa düştükleri zaman bana gelirler, bende aralarında hüküm veririm. Her iki taraf da (benden) razı olurlar, cevabını vermiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
Bu (tarafları hoşnut edecek hüküm vermek) ne kadar güzel! (Ama Hakem ismi Allah'a mahsus olduğu için kullar bu isimle künyelendirilemezler) Kaç çocuğun var? demiş.
(O da):
Benim Şüreyh, Müslim ve Abdullah (isimli üç oğlum) var, demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Yaşça) hangisi daha büyük? diye sormuş. (Hâni de:)
Şüreyh, cevabını vermiş. (Bunun üzerine Resûlü Ekrem Efendimiz:)
Öyleyse sen Ebû Şüreyhsin, buyurmuş.
Ebû Dâvûd der ki Şüreyh Zinciri kıran ve Tüster şehitte girenlerdendir. Bana ulaşan habere göre Şüreyh (Tüster'e) gizli bir yoldan girdiği için Tüster'in kapısını kırmıştır.
Ebû, Dâvûd, sünne 5; Tirmizî, devât 82; Nesâî, kudat 7.
4956- (Said İbn el-Müseyyeb'in) babasından (rivâyet edildiğine göre birgün) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ona:
Adın nedir? diye sormuş (O da:)
Hazn'dır demiş. (Hazret-i Peygamber de):
(Bundan sonra ) sen Sehl'sin, buyurmuş. (Hazret-i, Hazn ise babasının verdiği ismin değiştirilmesine razı olmayarak);
Hayır olmaz. (Çünkü) Sehl (ova), ayaklar altında çiğnenir ve horlanır cevabını vermiş, (Bu hadisin ravisi) Said dedi ki:
(Dedem Hazn, Hazret-i Peygamberin bu teklifini kabul etmeyince:) " Artık bundan sonra bize (devamlı olarak) üzüntü isabet edecek zannetmiştim."
Buhâri, edeb 107.
Ebû Dâvûd dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) " el-As" " Aziz" , " Atle" , " Şeytan" , " El-hakem" , " Ğurab" , " Hubab" , " Şihab" isimlerini " Hişam" ismiyle değiştirdi.
" Harb" ismini " Selm" ismiyle, " El-muzdacı" ismini " El-münbeis" ismiyle, değiştirdi. " Afim" ismiyle anılan araziye " Hadıra" ismini vermiş, " Şa'b ed-Dalale" ismini " Şa'b el-Hudâ" ismiyle " Benüzzinye" ismini " Benurrişde" ismiyle " Benülmuğviye" ismini de (yine) " Benürrişde" ismiyle değiştirmiştir.
Ebû Dâvûd dedi ki: Kısaltmak gayesiyle bu rivâyetlerin senetlerini terk ettim.
4957- Mesrûk'tan demiştir ki:
Ömer İbn el Hattab (radıyallahü anh) ile karşılaşmıştım. (Bana):
Sen kimsin? diye sordu. Ben de:
Mesrûk İbn el Ecdâ(ım) dedim. Bunun üzerine Hazret-i Ömer:
Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı:
" Ecdâ şeytandır" derken işittim, dedi.
İbn Mâce, edeb 31.
4958- Semura İbn Cündeb'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
Sakın kölenin ismini Yesâr, Rebhah, Necîh, Efiâh koyma. Çünkü (olur ki) sen (kendine bu isimlerden birini verdiğin köleni kasd ederek):
O orada mı? diye sorarsın (karşıdaki de):
(Semure dedi ki:) Hayır cevabını verir."
Böylesi isimler dörttür, benim adıma onları fazlalaştirmayın.
Müslim, edeb 11-12; Tirmizî edeb 65; Ahmed b. Hanbel, 11-385. V-7, 10-11,21.
4959- Hazret-i Semura'dan demiştir ki:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kölelerimize şu dört isim(den birin)i vermemizi bize yasakladı: Eflah, Yesar. Nafi, Rebâh."
Müslim, edeb II. İbn Mace, edeb 31.
4960- Hazret-i Cabir'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" inşallah, eğer ömrüm olursa ümmetime Nâfi, Eflah ve bereket isimlerini koymalarını yasaklayacağım."
(Bu hadisin ravilerinden) A'meş (burada bir parantez açarak -bu hadisi bana naki eden Ebû Süfyan gerçekten) Nâfi ismini de zikretti mi, zikretmedi mi, (iyice) bilmiyorum, dedi.
(Câbir'in rivâyetine göre Hazret-i Peygamber şöyle sözlerini tamamlamıştır:) . " Çünkü (kölesini sormak üzere) geldiği zaman:
Bereket burada mı? diye sorar. (Orada bulunanlar da:)
Hayır! cevabını verirler.
