(Hicret’in 8. senesi Zilkade ayı sonları)
Peygamber Efendimiz, İslam’a davet etmek üzere, Alâ’ b. Hadramî’yi, bir mektupla Bahreyn Hükümdarı Münzir b. Savâ’ya gönderdi. Alâ b. Hadramî’yle birlikte Hz. Ebû Hüreyre de bulunuyordu.[1]
Bahreyn, Hindistan ile Basra ve Umman arasında bulunan deniz sahilindeki memleketlerin hepsine verilen addır. Halkının bir kısmı Mecusi, bir kısmı Yahudi, diğer bir kısmı ise Hıristiyan idi.
Alâ’ b. Hadramî, Münzir b. Savâ’nın yanına vararak, Peygamber Efendimizin mektubunu teslim etti. Mektupta şunlar yazılı idi:
“Bismillahirrahmânirrahîm!
“Hidayete uyanlara selam olsun!
“Ben, seni İslam’a davet ederim! Müslüman ol, selamete er! Allah, iki elinin altında bulunan (hükümdarlığını) yine sende bırakır.
“Şunu da bilmiş ol ki benim dinim, develerin ve atların gidebilecekleri yerlere kadar uzanacak, hâkim olacaktır.”[2]
Alâ’ b. Hadramî ile aralarında geçen kısa bir konuşmadan sonra Münzir b. Sâva, Mecusi din başkanı Sibuht’la birlikte Müslüman oldu.[3]Böylece Münzir, dünya saltanatı yanında uhrevî saltanatı da temin edecek imanı elde ediyordu.
Hükümdar ve dinî reisle birlikte halktan birçok kimse de İslam’la şereflendi.
Hükümdar Münzir, Peygamber Efendimize bir mektup gönderdi. Müslüman olduğunu, peygamberliğini de tasdik ettiğini bildirdikten sonra, Müslüman olmayanlar ve ülkesinde bulunan Mecusilerle Yahudiler hakkında nasıl davranması gerektiğini soruyordu.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Münzir’in bu mektubuna şu cevabı verdi:
“Bismillahirrahmânirrahîm!
“Muhammed Resûlullah’tan, Münzir b. Savâ’ya!
“Allah’ın selamı üzerine olsun!
“Ben, sana olan hidayet nimetinden dolayı O’ndan başka ilâh bulunmayan Allah’a hamdederim!
“Allah’tan başka ilâh bulunmadığına ve Muhammed’in de Allah’ın kulu ve Resûlü olduğuna şehâdet ederim!
“Mektubunu aldım; okutup içindekileri dinledim.
“Sana, Yüce Allah’ı, O’nun emir ve yasaklarına göre hareket etmeni hatırlatırım! Muhakkak ki nasihat eden kimse, onunla kendisi de nasihat almış, sevabından istifade etmiş olur.
“Elçilerime itaat eden ve onların emirlerine riayet eden kimse, bana itaat etmiş sayılır; onları öğütleyen, dinleyen, beni dinlemiş olur.
“Elçilerim, seni bana övdüler ve hayırla andılar! Senin, kavmin hakkındaki şefaat ve iltimasını kabul ettim! Onlardan Müslüman olanları, Müslüman oldukları şeylere göre bırak. Günahkâr olanların, geçmişteki suçlarını geç; onları geçmişte işlediklerinen mes’ul tutma!
“Şunu bilmiş ol ki sen iyi davrandıkça, işinden seni uzaklaştırmayız, vekilimiz olarak orada kalırsın!
“Yahudilik ve Mecusiliklerinde devam etmek isteyenlere gelince... Onları cizyeye bağlarsın.
“Selam ve Allah’ın rahmeti üzerine olsun!”[4]
Peygamber Efendimizin, muhtelif tarihlerde Münzir b. Savâ’ya birkaç mektup daha gönderdiği ve Münzir’in ise bunlara cevap verdiğini de burada kaydedelim.[5]
Resûl-i Ekrem Efendimizin emri gereğince, Alâ’ b. Hadramî burada kaldı ve Müslüman olanlardan öşür, müşriklerden ise cizye almakta devam etti.
Yine Hicret’in 8. yılında etraf kabilelerden birçok heyet Medine’ye gelerek Müslüman olduklarını, Hz. Resûlullah’ın huzurunda izharda bulundular.[6]
_______________________________________________________________
[1]İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 254; İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 263.
[2]Prof. Dr. M. Hamidullah, İslam Peygamberi, c. 1, s. 272.
[3]Süheylî, Ravdü’l-Ünf, c. 7, s. 520; Halebî, İnsanü’l-Uyûn, c. 3, s. 301.
[4]İbn Kayyim, Zâdü’l-Meâd, c. 3, s. 73; Kastalani, Mevahibü’l-Ledünniye, c. 1, s. 294; Halebî, a.g.e., c. 2, s. 267-300; Taberî, Tarih, c. 3, s. 102.
[5]Bkz: İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 263-276; Taberî, a.g.e., c. 3, s. 102-103; İbn Hacer, el-İsabe, c. 3, s. 460.
[6]bkz. İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s.298, 325-327; İbn Kayyim, a.g.e., c. 3, s. 60; İbn Hacer, a.g.e., c. 3, s. 423.
[2]Prof. Dr. M. Hamidullah, İslam Peygamberi, c. 1, s. 272.
[3]Süheylî, Ravdü’l-Ünf, c. 7, s. 520; Halebî, İnsanü’l-Uyûn, c. 3, s. 301.
[4]İbn Kayyim, Zâdü’l-Meâd, c. 3, s. 73; Kastalani, Mevahibü’l-Ledünniye, c. 1, s. 294; Halebî, a.g.e., c. 2, s. 267-300; Taberî, Tarih, c. 3, s. 102.
[5]Bkz: İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 263-276; Taberî, a.g.e., c. 3, s. 102-103; İbn Hacer, el-İsabe, c. 3, s. 460.
[6]bkz. İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s.298, 325-327; İbn Kayyim, a.g.e., c. 3, s. 60; İbn Hacer, a.g.e., c. 3, s. 423.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.