Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Dinden Çıkan Kişi (Mürted) Hakkındaki Hüküm

Dinden Çıkan Kişi (Mürted) Hakkındaki Hüküm || Hadler Bölümü || Sünen-i Ebu Davud || Hadis Kütüphanesi

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1. Dinden Çıkan Kişi (Mürted) Hakkındaki Hüküm

4353- İkrime (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre:

Hazret-i Ali (radıyallahü anh) dinden çıkan bir takım insanları ateşte yaktı. Bu (haber) Abdullah b. Abbâs'a ulaştığında Abdullah (radıyallahü anh) şöyle dedi:

(Ben olsaydım) Onları ateşte yakmazdım. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) " Allah'ın azabı ile cezalandırmayınız" buyurdu. Ama, Resûlüllah'ın sözü sebebiyle onları öldürürdüm. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) " Kim dinini değiştirirse onu hemen öldürünüz" buyurdu.

Bu sözler Hazret-i Ali'ye ulaşınca;

" Vah İbn Abbâs!" dedi.

Buhari, cihad 145; Tirmizi, hudûd 25; Nesâî, Tahrîmü'd - dem, 14; İbn Mace hudûd 2; Ahmed b. Hanbel, I, 217, 220.

4354- Abdullah (b. Mes'ud) (radıyallahü anh) şöyle demiştir :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

" Allah'tan başka ilah olmadığına, benim Allah'ın Rasûlü olduğuma şehadet eden müslünıan bir kişinin kanı ancak üç şeyden birisi ile helal olur; Zina eden Seyyib, cana karşı can ve dinini terkedip cemaatten ayrılan."

Buhari, diyât 6; Müslim, kasâme 25; Tirmizi, diyât 10;hudûd 15; Nesai, tahrimu'd-dem 5; İbn Mace. hudûd 1; Darimi, hudûd 2, siyer 11; Ahmed b. Hanbel I, 282, 428.

4355- Âişe (radıyallahü anhâ'dan; rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet eden müslüman birisinin kanı helal olmaz. Ancak şu üç husustan birisi dolayısıyla olması müstesna:

1) İhsandan sonra zina eden adam; o recmedilir,

2) Allah'a ve Rasulüne karşı savaşa çıkan adam; o, öldürülür veya salbedilir ya da ülkeden sürgün edilir.

3) Bir insanı öldüren; o da öldürdüğü kişiye karşılık öldürülür."

Nesai, tahrimu’d-dem.

4356- Ebû Mûsâ (radıyallahü anh), şöyle demiştir:

Yanımda Eş'arilerden iki adamla birlikte Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldim. Adamlardan birisi sağımda birisi solumda idi. Her ikisi de Resûlüllah'tan görev istediler. Resûlüllah susmakta idi.

Resûlüllah susmakta" manasına gelen hal cümlesi, Buhari ve Müslim'in rivâyetlerinde " Resûlüllah dişini misvak fiyordu" anlamına gelecek şekildedir. Ayrıca Müslim'de " Resûlüllah" yerine " Nebî" denilmiştir. Bunun üzerine:

" Ne diyorsun ya Ebû Mûsâ? veya: Ya Abdullah b. Kays?" dedi.

Seni hak (din) ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, gönüllerindekini bana söylemediler ve onların görev isteyeceklerinin farkına dahi varmadım, dedim. Sanki ben şu anda Resûlüllah’ın dudağı altında misvakinin yükseldiğini görür gibiyim.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Biz işimize asla onu isteyeni tayin etmeyeceğiz - veya onu isteyeni tayin etmeyiz Şüphe ravidendir. - ama, ey Ebû Mûsâ - yada Abdullah b. Kays- sen git" buyurdu ve onu Yemen'e gönderdi. Sonra peşinden Muaz b. Cebel (radıyallahü anh)'i de gönderdi. Râvi der ki:

Muaz, Ebû Mûsâ'nın yanına varınca Ebû Mûsâ, " in" (buyur) dedi ve onun için bir minder serdi. Muaz, Ebû Mûsâ'nın yanında bağlı bir adam gördü ve:

Bu ne? dedi Ebû Mûsâ:

Bu yahidi idi, müslüman oldu, sonra tekrar dinine; kötü dinine döndü, dedi.

