Ahberanâ |
---|
Sözlükte “bize haber verdi” demektir. Hadîs rivayet metotlarından birisiyle alınan hadislerin başkalarına rivayeti sırasında isnatta kullanılan eda lafızlarından biridir. Ravinin hadîsi hangi rivayet metoduyla aldığını göstermekte ve onu şeyhine nisbet etmekte kullanılır. Ahberanâ lafzı daha çok, hadis rivayet metotlarının en sağlamı olan ve şeyh ile talibin bir araya gelmesiyle rivayeti ifade eden semâ' yoluyla rivayette kullanılan üçüncü afızdır. Nitekim el-Hatîbu'l-Bağdâdî, tekil zamiriyle ahberanî lafzını semâ'a delâlet eden lafızların üçüncüsırasında vermiştir.41 Buhârinin, şeyhi el-Humeydî'den naklettiği bir habere bakılırsa Sufyân b. Uyeyne'ye göre ahberanâ, haddesenâ, enbe'enâ ve semi'tu tabirleri birdir ve semâ'a delalet eden lafızlardandır.42 Yine el-Hatîbu'.-Bağdâdî'ye göre ravi, şeyhten işitmek suretiyle aldığı hadislerin rivayetinde semi'tu, haddesenâ, ahberanâ ve enbe'enâ tabirlerinden birini kullanmakta serbesttir. Kadı İyad ise semâ' yoluyla rivayeti imlâ ve tahdîs olarak ayırdıktan sonra şeyhin ezberinden veya yazılı kitabından yapılabileceğini kaydederek bu yolla hadis rivayet edenlerin haddesenâ, ahberanâ, enbe'enâ, semi'tu fulânen yekûlu, kale lenâ fulânun, zekera lenâ fulânun lafızlarının herhangi birini kullanmasının caiz olduğunu söyler. 43
Bu misaller ahberanâ tabirinin genelde semâ'a delalet eden eda lafızları arasında kullanıldığını gösterecek niteliktedir. Bununla birlikte aynı tabir, zamanla semâ' yoluyla hadis rivayetinde kullanılmakla kalmamış, diğer hadis rivayet metotlarının hemen hepsiyle rivayette de kullanılan bir eda lafzı haline gelmiştir. Nitekim İbnu's-Salâh'a göre ahberanâ, önceleri şeyhten işitilen hadislerin rivayetinde yaygın olarak kullanıldığı halde sonraları kıra'at veya arz denilen metotla rivayet edilen hadislere tahsis edilmiştir.44
Abdullah İbnu'l-Mübarek, Yahya b. Yahya et-Temîmi, Ahmed b. Hanbel, Nese'î ve diğer bazı âlimler, ahberanâ tabirinin mutlak olarak arz metoduyla hadis rivayetine bağlanmasını caiz görmemişlerdir. Buna karşılık Hicaz ve Küfe âlimlerinin büyük çoğunluğu, söz gelişi ez-Zuhrî, Mâlik, Sufyân b. Uyeyne, Yahya b. Sa'id el-Kattân, Buhârî gibi hadis âlimleri bunu caiz görürler. İmam Şâfı'î de ahberanâ lafzının sadece arz metoduyla hadis rivayetine ait bir tabir kabul edilmesini caiz görenlerdendir. Buradan anlaşılmaktadır ki, hadis ıstılahlarının oluşmaya, muhaddisler ve raviler arasında hadis rivayetiyle ilgili çeşitli tabirler kullanılmaya başladığı sıralarda ahberanâ tabiri, önce semâ' denilen rivayet şeklinde diğer bazı lafızlarla birlikte kullanılmış, ancak daha sonraları aynı tabir şeyhe arz veya kıraati ifade eden bir tabir haline gelmiştir. Şu da var ki ahberanâ lafzı, haddesenâ ile aynı manada olarak hadisi şeyhden doğrudan doğruya vasıtasız olarak rivayette de kullanılmış, bu iki tabir arasında fark görülmemiştir. Mağrib alimleri de ikisi arasında fark gözetmemişlerdir. Ancak ahberanî tabirinin arz yoluyla rivayete tahsisi yaygın hale geldikten sonra muhaddisler tarafından bu iki tabir arasında fark gözetilmeye başlanmıştır. İmam Evzâ'î, İbn Cureyc, İmam Şâfi'î, Müslim, Abdullah b. Vehbi'l-Misrî, Nese’î gibi âlim muhaddisler de iki tabirin ayrı mütalaa edilmesine taraftardırlar. Bunun içindir ki ahberanâ lafzı, haddesenâ gibi özellikle Şeyhten semâ'ı değil, şeyhin huzurunda okumayı da ifade etmeye başladığında artık aralarında umum-husus ilgisi hasıl olmuş ve her hadis rivayeti için ahberanâ ise de her haber nakletmeye tahdis denilememeye başlanmıştır. Bundan dolayı Ahmed b. Salih, “ahberanâ ile enbee'nâ, haddesenâ nın altındadır” demiştir. 45
Bazı hadisciler ahberanâ ve benzeri tabirlerin icazet ve münâvele yoluyla alınan hadislerin rivayetinde de kullanılmasını caiz görmüşlerdir. Bazıları ise bu tabirle birlikte hadisi tahammül yolunu belirtecek bir lafzın zikredilmesini uygun bulmuşlardır. Mâlik b. Enes, İbn Cureyc, Ahmed b. Hanbel ve diğer bazı hadisciler, ahberanâ ve benzeri eda lafızlarının icazet ve münâvelede kullanılmasını hoş karşılamamışlardır. Meselâ Mâlik b. Enes, “Bu senin el-Muvatta adlı kitabın. Onu yazdım ve karşılaştırdım. Bunun rivayeti için bana icazet ver. Yalnız rivayet ederken ahberanâ Mâlik mi diyeyim; yoksa haddesenâ Mâlik mi?” diyen bir şahsa “Hangisini istersen onu söyle” cevabını vermiştir. Ahmed b. Hanbel ise, Şu'ayb'ın hadislerini, bir kısmını ona okuyarak, bir kısmını ondan dinleyerek, bir kısmını da icazet ve münâvele ile alan el-Hakem b. Nâfi'e, hepsini değil, bir kısmını icazet ve münâvele ile aldığı için, “Bütün bu hadislerin rivayetinde ahberanâ de” demiştir. Bu haberler icazet ve münâvele yolu ile alınan hadislerin de ahberanâ ve benzeri tabirler kullanılarak rivayet edildiğini göstermektedir. Bununla beraber İbnu's-Salâh ve ona tâbi olanlar, bu çeşit rivayetlerde tahammül yolunun açıklanmasını daha doğru bulmuşlar ve hadiscilerin ekseriyetle bu görüş üzerinde birleştiklerini ifade etmişlerdir. Bu açıklama işi de ravinin meselâ ahberanâ icâzeten veya haddesenâ munâveleten gibi ibareler kullanmasıyla olur.
Ahberanâ lafzının mukâtebe yolu ile alınan hadislerin rivayetinde kullanılması ise bazı alimlere göre caiz olmakla beraber, bazı hadisciler bunu doğru bulmamışlardır.
|
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.