13. Âmil'in Elinden Hataen Bir Kaza Çıkarsa (Birini Yaralarsa) Ne Gerekir?
4536- Âişe (radıyallahu anhâ)’dan; şöyle demiştir:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû Celim b. Huzeyfe'yi zekât toplayıcı olarak gönderdi. (Gittiği yerde) bir adam, malının zekâtı konusunda onunla tartıştı. Ebû Cehm, adama vurup başını yardı. (Yaralının velîleri) Resûlüllah'a gelip:
" Kısas isteriz yâ Resûlüllah!" dediler.
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
" Size şu kadar mal var (kısastan vazgeçin)" dedi. Razı olmadılar. Resûlüllah tekrar; (artırarak);
" Size şu kadar mal" buyurdu, yine razı olmadılar. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (üçüncü defa ve artırarak):
" Size şu kadar mal var, (kısastan vazgeçin)" buyurdu. Bu sefer razı oldular.
Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):
" Öğleden sonra halka hitâbedip, razı olduğunuzu haber vereceğim" buyurdu.
Onlar da:
" Evet" dediler.
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) halka hitabederek şöyle dedi:
" Leysliler (Leys kabilesinden olan davacılar) bana, kısas istemeye geldiler. Ben de onlara şu kadar mal (en son teklif edip de onların razı oldukları malı söyledi) teklif ettim, razı oldular, (halka duyurmak için) razı oldunuz mu?" buyurdu.
" Hayır" dediler.
Muhacirler, üzerlerine atılmak istediler, Resûlüllah vazgeçmelerini emretti. Onlar da bıraktılar. Resûlüllah sonra davacıları çağırıp, malı artırdı ve:
" Razı oldunuz mu?" dedi. " Evet" dediler.
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
" Ben halka hitâbedip sizin razı olduğunuzu haber vereceğim" buyurdu.
" Evet" dediler.
Nesâî, kasâme 25; İbn Mace, diyât 10; Ahmed, VI, 233.
١٣ - باب الْعَامِلِ يُصَابُ عَلَى يَدَيْهِ خَطَأً
٤٥٣٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ دَاوُدَ بْنِ سُفْيَانَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم بَعَثَ أَبَا جَهْمِ بْنَ حُذَيْفَةَ مُصَدِّقًا فَلاَجَّهُ رَجُلٌ فِي صَدَقَتِهِ فَضَرَبَهُ أَبُو جَهْمٍ فَشَجَّهُ فَأَتَوُا النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالُوا الْقَوَدَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . فَقَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ( لَكُمْ كَذَا وَكَذَا ) . فَلَمْ يَرْضَوْا فَقَالَ ( لَكُمْ كَذَا وَكَذَا ) . فَلَمْ يَرْضَوْا فَقَالَ ( لَكُمْ كَذَا وَكَذَا ) . فَرَضُوا . فَقَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ( إِنِّي خَاطِبٌ الْعَشِيَّةَ عَلَى النَّاسِ وَمُخْبِرُهُمْ بِرِضَاكُمْ ) . فَقَالُوا نَعَمْ . فَخَطَبَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ( إِنَّ هَؤُلاَءِ اللَّيْثِيِّينَ أَتَوْنِي يُرِيدُونَ الْقَوَدَ فَعَرَضْتُ عَلَيْهِمْ كَذَا وَكَذَا فَرَضُوا أَرَضِيتُمْ ) . قَالُوا لاَ . فَهَمَّ الْمُهَاجِرُونَ بِهِمْ فَأَمَرَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنْ يَكُفُّوا عَنْهُمْ فَكَفُّوا ثُمَّ دَعَاهُمْ فَزَادَهُمْ فَقَالَ ( أَرَضِيتُمْ ) . فَقَالُوا نَعَمْ . قَالَ ( إِنِّي خَاطِبٌ عَلَى النَّاسِ وَمُخْبِرُهُمْ بِرِضَاكُمْ ) . قَالُوا نَعَمْ . فَخَطَبَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ( أَرَضِيتُمْ ) . قَالُوا نَعَمْ .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.