8. Fatiha'nın Okunuşu
224. Kureyz oğlu Amirin azatlısı Ebû Said Rivâyet eder: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), namaz kılan Ka'b oğlu Ubey'ye (radıyallahü anh) seslendi, namazı bitirince camiden çıkmak üzere olan Resulü Ekrem'e yetişti. Hazret-i Peygamber, Übey'in elini tuttu ve şöyle buyurdu:
« Allah'ın ne Tevrat'ta, ne İncilde, ne de Kur’an'da benzerini indirmediği sûrenin önemini öğrenmeden mescidden çıkmamanı istiyorum.» Übey der ki:
«Bunu işitince onu öğrenmem için adımlarımı yavaşlattıktan sonra:
«Ya Resûlallah! Bana va'dettiğin sûreyi öğret!» dedim.» Resûlüllah:
« Namaza başlayınca ne okursun?» buyurdu. Ben de: «Elhamdü lillah'i Rabbil âlemin...» diye başlayıp Fatiha'yı sonuna kadar okudum. Bitirince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
« İşte bana verilen Kur’ân-ı Azim'in en yüce sûresi budur. Bu sûre yedi ayettir» buyurdu. Buhârî (Tefsir, 65/1), bunun benzerini, Ebu Saîd el-Muallâ'dan tahric eder. Ubey daha önce Fatiha sûresini biliyordu. Resulü Ekrem'in ona öğretmek istediği, bu sûrenin şeref ve faziletidir. Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da benzerinin olmayışı hususunda İbni Abdil- berderki:
«- Benzerinin olmayışı, bu sürede büyük manalar toplanması dır. Zira bu sûrede Allah'a hamdü sena vardır. Gerçek övmek ve övülmek Allah'a mahsustur. Çünkü bütün hayırlar ondandır. Bu sûrede Allah'ı azamî derecede tazim vardır. Bütün âlemlerin rabbi olduğu, Rahman ve Rahim olduğu, dünya ve ahirette tek mülk ve söz sahibinin Allah olduğu, bütün ibadetlerin ona mahsus bulunduğu, tek sığınılacak varlığın O olduğu bildirilmiştir. Aynı zamanda bu sûrede dua vardır. Allah'tan hidayet istenmekte, dalâletten Allah'a sığınılmaktadır. Dua ise ibadetin kapısıdır.
225. Câbir oğlu Abdullah der ki: Bir kimse namazda Fatiha okumazsa, namaz kılmamış olur. Ancak imamın arkasında kılıyorsa okumayabilir. Burada namazda Fatiha okumanın vacip olduğu, imamla kılınan namazda vacip olmadığı bildirilmektedir. Hanefî mezhebinde de böyledir.
٨ - باب مَا جَاءَ فِي أُمِّ الْقُرْآنِ
٢٢٤ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنِ الْعَلاَءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَعْقُوبَ، أَنَّ أَبَا سَعِيدٍ مَوْلَى عَامِرِ بْنِ كُرَيْزٍ أَخْبَرَهُ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم نَادَى أُبَيَّ بْنَ كَعْبٍ وَهُوَ يُصَلِّي، فَلَمَّا فَرَغَ مِنْ صَلاَتِهِ لَحِقَهُ، فَوَضَعَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم يَدَهُ عَلَى يَدِهِ، وَهُوَ يُرِيدُ أَنْ يَخْرُجَ مِنْ بَابِ الْمَسْجِدِ فَقَالَ : ( إنِّي لأَرْجُو أَنْ لاَ تَخْرُجَ مِنَ الْمَسْجِدِ حَتَّى تَعْلَمَ سُورَةً, مَا أَنْزَلَ اللَّهُ فِي التَّوْرَاةِ, وَلاَ فِي الإِنْجِيلِ، وَلاَ فِي الْقُرْآنِ مِثْلَهَا). قَالَ أُبَيٌّ : فَجَعَلْتُ أُبْطِئُ فِي الْمَشْي، رَجَاءَ ذَلِكَ، ثُمَّ قُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ السُّورَةَ الَّتِي وَعَدْتَنِي. قَالَ : ( كَيْفَ تَقْرَأُ إِذَا افْتَتَحْتَ الصَّلاَةَ ). قَالَ : فَقَرَأْتُ ( الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ ) حَتَّى أَتَيْتُ عَلَى آخِرِهَا. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم : ( هِيَ هَذِهِ السُّورَةُ، وَهِيَ السَّبْعُ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنُ الْعَظِيمُ الَّذِي أُعْطِيتُ )(١٣٩).
٢٢٥ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي نُعَيْمٍ وَهْبِ بْنِ كَيْسَانَ، أَنَّهُ سَمِعَ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ يَقُولُ : مَنْ صَلَّى رَكْعَةً لَمْ يَقْرَأْ فِيهَا بِأُمِّ الْقُرْآنِ، فَلَمْ يُصَلِّ إِلاَّ وَرَاءَ الإِمَامِ(١٤٠).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.