5. İffete İftiranın Cezası
[27] Kazf, sözlükte atmak anlamındadır. Fıkıh ıstılahında ise, akıllı, ergenlik çağına ermiş, hür, müslüman ve iffetli bir kimseye zina suçu isnad etmektir. Böyle bir isnadda bulunanın sözünü dört erkek şahitle belgelemesi gerekir. Aksi takdirde, iffete iftiradan dolayı kendisine ceza olarak seksen kırbaç vurulması Kur'an-ı Kerimle sabittir: «Namuslu kadınlara iftira atıp da dört şahid getiremeyen kimseye seksen kırbaç vurun. Onların şahitliğini artık hiç kabul etmeyin. Onlar fasık kimselerdir. Ancak tevbe edip hallerini düzeltenler fasık olmaktan kurtulurlar.» (Nûr, 4-5) Ta ilk peygamber Hazret-i Adem (aleyhisselâm)'dan son Allah elçisi peygamberimiz Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kadar bütün peygamberlerin getirdiği ilahi dinlerin değişmez esaslarından biri de ırz ve namusu korumaktır. Yüce dinimizin koymuş olduğu iffete iftira, namuslu kimseye zina isnadı cezası da bu amaca yöneliktir.
2417. Ebu'z-Zinad'dan: Ömer b. Abdulaziz bir köleye iffete iftira suçundan dolayı seksen kırbaç vurdu.
Ebu'z-Zinad der ki: Abdullah b. Amir b. Rabia'ya bunu sordum. O da şöyle cevap verdi: Ben Ömer b. Hattab, Osman b. Affan ve bunlardan sonraki halifelere yetişdim. Bunlardan hiç birinin, iffete iftira suçundan dolayı köleye kırk kırbaçtan fazla vurduğunu görmedim. Şeybanî, 706.
2418. Züreyk b. Hakim el-Eylî'den: Mısbah isminde bir adam oğlundan yardım diledi. Oğlu biraz gecikti. Sonra gelince babası:
« Ey zinakâr» dedi. Züreyk der ki: Bunun üzerine oğlu (iffetine iftira suçundan dolayı) babasını bana şikayet etti: Ben de babasını kırbaçlamak isteyince Züreyk, oğluna zina suçu isnad eden kimseye Hadd-i kazf= iffete iftira cezası uygulanması gerektiğini biliyordu. Nitekim İmâm-ı Mâlik'in görüşü de böyledir. Ebû Hanife ve İmam Şafii'ye göre, oğluna zina isnadında bulunan babaya bu ceza uygulanmaz. oğlu:
« Vallahi babamı kırbaçlarsan, ben de zina yaptığımı ikrar ederim» dedi. Oğlu böyle deyince iş büsbütün karıştı, içerisinden çıkamadım. Durumu o zaman vali bulunan Ömer b. Abdulaziz'e yazdım. O da bana:
« Oğlunun affını kabul et» diye cevap verdi.
Züreyk der ki: Ömer b. Abdulaziz'e yine:
«Kendisine ya da ana ve babasına zina suçu isnad edilip de ana ve babasından biri ya da her ikisi ölen kimse hakkında ne buyurursun?» diye yazdığında şöyle cevap verdi:
«Adam kendisiyle ilgili iftirayı affederse affını kabul et. Her ikisi veya biri ölü olan ana ve babasına iftira edilmişse o zaman Allah'ın kitabıyla hükmet (seksen kırbaç vur). Ancak iftira edilen meseleyi gizlemek isterse cezalandırma.»
2419. Yahya der ki: Malik'in şöyle dediğini işittim: Kendisine iftira edilen kimse mesele ortaya çıktığında aleyhinde suç işlediğine dair delili bulunmasından korkar da affederse bu caizdir.
2420. Urve, babasının şöyle dediğini Rivâyet etmiştir: «Bir topluluğun iffetine iftira eden kimseye ancak bir ceza uygulanır.»