Muaz:

O öldürülmedikçe oturmam. Bu, Allah'ın ve Rasulünün hükmüdür, dedi.

Ebû Mûsâ:

Otur, evet, dedi. Muaz üç kere:

O Öldürülünceye kadar oturmam. Bu Allah'ın ve Rasulünün hükmüdür, dedi.

Bunun üzerine Ebû Mûsâ emretti ve adam öldürüldü. Sonra bu iki sahabe gece namazını tartıştılar.

Muaz:

" Ben uyurum da, namaz da kılarım; veya: namaz da kılarım uyurum da. Şüphe ravidendir. Namazımda umduğumu (sevabı) uykum halinde de umanm" dedi.

Buhari. istitabetü'l-mürteddin 3; Müslim, imare 15; Ahmed b. Hanbel, IV, 409. Hadisin izahı 4357 no'lu hadisten sonra gelecektir.

4357- Ebû Mûsâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir:

" Ben Yemen'de iken Muaz yanıma geldi. Yahudi olan bir adam müslüman olmuş, sonra tekrar İslâmdan çıkmıştı. Muaz gelince;

" O öldürülmedikçe hayvanımdan inmem" dedi. Bunun üzerine adam öldürüldü.

Râviler (Talha b. Yahya ve Büreyd b. Abdullah b. Ebi Bürde)’den birisi:

" Adam daha önce tevbeye davet edilmişti" dedi.

4358- Eş- Şeybânî (Ebû îshak, Süleyman b. Feyrûz) Ebû Bürde'den yukarıdaki kıssayı rivâyet etti. Ravî dedi ki:

" Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)'ya İslâmdan çıkan bir adam getirildi. Ebû Mûsâ adamı yirmi gece veya ona yakın bir müddet (İslâm'a) davet etti. Sonra Muaz geldi, o da (İslâma) davet etti. Ama adam kabul etmedi. Bunun üzerine boynu vuruldu. (Muaz boynunu vurdurdu)."

Ebû Davûd der ki:

" Bu hadisi Ebû Bürde'den Abdülmelik b. Umeyr de rivâyet etti, ama tevbeye davet meselesini zikretmedi. Ayrıca İbn Fuzayl Şeybani'den, o, Said b. Ebi Bürde'den o da babası vasıtasıyla Ebû Mûsâ'dan rivâyet etti, ama tevbeye da'veti anmadı."

4359- Bize Mes'ûdî (Abdurrahman b. Abdullah b. Utbe b. Abdullah b. Mes'ud) Kasım (İbn Abdurrahman b. Abdullah b. Mesûd)’dan bu kıssayı haber verip şöyle dedi:

" Onun boynu vuruluncaya kadar Muaz hayvanından inmedi ve onu tevbeye de davet etmedi."

4360- İbn Abbâs (radıyallahü anhümâ) şöyle demiştir: Abdullah b. Sa'd b. Ebi Şerh, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’a (vahiy) kâtiplik (i) yapardı. Şeytan onu saptırdı. (İslâmdan çıkıp) kafirlere iltihak etti. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun Fetih günü öldürülmesini emretti. (Ancak) Osman b. Affan (radıyallahü anh) onun için eman istedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da eman verdi.

Nesai, tahrim 15.

4361- Sa'd (b. Ebi Vakkas) (radıyallahü anh) demiştir ki;

Mekke'nin fethi gününde Abdullah b. Sa'd b. Ebi Şerh, Osman b. Affan'a sığındı. Osman onu getirip Resûlüllah'ın huzurunda durdurttu ve; Ya Resûlallah Abdullah'ın biatini kabul et (eman ver), dedi.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) başını kaldırıp ona baktı. (Osman radıyallahü anh bunu) üç kere tekrar etti, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) her seferinde eman vermekten kaçınıyordu. Nihayet üçüncü müracaatından sonra biatini kabul buyurdu (eman verdi). Sonra ashabına dönüp;

" İçinizde, ben onun biatından kaçındığımda kalkıp onu öldürecek anlayışlı birisi yok muydu?" buyurdu.

