Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Ateşte Pişen Şeyi Yemenin Abdesti Bozmayışı

Ateşte Pişen Şeyi Yemenin Abdesti Bozmayışı || TAHARET VE SÜNNET (HADİS)LERİNİN BEYANI KİTABI || el-MUVATTA’ || HADİS KÜTÜPHANESİ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 5. Ateşte Pişen Şeyi Yemenin Abdesti Bozmayışı

56. Abdullah b. Abbas der ki: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) koyunun pişmiş ön butunu yedi. Abdestini tazelemeden namaz kıldı.» Buhârî, Vudû, 4/50; Müslim, Hayd, 3/91, Ayrıca bkz. Şeybanî, 30.

57. Süveyd b. Numan anlatıyor: Hayber Savaşı senesinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber çıkmıştım. Hayber'e yakın «Sahbâ» denilen yere varınca Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) devesinden indi, ikindi namazını kıldırdı. Daha sonra azıkları istedi, yalnız kavut kavrulmuş un getirdiler. Emretti, kavutu çorba yaptılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yedi, biz de yedik. Daha sonra da akşam namazına kalktı, mazmaza yaptı, biz de mazmaza yaptık, sonra da abdestini tazelemeden namazı kıldırdı. Buhari, Vudu, 4/51. Ayrıca bkz. Şeybani, 34.

Hanefi Mezhebine göre, bu hadise dayanarak, ateşte pişen nesneleri yemeden dolayı abdest almak gerekmez. Zahirilere göre, bu durumda abdest bozulur, tazelenmesi gerekir.

58. Abdullah b. Hudeyr oğlu Rebîâ der ki: Hazret-i Ömer'le birlikte akşam yemeği yedim, yemekten sonra namazı kıldı, yeniden abdest almadı.

59. Eban b. Osman der ki: Osman b. Affan (radıyallahü anh) ekmek ve et yedikten sonra mazmaza yaptı (ağzını yıkadı), ellerini yıkadı ve elleriyle yüzünü sıvazladı. Daha sonra da namaz kıldı, fakat yeniden abdest almadı.

60. İmâm-ı Mâlik'e Ali b. Ebî Talib ve Abdullah b. Abbas (radıyallahü anh)'ın ateşte pişen şeyi yedikten sonra yeniden abdest almadıkları Rivâyet olundu. Şeybanî, 32.

61. Yahya b. Said, Abdullah b. Amar b. Rebîâ'ya:

« Bir adam namaz kılmak için abdest aldıktan sonra ateşte pişen bir yemeği yese tekrar abdest alması gerekir mi?» diye sordu.

Abdullah da:

« Babamı gördüm, abdest aldıktan sonra ateşte pişen yemeği yiyor, tekrar abdest almıyordu.» diye cevap verdi. Şeybanî, 33.

62. Câbir b. Abdullah (radıyallahü anh) el-Ensârî der ki: Ebû Bekir es-Sıddık (radıyallahü anh)'ı gördüm. Et yedikten sonra yeniden abdest almadan namaz kıldı. Şeybanî, 29.

Cabir (radıyallahü anh) böyle demekle, ateşte pişen bir şeyi yemenin abdesti bozmadığını ifade etmektedir. Bilindiği gibi, Hazret-i Ebû Bekir eti abdestli iken vemiştir.

63. Muhammed b. el-Munkedir (radıyallahü anh) anlatıyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yemeğe davet edilmişti. Kendisine et ve ekmek getirildi. Bunlardan yedikten sonra abdest aldı, namaz kıldı. Daha sonra yemeğin kalan kısmını getirdiler, ondan yedikten sonra yeniden abdest almadan namaz kıldı. Hadis mürseldir. Ebû Davud (Taharet, 1/74), Cabir'den -mevsul olarak- Rivâyet etmiştir. Ayrıca bkz. Tirmizî, Taharet, 1/59; Şeybanî, 31.

64. Abdurrahman b. Yezid el-Ensârî anlatıyor: Enes b. Malik, Irak'tan gelmişti. Ebu Talha ve Ubey b. Kâ’b yanına gittiler, Enes onlara ateşte pişmiş yemek çıkardı, yediler. Yemekten sonra Enes kalkıp abdest alınca, Ebû Talha ve Übey b. Kâ’b: «Bu da ne Enes? Yoksa Iraklıların âdeti mi?» Hazret-i Enes'in ziyaretçilerinin bu tenkitleri, Enes'in, ateşte pişen yemek yenince abdest bozulur zannının yanlış olduğunu ifade etmektedir. deyince, Enes: «Keşke yapmasaydım,» dedi. Ebû Talha ve Ubey b. Kâ’b kalktılar, yeniden abdest almadan namaz kıldılar.

٥ - باب تَرْكِ الْوُضُوءِ مِمَّا مَسَّتْهُ النَّارُ

٥٦ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم أَكَلَ كَتِفَ شَاةٍ, ثُمَّ صَلَّى وَلَمْ يَتَوَضَّأْ(٤٧).