Ebû Dâvud der ki: (Bu hadisin) bir benzerini Hazret-i Câbir yoluyla Ebû Zübeyr de rivâyet etti. (Fakat) Bereket ismini rivâyet etmedi.
Müslim, edeb 13.
4961- Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Kıyamet gününde Allah yanında en aşağılık isim (sahibi dünyada) Melikü'l-emlâk (padişahlar padişahı) ismiyle çağrılan adam (olacak)dır."
Ebû Dâvûd der ki: Bu hadisi aynı senedle Şuayb İbn Ebi Hamza da Ebû'z-Zinad'dan:
" (Kıyamet gününde) isim(ler)in en çirkini" diye rivâyet etmiştir.
Buharî edeb I 14: Müslim edeb, 20; Tirmizî edeb 66; Ahmed b. Hanbel, II, 244.
٧٠ - بَاب فِي تَغْيِيْر الِاسْم الْقَبِيْح
٤٩٥٢ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن حَنْبَل وَمُسَدَّد قَالَا: ثَنَا يَحْيَى، عَن عُبَيْد الْلَّه، عَن نَافِع، عَن ابْن عُمَر
أَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم غَيَّر اسْم عَاصِيَة وَقَال: ( أَنْت جَمِيْلَة).
٤٩٥٣ - حَدَّثَنَا عِيْسَى بْن حَمَّاد، أَخْبَرَنَا الْلَّيْث، عَن يَزِيْد بْن أَبِي حَبِيْب، عَن مُحَمَّد بْن إِسْحَاق، عَن مُحَمَّد بْن عَمْرِو بْن عَطَاء،
أَن زَيْنَب بِنْت أَبِي سَلَمَة سَأَلَتْه: مَا سَمَّيْت ابْنَتَك؟ قَال: سَمَّيْتُهَا بَرَّة، فَقَالَت: إِن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم نَهَى عَن هَذَا الِاسْم، سُمِّيَت بَرَّة، فَقَال الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (لَا تُزَكُّوٓا أَنْفُسَكُم، الْلَّه أَعْلَم بِأَهْل الْبِر مِنْكُم) فَقَال: مَا نُسَمِّيْهَا؟ قَال: (سَمُّوْهَا زَيْنَب).
٤٩٥٤ - حَدَّثَنَا مُسَدَّد، ثَنَا بِشْر يَعْنِي ابْن الْمُفَضَّل قَال: حَدَّثَنِي بَشِيْر بْن مَيْمُوْن، عَن عَمِّه أُسَامَة بْن أَخْدَرِي
أَن رَجُلَا يُقَال لَه أَصْرَم كَان فِي الْنَّفَر الَّذِيْن أَتَوْا رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم، فَقَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (مَا اسْمُك؟) قَال: أَنَا أَصْرَم، قَال: (بَل أَنْت زُرْعَة).
٤٩٥٥ - حَدَّثَنَا الرَّبِيْع بْن نَافِع، عَن يَزِيْد يَعْنِي ابْن الْمِقْدَام بْن شُرَيْح عَن أَبِيْه، عَن جَدِّه شُرَيْح، عَن أَبِيْه هَانِىء
أَنَّه لَمَّا وَفَد إِلَى رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم مَع قَوْمِه سَمِعَهُم يُكَنُّونَه بِأَبِي الْحَكَم، فَدَعَاه رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم فَقَال: (إِن الْلَّه [تَعَالَى] هُو الْحَكَم، وَإِلَيْه الْحُكْم، فَلَم تُكّنّى أَبَا الْحَكَم؟) فَقَال: إِن قَوْمِي إِذَا اخْتَلَفُوَا فِي شَىْء أَتَوْنِي فَحَكَمْت بَيْنَهُم، فَرَضِي كِلَا الْفَرِيْقَيْن، فَقَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (مَا أَحْسَن هَذَا، فَمَا لَك مِن الْوَلَد؟) قَال: لِي شُرَيْح وَمُسْلِم وَعَبْد الْلَّه قَال: (فَمَن أَكْبَرُهُم؟) قُلْت: شُرَيْح، قَال: (فَأَنْت أَبُو شُرَيْح).
قَال أَبُو دَاوُد: شُرَيْح هَذَا هُو الَّذِي كَسَر السِّلْسِلَة، وَهُو مِمَّن دَخَل تُسْتَر.
قَال أَبُو دَاوُد: وَبَلَغَنِي أَن شُرَيْحا كَسَر بَاب تُسْتَر، وَذَلِك أَنَّه دَخَل مِن سِرْب.
٤٩٥٦ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن صَالِح، ثَنَا عَبْد الْرَّزَّاق، عَن مَعْمَر، عَن الْزُّهْرِي، عَن سَعِيْد بْن الْمُسَيَّب عَن أَبِيْه، عَن جَدِّه
أَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال لَه: (مَا اسْمُك؟) قَال: حُزْن، قَال: (أَنْت سَهْل) قَال: لَا، الْسَّهْل يُوْطَأ وَيُمْتَهَن، قَال سَعِيْد: فَظَنَنْت أَنَّه سَيُصِيْبُنَا بَعْدَه حُزُوْنَة.
