9. Mahkemeye İntikal Ettikten Sonra Hırsızın Affedilmezliği
2438. Safvan oğlu Abdullah oğlu Safvan'dan: Umeyye oğlu Safvan'a «hicret etmeyen kurtuluşa eremez» denilince, Medine'ye hicret edip abasını yastık edinip mescidde uyudu. Bir hırsız gelip abasını aldı. Safvan da hırsızı yakalayıp Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a götürünce Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
« Bunun abasını sen mi çaldın?» dedi. Hırsız:
« Evet» deyince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) elinin kesilmesini emredince Safvan: «Elinin kesilmesini istemedim bu ona sadaka olsun» deyince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Keşke bunu hırsızı, bana getirmeden önce yapsaydın» buyurdu. İbn Abdilber der ki: Malik'in ravilerinin çoğu böylece mürsel olarak Rivâyet etmişlerdir. Halbuki mevsul Rivâyetleri de vardır: Nesaî Katu's-Sârık, 46/4,5; İbn Mace, Hudud, 20/28. Ayrıca bkz.' Şeybanî, 685. Hanefi mezhebine göre, hırsız çaldığı mala daha hüküm verilmeden önce meşru bir yolla sahip olsa, el kesme cezası düşer. Diğer mezheplere göre ise, ceza düşmez, eli kesilir.
2439. Ebû Abdullahman oğlu Rebia'dan: Zübeyr b. Avvam, hırsız yakalamış bir adamla karşılaştı. Bu adam hırsızı hakime götürmek istiyordu. Zübeyr, adamın hırsızı serbest bırakması için şefaatçi olunca, adam:
« Hayır hakime götürmeden davamdan vaz geçmem» dedi. Bunun üzerine Zübeyr:
« Onu hakimin huzuruna götürünce, Allah onu kurtarmaya çalışana da ve bunu kabul edene de lanet etsin. (Huzura çıkınca davandan vazgeçsen de eli kesilir)» dedi.
٩ - باب تَرْكِ الشَّفَاعَةِ لِلسَّارِقِ إِذَا بَلَغَ السُّلْطَانَ
٢٤٣٨ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ صَفْوَانَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ صَفْوَانَ : أَنَّ صَفْوَانَ بْنَ أُمَيَّةَ قِيلَ لَهُ : إِنَّهُ مَنْ لَمْ يُهَاجِرْ هَلَكَ، فَقَدِمَ صَفْوَانُ بْنُ أُمَيَّةَ الْمَدِينَةَ، فَنَامَ فِي الْمَسْجِدِ وَتَوَسَّدَ رِدَاءَهُ، فَجَاءَهُ سَارِقٌ فَأَخَذَ رِدَاءَهُ، فَأَخَذَ صَفْوَانُ السَّارِقَ، فَجَاءَ بِهِ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم، فَأَمَرَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنْ تُقْطَعَ يَدُهُ, فَقَالَ لَهُ صَفْوَانُ : إنِّي لَمْ أُرِدْ هَذَا يَا رَسُولَ اللَّهِ، هُوَ عَلَيْهِ صَدَقَةٌ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( فَهَلاَّ قَبْلَ أَنْ تَأْتِيَنِي بِهِ )(٣٣٧).
٢٤٣٩ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ رَبِيعَةَ بْنِ أبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ : أَنَّ الزُّبَيْرَ بْنَ الْعَوَّامِ لَقِيَ رَجُلاً قَدْ أَخَذَ سَارِقاً، وَهُوَ يُرِيدُ أَنْ يَذْهَبَ بِهِ إِلَى السُّلْطَانِ، فَشَفَعَ لَهُ الزُّبَيْرُ لِيُرْسِلَهُ، فَقَالَ : لاَ، حَتَّى أَبْلُغَ بِهِ السُّلْطَانَ. فَقَالَ الزُّبَيْرُ : إِذَا بَلَغْتَ بِهِ السُّلْطَانَ، فَلَعَنَ اللَّهُ الشَّافِعَ وَالْمُشَفِّعَ(٣٣٨).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.