İmâm-ı Mâlik der ki: Zina suçu isnad edilerek iftiraya uğrayan kimseler topluca değil de ayrı ayrı bulunsalar da yine bir ceza uygulanır» Cezalar birleşirler. Hanefîler'e göre de durum aynıdır.
2421. Abdurrahman’ın kızı Amre'den: Ömer b. Hattab zamanında iki adam karşılıklı birbirlerine sövdüler. Bunlardan biri diğerine:
« Vallahi, ne babam zina etmiştir, ne de annem.» dedi. Bunun üzerine Ömer b. Hattab, bu tariz yoluyla iffete iftira mıdır, değil midir diye ashabla istişarede bulununca birisi:
« Adam bununla anasını ve babasını övmüştür» dedi. Bir başkası da:
« Anasını ve babasını övmek bundan başka türlü de olabilirdi (sövüşme esnasında böyle demesi hasmının ana ve babasının iffetine sataşmadır). Ona hadd-i kazf (iffete iftira cezası) uygulaman gerekir.» deyince Ömer (radıyallahü anh) buna seksen kırbaç vurdu.
2422. İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre ceza, ancak ya nesebi sabit babayı inkâr etmek « Sen babanın oğlu değilsin» diye, O zaman anasına zina suçu isnad etmiş olur. veya zina isnad etmek ya da bunları tariz yoluyla ifade etmekle olur. Bunları söyleyene tam ceza (seksen kırbaç) gerekir. « Sen babanın oğlu değilsin» diye, O zaman anasına zina suçu isnad etmiş olur.
2423. İmâm-ı Mâlik der ki: Biz adam diğerinin babasını inkâr etse, kazf cezası gerekir, inkâr edilen anne köle olsa yine ceza gerekir Şeybanî, 708.
Hanefi ve Şafii mezhebine göre, tariz yoluyla yapılan iftiradan dolayı had gerekmez. Ancak hakim uygun göreceği ta'zir (terbiye) cezası verir.
٥ - باب الْحَدِّ فِي الْقَذْفِ وَالنَّفْىِ وَالتَّعْرِيضِ
٢٤١٧ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ أبِي الزِّنَادِ، أَنَّهُ قَالَ : جَلَدَ عُمَرُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ عَبْداً فِي فِرْيَةٍ ثَمَانِينَ. قَالَ أَبُو الزِّنَادِ : فَسَأَلْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَامِرِ بْنِ رَبِيعَةَ عَنْ ذَلِكَ فَقَالَ : أَدْرَكْتُ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ وَعُثْمَانَ بْنَ عَفَّانَ وَالْخُلَفَاءَ هَلُمَّ جَرًّا، فَمَا رَأَيْتُ أَحَداً جَلَدَ عَبْداً فِي فِرْيَةٍ أَكْثَرَ مِنْ أَرْبَعِينَ(٣٢١).
٢٤١٨ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ رُزَيْقِ(٣٢٢) بْنِ حَكِيمٍ الأَيْلِيِّ : أَنَّ رَجُلاً يُقَالُ لَهُ مِصْبَاحٌ اسْتَعَانَ ابْناً لَهُ، فَكَأَنَّهُ اسْتَبْطَأَهُ، فَلَمَّا جَاءَهُ قَالَ لَهُ : يَا زَانٍ. قَالَ رُزَيْقٌ : فَاسْتَعْدَانِي عَلَيْهِ، فَلَمَّا أَرَدْتُ أَنْ أَجْلِدَهُ قَالَ ابْنُهُ : وَاللَّهِ لَئِنْ جَلَدْتَهُ لأَبُوأَنَّ عَلَى نَفْسِي بِالزِّنَا. فَلَمَّا قَالَ ذَلِكَ أَشْكَلَ عَلَيَّ أَمْرُهُ، فَكَتَبْتُ فِيهِ إِلَى عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ، وَهُوَ الْوَالِي يَوْمَئِذٍ، أَذْكُرُ لَهُ ذَلِكَ، فَكَتَبَ إِلَيَّ عُمَرُ : أَنْ أَجِزْ عَفْوَهُ.