قَال أَبُو دَاوُد: وَغَيَّر الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم اسْم الْعَاص وَعَزِيْز وَعَتَلَة وَشَيْطَان وَالْحَكَم وَغُرَاب وَحُبَاب وَشِهَاب فَسَمَّاه هِشَامَا، وَسَمَّى حَرْبَا سُلْمَا، وَسَمَّى الْمُضْطَجِع الْمُنْبَعِث، وَأَرْضَا تُسَمَّى عَفِرَة سَمَّاهَا خَضِرَة، وَشَعْب الْضَّلالَة سَمَّاه شِعْب الْهُدَى، وَبَنُو الْزِّنْيَة سَمَّاهُم بَنِي الْرِّشْدَة، وَسَمَّى بَنِي مُغْوِيَة بَنِي رِشْدَة.
قَال أَبُو دَاوُد: تَرَكْت أَسَانِيْدَهَا لِلِاخْتِصَار.
٤٩٥٧ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْر بْن أَبِي شَيْبَة، ثَنَا هَاشِم بْن الْقَاسِم، ثَنَا أَبُو عَقِيْل، ثَنَا مُجَالِد بْن سَعِيْد، عَن الْشَّعْبِي، عَن مَسْرُوْق قَال: لَقِيْت عُمَر بْن الْخَطَّاب رَضِي الْلَّه عَنْه فَقَال: مَن أَنْت؟ قُلْت: مَسْرُوْق بِن الْأَجْدَع، فَقَال عُمَر:
سُمِعَت رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَقُوْل: (الْأَجْدَع شَيْطَان).
٤٩٥٨ - حَدَّثَنَا الْنُّفَيْلِي، ثَنَا زُهَيْر، ثَنَا مَنْصُوْر بْن الْمُعْتَمِر، عَن هِلَال بْن يَسَاف، عَن رَبِيْع بْن عُمَيْلَة، عَن سَمُرَة بْن جُنْدُب، قَال:
قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (لَا تُسَمِّيَن غُلَامَك يَسَارَا وَلَا رَبَاحْا وَلَا نَجِيْحا وَلَا أَفْلَح؛ فَإِنَّك تَقُوْل: أَثُم هُو؟ فَيَقُوْل: لَا، إِنَّمَا هُن أَرْبَع، فَلَا تَزِيْدُن عَلَي).
٤٩٥٩ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن حَنْبَل، ثَنَا الْمُعْتَمِر قَال: سُمِعَت الْرُّكَيْن يُحَدِّث، عَن أَبِيْه، عَن سَمُرَة قَال:
نَهَى رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم أَن نُسَمِّي رَقِيْقَنَّا أَرْبَعَة أَسْمَاء: أَفْلَح، وَيَسَارَا، وَنَافِعَا، وَرَبَاحا.
٤٩٦٠ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْر بْن أَبِي شَيْبَة، ثَنَا مُحَمَّد بْن عُبَيْد، عَن الْأَعْمَش، عَن أَبِي سُفْيَان، عَن جَابِر قَال:
قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (إِن عِشْت إِن شَاء الْلَّه [تَعَالَى] أَنْهَى أُمَّتِي أَن يُسَمُّوْا نَافِعَا وَأَفْلَح وَبَرَكَة) قَال الْأَعْمَش: وَلَا أَدْرِي أَذَكَر نَافِعَا أَم لَا (فَإِن الْرَّجُل يَقُوْل إِذَا جَاء: أَثَم بَرَكَة؟ فَيَقُوْلُوْن: لَا).
قَال أَبُو دَاوُد: رَوَى أَبُو الْزُّبَيْر، عَن جَابِر، عَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم نَحْوَه، لَم يَذْكُر بَرَكَة.
٤٩٦١ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن حَنْبَل، ثَنَا سُفْيَان بْن عُيَيْنَة، عَن أَبِي الْزِّنَاد، عَن الْأَعْرَج، عَن أَبِي هُرَيْرَة
يَبْلُغ بِه الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (أَخْنَع اسْم عِنْد الْلَّه [تَبَارَك وَتَعَالَى] يَوْم الْقِيَامَة رَجُل تَسَمَّى مَلِك الْأَمْلاك).
قَال أَبُو دَاوُد: رَوَاه شُعَيْب بْن أَبِي حَمْزَة، عَن أَبِي الْزِّنَاد بِإِسْنَادِه قَال: (أَخْنَى اسْم).
[قَال أَبُو عِيْسَى: قَال أَبُو دَاوُد: أَخْنَع: أُوْضَع].
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.