Sahabiler:

" Ya Resûlallah senin gönlündekini biz bilmiyoruz, gözlerinle bize işaret etseydin ya" dediler.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Bir peygamberin hain gözlü olması yakışmaz" buyurdu.

Nesai, tahrimu'd-dem 14; Ebû Davûd, cihad 127.

4362- Cerir (b. Abdullah el-Beceli) (radıyallahü anh)'den Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim:

" Köle (darı) şirke kaçtığı zaman, kanı helal olmuştur."

Müslim, iman 124; Nesai. tahrimu'd-dem 12,13.

١ - باب الْحُكْمِ فِيمَنِ ارْتَدَّ

٤٣٥٣ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ حَنْبَلٍ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، أَخْبَرَنَا أَيُّوبُ، عَنْ عِكْرِمَةَ، أَنَّ عَلِيًّا، عَلَيْهِ السَّلاَمُ أَحْرَقَ نَاسًا ارْتَدُّوا عَنِ الإِسْلاَمِ فَبَلَغَ ذَلِكَ ابْنَ عَبَّاسٍ فَقَالَ لَمْ أَكُنْ لأَحْرِقَهُمْ بِالنَّارِ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ لاَ تُعَذِّبُوا بِعَذَابِ اللَّهِ ‏) . وَكُنْتُ قَاتِلَهُمْ بِقَوْلِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَإِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ مَنْ بَدَّلَ دِينَهُ فَاقْتُلُوهُ ‏) . فَبَلَغَ ذَلِكَ عَلِيًّا عَلَيْهِ السَّلاَمُ فَقَالَ وَيْحَ ابْنَ عَبَّاسٍ ‏.‏

٤٣٥٤ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ، أَخْبَرَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُرَّةَ، عَنْ مَسْرُوقٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لاَ يَحِلُّ دَمُ رَجُلٍ مُسْلِمٍ يَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلاَّ بِإِحْدَى ثَلاَثٍ الثَّيِّبُ الزَّانِي وَالنَّفْسُ بِالنَّفْسِ وَالتَّارِكُ لِدِينِهِ الْمُفَارِقُ لِلْجَمَاعَةِ ‏)‏ ‏.‏

٤٣٥٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سِنَانٍ الْبَاهِلِيُّ، حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ طَهْمَانَ، عَنْ عَبْدِ الْعَزِيزِ بْنِ رُفَيْعٍ، عَنْ عُبَيْدِ بْنِ عُمَيْرٍ، عَنْ عَائِشَةَ، رضى اللّه عنها قَالَتْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لاَ يَحِلُّ دَمُ امْرِئٍ مُسْلِمٍ يَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ إِلاَّ بِإِحْدَى ثَلاَثٍ رَجُلٌ زَنَى بَعْدَ إِحْصَانٍ فَإِنَّهُ يُرْجَمُ وَرَجُلٌ خَرَجَ مُحَارِبًا لِلَّهِ وَرَسُولِهِ فَإِنَّهُ يُقْتَلُ أَوْ يُصْلَبُ أَوْ يُنْفَى مِنَ الأَرْضِ أَوْ يَقْتُلُ نَفْسًا فَيُقْتَلُ بِهَا ‏)‏ ‏.‏

