48- Savaşa Gidenlerin Aile ve Çocuklarına Bakmayanlar
3203- Süleyman b. Büreyde (radıyallahü anh) babasından naklediyor: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
(Mücahidlerin kadınları, savaşa katılamayan erkeklere annelerinin kendilerine haramlığı gibi haramdır. Bir mücahid savaşa giderken çoluk çocuğunu birine havale eder de o kimse de onlarla ilgilenmez ve hainlik ederse, kıyamet gününde işte bu kimse ailene bakmakta sana verdiği sözü tutmadı ve hainlik etti, haydi onun sevabından dilediğin kadar al denilir. Gerisini siz düşünün!) (Müslim, İmara: 39; Ebû Dâvûd, Cihad: 32)
3204- İbn Büreyde (radıyallahü anh) babasından naklederek şöyle diyor: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
(Savaşa katılan mücahidlerin hanımları, savaşa katılamayanlara haramdır tıpkı annelerinin kendilerine haram olduğu gibi. Mücahidlerden biri savaştan geri kalanlardan birine çoluk çocuğunun bakımını emanet etse o da onlara bakmayıp hainlik etse kıyamet günü o kimse mücahidin karşısına dikilir ve kendisine şöyle denir:
(Ey falan kimse! İşte bu kişi dünyada sana ihanet eden, çoluk çocuğuna bakmayan kimsedir dilediğin kadar onun sevabından alabilirsin.) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) daha sonra ashabına dönerek:
(Ne dersiniz? Onun sevabından bir şey bırakır mı?) (Müslim, İmara: 39; Ebû Dâvûd, Cihad: 32)
3205- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
(Düşmanlarınıza karşı ellerinizle, dillerinizle ve mallarınızla mücadele ediniz.) (Ebû Dâvûd, Cihad: 18; Dârimi, Cihad: 38)
3206- Abdullah (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Yılanların öldürülmesini emretti ve kim onlardan intikam almaktan korkarsa bizden değildir) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb: 173; Müsned: 3787)
3207- Abdullah b. Cebr (radıyallahü anh) babasından naklederek şöyle diyor: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Cebre hasta ziyaretinde bulunmuştu. Onun yanına girince kadınlar bunu duydu ve ağlamaya ve şöyle demeye başladılar. Biz senin Allah yolunda şehid olduğunu sanmıştık. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Sizler şehidliği sadece savaşta ölmekmi sanıyorsunuz? O zaman sizin şehidleriniz çok azdır. Dikkat edin Allah yolunda savaşırken ölmek şehidliktir. İç hastalığından ölmek şehidliktir. Yanarak ölmek şehidliktir. Boğularak ölmek şehidliktir. Yıkıntı altında kalarak ölmek şehidliktir. Aklını kaybederek ölmek şehidliktir. Hamile iken ölen kadın da şehid sayılır.) Bunun üzerine birisi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımızda iken hala mı ağlıyorsunuz dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:
(Bırak ağlasınlar, ölüm geldikten sonra bir daha ağlamazlar) buyurdu. (İbn Mâce, Cihad: 16; Ebû Dâvûd, Cenaiz: 15)
3208- Cebr (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Cebr, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte bir cenaze evine girdi. Kadınlar ağlıyorlardı. Cebr: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımızda otururken hala ağlıyor musunuz?) dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Bırak ben aralarında olduğum halde bile olsa ağlasınlar. Ölüm gerçekleştiği zaman asla ağlamasınlar) buyurdu. (İbn Mâce, Cihad: 16; Ebû Dâvûd, Cenaiz: 15)
(Sizden kim sözünde durarak öylece yaşarsa sevabını Allah verecektir. Kim de bu suçlardan birini işler de bu suç gizli kalırsa onun işi Allah’a kalmıştır. Dilerse Allah o kimseyi affeder dilerse azablandırır.) (Buhârî, Ahkam: 43; İbn Mâce, Cihad: 41)
٤٨ - باب مَنْ خَانَ غَازِيًا فِي أَهْلِهِ
٣٢٠٣ - أَخْبَرَنِي هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ حَدَّثَنَا حَرَمِيُّ بْنُ عُمَارَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ مَرْثَدٍ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ بُرَيْدَةَ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ( حُرْمَةُ نِسَاءِ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ كَحُرْمَةِ أُمَّهَاتِهِمْ وَإِذَا خَلَفَهُ فِي أَهْلِهِ فَخَانَهُ قِيلَ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ هَذَا خَانَكَ فِي أَهْلِكَ فَخُذْ مِنْ حَسَنَاتِهِ مَا شِئْتَ فَمَا ظَنُّكُمْ ) .
