23. Duanın Fazileti Ve Âdabı
1481- Nûman b. Beşîr (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Duâ ibadetin tâ kendisidir. Rabbiniz (celle celâluhu) " Bana dua ediniz, size icabet (ve duanızı kabul) edeyim" el-Mü'min (40), 60. buyurdu.
Tirmizi, tefsirü sure (2), 16, 40; İbn Mâce, dua 1; Ahmed b. Hanbel, IV, 267, 271, 276.
1482- Sa'd (b. Ebi Vakkas)’ın oğlunun şöyle dediği rivâyet edilmiştir:
Babam, benim " Ey Allahım! Senden cenneti, nimetlerini, güzelliğini, şunları ve şunları isterim. Cehennemden, cehennemin zincirlerinden, bukağılarından, şunlarından ve şunlarından- sana sığınırım" dediğimi duydu da şöyle dedi:
Yavrucuğum! (Böyle yapma), ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i:
" Duada haddi aşan bir topluluk gelecek" derken işittim. Sakın sen onlardan olma! Şüphesiz sana cennet verilirse içindeki hayırlarla birlikte verilir. Cehennemden korunursan ondaki serlerden de korunursun."
Ahmed b. Hanbel, I, 172, 183, 269.
1483- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sahâbisi Fedâle b. Ubeyd (radıyallahü anh)'in şöyle dediği rivâyet edilmiştir:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir adamın namazında Allah (celle celâluhu)'a sena etmeden ve Peygamber'e salevât getirmeden dua ettiğini duyup;
" Şu adam acele etti" buyurdu.
Sonra adamı çağırıp ona -veya bir başkasına - Şüphe râvilerden birisine aittir. -
" Sizden biriniz namaz kıldığı zaman önce Rabbi'ni tazim ve sena etsin, sonra Nebî (sallallahü aleyhi ve sellem)’e salevât getirsin, bundan sonra da artık istediği şekilde dua etsin" buyurdu.
Tirmizî, deâvât 64; sehv 48; Ahmed b. Hanbel, VI, 18.
1484- Âişe (radıyallahü anhâ)'dan nakledilmiştir ki:
" Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cami (kapsamlı ve toplayıcı) olan duaları sever bunun dışındakileri terk ederdi."
Kutub-ı Sıtte içinde sadece Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir.
1485- Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Sizden biri sakın " Allahım dilersen beni bağışla, Allahim dilersen bana merhamet et" demesin. İstediğini kararlı olarak istesin. Çünkü Allah için bir zorlayıcı yoktur."
Buhari, deavât 21, tevhid 31; Müslim, zikr 8; Tirmizi, deavât 77; Muvatta, Kur'an 28; Ahmed b. Hanbel, II, 243, 318, 463, 464, 468, 500, 530; III, 101.
1486- Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Sizden biriniz " dua ettim fakat kabul olunmadı" diye acele etmedikçe duası kabul olunur."
Buharî, deavât 22; Müslim, zikir 90, 91;Tirmizî, deavât 114; İbn Mâce, dua 7; Muvatta', kur'an 29; Ahmed b. Hanbel, II, 487.
1487- Abdullah b. Abbâs (radıyallahü anhümâ), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir:
" Duvarlara örtü asmayınız, kardeşinin kitabına onun izni olmadan bakan, ancak ateşe bakmış olur. Allah'tan avuçlarınızın içi ile isteyiniz, dışları ile istemeyiniz. Duayı bitirince avuçlarınızı yüzlerinize sürünüz."
İbn Mâce, dua 13.
Ebû Dâvûd buyurdu ki:
" Bu hadis Muhammed b. Ka'b'den birçok senedle rivâyet edilmiştir. Bu rivâyetlerin hepsi zayıftır. İçlerinde en üstünü bu bizim rivâyet ettiğimizdir, ama bu da zayıftır."
