186- Umreye Niyet Edip Kurban Gönderen Ne Yapar?
3004- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: veda haccı için Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yola çıktık. Bir kısmımız hac için diğerlerimiz de umre için ihrama girmişlerdi ve kurban da getirmişlerdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
(Umre için ihrama girip de kurban göndermeyenler ihramdan çıksınlar, umre için ihrama girip kurban gönderenler ihramdan çıkmasınlar. Hac için ihrama girenler haclarını tamamlasınlar.) Âişe diyor ki:
(Ben de umre için ihrama girmiştim.) (Müslim, Hac: 17; İbn Mâce, Menasik: 41)
3005- Ebu Bekir (radıyallahü anh)’in kızı Esma’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Hac için ihrama girerek Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yola çıktık. Mekke’ye yaklaşınca, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Yanında kurbanı olmayanlar ihramdan çıksınlar, yanında kurbanı bulunanlar ise öylece ihramlı olarak kalsınlar) buyurdu. Esma şöyle sürdürdü sözlerini: Zübeyr’in yanında kurbanı vardı o yüzden ihramlı kaldı. Benim kurbanım yoktu ben ihramdan çıktım, elbiselerimi giyip kokularımla kokulandıktan sonra Zübeyr’in yanına oturdum. Bunun üzerine bana:
(Benden uzak dur) dedi. Ben de:
(Üzerine kapaklanmamdan mı korkuyorsun) dedim. (Müslim, Hac: 17; İbn Mâce, Menasik: 41)
١٨٦ - باب مَا يَفْعَلُ مَنْ أَهَلَّ بِعُمْرَةٍ وَأَهْدَى
٣٠٠٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَاتِمٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ يُونُسَ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي حَجَّةِ الْوَدَاعِ فَمِنَّا مَنْ أَهَلَّ بِالْحَجِّ وَمِنَّا مَنْ أَهَلَّ بِعُمْرَةٍ وَأَهْدَى فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( مَنْ أَهَلَّ بِعُمْرَةٍ وَلَمْ يُهْدِ فَلْيَحْلِلْ وَمَنْ أَهَلَّ بِعُمْرَةٍ فَأَهْدَى فَلاَ يَحِلَّ وَمَنْ أَهَلَّ بِحَجَّةٍ فَلْيُتِمَّ حَجَّهُ ) . قَالَتْ عَائِشَةُ وَكُنْتُ مِمَّنْ أَهَلَّ بِعُمْرَةٍ .
٣٠٠٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْمُبَارَكِ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو هِشَامٍ، قَالَ حَدَّثَنَا وُهَيْبُ بْنُ خَالِدٍ، عَنْ مَنْصُورِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ أُمِّهِ، عَنْ أَسْمَاءَ بِنْتِ أَبِي بَكْرٍ، قَالَتْ قَدِمْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مُهِلِّينَ بِالْحَجِّ فَلَمَّا دَنَوْنَا مِنْ مَكَّةَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( مَنْ لَمْ يَكُنْ مَعَهُ هَدْىٌ فَلْيَحْلِلْ وَمَنْ كَانَ مَعَهُ هَدْىٌ فَلْيُقِمْ عَلَى إِحْرَامِهِ ) . قَالَتْ وَكَانَ مَعَ الزُّبَيْرِ هَدْىٌ فَأَقَامَ عَلَى إِحْرَامِهِ وَلَمْ يَكُنْ مَعِي هَدْىٌ فَأَحْلَلْتُ فَلَبِسْتُ ثِيَابِي وَتَطَيَّبْتُ مِنْ طِيبِي ثُمَّ جَلَسْتُ إِلَى الزُّبَيْرِ فَقَالَ اسْتَأْخِرِي عَنِّي . فَقُلْتُ أَتَخْشَى أَنْ أَثِبَ عَلَيْكَ
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.