قَالَ رُزَيْقٌ : وَكَتَبْتُ إِلَى عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ أَيْضاً : أَرَأَيْتَ رَجُلاً افْتُرِيَ عَلَيْهِ، أَوْ عَلَى أَبَوَيْهِ، وَقَدْ هَلَكَا أَوْ أَحَدُهُمَا. قَالَ: فَكَتَبَ إِلَيَّ عُمَرُ : إِنْ عَفَا فَأَجِزْ عَفْوَهُ فِي نَفْسِهِ، وَإِنِ افْتُرِيَ عَلَى أَبَوَيْهِ، وَقَدْ هَلَكَا أَوْ أَحَدُهُمَا، فَخُذْ لَهُ بِكِتَابِ اللَّهِ، إِلاَّ أَنْ يُرِيدَ سِتْراً(٣٢٣).
٢٤١٩ - قَالَ يَحْيَى : سَمِعْتُ مَالِكاً يَقُولُ : وَذَلِكَ أَنْ يَكُونَ الرَّجُلُ الْمُفْتَرَى عَلَيْهِ يَخَافُ إِنْ كُشِفَ ذَلِكَ مِنْهُ أَنْ تَقُومَ عَلَيْهِ بَيِّنَةٌ، فَإِذَا كَانَ عَلَى مَا وَصَفْتُ فَعَفَا، جَازَ عَفْوُهُ(٣٢٤).
٢٤٢٠ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّهُ قَالَ فِي رَجُلٍ قَذَفَ قَوْماً جَمَاعَةً : أَنَّهُ لَيْسَ عَلَيْهِ إِلاَّ حَدٌّ وَاحِدٌ. قَالَ مَالِكٌ : وَإِنْ تَفَرَّقُوا فَلَيْسَ عَلَيْهِ إِلاَّ حَدٌّ وَاحِدٌ.
٢٤٢١ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ أبِي الرِّجَالِ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ حَارِثَةَ بْنِ النُّعْمَانِ الأَنْصَاري، ثُمَّ مِنْ بَنِي النَّجَّارِ، عَنْ أُمِّهِ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ : أَنَّ رَجُلَيْنِ اسْتَبَّا فِي زَمَانِ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ، فَقَالَ أَحَدُهُمَا لِلآخَرِ : وَاللَّهِ مَا أبِي بِزَانٍ وَلاَ أُمِّي بِزَانِيَةٍ. فَاسْتَشَارَ فِي ذَلِكَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ، فَقَالَ قَائِلٌ : مَدَحَ أَبَاهُ وَأُمَّهُ، وَقَالَ آخَرُونَ : قَدْ كَانَ لأَبِيهِ وَأُمِّهِ مَدْحٌ غَيْرُ هَذَا، نَرَى أَنْ تَجْلِدَهُ الْحَدَّ. فَجَلَدَهُ عُمَرُ الْحَدَّ ثَمَانِينَ(٣٢٥).
٢٤٢٢ - قَالَ مَالِكٌ : لاَ حَدَّ عِنْدَنَا إِلاَّ فِي نَفْىٍ أَوْ قَذْفٍ أَوْ تَعْرِيضٍ، يُرَى أَنَّ قَائِلَهُ إِنَّمَا أَرَادَ بِذَلِكَ نَفْياً أَوْ قَذْفاً، فَعَلَى مَنْ قَالَ ذَلِكَ الْحَدُّ تَامًّا(٣٢٦).
٢٤٢٣ - قَالَ مَالِكٌ : الأَمْرُ عِنْدَنَا أَنَّهُ إِذَا نَفَى رَجُلٌ رَجُلاً مِنْ أَبِيهِ، فَإِنَّ عَلَيْهِ الْحَدَّ، وَإِنْ كَانَتْ أُمُّ الَّذِي نُفِي مَمْلُوكَةً، فَإِنَّ عَلَيْهِ الْحَدَّ.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.