1488- Mâlik b. Yesâr es-Sekûnî (el-Avfî)'den rivâyet edildiğine göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Allah'tan istediğiniz (dua ettiğiniz) zaman, avuçlarınızın içiyle isteyiniz, dışıyla istemeyiniz."
Sadece Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.
Ebû Dâvûd dedi ki: Süleyman b. Abdulhamid "Bize göre Mâlik b. Yesâr sahabidir" dedi.
1489- Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöylece avuçlarının içi ve dışıyla dua ederken gördüm.
Sadece Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.
1490- Selman (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki; Resûlüllah (aleyhisselâm) şöyle buyurdu:
" Şüphesiz Rabbiniz son derece haya ve kerem sahibidir. Kulu ona elini kaldırdığı zaman, o elleri boş çevirmekten haya eder."
Tirmizî, deâvât 104; İbn Mâce, dua 13.
1491- İbn Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan nakledilmiştir ki:
" (Duada bir şey) isteme(nin edebi) ellerini omuzlarının hizasına veya onlara yakın bir şekilde kaldırman; istiğfar(ın edebi) bir parmağınla işaret etmen; (azabı defetmek için) yalvarıp yakarma(nm edebi) de ellerini iyice uzatmandır."
Sadece Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir.
1492- Süfyân, Abbâs b. Abdullah b. Ma'bed b. Abbâs'dan önceki hadisi rivâyet edip " (azaptan korunmak için) yalvarma(nın edebi) şöyledir" dedi ve ellerini, üstleri yüzü tarafına gelecek şekilde kaldırdı.
1493- Abdulaziz b. Muhammed, Abbâs b. Abdullah b. Ma'bed b. Abbâs'dan o, kardeşi İbrahim b. Abdullah'dan o da İbn Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan, " Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu" deyip bir önceki hadisin benzerini nakletti.
1494- es-Sâib b. Yezid
Yezid b. Sa'id b. Sümâme: Mekke fethi günü müslüman olmuştur. Hazret-i Ömer kendisine bazı resmi görevler vermiştir. Tirmizî ve Buharî el-Edebü’l-Müfred'de kendisinden hadis rivâyet etmişlerdir, (bk. et-Menhel, VIII, 156-157). babasından, Resûlüllah (aleyhisselâm) ellerini kaldırıp da dua ettiğinde onları yüzüne sürerdi" diye rivâyet etti.
1495- Abdullah b. Büyerde, babasından rivâyet ettiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir adamın:
" Allah'ım, senden, doğmayan doğurmayan, dengi ve eşi olmayan, bütün ihtiyaçları gideren ve tek olan senden başka ilâh olmadığına şehâdet ederek istiyorum" dediğini işitti. Bunun üzerine;
" Şüphesiz sen Allah'tan kendisi ile istenildiğinde mutlaka verdiği, dua edildiğinde de kabul ettiği bir ismi ile istedin" buyurdu.
Nesaî, sehv 58; Tirmizî, deavât 63 (64); İbn Mâce, dua 9; Ahmed b. Hanbel, III, 120, 158, 225, 245; V, 349, 350, 360; Dârimi, cihad 6; Fedailü'l-Kur'an 15.
1496- Zeyd b. el-Hubâb bu (önceki) hadisi Mâlik b. Miğvel'den rivâyet edip (Resûlüllah -sallallahü aleyhi ve sellem-'in):
" Şüphesiz Allah azze ve celleden, onun ism-i azamıyla istedi(n) (buyurduğunu) söyledi. Bu cümle bazı nüshalarda = şüphesiz Allah (celle celâluhu)'den onun ism-i azamiyle istedin." şeklinde muhatap sigasiyle kullanılmıştır. Tercemede bu farka parantezle işaret edilmiştir.
1497- Enes (b. Mâlik) (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre:
O Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte otururken adamın biri namaz kılıyordu. Adam (namazdan) sonra:
" Ey Allahım! Hamd ancak sanadır senden başka ilah yoktur. Gökleri ve yeri yaratan, bol bol veren (sensin) ey Celal ve İkram sahibi! Ey Hayy (diri) ve kayyum! diyerek senden istiyorum" diye dua etti. (Bunu duyan) Resûlüllah:
" Şüphesiz Allah'a kendisi ile dua edildiği zaman mutlaka kabul ettiği ve istenildiğinde verdiği ism-i azam ile dua etti" buyurdu.
Nesaî, sehv 58; İbn Mâce, dua 9; Tirmizî, deavât 100.
1498- Esma bint Yezîd (radıyallahü anhâ)'den rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Allah (celle celâluhu)'in ism-i azâmi şu iki âyettedir:
" Hepinizin ilahı, tek bir olan ilâhtır. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O hem rahmandır, hem rahimdir"
el-Bakara (2), 163. ve Âl-i İmrân suresinin başı = Elif Lâm Mim. Allah o Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. (O) diridir, zatiyle kemaliyle kâimdir."
Tirmizî, deavât 64; İbn Mâce, dua 9; Ahmed b. Hanbel, VI, 461; Dârimî, fedailü’l-Kur'an 14-15.
1499- Âişe (radıyallahü anhâ), çarşafının çalındığını, bunun üzerine onu çalana beddua etmeye başladığını, Efendimizin de "Ondan hafifletme" buyurduğunu rivâyet etmiştir.
Ebû Dâvûd dedi ki: demek, " = Ondan hafifletme" manasındadır.
Ahmed b. Hanbel, VI, 45, 136.
1500- Ömer (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki:
" Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den Umre için izin istedim. Bana izin verdi ve " -Kardeşçiğim bizi de duadan unutma." buyurdu. Bana öyle bir söz söylemiş oldu ki, onun yerine tüm dünyaya sahip olmam beni o kadar sevindirmezdi."
Tirmizî, deavat 109 (I10);-İbn Mâce, menâsik 5; Ahmed b. Hanbel, I, 29, II, 59.
(Râvilerden) Şube dedi ki:
Daha sonra Medine'de Asım'la karşılaştım, aynı hadisi bana nakletti (fakat bu sefer) " Duana bizi de ortak et, ey kardeşim" dedi.
1501- Sa'd b. Ebi Vakkas (radıyallahü anh)'dan nakledilmiştir ki; İki parmağımla dua ederken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana rastladı, işaret parmağını göstererek;
" Birle, birle" buyurdu.
Nesâî, sehv 37; Tirmizî, deavât 104.
٢٣ - باب الدُّعَاءِ
١٤٨١ - حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ ذَرٍّ، عَنْ يُسَيْعٍ الْحَضْرَمِيِّ، عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ( الدُّعَاءُ هُوَ الْعِبَادَةُ { قَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ } ) .
١٤٨٢ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ، حَدَّثَنَا يَحْيَى، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ زِيَادِ بْنِ مِخْرَاقٍ، عَنْ أَبِي نُعَامَةَ، عَنِ ابْنٍ لِسَعْدٍ، أَنَّهُ قَالَ سَمِعَنِي أَبِي، وَأَنَا أَقُولُ اللَّهُمَّ، إِنِّي أَسْأَلُكَ الْجَنَّةَ وَنَعِيمَهَا وَبَهْجَتَهَا وَكَذَا وَكَذَا وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ النَّارِ وَسَلاَسِلِهَا وَأَغْلاَلِهَا وَكَذَا وَكَذَا فَقَالَ يَا بُنَىَّ إِنِّي سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ( سَيَكُونُ قَوْمٌ يَعْتَدُونَ فِي الدُّعَاءِ ) . فَإِيَّاكَ أَنْ تَكُونَ مِنْهُمْ إِنْ أُعْطِيتَ الْجَنَّةَ أُعْطِيتَهَا وَمَا فِيهَا مِنَ الْخَيْرِ وَإِنْ أُعِذْتَ مِنَ النَّارِ أُعِذْتَ مِنْهَا وَمَا فِيهَا مِنَ الشَّرِّ .