٤٣٥٦ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ، وَمُسَدَّدٌ، قَالاَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، - قَالَ مُسَدَّدٌ - حَدَّثَنَا قُرَّةُ بْنُ خَالِدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا حُمَيْدُ بْنُ هِلاَلٍ، حَدَّثَنَا أَبُو بُرْدَةَ، قَالَ قَالَ أَبُو مُوسَى أَقْبَلْتُ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم وَمَعِي رَجُلاَنِ مِنَ الأَشْعَرِيِّينَ أَحَدُهُمَا عَنْ يَمِينِي وَالآخَرُ عَنْ يَسَارِي فَكِلاَهُمَا سَأَلَ الْعَمَلَ وَالنَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم سَاكِتٌ فَقَالَ ‏(‏ مَا تَقُولُ يَا أَبَا مُوسَى ‏) . أَوْ ‏(‏ يَا عَبْدَ اللَّهِ بْنَ قَيْسٍ ‏) . قُلْتُ وَالَّذِي بَعَثَكَ بِالْحَقِّ مَا أَطْلَعَانِي عَلَى مَا فِي أَنْفُسِهِمَا وَمَا شَعَرْتُ أَنَّهُمَا يَطْلُبَانِ الْعَمَلَ . قَالَ وَكَأَنِّي أَنْظُرُ إِلَى سِوَاكِهِ تَحْتَ شَفَتِهِ قَلَصَتْ قَالَ ‏(‏ لَنْ نَسْتَعْمِلَ - أَوْ لاَ نَسْتَعْمِلُ - عَلَى عَمَلِنَا مَنْ أَرَادَهُ وَلَكِنِ اذْهَبْ أَنْتَ يَا أَبَا مُوسَى أَوْ يَا عَبْدَ اللَّهِ بْنَ قَيْسٍ ‏) . فَبَعَثَهُ عَلَى الْيَمَنِ ثُمَّ أَتْبَعَهُ مُعَاذَ بْنَ جَبَلٍ قَالَ فَلَمَّا قَدِمَ عَلَيْهِ مُعَاذٌ قَالَ انْزِلْ . وَأَلْقَى لَهُ وِسَادَةً فَإِذَا رَجُلٌ عِنْدَهُ مُوثَقٌ قَالَ مَا هَذَا قَالَ هَذَا كَانَ يَهُودِيًّا فَأَسْلَمَ ثُمَّ رَاجَعَ دِينَهُ دِينَ السُّوءِ . قَالَ لاَ أَجْلِسُ حَتَّى يُقْتَلَ قَضَاءُ اللَّهِ وَرَسُولِهِ . قَالَ اجْلِسْ نَعَمْ . قَالَ لاَ أَجْلِسُ حَتَّى يُقْتَلَ قَضَاءُ اللَّهِ وَرَسُولِهِ . ثَلاَثَ مَرَّاتٍ فَأَمَرَ بِهِ فَقُتِلَ ثُمَّ تَذَاكَرَا قِيَامَ اللَّيْلِ فَقَالَ أَحَدُهُمَا مُعَاذُ بْنُ جَبَلٍ أَمَّا أَنَا فَأَنَامُ وَأَقُومُ - أَوْ أَقُومُ وَأَنَامُ - وَأَرْجُو فِي نَوْمَتِي مَا أَرْجُو فِي قَوْمَتِي ‏.‏

٤٣٥٧ - حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ، حَدَّثَنَا الْحِمَّانِيُّ، - يَعْنِي عَبْدَ الْحَمِيدِ بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ - عَنْ طَلْحَةَ بْنِ يَحْيَى، وَبُرَيْدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي بُرْدَةَ، عَنْ أَبِي بُرْدَةَ، عَنْ أَبِي مُوسَى، قَالَ قَدِمَ عَلَىَّ مُعَاذٌ وَأَنَا بِالْيَمَنِ، وَرَجُلٌ، كَانَ يَهُودِيًّا فَأَسْلَمَ فَارْتَدَّ عَنِ الإِسْلاَمِ، فَلَمَّا قَدِمَ مُعَاذٌ قَالَ لاَ أَنْزِلُ عَنْ دَابَّتِي حَتَّى يُقْتَلَ . فَقُتِلَ . قَالَ أَحَدُهُمَا وَكَانَ قَدِ اسْتُتِيبَ قَبْلَ ذَلِكَ ‏.‏

 

