İztırab |
---|
“Darabe” kök fiilinden alınma mastardır. Sözlükte dalgalanmak, çalkanmak manalarına gelir. Deniz dalgalanmasına, dalgaların birbirine çarpmasına da iztırab denir. Bir kimsenin düzeninin bozulması, sıkıntıya düşmek, acı çekmek manalarına da kullanılır. Hadis terimi olarak iztırab, muhalefetten doğan bir zayıflık sebebidir. Açıklamak gerekirse, bir ravi bir sefer rivayet ettiği hadisi ikinci sefere değişik tarzda rivayet eder. Ondan işiten raviler de birbirlerinden farklı şekillerde rivayet ederler. Bir ravinin aynı hadisi birbirinden farklı şekillerde rivayet etmesi veya birden fazla ravinin birbirlerinden ayrı olarak rivayet etmeleri halinde adalet ve zabt durumları farklı olmadığından rivayetleri arasında tercih imkansız hale gelir. Bir başka ifadeyle, zabt ve öteki özellikler açısından birbirlerine yakındırlar. Bu rivayetleri birleştirip herhangi birini tercih etmek imkanı yoktur. İşte bu tercih imkanı bırakmayan hale iztırab adı verilmiştir. İztırab, hata ya da yanılma eseri olarak değişik rivayetlere delâlet eder. Bu ise ravi veya ravilerin zabt noksanlığını gösterdiğinden hadisin zayıf sayılmasına ve reddine yol açar. İztırab, daha çok senedde, bazen metinde bulunur. Şu hadis senedde iztıraba misaldir. Ebu Davud ve İbn Mâce'nin İsmail b. Umeyye-Ebu Amr b. Muhammed b. Hureys-Dedesi-Ebu Hureyre isnadiyle rivayet ettiklerine göre Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuşlardır: “... Biriniz namaz kılacağı vakit karşısına (sütre olarak) bir şey koysun. Bir şey bulamazsa bir deynek diksin. Onu da bulamazsa hiç değilse bir çizgi çeksin. Ondan sonra önünden geçen artık onun namazına bir zarar vermez.”521 Ebu Davud'un bu hadisi rivayet ettiği senedlerden biri Müsedded tarikindan, Bişru'bnu'l-Mufaddal -Mufaddal - İsmail b. Umeyye - Ebu Amr b. Muhammed b. Amr b. Hureys - Ceddi Hureys - Ebu Hureyre; diğeri Muhammed b. Yahya tarikindan Ali İbnu'l-Medînî - Sufyân -İsmail b. Umeyye - Ebu Muhammed b. Amr b. Hureys - Ceddi Hureys - Ebu Hureyre şeklindedir. İbn Mace'nin senedi ise Sufyân b. Uyeyne - İsmail b. Umeyye -Ebu Amr Muhammed b. Amr b. Hureys -Ceddi Hureys b. Suleym - Ebu Hureyre tarzındadır. Seneddeki İsmail b. Umeyye'nin şeyhinin kim olduğu üzerinde ihtilaf edilmiş, bu zatın isminin gâh Ebu Amr b. Muhammed b. Hureys; gâh Ebu Amr b. Muhammed b. Amr b. Hureys b. Suleym olduğu söylenmiştir. Aynı şekilde Hureys'in kimliği de ihtilaflıdır. Nitekim rivayetlerin kiminde baba, kiminde dede olarak zikredilmiştir. İsmini de kimi sadece Hureys, kimisi Hureys b. Ammâr, Kimi Hureys b. Suleym, kimi de Hureys b. Süleyman olarak anmıştir. Kısacası bu hadisin senedindeki İsmail b. Umeyye'nin şeyhinin kim olduğu kesinlikle belli olmadığı gibi şeyhinin babası veya dedesi olarak zikredilen Hureys'in baba mı yoksa dede mi olduğu da belli değildir. Kaldı ki Hureys'in kim olduğu da kestirilememiştir. Hatta Sufyân b. Uyeyne “bu hadisi takviye edecek bir şey bulamıyoruz” demiştir. 522Şu hale göre bu hadisin senedleri üzerinde ihtilaf vardır. Bu ihtilaf halledilememiştir. Bunun için de senedinde iztırab bulunmaktadır. Nitekim İbnu's-Salâh, bunları zikrettikten sonra Abdurrezzak'ın İbn Cureyc - İsmail b. Umeyye -Hureys b. Ammâr - Ebu Hureyre isnadı ile zikrettiği rivayetindeki iztirabın daha fazla olduğuna işaret etmiştir. 523 el-Irâkî, rivayetler arasında tercih yapılabilmesi halinde Iztırabın zail olacağını söyleyerek İbnu's-Salah'a itiraz etmiştir. Ona göre hadisi Sufyânu's-Sevrî de rivayet etmiştir. Sufyân, hıfz yönünden hadisin İbnu's-Salâh'ın naklettiği, rivayetlerinde iztirab söz konusu olan rivayetleri nakleden ravilerden daha kuvvetlidir. Bu itibarla onun rivayetinin tercih edilmesi gerekir. Diğer taraftan el-Hâkim ve başka muhaddisler hadisin sahih olduğunu söylemişlerdir. 524 Burada işaret etmek gerekir ki, hadis el-Irâkî'nin söylediği gibi tercihe müsait bile olsa tercih imkansızdır; çünkü Sufyân her ne kadar bu hadisi rivayet edenler içinde hıfzı en sağlam olanı ise de senedinde “Ebu Amr b. Hureys, an Ebîhi” lafzıyla teferrüd etmiştir. Oysa Bişr, Ravh, Vuheyb, Abdulvâris gibi Basralı sika muhaddisler isnadlarında “an ceddihî” demişlerdir. Küfe hafızlarından Sufyân b. Uyeyne de onlara uymuştur. Bunların isnadlarında kullandıkları lafızlar çoğunluğun lafızları mesabesindedir ve tercihe daha fazla layıktır. Diğer taraftan İsmail b. Umeyye mekkelidir. Sufyân b. Uyeyne de orada oturmuştur. Bu da rivayetinin ayrı bir tercih yönüdür. İbn Cureyc de mekkelidir. Ancak bu ravilerin hepsine muhalefet etmiştir. Böylece tercih vecihleri birbirine zıt bir şekle girmiştir. Kısaca tekrar edilecek olursa hadisin senedinde, ravisi İsmail b. Umeyye'nin şeyhinin meçhul oluşu, İsmail'in ondan teferrüdü bir yana, isminde, babasının isminde, babasından mı, dedesinden mi rivayet ettiği; Ebu Hureyre'den rivayet edenin kendisi mi olduğu gibi önemli noktaların açıklığa kavuşturulamayışı yüzünden iztırab söz konusudur. Bu iztırab halledilememiştir. Nitekim eş-Şafiî, el-Beyhakî ve en-Nevevî gibi alimler bu hadisin bahis konusu iztırab sebebiyle zayıf olduğunu söylemişlerdir. 525 Şu hadis de isnadda iztıraba misaldir: “…Hz. Ebu Bekr (r.a)'dan rivayet edildiğine göre demiştir ki: “'Ya Resulallah, dedim; görüyorum, saçlarınıza ak düşmüş.” Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s): “Beni Hûd Suresi ve benzeri sureler kocattı” buyurdu.” Tirmizî tarafından değişik şekilde rivayet edilen ve “hasenun garîbun” denilen bu hadis526, kimi muhaddislere göre mürsel, kimine göre ise mevsuldür. Bunun yanısıra kimi raviler onu Hz. Ebu Bekr'den, kimi Sa'd b. Ebî Vakkâs'tan, kimi de Hz. Aişe'den rivayet etmiştir. Hadis hakkındaki ihtilaf on veçhe kadar çıkmıştır. Bu vecihlerden birini tercih etmek imkanı olmamıştır. Bu yüzden isnadı iztırablıdır. Metinde iztıraba gelince, bunun misalini de şu hadis oluşturur: “Zenginin malında zekâttan başka haklar da vardır.” 527İbn Mâce'nin aynı senedle rivayeti ise tam aksinedir: “Zenginin malında zekattan başka hiçbir hak yoktur.” 528 Birbirine zıt ve birleştirilmeleri mümkün olmayan bu iki hadisin metninde iztırab olduğu söylenmiştir. Bununla birlikte İbn Mâce'nin rivayeti Şerikin şeyhinin zayıf olması yüzünden zayıf addedilmiştir. Ayrıca şu şekilde te'vili mümkün görülmüştür: Hadisi rivayet eden Fatıma bint Kays, onu iki şekilde rivayet etmiştir. Birinci Tirmizi hadisindeki hak ile müstahab olan hak kasd edilmiştir. İbn Mâce hadisinde söz konusu edilen hak ise vacib olan haktır. Buna göre hadisin manası şöyle olur. “Malda zekâttan başka vacib yani farz olan hiçbir hak yoktur.” Fakat ne bu te'vil, ne de İbn Mâce hadisinin ravisi yönünden zayıf oluşu metindeki ıztırabı kesinlikle gidermiş değildir. Namazda Fatiha'dan sonra “Besmele”nin okunup okunmayacağı konusundaki Enes b. Mâlikten rivayet edilen hadis de metinde iztıraba misal sayılmıştır. Bu hadis şöyledir: Hz. Peygamber (s.a.s) in, Ebubekr, Ömer ve Osman in arkalarında namaz kıldım. Hepsi de namaza el-Hamdu lillahı Rabbi'l-Alemîn” diye (Fatiha okuya)rak başlıyorlar; kıraatin ne başında ne de sonunda “besmele” okumuyorlardı.” 529 İbn Abdilberr, hadisin iztırabını şöyle anlatmıştır: “Bu hadisin lafızları üzerinde pek çok ihtilaf edilmiştir. Bazı rivayetlerinde “Hz. Peygamber, Ebubekr ve Ömer'in arkasında namaz kıldım” denilmekte, bazılarında buna Osman ilave edilmekte, bazılarında yalnız Ebubekr ve Osman zikredilmektedir. Bazı rivayetlerde “Bismillâhirrahmânirrâhîm” okumuyorlardı; bazılarında “açıktan okumuyorlardı” bazılarında “açıktan okuyorlardı” bazılarında kıraate “el-hamdu lillâhi Rabbi'l-Alemîn” ile başlıyorlardı”, bazılarında da “besmeleyi okuyorlardı” denilmektedir. Bu öyle bir ıztırabdir ki, hiçbir ravinin elinde (hangi rivayetin doğru olduğunu anlamaya yardım edecek) hüccet yoktur.” 530 Verilen misallerden de anlaşılacağı gibi iztirab, hadise arız olan bir illettir. Bu illet yüzünden gerek senedinde gerekse metninde iztirab bulunan hadis zayıf sayılır. İster senedinde, isterse metninde iztırab bulunan hadislere muztarib adı verilir.
|
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.