١٤٨٣ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ، حَدَّثَنَا حَيْوَةُ، أَخْبَرَنِي أَبُو هَانِئٍ، حُمَيْدُ بْنُ هَانِئٍ أَنَّ أَبَا عَلِيٍّ، عَمْرَو بْنَ مَالِكٍ حَدَّثَهُ أَنَّهُ، سَمِعَ فَضَالَةَ بْنَ عُبَيْدٍ، صَاحِبَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ سَمِعَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم رَجُلاً يَدْعُو فِي صَلاَتِهِ لَمْ يُمَجِّدِ اللَّهَ تَعَالَى وَلَمْ يُصَلِّ عَلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( عَجِلَ هَذَا ) . ثُمَّ دَعَاهُ فَقَالَ لَهُ أَوْ لِغَيْرِهِ ( إِذَا صَلَّى أَحَدُكُمْ فَلْيَبْدَأْ بِتَحْمِيدِ رَبِّهِ جَلَّ وَعَزَّ وَالثَّنَاءِ عَلَيْهِ ثُمَّ يُصَلِّي عَلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم ثُمَّ يَدْعُو بَعْدُ بِمَا شَاءَ ) .
١٤٨٤ - حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ، عَنِ الأَسْوَدِ بْنِ شَيْبَانَ، عَنْ أَبِي نَوْفَلٍ، عَنْ عَائِشَةَ، رضى اللّه عنها قَالَتْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَسْتَحِبُّ الْجَوَامِعَ مِنَ الدُّعَاءِ وَيَدَعُ مَا سِوَى ذَلِكَ .
١٤٨٥ - حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِيُّ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أَبِي الزِّنَادِ، عَنِ الأَعْرَجِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ( لاَ يَقُولَنَّ أَحَدُكُمُ اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي إِنْ شِئْتَ اللَّهُمَّ ارْحَمْنِي إِنْ شِئْتَ لِيَعْزِمِ الْمَسْأَلَةَ فَإِنَّهُ لاَ مُكْرِهَ لَهُ ) .
١٤٨٦ - حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِيُّ، عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ أَبِي عُبَيْدٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ( يُسْتَجَابُ لأَحَدِكُمْ مَا لَمْ يَعْجَلْ فَيَقُولُ قَدْ دَعَوْتُ فَلَمْ يُسْتَجَبْ لِي ) .
١٤٨٧ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ أَيْمَنَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ يَعْقُوبَ بْنِ إِسْحَاقَ، عَمَّنْ حَدَّثَهُ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ كَعْبٍ الْقُرَظِيِّ، حَدَّثَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبَّاسٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ( لاَ تَسْتُرُوا الْجُدُرَ مَنْ نَظَرَ فِي كِتَابِ أَخِيهِ بِغَيْرِ إِذْنِهِ فَإِنَّمَا يَنْظُرُ فِي النَّارِ سَلُوا اللَّهَ بِبُطُونِ أَكُفِّكُمْ وَلاَ تَسْأَلُوهُ بِظُهُورِهَا فَإِذَا فَرَغْتُمْ فَامْسَحُوا بِهَا وُجُوهَكُمْ ) . قَالَ أَبُو دَاوُدَ رُوِيَ هَذَا الْحَدِيثُ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ كَعْبٍ كُلُّهَا وَاهِيَةٌ وَهَذَا الطَّرِيقُ أَمْثَلُهَا وَهُوَ ضَعِيفٌ أَيْضًا .
