187. Bab—Güneş Ve Ay Tutulması Esnasında Namaz Kılmak
1577. Bize Ya'lâ, İsmail'den, (O) Kays'tan, (O) Ebû Mes'ûd'dan, (O da) Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle buyurdu: "Güneş ve ay, insanlardan birinin ölümünden dolayı tutulmazlar. Fakat onlar, Allah'ın (ilmine ve kudretine delâlet eden) âyetlerinden iki âyettirler. Binaenaleyh onu (yani güneşin tutulduğunu veya Allah'ın âyetlerini) gördüğünüz zaman kalkıp namaz kılın!"
1578. Bize Abdullah b. Ali el-Medini İle Musedded haber verip (dediler ki) bize Yahya b. Sa'id el-Kattân, Süfyân b. Sa'id'den, rivâyet etti (ki, O şöyle demiş): Bana Habîb b. Ebî Sabit, Tâvûs'dan, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) rivâyet etti ki; Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (güneş) tutulmasında dört secde ile sekiz rekât namaz kıldı.
1579. Bize Ebu'n-Nu'mân rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd rivâyet edip (dedi ki), bize Yahya b. Sa'id, Amra bint Abdirrahman'dan, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti ki; yahûdî bir kadın O'nun huzuruna girmiş ve "Allah seni kabir azabından korusun!" diye dua etmiş. (Hazret-i Âişe demiş ki) bunun üzerine ben, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (eve) geldiğinde O'na sormuştum ki; "insanlara kabirlerinde azab edilir mi?" O, "Allah'a sığınırım! (Böyle şey olur mu?)" buyurmuştu. (Hazret-i Âişe sözünün devamında) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün (sabah vakti bineğine) binip (çıkmıştı). Derken güneş tutulmuştu. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de (dönüp) gelmiş ve (bineğinden) inmişti. Sonra (devamlı) orada namaz kıldırdığı yerine gidip (namaza durmuş), cemaat de arkasında namaza durmuştu. O kıyamı uzatmış, sonra rukû'a varmış, rükû'u da uzatmış, sonra doğrulmuş, bu kıyamı da, birinci kıyamdan az olmak üzere uzatmış, sonra (tekrar) rükû'a varmış, bu rükû'u da, birinci rükûdan az olmak üzere uzatmış, sonra (secdeye gidip) iki secde yapmış, sonra ayağa kalkıp bunun aynısını yapmış, nihayet güneş açılmıştı. (Hazret-i Peygamber) bundan sonra yanıma girip şöyle buyurmuştu: "Şüphe yok ki, ben sizi, kabirlerinizde deccâl imtihanı gibi imtihanlara çekilirken görüyorum!" (Hazret-i Âişe, sözüne devamla dedi ki); ben O'nu şöyle derken işittim: "Allahım! Muhakkak ki ben, kabir azabından sana sığınırım, Cehennem azabından da sana sığınırım!"
1580. Bize Ebû Ya'kûb Yûsuf el-Buveytî, Muhammed b. İdris'ten -ki O, eş-Şafi'i'dir-, (naklen) rivâyet etti. O dedi ki; bize Malik b. Enes, Zeyd b. Eslem'den, (O) Ata' b. Yesâr'dan (O da) Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: (Bir gün) güneş tutulmuştu da, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kıldırmıştı... Sonra İbn Abbâs anlattı ki, O'nun (sallallahü aleyhi ve sellem) bu namazı, her rekâtında iki rükû' bulunan iki rek'at idi. (Hazret-i Peygamber, namazdan) sonra onlara bir hutbe irâd etmiş (veya, bir konuşma yapmış) ve şöyle buyurmuştu: "Şüphe yok ki, güneş ve ay, Allah'ın (varlığının, ilminin, kudretinin) alâmetlerinden iki alâmet, "âyet"tir. Onlar ne bir kimsenin ölümü, ne de dirimi için tutulmazlar. Binaenaleyh bu (güneş veya ay tutulmasını) gördüğünüz vakit, Allah'ın zikrine sığının, (onu zikretmeye koşun!)"
1581. (Muhammed b. İdris eş-Şafiî) dedi ki; bize Malik, Hişâm b. Urve'den, (O) babasından, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) (İbn Abbâs’ın hadisinin benzerini) haber verdi.
1582. (Muhammed b. İbris eş-Şafîî) dedi ki; bize Malik, Yahya b. Sa'id'den, (O) Amra'dan, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) de haber verdi ki, O şöyle demiş: (Bir gün) güneş tutulmuştu da, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kıldırmıştı... Sonra (Hazret-i Âişe) anlatmış ki, O, her rekâtında iki rükû' bulunan iki rekât namaz kıldırmış ve (güneş) açılmıştı.
1583. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübârek haber verip (dedi ki), bize Abdulazîz b. Muhammed, Hişâm b. Urve'den, (O) Fâtıma bintu'l-Munzir'den, (O da) Esma' bint Ebî Bekr'den (naklen) rivâyet etti ki; Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), güneş tutulduğu zaman sadaka verilmesini emretti.
