4. Öğle Namazının Vakti
399- Câbir b. Abdillâh (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben öğle namazını Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) İle birlikte kılar, elimle serinlemesi için bir avuç çakıl taşı alır, (secdede) alnım(ı koyacağım yer)e kor, sıcağın şiddetinden (dolayı onların) üzerine secde ederdim.
Nesaî, tatb'ik 33.
400- Abdullah b. Mes'ûd (radıyallahü anh)’den, şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın (öğle) namazını (zevalden sonraya bırakma) müddeti, (insanın gölgesi) yazın, üç ayaktan beş ayağa, kışın da beş ayaktan yedi ayağa varıncaya kadardır.
Nesâî, mevâkıt, 6.
401- Ebû Zer (radıyallahü anh) şöyle demiştir:
Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraberdik. Müezzin öğle ezanını okumak istedi. Fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);
" Serinliğe bırak" buyurdu.
Biraz sonra müezzin yine ezanı okumak istedi. Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) biz tepeciklerin gölgesini görünceye kadar iki veya üç defa;
" Serinliğe bırak, şüphesiz sıcağın şiddeti cehennemin kükremesindendir. Sıcak şiddetlendiği zaman namazı serinliğe bırakınız" buyurdu.
Buhârî, mevâkît, 9, 10; ezan 18; Müslim, mesâcid 180, 181, 183, 184, 186; Tirmizî, mevâkît 7; Nesâî, mevâkît 5; Ahmed b. Hanbel, II, 29, 238, 256, 266, 285, 318.
402- Ebû Hureyre (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir:
" Sıcak şiddetlendiği zaman namazı serinliğe bırakınız"
Bk. Bir önceki hadisin kaynakları.
İbn Mevheb, (rivâyetinde Efendimizin sözünü naklederken) yerine kelimesini kullanmış ve:
" Muhakkak sıcağın şiddeti cehennemin kükremesindendir" dediğini ilâve etmiştir.
403- Câbir b. Semure (radıyallahü anh):
" Bilâl (radıyallahü anh) öğle ezanını güneş (batıya) yıkıldığı (yöneldiği) zaman okurdu" demiştir.
Müslim, mesâcid 160; İbn Mace, salât 3; Ahmed b. Hanbel, V, 91, 106.
٤ - باب فِي وَقْتِ صَلاَةِ الظُّهْرِ
٣٩٩ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ، وَمُسَدَّدٌ، قَالاَ حَدَّثَنَا عَبَّادُ بْنُ عَبَّادٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرٍو، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْحَارِثِ الأَنْصَارِيِّ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ كُنْتُ أُصَلِّي الظُّهْرَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَآخُذُ قَبْضَةً مِنَ الْحَصَى لِتَبْرُدَ فِي كَفِّي أَضَعُهَا لِجَبْهَتِي أَسْجُدُ عَلَيْهَا لِشِدَّةِ الْحَرِّ .
٤٠٠ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَبِيدَةُ بْنُ حُمَيْدٍ، عَنْ أَبِي مَالِكٍ الأَشْجَعِيِّ، سَعْدِ بْنِ طَارِقٍ عَنْ كَثِيرِ بْنِ مُدْرِكٍ، عَنِ الأَسْوَدِ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مَسْعُودٍ، قَالَ كَانَتْ قَدْرُ صَلاَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي الصَّيْفِ ثَلاَثَةَ أَقْدَامٍ إِلَى خَمْسَةِ أَقْدَامٍ وَفِي الشِّتَاءِ خَمْسَةَ أَقْدَامٍ إِلَى سَبْعَةِ أَقْدَامٍ .
٤٠١ - حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ الطَّيَالِسِيُّ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، أَخْبَرَنِي أَبُو الْحَسَنِ، - قَالَ أَبُو دَاوُدَ أَبُو الْحَسَنِ هُوَ مُهَاجِرٌ - قَالَ سَمِعْتُ زَيْدَ بْنَ وَهْبٍ، يَقُولُ سَمِعْتُ أَبَا ذَرٍّ، يَقُولُ كُنَّا مَعَ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَرَادَ الْمُؤَذِّنُ أَنْ يُؤَذِّنَ الظُّهْرَ فَقَالَ ( أَبْرِدْ ) . ثُمَّ أَرَادَ أَنْ يُؤَذِّنَ فَقَالَ ( أَبْرِدْ ) . مَرَّتَيْنِ أَوْ ثَلاَثًا حَتَّى رَأَيْنَا فَىْءَ التُّلُولِ ثُمَّ قَالَ ( إِنَّ شِدَّةَ الْحَرِّ مِنْ فَيْحِ جَهَنَّمَ فَإِذَا اشْتَدَّ الْحَرُّ فَأَبْرِدُوا بِالصَّلاَةِ ) .
٤٠٢ - حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ خَالِدِ بْنِ مَوْهَبٍ الْهَمْدَانِيُّ، وَقُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ الثَّقَفِيُّ، أَنَّ اللَّيْثَ، حَدَّثَهُمْ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، وَأَبِي، سَلَمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ( إِذَا اشْتَدَّ الْحَرُّ فَأَبْرِدُوا عَنِ الصَّلاَةِ ) . قَالَ ابْنُ مَوْهَبٍ ( بِالصَّلاَةِ فَإِنَّ شِدَّةَ الْحَرِّ مِنْ فَيْحِ جَهَنَّمَ ) .
٤٠٣ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ، حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، عَنْ سِمَاكِ بْنِ حَرْبٍ، عَنْ جَابِرِ بْنِ سَمُرَةَ، أَنَّ بِلاَلاً، كَانَ يُؤَذِّنُ الظُّهْرَ إِذَا دَحَضَتِ الشَّمْسُ
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.