١٤٨٨ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ عَبْدِ الْحَمِيدِ الْبَهْرَانِيُّ، قَالَ قَرَأْتُهُ فِي أَصْلِ إِسْمَاعِيلَ - يَعْنِي ابْنَ عَيَّاشٍ - حَدَّثَنِي ضَمْضَمٌ عَنْ شُرَيْحٍ حَدَّثَنَا أَبُو ظَبْيَةَ أَنَّ أَبَا بَحْرِيَّةَ السَّكُونِيَّ حَدَّثَهُ عَنْ مَالِكِ بْنِ يَسَارٍ السَّكُونِيِّ ثُمَّ الْعَوْفِيِّ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ( إِذَا سَأَلْتُمُ اللَّهَ فَاسْأَلُوهُ بِبُطُونِ أَكُفِّكُمْ وَلاَ تَسْأَلُوهُ بِظُهُورِهَا ) . قَالَ أَبُو دَاوُدَ قَالَ سُلَيْمَانُ بْنُ عَبْدِ الْحَمِيدِ لَهُ عِنْدَنَا صُحْبَةٌ يَعْنِي مَالِكَ بْنَ يَسَارٍ .
١٤٨٩ - حَدَّثَنَا عُقْبَةُ بْنُ مُكْرَمٍ، حَدَّثَنَا سَلْمُ بْنُ قُتَيْبَةَ، عَنْ عُمَرَ بْنِ نَبْهَانَ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَدْعُو هَكَذَا بِبَاطِنِ كَفَّيْهِ وَظَاهِرِهِمَا .
١٤٩٠ - حَدَّثَنَا مُؤَمَّلُ بْنُ الْفَضْلِ الْحَرَّانِيُّ، حَدَّثَنَا عِيسَى، - يَعْنِي ابْنَ يُونُسَ - حَدَّثَنَا جَعْفَرٌ، - يَعْنِي ابْنَ مَيْمُونٍ صَاحِبَ الأَنْمَاطِ - حَدَّثَنِي أَبُو عُثْمَانَ، عَنْ سَلْمَانَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( إِنَّ رَبَّكُمْ تَبَارَكَ وَتَعَالَى حَيِيٌّ كَرِيمٌ يَسْتَحْيِي مِنْ عَبْدِهِ إِذَا رَفَعَ يَدَيْهِ إِلَيْهِ أَنْ يَرُدَّهُمَا صِفْرًا ) .
١٤٩١ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ، حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ، - يَعْنِي ابْنَ خَالِدٍ - حَدَّثَنِي الْعَبَّاسُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَعْبَدِ بْنِ الْعَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ الْمَسْأَلَةُ أَنْ تَرْفَعَ، يَدَيْكَ حَذْوَ مَنْكِبَيْكَ أَوْ نَحْوَهُمَا وَالاِسْتِغْفَارُ أَنْ تُشِيرَ بِأُصْبُعٍ وَاحِدَةٍ وَالاِبْتِهَالُ أَنْ تَمُدَّ يَدَيْكَ جَمِيعًا .
١٤٩٢ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، حَدَّثَنِي عَبَّاسُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَعْبَدِ بْنِ عَبَّاسٍ، بِهَذَا الْحَدِيثِ قَالَ فِيهِ وَالاِبْتِهَالُ هَكَذَا وَرَفَعَ يَدَيْهِ وَجَعَلَ ظُهُورَهُمَا مِمَّا يَلِي وَجْهَهُ .
١٤٩٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ فَارِسٍ، حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ حَمْزَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ، عَنِ الْعَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَعْبَدِ بْنِ عَبَّاسٍ، عَنْ أَخِيهِ، إِبْرَاهِيمَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ فَذَكَرَ نَحْوَهُ .
١٤٩٤ - حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا ابْنُ لَهِيعَةَ، عَنْ حَفْصِ بْنِ هَاشِمِ بْنِ عُتْبَةَ بْنِ أَبِي وَقَّاصٍ، عَنِ السَّائِبِ بْنِ يَزِيدَ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم كَانَ إِذَا دَعَا فَرَفَعَ يَدَيْهِ مَسَحَ وَجْهَهُ بِيَدَيْهِ .
