17. İki Grup Arasındaki Kavgada Kimin Tarafından Ve Nasıl Öldürüldüğü Bilinmeyen Bir Maktule Ait Hüküm
4541- Tâvûs'tan (Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur):
" Biribirleri ile - bir ölü bulunsa..." (diye) rivâyet edilmiştir. İbn Ubyed ise: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: - dedi. (Hadisin devamı Tâvûs'un ve İbn Ubeyd'in rivâyetiyle şöyledir);
" Biribirleri ile taş kamçı ve sopalarla dövüşen bir topluluk içersinde kim tarafından ve nasıl öldürüldüğü bilinmeyen bir ölü bulunsa bu, hatâ (hükmünde) dir. Diyeti, hatâen öldürmenin diyetidir. (Bu durumda) teammüden öldürülen kişi içinse kısas gerekir." İbn Ubeyd (burada):
" Elin kısası" dedi. Sonra râviler Hadis iki ayrı isnâdlıdır. Birisinin râvîsi Muhammed b. Ubeyd, Öbürünün ki İbn Serh'tir. Muhammed b. Ubeyd'in rivâyeti mürseldir.İbn Serh’in rivâyeti mevkuftur. (Bezlu'l-Mechûd) ittifak ederek şöyle dediler.
(Resûlüllah devamla şöyle buyurdu):
" Her kim kısasa mâni olursa, Allah'ın lanet ve gazabı onun üzerine olsun. Ondan ne farz ne de nafile (yahut da; ne tevbe ne de fidye) kabul edilmesin."
Nesâî, kasâme 32; İbn Mâce, diyet 8.
Sûfyân'ın (İbn Serh'in kendisinden rivâyeti) hadisi daha tamdır.
4542- Bize Muhammed b. Ebî Galib haber verdi, bize Saîd b. Süleyman, Süleyman b. Kesir'den naklen haber verdi, bize Amr b. Dinar haber verdi. O Tavûs'tan, Tavus da İbn Abbâs vasıtasıyla Resûlüllah'tan haber verdi (deyip); ravi Süfyân hadisinin mânâsını zikretti.
١٧ - باب مَنْ قُتِلَ فِي عِمِّيَّاءَ بَيْنَ قَوْمٍ
٤٥٤١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ، حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، ح وَحَدَّثَنَا ابْنُ السَّرْحِ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، - وَهَذَا حَدِيثُهُ - عَنْ عَمْرٍو، عَنْ طَاوُسٍ، قَالَ مَنْ قُتِلَ . وَقَالَ ابْنُ عُبَيْدٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( مَنْ قُتِلَ فِي عِمِّيَّا فِي رَمْىٍ يَكُونُ بَيْنَهُمْ بِحِجَارَةٍ أَوْ ضَرْبٍ بِالسِّيَاطِ أَوْ ضَرْبٍ بِعَصًا فَهُوَ خَطَأٌ وَعَقْلُهُ عَقْلُ الْخَطَإِ وَمَنْ قُتِلَ عَمْدًا فَهُوَ قَوَدٌ ) . وَقَالَ ابْنُ عُبَيْدٍ ( قَوَدُ يَدٍ ) . ثُمَّ اتَّفَقَا ( وَمَنْ حَالَ دُونَهُ فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللَّهِ وَغَضَبُهُ لاَ يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْفٌ وَلاَ عَدْلٌ ) . وَحَدِيثُ سُفْيَانَ أَتَمُّ .
٤٥٤٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَبِي غَالِبٍ، حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ سُلَيْمَانَ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ كَثِيرٍ، حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ دِينَارٍ، عَنْ طَاوُسٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَذَكَرَ مَعْنَى حَدِيثِ سُفْيَانَ .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.