1584. (El-Hakem) dedi ki, bana Ebû Huzeyfe Mûsa b. Mes'ûd, Zâ'ide'den, (O) Hişâm b. Urve'den, (O) Esmâ'dan, (O da) Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) onun (yani bir önceki Hadisin) benzerini rivâyet etti.
١٨٧- باب الصَّلاَةِ عِنْدَ الْكُسُوفِ
١٥٧٧ - أَخْبَرَنَا يَعْلَى عَنْ إِسْمَاعِيلَ عَنْ قَيْسٍ عَنْ أَبِى مَسْعُودٍ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيْسَا يَنْكَسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ مِنَ النَّاسِ وَلَكِنَّهُمَا آيَتَانِ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ ، فَإِذَا رَأَيْتُمُوهُمَا فَقُومُوا فَصَلُّوا ).
١٥٧٨ - أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْمَدِينِىُّ وَمُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ الْقَطَّانُ عَنْ سُفْيَانَ بْنِ سَعِيدٍ قَالَ حَدَّثَنِى حَبِيبُ بْنُ أَبِى ثَابِتٍ عَنْ طَاوُسٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ : أَنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- صَلَّى فِى كُسُوفٍ ثَمَانَ رَكَعَاتٍ فِى أَرْبَعِ سَجَدَاتٍ.
١٥٧٩ - أَخْبَرَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ عَنْ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ عَائِشَةَ : أَنَّ يَهُودِيَّةً دَخَلَتْ عَلَيْهَا فَقَالَتْ : أَعَاذَكِ اللَّهُ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ ، فَلَمَّا جَاءَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- سَأَلَتْهُ : أَيُعَذَّبُ النَّاسُ فِى قُبُورِهِمْ؟ قَالَ :( عَائِذاً بِاللَّهِ ). قَالَتْ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- رَكِبَ يَوْماً مَرْكَباً فَخَسَفَتِ الشَّمْسُ ، فَجَاءَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَنَزَلَ ثُمَّ عَمَدَ إِلَى مَقَامِهِ الَّذِى كَانَ يُصَلِّى فِيهِ وَقَامَ النَّاسُ خَلْفَهُ ، فَأَطَالَ الْقِيَامَ ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ ، ثُمَّ رَفَعَ فَأَطَالَ الْقِيَامَ وَهُوَ دُونَ الْقِيَامِ الأَوَّلِ ، ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ وَهُوَ دُونَ الرُّكُوعِ الأَوَّلِ ، ثُمَّ سَجَدَ سَجْدَتَيْنِ ثُمَّ قَامَ فَفَعَلَ مِثْلَ ذَلِكَ ثُمَّ تَجَلَّتِ الشَّمْسُ ، فَدَخَلَ عَلَىَّ فَقَالَ :( إِنِّى أَرَاكُمْ تُفْتَنُونَ فِى قُبُورِكُمْ كَفِتْنَةِ الدَّجَّالِ ). سَمِعْتُهُ يَقُولُ :( اللَّهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ النَّارِ ).
١٥٨٠ - أَخْبَرَنَا أَبُو يَعْقُوبَ : يُوسُفُ الْبُوَيْطِىُّ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِدْرِيسَ - هُوَ الشَّافِعِىُّ - أَخْبَرَنَا مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : خَسَفَتِ الشَّمْسُ فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَحَكَى ابْنُ عَبَّاسٍ أَنَّ صَلاَتَهُ -صلّى اللّه عليه وسلّم- رَكْعَتَيْنِ فِى كُلِّ رَكْعَةٍ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ خَطَبَهُمْ فَقَالَ :( إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ آيَتَانِ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ لاَ يَخْسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلاَ لِحَيَاتِهِ ، فَإِذَا رَأَيْتُمْ ذَلِكَ فَافْزَعُوا إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ ).
١٥٨١ - قَالَ وَأَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ.
١٥٨٢ - قَالَ وَأَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ عَمْرَةَ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ : خَسَفَتِ الشَّمْسُ فَصَلَّى النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَحَكَتْ أَنَّهُ صَلَّى رَكْعَتَيْنِ فِى كُلِّ رَكْعَةٍ رَكْعَتَيْنِ.
١٥٨٣ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ فَاطِمَةَ بِنْتِ الْمُنْذِرِ عَنْ أَسْمَاءَ بِنْتِ أَبِى بَكْرٍ : أَنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَمَرَ حِينَ كَسَفَتِ الشَّمْسُ بِعَتَاقَةٍ .
١٥٨٤ - قَالَ حَدَّثَنِى أَبُو حُذَيْفَةَ : مُوسَى بْنُ مَسْعُودٍ عَنْ زَائِدَةَ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ فَاطِمَةَ عَنْ أَسْمَاءَ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- نَحْوَهُ.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.