٥٧ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ بُشَيْرِ بْنِ يَسَارٍ مَوْلَى بَنِي حَارِثَةَ، عَنْ سُوَيْدِ بْنِ النُّعْمَانِ، أَنَّهُ أَخْبَرَهُ : أَنَّهُ خَرَجَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم عَامَ خَيْبَرَ، حَتَّى إِذَا كَانُوا بِالصَّهْبَاءِ - وَهِيَ مِنْ أَدْنَى خَيْبَرَ - نَزَلَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم فَصَلَّى الْعَصْرَ، ثُمَّ دَعَا بِالأَزْوَادِ، فَلَمْ يُؤْتَ إِلاَّ بِالسَّوِيقِ، فَأَمَرَ بِهِ فَثُرِّيَ، فَأَكَلَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم وَأَكَلْنَا، ثُمَّ قَامَ إِلَى الْمَغْرِبِ، فَمَضْمَضَ وَمَضْمَضْنَا، ثُمَّ صَلَّى وَلَمْ يَتَوَضَّأْ(٤٨).

٥٨ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ، وَعَنْ صَفْوَانَ بْنِ سُلَيْمٍ، أَنَّهُمَا أَخْبَرَاهُ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ بْنِ الْحَارِثِ التَّيْمِيِّ، عَنْ رَبِيعَةَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْهُدَيْرِ، أَنَّهُ تَعَشَّى مَعَ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ، ثُمَّ صَلَّى وَلَمْ يَتَوَضَّأْ.

٥٩ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ ضَمْرَةَ بْنِ سَعِيدٍ الْمَازِنِىِّ، عَنْ أَبَانَ بْنِ عُثْمَانَ : أَنَّ عُثْمَانَ بْنَ عَفَّانَ أَكَلَ خُبْزاً وَلَحْماً، ثُمَّ مَضْمَضَ وَغَسَلَ يَدَيْهِ، وَمَسَحَ بِهِمَا وَجْهَهُ، ثُمَّ صَلَّى وَلَمْ يَتَوَضَّأْ(٤٩).

٦٠ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ : أَنَّ عَلِيَّ بْنَ أَبِي طَالِبٍ وَعَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَبَّاسٍ كَانَا لاَ يَتَوَضَّآنِ مِمَّا مَسَّتِ النَّارُ.

٦١ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، أَنَّهُ سَأَلَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَامِرِ بْنِ رَبِيعَةَ، عَنِ الرَّجُلِ يَتَوَضَّأُ لِلصَّلاَةِ، ثُمَّ يُصِيبُ طَعَاماً قَدْ مَسَّتْهُ النَّارُ أَيَتَوَضَأُ ؟ قَالَ : رَأَيْتُ أَبِي يَفْعَلُ ذَلِكَ وَلاَ يَتَوَضَّأُ.

٦٢ - وَحَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أَبِي نُعَيْمٍ وَهْبِ بْنِ كَيْسَانَ, أَنَّهُ سَمِعَ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ الأَنْصَارِيَّ يَقُولُ : رَأَيْتُ أَبَا بَكْرٍ الصِّدِّيقَ أَكَلَ لَحْماً، ثُمَّ صَلَّى وَلَمْ يَتَوَضَّأْ(٥٠).

٦٣ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم دُعِيَ لِطَعَامٍ، فَقُرِّبَ إِلَيْهِ خُبْزٌ وَلَحْمٌ، فَأَكَلَ مِنْهُ، ثُمَّ تَوَضَّأَ وَصَلَّى، ثُمَّ أُتِيَ بِفَضْلِ ذَلِكَ الطَّعَامِ فَأَكَلَ مِنْهُ، ثُمَّ صَلَّى وَلَمْ يَتَوَضَّأْ(٥١).

٦٤ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ زَيْدٍ الأَنْصَارِيِّ : أَنَّ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ قَدِمَ مِنَ الْعِرَاقِ، فَدَخَلَ عَلَيْهِ أَبُو طَلْحَةَ وَأُبَيُّ بْنُ كَعْبٍ، فَقَرَّبَ لَهُمَا طَعَاماً قَدْ مَسَّتْهُ النَّارُ، فَأَكَلُوا مِنْهُ، فَقَامَ أَنَسٌ فَتَوَضَّأَ، فَقَالَ أَبُو طَلْحَةَ وَأُبيُّ بْنُ كَعْبٍ : مَا هَذَا يَا أَنَسُ أَعِرَاقِيَّةٌ ؟ فَقَالَ أَنَسٌ : لَيْتَنِي لَمْ أَفْعَلْ. وَقَامَ أَبُو طَلْحَةَ وَأُبَيُّ بْنُ كَعْبٍ فَصَلَّيَا وَلَمْ يَتَوَضَّآ(٥٢).


Etiketler:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget