Fıkhu'r-Râvî |
---|
Fıkıh, Fıkhu'l-Hadis maddesinde de söz konusu edildiği gibi, sözlükte bir nesneyi zihinle gereği gibi anlayıp bilmek manasınadır. Fıkhu'r-râvi ise hadis rivayetiyle meşgul olan kimsenin rivayetinin şartlarını, hakikatini, çeşitlerini, hükümlerini, ravilerin hallerini, rivayet edilen hadislerin sınıflarını gereği gibi bilmesi ve bu bilgiye dayanarak sahih olan hadisleri zayıf olanlarından ve uydurmalarından ayırdedebilmesidir. 281
Hz. Peygamber'in hadisleri her şeyden önce Kur'ân-ı Kerim'in açıklaması ve tatbiki mahiyetinde İslâm Dini'nin ikinci kaynağıdır. Hadislerde İslâm'ın özü olan helal, haram, emir, yasak, tavsiye, telkin, irşad, va'z ve nasihat, kısacası bir müslümanın dünya ve ahiret saadeti için gerekli bütün değerler bol miktarda mevcuttur. Hadisleri rivayet edenlerin ve Hadis İlmiyle meşgul olanların bunları bilmesi, herbirinin taşıdığı hükümlere vakıf olması da fıkhu'r-râviye dahildir. Öte yandan ravi hadisleri etraflı bir şekilde bilirse onları öğrenip hıfzetmesi önemli ölçüde kolaylaşır. Uygulamasını doğru bir şekilde yapar. Böylece Allah'ın “Allah'ı ve Ahiret gününü umarlar, Allah'ı çokça zikredenler için örnek” olarak gösterdiği 282Hz. Peygamber'in yolundan gitmiş, aynı zamanda hadislerin zabtı kolaylaşmış olur. Diğer taraftan ilmin her yönden faydalı olduğu açıktır. Hadislerin ihtiva ettiği hükümler ve gerçekleri bilenler aynı zamanda birer fakih olarak din kardeşlerine faydalı bir fert haline gelirler. Öğrendikleriyle amel ettikleri belki de kendilerinden daha anlayışlı birine ulaştırarak ilmin yayılmasına ve naklettikleri hadislerin daha iyi bir şekilde istifade edilmesine zemin hazırlamış olurlar. Şu hale göre hadis ravisinin rivayet ettiği hadislerin taşıdığı hüküm ve değerleri bilmesi hem kendisinin amel ederek üstün bir müslüman olması, hem dininin emirlerine riayet etmek, hem de hadislerin iyice bellenmesini kolaylaştırmak yönlerinden son derece önemlidr. Buna dair İmam-ı A'zam ile İmam Evzâ'î arasında Mekke'de geçen bir münazaradan söz edilir. Rivayete göre Evzâ'i, İmam-ı A'zam'a “Rüku'a varırken, rükudan kalkarken ellerinizi niçin kaldırmıyorsunuz?” diye sorar. İmamı A'zam, “Bu konuda Hz. Peyygamber (s.a.s)'den sahih olarak rivayet edilmiş hiçbir haber yoktur” diye cevap verir. Evzâ'î, “Nasıl olmaz” der ve şu hadisi zikreder: “... Hz. Peygamber (s.a.s) namaza başlarken, rükuda ve rükudan kalkarken ellerini kaldırırlardı.” Bunun üzerine İmam-ı A'zam bir başka hadis söyler: “... Hz. Peygamber (s.a.s) ellerini sadece namaza başlarken kaldırır; başka (zaman) kaldırmazlardı” Arkasından da şunları ekler: “Hammâd, Sâlim'den daha fakihtir. Alkame'nin İbn Ömer'den rivayetleri olmasa fıkıhta esamisi okunmaz. İbn Ömer'in her ne kadar sohbet şerefi varsa da Esved'in de onun üzerinde pek çok hakkı vardır.” Anlaşılıyor ki İmam-ı A'zam'ın söylediği hadisin isnadını teşkil eden raviler fakihdirler. Evzâ'i'nin hadisinin isnadında ise âli olmaktan öte böyle bir özellik yoktur. Bu itibarla İmam-ı A'zam ravileri fakih olan hadisi amel etmeye daha layık görmüş ve onunla amel etmiştir. |
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.