٤٣٥٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ، حَدَّثَنَا حَفْصٌ، حَدَّثَنَا الشَّيْبَانِيُّ، عَنْ أَبِي بُرْدَةَ، بِهَذِهِ الْقِصَّةِ قَالَ فَأُتِيَ أَبُو مُوسَى بِرَجُلٍ قَدِ ارْتَدَّ عَنِ الإِسْلاَمِ، فَدَعَاهُ عِشْرِينَ لَيْلَةً أَوْ قَرِيبًا مِنْهَا فَجَاءَ مُعَاذٌ فَدَعَاهُ فَأَبَى فَضُرِبَ عُنُقُهُ . قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَرَوَاهُ عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ عُمَيْرٍ عَنْ أَبِي بُرْدَةَ لَمْ يَذْكُرْ الاِسْتِتَابَةَ وَرَوَاهُ ابْنُ فُضَيْلٍ عَنِ الشَّيْبَانِيِّ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي بُرْدَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِي مُوسَى وَلَمْ يَذْكُرْ فِيهِ الاِسْتِتَابَةَ ‏.‏

٤٣٥٩ - حَدَّثَنَا ابْنُ مُعَاذٍ، حَدَّثَنَا أَبِي، حَدَّثَنَا الْمَسْعُودِيُّ، عَنِ الْقَاسِمِ، بِهَذِهِ الْقِصَّةِ قَالَ فَلَمْ يَنْزِلْ حَتَّى ضُرِبَ عُنُقُهُ وَمَا اسْتَتَابَهُ ‏.‏

٤٣٦٠ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْمَرْوَزِيُّ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْحُسَيْنِ بْنِ وَاقِدٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ يَزِيدَ النَّحْوِيِّ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ كَانَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعْدِ بْنِ أَبِي سَرْحٍ يَكْتُبُ لِرَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَزَلَّهُ الشَّيْطَانُ فَلَحِقَ بِالْكُفَّارِ فَأَمَرَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنْ يُقْتَلَ يَوْمَ الْفَتْحِ فَاسْتَجَارَ لَهُ عُثْمَانُ بْنُ عَفَّانَ فَأَجَارَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏.‏

٤٣٦١ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ الْمُفَضَّلِ، حَدَّثَنَا أَسْبَاطُ بْنُ نَصْرٍ، قَالَ زَعَمَ السُّدِّيُّ عَنْ مُصْعَبِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ سَعْدٍ، قَالَ لَمَّا كَانَ يَوْمُ فَتْحِ مَكَّةَ اخْتَبَأَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعْدِ بْنِ أَبِي سَرْحٍ عِنْدَ عُثْمَانَ بْنِ عَفَّانَ فَجَاءَ بِهِ حَتَّى أَوْقَفَهُ عَلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ بَايِعْ عَبْدَ اللَّهِ . فَرَفَعَ رَأْسَهُ فَنَظَرَ إِلَيْهِ ثَلاَثًا كُلُّ ذَلِكَ يَأْبَى فَبَايَعَهُ بَعْدَ ثَلاَثٍ ثُمَّ أَقْبَلَ عَلَى أَصْحَابِهِ فَقَالَ ‏(‏ أَمَا كَانَ فِيكُمْ رَجُلٌ رَشِيدٌ يَقُومُ إِلَى هَذَا حَيْثُ رَآنِي كَفَفْتُ يَدِي عَنْ بَيْعَتِهِ فَيَقْتُلَهُ ‏) . فَقَالُوا مَا نَدْرِي يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا فِي نَفْسِكَ أَلاَّ أَوْمَأْتَ إِلَيْنَا بِعَيْنِكَ قَالَ ‏(‏ إِنَّهُ لاَ يَنْبَغِي لِنَبِيٍّ أَنْ تَكُونَ لَهُ خَائِنَةُ الأَعْيُنِ ‏)‏ ‏.‏

٤٣٦٢ - حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا حُمَيْدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنْ جَرِيرٍ، قَالَ سَمِعْتُ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ إِذَا أَبَقَ الْعَبْدُ إِلَى الشِّرْكِ فَقَدْ حَلَّ دَمُهُ ‏)‏ ‏.‏



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

Etiketler:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget