Cârih |
---|
Sözlükte yaralamak manasına gelen “cereha” kök fiilinden alınma ismi faildir. Yaralayan demektir.
Hadis deyimi olarak bir raviyi, şahsında veya rivayetinde bulunan kadih bir illetten dolayı cerheden alime denir. Cerh ve ta'dil maddesinde söz konusu edileceği gibi, İslâm alimleri İslâm şeriatını korumak, onu yalan-yanlış rivayetlerden uzak tutmak gibi asil bir endişeyle hadis ravilerini sağlam esaslara dayanan tenkit süzgecinden geçirmişlerdir. Böyle bir tenkidin sonunda herbiri hakkında ya cerh hükmü vermişler, ya da adalet sahibi olduklarını söylemişlerdir. Ravi hakkında cerh hükmü vererek rivayetinin güvenilir olmadığını açıklayan cerh ve ta'dil alimine carih denilmiştir. Carihin bazı niteliklere sahip olması gerekir. Bu niteliklerin başında ravilerin hallerini bilmek gelir. Carih, ravi hakkındaki cerh hükmünü ancak bu bilgiye dayanarak verebilir. Bilgisiz cerhin dedikodu ve gıybetten öte hiçbir ilmî değeri yoktur. Kaldı ki, ravinin cerhine hükmeden âlim, hükmünü neye dayanarak verdiğini açıklamak zorundadır. Bu kaidenin zanna dayanan veya indi tevillerle cerhin önüne geçmek için konulduğu şüphe götürmez. Rivayet edildiğine göre bir şahıs birini cerheder. Cerh sebebi sorulduğunda onu ayakta su dökerken gördüğünü söyler. “Bunda cerhi gerektirecek ne var?” diye sorulduğunda “Üzerine ve elbisesine sidik sıçrayacağı, sonra da o halde iken namaz kılacağı” cevabını verir. Cârihe “Onu bu halde namaz kılarken gördün mü?” diye sorulunca ise “Hayır görmedim” der. Olayı nakleden el-Hatîbu'l-Bağdadî şunları eklemiştir: “Bu ve benzeri cerhler te'ville cerhtir. Alim olan, bu ve benzeri sebeplerle kimseyi cerhetmez.” 124 Bunun yanısıra carihin, ravinin cerhine sebep teşkil eden hallerini iyi değerlendirmesi ve adaletli olması gerekir. Adalet vasfına sahip olmayan veya adalet yönünden noksan bulunan carihin herhangi bir ravi hakkındaki hükmünde isabetli olabileceği şüphelidir.125 Diğer taraftan carihin, kendine göre cerhin gerçekleşeceği yerlerde maksadının hasıl olacağı en alt seviyede kalması, bu seviyeyi yukan geçmemesi gerekir. Bu sebeptendir ki bazı alimler, cerhte asgari hadde kalmayıp ravileri kezzâb gibi ağır cerh lafızlarıyla cerhedenleri ayıplamışlardır. Müslim'in naklettiğine göre Eyyüb es-Sahtiyânî, birinden söz ederken yalancılığından kinaye olarak “O fazla yazar” dermiş. Buhârî de bu hususa riayet edenlerdendir. Onun en çok kullandığı cerh lafızları Munkerul-hadîs, seketû anhu, fthi nazar, terekûhu gibileridir. Fulânun kezzabını veya vaddâ'un diyerek cerhettiği raviler son derece azdır. Yalancı ravilerin cerhinde ise kezzebehû fulânun, ramâhu fulânun bi'1-kezib gibi cerh lafızları kullanmıştır.126 Hadis ilminde yüksek mertebelere ulaşmış alimlerin, ravilerin hallerini bilmek ve ona göre cerhetmek mecburiyeti, onları, hadislerle meşgul olan herkesin halini, günlük hayattakilerden dinî konulardakilere kadar bütün davranışlarını araştırmaya sevketmiştir. Araştırmaları sonucu öğrendiklerine göre verdikleri hükümleri başkalarının ve gelecek nesillerin de öğrenmesi için rical bilgisi veren kitaplar te'lif etmişlerdir. Raviler hakkında verilmiş hükümleri açıkladıkları bu kitaplardan birkaçının isimleri cerh ve ta'dil ilmi maddesinde kaydedilmiştir. |
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.