2. Dilencilikten Kaçınmak
2873. Ebu Said el-Hudrî (radıyallahü anh)'den:
Ensar'dan (Medine'li müslümanlardan) bir kısım insanlar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan yardım istediler, verdi. Sonra yine istediler, yine verdi. Nihayet elindeki mal tükenince;
« Yanımda olan malı sizden saklamam. Kim dilencilikten sakınırsa, Allah da onu iffetli ve şerefli kılar. Kim zengin görünürse, Allah kendisini zengin kılar. Her kimde sabrederse, Allah kendisine sabır verir. Kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş hiç bir nimet verilmemiştir.» buyurdu. Buhârî, Zekât, 24/5; Müslim, Zekât, 12/42, no: 124 Şeybanî, 898.
2874. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'dan:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minber üzerinde sadaka'dan ve dilencilikten sakınmaktan bahsederken: «Üstteki el alttaki elden hayırlıdır. Üstteki el yardım eden, alttaki el dilenendir» buyurdu. Buharî, Zekât, 24/18; Müslim, 12/32, no: 94.
2875. Yesar'ın oğlu Atâ'dan:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ömer b. Hattab'a bir hediye gönderdi. Ömer (radıyallahü anh) onu iade edince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ömer'e:
« Niçin hediyeyi iade ettin?» buyurdu. Ömer (radıyallahü anh):
« Ya Resûlallah! Bizden biri için en hayırlı olanın, hiç bir kimseden birşey almaması olduğunu sen bize haber vermedin mi?» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
« Bu dilenmek suretiyledir. Ama dilenmeksizin olursa, o Allah'ın sana verdiği bir rızıktır.» buyurdu. Bunun üzerine Ömer (radıyallahü anh)
« Kudret ve iradesiyle yaşadığım Allah'a yemin ederim ki, hiçbir kimseden bir şey istemiyeceğim. İstemeksizin bana gelen bir şeyi de alırım.» dedi. Kavilerin ittifakıyla mürseldir. Sahîhayn'da Hazret-i Ömer'den nakledilir: Buharî, Ahkâm, 93/17; Müslim, Zekât, 12/37, no:110-112.
2876. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Kuvvet ve iradesiyle yaşadığım Allah'a yemin ederim ki, sizden birinin ipini alıp sırtıyla odun taşıması, Allah'ın zengin kıldığı bir adama gelip dilenmesinden —ki bu adam ona versin veya vermesin— daha hayırlıdır» buyurdu. Buharî, Zekât, 24/50; Müslim, Zekât, 12/35, no: 106
2877. Esed oğullarından bir adam şunları anlattı: Ben ve ailem «Bakîil-Garkad» (ismindeki Medine Mezarlığın)'a indik. Ailem bana:
« Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a git, bizim için yiyecek bir şey iste.» dediler ve ihtiyaçlarını söylemeye başladılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gittiğimde, yanında kendisinden yardım isteyen bir adam buldum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:
« Sana verecek bir şey bulamıyorum» diyordu. Adam kızgın bir halde:
«Yemin ederim ki sen istediğine veriyorsun,» diyerek Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den ayrılıp gitti. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
« Bu adam, kendisine verecek bir şey bulamıyorum diye bana kızıyor. Sizden kim bir ukiyye veya dengi balı olduğu halde dilenirse, ısrarla dilenmiş olur» buyurdu. Esedî: «Bize göre bir deve bir ukiyyeden daha iyidir» dedi.
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir ukiyye kırk dirhemdir.
Esedî der ki; Ben de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den birşey istemedim geri döndüm. Daha sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e arpa ve kuru üzüm getirilince, Allah bizi zengin kılıncaya kadar onlardan bize taksim etti. Nesaî, Zekât, 23/90.
2878. İmâm-ı Mâlik'den: Abdurrahman’ın oğlu Alâ'nın şöyle dediğini işittiği Rivâyet edildi: «Sadaka maldan bir şey eksiltmez. Affeden kulun şeref ve izzetini, Allahü teâlâ elbette yükseltir. Alçak gönüllü olan kulu da Allah yüceltir.» Böylesi, ictihaden olamaz. Bir grup ona isnad etmiştir. Mahfuz ve müsneddir. Bunu İbn Abdilber söylemektedir. Bkz. Müslim, Bir, 45/19, no: 69,
٢ - باب مَا جَاءَ فِي التَّعَفُّفِ عَنِ الْمَسْأَلَةِ.
٢٨٧٣ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَزِيدَ اللَّيْثِيِّ، عَنْ أبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ، أَنَّ نَاسًا مِنَ الأَنْصَارِ سَأَلُوا رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَعْطَاهُمْ، ثُمَّ سَأَلُوهُ فَأَعْطَاهُمْ، حَتَّى نَفِدَ مَا عِنْدَهُ، ثُمَّ قَالَ : ( مَا يَكُونُ عِنْدِي مِنْ خَيْرٍ فَلَنْ أَدَّخِرَهُ عَنْكُمْ، وَمَنْ يَسْتَعْفِفْ يُعِفَّهُ اللَّهُ، وَمَنْ يَسْتَغْنِ يُغْنِهِ اللَّهُ، وَمَنْ يَتَصَبَّرْ يُصَبِّرْهُ اللَّهُ، وَمَا أُعْطِيَ أَحَدٌ عَطَاءً هُوَ خَيْرٌ وَأَوْسَعُ مِنَ الصَّبْرِ )(٦٥٢).