٣٢٠٤ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، قَالَ حَدَّثَنَا قَعْنَبٌ، - كُوفِيٌّ - عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ مَرْثَدٍ، عَنِ ابْنِ بُرَيْدَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ( حُرْمَةُ نِسَاءِ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ فِي الْحُرْمَةِ كَأُمَّهَاتِهِمْ وَمَا مِنْ رَجُلٍ مِنَ الْقَاعِدِينَ يَخْلُفُ رَجُلاً مِنَ الْمُجَاهِدِينَ فِي أَهْلِهِ إِلاَّ نُصِبَ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَيُقَالُ يَا فُلاَنُ هَذَا فُلاَنٌ فَخُذْ مِنْ حَسَنَاتِهِ مَا شِئْتَ ) . ثُمَّ الْتَفَتَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم إِلَى أَصْحَابِهِ فَقَالَ ( مَا ظَنُّكُمْ تُرَوْنَ يَدَعُ لَهُ مِنْ حَسَنَاتِهِ شَيْئًا ) .
٣٢٠٥ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ، قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنْ حُمَيْدٍ، عَنْ أَنَسٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( جَاهِدُوا بِأَيْدِيكُمْ وَأَلْسِنَتِكُمْ وَأَمْوَالِكُمْ ) .
٣٢٠٦ - أَخْبَرَنَا أَبُو مُحَمَّدٍ، مُوسَى بْنُ مُحَمَّدٍ - هُوَ الشَّامِيُّ - قَالَ حَدَّثَنَا مَيْمُونُ بْنُ الأَصْبَغِ، قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ، قَالَ أَنْبَأَنَا شَرِيكٌ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنَّهُ أَمَرَ بِقَتْلِ الْحَيَّاتِ وَقَالَ ( مَنْ خَافَ ثَأْرَهُنَّ فَلَيْسَ مِنَّا ) .
٣٢٠٧ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ سُلَيْمَانَ، قَالَ حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ، عَنْ أَبِي عُمَيْسٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جَبْرٍ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَادَ جَبْرًا فَلَمَّا دَخَلَ سَمِعَ النِّسَاءَ يَبْكِينَ وَيَقُلْنَ كُنَّا نَحْسُبُ وَفَاتَكَ قَتْلاً فِي سَبِيلِ اللَّهِ . فَقَالَ ( وَمَا تَعُدُّونَ الشَّهَادَةَ إِلاَّ مَنْ قُتِلَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ إِنَّ شُهَدَاءَكُمْ إِذًا لَقَلِيلٌ الْقَتْلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ شَهَادَةٌ وَالْبَطْنُ شَهَادَةٌ وَالْحَرَقُ شَهَادَةٌ وَالْغَرَقُ شَهَادَةٌ وَالْمَغْمُومُ - يَعْنِي الْهَدِمَ - شَهَادَةٌ وَالْمَجْنُوبُ شَهَادَةٌ وَالْمَرْأَةُ تَمُوتُ بِجُمْعٍ شَهِيدَةٌ ) . قَالَ رَجُلٌ أَتَبْكِينَ وَرَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَاعِدٌ قَالَ ( دَعْهُنَّ فَإِذَا وَجَبَ فَلاَ تَبْكِيَنَّ عَلَيْهِ بَاكِيَةٌ ) .
٣٢٠٨ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ يَحْيَى، قَالَ حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ، قَالَ حَدَّثَنَا دَاوُدُ، - يَعْنِي الطَّائِيَّ - عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ عُمَيْرٍ، عَنْ جَبْرٍ، أَنَّهُ دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَلَى مَيِّتٍ فَبَكَى النِّسَاءُ فَقَالَ جَبْرٌ أَتَبْكِينَ مَا دَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم جَالِسًا قَالَ ( دَعْهُنَّ يَبْكِينَ مَا دَامَ بَيْنَهُنَّ فَإِذَا وَجَبَ فَلاَ تَبْكِيَنَّ بَاكِيَةٌ ) .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.