28. Telbiye Nasıl Yapılır?
1814- Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın telbiyesi (şundan ibaretti):
" Tekrar tekrar icabet sana Ya Rabbi, tekrar icabet sana, tekrar icabet sana, senin ortağın yoktur, emret! Hamd sana mahsûstur, nimeti veren sensin, mülk (kâinatın mutlak egemenliği) senindir, senin benzerin ve ortağın yoktur."
(Bu hadisin râvilerinden Nâfi') dedi ki: Abdullah b. Ömer telbiyesine (şu kelimeleri de) eklerdi:
" Emret, emrine amadeyim, emret! Senden saadetler dilerim, hayır(lar) senin elindedir, dilek(ler) sana (arzedilir) amel(ler) de sanadır."
Buhârî, hac 26; Müslim, hac 19, 22; Tirmizî, hac 13; Nesâî, menâsik 54; Muvatta', hac 28; Dârimî, menâsik 13; Ahmed b. Hanbel, I, 302, 298, II, 3, 79. VI-243.
1815- Câbir b. Abdillâh'dan nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) telbiye getirerek sesini yükseltti. (Hazret-i Cabir, Resûlüllah sallallahû aleyhi ve sellem’in okuduğu) telbiyeyi İbn Ömer hadisi(nde anlatıldığı) gibi anlattı. Dedi ki: Halk, " Yüksek dereceler sahibi (Allahım)" gibi kelimeler ilâve ediyorlardı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de (söylenenleri) işittiği halde, ses çıkarmıyordu.
İbn Mâce, menâsik 5; Ahmed b. Hanbel, III, 320.
1816- Hallâd b. es-Sâib el-Ensârî babası (es-Sâib)’den rivâyet ettiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur:
" Bana Cibril aleyhisselâm gelip ashabıma ve yanımdakilere ihlâlde seslerini yükseltmelerini emretmemi söyledi."
Tirmizî, hac 15; İbn Mâce, menâsik 16; Dârimî, menâsik 14; Muvalta', hac 34; Nesâî, menâsik 35; Ahmed b. Hanbel, IV, 55, 56.
" (Ravi Resûlüllah sallallahû aleyhi ve sellem'in) iki (kelime)den birini (söylediğini) kasdederek (dedi ki); Resûlüllah; Yahut da telbiyede (seslerini yükseltmelerini öğretmemi emretti)" dedi.
٢٨ - باب كَيْفَ التَّلْبِيَةُ
١٨١٤ - حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِيُّ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، أَنَّ تَلْبِيَةَ، رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ إِنَّ الْحَمْدَ وَالنِّعْمَةَ لَكَ وَالْمُلْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ ) . قَالَ وَكَانَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ يَزِيدُ فِي تَلْبِيَتِهِ ( لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ وَسَعْدَيْكَ وَالْخَيْرُ بِيَدَيْكَ وَالرَّغْبَاءُ إِلَيْكَ وَالْعَمَلُ ) .
١٨١٥ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا جَعْفَرٌ، حَدَّثَنَا أَبِي، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ أَهَلَّ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَذَكَرَ التَّلْبِيَةَ مِثْلَ حَدِيثِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ وَالنَّاسُ يَزِيدُونَ ( ذَا الْمَعَارِجِ ) . وَنَحْوَهُ مِنَ الْكَلاَمِ وَالنَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم يَسْمَعُ فَلاَ يَقُولُ لَهُمْ شَيْئًا .
١٨١٦ - حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِيُّ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي بَكْرِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ حَزْمٍ، عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ أَبِي بَكْرِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ هِشَامٍ، عَنْ خَلاَّدِ بْنِ السَّائِبِ الأَنْصَارِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ( أَتَانِي جِبْرِيلُ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَمَرَنِي أَنْ آمُرَ أَصْحَابِي وَمَنْ مَعِي أَنْ يَرْفَعُوا أَصْوَاتَهُمْ بِالإِهْلاَلِ - أَوْ قَالَ - بِالتَّلْبِيَةِ ) . يُرِيدُ أَحَدَهُمَا .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.