49- Altın ve Gümüş Veresiye Satılırsa Faiz Olur
4592- Ebu’l Minhal (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ortağım veresiye gümüş satmış gelip bana haber verince bu yaptığın caiz değildir dedim. O da şöyle dedi: Vallahi onu pazarda herkesin gözü önünde sattım kimse beni ayıplamadı. Bunun üzerine Bera b. Azib’in yanına gidip durumu sordum. O da şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Medine’ye geldiğinde biz böyle alım satım yapıyorduk. Bunu gören Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Peşin satmanız caizdir veresiye olursa faiz olur) buyurdu. Sonra Bera, bana:
(Git Zeyd b. Erkam’a da bu meseleyi sor) dedi. Ben de ona geldim ve sordum o da aynı şeyi söyledi. (Tirmizî, Büyü’: 24; Müslim, Müsakat: 16)
4593- Amr b. Dinar ve Âmir b. Mus’ab (radıyallahü anhüma) Ebul Minhal’dan işitmişler şöyle diyorlardı. Bera b. Âzib ve Zeyd b. Erkam’a sorduk şöyle cevap verdiler: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında ticaretle uğraşıyorduk ona altın ve gümüş bozdurmanın durumunu sorduk:
(Peşin olursa caizdir veresiye olursa caiz değildir) buyurdu. (Tirmizî, Büyü’: 24; Müslim, Müsakat: 16)
4594- Habîb (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebu’l Minhal’den işittim şöyle diyordu: Bera b. Âzib’e para bozdurmanın hükmünü sordum şöyle dedi: Zeyd b. Erkam’a sor o benden daha hayırlı ve daha bilgilidir. Zeyd’e sorduğumda o da: Bera’ya sor o benden daha hayırlı ve bilgilidir dedi. Sonuçta ikisi de birlikte:
(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) altın ve gümüşü veresiye bozdurmayı yasak etti) dediler. (Tirmizî, Büyü’: 24; Müslim, Müsakat: 16)
٤٩ - باب بَيْعِ الْفِضَّةِ بِالذَّهَبِ نَسِيئَةً
٤٥٩٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مَنْصُورٍ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي الْمِنْهَالِ، قَالَ بَاعَ شَرِيكٌ لِي وَرِقًا بِنَسِيئَةٍ فَجَاءَنِي فَأَخْبَرَنِي فَقُلْتُ، هَذَا لاَ يَصْلُحُ . فَقَالَ قَدْ وَاللَّهِ بِعْتُهُ فِي السُّوقِ وَمَا عَابَهُ عَلَىَّ أَحَدٌ فَأَتَيْتُ الْبَرَاءَ بْنَ عَازِبٍ فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ قَدِمَ عَلَيْنَا النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم الْمَدِينَةَ وَنَحْنُ نَبِيعُ هَذَا الْبَيْعَ فَقَالَ ( مَا كَانَ يَدًا بِيَدٍ فَلاَ بَأْسَ وَمَا كَانَ نَسِيئَةً فَهُوَ رِبًا ) . ثُمَّ قَالَ لِي ائْتِ زَيْدَ بْنَ أَرْقَمَ فَأَتَيْتُهُ فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ مِثْلَ ذَلِكَ .
٤٥٩٣ - أَخْبَرَنِي إِبْرَاهِيمُ بْنُ الْحَسَنِ، قَالَ حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ، قَالَ قَالَ ابْنُ جُرَيْجٍ أَخْبَرَنِي عَمْرُو بْنُ دِينَارٍ، وَعَامِرُ بْنُ مُصْعَبٍ، أَنَّهُمَا سَمِعَا أَبَا الْمِنْهَالِ، يَقُولُ سَأَلْتُ الْبَرَاءَ بْنَ عَازِبٍ وَزَيْدَ بْنَ أَرْقَمَ فَقَالاَ كُنَّا تَاجِرَيْنِ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَسَأَلْنَا نَبِيَّ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَنِ الصَّرْفِ فَقَالَ ( إِنْ كَانَ يَدًا بِيَدٍ فَلاَ بَأْسَ وَإِنْ كَانَ نَسِيئَةً فَلاَ يَصْلُحُ ) .
٤٥٩٤ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْحَكَمِ، عَنْ مُحَمَّدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ حَبِيبٍ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا الْمِنْهَالِ، قَالَ سَأَلْتُ الْبَرَاءَ بْنَ عَازِبٍ عَنِ الصَّرْفِ، فَقَالَ سَلْ زَيْدَ بْنَ أَرْقَمَ فَإِنَّهُ خَيْرٌ مِنِّي وَأَعْلَمُ . فَسَأَلْتُ زَيْدًا فَقَالَ سَلِ الْبَرَاءَ فَإِنَّهُ خَيْرٌ مِنِّي وَأَعْلَمُ فَقَالاَ جَمِيعًا نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَنِ الْوَرِقِ بِالذَّهَبِ دَيْنًا .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.