31. Kaifler (İz Ta'kibi Mütehassısları)
2269- Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; demiştir ki:
" Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma geldi."
Müsedded ile İbnu's-Serh (bu hadîsi Hazret-i Âişe'den:) Resûlüllah bir gün (yanıma) neşeli olarak (geldi şeklinde) rivâyet etti(ler).
Osman da (bu hadîs-i Hazret-i Âişe'den şu şekilde) rivâyet etti: (Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) sevinci yüz hatlarına yansımış olarak (neşeli bir halde yanıma) geldi. (Hadîsin geri kalanını bu râvîler Hazret-i Âişe'den şu şekilde naklettiler Hazret-i Peygamber) dedi ki;
" Ey Âişe, haberin yok mu? Mücezziz el-Müdlici, Zeyd ile (oğlu) Üsâme'yi gördü üzerlerinde bir kadife vardı onunla başlarını örtmüşler ayaklan açık idi. (Mücezziz);
" Bu ayaklar birbirlerinden (meydana gelmiş)dir dedi."
Ebû Dâvud dedi ki; Üsâme siyah (tenli, babası) Zeyd'de beyaz (tenli) idi."
Buhârî, ferâiz, 31; Müslim, reda' 39; Tirmizî, velâ 5; Nesâî, talâk 51; İbn Mâce, ahkâm 21; Ahmed b. Hanbel, VI, 86, 226.
2270- (Önceki hadîs yine) aynı senedle (yâni Hazret-i Urve vasıtasıyla, Hazret-i Âişe'den) aynı mânâda rivâyet edilmiştir. (Urve) dedi ki: Âişe şöyle dedi;
" Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sevinçle yüz hatları parlar bir halde yanıma geldi"
Ebû Davûd dedi ki: İbn Uyeyne " yüzünün hatları" kelimesini sağlam bir şekilde zabt (ve rivâyet) etmemiştir.
Ebû Dâvud dedi ki:
" Yüzünün hatları" kelimesi (metnin aslından olmadığı halde metne) İbn Uyeyne tarafından ilâve edilmiştir. (Aslında İbn Uyeyne) bu kelimeyi Zühri'den işitmemiştir. Fakat, o sadece " esârir: hatlar" kelimesini (işitmiştir. Bu kelimeyi de Zühri'den değil) başkasından işitmiştir. (Binâenaleyh) " Esârir" kelimesi (sâdece) Leys ile başka bir râvinin hadîsinde vardır.
Ebû Dâvud dedi ki; Ben Ahmed b. Salih'i (şöyle) derken işittim;
" Üsâme zift gibi kapkara idi, Zeyd de pamuk gibi beyazdı."
Buhâri, ferâiz 31; Müslim, redâ 38; Nesâî, nikâh 51.
٣١ - باب فِي الْقَافَةِ
٢٢٦٩ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ، وَعُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، - الْمَعْنَى - وَابْنُ السَّرْحِ قَالُوا حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ دَخَلَ عَلَىَّ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ مُسَدَّدٌ وَابْنُ السَّرْحِ يَوْمًا مَسْرُورًا وَقَالَ عُثْمَانُ يُعْرَفُ أَسَارِيرُ وَجْهِهِ فَقَالَ ( أَىْ عَائِشَةُ أَلَمْ تَرَىْ أَنَّ مُجَزِّزًا الْمُدْلِجِيَّ رَأَى زَيْدًا وَأُسَامَةَ قَدْ غَطَّيَا رُءُوسَهُمَا بِقَطِيفَةٍ وَبَدَتْ أَقْدَامُهُمَا فَقَالَ إِنَّ هَذِهِ الأَقْدَامَ بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍ ) . قَالَ أَبُو دَاوُدَ كَانَ أُسَامَةُ أَسْوَدَ وَكَانَ زَيْدٌ أَبْيَضَ .
٢٢٧٠ - حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ، حَدَّثَنَا اللَّيْثُ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، بِإِسْنَادِهِ وَمَعْنَاهُ قَالَ قَالَتْ دَخَلَ عَلَىَّ مَسْرُورًا تَبْرُقُ أَسَارِيرُ وَجْهِهِ . قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَأَسَارِيرُ وَجْهِهِ . لَمْ يَحْفَظْهُ ابْنُ عُيَيْنَةَ . قَالَ أَبُو دَاوُدَ أَسَارِيرُ وَجْهِهِ هُوَ تَدْلِيسٌ مِنِ ابْنِ عُيَيْنَةَ لَمْ يَسْمَعْهُ مِنَ الزُّهْرِيِّ إِنَّمَا سَمِعَ الأَسَارِيرَ مِنْ غَيْرِ الزُّهْرِيِّ . قَالَ وَالأَسَارِيرُ مِنْ حَدِيثِ اللَّيْثِ وَغَيْرِهِ . قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَسَمِعْتُ أَحْمَدَ بْنَ صَالِحٍ يَقُولُ كَانَ أُسَامَةُ أَسْوَدَ شَدِيدَ السَّوَادِ مِثْلَ الْقَارِ وَكَانَ زَيْدٌ أَبْيَضَ مِثْلَ الْقُطْنِ .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.