١٤٩٥ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ، حَدَّثَنَا يَحْيَى، عَنْ مَالِكِ بْنِ مِغْوَلٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بُرَيْدَةَ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم سَمِعَ رَجُلاً يَقُولُ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ أَنِّي أَشْهَدُ أَنَّكَ أَنْتَ اللَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ الأَحَدُ الصَّمَدُ الَّذِي لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ . فَقَالَ ( لَقَدْ سَأَلْتَ اللَّهَ بِالاِسْمِ الَّذِي إِذَا سُئِلَ بِهِ أَعْطَى وَإِذَا دُعِيَ بِهِ أَجَابَ ) .
١٤٩٦ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ خَالِدٍ الرَّقِّيُّ، حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ حُبَابٍ، حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ مِغْوَلٍ، بِهَذَا الْحَدِيثِ قَالَ فِيهِ ( لَقَدْ سَأَلْتَ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ بِاسْمِهِ الأَعْظَمِ ) .
١٤٩٧ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عُبَيْدِ اللَّهِ الْحَلَبِيُّ، حَدَّثَنَا خَلَفُ بْنُ خَلِيفَةَ، عَنْ حَفْصٍ، - يَعْنِي ابْنَ أَخِي أَنَسٍ - عَنْ أَنَسٍ، أَنَّهُ كَانَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم جَالِسًا وَرَجُلٌ يُصَلِّي ثُمَّ دَعَا اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِأَنَّ لَكَ الْحَمْدَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ الْمَنَّانُ بَدِيعُ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ يَا ذَا الْجَلاَلِ وَالإِكْرَامِ يَا حَىُّ يَا قَيُّومُ . فَقَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ( لَقَدْ دَعَا اللَّهَ بِاسْمِهِ الْعَظِيمِ الَّذِي إِذَا دُعِيَ بِهِ أَجَابَ وَإِذَا سُئِلَ بِهِ أَعْطَى ) .
١٤٩٨ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ، حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ، حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِي زِيَادٍ، عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ، عَنْ أَسْمَاءَ بِنْتِ يَزِيدَ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ( اسْمُ اللَّهِ الأَعْظَمُ فِي هَاتَيْنِ الآيَتَيْنِ { وَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ } وَفَاتِحَةُ سُورَةِ آلِ عِمْرَانَ { الم اللَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَىُّ الْقَيُّومُ } .)
١٤٩٩ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ غِيَاثٍ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ حَبِيبِ بْنِ أَبِي ثَابِتٍ، عَنْ عَطَاءٍ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ سُرِقَتْ مِلْحَفَةٌ لَهَا فَجَعَلَتْ تَدْعُو عَلَى مَنْ سَرَقَهَا فَجَعَلَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ( لاَ تُسَبِّخِي عَنْهُ ) . قَالَ أَبُو دَاوُدَ لاَ تُسَبِّخِي أَىْ لاَ تُخَفِّفِي عَنْهُ
١٥٠٠ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ عَاصِمِ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ، عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عُمَرَ، - رضى اللّه عنه - قَالَ اسْتَأْذَنْتُ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي الْعُمْرَةِ فَأَذِنَ لِي وَقَالَ ( لاَ تَنْسَنَا يَا أُخَىَّ مِنْ دُعَائِكَ ) . فَقَالَ كَلِمَةً مَا يَسُرُّنِي أَنَّ لِي بِهَا الدُّنْيَا قَالَ شُعْبَةُ ثُمَّ لَقِيتُ عَاصِمًا بَعْدُ بِالْمَدِينَةِ فَحَدَّثَنِيهِ وَقَالَ ( أَشْرِكْنَا يَا أُخَىَّ فِي دُعَائِكَ ) .
١٥٠١ - حَدَّثَنَا زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ سَعْدِ بْنِ أَبِي وَقَّاصٍ، قَالَ مَرَّ عَلَىَّ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم وَأَنَا أَدْعُو بِأُصْبُعَىَّ فَقَالَ ( أَحِّدْ أَحِّدْ ) . وَأَشَارَ بِالسَّبَّابَةِ .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.