٢٨٧٤ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ، وَهُوَ عَلَى الْمِنْبَرِ، وَهُوَ يَذْكُرُ الصَّدَقَةَ وَالتَّعَفُّفَ عَنِ الْمَسْأَلَةِ : ( الْيَدُ الْعُلْيَا خَيْرٌ مِنَ الْيَدِ السُّفْلَى، وَالْيَدُ الْعُلْيَا هِيَ الْمُنْفِقَةُ، وَالسُّفْلَى هِيَ السَّائِلَةُ )(٦٥٣).
٢٨٧٥- وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَرْسَلَ إِلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ بِعَطَاءٍ، فَرَدَّهُ عُمَرُ، فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( لِمَ رَدَدْتَهُ ؟). فَقَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ أَلَيْسَ أَخْبَرْتَنَا أَنَّ خَيْراً لأَحَدِنَا أَنْ لاَ يَأْخُذَ مِنْ أَحَدٍ شَيْئاً ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( إِنَّمَا ذَلِكَ عَنِ الْمَسْأَلَةِ، فَأَمَّا مَا كَانَ مِنْ غَيْرِ مَسْأَلَةٍ، فَإِنَّمَا هُوَ رِزْقٌ يَرْزُقُكَهُ اللَّهُ ). فَقَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ : أَمَا وَالَّذِي نَفْسِى بِيَدِهِ لاَ أَسْأَلُ أَحَداً شَيْئاً، وَلاَ يَأْتِينِي شَيْءٌ مِنْ غَيْرِ مَسْأَلَةٍ إِلاَّ أَخَذْتُهُ(٦٥٤).
٢٨٧٦ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي الزِّنَادِ، عَنِ الأَعْرَجِ، عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ، ليَأْخُذَ(٦٥٥) أَحَدُكُمْ حَبْلَهُ فَيَحْتَطِبَ عَلَى ظَهْرِهِ، خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَنْ يَأْتِيَ رَجُلاً أَعْطَاهُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ، فَيَسْأَلَهُ أَعْطَاهُ أَوْ مَنَعَهُ )(٦٥٦).
٢٨٧٧ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ، عَنْ رَجُلٍ مِنْ بَنِي أَسَدٍ، أَنَّهُ قَالَ : نَزَلْتُ أَنَا وَأَهْلِي بِبَقِيعِ الْغَرْقَدِ، فَقَالَ لِي أَهْلِي : اذْهَبْ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَاسْأَلْهُ لَنَا شَيْئاً نَأْكُلُهُ. وَجَعَلُوا يَذْكُرُونَ مِنْ حَاجَتِهِمْ، فَذَهَبْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم، فَوَجَدْتُ عِنْدَهُ رَجُلاً يَسْأَلُهُ، وَرَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ : ( لاَ أَجِدُ مَا أُعْطِيكَ ). فَتَوَلَّى الرَّجُلُ عَنْهُ وَهُوَ مُغْضَبٌ، وَهُوَ يَقُولُ : لَعَمْرِي إِنَّكَ لَتُعْطِي مَنْ شِئْتَ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( إِنَّهُ لَيَغْضَبُ عَلَيَّ أَنْ لاَ أَجِدَ مَا أُعْطِيهِ، مَنْ سَأَلَ مِنْكُمْ وَلَهُ أُوقِيَّةٌ أَوْ عَدْلُهَا، فَقَدْ سَأَلَ إِلْحَافاً ). قَالَ الأَسَدِيُّ : فَقُلْتُ لَلَقْحَةٌ لَنَا خَيْرٌ مِنْ أُوقِيَّةٍ.
قَالَ مَالِكٌ : وَالأُوقِيَّةُ أَرْبَعُونَ دِرْهَماً. قَالَ : فَرَجَعْتُ وَلَمْ أَسْأَلْهُ، فَقُدِمَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بَعْدَ ذَلِكَ بِشَعِيرٍ وَزَبِيبٍ، فَقَسَمَ لَنَا مِنْهُ حَتَّى أَغْنَانَا اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ(٦٥٧).
٢٨٧٨ - وَعَنْ مَالِكٍ، عَنِ الْعَلاَءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، أَنَّهُ سَمِعَهُ يَقُولُ : مَا نَقَصَتْ صَدَقَةٌ مِنْ مَالٍ، وَمَا زَادَ اللَّهُ عَبْداً بِعَفْوٍ إِلاَّ عِزًّا، وَمَا تَوَاضَعَ عَبْدٌ إِلاَّ رَفَعَهُ اللَّهُ. قَالَ مَالِكٌ : لاَ أَدْرِي أَيُرْفَعُ هَذَا الْحَدِيثُ عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم أَمْ لاَ(٦٥٨).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.